Kirsten Fontenrose’n Şarku’l Avsat’a konuştu: İran saldırısı bekliyoruz, güçlü bir şekilde cevap vereceğiz

Kirsten Fontenrose
Kirsten Fontenrose
TT

Kirsten Fontenrose’n Şarku’l Avsat’a konuştu: İran saldırısı bekliyoruz, güçlü bir şekilde cevap vereceğiz

Kirsten Fontenrose
Kirsten Fontenrose

Atlantik Konseyi'ndeki Scowcroft Ortadoğu Güvenlik Girişimi Direktörü Kirsten Fontenrose, Ortadoğu'daki ulusal ve uluslararası güvenliğe odaklanan bir programı yönetiyor. Hardvard İşletme Okulu mezunu olan Fontenrose, 2018’de Beyaz Saray’da Körfez, Ürdün, Mısır ve Bereketli Hilal bölgesi dairesini teslim aldı. Öncesinde senelerce Savunma Bakanlığında çalışan Fontenrose’un çalışma alanı daima Ortadoğu üzerineydi. Basra Körfezi’ndeki karar vericilerin çoğunun tanıdığı Kirsten Fontenrose, İran’ın ülke dahili veya haricindeki tüm hareketlerini yakından izliyor.
Şarku’l Avsat’a konuşan Fontenrose, ABD'nin Körfez ülkelerindeki ortaklarıyla ittifakına bağlılığını doğruladı. ABD’nin uzun ve maliyetli tüm çatışmalardan güvenliğini korumak için çekildiğini söyleyen Fontenrose “Tüm bu geri çekilmeler körfez ülkeleri güvenliği ile bağlantılı. Nitekim Körfez ülkelerinin ortağımız olmasını istiyoruz” dedi. ABD’nin yeni siyasetinin farkında olan İran’dan bahseden Fontenrose “Şayet İran, Irak'taki ABD varlığına tekrar saldırmaya çalışırsa, öncekinden çok daha güçlü bir yanıtla karşılaşacak. Bu, Irak’taki Hizbullah'ı haritadan silmek ve Devrim Muhafızları deniz üslerini bombalamak anlamına gelebilir” ifadelerini kullandı.
Almanya’nın Lübnan'daki Hizbullah'a yönelik son tutumundan duyduğu memnuniyeti dile getiren Kirsten, “Nitekim Avrupa kendini tehdit altında hissetmeye başladı” dedi. Lübnan’ın uluslararası çalışma ekibine ihtiyacı olduğunu söyleyen Kirsten, Washington’un Uluslararası Para Fonunun (IMF) İran'a kredi sağlamasına izin vermeyeceğini vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın Atlantik Konseyi'ndeki Scowcroft Ortadoğu Güvenlik Girişimi Direktörü Kirsten Fontenrose ile gerçekleştirdiği röportajın metni:

*ABD, bilhassa Başkan Donald Trump yönetimi, Arap Körfezi ülkelerine hala ortak ve müttefik olarak niteliyor mu?
Kesinlikle evet, ABD’nin kuzeydoğu Suriye’deki de dahil olmak üzere uzun çatışmalardan nasıl çekildiğini gördük. Çekilen kuvvetleri başka yerlerde konuşlandırma ihtiyacı duyuluyor; zirâ ciddi bir rekabet çağındayız. Terörizmi yıllardır gerçek bir tehdit olarak görüyorduk ancak şuan durum farklı. Bu yüzden ABD’nin yeniden konumlandırmaya gitmesi gerekti. Aslında şu anda bilmek istediğimiz, bazı Körfez ülkelerinin hala bize bağlı olup olmadığıdır. Çünkü ABD’nin tüm geri çekilme kararları aynı zamanda Körfez güvenliği ile ilgili. Bazı Körfez ülkelerinin Rusya'dan S-400 almak istediklerini ya da Çin ile ilişkiler kurduğunu gördük. Huawei ile iyi ilişkiler kurulduğu da oldu. Örneğin, 2018’de Huawei ve 5G’nin istihbarat araçları olduğunu söylediğimizde Bahreyn bize kulak vermiş ve bunu fark etmişti. Ancak Çin, ABD güvenliğini tehdit eden adımlar atıyor. Denklemin hangi tarafı ilişkiye en çok bağlı olan? Kuzeydoğu Suriye'den çekildiği ve Başkan Donald Trump Irak'tan ordumuza füze yağmasına izin vermediği için herkes ABD’yi konuşuyor. Ancak aslında, Körfez ülkelerinin bize daha çok bağlı olması gerektiği inancındayız.

*Ancak Körfez, ABD ulusal güvenliği için önemlidir…
Tartışmaya açık bir konu. Sebebi orda mevcut olmamız değil, Körfez ülkelerinin ortaklarımız olması. Onları seviyor ve onlara güveniyoruz; bu yüzden ortaklığın devam etmesini istiyoruz. Bu ülkeler bir zamanlar dünyaya petrol tedarik eden tek ülkelerdi. Petrol de hassas bir maddeydi ve ABD ulusal güvenliği için gerekliydi. Şimdi önemli olmadığını söylemiyorum, ancak ilişki şimdi ekonomiye daha az, ortaklığa ise daha çok meyilli. Nitekim bu ülkelerin terörizmle ve radikallikle mücadelede, ekonomik piyasalarını dengelemede ve özel alanların yeniden inşasında ortağımız olmasını istiyoruz. Yönetim şekillerimizin ya da dinlerimizin farklı olması önemli değil; dünya düzeni hakkında aynı görüşü paylaşıyoruz. Onların bize ihtiyacı olduğu gibi bizim de onlara ihtiyacımız var. Avrupa ve Japonya'yı, hatta bir vakit Hindistan’ı da bu daireye çekti. Ortak çıkarlara dair bir ortaklık, Haliç’in jeostratejik olarak ABD’nin ulusal güvenliği için önemli olduğundan çok daha fazlasıdır.

*İran lideri Ali Hamaney, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait işgal altındaki adalarda bir yerleşim projesi başlatma talimatı verdi. Devrim Muhafızları ise konut ve iki havaalanı inşasına başlandığını açıkladı. Bu konuda ne söylersiniz? Körfez ülkeleri daha fazla düşmanca eyleme hazırlanmalı mı?
Evet hazırlanmaları gerekli olduğunu düşünüyorum. Zirâ İran'ın açıklanan hedeflerle geri çekilme niyeti olmadığı kanısındayım; ABD'yi bölgeden ayrılmaya zorluyor. Bu da Körfez ülkelerine Washington'la ilişkilerini kesmeleri yönünde baskı yapmak, yani İran'ın yapabildiği her yerde varlığını hissettirmek istediği anlamına geliyor. 
Uluslararası gözleri kendisinden ve Irak'taki ABD kuvvetlerine yapılan saldırının ardından biraz bağlanan pençelerinden uzak tutmak istediği için, bir Irak hükümetinin kurulmasına izin vermeyi vaat etmişti. Bu nedenle yüzünü Irak haricine çevirdi. Örneğin Umman Denizi, ya da adalar (Tunb Adaları, Abu Musa). Çok işler çevirmeye çalışıyor. Hamaney, birçok yetkili koronavirüse yakalandığı halde İran’ın zayıf olmadığını ya da bu durumun İran’ı yayılmacı hedeflerinden caydırmayacağını göstermek istiyor. İranlı yetkililer ise daima tehlikeyle yüz yüze olduklarını iddia ederek iç sinirleri germek istiyor. Bu yüzden ABD ve Sünni rejimleri tehdit ediyorlar. Zirâ sakin bir gündem olduğu taktirde halk rejimi sıkıştırmaya başlayacak. Demek istiyorlar ki ‘Bakın biz dışarıdan tehdit ediliyoruz. Bizi devirmek istiyorlar, bu yüzden birbirimize kenetlenmeliyiz’. İşte mekanizmaları bu şekilde çalışıyor. Bu yüzden daha fazla düşmanca eyleme hazırlıklı olmalıyız. En son seferki tavrımız açıktı, Washington anlatmak istediğini anlattı. Şimdiki tavrı da aynı şekilde: Şayet İran, Irak'taki ABD varlığına tekrar saldırmaya çalışırsa ya da gruplarını harekete geçirirse öncekinden çok daha güçlü bir yanıtla karşı karşıya gelecek. Bu, Irak’taki Hizbullah'ı haritadan silmek ve Devrim Muhafızları deniz üslerini bombalamak anlamına gelebilir. Zirâ bu tür yanıtların İran’ı caydırdığı kanıtlandı. Tabi bu durumda bir yükseliş yaşanacak. İran’ın ABD’nin kararlarından haberdar olduğunu biliyorum. Tehlikeye girmek istemediğini de. Bu yüzden de Irak haricine, başka nerelerde ne tür provokasyonlar yapabileceğine bir göz atıyor.

*Gözden uzak olmak istiyor…
Tam olarak. İranlı yetkililer, tüm dünyanın şuanda salgın ile meşgul olduğuna, uluslararası toplumun Irak'ı izlediğini bilmelerine rağmen eylemlerinin fark edilmeyeceğine inanıyorlar. Bu yüzden de sınırları dışındaki küçük noktaları vurarak hareket ediyorlar. Bu yönetimi benimsemişler. Irak’ı kendilerinin savaş alanına çevirmek istiyorlar; bu da Irak'la olan ilişkimize zarar veriyor. Ancak artık buna izin vermeyeceğimizi fark etmeleri gerekiyor. Zaten anlamış gibi görünüyorlar.

* Peki Körfez ülkeleri nasıl hazırlık yapabilir?
Bunun iki farklı yolu var: İlk olarak, uluslararası toplumun gözetiminden emin olmaları gerekiyor. İran uluslararası suçlanacağını bildiği taktirde hareket etmeyecektir. Nitekim saldırılara devam etmesini sağlayan nedenlerden biri de Avrupa'nın bu konuda güçlü bir tavır takınmıyor olmasıdır. Körfez ülkeleri, Avrupa'nın da neler olup bittiğini yakından izlemesini sağlamalıdır. ABD'nin yanlarında olacağını biliyorlar. Ancak maalesef ki bazı Körfez ülkeleri, her iki tarafın da çıkarlarını güvence altına almak için Tahran'la aralarında gizli kanallar açtı. Bu olanlar benim hoşuma gitmiyor. ABD’nin koruma için bölgede kalmasını ve İran'ın saldırılarına maruz kalmasını istiyor gibiler. Ayrıca Körfez'den yine çıkarlarını korumak için İran'la ikili anlaşmalar yapan ülkeler de var. Ancak İran ile öncellikle saldırganlığa başvurmama anlaşması yapmak gerekiyor.

* Sizce İran, saldırganlık anlaşmasına saygı gösterir mi?
Belki de kabul ederler. İran, geçen sonbaharda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) yaklaşırken kapsamlı bir anlaşma önerisi sunmuştu. Jared Kushner’ın barış planına benziyordu, kimse okumak istemedi.
Ancak öneride bazı iyi fikirleri vardı. Kendilerine yönelik katı tutum takındığım için tüm önerileri okudum. Bazı olumlu noktalara tanıklık ettiğim gibi, İran’ın ABD’nin bölgeden ayrılması ve böylece bölgenin tek aktörü olma yönündeki isteğini de fark ettim. Ancak saldırganlığa başvurmama anlaşmaları veya güvenlik düzenlemelerini müzakere etme olasılığının yer aldığı bölümde iyi fikirler olduğunu gördüm. Önceki gibi değildi. Çünkü İran ve Suudi Arabistan arasında saldırmazlık düzenlemesi yapıldı.

*Başkan Haşimi Rafsancani zamanında mı?
Evet, zaten bu başarılması imkansız bir şey değildir. Ancak şunu biliyoruz ki İran’ın Körfez hakkında birçok hedefi var. Zirâ hedefi ABD’yi bölgeden çıkarmaksa öncelikle Körfez ile anlaşması gerekiyor. Bu da ABD’nin koruma için bölgede kalmasına gerek kalmayacağı anlamına geliyor.

*Fakat Körfez baskın güç olmak isteyen İran'a nasıl güvenebilir?
Mevcut bir tehdit varsa ittifak kurmaya gerek yoktur. Sonra bir de uluslararası toplum gözetlerken, ABD kuvvetleri oradayken, 5. Filo Bahreyn’deyken nasıl ittifaka varacağı sorusu mevcut.

*Başkan Trump, ABD Donanması'na Devrim Muhafızları teknelerinin tacizine yanıt emri verdi mi?
Tek yaptığı, deniz komutanlarının zaten bildiği emirleri zikretmekti. Nitekim Körfez'de kendini savunma hakkına her zaman sahipler. ABD Savunma Bakanı Mark Esper, son günlerde şu plana imza attı: İran bizi tahrik ederse, hemen yanıt verebiliriz. Bu da deniz komutanlarının onay almak için Washington'a başvurmaları gerekmediği anlamına geliyor. Başkan’ın açıklaması İran'a yönelikti.

* Gemi komutanları cevap verecek öyle mi?
Evet, ancak yalnızca uzman komutanlar. Bu konuda herhangi bir çekince göstermeyecekler. İran, varlığını kanıtlamak için alıştığı operasyonları ve tacizini sürdürmeye devam ederse, liderler İran haricindeler için hiçbir şey ifade etmeyen bu tür operasyonlara cevap vermeyecekler.

*Fil ile karınca hikayesi…
Tam olarak. Ancak daha önce Devrim Muhafızlarının Körfez bölgesindeki petrol tankerlerinin etrafına mayın döşediğini görmüştük. Komutanlar patlayıcı yüklü bir İran teknesiyle karşılaşırsa onu mutlaka patlatacaklar. Ya da sürat tekneleri gemilerimize ateş açma girişiminde bulunursa onları bombalayacaklar.

*Ancak şunu fark ettik ki İran, ilk askeri uydusunu Trump’ın tehdidinin ardından fırlatmıştı. Bu, bahsettiğiniz yeni politikadan önceki tüm ABD baskılarının başarısız olduğu anlamına mı geliyor?
Elbette ki hayır, uydunun Başkan’ın tehditlerine yanıt teşkil ettiğini düşünmüyorum. Zirâ uydu, bir hafta içerisinde fırlatılacak bir şey değil; uzun bir süreç gerektiriyor.

*Ancak gecikebilirdi…
Evet, ya da İran bunu bir gürültüyle yapmayabilirdi. Sanırım tüm dünyaya bunu gücün bir tezahürü olarak göstermek istedi.
İran uydusu hikayesi, askeri uzmanların da okuduğu gibi, ‘kurbağa sıçramasını’ yeteneğini gösteriyordu. ABD’ye değil de daha uzağa ulaşma kapasitelerini geliştirmeye çalıştıkları kesin. Ortaklarımız ve müttefiklerimize yönelik düşmanlık olabileceği hakkında kırmızı bir uyarıydı...

*Ancak İran, kendini savunması bahanesiyle her yerde mevcut.
Bu doğru. Örneğin Sünni kesim İran’a asla saldırmıyor. İran ise bize saldıracaklarını sürekli öne sürüyor. Ancak Körfez'i düşman olarak tasvir etmekle, onları İran dahilinde iktidarda tutmayı hedeflemekte.

* İran'da Lübnan, Irak, Suriye ve Yemen'deki vekillerini destekleyen molla rejiminin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Aynı zamanda son zamanda Almanya’nın tepkisi de ön plandaydı.
Almanya’nın meseleyi Hizbullah'ı terör örgütü olarak sınıflandırarak ele almasında, ülkede yaşayan Lübnanlıların çektiği acıların anlaşılmasının da payı olduğu kanısındayım. Ayrıca ABD'nin Berlin Büyükelçisi Richard Grenell, John Bolton istifa ettiğinde ABD ulusal güvenlik danışmanı olmak üzereydi. Nitekim işini bilen Grenell, Almanya’nın bu tutumunda ısrarcıydı ve harekete geçilmesi için bastırıyordu. Almanlar ise onun sadece diplomatik bir büyükelçi değil, etkili bir insan olduğunu biliyorlardı. Birleşik Devletler'deki Lübnan diasporasının oldukça etkili olduğunu biliyorum. Samimiler, son derece kültürlüler, siyasi olarak aktifler, saygınlar. Lübnan, küçük bir ülke olsa dahi Washington için önem teşkil ediyor. Hizbullah’ın ve Başkan General Mişel Avn’ın varlığı doğru, ancak Lübnan artık başarısız bir devlet konumuna yaklaşmış durumda. İnsanlar acı çekiyorlar. Avrupalı ve Almanlar ise Lübnan halkını terk etmemeleri gerektiğini anladı. Ortak işlerimiz var, bu yüzden seyirci kalamayacaklarını fark ettiler. Nitekim Alman tutumuyla oldukça gurur duyuyorum. Diğer yandan, Almanya’daki bazı örgütler ile Hizbullah arasında para transferi olduğuna dair kanıtlar var.

* Lübnan Hizbullah'tan nasıl kurtarılabilir?
Güzel bir soru. Lübnan'ın uluslararası bir ekibe ihtiyacı var. Seçkin kişilikler var ancak ön plana çıkan isimler yok. Kimse ülke nasıl yönetilir bilmiyor. Herkes değişiklik istiyor gibi görünüyor ancak kimse nasıl adım atılacağını bilmiyor. Hizbullah da bundan faydalanıyor. Bu nedenle, uluslararası toplum, Lübnan'ın Hizbullah'ın faaliyetleriyle mücadelesine yardım etmeye odaklanması gerekiyor. Sivil siyasi partilerin rolünü, seçim yapılmasını desteklemesi gerekiyor. Lübnan ordusunun kendini koruyabilmesi için eğitilmesi gerekiyor. Herkes Lübnan'ı desteklemek istiyor, insanlar Lübnan ile ilgileniyor. Ancak ABD’nin siyasi karar alıcıları çok uzakta. Beyaz Saray dikkati Lübnan'a vermiyor. Mısırlılar, bunun için Washington’da baskı yaptılar; Amerikalı politikacıların cevabı ise şu: “Ülke Hizbullah’ın kontrolü altında olduğu sürece Lübnanlılarla konuşmayacağız!” Lübnan meselesinin dikkat çekici noktası ise uzun zamandır başarılı olmaları, bu yüzden şimdi böyle bir krizde boğulduğuna kimse inanmıyor.

*ABD, IMF’nin Lübnan'a kredi sağlamasına izin verecek mi?
Lübnan'ın kurtarılması ve buna izin vermesi için Washington’a baskı yapılacak. Ancak Washington, IMF’nin İran'a borç vermesine izin vermeyecek. Beyaz Saray, 2018'de Lübnan ile ilgileniyordu; seçimler yapılıp Hizbullah gelince ise sırtını döndü.

*Molla rejiminin geleceğine geri dönüyoruz…
Endişeliyim. Neden derseniz eskiden yaşça büyük mollaların barış içinde ayrılacağını ve İran'da yeni bir  aşamaya geçileceğini düşünürdük. Ama bunun olacağını sanmıyorum. Hamaney’e muhalefet edecek olan neslin de ondan aşağı kalır yanı olmayacak. Oğlu Mücteba Hamaney de radikal. En yakın arkadaşlarından biri, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani. Şimdi işleri ikisi hallediyor.
Kasım Süleymani’nin ölümünden bu yana, Hamaney’lerden bir grup karantinada bulunuyor ancak yine başatlar. Mücteba ve Süleymani’nin halefi İsmail Kaani, karizmaya sahip değil, diğer yandan lojistik planlamacılar. Aynı zamanda Süleymani’nin görüntü olarak kullanılan kızı Zeynep var. Kendisi adeta insanları çekmek için, vekillere ve militanlara ilham kaynağı olması için kullanılan bir logo gibi.
Mücteba, Hamaney’in malvarlığındaki milyonlara erişebiliyor. Şemhani de mevcut. Bu grup, Süleymani’in temsil ettiği ‘soğuk’ karakterin yerini aldı.
Bu nedenle, Hamaney ayrıldığında bir iktidar mücadelesi başlayacak. Bu gruptan yaşça daha büyük ve daha sakin karakterler var. İçlerinden biri, Hamaney’in yerini alabileceğini düşünüyor, ancak param ve ben, babamın sağ eliydik diyen hırslı bir oğlu var. İstihbarat servisi de onu destekleyecek. Bu iktidar mücadelesini gizli tutacaklar. Yaşça büyüklerin Mücteba’nın iktidara gelmesini isteyeceklerini de Mücteba’nın tarafsızlığı kabul edeceğini de düşünmüyorum. İzleyip takip etmek heyecan verici.
Ayrıldığında, çatışma başlayana kadar bunu saklayacaklarına, öldüğünü açıklayacaklarında ise öldüğünü bilmeyeceğimize eminim.

*Taliban lideri Molla Ömer’de olduğu gibi, onun öldüğünü de iki sene sonra öğrenmiştik.
Doğru, aslında bunun için Taliban’ı alkışlamalıyız. Ancak Hamaney’in ölümünün o kadar uzun süre sır olarak kalacağını sanmıyorum.

*General Emir Ali Hacızade, uydunun fırlatılmasının ardından, İran'ın artık büyük bir güç olduğunu söyledi…
Kuzey Kore bir büyük güç ise İran da öyledir. Dışlanmış olmak sizi bir büyük güç yapmaz. Çıkardığınız problemler nedeniyle uluslararası toplumun kontrolü altında bir devlet olmak da.
Büyük güç, nefret ettirmeden de etkileyici olabilir.
Şayet büyük bir güçseniz, küresel ekonomik piyasadan sonucunda bir kriz patlak vermelidir. İran'a yönelik tüm yaptırımlar ya da tüm pazarların yüzüne kapanması, küresel krize neden olmadı.
Ordusunun çok büyük olduğu doğrudur, ancak bakım olmadığı için tüm gelirler Devrim Muhafızları’na gitti. Ordunun elindeki aletler eski ve paramparça, yaratıcı da değiller. Tek ihracatları devrim.



İsrail Refah'a ‘takviye kuvvet’ göndermeyi planlıyor

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkım (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkım (AFP)
TT

İsrail Refah'a ‘takviye kuvvet’ göndermeyi planlıyor

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkım (AFP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkım (AFP)

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nin güneyindeki kalabalık şehre büyük bir saldırı düzenlenmemesi yönündeki uluslararası uyarılara rağmen, ordunun Hamas'ın ortadan kaldırılması amacıyla Refah'a ‘takviye kuvvetler’ göndereceğini ve buradaki ‘askeri faaliyetleri yoğunlaştıracağını’ duyurdu.

Bu gelişme, Güney Afrika'nın Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) verdiği ifade sırasında İsrail'in Refah'a saldırmasının Gazze Şeridi'nin yıkımında ‘son adım’ olacağı yönündeki iddiasıyla aynı zamana denk geldi.

Konuyla ilgili olarak ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) dün, Gazze Şeridi'ne deniz yoluyla yardım girişine hazırlık amacıyla Gazze Şeridi kıyısındaki geçici iskelenin kurulduğunu duyurdu. CENTCOM’dan yapılan açıklamada, tırların önümüzdeki günlerde insani yardım taşımak üzere iskeleye doğru hareket etmeye başlamasının beklendiği belirtilirken, Birleşmiş Milletler'in (BM) iskeleden gelen yardımları teslim alacağı ve dağıtımını koordine edeceği kaydedildi. CENTCOM, iskelenin kurulması sürecinde Gazze Şeridi'ne hiçbir ABD kuvvetinin girmediğini ifade etti.

Diğer taraftan Fetih Hareketi Merkez Komitesi üyesi Azzam el-Ahmed, geçici iskelenin Filistin Yönetimi ile koordinasyon sağlanmadan kurulmasını eleştirdi ve iskelenin Gazzelileri yerlerinden etmek için kullanılmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. El-Ahmed Arap Dünyası Haber Ajansı'na (AWP) yaptığı açıklamada, “iskelenin kurulmasının yaralı ve açlık çeken Gazze halkının sorununu çözmeyeceğini ve ABD'nin bu iskelenin inşa edilip edilmemesi konusunda Filistin yönetimiyle koordinasyon kurmama hakkı olmadığını” söyledi.


İsrailli yetkili: ABD'nin silah sevkiyatını askıya alması Gazze'deki planlarımıza zarar verecek

Gazze Şeridi sınırında toplanan İsrail askerleri (EPA)
Gazze Şeridi sınırında toplanan İsrail askerleri (EPA)
TT

İsrailli yetkili: ABD'nin silah sevkiyatını askıya alması Gazze'deki planlarımıza zarar verecek

Gazze Şeridi sınırında toplanan İsrail askerleri (EPA)
Gazze Şeridi sınırında toplanan İsrail askerleri (EPA)

İsrailli bir yetkili bugün (Perşembe) yaptığı açıklamada, İsrail'e ulaşması beklenen ve aralarında 3 bin bombanın da bulunduğu ABD silah sevkiyatının askıya alınmasının, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki operasyonel planlarına zarar vereceğini ve silah kullanımında tasarrufa gitmeye zorlayacağını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Yayın Kurumu’ndan aktardığına göre ismi açıklanmayan yetkili, “ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail'e silah sevkiyatının askıya alınmasına ilişkin açıklaması savaştaki operasyonel planlara zarar verecek ve hatta İsrail'in silah kullanımında tasarrufa gitmesine yol açacaktır” ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı dün akşam (Çarşamba) CNN'e verdiği demeçte, İsrail'in Refah'ı işgal etmesi halinde silah sevkiyatının durdurulacağını belirtti.

Biden, “Gazze Şeridi'ndeki siviller yerleşim bölgelerinde bomba ve diğer araçların kullanılmasıyla öldürüldü. Refah'a girerlerse, ki şu ana kadar böyle bir şey olmadı, daha önce Refah'a karşı kullanılmış silahları teslim etmeyeceğimi açıkça söyledim” şeklinde konuştu.

Bu sözler İsrail'de eleştiri fırtınasına yol açarken, İsrail'in Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Gilad Erdan, ABD Başkanı Joe Biden'ın sözlerini ‘hayal kırıklığı’ olarak değerlendirdi. Erdan, “Savaşın başından beri minnettarlığımızı ifade ettiğimiz Biden'dan gelen bu açıklama hayal kırıklığı yarattı” dedi.

İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, bugün X platformundaki kişisel hesabından şu gönderiyi paylaştı: “Hamas Biden'ı seviyor.”


İsrail'in kara harekatı: Refah'ta yeraltı tünelleri bulduk

IDF, tank birliklerinin Refah sınır kapısının Filistin tarafında kontrolü ele geçirdiğini bildirdi (IDF)
IDF, tank birliklerinin Refah sınır kapısının Filistin tarafında kontrolü ele geçirdiğini bildirdi (IDF)
TT

İsrail'in kara harekatı: Refah'ta yeraltı tünelleri bulduk

IDF, tank birliklerinin Refah sınır kapısının Filistin tarafında kontrolü ele geçirdiğini bildirdi (IDF)
IDF, tank birliklerinin Refah sınır kapısının Filistin tarafında kontrolü ele geçirdiğini bildirdi (IDF)

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin Mısır sınırındaki Refah şehrinin "teröristlerin geçişi için kullanıldığını" savunarak, bu yüzden bölgeye operasyon düzenlendiğini bildirdi. 

İsrail Savunma Kuvvetleri'nden (IDF) bugün yapılan açıklamada, "Refah'ın doğusundaki sınır kapısının teröristler tarafından kullanıldığını gösteren istihbarat bilgileri doğrultusunda bölgeye operasyon düzenlendiği" savunuldu.

Açıklamada, pazar günü Refah sınır kapısı yakınından, Gazze Şeridi ve İsrail arasındaki Kerem Şalom sınır kapısı tarafına saldırı düzenlendiği, olayda 4 İsrail askerinin öldürüldüğü, üç askerin de yaralandığı hatırlatıldı. 

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları da kısa menzilli füzelerle saldırı düzenlendiğini açıklamıştı. 

IDF, Refah sınır kapısının Gazze tarafındaki kısmının ele geçirildiğini bildirdi. Ayrıca buradaki çatışmalarda en az 20 Hamas militanının öldürüldüğü ve aktif olarak kullanılan üç yeraltı tünelinin tespit edildiği öne sürüldü. Hamas'tan iddialara ilişkin henüz açıklama yapılmazken IDF, Kerem Şalom kapısının da kapatıldığını duyurdu.

Diğer yandan Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ), ABD'nin İsrail'e göndermeyi planladığı 6 bin 500 Müşterek Doğrudan Saldırı Mühimmatı'nın (JDAM) satışını Refah'a yönelik büyük kara operasyonu sinyallerinin artışından sonra durdurduğunu aktardı.

Kimliğinin paylaşılmasını istemeyen yetkililer, Washington'ın bombaları güdümlü hale getiren JDAM ekipmanıyla ilgili süreci ilerletmediği için 260 milyon dolar değerindeki anlaşmanın duraksadığını söyledi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir Kongre yetkilisi, bunun "alışılmadık bir durum" olduğunu belirtti. Washington merkezli düşünce kuruluşu Ortadoğu Demokrasi Merkezi'nden Seth Binder, Joe Biden yönetiminin "ilk kez böyle bir adım attığına" dikkat çekti. 

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, dünkü açıklamasında silah satışlarının durdurulduğuna dair iddialara yönelik doğrudan yorum yapmayı reddederek, "İsrail'in güvenliğine desteğimiz sarsılmaz" demişti.

İsrail ordusu, dün Refah'ın doğusundaki sivilleri bölgeden çıkarmak için operasyon başlatmıştı. Ordu, broşürler ve telefon mesajlarıyla sivillerin tahliyeyle ilgili bilgilendirildiğini belirtmişti. IDF, en az 100 bin kişinin şehrin kuzeyinde hazırlanan Mavasi "insanı bölgesine" gönderileceğini açıklamıştı. Kaç kişinin buraya sevk edildiği henüz bilinmiyor.

Refah'ın doğusunda yaşayan Muhammed Ganim, ABD'nin önde gelen medya kuruluşlarından CNN'e "Bize burayı terk etmemiz gerektiğini söyleyen broşürlerden verdiler. 17 yıldır yaşadığım evimi bırakmak zorunda kaldım. Çocuk, yetişkin, militan ya da sivil ayırmadan tüm bölgeyi bombalıyorlar" dedi.

Adını paylaşmayan bir başka Filistinli kadın da "Burada güvende değiliz. Gitmek zorunda kaldık" ifadelerini kullandı.

Refah'ın doğusuna düzenlenen kara harekatı, Hamas'ın dün ateşkes anlaşmasını kabul ettiğini duyurmasının ardından geldi. Tel Aviv yönetimiyse anlaşmayı onaylamadıklarını duyurmuştu. İsrailli bir heyetin bugün Mısır'ın başkenti Kahire'ye giderek anlaşmayla ilgili görüşme düzenleyeceği bildirilmişti.

Independent Türkçe, Guardian, Times of Israel, Wall Street Journal, CNN


Mısır medyasına göre İsrail saldırısında ölen yabancı yardım çalışanlarının naaşları Refah Sınır Kapısına ulaştı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Mısır medyasına göre İsrail saldırısında ölen yabancı yardım çalışanlarının naaşları Refah Sınır Kapısına ulaştı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail ordusunun Gazze'ye saldırısında hayatını kaybeden uluslararası yardım kuruluşu Dünya Merkezi Mutfağı'nın (WCK) çalışanlarından bazılarının naaşlarının Refah Sınır Kapısı'nın Mısır tarafına ulaştığı bildirildi.

Mısır’ın Al-Qahera News televizyon kanalının haberinde konuya ilişkin bilgi verildi.

Habere göre, yardım çalışanlarının naaşlarını taşıyan ambulanslar, Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı'nın Mısır tarafına ulaştı.

- WCK çalışanlarının öldürülmesi

İsrail'in 1 Nisan'da Gazze'deki Deyr el-Belah bölgesine düzenlediği saldırıda, uluslararası yardım kuruluşu WCK çalışanları hayatını kaybetmişti.

Merkezi ABD'nin başkenti Washington'da bulunan WCK'den yapılan açıklamada, Gazze'de İsrail'in saldırısında 7 çalışanının öldüğü bildirilmişti.

Hayatını kaybeden çalışanların Avustralya, Polonya, Birleşik Krallık, ABD-Kanada ve Filistin uyruklu olduğu belirtilen açıklamada, ekibin saldırı sırasında çatışmasızlık bölgesinde kuruluş logosu taşıyan 2 zırhlı araçta bulunduğu kaydedilmişti.

Açıklamada, "Bu bir trajedi. İnsani yardım çalışanları ve siviller asla ve asla hedef olmamalı." ifadesi kullanılmıştı.

İsrail ordusundan da "Ordu, bu trajik olayın koşullarını anlamak için en üst düzeyde kapsamlı inceleme yürütüyor." açıklaması yapılmıştı.

- Netanyahu'dan "savaşlarda bu tür olaylar olur" açıklaması

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise sosyal medya hesabından paylaştığı görüntülü mesajında, ordunun Gazze Şeridi'nde uluslararası yardım konvoyuna düzenlediği saldırıda çoğu Batı uyruklu 7 kişinin öldürülmesine ilişkin, "Savaşlarda bu tür olaylar olur, bunu sonuna kadar araştıracağız. İlgili hükümetlerle iletişim halindeyiz. Bunun yeniden olmaması için her şeyi yapacağız." ifadesini kullanmıştı.


İran, İsrail'in Şam'daki konsolosluğuna saldırısıyla ilgili ‘gerekli kararları aldı’

İsrail'in hava saldırısında vurulan Şam'daki İran Konsolosluğu'nun kalıntıları (Reuters)
İsrail'in hava saldırısında vurulan Şam'daki İran Konsolosluğu'nun kalıntıları (Reuters)
TT

İran, İsrail'in Şam'daki konsolosluğuna saldırısıyla ilgili ‘gerekli kararları aldı’

İsrail'in hava saldırısında vurulan Şam'daki İran Konsolosluğu'nun kalıntıları (Reuters)
İsrail'in hava saldırısında vurulan Şam'daki İran Konsolosluğu'nun kalıntıları (Reuters)

Resmi el-Alem TV bugün (salı) yaptığı açıklamada, İran Ulusal Güvenlik Konseyi'nin dün (pazartesi) toplandığını ve Şam'daki Tahran Konsolosluğu’na düzenlenen saldırıyla ilgili ‘gerekli kararları aldığını’ bildirdi.

Arap Dünyası Haber Ajansı'na (AWP) göre televizyon daha fazla ayrıntı vermedi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) pazartesi akşamı yaptığı açıklamada Suriye ve Lübnan'daki Kudüs Gücü Komutanı Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi, yardımcısı Muhammed Hadi Rahimi ve beraberindeki beş yetkilinin İsrail'in Şam'daki İran konsolosluğuna düzenlediği saldırıda öldürülğünü duyurdu.

Suriye Savunma Bakanlığı, İsrail'in İran'ın konsolosluk binasını hedef alan hava saldırısı düzenlediğini, içerideki herkesi öldürüp yaraladığını ve binayı tamamen tahrip ettiğini bildirdi.

İran'ın Suriye Büyükelçisi Hüseyin Ekberi konsolosluğa yapılan saldırıda muhtemelen beş ila yedi kişinin öldürüldüğünü söyledi.


İsrail’in Lübnan’ın güneyinde düzenlediği saldırıda 1 kişi öldü

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

İsrail’in Lübnan’ın güneyinde düzenlediği saldırıda 1 kişi öldü

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyinde bir aracı hedef alan hava saldırısında 1 kişinin öldüğü belirtildi.

Lübnan resmi ajansı NNA’da yer alan habere göre, İsrail’e ait insansız hava araçları Sur kentinin Bazuriye beldesi yolu üzerinde bir araca saldırı düzenledi.

Saldırı sonucu hayatını kaybeden kişi, sivil savunma ekiplerince araçtan çıkarıldı.

İsrail’in hedef aldığı kişinin kimlik bilgileri hakkında henüz açıklama yapılmadı.

- Hizbullah’tan saldırı açıklaması

Hizbullah ise yaptığı açıklamayla Lübnan’ın güneyinden İsrail’in sınırda yer alan askeri noktasına füzelerle saldırı düzenlendiğini duyurdu.

Açıklamada, Lübnan’a ait ve İsrail’in işgali altındaki Şebaa Çiftliklerinde bulunan Zibdin askeri mevzisinin füze ve uygun silahlarla hedef alındığı kaydedildi.


İsrailli yetkili: ABD’nin çözüm önerisini kabul ettik ve Hamas’ın yanıtını bekliyoruz

Filistinli kadınlar, Refah’ta İsrail bombardımanında yıkılan evinin enkazını inceliyor (Reuters)
Filistinli kadınlar, Refah’ta İsrail bombardımanında yıkılan evinin enkazını inceliyor (Reuters)
TT

İsrailli yetkili: ABD’nin çözüm önerisini kabul ettik ve Hamas’ın yanıtını bekliyoruz

Filistinli kadınlar, Refah’ta İsrail bombardımanında yıkılan evinin enkazını inceliyor (Reuters)
Filistinli kadınlar, Refah’ta İsrail bombardımanında yıkılan evinin enkazını inceliyor (Reuters)

İsrailli üst düzey bir yetkili, ülkesinin ABD tarafından öne sürülen çözüm önerisini kabul ettiğini ve Hamas’ın yanıtını beklediğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Yayın Kurumu’ndan aktardığı habere göre İsrail’in Katar’daki müzakere heyetinin başında olan Mossad Başkanı David Barnea, Hamas’la yürütülen müzakerelerin gidişatı hakkında yetkilileri bilgilendirmek üzere dün gece İsrail’e döndü.

Bilgili kaynaklar, profesyonel düzeyde anlaşmanın ayrıntılarıyla ilgilenilirken, Hamas’ın anlaşmaya varmaya hazır olup olmadığı konusunda fikir ayrılıkları bulunduğunu söyledi.

ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Başkanı William J. Burns de ülkesine döndü ve Washington’da Savunma Bakanı Yoav Galant ile görüşmesi bekleniyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in daveti üzerine Washington’a giden Savunma Bakanı Yoav Galant başkanlığındaki güvenlik heyeti, Refah kentindeki çatışma ve saldırıların devamı, insani yardım çalışmaları, havadan yardım, deniz iskelesinin inşaatındaki ilerleme ve İsrail’e askeri mühimmat sağlanması konularını ele alacak.


Netanyahu'nun Refah'a girmeden önceki siyasi ve stratejik hesapları

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, siyasi yansımaların tehlikelerine kulak asmadan, mümkün olduğuna inandığı büyük hedeflere odaklanarak yoluna devam edecek. (AFP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, siyasi yansımaların tehlikelerine kulak asmadan, mümkün olduğuna inandığı büyük hedeflere odaklanarak yoluna devam edecek. (AFP)
TT

Netanyahu'nun Refah'a girmeden önceki siyasi ve stratejik hesapları

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, siyasi yansımaların tehlikelerine kulak asmadan, mümkün olduğuna inandığı büyük hedeflere odaklanarak yoluna devam edecek. (AFP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, siyasi yansımaların tehlikelerine kulak asmadan, mümkün olduğuna inandığı büyük hedeflere odaklanarak yoluna devam edecek. (AFP)

Tarık Fehmi

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun tüm açıklamaları, askeri operasyonun tam olarak tamamlanması için Refah'a girişin teyit edilmesi bağlamında geldi. Netanyahu, kendince Refah'a girilmeden, İsrail'in Gazze Şeridi'nin kaderini belirleyebileceği kapsamlı bir askeri operasyon yapamayacağını düşünüyor. Bu da Refah’a giriş süreciyle ilgili bazı gelişmelere rağmen işlerin belirli ve kontrollü tercihler çerçevesinde ilerlediğini yineliyor. Aslında Netanyahu, İsrail hükümetinin hesapları ve Gazze Şeridi'nin nasıl yönetileceğine ilişkin meydana gelebilecek gelişmelerin sonuçlarını bekliyor. Netanyahu, askeri operasyonun tamamlandığının, Gazze'deki güvenlik ve stratejik düzenlemelerin yönetilmesinde yeni bir aşamanın başlangıcının ilan edilmesini bekliyor. Bütün bunlar aslında Netzarim Koridoru’nun inşasıyla başladı.

Yeni hedefler

İsrail istihbarat servisleri, özellikle de İç İstihbarat Servisi Şin-Bet (Şabak) liderleri, Refah operasyonunun sonuçlarının, İsrail'in güvenliği ve başta Mısır olmak üzere komşu ülkelerle ilişkiler üzerinde yol açabileceği olumsuz yansımalarla ilgili sürekli uyarıda bulundu. Buna rağmen Netanyahu, Genelkurmay Başkanlığı'ndan bazı generaller ve Savunma Bakanlığı'ndan bazı danışmanlar bu yolda ilerlemeye devam ediyor. ABD ve İngiltere'nin operasyonun tamamlanmaması yönündeki uyarıları devam etse de Netanyahu ve ekibi, İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad ve Genelkurmay Başkanı tarafından onaylanan belirli bir zamanda gerçekleşebilecek operasyona hazırlık amacıyla siyasi ve güvenlik seviyelerinde daha yüksek düzenlemeler yapmak için çalışıyor. Zira bu düzenlemelerle Refah'ı işgal edecekler. Bu işgal gerçekleşene kadar İsrail hükümeti söz konusu hedefe ulaşmak için çeşitli idari tedbirler alacaktır. Bunlardan ilki Han Yunus ve Gazze şehrinden Refah'a doğru istihbarat ve lojistik tespit operasyonları ve askeri malzeme sevkiyatı gerçekleştirmektir. Şu anda da yaptıkları şey budur. Öyle ki güney tümenlerinden istihbarat ve güvenlik unsurları, Golani Tugayı ve güney yönetiminden ileri birlikler Refah'ın derinliklerine konuşlandırıldı.

İkincisi ise doğrudan sızma yöntemiyle Refah'ın derinliklerinde niteliksel operasyonlar yürütmek olacaktır. Çünkü İsrail, direnişin Han Yunus ve Gazze şehrinde yaşananlardan tamamen farklı çatışmalar düzenleyeceğini bekliyor. Bu yüzden İsrail, Filistinli direnişçileri ve ekipmanlarını izliyor. İsrail güçleri Refah'a en az kayıpla girmek için farklı yönlerde ve temas seviyelerinde hareket edecektir.

Üçüncüsü ise gerçek bir kısıtlama olmaksızın İsrail güçlerinin önünü açmaktır. Aslında şu an bunu da yapmaya çalışıyorlar. İsrail güçlerinin her yöne hareketini kolaylaştırmak için ana ve tali yollar inşa ediyorlar. Böylece İsrail güçleri, Gazze Şeridi’nin tümünü orta ve batı yönünde ikiye bölerek çeşitli yollardan ve doğrudan hareket edebilecek. Bu da özel topografik karakteriyle Refah şehrine ilerlemek için fırsatlar sunuyor.

Dördüncüsü, ateşkesin ilk aşamasının tamamlanarak yürürlüğe girmesidir. Kuşkusuz bu, İsrail ve askeri operasyonu azami sınırlarına ulaştırmaya hevesli Netanyahu'nun kişisel planlarıyla çelişmeyecektir. Söz konusu durum, önerilen ateşkesle ilgili herhangi bir yetkiyi uygulamaya başlarken bile İsrail hükümetinin önündeki seçeneklerin genişlediğini doğruluyor.

Belirli yollar

Netanyahu, Refah'a girerek gerçekten ulaşılabileceğine inandığı başlıca hedeflere odaklandığı için siyasi yansımaların tehlikelerine kulak asmadan yoluna devam ediyor. İstihbarat servisleri, Muhammed ed-Dayf, Yahya Sinvar, Mervan İsa ve diğerlerinin başını çektiği Filistin direnişi liderlerinin ya da birinci dereceden kadroların Refah'ta bulunmayacağı ihtimali hakkında konuşsa da bu seslere pek kulak verilmiyor. Dolayısıyla Netanyahu’nun ana hedeflerden bahsetmesi kolay olmayacaktır. Gerçekten de Refah'taki askeri operasyonun tamamlanması hayal edildiği gibi sonlanmayacak. İsrail şu anda Gazze Şeridi'nde olanları başarmak için sınırlı bir zaman çerçevesi belirlese de bu daha fazla zaman alacak.

Netanyahu'nun önerisi ve Refah'a girme kararlılığı sadece Gazze direnişi ve direnişin İsrail güçleriyle çatışma ihtimaliyle ilgili sorunlarla karşı karşıya değil. Aynı zamanda dış pozisyonla da ilgili. ABD ve İsrail arasında bir yaklaşım farkı var. Biden yönetimi kongre kararıyla Amerikan silahlarını kullanmamak ya da sivillere zarar vermemek gibi diğer siyasi prosedürler dışında başka önlem alamayacak. Yoğun nüfuslu bir şehirde sivilleri korumak ve onlara yaklaşmamak zor olduğundan bu önlemlerin sembolik olduğu görülecek.

Bu bağlamda İsrail hükümeti, Mısır sınırı boyunca binlerce vatandaşı iç bölgelere, el-Muvasi bölgesine, merkeze ve batı yönüne doğru nakletmeyi hedefliyor. Yani Refah'taki Filistinlilerin mevcut varlığını güvenli bölgelere taşımak istiyor. Ancak asıl soru şu: Bu eylem nasıl gerçekleşiyor? Peki bunu kim yapıyor? İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin derinliklerine girerse ne olur?

Ortada uluslararası müdahaleyi gerektiren onlarca sorun var. Üstelik İsrail hükümeti ve Netanyahu'nun bizzat aşiret üyelerini ve üst düzey aşiret liderlerini bulmaya çalışmasına rağmen henüz tespit edilemeyenler var. Bu da aşiret kesiminin kendi içinde daha fazla bölünmesine yol açtı. Aşiretler, İsrail planını reddeden peş peşe açıklamalar yayınladılar. Bu nedenle Filistinlilerin alternatif yerlere nakli büyük zorluklarla karşılaşmaya devam ediyor. Hükümetin atabileceği herhangi bir adımın sonuçlarıyla yüzleşmek için gerçek bir çözüm bulmak zor gözüküyor.

Alternatifler mevcut

İsrail hükümetinin elinde ufukta görünen bazı alternatifler var. Bir deniz ve hava limanının açılması da bu alternatifler arasında. Bu, Gazze Şeridi sakinlerine yardım aktarmaya başlamak için bekleyen ilgili kurumlarda stratejik düzeyde tartışılan bir öneri. Gönüllü veya zorunlu göç olarak bilinen çerçevede Filistinlilerin yurtdışına taşınmasında hiçbir sakınca yok. Ancak bu durum siyasi, güvenlik ve stratejik değerlendirmeler ışığında dikkate alınmalı. Özellikle de bu bölgede görev yapacak Amerikan güçlerinin varlığı göz önüne alındığında iskele ve limanı devre dışı bırakmak çok fazla çaba gerektirmiyor. Belki de Washington ve Tel Aviv yönetimleri arasında başka amaçlarla ayarlamalar yapılıyor.

Biden yönetimi ile Netanyahu arasında görüş ayrılıkları olduğu yönündeki tüm haberlere rağmen bundan sonra gerçekleşecek ortak koordinasyonun gerçekliğini ortaya koyan bir adım olarak Biden yönetimi, Amerikan karar tasarısının son taslağının ateşkesin derhal uygulanmaya başlanması için diplomatik bir çaba sarf edilmesini işaret etmesiyle Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne başvurdu.

İsrail'in tahminlerine göre ABD, İsrail için açıkça olumsuz bir nitelik taşıyacak başka bir rakip karar tasarısı sunma endişesiyle BM Güvenlik Konseyi'ndeki oylamayı mümkün olduğunca hızlandırarak karar tasarısı üzerinde bir oylama yapmaya çalışacak.

Her halükârda, kuzeydeki eylem, güvenlik ya da stratejik önceliklerin tek taraflı olarak yeniden düzenlenmesi, Refah operasyonunun tamamen tamamlanmasına hazırlık için sonraki diğer adımları dayatacaktır ki Netanyahu'nun planladığı da bu. İsrail, Mısır'la bir çatışmaya girmekten büyük korku duyuyor. Çünkü İsrail’in ana planı Philadelphia (Selahaddin) Koridoru’nu tamamen işgal etmek. Kahire ile Tel Aviv arasındaki mesajlar ve güvenlik toplantıları Kahire'yi Netanyahu’nun planladığı şey konusunda ikna etmiyor. Dolayısıyla bu tür önlemler aslında Mısır'la güvenlik protokolünü dondurmaya ve resmi barış yolunu tehlikeye atmaya yol açabilir.

Hareket yolları

Buna rağmen Netanyahu askeri ve siyasi yoluna devam edecek. Zira İsrail içişleri onunla birlikte çalışıyor. Gerçekleşen ve halen devam eden büyük protestolara rağmen onu destekliyor. ‘Bölgede devletin bekası ve devamı’ sloganını söyleyip duran Netanyahu, bunu destekleyen medya aracılığıyla da bir korku ve panik iklimi yayıyor. Netanyahu, ‘her şeyden önce İsrail'in güvenliği’ seçeneğini ve sürecin bu noktada durdurulamayacağını vurgulayarak, tüm hedeflere ulaşmaya devam etmek ve Hamas hareketinin egemenliğine son vermek gerektiğini ifade ediyor. Bunu engelleyen şey ise tutukluların, Filistinli direniş üyelerinin ve büyük grupların liderlerinin varlığıdır. Bu nedenle, bazı direniş cephelerinin devam edeceği beklentisiyle, direniş tugaylarının ve Gazze Şeridi’nin derinliklerindeki tugayların varlığı sona erene kadar Netanyahu mücadeleye devam edecek. Bu, İsrail'in güvenlik seçenekleri aracılığıyla ele alacağı doğal bir konudur. Direnişin Refah'taki varlığı, askeri operasyonu sona erdirmeyecek olsa bile Netanyahu, Refah'a girip meseleyi çözmek için belirli ve doğrudan bir seçenek üzerinde çalışacaktır. Direniş unsurlarının, özellikle de Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin liderleri yakalanmazsa mevcut ve olası koşullar değişecek. Bu, istihbarat servislerinin liderlerinin daha önce sonuçları konusunda Netanyahu'yu uyardığı bir durum.

Sonuç

Bu çerçevede Netanyahu’nun üzerinde çalıştığı belirli hesaplar var. Netanyahu, sahnede kalmaya devam ederek kişisel hedefleri olduğunu ya da yargılanmaktan korktuğunu teyit etse de İsrail'in yeni parlamento seçimlerine tanıklık edecek. Oldu bitti stratejisinin empoze edilmesi ve kalıcı bir işgal temelinde, Gazze Şeridi’nde veya dışında henüz netlik kazanmamış uluslararası bir ortaklık üzerinden durumun yönetilmesi, Gazze Şeridi'nde askerî harekâta devam edilmesi ve Refah'a girilmesi an meselesi. Bu durum, İsrail'in iç merkezler ve düşünce kuruluşları ile uluslararası muadilleri tarafından yayınlanan fikirlerinin kesişmesinin bir sonucu. Bunlardan bazıları, mevcut koalisyonun bileşenleri içinde herhangi bir gelişme ya da eylem için güçlü bir zemin bulunmamasına rağmen teorik çerçevelere girmektedir. Bütün bunlar esasen Netanyahu'nun çıkarına. Dolayısıyla Netanyahu, onun yönelimlerini destekleyen, Benny Gantz ve Yair Lapid’in temsil ettiği milliyetçi sağ alternatifine güvenoyu verilmesini şimdilik kabul etmeyecek. Savaşın sürdürülmesi ve Gazze Şeridi'ndeki Hamas varlığının bertaraf edilmesi fikrini destekleyen son kamuoyu yoklamalarına göre, her ikisi de savaşı veya çatışmayı yöneterek zafere ulaşamıyor. İsrail halkının çoğunluğu gösterilerde bunu doğrulasa da Netanyahu'nun atacağı adımları destekliyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan tercüme edilmiştir.


İsrail'in 167 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de can kaybı 32 bine yaklaştı

İsrail'in Gazze Şeridi'ni  bombalamasından kaynaklanan yıkımın bir kısmı (EPA)
İsrail'in Gazze Şeridi'ni bombalamasından kaynaklanan yıkımın bir kısmı (EPA)
TT

İsrail'in 167 gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze'de can kaybı 32 bine yaklaştı

İsrail'in Gazze Şeridi'ni  bombalamasından kaynaklanan yıkımın bir kısmı (EPA)
İsrail'in Gazze Şeridi'ni bombalamasından kaynaklanan yıkımın bir kısmı (EPA)

İsrail ordusunun, halkı aç ve susuz bırakıp yardımların ulaşmasını engelleyerek insani bir felakete yol açtığı Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda hayatını kaybeden Filistinlilerin sayısı 32 bine dayandı.

Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'ne 167 gündür sürdürdüğü saldırılara ilişkin bilgi verdi.

İsrail güçlerinin son 24 saatte Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında 65 Filistinlinin daha hayatını kaybettiği, 92 Filistinlinin yaralandığı belirtildi.

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısının 31 bin 988'e, yaralı sayısının da 74 bin 188'e ulaştığı bildirildi.

Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Kudra, hala enkaz altında ve yol kenarlarında ölülerin bulunduğunu ancak İsrail güçlerinin engellemesi nedeniyle sağlık ekipleri ile sivil savunma görevlilerinin cenazelere ulaşamadığını vurguladı.

İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'den bu yana sivil yerleşim yerleri, hastane, okul ve yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı barınakları da hedef alan saldırılarını sürdürmesinin yanı sıra insani yardımların girişini de engelleyerek halkı açlığa mahkum ettiği 2,3 milyon nüfuslu Gazze Şeridi'nde büyük bir insani felaket yaşanıyor.

Başta BM'ye ait kuruluşlar olmak üzere uluslararası çevreler, çoğu hastanenin hizmet dışı kaldığı, tıbbi malzeme eksikliğinin yaşandığı, açlık, susuzluk ve hijyen malzemeleri eksikliğinin tetiklediği hastalıklar nedeniyle Gazze'de ateşkes ilan edilmesi ve bölgeye insani yardımların girişinin artırılması çağrısında bulunuyor.


İsrail ordusu: Şifa Tıp Kompleksi’ne düzenlenen operasyonda 140’tan fazla kişiyi öldürdük

İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırıları sonucu dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırıları sonucu dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

İsrail ordusu: Şifa Tıp Kompleksi’ne düzenlenen operasyonda 140’tan fazla kişiyi öldürdük

İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırıları sonucu dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırıları sonucu dumanlar yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Şifa Tıp Kompleksi bölgesinde üç gündür sürdürdüğü operasyonda ‘silahlı kişiler’ olarak tanımladığı 140’tan fazla Filistinlinin öldürüldüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Alemu’l Arabi haber ajansından (AWP) aktardığına göre ordu tarafından bugün yapılan açıklamada, son 24 saat içinde sağlık kompleksinde yaşanan çatışmada 50’den fazla Filistinlinin öldürüldüğü belirtildi.

Filistin medyasından bugün erken saatlerde yer alan haberlerde, İsrail güçlerinin kuşattığı ve içerideki yerinden edilmiş kişilerin derhal tahliye edilmesini istediği Şifa Tıp Kompleksi yakınlarında şiddetli bir patlama meydana geldiği ifade edildi.

Filistinli gruplardan kaynakların Şarku’l-Avsat’a yaptıkları açıklamada, İsrail’in Şifa Tıp Kompleksi’ne saldırarak, Gazze’de ‘Hamas’ın kontrolü yeniden ele geçirme’ ve şehre yardım getirme konusunda rol oynama girişimlerini baltalamayı amaçladığını bildirdi.

İsrail ordusu Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Şifa Tıp Merkezi’ne düzenlenen saldırıda, Hamas İç Güvenlik Servisi Operasyon Dairesi Başkanı olduğunu iddia ettiği Tuğgeneral Faik El-Mebhuh’un öldürüldüğünü duyurdu.

Açıklamada, “Şin Bet ve Askeri İstihbarat Servisi’nden, bir dizi Hamas yetkilisinin Şifa Tıp Kompleksi’nde bulunduğuna dair istihbarat bilgisi aldıktan sonra, ordu güçleri ve Şin Bet’in düzenlediği baskında, Hamas İç Güvenlik Servisi Operasyon Dairesi Başkanı Faik el-Mebhuh etkisiz hale getirildi” denildi.