TSK Kazımi ziyaretinin ardından Kuzey Irak’ta PKK’yı hedef aldı

Fotoğraf (Arşiv_İHA)
Fotoğraf (Arşiv_İHA)
TT

TSK Kazımi ziyaretinin ardından Kuzey Irak’ta PKK’yı hedef aldı

Fotoğraf (Arşiv_İHA)
Fotoğraf (Arşiv_İHA)

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin Ankara ziyaretinden iki gün sonra, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Irak’ın kuzeyinde başlatılan operasyon kapsamında PKK ile bağlantılı olduğu bildirilen 8 nokta hedef alındı.
TSK, Avaşin bölgesinde 3 PKK’lının öldürüldüğünü açıklarken, Türkiye’ye ait savaş uçakları Zaho ilçesine bağlı Derkar ve Bativa nahiyesinde bulunan 8 köyün kırsalını hedef aldı.
TSK’nın Haziran ayı ortasında Kuzey Irak’ta Pençe-Kartal Operasyonu başlatması Bağdat’ın tepkisi çekmişti.
Irak Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Fatih Yıldız’ı çağırarak, Ankara’nın operasyon kapsamında gerçekleştirdiği bombardıman nedeniyle protesto notası vermişti.
PKK tehditlerini durdurmak amacıyla tekrarlanan askeri operasyonlara ek olarak, Kuzey Irak’taki Türk askeri varlığı, Bağdat ile Ankara arasında bir gerilim kaynağı olmuştu.
Ancak Irak Başbakanı Kazımi’nin, geçtiğimiz Perşembe günü Ankara’ya yaptığı ziyarette, “Irak’ın, toprakları üzerinden Türkiye milli güvenliğini tehdit eden hiçbir oluşuma ve yapıya müsamaha göstermesi mümkün değildir” ifadelerini kullanması, Türk kuvvetlerinin Irak içindeki operasyonlarına devam etmeleri için yeşil ışık olarak görüldü.
Kazımi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara’da yaptığı görüşmede, başta güvenlik işbirliği, terörle mücadele, su sorunu ve iki ülke arasındaki ticaret hacmini 20 milyar dolara çıkarmak gibi bir takım önemli konu ele alındı.
Aynı bağlamda, Irak’ın Ankara Büyükelçisi Hasan el-Cenabi, Kazımi ve beraberindeki heyetin Türkiye ziyaretinde, iki ülke arasında 2009 yılında varılan karşılıklı vizelerin kaldırılmasına ilişkin anlaşmaya geri dönülmesi konusunda mutabık kalındığını bildirdi.
Cenabi, Facebook üzerinden yaptığı açıklamada, geçen Mayıs ayından bu yana, giriş vizesi almanın zor, pahalı ve kafa karıştırıcı hale geldiğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı;
“Geçtiğimiz dönemde vatandaşlarımızın bu zorluklardan konsolosluk istişareleriyle kurtarılması için çalıştık. İki ülke dışişleri bakanlarının Çarşamba günü Ankara’da yaptığı toplantıda konu gündem maddesi oldu. Ardından Başbakan Mustafa Kazımi ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Perşembe günü anlaştı. Konu basın toplantısında duyuruldu. Şahsen, bunun her iki taraftan yatırımcılar ve işçilerin yanı sıra turist, tedavi, çalışma veya çeşitli acil durumlar için kısa ziyaretler de dahil, öncelikle Irak vatandaşları için önemli bir başarı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin yılda ortalama bir milyon üç yüz Iraklı ziyaretçi aldığını, Irak’ta Iraklı ortaklarla çalışan 750’den fazla Türk firmasının olduğunu, ticaret hacminin 16 milyar doları aştığını ve Türk okullarında on binlerce Iraklı öğrencimizin olduğunu bilirsek, bu başarının büyüklüğünü hayal edilebiliriz. Türkiye, Iraklılar için komşu ve diğer ülkelere göre en çekici yerdir. Bunların tümü, havalimanlarında giriş vizesi almak için 2009 anlaşmasına geri dönme kararından olumlu etkilenecek.”



21'inci yüzyılda sınırlı savaş ve kapsamlı savaş

İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)
İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)
TT

21'inci yüzyılda sınırlı savaş ve kapsamlı savaş

İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)
İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)

Bazı uzmanlar ister sınırlı ister kapsamlı (topyekun) olsun, savaşların biçim ve türlerinin uluslararası sistemin şekli, yapısı (çok taraflı, iki taraflı veya hatta tek taraflı) ve güç dengesiyle doğrudan ilişkili olduğuna inanırken bunun yanında savaşta, askeri stratejilerin oluşturulmasında teknolojinin rolü göz ardı edilemez.

Telgraf ve demiryolu ağları 20’nci yüzyılda savaşların yapılış şeklini değiştirmedi mi? Evet, elbette değiştirdi. Demiryolları, Birinci Dünya Savaşı'nda milyonlarca askerin cepheye taşınmasına yardımcı olsa da aynı zamanda savaşın 10 milyon asker ve 7 milyon sivilin hayatına mal olan dört buçuk yıllık bir insanlık eziyetine dönüşmesine de doğrudan katkıda bulundu.

21’nci yüzyıl, bir güç çarpanı haline gelen teknolojinin yatay ve dikey olarak yayılmasıyla öne çıkıyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında makineli tüfekler, kurbanların yüzde 20 ila 40'ının ölümüne katkıda bulundu. Peki yapay zekanın savaşlardaki rolü, özellikle de etkisi nükleer düzeye ulaşırsa ne olacak hiç düşündünüz mü? İçinde bulunduğumuz yüzyılda belki de en tehlikeli olan durum, savaşmanın maliyetinin herhangi bir devlet dışı aktörün (non state actor) savaşabileceği bir seviyeye düşmüş olmasıdır.

Soğuk Savaş sırasında, nükleer silahlar büyük güçler arasında dünya sahnesinde önemli bir caydırıcı unsur oluşturuyordu. Her zaman karşılıklı yıkım korkusu (MAD) vardı. Bundan dolayı söz konusu güçler vekalet savaşlarına (by proxy) başvurdular. Bu nedenle Soğuk Savaş döneminde sadece sınırlı (limited) savaşlar yaşandı. Sınırlı savaştan bahsederken, bu savaşın hedefleri, kullanılan araçlar ve dolaylı olarak bu savaşın süresi kastediliyor. 1950 yılındaki Kore Savaşı, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra, küresel düzeyde gerçek anlamda kapsamlı bir savaş olan ilk sınırlı savaştı.

fghyu
Geçtiğimiz haziran ayında 12 gün süren İran-İsrail savaşı sırasında ABD tarafından bombalanan Fordo Nükleer Tesisi’nin çevresinin uydu görüntüsü (Reuters)

Yazar Andrew Davidson, Soğuk Savaş sırasında süper güçlerin olası savaşlar için çeşitli senaryolar hazırladığını söylüyor. Ancak insanlığın şansına, bu savaşlar gerçekleşmedi. Zira bu senaryoların güç ölçütü, hassasiyet değil, büyüklüğe dayanıyordu. Başka bir deyişle, ölçünün temelinde büyük güçlerin sahip olduğu uçak, tank, denizaltı ve diğer askeri araçların sayısı yer alıyordu. Nükleer silahlar, geleneksel silahların en büyük koruyucusu konumundaydı.

Sınırlı savaş ile kapsamlı savaş

İsrail'in İran'a karşı başlattığı Yükselen Aslan Operasyonu, süresi (sadece 12 gün sürdü), kullanılan araçlar ve hatta hedefler açısından sınırlı bir savaş olarak nitelendirilebilir. İsrail, bu savaşta elindeki en iyi silahları kullandı, ancak sahip olduğu tüm silahları (örneğin nükleer silahlar) kullanmadı. İran ise sahip olduğu en iyi füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) karşılık verdi. Öte yandan İsrail, Gazze Şeridi'nde Arap-İsrail çatışmasının tarihindeki en uzun savaşı sürdürüyor. Savaş 21 aydır devam ediyor. İsrail bu savaşta ise sahip olduğu en iyi silahları her boyutta kullandı. Peki bu savaş kapsamlı mı yoksa sınırlı mı olarak sınıflandırılabilir? Eğer savaşlar havadan sonuçlanmıyorsa, İsrail ordusunun bu savaşı sonuçlandıramamasını nasıl açıklayabiliriz? Oysa İsrail ordusu şimdiye kadar kara, hava ve deniz kuvvetlerini kullandı. Ayrıca siber savaş yönetimini ve dolayısıyla yapay zekayı da kullandı.

Birçok uzmana göre bu sorunun cevabı şu şekilde olabilir:

21’inci yüzyılda savaşın özellikleri değişti ve bu durum, birçok ülkenin, özellikle de büyük ve güçlü ülkelerin askeri doktrinlerinde bir dönüşüme (doctrinal shift) yol açacak.

Öte yandan asimetrik savaş, 21’inci yüzyılda büyük güçler için en büyük ve en tehlikeli zorluk olarak öne çıkıyor.

Teknoloji, özellikle İHA’lar, coğrafi derinliği değersizleştirirken siber savaş ve elektronik savaş lehine büyüklük ve kitle değerini de ortadan kaldırdı.

tyu7ı8
Tayvan’ın başkenti Taipei'deki bir Patriot bataryası... Tayvan, ABD ile Çin arasında bir çatışmaya neden olabilir (EPA)

ABD’li komutan Douglas MacArthur, “Asya'da asla kara savaşı yapılmamalı” diye meşhur bir sözü vardır. Peki, özellikle Washington'ın Pekin'in önümüzdeki yıllarda Tayvan'ı kontrol altına almaya çalışacağından endişe duyduğu bir ortamda, ABD-Çin çatışması nasıl olacak? Bu çatışma nasıl gerçekleşecek, askeri mi olacak? Nerede yapılacak? Kapsamlı mı, sınırlı mı, yoksa vekiller aracılığıyla mı olacak?

Bugün bu sorular, uzmanların Çin ve ABD arasında bir savaşın kaçınılmaz olduğunu teyit etmesiyle birlikte güçlü bir şekilde gündemde yer tutuyorlar. ABD’li düşünür Graham Allison, görüşünü ‘Tukidides tuzağı’ olarak bilinen teoriye dayandırarak, dünya düzenine hakim olan güç (ABD) ile bu hegemonyayı tehdit eden yükselen güç (Çin) arasında çatışmanın kaçınılmaz olduğunu savunuyor.

Bu analizŞarku'l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı