Biden geçiş dönemini şekillendirirken Trump’ın suçlamalarına yanıt vermiyor

Georgia’da oylar elle tekrar sayılacak… Eyaletler seçim sonuçlarını onaylamaya hazırlanıyor

Trump dün Arlington Ulusal Mezarlığı’nda yapılan Gaziler Günü törenine katıldı (EPA)
Trump dün Arlington Ulusal Mezarlığı’nda yapılan Gaziler Günü törenine katıldı (EPA)
TT

Biden geçiş dönemini şekillendirirken Trump’ın suçlamalarına yanıt vermiyor

Trump dün Arlington Ulusal Mezarlığı’nda yapılan Gaziler Günü törenine katıldı (EPA)
Trump dün Arlington Ulusal Mezarlığı’nda yapılan Gaziler Günü törenine katıldı (EPA)

ABD Başkanı seçilen Joe Biden, Başkan Donald Trump’ın seçim sonuçlarını kabul etmemesi ile ilgili herhangi bir tartışmaya girmekten kaçınarak rakibinin yenilgiyi kabul etmemesini utanç verici olarak değerlendirdi. Biden, Cumhuriyetçi yönetimin başlıca kaynaklara erişim konusunda Demokrat Başkanın ekibiyle işbirliği yapmaktan kaçınmasına rağmen bunun Beyaz Saray’a geçiş sürecinde bir engel teşkil etmeyeceğini vurguladı.
Trump yönetimi, Biden çalışanlarının ayrıntılı olarak hazırlanan gizli bilgileri görmelerine, devlet kurumlarıyla çalışmak üzere temsilciler göndermelerine ve Dışişleri Bakanlığı’nın yabancı liderlerle görüşmeler yapmasına izin veren standart rutin teknik tasnifi henüz yayınlamadı. Aynı zamanda bu gecikme Biden’ın kabine üyelerini seçmesini de engelleyebilir. Nitekim bu sırada üyeleri soruşturma ve güvenlik izinleri alma yetkisi donmuş oluyor.
Gaziler Günü münasebetiyle Biden Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda “Bugün ABD Silahlı Kuvvetleri üniformasını giyenlerin yaptıkları hizmeti onurlandırıyoruz. Gurur verici gazilerimiz için, yaptığınız fedakarlıklara saygı duyan ve sunduğunuz hizmetlerin farkında olan bir başkan olacağım ve savunmak için cesurca savaştığınız değerlere asla ihanet etmeyeceğim” ifadelerini kullandı.
“Düzgün bir şekilde çalışacağına dair” taahhütte bulunan Biden, Delaware eyaletinin Wilmington kentinde yaptığı konuşmada ekibinin bu kaynaklar olmadan da çalışabileceğini vurguladı ve Trump yönetimini başkanlık seçimlerinde kazananın kendisi olduğunu ilan etmeye zorlamak için yasal işlem başlatma gibi bir planının olmadığını söyledi. Biden “Bu aşamada zaferimizi kabul etme konusunda hazır olmadıkları gerçeğinin, planımız ve şu andan itibaren 20 Ocak’a kadar yapabileceklerimiz karşısında büyük bir sonucu olmayacağından eminim. Seçilmiş başkan, ekibinin gizli bilgilere ulaşmasının engellendiğine dikkat çekse de bunun “kritik” bir mesele olmadığını belirtti. Aynı zamanda geçiş ekibinin yeni bir yönetim oluşturmak için alacağı milyonlarca dolar değerindeki hükümet fonu olmadan da işlerini yürütebileceğini vurguladı
Biden, kazandığını hala kabullenemeyen Cumhuriyetçiler ile birlikte çalışması ile ilgili kendisine soru yöneltildiğinde yeni tip koronavirüs (Kovid-19) yardım paketini geçirmenin acil ve gerekli bir durum olduğuna dikkat çekti. Biden “İnsanların şu an yardıma ihtiyacı var: Küçük işletmeler, ipoteklerini ödeyemedikleri için evlerinden atılmak üzere olan insanlar ve işsizlik sigortası. Hükümet ve yerel yönetimlerin yardım sağlamadaki başarısızlığını düzeltmezsek polis memurlarının, itfaiyecilerin ve ilk müdahale ekiplerinin işten çıkarıldığını göreceğiz” dedi.
Biden kabinesindeki bakanların seçimi konusunda ABD Senatosu Çoğunluk Lideri Cumhuriyetçi Mitch McConnell ile yapılacak “görüşmeler” için sabırsızlandığına işaret etti. Uluslararası müttefiklerden bir dizi telefon alan Biden mekidaşlarına “ABD geri döndü. Oyuna geri dönüyoruz. ABD yalnız değil” mesajı verdi.

Biden’ın geçiş ekibi
Biden’ın kelimelerini dikkatle seçerek yaptığı bu yorumlar, siyasi tartışmaları bir tarafa bırakarak milyonlarca ABD’linin sağlığını, güvenliğini ve emniyetini ciddi bir şekilde tehdit eden çekişmeli ulusal krizler ile mücadele etmeye hazırlanırken geldi. Zira Kovid-19 vaka sayıları, hastaneye yatması gereken vaka sayıları ve ölümler artmaya devam ederken ekonomi uzun vadeli zararlar ile karşı karşıya. Aynı zamanda ülkede siyasi ve kültürel bölünmeler gittikçe derinleşiyor.
Cumhuriyetçiler geçiş sürecinde işbirliği yapmayı reddetse de seçilmiş başkanın geçiş ekibi, federal otoriteleri kontrol edecek bir sonraki yönetimi hazırlamak için çalışacak yaklaşık 500 kişinin adını açıkladı. Biden ve seçilmiş Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e ait olan web sitesi, ABD Tüketicinin Finansal Haklarının Korunması Bürosu’ndan (CFPB) Ulusal Güvenlik Servisi ve ABD Posta Servisi’ne (USPS) kadar çeşitli devlet kurumlarıyla çalışacak kişilerin isimlerini yayınladı. Bu kişiler geçiş dönemi sırasında Biden yönetimini görevi devralmaya hazırlamak için hükümet içerisindeki profesyonel yetkililerle gönüllü olarak çalışacaklar. Ancak geçiş ekibi, tam erişim iznine sahip olmadan bile çalışmalarını tamamlayabileceğine inanıyor.
Bu çabanın içerisinde yer alan Eski Senatör Ted Kaufman “Gözden geçirme süreci, ilk gün zorluklar ile mücadele edilmesinin temellerinin atılmasına yardımcı olacak” dedi. Geçiş ekibi yaptığı açıklamada Genel Hizmetler İdaresi (GSA) seçim sonuçlarını teyit etmek için beklerken, bu çalışanların “araştırma merkezleri, çalışma grupları, ticari kurumlar ve sivil toplum örgütlerinden yetkililerle” görüşeceklerini belirtti. Söz konusu açıklamada “GSA Yöneticisi seçim sonuçlarını onaylar onaylamaz geçiş ekibinin üyeleri, gelecek Biden-Harris yönetiminin seçilmiş başkanın ve başkan yardımcısının siyasi hedeflerine etkin bir şekilde ulaşmasını sağlamak için doğrudan federal kurumlardaki yetkililer ile çalışacak” ifadeleri yer aldı.

Trump meydan okumaya devam ediyor
Seçim sonuçları konusunda tavrını değiştirmeyen Trump rakibinden daha fazla “yasal oy” aldığını ve çekişmeli seçim bölgelerinde (salıncak eyaletler) oy sayımına “hataların” ve “yolsuzlukların” gölge düşürdüğünü dile getirmeye devam ediyor. Aynı zamanda Trump eyalet düzeyinde seçim görevlilerinin, yargıçların ve Federal Yargı’nın ikinci kez başkanlık görevini devralmak üzere hazır olduğunu öne sürüyor. Trump Twitter hesabından paylaşımda bulunarak tekrar kamuoyu araştırmalarını sert bir dille eleştirdi ve özellikle Pensilvanya ve Wisconsin eyaletlerindeki seçimlerde sahtekarlık ve hilekarlık yapıldığına işaret etti. Aynı şekilde Trump daha önceden Georgia, Nevada ve Arizona eyaletlerinde de benzer şekilde hile yapıldığına dair iddialarda bulunmuştu.
Diğer taraftan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo “İkinci bir Trump yönetimine sorunsuz bir geçiş olacağını” umuyor. Trump yönetiminin iddialarının aksine partilerin her ikisinden de seçim yetkilileri açık bir şekilde seçimlerin yolunda gittiğini söyledi. Aynı şekilde uluslararası gözlemciler de ciddi bir ihlalin yaşanmadığını vurguladı. Trump kampanyası ve müttefiklerinin öne sürdüğü sorunlar her seçimde gündeme getirilen tipik sorunlardan oluşuyor. Bunlar; imzalardaki sıkıntılar, kapalı zarflar, posta yolu ile gönderilen oy pusulaları üzerindeki posta damgalarının yanı sıra bir hata olasılığı ya da küçük bir miktarda oy pusulasının kaybedilmesi. Çekişmeli seçim bölgeleri olarak adlandırılan salıncak eyaletlerde Biden’ın açık ara önde olması, bu sorunların herhangi birinin seçim sonucunu etkileme olasılığını ortadan kaldırıyor.
Trump’ın temyiz başvurusunda bulunmakla tehdit ettiği altı eyalet, sonuçların açıklanmasına yönelik çalışmlarını devam ettirdi. Trump Arizona, Georgia, Nevada, Pensilvanya, Michigan ve Wisconsin’de “seçimlerin şaibeli olduğuna” ilişkin Twitter hesabı üzerinden paylaşımlarda bulunsa da görev süresi sona ermek üzere olan başkanın danışmanları gizliden gizliye seçilmiş başkanın galibiyetini itiraf ediyor. Beyaz Saray Özel Kalem Müdürü Mark Meadows, Cumhuriyetçi Parti Ulusal Komite (RNC) Başkanı Ronna McDaniel ve gayri resmi danışman Corey Lewandowski de dahil olmak üzere başkanın yardımcılarının, daha fazla kanıt bulunmadığı sürece davaların başarılı olma ihtimaline ilişkin endişelerini dile getirdiği bilgisi sızdırıldı. Arizona’da sonuçlar Eyalet Sekreteri’ne teslim edilecek ve sekreterin de 30 Kasım’a kadar bu sonuçları onaylaması gerekiyor. Michigan yasasına göre tasdik belgesinin 23 Kasım’da alınması gerekirken Nevada’da 24 Kasım’da alınması gerekiyor. Wisconsin’de ise genellikle 1 Aralık’ta alınıyor. Pensilvanya’da son bir tarih yok ancak eyaletin içerisinde bölgelerin sonuçlarını 23 Kasım’a kadar onaylamaları gerekiyor. Bazı seçim yetkilileri ve hukuk uzmanları, Trump’ın süreci durdurmak için elinden çok fazla bir şey gelmeyeceğini söylüyor.

Georgia’da oyların elle sayılması
Georgia’da Cumhuriyetçi Parti’nin içerisinden bir yetkili, “Seçmenlerin hile yaptığına dair bir delil yok” ifadelerini kullanarak Georgia’daki nihai sonuçların yarın (13 Kasım’da) açıklanacağı bilgisini paylaştı. Georgia Eyalet Sekreteri Cumhuriyetçi Brad Raffensperger’ın sonuçları en geç 20 Kasım’a kadar onaylaması gerekiyor.
Georgia Eyalet Sekreteri Cumhuriyetçi Brad Raffensperger daha önce kararlaştırılan bir adımda eyaletteki oyların el ile tekrar sayılmasına izin vermişti ancak Georgia’daki bir seçim yetkilisi, bunun Biden’ın Trump karşısındaki liderliğini düşürmeyeceğini söyledi.
Biden şu an Georgia’da 14 binden fazla oy ile seçimi önde götürüyor. Raffensperger “Oldukça az bir farkla her ilçede el ile tekrar bir sayım gerekli olacak. Bu ağır bir yük olacak” dedi. Ancak Raffensperger yeniden sayımın, şüphecilere seçimlerin resmen onaylanacağı 20 Kasım’a kadar itiraz edilemez bir açıklama getirilmesini sağlayacağını vurguladı. Raffensperger her iki taraftan da gözlemcilerin sürecin her aşamasında hazır bulunacağını kaydetti. Trump Georgia’yı alsa bile şu anda Seçici Kurul’da 279 oya sahip olan Biden seçilmiş başkan olarak kalacak.



Trump'ın İngiltere ziyareti, ilgili herkes için tam bir mayın tarlası

Starmer ve Trump, Temmuz 2025'te İskoçya'daki görüşmeleri sırasında (AP)
Starmer ve Trump, Temmuz 2025'te İskoçya'daki görüşmeleri sırasında (AP)
TT

Trump'ın İngiltere ziyareti, ilgili herkes için tam bir mayın tarlası

Starmer ve Trump, Temmuz 2025'te İskoçya'daki görüşmeleri sırasında (AP)
Starmer ve Trump, Temmuz 2025'te İskoçya'daki görüşmeleri sırasında (AP)

Sean O'Grady

İngiltere’ye yapılan çoğu resmi ziyaretin nispeten mütevazı, samimi ve gösterişsiz olduğunu söylemek doğru olur. Downing Sokağı ve Dışişleri Bakanlığı'nın yönlendirmesiyle, Kraliyet Ailesi en güzel gümüş takımlarını ve taçlarını çıkarır, bir parti ve ziyafet verir. Bu tür faaliyetler, bazen İngilizlerin hâlâ sahip olduğu tek güç türü olan ve “yumuşak” olarak adlandırılan gücün bir uygulamasıdır ve Windsor Hanedanı bu güce fazlasıyla sahiptir.

Resmi ziyaretler, mevcut veya potansiyel dostların gözüne girmek veya bozulan ilişkileri onarmaya yardımcı olmak amacıyla yapılır. Fransa Cumhuriyeti adına Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve eşinin gerçekleştirdiği son ziyaret, Fransa’ya “Beni rahat bırakın!” diye meydan okuyan Boris Johnson, yine Fransa hakkında “Dost mu düşman mı?” diyen Liz Truss'ın yıllardır süren açık düşmanlığının ardından ilişkileri düzeltme girişimiydi ve her şey yolunda gitti. Macron bir iki zarif konuşma yaptı ve Bayeux Gobleni yakında British Museum'da sergilenecek. 1066'da Normanların İngiltere'yi fethini anlatan Goblenin sergilenmesi, İngiltere'ye karşı bir Fransız iyi niyet işareti olarak görülüyor. 2024'te ise Japonya İmparatoru ve İmparatoriçesi benzer bir ihtişamla karşılandı; bu kez İkinci Dünya Savaşı sırasında işlenen vahşetlere ilişkin gazilerden sembolik bir protesto bile gelmedi.

Hadiselerin normal seyri budur, fakat İngiltere’de olduğu kadar kendi ülkesinde ve hatta küresel olarak da karışık tepkiler uyandıran Donald Trump söz konusu olduğunda böyle olmadığı aşikar. Kısacası, turuncu tenli zorba ve Batı medeniyetinin kurtarıcısı salı akşamı geldiğinde, bunun öncesinde ve sonrasında tam olarak ne olacağını kimse bilmiyor. İlgililerin hepsi için bu, kolayca bir zafere veya bir felakete dönüşebilir; ikisinin birleşimi daha olası ve ziyaretin olaylı geçeceği kesin.

İlgililerin hiçbirinin duymak istemediği tek kelime “Epstein”, ama kesinlikle duyacaklar. Trump ve Starmer arasındaki ortak basın toplantısında Epstein kelimesini ilk kez kullanacak olan gazeteci, Basın Ödülleri töreninde cesaret konusunda Victoria Haçı'na eşdeğer özel bir ödüle derhal aday gösterilmeli. Ziyarete dahil olan üç ana isim de utanç verici bir şekilde Epstein'ın ağına dahil ve bunun hatırlatılmasını istemiyorlar. Trump, onunla geçmişteki ilişkisi ve “dosyaları yayınlama” konusundaki akılsızca seçim kampanyası vaadi nedeniyle; Keir Starmer, görevden alınan İngiltere’nin Washington Büyükelçisi Lord Mandelson nedeniyle; Kral, kendisini “çok saygıdeğer” olarak tanımlayan ve ziyaret boyunca Royal Lodge’de (Kraliyet Locası) kalacak kardeşi Prens Andrew nedeniyle, bu adın hatırlatılmasını istemiyorlar. Jeffrey Epstein'ın adı medya tarafından anıldığında mekana çökecek olan tedirgin edici soğuk hava, orada bulunanlar için dayanılmaz ve televizyondan izleyenler için bile fark edilebilir olacak. Her açıdan olağanüstü bir sahne olacak.

Başbakan ile Başkan arasında Trump, şaşırtıcı bir şekilde, en iyi savunma hattına sahip olan taraf. Partilerde birlikte çekilmiş fotoğrafları, sürekli tekrarlanan ve dans edip şakalaştıklarını gösteren video, Epstein'ın 50. doğum günü defterine yazılmış tuhaf (ve şimdi inkar edilen) bir not dahil olmak üzere, bir zamanlar yakın dost olduklarına dair tüm kanıtlara rağmen, Trump, mahkum edilmeden önce “iğrenç” olarak adlandırdığı kişiyle tüm iletişimini kestiğini dürüstçe söyleyebilir. Yani, dile getirilmeyen bir tezat ile Mandelson'ın aksine bunu yapabilir. Başkan ayrıca, Epstein'ın binlerce sayfalık dosyasını (isteksizce de olsa) yayınlayan kişinin kendisi olduğunu da söyleyebilir. Mandelson hakkında kendisine bir soru sorulursa da, soruyu Starmer'a yönlendirip, masumca onunla büyükelçi olarak bir sorunu olmadığına işaret edebilir.

Beklenmedik bir şekilde, ölen milyarder ve çocuk istismarcısının hayaleti Starmer'ı Trump'tan daha fazla rahatsız ediyor. Starmer’ın, kendisi ile hiç tanışmamış, hatta Epstein'ın çılgın partilerinden birine bile katılmamış olduğu kesin. Ama hayaletinin onu takip etmesinin nedeni hem talihsiz hem de son derece açık; Peter Mandelson'ın “en iyi arkadaşını” ne kadar sevdiği, özellikle de Epstein'ın suçlarının utanç verici ayrıntılarla kamuoyuna açıklanmasıyla birlikte ortaya çıktı. Gerçekten de, Mandelson'ın Jeffrey'e gönderdiği mesajlardan hangisinin daha zarar verici olduğunu bilmek zor. Peter'ın bir sonraki “nefis” ziyaretini dört gözle beklediği mesajı mı? Yoksa Epstein'ın özel jeti “Lolita Ekspres”te bedava uçuş elde etmeye çalıştığı mesajı mı? Yahut en utanç vericisi, Epstein'ı “erken tahliye için mücadele etmeye” teşvik ettiği mesajı mı? Starmer için soru şu: Bu ihlallerden ve diğerlerinden hangilerini biliyordu, ne zaman öğrendi ve Mandelson'u ABD büyükelçiliğine neden atadı ve ardından ifşaatlar ortaya çıktıktan sonra neden onu uzun süre korumaya çalıştı?

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Trump'ın istediği zaman ağzına geleni söyleme alışkanlığı da var. Böyle anlarda -ki İngiliz yetkililer bu fırsatları en aza indirmeyi çok isteyecektir- Trump, Starmer'ı ifade özgürlüğüne karşı (hayali) savaşı, Lucy Connolly'nin (X platformunda ırkçı nefreti kışkırtmaktan suçlu bulunup 31 ay hapis cezasına çarptırılan İngiliz kadın) hapse atılması, Ukrayna'daki savaş, Gazze, gümrük vergileri, Çin (özellikle de devasa Londra büyükelçiliği), Tommy Robinson (İngiliz aşırı milliyetçi aktivist), Nigel Farage, Prens Andrew, Elon Musk, Charlie Kirk ve Buckingham Sarayı'na göre Downing Sokağı’ndaki altın süslemelerin eksikliği nedeniyle eleştirebilir.

Bazı İngiliz gazeteleri, mevcut hükümet politikasının çarpıtılmış bir versiyonunu Başkana sunarak, Starmer'a yaptıklarının “aptalca”, “ahmakça”, “tehlikeli” olduğu gibi sert ifadeler söylemesini sağlama fırsatını yakalamak isteyebilirler. Farage, reklam için GB News’te yayınlanacak Trump ile bir röportaj bile ayarlayabilir ki tüm bunlar Starmer için zor anlar demek.

Starmer'ın kaçınılmaz gafları ve zor durumda kalınan anları ne kadar iyi idare edeceği, bu hafta hayatta kalması için her şeyden daha önemli olacak. Umabileceği tek şey, ABD-İngiltere ticaret anlaşması ve iki ülke arasında savunma ve teknoloji iş birliği konusundaki  olumlu haberler, Trump’ın böbürlenmeleri yerine gösterişli töreninin izleyicileri memnun etmesidir.

Daha hafif dokunuşlar da olacak. Bazılarımız, göz alıcı First Lady, Baş İzci Dwayne Fields ve halen Kız İzciler Derneği Eş Başkanı olarak adlandırdığımız Kate Middleton arasında planlanan toplantıdan harika şeyler bekliyor. Galler Prensesi, Bayan Trump'ı gölgede bırakacak mı, yoksa Melania moda dünyasında yankı uyandırmak için bir izci kızı gibi mi giyinecek? Bu merak konusu.

Neredeyse bir gelenek haline gelen dev bir şişme Trump bebek balonunun uçurulması da şüphesiz bir başka önemli an olacak. Ancak Başbakan açısından, parlamento tatildeyken ve nazik diplomasi hüküm sürerken normalde rahatlatıcı olması gereken bu anda, “Ben ünlüyüm, beni buradan çıkarın!” programının siyasi bir ödüllendiricisi gibi görünecek. Medya ritüelini andıran tekrarlanan hakaretler ve bunlara şiddetli hazımsızlık eşlik edecek. Trump'ın resmi ziyaretinin karmaşasında bol şans, Sir Keir, dualarımıza ihtiyacınız olacak.


İsrail’in Katar’a saldırısı: ABD iki müttefiki arasında sıkışmış durumda

İsrail’in Katar’a saldırısı: ABD iki müttefiki arasında sıkışmış durumda
TT

İsrail’in Katar’a saldırısı: ABD iki müttefiki arasında sıkışmış durumda

İsrail’in Katar’a saldırısı: ABD iki müttefiki arasında sıkışmış durumda

Akil Abbas

İki gün süren heyecan dolu bekleyiş, adeta açık bir drama gibiydi. Katar’ın ABD ile ilişkileri, İsrail savaş uçaklarının Doha'da Hamas'ın üst düzey liderlerini bombalaması ve bu liderlerin ABD’nin heyetiyle yapmaları gereken toplantı öncesinde ciddi bir sınavdan geçti.

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al-Sani'nin öfkeli açıklamasında Katar’ın yaşadığı şok son derece açık ve anlaşılırdı. Katarlı yetkili, İsrail'in eylemini ‘Katar vatandaşlarının ve sakinlerinin güvenliği ve emniyeti için ciddi bir tehdit’ olarak nitelendirerek kınadı. Katar'ın ‘bu saldırının sorumlularının hesap vermesi için tüm yasal ve diplomatik önlemleri almaya’ hazır olduğunu belirtti. Beş Filistinlinin yanı sıra Katarlı bir güvenlik görevlisinin ölümüne yol açan İsrail saldırısına karşı bu öfkeli tonla yapılan açıklamanın dozu daha da arttı ve Başbakan ikinci açıklamasında İsrail’in saldırısını ‘devlet terörizmi’ olarak tanımladı. Katar Başbakanı “İhanete uğradık” ifadelerini kullandı.

Öte yandan ABD, bölgedeki iki önemli müttefiki arasında birdenbire sıkışıp kalarak, ‘hasar tespiti’ aşamasına girdi. Bu müttefiklerden biri, diğerini açıkça ve haksız bir şekilde saldırdı. Diğer müttefik ise ABD’nin kanlı bir savaşı sona erdirecek siyasi bir atılım gerçekleştirmesine yardımcı oluyordu ve ABD bunu gerçekleştirebilseydi, diplomatik bir zafer olarak sunabilirdi.

hty
Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Katar'a yaptığı son ziyaret sırasında (AFP)

ABD, hasar tespiti çerçevesinde Beyaz Saray sözcüsü Caroline Levitt’in ağzından saldırıyı askeri kaynaklarından öğrendiğini ve Katarlı yetkilileri uyardığını açıkladı. Katarlı yetkililer böyle bir uyarının yapıldığını doğruladılar, ancak uyarı yapıldığında İsrail bombaları başkent Doha’ya düşmeye başlamış ve artık iş işten geçmişti. İsrail ise, ABD'ye saldırı planını önceden bildirdiğini açıkladı. İsrail'in ABD ile istişare etmeden tek taraflı bir eylemde bulunduğu ve sadece geç bilgi verdiği, geçtiğimiz ekim ayında Lübnan’da Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın öldürüldüğü hava saldırısında sergilediği davranışı tekrarladığı izlenimini veriyor. Ayrıca Hamas’ın hedef alınan liderleri Halid Meşal, Halil el-Hayye, Zahir Cebbarin ve Muhammed Derviş’in durumuna ilişkin hala bir teyit yok.

Şimdiye kadar, gerçekler açısından sadece askeri operasyonun amacına ulaşamadığı kesin. Ancak, bu önemli olayın ayrıntıları ve sırları ötesinde, önümüzdeki dönemde daha fazlası ortaya çıkacak olsa da gerçekler çerçevesinde önemli olan bunun nedenleri ve sonuçlarıdır.

İsrail: Yarı başarı, yarı başarısızlık

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre İsrail'in Doha saldırısını başlatmasının ardındaki nedenlerin çoğu, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun siyasi ihtiyaçlarıyla bağlantılı olsa da Netanyahu, bu ihtiyaçların kişisel niteliğini gizlemek için bunları daha geniş bir stratejik çerçeveye yerleştiriyor. Netanyahu, 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD'nin ‘terörle mücadele’ kapsamında ‘düşmanları’ ortadan kaldırmak için küresel ölçekte yaptığına benzer şekilde, uzun vadeli hedeflerin gerçekleştirilmesi temelinde, zaman sınırı olmayan açık uçlu bir savaş istiyor. ABD’nin önceliği görevi başarıyla tamamlamak olduğundan görevin ne zaman tamamlanacağına dair herhangi bir takvime bağlı değil. Dolayısıyla Netanyahu, konuşmalarında sık sık İsrail'in 7 Ekim'den sonraki görevini, ABD’nin 11 Eylül'den sonraki göreviyle kıyaslıyor.

Bu da Hamas ile savaşı sona erdirecek ‘yeterli bir anlaşmanın’ anlamsız olduğu anlamına gelir. Çünkü böyle bir anlaşma, öldürülen Filistinli sivillerin bedeli ne olursa olsun, Netanyahu hükümetinin Hamas'ın yenilgisini ilan ederek zaferini ilan etmesini engeller. Ancak Netanyahu, İsrail'in en güçlü müttefiki olan ABD'nin bu tür bir anlaşma için yoğun baskı yapması altındaydı. Bu amaçla, Hamas ile doğrudan müzakereler başlattı. Bu hamle, ABD'nin terörist örgüt olarak sınıflandırdığı ve yüz yüze oturup müzakere etmemesi gereken Hamas'ı ödüllendirdiğine inanan İsraillileri öfkelendirdi.

Netanyahu, 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD'nin ‘terörle mücadele’ kapsamında küresel ölçekte yaptığına benzer şekilde, uzun vadeli hedeflerin gerçekleştirilmesi için süre sınırı olmayan açık uçlu bir savaş istiyor.   

İsrail'in saldırısının hedefi olan Hamas heyetindeki isimlerin üst düzey olması, Hamas'ın ABD'yi tatmin edecek bir anlaşmaya varma konusundaki ciddiyetini gösteriyordu. Ancak İsrail bu anlaşmayı engellemeye çalıştı. Bu yüzden saldırının zamanlaması hassas ve belirleyiciydi. Çünkü saldırı Hamas heyetinin ABD heyetiyle görüşmesinden önce gerçekleşti. İsrail'in Katar’a saldırısı, geçtiğimiz haziran ayında İran'ı bombalamasına benzer bir durumdu. O saldırı, ABD ve İran heyetleri arasında İran'ın nükleer programı konusundaki anlaşmazlığı çözüme kavuşturacak bir anlaşma sağlanacağına dair geniş çaplı beklentilerin olduğu, ‘nihai’ görüşmeye iki gün kala gerçekleşmişti.

Doha ve Tahran'daki iki bombalı saldırı, sorunları çözecek siyasi anlaşmaları engellemek, İsrail'in karşı tarafı kaybeden, yenilen ve İsrail'in koşullarını kabul eden bir askeri zafer elde etme hedefine ulaşana kadar cepheleri diri tutmayı amaçlıyor. Hizbullah ile savaşı sona erdirme senaryosunda da böyle oldu.

Özetle Netanyahu'nun İsrail'i 7 Ekim'den sonrası siyasi çözümler değil, askeri zaferler peşinde. Bu durum, Netanyahu'nun İsrail'inin Ortadoğu'yu değiştireceğine dair defalarca kez dile getirdiği taahhüdüyle de tutarlı. Bunu ilk kez 7 Ekim saldırısından iki gün sonra İsraillilere hitaben yaptığı konuşmada ifade eden Netanyahu, “Hamas'ın yaşayacağı şeyler korkunç ve zor olacak... Sizden sabırlı olmanızı istiyorum. Ortadoğu'yu değiştireceğiz” ifadelerini kullandı. Daha sonra, aylarca süren açıklamalarında, bu değişimin Gazze dahil olmak üzere yedi farklı cephede zaferi de içereceğini ekledi.

Doha ve Tahran'daki saldır, sorunları çözecek siyasi anlaşmaları engellemek, İsrail'in karşı tarafı kaybeden, yenilen ve İsrail'in şartlarına boyun eğen bir askeri zafer elde etme hedefine ulaşana kadar çatışmaları sürdürmeyi amaçlıyor.

Taktiksel düzeyde, bu saldırı, Doha'daki Hamas liderlerinin ortadan kaldırılmasının sadece katı çizgideki liderleri ortadan kaldırmakla kalmayıp, Hamas'ı bekasını tehdit edecek kritik ve son derece tehlikeli bir duruma sokacağı yönündeki İsrail’in bazı istihbarat değerlendirmeleriyle de uyumlu. Bunun nedeni, saldırının başarılı olması durumunda Hamas'ın, şu anda Gazze Şeridi'ndeki tüm kurumlarını kontrol eden ve Hamas'ın gücünü yeniden inşa etme ve İsrail'in suikast girişimlerinden kaçma konusunda yetenekli olduğunu kanıtlamış tek bir saha komutanının, İzzettin el-Haddad'ın liderliği altında kalacağı anlamına gelecekti.

İsrail'in değerlendirmelerine göre Haddad, birçok Hamas liderinin aksine sivil kayıpları önlemek ve yeniden inşa ettiği örgütün geri kalanını korumak amacıyla savaşı sona erdirmek için taviz vermeye istekli ve esnek bir tutum sergiliyor. İsrail, Haddad liderliğindeki Hamas ile vardığı anlaşmayı, Doha'daki farklı taraflar arasında eşitlik ve karşılıklı tavizler izlenimi yaratacak bir siyasi anlaşmaya alternatif olarak, askeri gücüyle dayattığı bir teslimiyet belgesi olarak sunabilir. Bu ‘teslimiyet belgesini’ elde edemese bile, İsrail, Doha saldırısı başarılı olursa, özellikle de Haddad’a suikast girişiminde başarılı olma olasılığı varsa, müzakere edecek kimse olmadığı gerekçesiyle Gazze’deki savaşı sürdürebilir. Aynı tahminlere göre bu durumda Hamas başsız ve merkezi liderlikten yoksun kalacak. Buna rağmen, Haddad ve diğer Hamas liderleri olsun ya da olmasın, İsrail bu zamanı, Hamas'ın en önemli kalesi olarak kabul edilen Gazze Şeridi'nin merkezi ve yönetim şehri olan Gazze kentinde daha fazla toprak işgal ederek askeri operasyonlarını tırmandırmak için kullanıyor. İsrail şu an Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 75'ini işgal ediyor.

ABD ve iki müttefik arasındaki zorlu denge

Doha saldırısı, bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri başka bir önemli müttefikinin başkentini vurması nedeniyle ABD'yi büyük bir utanca uğrattı. Tam olarak ne olduğu kesin olarak doğrulanmamış olsa da ABD yönetimi İsrail'in operasyonu başlatmasını engelleyemeyeceğini anladığında, ‘zararı sınırlamak’ ve iki kötülükten daha azını kabul etmek amacıyla, operasyonun başarısız olmasına yol açan bilgileri sızdırmış olması mantıklı görünüyor.

frgty
İsrail'in Katar'ın başkenti Doha’da Hamas liderlerine düzenlediği saldırı sonucunda hasar gören bir bina, 9 Eylül 2025 (Reuters)

Haklı öfkesini yasal ve siyasi bağlamlara yönlendirerek ve bölgesel ve uluslararası dayanışma oluşturarak saldırıya hızlı ve etkili bir yanıt geliştiren Katar ile dayanışma arasında bir denge kurmaya çalıştı. Bu tepkinin bazı sonuçları, ABD’nin İsrail’i doğrudan kınaması ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) İsrail'in saldırganlığını resmi olarak kınamasına ABD’nin destek vermesi şeklinde oldu. Bu da ABD’nin uluslararası forumlarda İsrail'i geleneksel olarak savunmasından nadiren vazgeçtiği bir durum olarak değerlendirildi. Ayrıca, İsrail’in kontrolü dışında, savaş sonrası Gazze için üzerinde anlaşmaya varılmış bir senaryo oluşturmak için artan bölgesel ve uluslararası baskıyı da güçlendirdi. Fakat bu tepkinin belki de en önemli sonucu, Katar'ın, ABD’nin İsrail tarafından Katar'a karşı benzer bir tutumu askeri olarak önleyeceğine dair garantiler vermesini sağlama çabalarıydı. Katar Emiri Temim bin Hamed Al Sani’nin ABD’ye yapacağı ziyarette bu garantileri ele alacağına dair beklentiler söz konusu. Burada Katar'ın ekonomik ağırlığı ve ABD ile yaptığı cömert ticaret anlaşmaları, Amerikan tarihinde daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde düşünen ve davranan ABD yönetimine baskı yapmada büyük bir rol oynuyor.

ABD yönetimi, İsrail'in operasyonu başlatmasını engelleyemeyeceğini anladığında, operasyonun başarısız olmasına yol açan bilgileri sızdırmış olması mantıklı görünüyor.

Öte yandan İsrail başarısız operasyonunun sonucunda diplomatik ve siyasi açıdan kayıplar yaşasa da, Netanyahu başbakan olarak siyasi hayatının uzamasını, kırılgan koalisyonunu sürdürmesini ve yolsuzluk suçlamalarıyla hapis cezası alma ihtimalini önlemesini sağlayacak bir kazanım elde etti. Netanyahu, Doha’daki barış sürecini ve bunun yanında Gazze’deki savaşın hızlı veya yakın bir zamanda sona ermesi ya da ABD ile Hamas arasında doğrudan iletişim kurulması olasılığını, geçici de olsa, etkili bir şekilde bozdu.

Örneğin, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun açıklamalarının açıklığı dikkati çekti. Rubio, bu hafta İsrail’e yaptığı ziyaret sırasında “Geleceğin ne getireceği hakkında konuşacağız ve onların (yani İsraillilerin) gelecek planlarını çok daha net bir şekilde anlayacağım” dedi. Rubio aynı ziyaret sırasında ABD'nin İsrail'in saldırısından memnun olmadığını belirtmiş olsa da ABD’nin Gazze’de tutulan İsrailli rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze'nin savaş sonrası Hamas'sız bir yönetime sahip olması için gerekli düzenlemeler de dahil olmak üzere savaşın sona erdirilmesi olan iki temel talebini içerdikleri sürece İsrail'in alternatiflerine açık görünüyor. Büyük olasılıkla, İsrail'in Rubio'ya ‘teklifi’, Hamas'ı savaşın sona ermesi anlaşmasının resmi bir tarafı haline getirecek herhangi bir ortaklık olmaksızın, tek taraflı olarak savaşın sona erdirilmesi olacaktır. Bu da İsrail ordusunun Gazze'yi tamamen işgal edene, Hamas ortadan kaldırılana ve rehineler kurtarılana kadar ilerlemeye devam edeceği anlamına geliyor. Bu galip ve mağlup senaryosu, Netanyahu’nun iktidarda kalmak için ihtiyaç duyduğu İsrail aşırı sağcı kanadının ruh haliyle uyumlu olsa da sahadaki gerçeklik farklı olabilir ve bu durum sağcı kanadın umutlarını boşa çıkarabilir.

Öte yandan Hamas yüksek bir uyumluluk gösterdi. İsrail’in Gazze Şeridi'nin tamamını işgal etmesi, yönetimin yükünden kurtulmak ve İsrail’i yoracak ve Hamas’ın meşruiyetini ve etkinliğini yenileyecek uzun vadeli bir gerilla savaşına geçmek için Hamas’a istediği fırsatı verebilir. Netanyahu, Rubio'yu bu senaryonun uygulanabilirliğine ikna etmeli, ancak bu senaryo gerçeklerden çok hayalperest düşüncelere dayanıyor.


Trump, İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekâtını savunuyor

Donald Trump, 16 Eylül 2025'te İngiltere ziyaretine çıkmadan önce basına konuştu (Reuters)
Donald Trump, 16 Eylül 2025'te İngiltere ziyaretine çıkmadan önce basına konuştu (Reuters)
TT

Trump, İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekâtını savunuyor

Donald Trump, 16 Eylül 2025'te İngiltere ziyaretine çıkmadan önce basına konuştu (Reuters)
Donald Trump, 16 Eylül 2025'te İngiltere ziyaretine çıkmadan önce basına konuştu (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekatını savunma amaçlı bir eylem olarak nitelendirerek, binden fazla noktaya yayılan saldırının şiddetine dikkat çekti. Hamas'a rehineleri insan kalkanı olarak kullanmaya kalkışmaması konusunda sert bir uyarıda bulunan Trump, bu taktiği sürdürmesi halinde korkunç sonuçlarla karşılaşacağı tehdidinde bulunarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu yaparlarsa, başları büyük belaya girecek.”

İngiltere ziyareti öncesi gazetecilere konuşan Trump, İsrail güçlerinin müdahale etmek istediklerini duyduğunu ve Hamas'ın 20 rehinemizi ve cesetlerini alıp cepheye koymayı planladığını söyledi.

ABD başkanının Gazze hakkındaki açıklamaları, Birleşmiş Milletler de dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlara yönelik eleştirilerle doluydu. İsrail'i Gazze'de soykırım yapmakla suçlayan bir BM raporuna atıfta bulunarak, “Bunu oyladılar... Ne olacağını göreceğiz. Oylamaya sunulacak” diyerek raporu reddetti. Trump, ABD'nin alacağı somut önlemler hakkında ayrıntılı bilgi vermedi, ancak kimsenin bu durumdan memnun olmadığını vurguladı.

Trump'ın açıklaması, İsrail'in Gazze'ye büyük bir kara harekatı başlattığı bir dönemde geldi. Trump, Beyaz Saray'da İngiltere'ye yapacağı  resmi ziyaret öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada bu sözleri sarf etti.

Bir İsrail askeri yetkilisi Salı günü, ordunun Gazze Şehri'ni kontrol altına almak için başlattığı saldırıda “ana” operasyona başladığını belirterek, kara kuvvetlerinin şehrin derinliklerine doğru ilerlediğini ilerlediğini kaydetti.

Ordunun Hamas'ı yenmek için gerekli olduğu sürece operasyonlara devam etmeye hazır olduğunu da ekleyen yetkili, hareketin militanlarının sayısının “2 bin ila 3 bin  arasında” olduğunu tahmin ettiğini belirtti.

İsrail, Gazze'de askeri operasyona hazırlık olarak geçen ay Gazze Şehri sakinlerini tahliye etmeye çağırdı, ancak çoğu kişi Gazze'nin güneyindeki aşırı kalabalık ve yüksek ulaşım maliyetleri nedeniyle tahliye edemediklerini söyledi.

Pazartesi günü erken saatlerde, tahmini 300 bin  Gazze sakini Gazze Şehrinden güneye kaçmış, ancak yaklaşık 700 bin kişi şehirde kalmıştı.