Irak-Türkiye su ilişkileri ve ertelenen vaatler

Irak-Türkiye su ilişkileri ve ertelenen vaatler
TT

Irak-Türkiye su ilişkileri ve ertelenen vaatler

Irak-Türkiye su ilişkileri ve ertelenen vaatler

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi'nin geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye yaptığı ziyaretin yarattığı şenlik havasına rağmen, başta su ve PKK olmak üzere bekleyen bazı sorunlar çözümsüz kalmaya devam ederken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazımi’nin onuruna verdiği cumhurbaşkanlığı resepsiyonunda Irak’a olan desteğini teyit etti.
Erdoğan, Irak’a olan desteğini açıklarken, iki ülke arasında 1926 yılında imzalanan ilk anlaşmadan bu yana doksan yılı aşkın bir süredir bekleyen su dosyasını görmezden gelirken Türkiye'den yana olan ekonomi alanlarındaki desteğe ve PKK ile uzun süredir devam eden sorunu nedeniyle de Türkiye'den yana olan terörizm dosyasına odaklandı. Kazımi ise görüşmelerindeki gündem maddelerinden birinin su dosyası olmasına rağmen, iki ülke arasındaki ilişkilerin çeşitli alanlarda güçlendirilmesinin öneminden bahsetti.
Ancak bu çeşitli alanlar arasında özellikle Türkiye’nin Dicle Nehri üzerinde birkaç baraj inşa etmesinin ardından başta Kazımi'nin ülkesine dönmesinden üç gün sonra doldurulmaya başlanan Ilısu Barajı olmak üzere çetrefilli su dosyası yer alsa da, umutlar Erdoğan'ın bu konuda verdiği sözlere bağlanmış durumda.
Irak, Türkiye ekonomisinin gerilemesi ve liranın değer kaybetmesi çerçevesinde kullanılması halinde Türkiye'nin zarar görebileceği önemli bir ekonomik karta olsa da hiçbir Irak hükümeti bu kartı kullanma riskini göze alamıyor. Çünkü Irak’ın Türk malları ve şirketleri için bir alternatifi henüz yok. Üstelik Türkiye’nin sahip olduğu en tehlikeli kart, Irak karşısında zayıf bir kart olmaya devam eden su karttır.
Şarku’l Avsat’a konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Irak Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şammari, Irak ile Türkiye arasındaki bu belirsiz ilişkiye ışık tuttu. Şammari, “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nden (IKBY) petrol ihracatı, su meselesi, PKK sorunu, Irak ile anlaşma ve Irak’ın Türkiye’ye bakışı gibi bu ilişkiyi istikrarsız hale getiren birçok dosya var. Türkiye, sınırdaş ülkelerdeki gibi uluslararası hukuka uygun bir su anlaşması yapmaktan kaçındığından, Irak'ın diğer alanlarda Türkiye'ye karşı kararlı bir tutum sergileyememesi için her zaman Irak'a karşı su kartını kullanmıştır” ifadelerini kullandı.
Şammari açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Türkiye'nin suyun kaynağı, Irak'ın da bu kaynağın aktığı ülke olduğu doğrudur. Ancak bu durum, Türkiye’nin Dicle ve Fırat nehirlerini kendi su zenginliği olarak görmesine ve Dicle ve Fırat'ın uluslararası nehirler olduğu tartışmasının kaynağı olmasıyla birlikte uluslararası bir anlaşmanın yapılmasını da zaruri kılıyor. Irak’ın pek fazla alternatifi olmamasıyla birlikte Türkiye’ye karşı kullanabileceği güçlü bir baskı kartı da bulunmuyor. Bu durum başlı başına bir sorundur. Dolayısıyla üzerinde büyük bir baskı oluşturan su sorununun şiddetlendiği bir dönemde Irak’ın elini de zayıflatıyor. Bununla birlikte şu anda yaklaşık 12 milyar dolar olan dış ticaret dengesi Türkiye lehine artarken Türkiye bunu yaklaşık 17 milyar dolara çıkarmayı planlıyor.”
Şammari’ye göre Irak’ta yönetime gelen hükümetlerin, ima etmelerine rağmen konuyu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) gündeme taşımamaları oldukça şaşırtıcı bir durum. Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin son Türkiye ziyareti sırasında su dosyasının tartışılıp tartışılmadığı konusuyla ilgili olarak ise Şammari, “Evet, ziyaret sırasında ortak bir uzlaşıya varılması amacıyla konu gündeme getirildi. Ancak Kazımi, Erdoğan ile Türkiye’nin su konusunda iki ülke arasında bağlayıcı bir uzlaşıya varma niyeti olmadığını gayet iyi biliyor. Bu yüzden, mesele vaatlere bağlı veya şahsi olarak daha fazla su salınması talebinde bulunulmasıyla sınırlı olacaktır. Başka bir gelişme ise olmayacaktır” şeklinde konuştu.
Şammari, Ilısu Barajı’nın doldurulmaya başlanmasıyla ilgili olarak ise şunları söyledi:
“Türkiye bunu doğal bir fayda olarak görüyor, ancak genellikle iklime göre barajı doldurmayı erteliyor, yağmurların bol olduğu, Dicle ve Fırat nehirlerinin seviyesini etkilemeyen bir zaman seçiyor.”
Irak Su Kaynakları Bakanlığı Sözcüsü Avn Ziyab, Türkiye'nin Irak’ın su kaynaklarını özellikle Dicle Nehri'ni büyük ölçüde etkileyecek iki yeni baraj inşa edeceğini doğruladı. Ziyab televizyonda yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin Ilısu Barajı, Irak'taki su kaynaklarının öngörülebilir kapsamını etkilemeyecektir. Çünkü baraj elektrik enerjisi üretimine yöneliktir. Barajda büyük miktarlarda su birikecek ve bu su da Musul Barajı'na dökülecektir. Diyarbakır’ın kuzeyinde biri Silvan Barajı olmak üzere iki baraj daha var. Silvan Barajı’nın Irak’ın su kaynakları üzerinde etkisi olacak, çünkü barajın suları Diyarbakır’daki sulama projelerinde kullanılacak. Diğeri ise Mardin’deki sulama projelerini hayata geçirmek için kullanılacak olan barajdır. Bu iki barajın Irak için bir endişe konusu olduğu doğru. Bu nedenle Irak hükümeti, Türk hükümeti ile su paylaşımı konusunda adil, makul ve hakkaniyetli bir şekilde açık ve net bir anlaşmaya varmaya çalışıyor. Başbakan Kazımi'nin son Türkiye ziyareti sırasında bu konu ele alındı. Taraflar Ocak ayı ortalarında bir dizi toplantının başlatılmasına karar verdi” ifadelerini kullandı.



İsrail'in çekilme planları nedeniyle Gazze'deki ateşkes görüşmeleri "başarısız" oldu

 İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeyine düzenlediği bombardımanın ardından yükselen dumanlar (AP)
İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeyine düzenlediği bombardımanın ardından yükselen dumanlar (AP)
TT

İsrail'in çekilme planları nedeniyle Gazze'deki ateşkes görüşmeleri "başarısız" oldu

 İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeyine düzenlediği bombardımanın ardından yükselen dumanlar (AP)
İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeyine düzenlediği bombardımanın ardından yükselen dumanlar (AP)

Konuyla ilgili bilgi sahibi iki Filistinli kaynağa göre, İsrail'in Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 40'ını askeri kontrolü altında tutan bir çekilme haritası sunma ısrarı nedeniyle Gazze'deki ateşkes müzakereleri ‘çıkmaza’ girmiş durumda.

AFP'ye konuşan kaynaklardan biri, “Doha'daki müzakereler, İsrail'in dün sunduğu ve Hamas'ın reddettiği Gazze Şeridi'nin yüzde 40'ından fazlasında askeri güç bulundurmayı içeren, İsrail ordusunun yeniden konuşlandırılması ve yeniden konumlandırılmasını öngören bir çekilme haritasında ısrar etmesi nedeniyle çıkmaza girmiş durumda ve karmaşık zorluklarla karşı karşıya” dedi.

İkinci kaynak ise “İsrail yok etme savaşını sürdürmek için oyalama ve anlaşmayı bozma politikasını sürdürüyor” ifadesini kullandı.

Gazze ateşkes müzakereleri, Hamas'ın İsrail'i engellemekle suçladığı ve ABD ile İsrail'in görüşmelerde bir ilerleme kaydedileceği ve birkaç gün içinde anlaşmaya varılacağı yönündeki iyimser söylemleri arasında Katar'ın başkenti Doha'da yedinci gününe girdi.

Geçtiğimiz pazar gününden bu yana Doha'da devam eden müzakerelerin ortasında Netanyahu perşembe günü yayınladığı bir videoda Hamas'ın silahsızlandırılmasını, askeri kabiliyetlerinin olmamasını ve bölgeyi yönetmemesini şart koşarak bunlar olmadan Gazze Şeridi'nde anlaşma ihtimalini dışladı ve savaşa geri dönme tehdidinde bulundu. Netanyahu, “Bu müzakereler yoluyla elde edilebilirse iyi olur, aksi takdirde kahraman ordumuzun gücüyle başka yollarla elde edeceğiz” dedi.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar perşembe günü Avusturya gazetesi Die Presse'ye verdiği röportajda, müzakerelerin geleceği için bir başka koşul öne sürerek Hamas liderlerinin sürgüne gönderilmesinin ‘savaşı sona erdirecek çözümün bir parçası olabileceğini’ belirtti.

Geçtiğimiz perşembe günü televizyonda yayınlanan bir röportajda Netanyahu birkaç gün içinde bir anlaşmaya varılacağı umudunu dile getirerek şunları söyledi: “50 esir halen Hamas tarafından tutuluyor ve bunlardan sadece 20'sinin hayatta olduğuna inanılıyor. Şu anda yaşayanların yarısının ve ölülerin yarısının çıkarılmasını öngören bir anlaşmamız var, yani 10 yaşayan insanımız ve yaklaşık 12 ölen rehinemiz kalacak, ancak onları da çıkaracağım. Umarım birkaç gün içinde bunu sonuçlandırabiliriz.”

Geçen hafta Netanyahu ile Beyaz Saray'da iki kez görüşen Trump, ateşkesin yakın olduğu söylemini yineleyerek bu haftayı olası bir tarih olarak belirledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio perşembe günü yaptığı açıklamada bir anlaşma için ‘büyük umutları’ olduğunu ifade etti.