Atlantik Okyanusu'nun gizli kalmış serveti Moritanya

(El-Ahram Gazetesi)
(El-Ahram Gazetesi)
TT

Atlantik Okyanusu'nun gizli kalmış serveti Moritanya

(El-Ahram Gazetesi)
(El-Ahram Gazetesi)


Ahmed el-Moslemany*
Arap ülkelerinin sonuncusu ve büyüklüğü Fransa’nın yüz ölçümünden daha fazla olan Moritanya’nın kültürel tarihi yüzyıllara dayanır. Moritanya halkının üçte biri şiir yazar, üçte ikisi ise bu şiirleri dinler ve değerlendirir. Bu da, nüfusunun üçte ikisi ya şair ya da eleştirmen olan Moritanya’ya ‘demokratik çoğunluk’ ifadesinin yanında ‘yaratıcı çoğunluk’ ifadesini de kazandırır.
Moritanya’yı birçok kez ziyaret ettim. Uçak, Nuakşot Uluslararası Havaalanı’na indikçe bu harika ülkenin estetiği de bir o kadar yükselir. Ziyaretçilerine karşı oldukça samimi ve misafirperver olan Moritanyalıların sarf ettikleri sözler, halkla ilişkiler uzmanları tarafından öğretilmiş değil, içlerinden gelen dostça sözlerdir.
Nuakşot Uluslararası Havaalanı, Moritanyalıların Fransızları yendikleri, ‘Ummu et-Tunusi’ savaşının adını taşıyor. Burası 2020 yılında adeta Moritanya'nın bağımsızlığının üzerinden geçen 60 yılın ardından geleceğe yolculuğunun başlangıcı oldu.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Fetva Konseyi Başkanı Şeyh Abdullah bin Beyye başkanlığında Müslüman Toplumlarda Barışı Teşvik Forumu tarafından düzenlenen Afrikalı akademisyenlerin katıldığı Radikalizm ve Terörizme Karşı Mücadele Konferansı’na katılmak üzere Nuakşot’taydım. Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Vild el-Gazvani tarafından yapılan açılış konuşmasını çok beğendim. Cumhurbaşkanı nazik ve düzgün bir Arapça ile kısa ve öz bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Gazvani, terörün Mali ve çevresine uzandığı ve Moritanya’nın muazzam bir doğalgaz zenginliğine sahip olmak üzere olduğu önemli bir dönemde ülkesine liderlik ediyor.
Moritanya’da keşfedilen büyük doğalgaz rezervlerini çıkarma çalışmaları başladı. Enerji kaynaklarının keşfedilmesi, her zaman iyi bir haberdir. Ancak zorunlu olarak geniş kapsamlı siyasi bir endişeyi de beraberinde getirir. Mesela Irak ve Libya'da bu servet adeta bir lanete dönüşmüştür. Bu ülkelerde petrol, onlara gelirden ziyade kan getirmiştir. Eğer bir ülkede enerji sahaları varsa bu da sürekli uyanık olmayı gerektirir.
Moritanya, Atlantik Okyanusu kıyısında bir ülkedir.  Senegal ile sınırlarında, su ve doğalgaz umudu varken Mali ile 5 bin kilometreyi aşan sınırlarında ise suç ve terörün getirdiği endişe hakimdir. Bir yanda fırsatlar, diğer yanda ise tehlikeler bir birleriyle yarışıyorlar.
Eğer Moritanya Cumhurbaşkanı’nı dinlemezseniz bölgeyi anlamakta zorluk çekersiniz. Kendisinden başkent Nuakşot’ta bir görüşme talebinde bulundum. Cumhurbaşkanı Londra zirvesinden dönüyordu ve yapacak çok işi vardı. Buna karşın Cumhurbaşkanı’nın görüşme tarihi olarak verdiği gün büyük bir titizlikle yapılmış bir seçimdi. Görüşme, Abu Dabi ziyaret sırasında gerçekleşecekti. 
Cumhurbaşkanı’nı BAE'nin başkenti Abu Dabi’de kaldığı otelde ziyaret ettim ve kendisine ‘Umme fi Hatar: ed-Din ve’s-Siyase fi’l-Alemu’l-Arabi’ (Tehlikedeki Bir Millet: Arap dünyasındaki din ve siyaset) adlı kitabımı hediye ettim. BAE Silahlı Kuvvetleri Yüksek Komutan Yardımcısı Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan’ın davetinde ise kendisiyle tekrar karşılaşmak benim için büyük bir şanstı.
Cumhurbaşkanı’ndan önce resepsiyonda karşılaştığım BAE Fetva Konseyi Başkanı Şeyh Abdullah bin Beyye bana, “Hem siyaset alanında hem de ahlakta üst düzey bir liderle bir araya geleceksiniz. Sana daha fazlasını anlatmayacağım. Yakında kendin anlarsın” dedi.
Moritanya Cumhurbaşkanı, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'yi takdir ederken Kahire ve Nuakşot arasındaki ilişkilerin şuan tarihindeki en iyi durumda olduğuna inanıyor.
Cumhurbaşkanı Gazvani ile tokalaşırken, siyaset ve ekonomi üzerine ayaküstü sohbete koyulduk. Denge ve sukut görüşmenin faydalarını arttırır. Bu yüzden bir birimizi daha iyi duymayı isteyene kadar bu ayaküstü sohbet devam etti.
Cumhurbaşkanı Gazvani, Sahel ve Sahra altı Afrika ülkelerindeki ana sorunun kalkınma olduğunu düşünüyor. Bu nedenle kalkınma ekseni olmadan güvenlik ekseninde çalışmanın hiçbir işe yaramayacağına inanıyor.
Cumhurbaşkanına bölgedeki halklar arasında bariz bir öfkenin olduğunu söyleyerek söze başladım ve “Bölge halkları umutsuzluğa kapılmaya başladı” dedim.
Cumhurbaşkanı bunun üzerine yaptığı değerlendirmede, öfkenin altında yatan nedenlerin ekonominin çöküşü ve geçim sıkıntısı olduğunu söyledi ve şöyle devam etti;
“Hayatların koruması için güvenlik ne kadar gerekliyse, gıda, giyim, konut, eğitim ve sağlık da hayatın ta kendisidir.”
Ben de şunları söyledim:
“Biz Sahel ve Sahra Altı Afrika ülkeleriyiz. Ancak devam eden savaşların bir parçası değiliz. Ancak durumun kötüleşmesi bölgede daha fazla baskı ve gerginlik yaratıyor.”
Moritanya Cumhurbaşkanı Libya’daki olaylara uzak bir mesele olarak bakmıyor. Çünkü Libya'daki güvenliğin bozulmasının güney ve batı ülkeleri üzerinde büyük bir baskı yarattığında bunun, Sahel ve Sahra bölgesindeki güvenlik sorunlarını ikiye katlayacağına inanıyor.
Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Gazvani, bu kırılgan jeopolitik bölgenin Fransa'nın Mali’nin talebi üzerine bölgede 7 yıldır süren ve 5 milyar euroya mal olan terörle mücadele çabalarına rağmen Libya'daki olaylar durulmazsa çökmeye devam edebileceğini ortaya koyan araştırma merkezleriyle ve yapılan çalışmalarla aynı görüşte. Fransa ve müttefik güçlerin Belçika’nın 70 katı büyüklüğündeki bir sahada mücadele etmelerine rağmen Libya'daki durum söz konusu sahayı ikiye katlayabilir ve hatta bölge yeni bir Afganistan veya ‘Afrika Afganistanı’ olabilir.
Cumhurbaşkanı Gazvani değerlendirmelerini şöyle sürdürdü;
“Terör ve organize suçlar, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığıyla ilişkili. Yasadışı silah ticaretine Kaddafi'den geri kalan cephanelik ve Akdeniz'e gelen yasadışı silahlar yardımcı oldu.”
Moritanya’nın vizyonunu yeniden inşa etmeye çalışan Cumhurbaşkanı Gazvani, Senegal ile aralarındaki büyük doğalgaz bölgesini bölme konusundaki uzlaşıdan ve büyük şirketlerin Nuakşot’taki enerji sahalarında çalışmalara başlamasından oldukça memnun. Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Gazvani başarılı bir BAE ziyareti gerçekleştirdi. Abu Dabi’nin Moritanya’daki yatırım ve geliştirme projeleri için Abu Dabi 2 milyar dolarlık kredi temin etmesi Gazvani’nin ülkesini ileriye taşıma umudunu güçlendirdi.
Ülkesindeki güvenliğe ilişkin endişe duymayan Cumhurbaşkanı Gazvani, daha önce terörü ortadan kaldıran bir mücadelede başarı elde etti. Bu yüzden elde edilen başarının nasıl koruyacağını çok iyi biliyor. Cumhurbaşkanı Gazvani, seçim kampanyası sırasında tarım alanındaki kalkınma hedefleri çerçevesinde ivme kazandıracak olan Senegal Nehri'nden 50 kilometre uzunluğunda bir kanal açma projesini açıkladı. Kendisine kalkınma vizyonuna ilişkin bir soru yönelttim. Bunun üzerine bana verdiği yanıtta, “Oldukça önemli bir faktör olan sosyal kültür yönelimleri, artık daha iyiye doğru değişiyor. Biz çöl insanlarıyız. Bizden önceki nesiller denizi dikkate almadılar. Ama bugün durum değişti ve yeni nesiller denize önem vermeye başladı” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Gazvani’ye Atlantik Okyanusu kıyısında yeni tesisler yapıldığını gördüğümü söylediğimde, “Moritanyalılar birçok meslekten uzaklaştılar. Bununla birlikte zanaatkarlık gerektiren işlerinden hoşlanmamak gibi bir sorunumuz var. Fakat yeni nesiller daha iyi işler yapmaya başladı. Artık restoran ve hazır gıda projeleri ortaya koyan insanlar var. Müteahhitlik ve mimarlık yapanlar var. Ülkemiz büyük bir zenginliğe sahip. Atlantik'te geniş yelpazede bir balık zenginliğine sahibiz. Ülkemizde tarım ve hayvancılık sürüyor. Ayrıca bolca demir, bakır ve altın gibi maden kaynaklarımız bulunuyor” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Muhammed Vild el-Gazvani’nin yapacak çok işi var. Bazıları Atlantik’teki bu serveti büyük bir hevesle takip ederken bazıları bu servetin okyanustan karaya çıkarılmasının ardından yaşanabilecekler yüzünden endişeli.
Bana kalırsa Moritanya'nın sahip olduğu gerçek servet; Moritanyalıların ta kendileri.
*El-Ahram Gazetesi



İki ziyaret arasında Şam

İki ziyaret arasında Şam
TT

İki ziyaret arasında Şam

İki ziyaret arasında Şam

İbrahim Hamidi

Şam günlükleri bir borsa gibi. Kalp atışları yükseliyor ve düşüyor. Şantiye işe başladı. Yeniden inşa mücadelesi başladı. Göstergelerin istikrar kazanması zaman alacak ama ilerleme var. Şehir, hayallere ve beklentilere yer açmak için sabrı benimsiyor.

Birkaç gün önce ziyaret ettiğim Şam, rejimin devrilmesinden sonra ziyaret ettiğim şehir değildi. Çok şey değişti, bazıları ise aynı kaldı. Suriyeliler gerek geçen yılın sonlarındaki gerekse ateş ve savaş yıllarındaki geniş beklentilerinin yörüngesinde dönmeye devam ediyorlar.

Geçtiğimiz yılın sonlarında şehir karanlıkta uyuyordu ama halkı uyumuyordu. Şam’da şenlik havası vardı. Rejimin devrilişinin mutluluğu, yıllarca veya on yıllarca süren sürgünden sonra birçok kişinin şehirlerine ve ailelerine dönüşünün sevinci yaşanıyordu. O zamanlar danslar Barada Nehri kıyılarına taşıyor ve yasemin şehrinin ağaçlarına yuva yapıyordu. Şarkılar arasında bir ses, “Başını kaldır, sen özgür bir Suriyelisin” şarkısını söyleyerek sürgünden dönen birini selamlıyordu. Bu şarkıyı ancak ülkesine dönen başka birini selamlayan bir başka şarkı ve sarılma bölüyordu.

Geceyle gündüz bir olmuştu. Bir kutlama karmaşası vardı. Duygular coşkuluydu. Şehir geri dönenlerle anlaşıp onları bağrına basıyordu. Zamanlamalara vakit yoktu, gözyaşları sel olmuş akıyordu. Trafik ışıkları ve onlara uyan yoktu, polis arabaları yoktu, trafik kuralları yoktu. Geç saatlere kadar ayakta kalınıyordu. Gecelerin elektriksiz olmasını, karanlıkta dans etmeyi herkes kabullenmişti. 

Yaşlı şehre kur yapılıyordu. Sokaklardaki ve binalardaki çatlaklara övgüler düzülüyordu. Gri gazlara kucak açılıyordu. Ne hesap sormaya vakit ne de hesap sorma niyeti vardı. Şehrin sokaklarında tezgahların ve kokuların yarattığı karmaşa kabullenilmişti. Tek şey, önemli tek husus, rejimin devrilmesine sevinmekti. Bunlar pek çok kişinin 54 veya 61 yıldır beklediği anlardı. Tarihi anların gücü karşısında her şey kabul edilebilirdi.

Hedefler ve beklentiler büyüktü, hayaller engindi, duygular coşkuluydu. Kasiyun Dağı’nın zirvesi randevu ve buluşma yeriydi, kafelerde seminerler düzenleniyordu. Siyasetçiler geri dönmüştü, aktivistler geri dönmüştü, devrimciler geri dönmüştü. Esed rejimi muhalifleri, Esed sonrası rejimi kurmak için geri dönmüşlerdi. Herkesin ülkenin geleceğine dair kendi vizyonu ve yeni Suriye'nin inşasındaki rolüne dair kendi düşüncesi vardı. Herkesin, kanlı on yılların, ağır on yılların saniyelerinde, birçoğunun kanıyla, yarasıyla çizdiği bir ülke haritası vardı. Herkesin “sessizlik cumhuriyeti”ndeki hücrelerinin tavanlarına, göç dalgaları ile yerinden edilenlerin çadırlarının deliklerine bakarak kurduğu kendine özgü hayalleri vardı. Ölüm botlarında boğulmaktan kurtulan herkesin, Suriye'nin bir kıyısından diğerine geçmekte kullanacağı bir botu vardı.

Şimdi Şam farklı. Şehir daha düzenli. Hizmetler daha ulaşılabilir. Polis ve güvenlik var. Kurumlar ve bakanlıklar çalışıyor. Şehir eski adetlerine döndü. Ve halkı ritmini yeniden buldu. Kafelerde, sokaklarda ne bir kutlama ne de bir şarkı var. Devrim marşları kayboldu. Şehrin göğünde ve pencerelerinde daha fazla ışık ve elektrik var. Adetler Şam sokaklarına sızdı.

Hizmetler daha iyi. Kurumlar çalışıyor. Elektrik artık evleri ve lambaları daha uzun süre ziyaret ediyor. Şehir arabalarla dolu. Trafik memurları trafiği organize ediyor. Trafik ışıkları yeniden yanıyor. Sürücüler ve yayalar onların komutlarına uyuyor.

Maaş ve döviz bürolarının önünde kuyruk var. Açlara ve yoksullara hizmet veren fırınların önünde bir sıra uzanıyor. Geçen yılın sonunda olduğu gibi güvenlik açısından durumları belirsiz olup bir çözüm arayanların oluşturduğu kuyruklar artık yok.

İnsanların kaygıları ve dertleri geri döndü. Hayat pahalılığı var. Emeklilerin maaşları kesildi, kamu çalışanları işten çıkarıldı. Şam çevresinde ve Suriye'nin batı ve güneyindeki güvenlik durumuyla ilgili endişeler yeniden gündemde. Beklentiler potansiyelin üzerindeydi. Rüyalar zamandan daha hızlıdır. Son haftalardaki birkaç sınavla insanlar dünyaya geri döndü. Tükenmiş, çökmüş, kuşatılmış bir ülke aylar içinde toparlanamaz. Şam Kılıcı’nın önünde çekilen bir fotoğraf, Amerikan “yaptırım kılıcı”nın darbelerinden kurtulmaya yetmiyor.

Şam aşağıdan böyle görünüyordu. Yukarıdan bakıldığında ise artık çehresi belirgin. Anayasal Beyanname yayımlandı. Siyasi sistem netleşti; beş yıllık geçiş süreci ile bir başkanlık sistemi. Hükümet kuruldu. Heyet Tahrir eş-Şam önemli bakanlıkları elinde tutarken, diğer bakanlıkları siyasi nüfuzu olmayan teknokratlara bıraktı. Mezhepsel kota olmaksızın etnik, dinsel ve mezhepsel tüm bileşenlerden bakanlar hükümette yer aldı. Tablo, yasama organının oluşturulmasıyla tamamlanacak.

Siyasetçilere ve siyaset yapmak isteyenlere mesaj ise açıktı. 29 Ocak Zafer Günü’nde verilen bu mesaj, askeri, siyasi ve sivil bütün devrimci örgütleri ve oluşumları feshediyordu. Yani siyasi partilere, siyasi bloklara yer yok.

Yukarının önceliği güvenliğin sağlanması ve ekonominin iyileştirilmesidir. Diyalog veya silahlı çatışma ya da uzlaşmalar yoluyla örgütlerin dağıtılması ve yeni Savunma Bakanlığı'na entegre edilmesi yoluyla güvenliğin sağlanmasıdır. Nitekim böyle de oldu. Hristiyanlar, Dürziler ve Kürtler artık “devlet şemsiyesi” altında kendi bölgelerini koruyorlar. Kıyı kesimindeki Alevilerin durumu ise ayrı bir konu. Rejim kalıntılarının isyanı yeni rejim için dahili ve İran'ın arkasında olduğu harici bir sınavdı. Güvenlik mensuplarının öldürüldüğü planlı bir askeri ayaklanmayla başladı ve yaraları hâlâ açık olan kanlı katliamlarla sona erdi.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı analize göre hükümetin yapısı ve bakan tercihleri, ekonominin iyileştirilmesinin bir öncelik olduğunu ve yaptırımların kaldırılmasının anahtarı olduğunu gösteriyor. Arap, bölge ve Avrupa ülkeleri Şam'a el uzattı. Şam'ın müttefiki olan bütün ülkeler, çarkın hızla dönmesi için seferber olmuş durumda. ABD yaptırımları ekonomiyi canlandırmaya yönelik katkıları sınırlandırıyor. Washington bu konuda ikiye bölünmüş durumda; bir grup, yeni Suriye hükümetini “el-Kaide benzeri” olarak görüyor. İkincisi, yeni hükümetle adım adım etkileşime geçmeye hazır.

İkinci grubun taraftarları Şam'a, Şam'ın bazılarını kabul etmenin zor, hatta imkânsız gördüğü sekiz maddelik bir talep listesi sundular. Bu zor talepler, Filistinli fraksiyonların siyasi faaliyetleri ve Suriye'deki bazı kişilerin sınır dışı edilmesiyle ilgiliydi. ABD'nin taleplerine yazılı bir mektupla yanıt veren Şam, Birleşmiş Milletler'de yeni Suriye bayrağını çekmek üzere New York'a, ardından Dünya Bankası toplantılarına katılmak üzere Washington'a bakan düzeyinde yapacağı ziyarete güveniyor.

Şam sokaklarındaki durum, kiliselerde, camilerde, kafelerde sosyal medyadaki paylaşımlara göre daha rahatlatıcı. Övgü şairlerinin şiirlerinde yüzeyde göründüğünden ise daha rahatsız edici

Zaman kılıç gibidir, halk “kurtuluş mucizesini” takdir eder, boş cepler ise mucizeler bekler. Alarm zili çalıyor. İş adamları ve bakanlar, yurtdışındaki işlerini ve kazanımlarını bırakarak kurumlara yerleştirilen bombaların imha edilmesine, kuruluşlardaki düğümlerin çözümüne katkıda bulunmak, “yaptırım kılıcı” altında yaşamanın alternatif yollarını aramak üzere ülkelerine dönmeye karar verdiler. Rejimin devlet kurumlarında işlediği katliamların boyutları geniş çaplı bir çalışmayla ortaya çıkarıldı.

Bakanlıkların başında teknokratlar ve uzmanlar var. Ama çok sayıda memurun bu bakanlıklar ve kurumlarla ilişiği kesildi. Yerlerine İdlib ve diğer güvenli bölgelerde kurulan eski otoritenin memurları getirildi. Eski memurların işten çıkarılması ile yerlerine gelen geçici ziyaretçi memurlar arasında çalışma saatleri kısa, tamamlanan işlerse az. Yaptırımları delme mücadelesi için gereken cephane yetersiz.

Gerileyen veya iyileşmeyen ekonomik durum ile güvenlik durumuna yönelik tehditler karışımı, içeride ve dışarıda yeni bir sınav için pusuda bekleyen gizli güçlerin beklediği bir fırsat. Karar vericiler ise bu bombayı etkisiz hale getirmek için çaba harcıyor.

Şam sokaklarındaki durum kiliselerde, camilerde, kafelerde, sosyal medyadaki paylaşımlara göre daha rahatlatıcı. Övgü şairlerinin şiirlerinde yüzeyde göründüğünden ise daha rahatsız edici. Şam'daki Hristiyan bayramlarının Genel Güvenlik unsurları tarafından korunması ve üst düzey siyasi ziyaretler rahatlama yaratan bir hamleydi. Başkentte kaçırma eylemlerine dair yayılan haberler ve söylentiler yahut ABD ve İngiltere'nin yaptığı seyahat uyarıları ya da Batılı başkentlerin diplomatlarının Şam'da uyumalarını engellemeleri ise korku yayıyor.

Bir haber yerinden edilmişleri ve mültecileri geri dönmeye teşvik ederken, bir diğeri gençleri göç etmeyi düşünmeye itiyor. Suriyelilerin yüreği her gün bir şeyler arasında gidip geliyor. Zorluklar çok. Şantiye kuruldu, yeniden inşa planı başladı, mayınları temizleme ve hayalleri gerçekleştirme mücadelesi başladı.