Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Tatar'a tebrik: Türkiye, Kıbrıs Türk halkının hak ve hukukunun korunması için gereken her türlü çabayı göstermeyi sürdürecektir

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Tatar'a tebrik: Türkiye, Kıbrıs Türk halkının hak ve hukukunun korunması için gereken her türlü çabayı göstermeyi sürdürecektir
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Tatar'a tebrik: Türkiye, Kıbrıs Türk halkının hak ve hukukunun korunması için gereken her türlü çabayı göstermeyi sürdürecektir

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Tatar'a tebrik: Türkiye, Kıbrıs Türk halkının hak ve hukukunun korunması için gereken her türlü çabayı göstermeyi sürdürecektir

Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar'ı şahsım ve Türk Milleti adına tebrik ediyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal paylaşım sitesi Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Ersin Tatar'ı şahsım ve Türk Milleti adına tebrik ediyorum. Türkiye, Kıbrıs Türk halkının hak ve hukukunun korunması için gereken her türlü çabayı göstermeyi sürdürecektir” ifadelerine yer verdi.



İran ile İsrail arasında sırada ne var?

İran ve vekilleri büyük bir askeri harekâta mı girişecekleri yoksa yeni bir başkan göreve başlayana kadar mı bekleyecekleri konusunda kendi kararlarını vermek zorunda kalacaklar (Independent Arabia)
İran ve vekilleri büyük bir askeri harekâta mı girişecekleri yoksa yeni bir başkan göreve başlayana kadar mı bekleyecekleri konusunda kendi kararlarını vermek zorunda kalacaklar (Independent Arabia)
TT

İran ile İsrail arasında sırada ne var?

İran ve vekilleri büyük bir askeri harekâta mı girişecekleri yoksa yeni bir başkan göreve başlayana kadar mı bekleyecekleri konusunda kendi kararlarını vermek zorunda kalacaklar (Independent Arabia)
İran ve vekilleri büyük bir askeri harekâta mı girişecekleri yoksa yeni bir başkan göreve başlayana kadar mı bekleyecekleri konusunda kendi kararlarını vermek zorunda kalacaklar (Independent Arabia)

John Bolton

İran'ın tercihi ne olursa olsun, İsrail'in Hamas'a karşı kazanacağı kesin zaferin Tahran'ın bölgesel konumunu onarılamaz biçimde zayıflatacağını göz ardı edemez.

İran'ın İsrail topraklarına yönelik ilk açık saldırı devresi, İran topraklarına yönelik ilk açık saldırıyı oluşturan İsrail'in verdiği yanıt ile birlikte artık sona erdi. Ancak tüm bunlara rağmen, Tahran Mollalarının Ortadoğu'da ve Müslümanlar arasında hegemonya kurma yönündeki büyük stratejisinden vazgeçtiğini, İsrail'e karşı uzun süredir devam eden gizli savaşında yatışıp geri çekileceğini kimse düşünmesin. Ancak şimdilik odak noktamız İsrail'in Hamas'ı askeri ve siyasi olarak ortadan kaldırmaya yönelik yakın çabaları ve İran'ın "ateş çemberi" savaş planının geleceği olmalıdır.

İran'ın, Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki barbar saldırısı sırasında tam bir "ateş çemberi" stratejisi başlatmayı isteyip istemediği henüz belli değil ve belki de bu konu bir süre daha bilinmez olarak kalacak. İran'ın hedefleri ne olursa olsun, İsrail'in sert tepkisi Hamas'ın konvansiyonel savaş yeteneklerini felce uğrattı. Buna ek olarak, Gazze halkı, Hamas’ın aleyhine dönmeye başladı ki bu hem İsrail hem de Arap dünyası için büyük önem taşıyor. Tahran'ın, 7 Ekim 2023 olaylarıyla ilgili olarak İsrail'in iç siyasi istikrarını ve küresel tepkiyi yanlış değerlendirdiğine şüphe yok. Aynı zamanda İslam Devrimi'nin Dini Lideri Hamaney, Hamas'ın her halükarda kaderine terk edilebileceğine inanıyordu. Ancak İran'ın kendisi ve diğer terörist vekilleri (Husiler, Hizbullah ile Iraklı ve Suriyeli Şii milisler) çok az zarar görmüş olsa da, Hamaney Hamas'ın uğradığı yıkım konusunda endişelenmeli.

Şu anda İran bu yatırımlarından daha fazlasını kaybetme riskini göze almak istemiyor gibi görünüyor. Çoğu Amerikalının kaçınılmaz olarak bildiği gibi Mollaların da Biden yönetiminin iç siyasi zayıflığının boyutunun zaten farkında olmaları muhtemel. Biden'ın ikinci dönem için yeniden seçilmesi konusunda şüpheler hakimken, İran Ayetullahı’nın, Biden'ın İsrail'e destek göstermeye çalıştığı bir dönemde, İsrail'e doğrudan veya müttefik terörist gruplar aracılığıyla yapılacak herhangi bir saldırının ABD'nin güçlü bir tepkisine yol açabileceğinden endişelenmesi haklı ve mantıklı olabilir. ABD seçim kampanyasının beklenmedik sonucu ve Trump'ın ikinci dönem başkanlığının neler getirebileceği, belki de İran tarafında görülen kısa vadeli, geçici duraklamanın açıklaması olabilir. Ayrıca Binyamin Netanyahu hükümetinin düşmesini beklemek de İran için bir hediye olabilir. Zira başka hiçbir İsrailli lider, İran tehdidini bu kadar net bir şekilde anlayamıyor ya da hiçbiri Netanyahu'nun, İsrail'in selefi Ariel Şaron'un "nükleer soykırım" olarak adlandırdığı şeyin kurbanı olmaması konusundaki kararlılığına sahip değil.

Ancak İran'ın tercihi ne olursa olsun, İsrail'in Hamas'a karşı kazanacağı kesin zaferin Tahran'ın bölgesel konumunu onarılamaz biçimde zayıflatacağını göz ardı edemez. Biden yönetimindeki Beyaz Saray bu yaklaşımı izlese bile İsrail kesinlikle sadece saldırılara karşı koyan veya bu bağlamda yanıt verme ile yetinen bir oyuncu değil. Gerçekten de İsrail bundan sonra Hizbullah'ın devasa füze stokunu ve onun oluşturduğu neredeyse varoluşsal tehdidi hedef alabilir. İsrail, İran'ın doğrudan Amerikan müdahalesinden yeterince korktuğuna inanıyorsa, İran'ın büyük karşı saldırılarından korkmadan Hizbullah'ın cephaneliğine karşı kararlı eylemlerde bulunabilir.

Daha da önemlisi, 5 Kasım'da yapılması planlanan ABD seçimleriyle ilgili belirsizlik durumu Tahran'a (gidişat hakkında) net bir yön vermiyor. Trump'ın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'ye suikast emri vermesine rağmen Emmanuel Macron, Biarritz'deki G7 zirvesinde Trump'ı dönemin İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ile görüşmeye neredeyse ikna etmişti. Dolayısıyla, Biden yönetimine hakim olan görünürdeki zayıflık ve tereddütlere rağmen İran Mollaları, ABD'nin temel ulusal güvenlik çıkarlarına ilişkin sınırlı anlayışı ile Trump'ın yeniden başkanlığa dönüşünü beklemeye karar verebilirler. İran’ın 5 Kasım'dan önce büyük yeni askeri girişimlerde bulunmayı reddetmesi, Husilerin, Hizbullah'ın, Şii milislerin ve hatta bizzat İran'ın İsrail veya ABD’nin ceza niteliğindeki saldırılarına maruz kalmasını önleyecektir.

Bu bağlamda İran, hızla büyüyen Çin-Rusya ekseniyle artan uyumunu ve yakınlaşmasını da dikkate alıyor. Söz konusu eksen, Soğuk Savaş sırasındaki Çin-Sovyet ittifakının çağdaş bir versiyonu ve Pekin büyük ortağı, Moskova ise ona bağlı tarafı oluşturuyor. İran, Ukrayna'ya karşı kullanılmak üzere Rusya'ya insansız hava araçları satıyor. Çin ise Rusya'dan petrol ve doğalgaz alımını artırdı. Çin, Rusya'nın uluslararası mali yaptırımlardan kaçmasını kolaylaştırıyor ve belki de ABD seçimlerinden önce Tayvan'a karşı kararlı bir adım atıp atmamayı düşünüyor. Buna karşılık Pekin'in (ve Moskova'nın) ABD seçimlerinin sonuçları belli olana kadar beklemeye veya bu tarihten önce büyük adımlar atmaya ilişkin bakış açısı, her iki durumunda olumlu ve olumsuz noktaları olduğu için hâlâ belirsiz. Bunun ABD başkanlık seçimleri kampanyaları sırasında partiler düzeyinde şiddetli ve hararetli bir tartışmanın konusu olması bile son derece tehlikeli ve belirsiz, Rusya, Çin ve İran açısından önemli bir kararsızlık faktörüdür.

Bu arada İran ile Pekin-Moskova eksenindeki Kuzey Kore gibi diğer ortaklar arasındaki aleni koordinasyon da netleşti. İran ve Kuzey Kore, nükleer silahlar ve balistik füze programları konusunda uzun süredir yakın iş birliği içindeydi, ancak bu iş birliği bariz nedenlerden dolayı gizli tutuluyordu. Dolayısıyla ilişkilerine ilişkin her türlü gizlilik iddiasından vazgeçmeleri, nükleer silahları yaymaya çalışan bu iki haydut devletin kendilerine olan güveninin arttığının bir göstergesidir. Ne yazık ki, ABD'nin düşmanlarının hepsi, Trump'ın ülkesinin düşmanlarıyla "büyük anlaşmalar" yapma arzusunun, Amerikan ulusal çıkarlarına ilişkin her türlü rasyonel hesaplara üstün gelebileceğinin ve kolaylıkla onları geçersiz kılabileceğinin farkındalar.

Önümüzdeki altı ay için en olası senaryo şu; İsrail saldırıları Hamas'ı köhne bir terör ağı olarak bırakacak ve yine İsrail, Batı Şeria ve Gazze'de terör ile bağlantılı olduğundan şüphelendiği kişilere karşı saldırılarını artıracak. Keza Lübnan sınırında İsrail ile Hizbullah arasındaki gerginlik de yükselebilir. 5 Kasım yaklaştıkça ve seçim sonuçları ve genel tablo netleştikçe, İran ve vekilleri büyük bir askeri harekâta mı girişecekleri yoksa yeni bir başkan göreve başlayana kadar mı bekleyecekleri konusunda kendi kararlarını vermek zorunda kalacaklar. Kimse önümüzdeki altı ayın sakin geçeceğini düşünmesin.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.


İngiliz üniversitelerinde Gazze'deki savaşı protesto etmek için öğrenci gösterileri düzenleniyor

Filistin yanlısı öğrenciler dün (Çarşamba) Newcastle Üniversitesi'nde bir araya geldi. (Reuters)
Filistin yanlısı öğrenciler dün (Çarşamba) Newcastle Üniversitesi'nde bir araya geldi. (Reuters)
TT

İngiliz üniversitelerinde Gazze'deki savaşı protesto etmek için öğrenci gösterileri düzenleniyor

Filistin yanlısı öğrenciler dün (Çarşamba) Newcastle Üniversitesi'nde bir araya geldi. (Reuters)
Filistin yanlısı öğrenciler dün (Çarşamba) Newcastle Üniversitesi'nde bir araya geldi. (Reuters)

Filistin yanlısı öğrenciler ABD'deki üniversite kampüslerinde yaşanan şiddet olaylarının ardından İngiltere'deki üniversitelerde de gösteriler için bir araya geldi.

Şarku’l Avsat’ın İngiliz haber ajansı PA Media’dan aktardığı habere göre Leeds, Newcastle ve Bristol'daki öğrenciler dün (Çarşamba) Gazze'deki savaşı protesto etmek için üniversite kampüslerinde çadırlar kurdu.

Bristol Üniversitesi öğrencileri gösteriyi ‘üniversitenin İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırımına suç ortaklığını protesto etmek için’ düzenlediklerini söylerken, Newcastle Apartheid Off Campus gösterilerinin ‘kurumun yatırım stratejisini ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi ve Batı Şeria'da işlediği savaş suçlarına suç ortaklığını vurgulamak için’ olduğunu belirtti.

Öğrenci aktivistler başka yerlerde de yürüyüş ve gösteriler düzenlediler. Gruplar, Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyona tepki olarak üniversitelerini İsrail'le öğrenci programlarını feshetmeye çağırdı.

İngiltere’deki gösteriler, başta New York'taki Columbia Üniversitesi olmak üzere ABD'deki üniversite kampüslerinde yaşanan şiddet olaylarının ardından geldi.

Kaliforniya Üniversitesi'nde de şiddet olayları patlak verdi ve ABD genelinde binden fazla protestocu tutuklandı.


ABD'deki üniversitelerde yaşanan çatışmaların ve tutuklamaların ardından kampüslere polis konuşlandırıldı

California Üniversitesi'ndeki Gazze savaşı karşıtı protestocular (AFP)
California Üniversitesi'ndeki Gazze savaşı karşıtı protestocular (AFP)
TT

ABD'deki üniversitelerde yaşanan çatışmaların ve tutuklamaların ardından kampüslere polis konuşlandırıldı

California Üniversitesi'ndeki Gazze savaşı karşıtı protestocular (AFP)
California Üniversitesi'ndeki Gazze savaşı karşıtı protestocular (AFP)

Fransız Haber Ajansı (AFP), ABD’nin Gazze'deki savaşa karşı öğrenci protestolarına tanık olurken polisin bugün Los Angeles ve New York'taki bazı üniversitelerin kampüslerine müdahale ederek yeni tutuklamalar yaptığını bildirdi.

Dallas'taki Teksas Üniversitesi'nde polis Gazze’deki savaşı protesto etmek için kurulan bir kampı dağıttı. Üniversiteden yapılan açıklamaya göre polis en az 17 kişiyi ‘adi suçlar’ işledikleri gerekçesiyle tutukladı.

Yetkililer, polisin New York'taki Fordham Üniversitesi'nde birkaç kişiyi tutukladığını ve bu sabah kampüste kurulan bir protesto kampını tahliye ettiğini açıkladılar.

New York Polis Departmanı’ndan (NYPD) yapılan basın açıklamasında, şehirdeki iki üniversitede yaklaşık 300 kişinin tutuklandığını açıkladı.

Salıyı çarşambaya bağlayan gece, ağır silahlarla donatılmış güvenlik güçleri, Gazze'deki savaşı protesto etmek için Manhattan'ın prestijli üniversitelerinden Columbia Üniversitesi'nde bir binayı işgal eden öğrencileri binadan çıkarıp uzaklaştırdı.

Polisin müdahalesine tanık olan Columbia Üniversitesi öğrencilerinden Meghnad Bose, AFP’ye “Polis onlara karşı acımasız ve düşmanca davrandı” dedi.

Columbia Üniversitesi'ndeki (UCLA) Filistin yanlısı öğrenci gruplarının tek çatı altında toplandığı bir ittifak olan Columbia University Apartheid Divest (CUAD) tarafından yapılan açıklamada, “İnsanları ayrım gözetmeksizin durdurdular ve bazı öğrencileri aldıkları yaralar yüzünden hastaneye kaldırılmak zorunda kaldık” denildi.

UCLA Rektörü Nimet Menuşe Şefik, dün yaptığı açıklamada, “Bu noktaya geldiğimiz için üzgünüm” ifadelerini kullandı.

Protestocuların ‘önemli bir amaç için’ mücadele ettiklerini söyleyen Şefik, ancak üniversite dışından gelen ‘öğrenciler ve aktivistler’ tarafından gerçekleştirilen ‘yıkıcı eylemlerin’ polisin müdahale etmesini gerektirdiğini belirtti. Rektör, protestolar sırasında yapılan ‘antisemitist açıklamaları’ kınadı.

ABD basınına göre Tucson’daki Arizona Üniversitesi ve Wisconsin’deki Madison Üniversitesi’ndeki diğer kampüslerde kurulan protesto kampları da dağıtıldı.

Protesto dalgası

Son iki haftadır ülkenin batısındaki Kaliforniya'dan kuzeydoğusundaki eyaletlere ve Teksas ve Arizona gibi orta ve güney eyaletlerine kadar ABD'nin önde gelen üniversitelerinde Gazze'deki savaşa ve yöneticilerin İsrail'e yardımlar göndermesine karşı çıkan ve İsrail'le bağlantılı şirketlerle ilişkilerin kesilmesini talep eden öğrenci protestoları düzenleniyor.

AFP’nin foto muhabiri, salı gecesi Los Angeles’taki California Üniversitesi'nde, maskeli kalabalık bir grubun Filistin yanlısı göstericiler tarafından kurulan protesto kampına saldırması üzerine taraflar arasında çatışma çıktığını bildirdi.

Foto muhabirinin aktardığına göre saldırgan grup, kampın etrafına kurulan bariyeri aşmaya çalıştı. Bunun üzerine protestocular ile saldırgan grup arasında kavga çıktı.

Dün kampüste sükûnet yeniden sağlanırken polis arabaları olay yerinden ayrılmadı.

AFP’ye konuşan üniversite öğrencilerinden Daniel Harris (23) “Üniversite saldırganların barışçıl protestoculara saldırmasını engellemeli” diye konuştu. Harris, saldırganların ‘öğrenci ya da üniversiteyle herhangi bir bağlantısı olan kişiler gibi görünmediğini’ de sözlerine ekledi.

UCLA Başkanı Gene Block, şiddet olayları patlak vermeden önce üniversite ile bağlantısı olmayan kişilerin varlığıyla ilgili uyarmıştı.

Biden "sesini yükseltmeli!"

Öte yandan Rhode Island'daki Brown Üniversitesi, öğrencilerle, Gazze'deki soykırımı kolaylaştıran ve bu soykırımdan fayda sağlayan şirketlerle ilişkileri kesme konusunda bir oylama düzenlemesi karşılığında protesto kamplarını dağıtma konusunda anlaşmaya vardığını duyurdu.

AFP’nin verilerine göre ABD polisi, 17 Nisan'dan bu yana en az 30 üniversitenin kampüsünde gözaltılar gerçekleştirdi.

Üniversite yönetimlerinin talebi üzerine olaya müdahale eden çevik kuvvet polislerinin görüntüleri, Vietnam Savaşı sırasında ABD’de yaşanan benzer olayları hatırlatırken görüntüler tüm dünyada viral oldu. Bu gelişmeler, halkı son derece kutuplaşmış bir halde olan ülkede kasım ayında yapılması planlanan başkanlık seçimlerine altı kala yaşandı.

Beyaz Saray tarafından dün yapılan açıklamada ABD vatandaşlarının protesto hakkının desteklendiğini belirtilirken üniversitelerin kampüslerinde ‘öğrencilerin küçük bir yüzdesinin bu aksamaya neden olduğu’ vurgulandı.

Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Bu aksaklığa az sayıda öğrencinin neden olduğuna inanıyoruz. Eğer protesto etmek istiyorlarsa, ABD vatandaşları bunu barışçıl bir şekilde ve yasalar çerçevesinde yapma hakkına sahiptir.”

Jean-Pierre, Beyaz Saray'ın ‘antisemitizmi kınadığı gibi nefret söylemini de kınamaya devam edeceğini’ vurguladı.

Öte yandan ABD Başkanı Joe Biden, üniversitelerin kampüslerindeki protestolar karşısında şimdiye kadar büyük ölçüde sessizliğini korudu. Ancak nisan ayında Columbia Üniversitesi'nde protestolar başladığında kampüslerde protestoları ‘antisemitist hareketler’ diyerek kınadı.

Eski Başkan Donald Trump Wisconsin'deki bir miting sırasında "New York dün gece kuşatma altındaydı” dedi. Trump ayrıca Başkan Biden'ın bu konuda konuşması gerektiği söyledi.


AB, Suriyeli mülteci akınını önlemek için Lübnan'la 1 milyar euro değerinde anlaşma yapmayı planlıyor

Lübnan’daki yerinden edilmiş Suriyeliler (AFP)
Lübnan’daki yerinden edilmiş Suriyeliler (AFP)
TT

AB, Suriyeli mülteci akınını önlemek için Lübnan'la 1 milyar euro değerinde anlaşma yapmayı planlıyor

Lübnan’daki yerinden edilmiş Suriyeliler (AFP)
Lübnan’daki yerinden edilmiş Suriyeliler (AFP)

Avrupa Birliği (AB), yaklaşık bir milyar euro değerinde büyük bir mali yardımla halen Lübnan'da ikamet eden Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya doğru akışını durdurmayı planlıyor.

Şarku’l Avsat’ın Alman haber ajansı DPA’dan aktardığı habere göre söz konusu fonlar, Lübnan'da sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlerin güçlendirilmesi için kullanılacak.

Fonlar ayrıca Lübnan güvenlik makamları ve silahlı kuvvetlerinin yanı sıra insan kaçakçılığı çeteleriyle mücadele ile ekonomik ve mali reformların gerçekleştirilmesi için de tahsis edilecek.

AB’nin planlamasına göre yasal göçün kolaylaştırılması da öngörülüyor.

AB yetkililere göre destek paketinin bugün (Perşembe) Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nicos Christodoulides tarafından Lübnan'a yapılacak ziyaret sırasında açıklanması planlanıyor.

Özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi son zamanlarda Lübnan'dan gelen Suriyeli mültecilerin sayısındaki artışı sürdürülemez olarak değerlendirmiş ve AB'yi harekete geçmeye çağırmıştı.


BM: Gazze'nin yeniden inşası önümüzdeki yüzyıla kadar sürebilir

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkımın ortasında kalan Filistinliler (EPA)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkımın ortasında kalan Filistinliler (EPA)
TT

BM: Gazze'nin yeniden inşası önümüzdeki yüzyıla kadar sürebilir

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkımın ortasında kalan Filistinliler (EPA)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının yol açtığı yıkımın ortasında kalan Filistinliler (EPA)

Bugün (Perşembe) yayınlanan bir Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre, Gazze Şeridi'ndeki evlerin yeniden inşası, yeniden inşa hızının önceki çatışmalarla aynı eğilimi izlemesi halinde önümüzdeki yüzyıla kadar devam edebilir.

İsrail'in yedi ay süren bombardımanı milyarlarca dolarlık hasara yol açtı ve yoğun nüfuslu Gazze Şeridi'ndeki çok sayıda yüksek beton binayı moloz yığınına dönüştürdü. Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı habere göre bir BM yetkilisi yıkımın Gazze Şeridi'ni ‘ayın yüzeyine’ benzettiğini söyledi.

Filistinlilere ait veriler, Hamas savaşçılarının 7 Ekim'de İsrail'in güneyine düzenlediği ölümcül saldırılarla tetiklenen çatışmalarda yaklaşık 80 bin evin yıkıldığını gösteriyor. İsrail saldırıları ayrıca, on binlerce Filistinlinin ölümüne neden oldu.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yayınlanan raporda, Gazze Şeridi'nin ‘yıkılan tüm konut birimlerini tamamen restore etmek için yaklaşık 80 yıla ihtiyaç duyacağı’ belirtildi.

Ancak raporda, ‘mümkün olan en iyi senaryoda, inşaat malzemelerinin 2021'de bir önceki krize göre beş kat daha hızlı teslim edilmesiyle, bunun 2040 yılına kadar yeniden inşaya olanak sağlayacağı’ ifade edildi.

UNDP raporu, savaşın sosyo-ekonomik etkilerine ilişkin, mevcut çatışmanın süresine dayanan ve onlarca yıl devam etmesi beklenen acılarla ilgili bir dizi projeksiyon sundu.

UNDP Başkanı Achim Steiner yaptığı açıklamada, “Bu kadar kısa bir süre içinde eşi benzeri görülmemiş düzeyde can kaybı, büyük yıkım ve yoksulluktaki keskin artış, gelecek nesillerin geleceğini tehdit eden ciddi bir kalkınma krizine yol açacaktır” dedi.

Raporda, savaşın dokuz ay daha devam etmesi halinde Gazze Şeridi nüfusu arasında yoksulluğun 2023 yılı sonunda yüzde 38,8'den yüzde 60,7'ye çıkmasının beklendiği ve orta sınıfın büyük bir bölümünün yoksulluk sınırının altına sürükleneceği kaydedildi.


Rapor: Gazze'de ateşkes müzakerelerinde olumlu ilerleme

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik hava saldırılarında öldürülen Filistinlilerin cenaze namazından (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik hava saldırılarında öldürülen Filistinlilerin cenaze namazından (AP)
TT

Rapor: Gazze'de ateşkes müzakerelerinde olumlu ilerleme

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik hava saldırılarında öldürülen Filistinlilerin cenaze namazından (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik hava saldırılarında öldürülen Filistinlilerin cenaze namazından (AP)

El-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalı bugün (Perşembe) üst düzey bir Mısırlı kaynağa dayandırdığı haberinde Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına varılması için yürütülen müzakerelerde ‘olumlu ilerleme’ kaydedildiğini duyurdu.

Arap Dünyası Haber Ajansı'na (AWP) göre adı açıklanmayan kaynak, Mısır'ın tüm taraflarla ‘yoğun’ temaslar yürüttüğünü belirtti.

Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes müzakereleri ve esir takası konusunda bilgi sahibi bir kaynak salı günü yaptığı açıklamada, iki taraf arasında bir anlaşmaya varılmasının yakın olduğunu ve uygulamayı engelleyen bazı sorunların hızla çözülmesi halinde birkaç gün içinde anlaşmaya varılabileceğini belirtti.

Arabuluculara yakın olan kaynak AWP’ye yaptığı açıklamada, Mısır'ın önerisinin her iki tarafça da kabul edildiğini, ancak sorunun Hamas'ın hangi nitelikteki (yaş, cinsiyet, sağlık durumu vs.) esirleri serbest bırakacağıyla ilgili olduğunu söyledi.


ABD Temsilciler Meclisi, antisemitizm tanımının genişletilmesini öngören yasa tasarısını onayladı

ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
TT

ABD Temsilciler Meclisi, antisemitizm tanımının genişletilmesini öngören yasa tasarısını onayladı

ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi binası (Arşiv - Reuters)

Fransız Haber Ajansı (AFP), ABD Temsilciler Meclisi dün, ülke geneline yayılan Filistin’e destek protestolarının ardından Eğitim Bakanlığının Uluslararası Holokost Anma Birliğinin (IHRA) kabul ettiği antisemitizm tanımını benimsemesini öngören ‘Antisemitizm Farkındalık Yasası’ adlı yasa tasarısını onayladığını bildirdi.

ABD’de bazı siyasetçiler, ülkedeki üniversitelerde düzenlenen Filistin yanlısı protestolara katılanları antisemitizmle (Yahudi karşıtlığı) suçlarken protestocuların, ABD'nin Ortadoğu'daki başlıca müttefiki olan İsrail karşıtı sloganlar atmasını bunun bir kanıtı olarak görüyorlar.

Temsilciler Meclisi, hem Cumhuriyetçi Parti hem de Demokrat Parti’nin oylarıyla Eğitim Bakanlığının IHRA tarafından belirlenen antisemitizm tanımını baz almasını öngören yasa tasarısını kabul etti.

IHRA’nın tanımına göre antisemitizm, Yahudilere karşı nefretle kendini gösterebilen belirli bir Yahudi algısıdır ve antisemitizmin sözel ve fiziksel tezahürleri, Yahudi olan ya da Yahudi olmayan bireyleri ve/veya onların mülklerini, cemaat kurumlarını ve ibadet yerlerini hedef alır.

Tasarıyı eleştirenler, IHRA’nın savunduğu bu tanımın, İsrail Devleti'ne yönelik bazı eleştirileri engelleyerek ifade özgürlüğüne müdahale ettiğini öne sürüyorlar.

Tasarıya karşı çıkanlar Temsilciler Meclisi üyelerini, ABD’deki üniversite kampüslerinde ifade özgürlüğünü kısıtlamak amacıyla yasayı hızlı bir şekilde geçirmeye çalışmakla suçluyorlar.

Tasarı karşıtlarından biri olan Demokrat Partili Temsilciler Meclisi Üyesi Jerry Nadler, İsrail’e yönelik eleştirilerin tek başına hukuku ihlal eden bir ayrımcılık teşkil etmediğini vurguladı.

Tasarının yasalaşması için Senato'nun onaylaması gerekiyor. Ancak Senato’nun tasarıyı onaylayıp onaylamayacağı halen belirsizliğini koruyor. Eğer Senato da onaylarsa tasarı imzalanmak üzere Başkan Joe Biden'a gönderilecek ve ardından yayınlanacak.


Suveyda’yı çevreleyen bilinmezlik ve çalan savaş davulları

Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
TT

Suveyda’yı çevreleyen bilinmezlik ve çalan savaş davulları

Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)
Yerel kaynakların bildirdiğine göre Suveyda’yı Şam’a bağlayan ana yolda onlarca askeri araç hareket ediyor (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem

Nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda’ya gelen zırhlı araçlar ve askeri teçhizat, silahlı çatışmalardan uzak durmuş bir şehir için alışılagelmemiş bir manzaraydı.

İtidalli olunması, yükselen tansiyonun düşürülmesi ve doğrudan çatışmaların yaşanmaması çağrıları, Suriye'nin güneyindeki Arap Dağı bölgesi sakinlerinin tedirginliğini dindirmiyor. Protesto gösterileri her geçen gün daha fazla bölgeye yayılarak devam ederken, özellikle Suveyda şehrinin merkezindeki el-Kerame Meydanı’nın savaş alanına dönüşmesi nedeniyle, halk çevreleri, Suriye rejim güçlerinin harekete geçmesini bir ölüm kalım savaşı korkusuyla karşıladı.

Nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda’ya gelen zırhlı araçlar ve askeri teçhizat, ülkede 2013 yılından beri devam eden silahlı çatışmalardan uzak duran, gösterilerden ve yetkililere karşı silahlanmaktan kaçınan bir şehir için alışılmadık manzaraydı. Ancak kötüleşen hayat şartları; gıda maddeleri, emtia ve yakıt fiyatlarının artırılma kararları, halkı ayaklanmaya ve hükümeti kararlarını geri almaya zorlamak için yaklaşık bir yıldır devam eden barışçıl gösteriler düzenlemeye itti. Fakat başarıya ulaşamayan halk hareketi, hükümet karşıtı gösterilere ve iktidarın düşmesi çağrılarına dönüştü.

Piyade ve seçkin birliklerden oluşan rejim güçlerinin, Şam kırsalındaki kışlalarından çıkıp başkente yaklaşık 100 kilometre uzaklıkta bulunan Suveyda’ya doğru ilerlediği bildirildi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre gözlemciler bunu tehlikeli bir gelişme olarak değerlendiriyor ve Suriyelilerin kuzeydeki birçok şehirde, silahlı muhalefeti ortadan kaldırmayı amaçlayan şiddetli çatışmalar öncesinde yaşadıkları askeri hareketliliğe benzer bir sahne olarak görüyorlar.

Askeri araçların geçişi

Yerel kaynaklar, zırhlı personel taşıyıcıları, otobüsler ve zırhlı ekipmanların, halk protestoları devam ederken kısa bir süre önce serbest bırakılan Suriye ordusu subaylarının gözaltına alınması olayıyla örtüşen bir zamanda Suveyda-Şam otoyolunda ilerlediğini gördüklerini bildirdiler.

Suveyda’ya gelen takviye birlikler, es-Sa’lebe ve el-Halile hava üsleri ile Özel Kuvvetler Alayı Karargâhı da dahil olmak üzere, askeri ve güvenlik karargahları ile hava üslerine dağıtıldı. Gözlemciler, askeri takviyelerin beşinci gününde 50 askeri araçlık yeni bir askeri konvoyun, protestoculara karşı gövde gösterisinden, hükümet ve emniyet binalarını herhangi bir sabotaj saldırısından korumak için atılmış adımdan başka bir şey olmadığını düşünüyorlar.

Suveyda'daki halk ayaklanmasının medya direktörü Independent Arabia’ya, Suveydalıların on yılı aşkın bir süredir zorunlu askerlik hizmetinden kaçındıklarını, güvenliklerini sağlamak ve çöl bölgesinden gelen terör tehdidine, özellikle de DEAŞ saldırılarına karşı koymak için yerel gruplar kurduklarını söyledi.

Yakın askeri gerilim ve bunun halk hareketini etkileyip etkilemeyeceği, meydanları protestoculardan boşaltıp boşaltmayacağına ilişkin sorulara yanıt veren Murhaf eş- Şair, böyle bir gerilimin Suveyda'daki hareketi etkilemeyeceğini söyleyerek, Şam hükümetinin önünde sonunda askeri seçeneğe başvurmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. Şair, özellikle kontrol noktaları kurma ve Suveyda’yı dış dünyadan koparma gibi niyetlerin olduğuna dair bilgilerin yayılmasının ardından, doğrudan çatışmaların yaşanabileceği tahmininde bulundu.

Şair, sözlerini şöyle sürdürdü:

Suveyda’da subayların gözaltına alınmasının yetkililerle hiçbir ilgisi yok. Zira siyasi tutumları nedeniyle gözaltına alınanların serbest bırakıldığı yüzlerce benzer vakaya tanık olundu. Yerel gruplar, tutukluların serbest bırakılması için yetkililere baskı yapmak amacıyla bu eyleme başvuruyorlar. Gençlerin özgürlüğünü ve serbest bırakılmalarını sağlayana kadar gözaltına alınan subaylara misafir muamelesi yapıyorlar.

Gergin atmosfer

Suveyda, geri planda durmayı ve sınırlarını DEAŞ da dahil olmak üzere aşırılık yanlısı grupların saldırılarından korumayı tercih etti. Çok sayıda terör eylemine ve intihar saldırısına uğradı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR)  25 Nisan'dan bu yana Suveyda’da, subayların gözaltına alınmasının ve Şam-Suveyda otoyolu üzerinde birkaç grubun konuşlandırılması sonucu gözaltına alınma korkusuyla, rejim güçlerinin Suveyda’ya girmesini engelleme kararının alınmasının ardından, gerginlik yaşandığını bildirdi.

Suriye Ulusal Uzlaşı Komitesi Sözcüsü Ömer Rahmun, Suveyda’da son günlerde yaşanan gerginliğin ve özellikle de subayların kaçırılmasının ardından halk hareketinin artık barışçıl çerçeveden çıktığını söyledi. Rahmun, “Bu son gelişmeler, halk hareketinin devlet görevlilerini alıkoyan ve kurumlarını tehdit eden grupların hareketi haline geldiğini teyit ediyor” değerlendirmesinde bulundu.

Rahmun, sözlerini şöyle sürdürdü:

Devleti güç kullanmaya zorlama çabası var. Ancak Şam bunu istemiyor. Çünkü Suveyda'nın akil insanlarına güveniyor. Protesto hareketi, hayat şartlarını protesto etmek amacıyla başladı.  Ancak bugün bir silahlı isyana dönüştü. Yabancı ülkelerden, özellikle de et-Tanf Üssü, İsrail ve Fransa tarafından desteklenen Hizbul-Liva’dan destek alıyor.

Hizbul-Liva, geniş kapsamlı bir askeri çözümün içinde yer almayı reddederken, Şam’ın siyasi çözüm için baskı yapmaya devam etmesi bekleniyor.

Bu gelişmeler yaşanır ve bölgeye yoğun askeri takviyeler yapılırken Suveyda’daki Dürzi cemaatinin ruhani lideri Hikmet el-Hicri, herhangi bir gerilim, askeri seferberlik, sabotaj saldırısı ya da taraflardan herhangi birinden herhangi bir şekilde gelebilecek zararın sonuçlarına karşı uyardı.

Hicri, açıklamasında şunları söyledi:

Bazı hak ihlallerine tanık olurken, herhangi bir aptalca davranış ya da kötü niyetli eylemden kaynaklanabilecek olumsuz, zararlı ve yıkıcı sonuçların tüm sorumluluğunu da üstleniyoruz. Halk, en gür, en barışçıl ve en sofistike sesiyle anayasa, özel ve uluslararası yasalar çerçevesinde barışçıl bir şekilde haklı itirazlarını dile getirerek, haklarını talep etmeye devam ediyor ve bunda sebat gösteriyor.

Avrupa uyarısı

ABD ve Avrupa Birliği (AB), Şam’ın Dürzilerin çoğunlukta olduğu Suveyda’da protestoculara karşı, özellikle de güney bölgesine büyük askeri takviyelerin gelmesinin ardından aşırı güç kullanabileceğine karşı uyarıda bulundu.

AB’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Sözcüsü Luis Miguel Bueno, tüm tarafları şiddetten kaçınmaya çağıran bir açıklama yaptı.  ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkili ise güç kullanılmasını kınadı ve barışçıl gösteri düzenleme ve ifade özgürlüğü haklarının kullanılması çağrısında bulundu.


Bogdanov'un Port Sudan ziyareti Moskova ve Kiev'in Sudan'daki kartlarını karıştırdı

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, geçtiğimiz Pazar günü Port Sudan'da, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ve Afrika Ülkeleri Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov'u kabul etti. (SUNA))
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, geçtiğimiz Pazar günü Port Sudan'da, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ve Afrika Ülkeleri Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov'u kabul etti. (SUNA))
TT

Bogdanov'un Port Sudan ziyareti Moskova ve Kiev'in Sudan'daki kartlarını karıştırdı

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, geçtiğimiz Pazar günü Port Sudan'da, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ve Afrika Ülkeleri Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov'u kabul etti. (SUNA))
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, geçtiğimiz Pazar günü Port Sudan'da, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ve Afrika Ülkeleri Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov'u kabul etti. (SUNA))

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ve Afrika Ülkeleri Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov’un geçtiğimiz Cumartesi günü Port Sudan'a yaptığı ziyaret, özellikle Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan başkanlığındaki Sudan Egemenlik Konseyi lehine yaptığı açıklamalar ve ziyaretinin bir dizi alanda iş birliğinin artmasına yol açabileceğini duyurmasının ardından Sudan sahnesinde kartları yeniden kardı. Ukrayna tarafından da desteklenen Sudan ordusunun, halihazırda savaş halindeki iki devlet olan Rusya ve Ukrayna tarafından da destekleniyor oluşu çarpıcı bir çıkar çatışmasını gözler önüne seriyor.

Bogdanov Port Sudan'a gerçekleştirdiği iki günlük ziyaretinde, aralarında Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Korgeneral Şemseddin el-Kebaşi, Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Malik Agar ve Dışişleri Bakanı’nın yanı sıra aralarında Arap diplomatik misyonlarının da bulunduğu birçok Sudanlı yetkiliyle bir araya geldi ve savaş ışığında iki ülke arasındaki ilişkileri ele aldı.

Sudan Egemenlik Konseyi'nin meşruiyetinin tanınması

Bogdanov'un açıklamaları, ülkesinin Sudan Egemenlik Konseyi'nin meşruiyetini ‘tanıdığını’ ve hükümeti desteklediğini; ziyaretinin ‘yabancı müdahalenin ve Batılı güçlerin halkların kaderleri üzerindeki kontrolünün reddini ifade etmek için’ geldiğini söylemekle sınırlı kaldı. Sudan Dışişleri Bakanlığı'nın aktardığına göre Bogdanov, Burhan'a ziyaretinin ‘sonuçlarının’ olacağı ve Moskova'nın Sudan'ı uluslararası forumlarda destekleyeceği ve Sudan-Rus ortaklığını stratejik bir ortaklığa dönüştüreceği sözünü verdi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı ise Moskova'nın Sudan ile ilişkilerin her alanda geliştirilmesine büyük önem verdiğini yineledi. Askeri krize dış müdahale olmaksızın Sudanlılar arasında diyalog yoluyla bir çözüm bulunması gerektiğini vurguladı.

Medya organlarına göre Bogdanov’un Port Sudan'a yaptığı ziyaret ve Sudanlı yetkililerle gerçekleştirdiği görüşmeler, Rusya'nın Sudan'daki çatışmanın bir tarafına destek verdiği yönündeki haberler ve Wagner Grubu’nun ülkede oynadığı rol konusundaki belirsizlik nedeniyle gölgelenen ilişkileri yeniden düzenlemeye yönelikti

ıuöık8ö
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, Port Sudan'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ortadoğu ve Afrika Ülkeleri Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov başkanlığındaki Rus heyetiyle görüştü. (SUNA)

Medya kuruluşları ziyaretin gidişatı hakkında ayrıntılı bilgi verirken, yorumcular Bogdanov'un ziyaretinin, meşru makamlarla daha fazla iş birliği önererek Sudan'daki Rus nüfuzunu yeniden tesis etme çabasını yansıttığını ifade etti.

Analizlere göre Bogdanov'un açıklamaları, Moskova'nın daha önce Moskova'yı ziyaret eden Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) askeri destek sağladığına dair haberlerin arka planında, Moskova'nın Sudan ile ilişkilerindeki belirsizliği ortadan kaldırma çabasını yansıtıyordu. Raporlar ayrıca Wagner Grubu'nun Sudan'da, özellikle de altın madenciliği sektöründeki faaliyetlerinin daha önce bir gerilim unsuru olduğuna işaret ediyordu.

Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgali arifesinde Moskova'yı ziyaret eden HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) ile ilişkileri nedeniyle, Rusya'nın Sudan'daki pozisyonu konusunda belirsizlik olduğu dikkat çekiyor.

Hartum'daki Batılı diplomatların açıklamalarına göre Rus paralı asker grubu Wagner'in HDK'yi desteklediği ve Sudan'da yasadışı altın madenciliğine karıştığı biliniyor. Wagner geçen yıl artık Sudan'da faaliyet göstermediğini açıklamıştı.

Diğer yandan Londra Menkul Kıymetler Borsası Grubu verilerine göre Rusya bu ay Sudan'a dizel yakıt sevkiyatına başladı.

Rusya’nın siyasi flörtü

Moskova, Sudan'ın Kızıldeniz kıyısında bulunan bir deniz üssüne ilgi gösteriyor. Öyle ki Rus savaş gemileri Şubat 2021'de Port Sudan'a yanaşmış ve Rus fırkateyni Amiral Grigorovich, Port Sudan'ın kuzeyindeki Flamingo Deniz Üssü’ndeki bir askeri tesis için ekipman boşaltmaya başlamıştı. Aynı zamanda ABD destroyeri USS Winston Churchill de Rus fırkateyninin gelişi sırasında Port Sudan'a demirlemişti.

Flamingo Deniz Üssü operasyonuna eşlik eden gerginliğin bir sonucu olarak Sudan hükümeti, Rus kuvvetlerinin komutanına, eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ile Rus mevkidaşı Vladimir Putin arasında 2017'de askeri üsle ilgili yapılan anlaşmayı seçilmiş parlamento tarafından onaylanana kadar askıya aldığını bildirdi. Bu kararın ardından Rus kuvvetleri geri çekildi, ancak Moskova kendi payına anlaşmayı halen sürdürüyor.

dfbtgry
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti), Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Şubat 2023'te Hartum'da bir araya geldi. (AFP)

‘Rus flörtünü’ sürdüren Bogdanov, Sudan ordusunu desteklediğini açıklarken, Rus Wagner Grubu da lideri Yevgeniy Prigojin'in ölümünden önce HDK'yi desteklediğini duyurmuştu.

Wall Street Journal, Burhan'ın Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'den HDK ile savaşında kendisine yardım etmesini istemesi üzerine Ukrayna özel kuvvetlerinin Sudan ordusuyla birlikte HDK'ye karşı savaştığını bildirdi.

Gazete, Ukrayna güçlerinin orduyla birlikte savaşmasının asıl nedeninin Rusya'nın Sudan'daki çıkarlarını hedef almak olduğunu, bu nedenle Hartum'daki Wagner güçlerini hedef almak için 100 özel kuvvet mensubunu gönderdiğini, çatışmalara katıldığını ve Burhan'ın HDK tarafından Ordu Genel Komutanlığı’na uygulanan kuşatmadan kurtarılmasına yardımcı olduğunu ve daha sonra Omdurman'daki Radyo ve Televizyon Kurumu binalarının geri alınmasına katkıda bulunduğunu bildirdi.

Rusya'nın Kızıldeniz'deki arzusu

İki savaşan devlet arasındaki rekabet karşısında analistler, (Rusya ve Ukrayna’nın) savaşlarını çoktan Sudan'a taşıdıklarını savunuyor. Wagner halen HDK'yi; Ukrayna ise orduyu desteklemekle suçlanıyor.

Ancak Bogdanov'un açıklamaları ortalığı karıştırdı. Moskova orduyu desteklediğini açıklarken, Wagner Grubu, liderinin öldürülmesinden sonra Rus ordusunun bir aracı haline gelmesine rağmen HDK ile birlikte kaldı.

Avukat ve siyasi analist Hatim İlyas Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Rusya'nın Sudan ordusuna destek açıklamasının Kızıldeniz'deki arzularından ve eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir ile arkasındaki Sudanlı İslamcıların vaatlerini yerine getirmesinden kaynaklandığını söyledi.

İlyas, Sudanlı İslamcılar ile İran arasındaki ideolojik yakınlaşmaya dikkat çekerek, Kızıldeniz'deki nüfuz karşılığında ortak çıkarlar doğrultusunda İran-Rusya ittifakına yöneldiklerini belirtti. İlyas, “Öyle görünüyor ki Beşir döneminde Rus ve İranlı müttefiklerine verdikleri Kızıldeniz'de askeri üs sözünü yerine getirmek istiyorlar” ifadesini kullandı.

Rus üssü korkusu

Uluslararası ilişkiler alanında uzman gazeteci el-Fatih Vedidi, Bogdanov'un açıklamalarını, Rusya'nın Sudan kıyılarında bir deniz üssü karşılığında orduya destek sağlama sinyali olarak nitelendirdi. Vedidi, “Bogdanov'un görüşmeleri Moskova için özel bir önem taşıyor. Çünkü Rusya, Kızıldeniz kıyısında bir üs kurmak istiyor” ifadelerini kullandı.

Vedidi'ye göre Sudan'ın Kızıldeniz'deki uluslararası varlığa ilişkin politikaları Moskova ile manevra yapmaya dayanıyor. Sudan Rus varlığını prensipte reddetmiyor, ancak mevcut kesişme noktaları içinde kabul edemiyor. Bu nedenle süreci ertelemeye ve Kızıldeniz'de bir Rus üssünün ‘seçilmiş bir parlamentonun’ onayını gerektirdiği bahanesiyle ilişkiyi sürdürmeye başvuruyor. Vedidi, “Sudanlı politikacılar, elde edebilecekleri faydalara rağmen, aynı zamanda konunun ciddiyetinden ve sonuçlarından endişe ediyor” değerlendirmesinde bulundu.

Sudan'ın ‘jeopolitiğinin’ ve bölgesel ve uluslararası güvenlikle olan bağlantılarının halen İslamcı rejimin damgasını taşıdığına inanan Vedidi, “Askeri konsey hâlâ her türlü ip üzerinde dans etmekte usta olan eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in eski kataloğundan ve not defterlerinden ilham alıyor” dedi.

dvferbfr
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, 23 Eylül'de İrlanda'nın Shannon Havalimanı'nda bir araya geldi. (AFP)

Vedidi, Bogdanov'un Port Sudan'daki açıklamalarının, Putin'in Afrika'nın bilinmeyenlerini kendisine açacak bir ortaklık arayışının bir parçası olarak son on yılda başlattığı ‘Rus siyasi flörtünün’ bir uzantısı olduğuna inanıyor.

Vedidi, Rusya'nın bir ticaret ortağı olarak düzenlediği çok sayıda Afrika-Rusya zirvesine atıfta bulunarak şu ifadeleri kullandı: “Moskova, Afrikalı liderleri egemen devletlerin iç işlerine karışmaktan koruyarak onlara kur yapıyor. Rusya'nın Afrika ortaklıkları, ilgili ülkelerin vatandaşlarına zarar vermenin yanı sıra doğrudan Batı'nın eleştirilerine maruz kalıyor. Batı bunları eski Wagner lideri Prigojin tarafından önü açılan tepeden inme ortaklıklar olarak görüyor.”

Afrika'da Rus ortaklıkları

Vedidi, Rusya-Afrika ortaklıklarının üçüncü dünya ülkelerinin güvenlik ve ekonomilerine zarar verdiğini, başta değerli madenler olmak üzere kaynaklarını kuruttuğunu, insan hakları ihlallerini, yolsuzluğu ve bu toplumların demokratikleşmesinin erozyona uğramasını şiddetlendirdiğini savunuyor.

Vedidi’ye göre Sudan, Rusya'nın izolasyonuyla yüzleşmesinde ortağı haline geldi. Zira Sudan, 17 Afrika ülkesi arasında tek başına, Rusya'yı Ukrayna'daki askeri operasyonlarını durdurmaya çağıran Birleşmiş Milletler (BM) kararına karşı oy kullandı. Bunun karşılığında Kremlin'den, BM Sudan Entegre Geçiş Yardım Misyonu’nun (UNITAMS) lağvedilmesinde ve UNITAMS Başkanı Volker Perthes'in ülkeden ayrılmasında önemli bir siyasi destek aldı.

Vedidi'ye göre Ukrayna'nın Sudan ordusuna verdiği destek, Rus paralı askerlerine karşı savaş taktiklerine dayanıyor ve Ukrayna, Rusya'nın Afrika'daki çıkarları için ‘uzun kollu operasyonlar’ taktiğini kullanıyor. Bu nedenle asıl amacı Rusya tarafından finanse edilen gruplarla savaşmak olan Ukrayna, Burhan'ın Zelenskiy'den yardım talebine olumlu yanıt verdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir siyasi analist, Bogdanov’un Sudan ziyaretiyle ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: “Bu yabancı bir yetkilinin yaptığı en garip ziyaret. Zira, sanki aralarında çelişkili vizyonlar olduğunu ve ziyaretten gizlenenlerin açıklanandan çok daha fazla olduğunu biliyormuş gibi bir dizi Sudanlı liderle ayrı ayrı görüştü.”


ABD'de Filistin'e destek eylemlerinin yeni sembolü damacana oldu

UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)
UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)
TT

ABD'de Filistin'e destek eylemlerinin yeni sembolü damacana oldu

UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)
UCLA'deki Filistin'e destek eyleminde öğrenciler, kampüste barikat kurdu (AFP)

Amerikan üniversitelerindeki Filistin'e destek eylemlerinin yeni sembolü damacana oldu.

Kaliforniya Politeknik Eyalet Üniversitesi Humboldt'ta geçen hafta yaşanan olayda polisler, kampüs binasında protesto gösterisi düzenleyen öğrencilere copla müdahale etti. 

Aktivistlerden biri de boş damacanayla polisin kaskına vurarak saldırıya karşılık verdi.

Olayın görüntüleri sosyal medyada viral olurken, eylemciler internette damacana fotoğrafıyla "Polisi indirin" ve "Bu makine faşistleri indiriyor" sloganlarını kullanmaya başladı.

Washington eyaletindeki Seattle Üniversitesi'nde bazı eylemciler, çadırlarına üzerinde damacana çizimi yer alan örtüler astı.

Ayrıca internette "Polisi indir" yazan damacana çizimli tişörtler de satılıyor.

Başka bir üniversitede protesto düzenleyen öğrenciler, kendilerini alandan dışarı çıkarmak için açılan fıskiyelerin üzerine damacana geçirdi.

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian'ın aktardığına göre dün Kaliforniya Politeknik'te en az 35 kişi gözaltına alındı, kampüs de dönem sonuna kadar erişime kapatıldı.

New York şehrindeki Columbia Üniversitesi'nde 18 Nisan'da başlayan olaylarda güvenlik güçleri en az 108 öğrenciyi gözaltına almış, 80 öğrenciye de disiplin cezası verilmişti. 
 

Bunun ardından aralarında Princeton, Yale, MIT ve Harvard gibi prestijli eğitim kurumlarının da yer aldığı birçok üniversitede Filistin'e destek eylemleri hızla yayıldı.

Columbia'nın Hamilton Hall kampüsüne dün giren polisler, aktivistleri işgal ettikleri binalardan çıkardı ve yerleşkedeki çadırları söktü. ABD'nin tanınmış medya kuruluşlarından CNN, en az 200 kişinin gözaltına alındığını bildirdi. 

BK'nin kamu yayıncısı BBC, Kaliforniya Üniversitesi Los Angeles'ta (UCLA) İsrail yanlısı protestocuların, Filistin'e destek veren eylemcilerin kurduğu barikatlara saldırdığını aktardı. Polisin olaya müdahale ettiği, kampüste çok sayıda kişinin gözaltına alındığı belirtildi. 

Amerikan gazetesi Washington Post (WP), son iki haftada aralarında öğrenci ve akademisyenlerin yer aldığı en az bin kişinin gözaltına alındığı bilgisini paylaştı. 

Diğer yandan ABD üniversitelerinde başlayan Filistin'e destek eylemleri, Avrupa ve Ortadoğu'daki kampüslere de yayıldı. 

WP'nin aktardığına göre Kuveyt, Lübnan, Mısır ve Batı Şeria'da öğrenciler Filistin'e destek vermek için protesto gösterileri düzenledi. 

Avrupa'da Fransa'nın başkenti Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'nin yanı sıra İtalya, BK ve Avustralya'da da eylemler yapıldı.

Independent Türkçe, Guardian, BBC, Washington Post, CNN