Çin modeli ve küreselleşme: Çin ile Batı arasındaki ‘Soğuk Savaş’ için alternatif terim nedir?

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping (Reuters)
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping (Reuters)
TT

Çin modeli ve küreselleşme: Çin ile Batı arasındaki ‘Soğuk Savaş’ için alternatif terim nedir?

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping (Reuters)
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping (Reuters)

Eski Lübnan Kültür Bakanı, Birleşmiş Milletler'in Eski Libya Temsilcisi ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Gassan Selame Şarku'l Avsat’a verdiği özel röportajda uluslararası gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Çin Devlet Başkanı, 2050 yılından önce askeri alanda dünyanın bir numaralı ülkesi olmayı istediğini söylediğinde birçok ülkenin endişeye kapıldığını çünkü Çin'in boş sloganlar atmayan bir ülke olduğunu biliyorlar değerlendirmesinde bulunan Selame, “Bugün Çin’le hem jeopolitik hem de ticari bir sorun olduğu fark edilir oldu. Bu nedenle, Çin ile Batı arasındakini ‘Soğuk Savaş’ ifadesi ile nitelemek doğru değil” dedi.
İşte Birleşmiş Milletler'in Eski Libya Temsilcisi Gassan Selame’nin  Şarku'l Avsat’a verdiği röportajın ilgili kısmı:

-Peki ya büyük resme bakacak olursak, Çin sorunu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çin'in yükselişinin masada olduğuna ve salgının gelip konuyu hızlandırdığına inananlar var. Bu bir. İkincisi, salgın, özellikle de Çin’in, salgın hastalıklarla baş etmenin en iyi yolu olarak kendi yöntemini tanıtmaya çalıştığı göz önünde bulundurulduğunda demokratik sistemlerin etkinliği hakkında sorulara neden oldu.
İki nokta çok önemli. Çin meselesi bir süredir ortada, bu yüzden sakince gündeme getirilmeli. Çin, 30 yıl önce baş döndürücü bir hızla dönüşmeye başlayan bir ülke. Otuz yılda yüz milyonlarca Çinliyi yoksulluk sınırının üstüne çıkarıp, büyük bir pazara dönüştü. Bu pazar, dünya fabrikası için en önemlisi haline geldi. Bu, sanki Çin ve onunla ilişki içinde bulunan ülkeler, masada olmadığı için jeopolitik faktörleri bir kenara koymuş gibi oluyordu. Beş veya altı yıl önce Çin, askeri harcamalarına ilgi göstermeye başladı. Bazıları, Çin’in 19’uncu yüzyılın başında dev bir ekonomi olduğu için ekonomik olarak toparlandığını söylemeye başladı. Olan, Çin’in dünya statüsüne geri dönüşüydü. Bu ilk de değil.  Hızlı bir şekilde gerçekleşen Çin dönüşü jeopolitik meseleyi parantez içine aldı. Yıllardır bazı gözlemciler şu soruyu sormaya başladı: Çin’in askeri harcamalarına dikkat ediyor musunuz? İlk uçak gemisini ürettiğini fark ettiniz mi? Hızla askeri üslere dönüşebilecek yapay adalar inşa etmeye başladı. Ben de şunu ekliyorum: Çin ile Hindistan arasında onlarca yıldır ilk kez bir savaş meydana geldiğinin farkına vardınız mı? Ayrıca Çin'in ilk kez Hong Kong'da demir yumruk ve demokratik çatışmalarla hareket ettiğini fark ettiniz mi?

-Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, askeri boyutun önceliğinden bahsetti…
Çin Devlet Başkanı, 2050 yılından önce askeri alanda dünyanın bir numaralı ülkesi olmayı istediğini söylediğinde, birçok ülke endişeye kapılıyor. Çünkü Çin'in boş sloganlar atmayan bir ülke olduğunu biliyorlar. Japonya askeri bütçesini artırıyor ve en son çıkan F-35 modellerinden 150 tane satın alıyor. Hindistan, sınırdaki hazırbulunuşluğunu ikiye katladı. ABD güçlerinin Asya üslerinden çekilmesi yönündeki talepler azaldı. Çin’in jeopolitik yükselişi ile başa çıkma konusu salgından önce masaya konulmuştu. Pandemi, Başkan Donald Trump'ın ‘Çin salgını’ hakkındaki konuşmalarına demagojik argümanlar verdi. Bunu tam da Amerika'nın Çin ile çok önemli ticaret müzakerelerine girdiği bir zamanda kullandı. Çünkü iki farklı şey var: Birincisi, Batı’nın bir dönem kendisine fayda sağlayan küreselleşme hareketinin diğer ülkelere Batı'dan daha faydalı olmaya başladığı duygusu. Bu nedenle Batı ülkelerinde yeni akımlar türemeye başladı. Hiç kimse de bunları sunmaya cesaret edemedi. Başkan Trump, geldi ve küreselleşmeden kendilerinden fazla yararlandığı için Çin ile ticari ilişkileri yeniden gözden geçirmek istediğini söyledi. Batı’nın küreselleşmeye bakışında ilk kez gözlenen bir değişim söz konusu. Pandemiden önceki yıllarda çok olumludan, olumsuza doğru bir değişim gerçekleşti. Pandemi geldi ve Çin tıbbi ekipman gönderme ve Wuhan’a tedavi sunmada öncü hale geldi. Bu durum, küreselleşmenin Çin’in küresel sistemdeki imajı ve gücünü Batı’nın artık yapamayacağı bir şekilde güçlendirmesine olanak sağladığını bir kez daha kanıtlamış oldu. Batı ki, ABD’nin küresel ekonomideki payının, İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra 1945 yılında yüzde 45 iken bugün yüzde 17’ye düştüğüne inanıyor. Demografik olarak, beyaz erkeklerin oranı yirminci yüzyılın başında yaklaşık yüzde 30 iken bugün yüzde 17'nin altına düştü. Dolayısıyla, küreselleşmenin Batılı şirketlerin üretimi, Çin ve Asya'ya taşıyarak üretim maliyetlerini düşürmelerine olanak sağladığı düşüncesi söz konusu. Şirketler canlandı. Batı ürünleri için yeni bir Pazar açtı. Bu, Çin pazarıydı. Ancak küreselleşmenin, Batı'nın küreselleşmeden elde ettiği faydalardan daha fazlası olmaya başlayan bir bedeli var.

-Sonra pandemi geldi ve neyi ortaya çıkardı?
Pandemi, yeni bir kavram oluşturdu; sağlıklı egemenlik kavramı. Gelişmiş ülkelerin, küreselleşme mantığı ve maliyetlerin düşürülmesi nedeniyle kendi ilaçlarının üretiminden vazgeçmeye başladıklarını keşfetmeleri anlamına geliyor. Koronavirüse karşı üretilen ilk 12 aşıdan beşi Çin menşeiliydi. Bu, büyük bir başarıdır. Birçok ülkenin, düşük fiyatları göz önünde bulundurulduğunda Çin aşılarına güvenmesiyle bu başarı artış gösterecek. Örneğin Fransa, ülkede maske üretimi yapılmadığını ve ‘Panadol’ isimli hapların Hindistan’dan ithal edildiğini fark etti. Bu durum, salgından sonra değişecek. Çünkü ülkeler küreselleşme gerçeklerini ve onları etkileyen güvenlik açığını gözden geçirecekler.

-Çin’e yeni bir bakış
Askeri kanat gelişiyor. Burada jeopolitik bir mesele var. Batı’da entelektüel tembellik söz konusu. Rusya ile jeopolitik ve askeri bir sorunumuz var. Çin ile ise ticaret. Bugün Çin’le hem jeopolitik hem de ticari bir sorun olduğu fark edilir oldu. Bu nedenle, Çin ile Batı arasındakini ‘Soğuk Savaş’ ifadesi ile nitelemek doğru değil.

-Neden?
Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki ‘Soğuk Savaş’ askeri, kültürel ve ekonomik üretim gibi her konuda kendi kendine yeterliliğe dayanıyordu. Amerika ve Sovyetler Birliği arasındaki ticaret yılda yaklaşık 50 milyon dolardı. Şimdi Çin denen devletle jeopolitik bir sorun söz konusu. Ancak endüstriyel ve ticari bir uyum var. Dev bir ticari alışveriş söz konusu. Bu, bugün Çin ile Batı arasındaki ilişkilerdeki temel fark da budur. ‘Soğuk Savaş’ döneminde Batı ile Doğu bloğu arasındaki ilişkiler birbirine sırt çevirmeye dayalıydı. O dönemde alışveriş yoktu. Ancak şimdi ise alışveriş oldukça büyük ve çok yönlü. ABD’deki üniversitelerde yüz binlerce Çinli öğrenci var. Çin ile iletişim kesilirse ölecek Batılı şirketler var.

-Çin ile Batı arasındaki ‘Soğuk Savaş’ için alternatif terim nedir?
Soğuk Savaş değil. Yavaş yavaş, her iki tarafta da birbirine karışmaması ve kanlı bir çatışmaya dönüşmesin diye her şeyi birbirinden ayırmak için günlük bakım gerektiren gergin bir ilişkiye dönüşüyor.

-Bu nasıl oluyor?
Ortada adı pandemi olan bir sorun var. Çin’de başladı. Çin tarafından tedavi edilip aşılar üretildi. Bu konuyu ticari ilişkiden, yuan'ın döviz kurundan, Çin'in Çin Denizi'ndeki askeri davranışından, Hindistan veya Hong Kong ile olan ilişkilerden ayrı tutulmalıdır. Çin ile ilişkiler karmaşık. Hepsinin bir araya gelmesi felakete neden olur. Bu nedenle, iyileşme yolunda adımlar atılırsa bir sonraki aşamada kesinlikle izlenen yollar arasında bir tür ayrılığa tanık olacaktır. İzlenen yolların birleştirilmesi yüksek bir gerilim düzeyine neden olacak. İzlenen yollar ayrı olursa, Çin, bu yolların her biri için ayrı ayrı Batı ile pazarlık yapabilir. Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'ın Sovyetler Birliği ile yaptığı gibi yolları birleştirmek, Çin meselesinde nahoş ve yararsızdır.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ



Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı İran'a yönelik "sıkı denetim" istiyor

Grossi, Viyana'daki Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı merkezinde gazetecilere konuşuyor (AP)
Grossi, Viyana'daki Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı merkezinde gazetecilere konuşuyor (AP)
TT

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı İran'a yönelik "sıkı denetim" istiyor

Grossi, Viyana'daki Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı merkezinde gazetecilere konuşuyor (AP)
Grossi, Viyana'daki Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı merkezinde gazetecilere konuşuyor (AP)

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi, Tahran ile Washington arasında yapılacak görüşmelerden çıkabilecek herhangi bir anlaşma kapsamında, İran'ın hızlanan nükleer programına “sıkı denetim” uygulanmasını şart koştu.

Grossi, görüşmelerin devam etmesini “iyi bir işaret” olarak nitelendirdi, ancak bunların fiili bir anlaşmaya varıp varmayacağı konusunda kesin bir açıklama yapmaktan kaçındı. İran'ın uranyum zenginleştirme düzeyleri konusunda iki taraf arasında devam eden anlaşmazlık konusunda her iki tarafa da önerilerde bulunduğunu belirten Grossi, “bu uçurumu kapatmanın imkânsız olmadığını” vurguladı.

Grossi, “Sıkı denetim temel koşuldur, çünkü İran'ın yıllarca denetimleri kısıtladıktan sonra gerçek bir taahhüdünü yansıtmaktadır” ifadelerini kullandı.

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslamî, Washington ile bir anlaşmaya varılması şartıyla, Uluslararası Atom Enerji Ajansı heyetine Amerikan müfettişlerin kabul edilebileceğini belirtti. Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ise İran'ın uranyum zenginleştirmesini durdurması yönündeki Washington'un talebini destekleyen üst düzey bir İngiliz diplomatın açıklamalarını sert şekilde eleştirdi.