İran'da 5 hafta sonra vaka sayıları düşmeye başladı

İşçiler Tahran'ın kuzeyindeki Bazaresh Caddesi yakınlarındaki bir sokakta dinlenirken (Tesnim)
İşçiler Tahran'ın kuzeyindeki Bazaresh Caddesi yakınlarındaki bir sokakta dinlenirken (Tesnim)
TT

İran'da 5 hafta sonra vaka sayıları düşmeye başladı

İşçiler Tahran'ın kuzeyindeki Bazaresh Caddesi yakınlarındaki bir sokakta dinlenirken (Tesnim)
İşçiler Tahran'ın kuzeyindeki Bazaresh Caddesi yakınlarındaki bir sokakta dinlenirken (Tesnim)

İran Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vaka sayısının 36 gün sonra ilk kez binin altına düştüğünü vurguladı. Bu durum, kısıtlamalar ve resmi istatistiklerin azaltılma politikasına  yönelik eleştirilere rağmen hükümetin konumunu güçlendiriyor.
İran Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Kiyanuş Cihanpur, son 24 saat içerisinde 96 kişinin virüs sebebiyle hayatını kaybetmesinin ardından ülkedeki toplam ölü sayısı 5 bin 806'ya yükseldiğini söyledi.İran'da toplam vaka sayısı ise 91 bin 472'ye ulaştı.
Cihanpur açıklamasında, salgını önlemek amaçlı alkaol tüketen 525 kişinin ise hayatını kaybettiğini dile getirdi. Virüsten korunma amaçlı sahte alkol içenlerde 95'in de görme kaybı yaşanırken, 405 kişi ise diyalize bağlı kaldı.
İran Sağlık Bakan Yardımcısı Ali Rıza Reisi, Sağlık Bakanlığı'nın temel stratejisi ile aile üyelerine ek olarak enfekte olduğundan şüphenilen 1,5 milyon kişinin muayene edildiğini, aile üyelerine ek olarak ise bakanlığın sağlık merkezleri dışında 35 bin kişiyi muayene ettiğine dikkat çekildi.
Reisi Ramazan ayının bitimine kadar ise Meşhed'deki ibadet yerlerinin kapalı kalacağını vurguladı.
İran'da reformist çizgide yayın yapan Şark Gazetesi de hükümetin dini merkezleri yeniden açma baskısı hakkındaki gerçekliği reddedildiğini, ancak bu konuda bazı akımların girişimlerine işaret etti.
Resmi haber ajansı IRNA’ya göre, Tahran vali yardımcısı,  Tahran'da koronavirüs olmayan bölgelerdeki ibadet yerlerindeki kısıtlamalardan kaldırılacağını bildirdi.
Meşhed Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Muhammed Hüseyin Bahreyni, ülkedeki en büyük ikinci şehrin beyaz olmadığını söyleyerek, vaka sayılarının arttığını vurguladı.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani geçtiğimiz Pazar günü yaptığı açıklamada, yeni koronavirüs vakasına rastlanmayan eyaletlerde ibadet yerlerinin açılabileceğini duyurdu.
Ruhani, koronavirüsten temizlenen eyaletlere ilişkin, "Sağlık Bakanlığının beyaz bölge olarak açıklayacağı tüm eyaletlerde dini ibadet ve ziyaret yerleri tekrar açılabilecek" diyerek, tüm koşullara hazırlıklı olmak gerektiğini söyledi.
Diğer yandan Bahreyni, dini ibadet yerlerinin (cami, mescit, hüseyniye, türbe, makam, kilise ve ateşgedelerin) yeniden açılabilmesi adına en iyisini elde etmek için kötü koşullara hazırlanmak gerektiğini söyledi.
İran Sağlık Bakan Yardımcısı İreç Herirçi, Cumhurbaşkanı'nın hükümetinin maske ve eldiven kullanımını empoze etme niyetini açıklamasından bir gün sonra toplu taşımada maske kullanılmasının zorunlu olduğunu duyurdu.
Açıklamasında vatandaşlara  bez maske kullanmalarını tavsiye eden Herirçi, metrolarda ucuz maskeler sağlamayı planladığını belirtti.
Ancak Tahran metro istasyon müdürü bu konuyla ilgili bilgi almadığını söyleyerek,  maske kullanmayan vatandaşların metroya girmesini engelleyemeyeceklerini ve sosyal mesafe kurallarının uygulanamayacağı konusunda uyardı.
Tesnim Haber Ajansı ise Tahran Polis Şefi'nden alıntıladığı haberind, geçtiğimiz haftalarda kısıtlamaların hafifletilmesiyle trafikteki hareketlliğin yüzde 70 oranında arttığını kaydetti.
İran Seyahat Hizmetleri Derneği Başkanı Hürmetullah Rafii televizyon kanalında yaptığı açıklamada, İranlı havayolları şirketleri ve otellerin çoğunun 400 milyar tümen paranın iade edilmesini reddettiğini söyledi.
İran üniversite öğrencileri haber ağı ISNA haber ajansına göre, Ulusal Turizm Komiteleri Sekreteri Cemşid Hamza Zade, koronavirüsün Mart ve Nisan ayları arasından İran turizm sektörüne 5 bin 300 milyar tümen zarara uğrattığını söyledi. Açıklamada sektördeki işçi sayısının 240 bin olduğu, 550 bin kişinin ise günlük işlerde çalıştığı belirtildi.
Turizm sektörü, ABD yaptırımlarının uygulandığı İran'da ekonomiye en çok etkisi olan ve koronavirüsten olumsuz yönde etkilenen sektörlerden biri.
İran Hükümet Sözcüsü Ali Rebii yaptığı basın toplantısında yaptığı açıklamada, ülkesinin salgının patlak vermesi sebebiyle Türkmenistan sınır geçişlerini yeniden açtığını ancak Türkmenistan'ın sınırı kapatmaya ilişkin kısıtlamalar getirmeye devam ettiğini bildirdi.
Sözcü açıklamasında, İran'ın antiseptik ürünler üretmeye devam ettiğini ve ihracatını yaptığını söyledi.
Ruhani şirket başkanları ile yaptığı toplantı sırasında, ülkesinin kendi kendine yeterliliğe ulaştıktan sonra salgın teşhis cihazlarını ihraç edebileceğini bildirdi.
İran Pasteur Enstitüsü Başkanı Ali Rıza Bigleri, ülkesinin virüs teşhis eden cihazları ürettiğini ve  'artık başkalarına ihtiyaç duymadığını' söyledi.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.