Moskova, Washington'u Suriye'de terör sponsorluğu yapmakla suçladı

Şam’ın güneyinde tahrip edilen Filistinli mültecilerin yaşadığı Yermuk Kampı’nda yürüyen iki kadın (AFP)
Şam’ın güneyinde tahrip edilen Filistinli mültecilerin yaşadığı Yermuk Kampı’nda yürüyen iki kadın (AFP)
TT

Moskova, Washington'u Suriye'de terör sponsorluğu yapmakla suçladı

Şam’ın güneyinde tahrip edilen Filistinli mültecilerin yaşadığı Yermuk Kampı’nda yürüyen iki kadın (AFP)
Şam’ın güneyinde tahrip edilen Filistinli mültecilerin yaşadığı Yermuk Kampı’nda yürüyen iki kadın (AFP)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye’deki varlığına gerekçe oluşturmak için ülkedeki terör örgütlerinin ortaya çıkışının arkasında “doğrudan” olmakla suçladığı Washington’a sert sözlerle yüklendi. Lavrov, önceki akşam Iraklı mevkidaşı Fuad Hüseyin ile yaptığı görüşmeler sırasında, “ABD, terörle mücadele bahanesiyle askeri varlığını haklı çıkarmak için Suriye'de ve bölgedeki bazı ülkelerde terör tehditlerinin ortaya çıkmasından doğrudan sorumludur” dedi.
Rusya’nın, Suriye ve diğer ülkelerdeki ABD askeri varlığına ilişkin değerlendirmelerinde bu ülkelerin hükümetlerinin pozisyonlarından hareket ettiğini belirten Lavrov, “Washington’un Şam hükümetinin onayı olmadan Suriye’ye asker gönderme kararı uluslararası hukukun kaba bir ihlalini temsil etti” dedi.
Lavrov, “Amerikalıların büyük ölçüde kendilerinin yarattığı bir terör tehdidiyle savaştıklarını belirtmek isterim. Bu değerlendirme Suriye, Irak ve Afganistan’a uymaktadır” diye konuştu.
ABD ve müttefiklerinin müdahalesinin Suriye veya Irak’ta koşulları iyileştirmediğini bilakis bu ülkelerdeki vatandaşlar ile mevcut hükümetlerin aşmak için büyük çaba vermek zorunda olduğu sorunlara yol açtığını söyleyen Lavrov, “ABD yönetiminin gelecekte yurtdışında bu tür maceralardan, özellikle de bölgenin tamamı için ciddi tehditler oluşturan maceralardan kaçınması son derece önemli” değerlendirmesinde bulundu.
Rusya’nın, Suriye’de faaliyet gösteren teröristler için özel mahkemeler kurma fikrini reddettiğini dile getiren Lavrov, Batı’nın, DEAŞ unsurları da dahil Suriye, Irak ve diğer ülkelerde düşmanca eylemlere katılan terörist militanların yargılanması meselesinde yasal anlaşmazlığa neden olmaktan kaçınması gerektiğini ifade etti. Lavrov, “Onların (teröristlerin) birçoğu tutuklandı. Ya Suriye'ye geldikleri ülkelerde ya da terör suçlarını işledikleri ülkede yargılanmaları gerektiği varsayımından hareket ediyoruz. Diğer her türlü seçenek yasa dışı olacaktır. Eğer onlar senin vatandaşınsa ister teröristleri kendi başına yargıla isterse suç işledikleri topraklardaki devlete onları yargılaması için çağrıda bulun, biz, tüm mevkidaşlarımızı, özellikle de batılı mevkidaşlarımızı yasal anlaşmazlık yaratmamaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Moskova, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Suriye’deki terör suçlarına ilişkin özel bir uluslararası mahkeme kurulmasının önünü açan herhangi bir karar taslağının geçmesine izin vermeyeceğini daha önce birçok kez dile getirmişti.

Rusya’dan Pompeo’nun Golan Tepeleri ziyaretine sert tepki
Rusya'nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Vasiliy Nebenzya ise ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Golan Tepeleri’ni ziyaretini sert bir dille eleştirdi. Suriye’nin güneyindeki durumun görüşüldüğü BMGK toplantısında konuşan Nebenzya, Moskova’nın, Pompeo’nun Suriye’nin işgal edilmiş Golan Tepeleri’ni ziyaret etmesini provokatif bir eylem olarak gördüğünü söyledi. Nebenzya, konuşmasında,“Sürekli olarak Suriye'nin birliğinin korunmasını, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini savunuyoruz. Ülkeyi bölme ve çatışmaları uzatma planlarından vazgeçilmesi çağrısında bulunuyoruz. Bu (tutum) ülkenin hem doğusu, hem batısı, hem de ABD'nin üst düzey bir yetkilisinin ziyaretini provokasyon olarak gördüğümüz işgal altındaki Golan Tepeleri için de geçerlidir. Amerikalıların yasadışı olarak bulunduğu Suriye topraklarında şu anki hareketlilik Moskova için büyük endişe kaynağıdır. Dış işgalin kışkırttığı ayrılıkçı eğilimlerin teşvik edilmesinin ve Suriye'deki çeşitli mezhepler arasındaki tarihsel bağları koparma çabalarının yanı sıra, ülkenin toprak bütünlüğünü yeniden tesisine yönelik çabalara açıkça engelleme var” dedi.
Nebenzya, Moskova’nın, Suriye'nin bazı bölgelerinde militanların hapishanelerden salıverilip Şam'ın kontrolündeki bölgelere gönderildiklerine dair raporlara ve yabancı vatandaşların yargılanmasının planlandığı mahkeme süreçlerinden bahseden haberlere ek olarak, petrol kuyularını yağmalama, çevreyi kirletme ve halka baskı uygulanmasına karşı endişe duyduğunu belirtti.
Nebenzya, açıklamasının devamında, Moskova’nın, Batılı yetkililerin militanlara ateşkes imzalama çağrısında bulunarak onları koruma çabalarına rağmen terörle mücadeledeki faaliyetlerini sürdüreceğini kaydetti.
Rusya’nın resmi haber ajansı Ria Novosti’ye konuşan bir Rus diplomat, Moskova’nın teröristlerin yeniden isimlendirilmesine isin vermeyeceğini belirtti. Rus diplomat, bazı Batılı ülkelerin, Suriye’deki meşru hükümeti güç kullanarak düşürmeyi destekleyenlere ait medya kampanyalarına sağladığı geniş kapsamlı fonlarla ilgili verilerin artık kesinlik kazandığını ve teyit edildiğini ifade etti.

İsrail’den BMGK’ya İran şikayeti
Öte yandan, İsrail’in önceki gün BMGK’ya “İran’ın Suriye’nin güneyinde mevzilenme girişimlerine” ilişkin sunduğu şikayet hakkında Rusya’dan herhangi bir açıklamanın yapılmaması dikkat çekti.
İsrail BM Daimi Temsilcisi Gilad Erdan, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e ve halihazırda BMGK'nin Kasım ayı dönem başkanı Saint Vincent ve Grenadinler Devleti’nin BM Temsilcisi Rhonda Kıng’e mektup verdi.
İsrailli Temsilci, mektubunda, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) arkasında olmakla suçladığı olayların, Suriye ve İsrail’in 1974’te imzaladığı Geri Çekilme Anlaşması’nın ‘açık ve tehlikeli bir ihlali’ olduğunu dile getirdi. Bu olayların bölgede gerilimi tırmandırabileceğine ve yalnızca sivillere değil bölgedeki BM kadroları için de tehdit oluşturabileceği uyarısında bulunan Erdan, “Suriye rejimi, İran ve vekillerine, Suriye’deki askeri varlığını güçlendirme ve bölgedeki istikrarı destekleme çabalarını engellemeleri için askeri altyapı ve tesisler de dahil olmak üzere topraklarını istismar etmelerine izin vermeye devam ediyor” ifadesini kullandı.
Erdan, İsrail’in, BM Barış Gücü’nden (UNDOF) bu olayları detaylı bir şekilde araştırmasını ve araştırma sonucuyla ilgili hazırlayacağı raporu BMGK üyelerine sunmasını beklediğini söyledi.
İsrail’in son dönemde İran’a bağlı güçlerin konuşlandığını söylediği Suriye’deki mevzilere yönelik füze saldırıları hakkında Moskova’dan herhangi bir yorum yapılmaması ise dikkat çekiyor.



Trablus'taki çatışmalar, Dibeybe'nin Libya'daki nüfuzunun arttığını gösteriyor

Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)
Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)
TT

Trablus'taki çatışmalar, Dibeybe'nin Libya'daki nüfuzunun arttığını gösteriyor

Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)
Libya güvenlik güçleri, Trablus'un Ebu Selim bölgesinde gece boyunca yaşanan çatışmaların ardından geri alınan bir polis karakolunu koruyor (AFP)

 

Trablus'ta gece saatlerinde rakip silahlı gruplar arasında çıkan şiddetli çatışmalarda en az altı kişi ve güçlü bir silahlı grubun lideri öldürüldü. Çatışmalar dün salı günü şafak vakti “istikrarın yeniden sağlandığının” duyurulmasıyla sona erdi.

Acil Durum ve Tıp Merkezi salı günü yaptığı açıklamada, “Güney Trablus'taki yoğun nüfuslu Ebu Selim bölgesi civarındaki çatışmaların yaşandığı yerden altı kişinin cesedinin çıkarıldığını” söyledi.

Pazartesi günü başlayan ve saatlerce süren, makineli tüfekler ve roketatarlar da dahil olmak üzere ağır silahların kullanıldığı çatışmalarda başka olası can kayıpları ve yaralanmalar bildirilmedi.

Yerel medya araçları Ganiva lakaplı Abdulgani el-Kikli’nin öldürüldüğünü bildirdi. İstikrarı Destekleme Birimi Başkanı olan Kikli, 2011'den bu yana Trablus'un önemli bölgelerini kontrol eden en önemli silahlı grupların kilit liderlerinden biri.

Muhammed el-Menfi başkanlığındaki Başkanlık Konseyi'ne bağlı gibi görünen İstikrarı Destekleme Birimi, İçişleri ve Savunma Bakanlıkları tarafından güvenliğinin sağlanması gereken devlet kurumları ve hayati öneme sahip tesisler üzerinde kontrolünü zorla dayatan en önemli silahlı gruplardan biri.

AFP'nin doğruluğundan emin olamadığı görüntüler, Kikli'nin yerde yattığını ve yakın mesafeden vurulduğu gösteriyor.

Analist Celal Harşavi, Ganiva'nın yeğeninin, “Trablus'taki silahlı grupların en güçlü ve etkili liderlerinden biri” olan adamın pusuya düşürüldüğünü söylediğini aktardı.

Harşavi, “Kikli’nin bankalar, telekomünikasyon, idareler ve hatta üst düzey diplomatik görevler gibi kilit pozisyonlara kendisine sadık kişileri atayabildiğini” açıkladı.

Salı günü okullar ve Trablus Üniversitesi güvenlik önlemleri kapsamında ikinci bir duyuruya kadar eğitime ara verdiler. Daha sonra Üniversite çarşamba gününden itibaren eğitime yeniden başladığını duyurdu. İçişleri Bakanlığı, “Vatandaşlar ile memurlara işlerine dönme” çağrısı yaparak, durumun “güvenli ve istikrarlı” olduğunu vurguladı.

Pazartesi akşamı uçaklar Trablus Havalimanı'ndan başkentin 200 kilometre doğusunda bulunan Misrata'daki güvenli bir yere nakledildi ve çok sayıda uçuş bu şehre yönlendirildi. Daha sonra havalimanına uçuşlar yeniden başlatıldı ve Mitiga Uluslararası Havalimanı hava sahası da açıldı.

Nüfuz haritasındaki değişim

Pazartesi akşamı Libya'nın başkentinde güçlü bir silahlı grubun liderinin öldürülmesi, saatlerce süren şiddetli çatışmalara ve grubunun kalesinden çıkarılmasına yol açtı. Bu durum, Trablus hükümetiyle ittifak halindeki silahlı grupların nüfuzunun güçlenmesiyle sonuçlanabilir.

Yıllardır Trablus'un geniş bir bölümünü kontrol eden Kikli'nin öldürülmesi, bundan daha geniş bir bölgenin istikrarı açısından da sonuçlar doğurabilir.

Libya önemli bir enerji ihracatçısı olup uzun süredir rakip doğulu ve batılı silahlı gruplar arasında bölünmüş durumda. Akdeniz'i geçerek Avrupa'ya ulaşmak isteyen göçmenler için bir hareket noktası ve bölgedeki rakip güçlerin mücadele alanı konumunda. Libya çatışması Rusya, Türkiye, Mısır ve BAE'yi de kendine çekti.

Kikli'nin öldürülmesinin ardından Ulusal Birlik Hükümeti, Başbakan Abdulhamid Dibeybe'nin düzensiz silahlı gruplar olarak adlandırdığı gruplara karşı güvenlik operasyonunun tamamlandığını duyurdu. Kikli'ye bağlı militanlar cezaevlerini yönettiler ve bakanlıklarda, devletin mali kuruluşlarında görevler üstlendiler.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden Tarık Megerisi, “Ganiva, Trablus'un fiilen kralıydı. Takipçilerinin bir kısmı İç Güvenliği kontrol ederken, diğer bir kısmı da Merkez Bankası'ndan yapılan nakit transferlerinin dağıtımını kontrol ediyorlardı. Ayrıca birçok kamu şirketi ve bakanlık da kontrolleri altındaydı” dedi.

Trablus'ta otoritenin güçlenmesi, son yıllardaki kendisini zorla görevden alma girişimlerinin ardından Türkiye'nin müttefiki ve Ulusal Birlik Hükümeti'nin Başkanı Dibeybe’yi de güçlendirecek. Aynı zamanda Doğu Libya'daki silahlı gruplarla kapsamlı çatışmadaki pozisyonunu destekleyecek.

Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti'ne bağlı silahlı gruplar, Kikli başkanlığındaki İstikrarı Destekleme Birimi'nin uzun süredir elinde tuttuğu bölgeleri ve üsleri hızla ele geçirdi. Ele geçirilen bölgeler arasında örgütün kalesi olan Ebu Selim bölgesi de yer alıyordu.

Kikli'nin devrilmesiyle birlikte Savunma Bakanlığı'na bağlı ve Dibeybe ile müttefik grupların, özellikle de Mahmud Hamza komutasındaki 444. Tugay ile 111. Tugay ve Misrata'dan gelen Ortak Harekât Gücü’nün daha büyük bir rol üstlenmesi mümkün.

Dibeybe'nin müttefiklerinin birleşmesi, Batı Libya'nın, komutan Halife Hafter'in on yıl önce rakiplerini tasfiye ederek ve diğer grupları kendi kontrolüne girmeye zorlayarak iktidarı ele geçirdiği Doğu Libya’ya benzemesine yol açabilir.

Atlantik Konseyi araştırmacılarından İmadeddin Badi, “Bu, Trablus'ta daha önce görülmemiş düzeyde bir saha kontrolünün önünü açıyor ve silahlı grupların sayısının azaltılmasını sağlıyor” dedi.

Libya, Muammer Kaddafi rejiminin 2011 yılında devrilmesinden bu yana bölünmelerle boğuşuyor. Ülke iki hükümet tarafından yönetiliyor: Biri uluslararası toplum tarafından tanınan ve Abdulhamid Dibeybe başkanlığındaki Trablus'taki hükümet, diğeri ise doğuda Usame Hamad’ın başkanlık ettiği ve Meclis ile Mareşal Halife Hafter tarafından desteklenen hükümet.