Afrika Birliği, Afrikalıların hayallerini gerçekleştirdi mi?

Addis Ababa'da düzenlenen Afrika Devlet Başkanları Konferansı; 25 Mayıs 1963, (AFP)
Addis Ababa'da düzenlenen Afrika Devlet Başkanları Konferansı; 25 Mayıs 1963, (AFP)
TT

Afrika Birliği, Afrikalıların hayallerini gerçekleştirdi mi?

Addis Ababa'da düzenlenen Afrika Devlet Başkanları Konferansı; 25 Mayıs 1963, (AFP)
Addis Ababa'da düzenlenen Afrika Devlet Başkanları Konferansı; 25 Mayıs 1963, (AFP)

Amani el-Tavil
Afrikalılar kölelik, istismar ve sömürgecilik nedeniyle bir asırdan fazla bir süredir birçok platformda iş birliği yapmaya, dayanışmaya ve yükselmeye çalıştılar. Bu kapsamda 25 Mayıs gününü beyaz adamın neden olduğu uzun süreli acı ve ıstıraplarını hatırladıkları ve Afrika Birliği’nin kuruluşunu andıkları Afrika Günü olarak belirlediler. Afrika Birliği’nin 1963 yılındaki kuruluşu, klasik sömürgeciliğe karşı savaşlarının zaferinin sembolüydü. Afrika’da güç ve nüfuz arayışında olan ülkelerin, genç ve bakir Kıta’nın doğal ve beşeri kaynaklarının peşinde olan şirketlerin sömürgeciliğine karşı savaşları ise devam ediyor.
Köleliğe karşı savaşlarına gelince… Bunlar, 20’inci yüzyılın başından itibaren kendisine “Afrikalı” kavramlarının inşasının eşlik ettiği entelektüel bir doğaya sahip savaşlardır. Bu savaşlar aynı zamanda ortak bir kimlik ve ortak çıkarlar düşüncesini de tesis etmeye çalışmıştır. İstismar karşıtı savaş ise devam etmektedir. Zaferi, Kıta’nın doğal zenginliklerinden haksız gelirler elde eden çok uluslu şirketlerin adil olmayan şartlarından kurtulma yeteneğine bağlıdır.
2.jpg
 Afrika Birliği Örgütü’nün Addis Ababa’daki ilk toplantısı; 25 Mayıs 1963. (AFP)
Bu bağlamda, Afrika Birliği Örgütü kurulduğunda Batı sömürgeciliğinden kurtulmuş 22 üyesi kendilerine iddialı hedefler belirlediler. Örgüt, daha sonra peyderpey katılan 21 üyesi ile kuruluşundan 2002 yılına kadarki süreç içerisinde toplam üye sayısını 53’e yükseltti. 9 Temmuz 2011 yılında da Güney Sudan Cumhuriyeti, Afrika Birliği’nin 54’üncü üyesi oldu.
Soğuk Savaş’ın ardından küresel ve bölgesel konjonktürün değişmesiyle, yeni dönemin zorluklarına karşı gelişim ihtiyacı doğdu. Geçen yüzyılın 1990’lı yıllarının sonu boyunca Afrikalı liderler, Cezayir’de düzenlenen 35’inci zirvede olduğu gibi örgütün yapılarını değişen dünyanın zorluklarını yansıtacak şekilde yeniden düzenlemenin gerekliliğini tartıştılar. Bunun sonucunda iki yönelim öne çıktı. Bunlardan ilki kademeli ekonomik entegrasyon fikirlerini benimserken ikincisi, ki fikir babası eski Libya devlet başkanı Muammer Kaddafi’ydi, ABD gibi bir Afrika Birleşik Devletleri kurma çağrısında bulundu. Kaddafi ayrıca her ülkenin ulusal ordularının yerine tek bir Afrika ordusu oluşturulmasını da önerdi.
Tabii ki bu romantik düşünce Mısır, Nijerya ve Güney Afrika gibi büyük bölgesel ülkelerin kendisine karşı çıkan pozisyonlarıyla çarpıştı. Ancak bu ülkeler, Afrika Birliği’nin örgütsel olarak geliştirilmesi çabalarına olumlu karşılık verdiler. Nitekim devlet ve hükümet başkanları, 1999 yılında yeni bir Afrika Birliği kurulması çağrısında bulunan Sirte Deklarasyonu’nu yayınladılar. Söz konusu deklarasyon yeni yapıyı, Kıta’daki entegrasyon sürecini hızlandırabilecek bir organ yaratarak, Afrika ülkelerini küresel ekonomide destekleyip güçlendirerek, çok yönlü sosyal, ekonomik ve politik sorunlarla mücadele ederek Afrika Birliği’nin örgütsel seyri üzerine inşa etmeyi amaçlıyordu. Bu kapsamda, yeni birliğin kuruluşunun resmi olarak deklare edildiği Sirte Zirvesi’nden (1999) sonra hazırlıkların tamamlanması için dört toplantı düzenlendi. Bunlar Sirte Deklarasyonu, yeni Afrika Birliği’nin kurulması çağrısının yapıldığı Sirte Zirvesi, birliğin anayasasının kabul edildiği Lomé Zirvesi (2000) ve hayata geçirilmesi için yol haritasının çizildiği Lusaka Zirvesi (2001) ve resmi olarak kendisini başlatan Durban Zirvesi’ydi (2002).
Bu kıtasal birlik yaklaşık 20 yıldır Afrika halklarının yaşamlarını iyileştirme, Afrika ülkelerinin iyi yönetişim şartlarını karşılamaları, devlet sistemlerini geliştirerek modern ve istikrarlı ülkeler kulübüne girmeleri yolunda adımlar atmaya çalıştı.
4.jpg
1999 Sirte Zirvesi’ne katılan Afrika ülkeleri devlet başkanları. (AFP)
Afrika Birliği ve kalkınma şartları

Kıtasal bir örgüt olarak Afrika Birliği şu anda hedeflerine ulaşma konusunda doğal olarak iki büyük sorun paketi ile karşı karşıya bulunuyor. Birinci paket, küresel sistem ve kendisini yönlendiren, Afrika’yı istedikleri gibi at koşturabilecekleri boş bir alan olarak gören büyük devletlerin etkileşimleri ile bağlantılıdır. Bugün de Kıta üzerinde Afrika'nın çıkarlarını ve Afrika Birliği’nin hedeflerini tehdit eden bu uluslararası çekişmeye tanıklık ediyoruz.
İkinci paket, kısmen Kıta’daki bölünmüşlük ve parçalanmışlık faktörlerinin mühendisi sayılan sömürgeci güçlerin kaleminin sınırlarını çizdiği koşullar altında bağımsızlığını elde eden Afrika ülkelerinin çoğunda görülen noksanlıklar ile bağlantılıdır. Bunlar, Kıta’nın yükselişini engellemeye devam eden iç savaşların ve silahlı çatışmaların ardındaki faktörlerdir.
Son yarım yüzyıl boyunca bu iki paket arasındaki karmaşık ve entegre etkileşimlerin, Afrika Birliği’nin takdir edilesi çabaları ile Afrikalıların kurtulmaya çalıştıkları rahatsız edici olgular ürettikleri söylenebilir. Anılan olguların belki de en önemlisi, üye ülkelerin Afrika Birliği’ni finanse edememeleri ve bunun için uluslararası topluma başvurmalarıdır. Uluslararası toplumun birliğe sağladığı finansmanın boyutuna bir bakış – aşağıdaki açıklayıcı grafiğin gösterdiği gibi-  uluslararası aktörün, Afrika Birliği’nin kararlarının bağımsızlığını ne ölçüde etkileyebileceğini ve gerçekten Afrika’nın menfaatine olan politikalara ne kadar hizmet edeceğini ortaya koymaktadır. Örneğin; 2014 ve 2015 yıllarındaki uluslararası finansman, Afrika ülkelerinin Afrika Birliği’ni finanse etme ve ihtiyaçlarını karşılama kapasitelerinin iki veya üç katı idi.
11.png
 Uluslararası toplumun Afrika Birliği Örgütü’ne sağladığı finansmanın boyutunu gösteren grafik.
Birlik, 2016 yılında düzenlenen Kigali Zirvesi’nden bu yana bu temel sorunun üstesinden gelmeye çalışıyor. Bu amaçla üye ülkelerin ithalata yüzde 1,6 vergi uygulaması kararı alındı. Böylece Kıta için belirlenmiş entegrasyon ve kalkınma programlarının uygulanması konusunda ortakların finansal kaynaklarına bağımlılıktan kurtulmaya ve ulusal bütçeler üzerindeki baskıyı azaltarak ülkelerin kararlaştırılmış katkı paylarını ödemelerini sağlamaya çalışıldı. Etiyopya, Kenya, Çad, Ruanda ve Kongo Cumhuriyeti gibi daha önce mali yükümlülüklerinin yerine getiremeyen birçok ülke bu vergiyi hayata geçirdi.
Üye ülkelerini katkı paylarını ödemeye teşvik etme adımı, Afrika kararının bağımsızlığını ve politik yönelimlerini güvence altına almak konusunda yetersiz kalmış görünüyor. BM ile Afrika Birliği arasında yakın bir zamanda Kıta’daki barış operasyonlarının maliyetinin yüzde 75’ini finanse etmek konusunda imzalanan anlaşma, Kıta’nın sorunları ve çözüm yöntemleri üzerindeki uluslararası hegemonyaya açıkça işaret ediyor. Bu aşılması gereken bir aşamadır. Özellikle de merkezi Addis Ababa’da olduğu için Etiyopya’nın nüfuzu nedeniyle Afrika Birliği’nin Nahda Barajı, Somali ve Darfur gibi büyük Afrika meselelerini çözmekte ve kendi iradesini dayatmakta başarısız olmasından sonra…
Tünelin ucundaki ışık
Afrika Birliği’nin mali açığının ortaya çıkardığı zorluklara karşın, örneğin terör veya iç silahlı çatışmalardan muzdarip ülkeleri destekleme kapasitesi gibi, ekonomik entegrasyonun önemini kavrama yolunda önemli adımlar attığı inkar edilemez. Bu kapsamda, Doğu Afrika’daki Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı (COMESA), Kıta’nın güneyindeki Güney Afrika Kalkınma Topluluğu, batısındaki Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu (ECOWASA) gibi karşılıklı ticareti kolaylaştıran bölgesel oluşumlar kuruldu. Belki de bu ticaret platformları, ekonomilerin 2013-2063 Afrika Kalkınma Planı’nı finanse etme kapasitesini desteklemeye yönelik önemli bir adım olarak 2019'un ortasında Afrika Serbest Bölgesi'nin temellerinin atılmasını kolaylaştırmıştır. Zira bu planın, altyapı, tarım ve sanayi sektörlerinin geliştirilmesi gibi dev projelerinin hayata geçirilmesi için yüz milyarlarca dolar gerekiyor.
Afrika Birliği ayrıca Kıta’da iktidarı devretme araçları konusunda da gelişme kaydetti. Yeni bin yılın başlangıcına kadar Kıta’daki siyasi geçiş süreçlerine damga vuran askeri darbelerden kurtuldu. Afrika Kıtası’nda ülkelerin bağımsızlığından bu yana 176 askeri darbe yaşandı. Bu sorun, 2002 yılında imzalanan ve ulusal orduların darbe ile iktidara el koymayı amaçlayan askeri girişimlerini kuşatmak ve baskı yapmak için Afrika Birliği’ne gerekli mekanizmaları sağlayan Lome Anlaşması’nın temelini atmıştır. 
3.jpg
Afrika Birliği'nin Kuruluşu (AFP)
Bu anlaşma aynı zamanda şu ana kadar başarılı görevler yerine getiren iki mekanizmanın da temelini atmıştır. Bunlar; 2007’de kurulan ve iç siyasi çatışma durumunda müdahalede bulunma yetkisi bulunan Akiller Komitesi ile iyi yönetişimin şartlarını yerine getirme konusunda Afrika devletlerinin performansını takip etmek ve gözden geçirmekle görevli Gözlemciler Mekanizması’dır.
Akiller Komitesi’nin 2013 yılının mayıs ayında Afrika’yı kapsayan Bilge Ağını (PanWise) kurarak kıtasal ve yerel düzeyde barış ve güvenliğin Afrika’ya yerleşmesini sağlamaya çalıştığını söyleyebiliriz. Komite ve genel sekreterliği, Afrika Birliği’nin temel bir organı haline gelen PanWise, arabulucu taraf ve kurumlar için bir kıtasal ağdan ibarettir. Üçüncü Akiller Komitesi (2014’ten 2017’ye görev yaptı) siyasi çatışma süreçlerinde arabuluculuk yapmak ve görevini kolaylaştırmak amacıyla bu konunun BM Güvenlik Konseyi’nin yanı sıra Afrika Birliği Barış ve Güvenlik Konseyi’nin (AU PSC) gündeminin ilk sırasında yer alması için somut çabalar gösterdi. Aynı şekilde kadınların, Afrika Barış ve Güvenlik Mimarisi (APSA) yapısına katılımını genelleştirmeye ve sürekli hale getirmeye Afrika Birliği Konseyi’ni ikna ederek kadın, barış ve güvenliğin teşvik edilmesi konusunda önemli ilerlemeler kaydetti. Bu amaçla, Afrikalı kadınlar için Bölgesel Çatışmaları Önleme ve Barışçıl Arabuluculuk (FemWise) adında bir ağ inşa etti.
Bu bağlamda Afrika Birliği daha aktif olmak adına şu anda kurumsal reform çabaları ile etkileşimini sürdürüyor. Bunlar, yapısındaki ikiliği ortadan kaldırmak, üst düzey liderliklerin seçimlerini pekiştirmek, genel verimliliği artırmak için idari ve mali değişiklikleri hızlandırmak amacıyla 2019 yılı dönem başkanı olan Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame tarafından başlatılan çabalardır. 



Yurtdışındaki Ukraynalı erkekler tepkili: Peşimize düştüler

Kiev yönetimi, yeni seferberlik yasasının askere alım sürecini "daha adil hale getirdiğini" savunuyor (AFP)
Kiev yönetimi, yeni seferberlik yasasının askere alım sürecini "daha adil hale getirdiğini" savunuyor (AFP)
TT

Yurtdışındaki Ukraynalı erkekler tepkili: Peşimize düştüler

Kiev yönetimi, yeni seferberlik yasasının askere alım sürecini "daha adil hale getirdiğini" savunuyor (AFP)
Kiev yönetimi, yeni seferberlik yasasının askere alım sürecini "daha adil hale getirdiğini" savunuyor (AFP)

Amerikan gazetesi Washington Post (WP), Kiev yönetiminin yurtdışında yaşayan askerlik çağındaki yurttaşlara getirdiği pasaport kısıtlamasının, Ukraynalı erkeklerden tepki topladığını yazdı. 

Haberde, uygulamanın yurtdışındaki Ukraynalı erkekler üzerinde "ülkelerine dönme baskısı oluşturduğu" belirtildi.

Soyadının paylaşılmasını istemeyen 42 yaşındaki Aleksandr, 24 Şubat 2022'de başlayan savaştan önce Avusturya'ya yerleştiğini belirterek şunları söyledi: 

Bunu 'Ne halt yerseniz yiyin' yaklaşımıyla yaptılar. Bize adeta 'Sizi artık yakalayacağız, sizi cezalandıracağız' diyorlar. En büyük korkum ölmek değil, savaşta esir düşüp işkence görmek.

Polonya'da yaşayan 38 yaşındaki Andriy de Kiev yönetiminin kararını eleştirerek "Sevdiğim ve değer verdiğim ülke, incinmiş bir ergen gibi davranıyor" dedi. 

Soyadının paylaşılmasını istemeyen Ukraynalı, "Devletim beni hain olarak görüyorsa bunu kabullenmem zor" ifadelerini kullandı. 

Sadece adını paylaşan Saveliy ise Ukrayna'nın içinde bulunduğu durumu anladığını söyledi. Birleşik Krallık'ta yaşayan 35 yaşındaki Ukraynalı, "Bu karar kısmen de olsa denge kurmakla ilgili. Ukrayna'daki erkeklerin bu şekilde yaşaması adil değil" dedi.

Ukrayna'da 10 Nisan'da parlamentoda düzenlenen oturumda sıkılaştırılmış seferberlik yasası 351 milletvekilinden 283'ünün oyuyla kabul edilmişti. 

Yasa kapsamında 18 ila 60 yaşındaki Ukraynalı erkeklerin her zaman yanlarında bir askerlik kayıt belgesi taşımaları zorunlu hale getirilmişti. Yurtdışında yaşayan ve bu belgeye sahip olmayan kişilerin yeni pasaport alamayacağı bildirilmişti. 

Söz konusu yaş aralığında askerlik hizmetinden sorumlu kişiler, sadece askerlik sicil bilgilerini güncellemeleri halinde Ukrayna'nın yabancı diplomatik kurumlarında konsolosluk hizmeti alabilecek. Yasa 18 Mayıs'ta yürürlüğe girecek.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, parlamentonun kabul ettiği seferberlik yaşının 27'den 25'e düşürülmesiyle ilgili yasayı da 2 Nisan'da onaylamıştı.

Independent Türkçe, Washington Post, RT, AA


Kıyametle ilgili sohbetler giderek yaygınlaşıyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Kıyametle ilgili sohbetler giderek yaygınlaşıyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Yapay zeka, savaşlar, iklim krizi ve hastalıklara ilişkin korkular "kıyamet" hakkında daha sık konuşulmasına neden oluyor.

ABD'nin Vermont eyaletindeki Middlebury College'tan profesörler Erik Bleich ve Christopher Star'ın analizine göre, "ahir zaman" artık yaygın ama ürkütücü bir akşam yemeği sohbeti haline geldi.

Bleich ve Star, StudyFinds için yakın zamanda kaleme aldıkları makalede, öne çıkan 4 "kıyamet" konusunun medyadaki haberleştirilme eğilimlerini analiz etti: Nükleer savaş, hastalık, iklim değişikliği ve yapay zeka.

Araştırmacılar, medyada kıyametle ilgili tartışmaların "kamuoyuna hakim olan kaygılar için bir barometre" olarak kullanılabileceğini öne sürüyor.

Üç ABD yayınında (The New York Times, The Wall Street Journal ve The Washington Post) 1980'le 2023 arasında "kıyamet" veya "kıyametle ilgili" kelimelerinin geçtiği makaleler analiz edildi.

Din ve eğlence odaklı makaleler filtrelendi ve geriye 4 kıyamet endişesinden bir veya daha fazlasından bahseden 9 bin 380 makale kaldı: Nükleer savaş, hastalık, iklim değişikliği ve yapay zeka.

Eğilimler, sözkonusu dönem boyunca 4 konudan da bahseden makalelerde istikrarlı bir artış olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte, en yaygın olarak bildirilen endişeler on yıllar boyunca değişiyor. Yapay zeka ilk kez 2023'te nükleer savaştan daha fazla kıyamet tartışmalarıyla bağlantılı olarak aktarıldı.

Bu analiz, başlıca endişenin nükleer savaş olduğu Soğuk Savaş'ın sona ermesinden, bunun hastalık ve iklim krizi tarafından geride bırakıldığı 1990'lara kadar endişelerin nasıl geliştiğini izliyor.

Makalede, "2000'lere gelindiğinde gazetelerin ilgisi doğrudan çevresel kaygılara yönelmişti ve 2010'larda bu yönelim daha da arttı" deniyor.

Koronavirüs pandemisinin başladığı 2020'de, "kıyamet" ve "kıyametle ilgili" kelimeleriyle bağlantılı olarak sağlık ve hastalığa atıfta bulunan makalelerde bir fırlama görüldü.

Profesörler, 2010'lara kıyasla 2020'lerde hastalığı kıyametle ilişkilendiren neredeyse üç kat daha fazla haber olduğunu belirtiyor.

Ayrıca, yapay zeka 2015'e kadar medyada neredeyse hiç yer almazken, "son teknolojik atılımların 2023'te ilk kez nükleer endişelerden daha fazla yapay zekaya değinen kıyamet makaleleri ürettiğini" belirtiyorlar.

Pew Araştırma Merkezi'nin 2022'de yaptığı bir anket, neredeyse her 10 ABD'li yetişkinden birinin insanlığın "ahir zamanda yaşadığına" inandığını ortaya koymuştu.

Bununla birlikte, bu anket ayrıca yüzde 58'inin bu inanca sahip olmadığını ve "üniversite mezunu olmayan Amerikalıların, üniversite mezunlarına göre insanlığın sonuna yaklaştığına inanma ihtimalinin daha yüksek olduğunu" belirtmişti.

Independent Türkçe


Macron: Brexit, Birleşik Krallık'ı yoksullaştırdı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Brexit'in Britanya'yı "yoksullaştırdığını" iddia etti (AP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Brexit'in Britanya'yı "yoksullaştırdığını" iddia etti (AP)
TT

Macron: Brexit, Birleşik Krallık'ı yoksullaştırdı

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Brexit'in Britanya'yı "yoksullaştırdığını" iddia etti (AP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Brexit'in Britanya'yı "yoksullaştırdığını" iddia etti (AP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanual Macron, Brexit'in Birleşik Krallık'ı (BK) "yoksullaştırdığını" ve ülkenin göç sorunlarını çözmede başarısız olduğunu iddia etti.

Macron, The Economist'e, "Brexit, Birleşik Krallık'ı yoksullaştırdı" diye konuştu.

Brexit'in, BK'deki göç sorununu çözecek hiçbir etkisi olmadı. Buna rağmen bazıları bunun o kadar da kötü görünmediğini düşünüyor. Ama kimse bir şeylerin yanlış olduğunu söylemeye cesaret edemiyor. Dolayısıyla kimse hiçbir şeyin sorumluluğunu almıyor.

Britanya ve Fransa, Fransa'nın kuzey kıyılarından Manş Denizi'ni geçen göçmenlerin sayısını azaltmak amacıyla son birkaç yıldır birlikte çalışmak için çok çaba sarf ediyor.

Rishi Sunak, Ruanda önerisinin göçmenleri BK'ye gelmekten caydıracağını umarken, göçmenlerin denizi geçmesini engellemesi için Britanya'nın Fransa'ya üç yılda 500 milyon sterlin (yaklaşık 20 milyar TL) vereceğini de Mart 2023'te açıklamıştı.

Bu para Fransız sınır muhafızlarının yanı sıra güvenlik kameraları, drone'lar ve gece görüş dürbünlerinin finansmanına harcanacaktı.

Ancak The Independent'ın yaptığı son araştırmalar, Fransız sınır muhafızlarının aslında göçmenlerin BK'ye gitme kararlarını desteklediğini ortaya koymuştu.

Fransa kıyılarındaki bir Afgan mülteci "BK'ye gitmek zorundayım çünkü Fransa bizi kabul etmiyor" demişti.

En kötüsü de her birkaç haftada bir polis gelip çadırlarımızı, battaniyelerimizi, her şeyimizi yıkıyor ve sonra yağmur altında hiçbir şeyimiz kalmıyor. Sadece çalışmak ve güvenli bir yaşam sürmek istiyorum. Huzurlu bir yaşam istiyoruz, umarız BK'de buna sahip olabiliriz çünkü burada buna sahip değiliz. Neden her birkaç haftada bir çadırlarımızı sökmek gibi bitmek bilmeyen bir işkenceye maruz kalıyoruz?

Sunak'ın sözcüsüyse Macron'un yorumlarına karşılık vererek Britanya'nın yasadışı göçe karşı çıkmaya "öncülük ettiğini" söyledi:

Uzun süredir Brexit yanlısı olan Sunak'ın aynı fikirde olmayacağı açık. AB'den sınırlarımızı kontrol altına almak için ayrıldık ve bunu yaparken de suç çetelerinin işleyişini bozmak için ortaklığımızla öncülük ediyoruz. Ekonomi açısından, size geçmiş performansımızı göstereceğim. Britanya halihazırda Fransa'yı geride bırakarak dünyanın en büyük 4. ihracatçısı olmuş durumda.

Independent Türkçe


İsrail: Hamas savaşın durdurulmasında ısrar ederek anlaşmaya varılmasını engelliyor

Gazze sınırı yakınlarındaki İsrail askerleri (AFP)
Gazze sınırı yakınlarındaki İsrail askerleri (AFP)
TT

İsrail: Hamas savaşın durdurulmasında ısrar ederek anlaşmaya varılmasını engelliyor

Gazze sınırı yakınlarındaki İsrail askerleri (AFP)
Gazze sınırı yakınlarındaki İsrail askerleri (AFP)

İsrailli bir yetkili dün (Cumartesi) AFP'ye yaptığı açıklamada, Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme talebinde ısrar ederek ateşkes anlaşması olasılığını engellediğini söyledi.

İsminin açıklanmaması kaydıyla konuşan yetkili, “İsrail'in bir esir takası anlaşması çerçevesinde savaşı sona erdirmeyi kabul ettiği ya da arabulucuların savaşın durmasını sağlamasına izin vereceği yönündeki bilgiler doğru değil. Şu ana kadar Hamas, savaşın sona erdirilmesi talebinden vazgeçmedi ve bunu yaparak Gazze Şeridi'nde savaşın başlamasından yaklaşık yedi ay sonra önerilen ateşkes konusunda bir anlaşmaya varılması olasılığını engelliyor” dedi.

Diğer yandan bir Hamas yetkilisi, dün Kahire'de arabulucularla (Mısır, Katar ve ABD) yapılan görüşmelerde ‘herhangi bir gelişmeye’ tanık olmadıklarını söyledi.

Medya organları dün sabah Washington'un Hamas'a bir ateşkes anlaşmasına varılması halinde İsrail'in ateşkesi kabul edeceğine dair güvence verdiğini bildirmişti.

Yaklaşık yedi aydır kanlı saldırılara ve çatışmalara sahne olan Gazze Şeridi'nde ateşkese varılması için arabulucular aylardır Hamas ve İsrail arasında dolaylı görüşmeler yürütüyor.

Ateşkesin çatışmaların durdurulmasını ve Hamas’ın 7 Ekim'de Gazze Şeridi'nden İsrail'in güneyine düzenlediği ve savaşı tetikleyen eşi benzeri görülmemiş saldırı sırasında alınan esirler karşılığında Filistinli mahkumların serbest bırakılmasını içermesi bekleniyor.

Hamas Cuma günü Kahire'ye ‘olumlu bir ruh hali içinde’ gideceğini bildirmişti. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Hamas, ‘saldırının tamamen durdurulması, işgal güçlerinin bölgeden çekilmesi, yerlerinden edilenlerin yurtlarına geri dönmesi, halkın rahatlatılması, yeniden inşanın başlaması ve ciddi bir takas anlaşmasının tamamlanması’ koşullarını sağlamaya ‘kararlı’ olduğunu vurguladı.

Ancak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hamas'ın son kalesi olarak gördüğü Gazze Şeridi'nin en güneyindeki Refah kentine büyük bir saldırı başlatma kararlılığını defalarca yineledi ve hareketi ortadan kaldırmadan savaşı sona erdirmeyi reddetti.

Hamas bu açıklamaların ‘her türlü anlaşma ihtimalini sabote etmeye’ yönelik olduğunu belirtti.

Bu arada, aralarında esir yakınlarının da bulunduğu binlerce kişi dün akşam Tel Aviv'de Netanyahu hükümetinden esirlerin geri dönmesini sağlayacak bir ateşkes anlaşması imzalamasını talep eden bir gösteri düzenledi. Netanyahu'nun resminin bulunduğu bir pankartta “Her türlü anlaşmayı baltalayan sizsiniz” ifadesi yer aldı.


Batı Şeria'da İsrail ordusuyla çıkan çatışmada 3 Kassam üyesi hayatını kaybetti

İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)
İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)
TT

Batı Şeria'da İsrail ordusuyla çıkan çatışmada 3 Kassam üyesi hayatını kaybetti

İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)
İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde sınır yakınlarında düzenlenen bir askeri geçit törenine katıldı. (AFP)

Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, Batı Şeria'nın Deyr el-Ğasun beldesinde İsrail ordusuyla yaşanan çatışmalarda Tulkerim'deki komutanı da dahil olmak üzere üç üyesinin öldürüldüğünü duyurdu.

Telegram üzerinden yapılan açıklamada, savaşçılarının öldürülene kadar ‘aralıksız 15 saatten fazla’ İsrail güçleriyle çatıştığı ifade edildi.

Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığı habere göre, bir İsrail kuvvetinin Tulkerim'in kuzeyindeki Deyr el-Ğasun beldesine saldırmasının ardından altı Filistinli öldürüldü.

İsrail ordusu dün (Cumartesi) akşam erken saatlerde, İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet (Şabak) ve polisle ortak bir operasyon gerçekleştirdiğini ve Tulkerim'deki bir Hamas hücresini ‘etkisiz hale getirdiğini’ bildirdi.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, hücrenin bir İsrail yedek askerinin öldürülmesinden, diğer sivillerin yaralanmasından ve İsrail kasabalarına yönelik yakın saldırılar planlamaktan sorumlu olduğu belirtildi.

Ordu, önleyici olarak nitelediği operasyon sırasında militanların Deyr el-Ğasun beldesinde tespit edildiğini; dördünün öldürüldüğünü, beşincisinin ise gözaltına alınarak sorgulanmak üzere güvenlik birimlerine teslim edildiğini bildirdi.


New York Times: Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor

The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
TT

New York Times: Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor

The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)
The Economist, konuyla ilgili haberinde "Dindar seçmenler, Cumhurbaşkanı'nın İsrail meselesiyle ilgili yeterince sert davranmadığını düşünüyor" ifadesini kullanmıştı (Reuters)

Türkiye'nin Gazze savaşı nedeniyle İsrail'le ticareti tamamen durdurma kararı almasının yankıları sürüyor. 

Geçen ay 54 ürün grubunun bu ülkeye satışına kısıtlama getiren Ticaret Bakanlığı'ndan perşembe yapılan açıklamaya göre İsrail'le ticaret tamamen durduruldu. ABD'nin New York Times gazetesi de bugün konuyla alakalı olarak "Türkiye'nin ticari ilişkileri durdurduğu İsrail daha da yalnızlaşıyor" başlıklı bir haber yayımladı. 

Gazze savaşının uzamasıyla ABD, Birleşik Krallık ve Almanya gibi Tel Aviv yönetimine yakın ülkelerin dahi en azından söylemsel olarak araya mesafe koymaya çalıştığı vurgulandı.

Ankara'nın ticaretin sürdürülmesi için Gazze'de kalıcı ateşkes sağlanmasını ve bölgeye insani yardım ulaştırılmasını şart koştuğu hatırlatıldı. 

Diğer yandan İsrail'in uluslararası toplumun tüm uyarılarına rağmen Refah'a operasyon yapma sinyali verdiği de anımsatıldı. 

Ankara'nın geçen yıl İsrail'e 5,4 milyar dolarlık ihracat yaparken ithalat rakamının yalnızca 1,64 milyar dolar olmasına işaret edilerek Türkiye'nin bu ticarette kârlı olduğu belirtildi. 

İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi için 2022'de adımlar atıldığı ancak bu umudun savaşla birlikte söndüğü yorumu yapıldı. 

Amerika kıtasına da bakılan haberde, Bolivya ve Belize'nin ardından Kolombiya'nın da İsrail'le diplomatik ilişkilerin kesileceğini duyurduğu ifade edildi. Şili ve Honduras'ın İsrail'deki büyükelçilerini geri çağırdığı hatırlatılırken Ürdün ve Bahreyn gibi Arap ülkelerinin de benzer adımlar attığının altı çizildi.  

Avrupa'daysa İspanya ve İrlanda gibi ülkeler, Filistin devletinin tanınması için çabalıyor.

Hamas'ın 7 Ekim'de düzenlediği ve 1200 kişinin öldüğü açıklanan Aksa Tufanı operasyonunun ardından patlak veren Gazze savaşında İsrail'in öldürdüğü kişi sayısı 34 bini aştı. Ölenlerin çoğu kadın veya çocuk.

Diğer yandan ateşkes için de görüşmeler sürüyor. Mısır medyası, Gazze Şeridi'nde ateşkes görüşmeleri için yola çıkan Hamas heyetinin başkent Kahire'ye ulaştığını bugün duyurdu.

Kahire el-İhbariye televizyon kanalı, Mısır güvenlik heyetinin birçok anlaşmazlık noktasında uzlaşma formülüne ulaştığını bildirdi.

Hamas Hareketi dün akşam yaptığı açıklamada, kendilerinden bir heyetin İsrail'le dolaylı görüşmelerin tamamlanması amacıyla cumartesi Kahire'ye gideceğini duyurmuştu.

Yine el-İhbariye televizyon kanalı, geçen pazartesi Hamas heyetinin görüşmelerin ardından Kahire'den ayrıldığını, Mısır'ın sunmuş olduğu ateşkes teklifini görüştükten sonra yazılı olarak iletmek üzere yeniden döneceğini ifade etmişti.
 

Independent Türkçe


Washington ile Tahran arasındaki yeni gizli görüşmeler Gazze'yi de kapsıyor mu?

Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
TT

Washington ile Tahran arasındaki yeni gizli görüşmeler Gazze'yi de kapsıyor mu?

Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)
Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller verdi (Reuters)

Hüda Rauf

“Tahran Washington'u iki devletli çözümün yeniden canlandırılması için İsrail'e baskı yapmaya ikna edebilir mi?”

Bu dönemde, birçok haber İran ile ABD arasındaki doğrudan gizli görüşmelere ilişkin bilgiler paylaşıyor. Bu aralarındaki ikinci görüşme, ilki, Mayıs 2023'te Gazze Savaşı'ndan önce gerçekleşmişti. Şimdi ise İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı sırasında ve İran ile İsrail arasındaki doğrudan askeri çatışma turunun ardından gerçekleşiyor.

Görüşmelerin Umman'daki birinci turunda, İran'ın uranyumu zenginleştirme faaliyetlerinde yüzde 60 oranını geçmemeyi, 5 İran-Amerikan vatandaşını serbest bırakmayı ve karşılığında dondurulan paralarının bir kısmını almayı kabul ettiği geçici anlaşmaya varılmıştı. Aynı şekilde Washington İran'a petrol alanına yönelik daha fazla yaptırım uygulamayacağına dair sinyaller vermişti.

Bu görüşmelerin aynı yılın Ekim ayında tamamlanması gerekiyordu, ancak Aksa Tufanı operasyonu ve İsrail'in bu operasyona bugüne kadar devam eden tepkisi sonrasında görüşmeler durdu.

Ocak 2024'te Kızıldeniz'de Husi saldırılarının başlaması ve Washington'un Tahran'dan saldırıların durdurulması talebinin ardından, iki taraf arasındaki iletişim yeniden başladı.

Şimdi Washington ile Tahran arasında doğrudan görüşmelere ilişkin paylaşılanlar ise daha büyük önem taşıyor, zira her zamanki gibi doğrudan ve gizli, ayrıca İsrail ile İran'ın birbirlerine yönelik karşılıklı saldırılarının ardından geldi ve aynı zamanda İran'ın nükleer dosyasını da ele alıyor.

Yani açıklanmamış görüşmelerle karşı karşıyayız ama bunlar İran'ın askeri gücünü gösterme, İran ile İsrail arasındaki angajman kurallarını değiştirme, yeni değişkenler gölgesinde her ikisinin caydırıcılık kapasitesini inşa etme, aralarındaki olası gerçek askeri operasyonları ve beklenen Amerikan ve Batı tepkisini simüle etmeye çalışma bağlamında geliyor.

Bu bağlam ışığında, görüşmelerin ve tartışılan dosyaların konularının Kızıldeniz'deki Husi saldırıları, İran'a bağlı milislerin rolü, Amerikan üslerinin hedef alınması veya İsrail'e saldırılarda bulunma, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun son raporuna göre İran'ın belirsizliğini koruyan nükleer kapasitesi gibi konuların yer alması beklenebilir. Dahası, bilhassa Kurum’un Direktörünün önümüzdeki günlerde Tahran'a yapacağı ziyaret, bir tür anlaşmanın gerçekleşeceği ve Direktörün de bunu açıklayacağı anlamına geliyor.

Ancak burada şunu da belirtmeden geçemeyiz; Tahran, Viyana görüşmelerinin Eylül 2021'de sona ermesinden bu yana nükleer belirsizlik politikası izleyerek, müfettiş sayısını azalttı ve uranyum zenginleştirme oranını yüzde 60’a yükseltti. Dahası, uluslararası toplumun İsrail'in Gazze'deki savaşı ile meşgul olduğu bir dönemde bu oranı daha da yükseltti. Dolayısıyla 2015’te imzalanan nükleer anlaşmasına göre İran'a yönelik kısıtlamaların 2025 yılında sona ermesinin planlandığı göz önüne alındığında, İran'ın nükleer kapasitesi konusunda eski anlaşmanın hiçbir işe yaramadığı, Tahran'ın statüsüne ilişkin yeni bir nükleer ve bölgesel gerçeklikle karşı karşıya bulunuyoruz.

Buradaki soru şu; Bilhassa Körfez ülkeleri ve Mısır gibi Arap ülkeleri; Gazze'deki durumun karmaşıklığından, Husilerin Kızıldeniz'deki saldırılarından ve deniz güvenliğinin bozulmasından asıl etkilenen ülkeler iken, İran ile ABD arasında geçici de olsa bir anlaşmaya varılmadan önce, Körfez ülkeleri gibi ilgili bölgesel taraflar varılan sonuçlara neden dahil edilmiyorlar?

Washington, gerilimleri yatıştırmak istiyorsa bölge ülkelerini dinledi mi? Washington ile Tahran arasındaki görüşmelerin gündeminde İsrail'e ateşkesi kabul etmesi ve uygulaması için baskı yapmak var mı? Tahran Washington'u iki devletli çözümün yeniden canlandırılması için İsrail'e baskı yapmaya ikna edebilir mi?

Yoksa aralarındaki görüşmeler ABD'nin, Tahran'ın yeni nükleer gücünü tanıması ve İran ile İsrail arasındaki ilişkinin kırmızı çizgilerinin belirlenmesi, İran'ın fonlarının bir kısmının serbest bırakılması, böylece Tahran’ın ABD seçim sezonunda sakin kalması ile mi sınırlı kalacak?

Bütün bu sorular, Joe Biden yönetiminin İran ile ilişkileri yönetme konusunda süregelen başarısızlığını ve İran’ın eylemlerine boyun eğdiğini, İran ile başa çıkmakta bölgesel güvenlik pahasına, İran ile tam bir ateşkesin aksine daha başarılı olan havuç ve sopa politikasını baltaladığını gösteriyor.

Bölge, Biden'ın vaat ettiği gibi daha kapsamlı ve daha geniş bir anlaşma vaatlerinin uygulanması yerine yalnızca İran, İsrail ve Washington arasındaki ilişkileri yönetmeye yönelik geçici, taktiksel anlaşmalarla karşı karşıya kaldı.

Bu nedenle bölge ülkeleri askeri ve güvenlik kapasitelerini geliştirmeye devam etmeli, çeşitli uluslararası güçlerle ittifaklarını çeşitlendirmeli ve yalnızca Amerikalı ortağa güvenmemeliler. Öte yandan Washington ile İran arasında doğrudan görüşmelerin yapılması, İran'ın Rusya ve Çin ile ilişkilerinin yetersiz olduğunu ve İran'a Washington ile iletişim kurmak konusunda isteksiz olmasını sağlayacak bir ekonomik getiri sağlamadığını açıkça ortaya koyuyor. Zira Washington ile iletişim kurmak, İran'ın arzuladığı bir hedef olarak kalacak ve Tahran, kendisi ile Washington arasındaki belirli ve hesaplanmış kurallara göre hareket etmeye devam edecek, bu kurallardan sapmayacaktır.


İsrailli yetkili: Esir değişimine karşılık Gazze savaşını bitirmeyeceğiz ve Refah'a gireceğiz

İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
TT

İsrailli yetkili: Esir değişimine karşılık Gazze savaşını bitirmeyeceğiz ve Refah'a gireceğiz

İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)
İsrail'in Refah'ı bombalaması sonrasında oluşan hasarı inceleyen Filistinliler (AFP)

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberine göre rehinelerin serbest bırakılması konusunda devam eden görüşmelere yakın İsrailli bir yetkili, Arap medyasında yer alan “ABD'nin, üç aşamalı ateşkes anlaşmasının ardından İsrail'in Gazze'den tüm güçlerini çekmesini garanti ettiği” haberlerini yalanladı.

Times of Israel'in internet sitesinde yer alan habere göre ismi açıklanmayan yetkili, "Bu haberlerin aksine, İsrail, rehinelerimizi serbest bırakma anlaşmasının bir parçası olarak hiçbir koşulda savaşı sona erdirmeyi kabul etmeyecektir" dedi.

İsrailli yetkili; "Siyasi düzeyde kararlaştırıldığı gibi, rehinelerimizin serbest bırakılmasına izin verilmesi için geçici bir süre verilmiş olsun ya da olmasın, ordu Refah'a girecek ve orada kalan Hamas tugaylarını yok edecek" ifadelerini kullandı.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, İsrail'in sivilleri korumaya yönelik bir plan sunmadığını söyleyerek, İsrail'in Refah şehrine büyük çaplı bir saldırı düzenlemesine karşı bir kez daha uyarıda bulundu.

Blinken, Arizona'daki McCain Enstitüsü'nün Sedona Forumu'nda “Böyle bir planın yokluğunda Refah'ta geniş bir askeri operasyonu destekleyemeyiz. Çünkü vereceği zarar kabul edilebilirliğin çok üzerindedir” şeklinde konuştu.


Moskova: NATO tatbikatları Rusya ile olası bir çatışmaya hazır olunduğunu gösteriyor

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)
TT

Moskova: NATO tatbikatları Rusya ile olası bir çatışmaya hazır olunduğunu gösteriyor

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova (Reuters)

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova bugün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Rusya sınırları yakınında dört aydır sürdürdüğü askeri tatbikatların, ittifakın Rusya ile olası bir çatışmaya hazırlandığının kanıtı olduğunu söyledi.

Zaharova, NATO'nun ‘Rusya'nın üye ülkelere yönelik siber saldırılara karıştığı’ yönündeki suçlamalarını reddederek, bunun dikkatleri NATO faaliyetlerinden başka yöne çekmeyi amaçlayan bir ‘dezenformasyon’ olduğunu belirtti.

Açıklamasında, Ukrayna'yı silah, istihbarat ve finansmanla destekleyerek Rusya'ya karşı çeşitli şekillerde savaş yürütenin NATO olduğunu belirten Zaharova, “Soğuk Savaş'tan bu yana en büyük NATO tatbikatı şu anda Rusya'nın sınırları yakınında gerçekleşiyor. NATO’nun Rusya'ya karşı eylemleri hibrid ve konvansiyonel silahlar da dahil olmak üzere tüm araçlar kullanılarak prova ediliyor. NATO'nun bizimle olası bir çatışmaya ciddi şekilde hazırlandığını kabul etmeliyiz” ifadelerini kullandı.

Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerde düşmanlık, Rusya'nın 2022'de Ukrayna'ya saldırmasının ardından son yılların en yüksek seviyesine yükseldi.

Ocak ayında tatbikatların başladığını duyuran NATO, 90 bin askerin katılacağı tatbikatların, bir çatışma çıkması halinde ABD kuvvetlerinin Rusya sınırındaki ülkelerde ve ittifakın doğu kanadında Avrupalı müttefiklerini nasıl destekleyeceği konusunda eğiteceğini belirtti.

Rusya o dönemde tatbikatların NATO'nun Soğuk Savaş taktiklerine ‘geri dönüşü olmayan bir dönüşü’ temsil ettiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Soğuk Savaş'tan beri NATO'nun en büyük tatbikatı olan söz konusu tatbikatların Mayıs ayında sona ermesi bekleniyor.


Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu Türkiye'de hayatını kaybetti

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)
TT

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu Türkiye'de hayatını kaybetti

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdel Fettah el-Burhan (Sudan Egemenlik Konseyi Telegram hesabı)

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu Muhammed Abdülfettah el Burhan, Başkent Ankara'daki Bilkent hastanesinde yaklaşık iki ay yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybetti.

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı'nın oğlu, 7 Mart akşamı başkent Ankara'da motosikletiyle seyir halindeyken meydana gelen trafik kazasında yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Al-Burhan'ın oğlunun cuma gecesi hayatını kaybettiği açıklandı.