Netanyahu, hükümet kuracak en güçlü aday olarak gösteriliyor

İslami Hareket Başkanı Mansur Abbas’ın İbranice yaptığı konuşma tüm televizyon kanallarında canlı yayınlandı. (AFP)
İslami Hareket Başkanı Mansur Abbas’ın İbranice yaptığı konuşma tüm televizyon kanallarında canlı yayınlandı. (AFP)
TT

Netanyahu, hükümet kuracak en güçlü aday olarak gösteriliyor

İslami Hareket Başkanı Mansur Abbas’ın İbranice yaptığı konuşma tüm televizyon kanallarında canlı yayınlandı. (AFP)
İslami Hareket Başkanı Mansur Abbas’ın İbranice yaptığı konuşma tüm televizyon kanallarında canlı yayınlandı. (AFP)

İsrail’de hiçbir başbakan adayının çoğunluk sağlayamamasına rağmen, temel veriler en fazla sayıda milletvekilini (52) toplayan Başbakan Binyamin Netanyahu'nun şimdiye kadar rakiplerini mağlup ettiğini gösteriyor. Netanyahu’nun muhaliflerinin kendi aralarında çatışması ve saflarına kimi alacakları konusunda anlaşma sağlayamaması nedeniyle kendisi görevi ele alma şansı en yüksek isim olarak kabul ediliyor.
Sağcı bloktan üç partinin desteğini kazanan Netanyahu, koalisyonuna 7 sandalyeli Aşırı Sağ Partiler Birliği’ni dahil etme çabalarını sürdürüyor. Bu amaçla dün üç saat süren bir görüşme gerçekleştirdiği parti başkanı Naftali Bennett’ı ikna etmeye çabalayan Netanyahu, başbakan vekilliği, güvenlik bakanlığı, beş bakanlık ve parlamento komitelerinden ikisinin başkanlığı gibi cazip tekliflerde bulundu.
Aşırı sağı yatıştırmak için İslami Hareket’i ‘güven verici adımlar’ atmaya ikna eden Netanyahu, hareketi kendi liderliğindeki sağcı bir hükümeti kabul etmeye ve bu harekete ortak olmaya itiyor.
İslami Hareket lideri Mansur Abbas’ın dün İbranice gerçekleştirdiği konuşma, tüm İsrail televizyon kanallarında canlı yayınlandı. Başta İslami Hareket’in hükümette yer almasına karşı olan partiler olmak üzere sağ bloğun görüşlerini sakinleştirmeye çalışan Abbas, Hamursuz Bayramı, Paskalya Bayramı ve yaklaşan Ramazan Ayı atmosferinde topluma hitap etmekten mutluluk duyduğunu belirtti. Abbas konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Karşılıklı saygı, İslam ve hakikat temelinde ortak bir yaşam üzerine pazarlığın yapılmadığı umudu taşıyorum. Bizi bir araya getiren, bizi ayırandan şeylerden daha fazladır. Büyük bir cesaretle, halklar arası barış ve karşılıklı güvenlik, ortaklık ve hoşgörü vizyonunu büyük bir cesaretle arz ediyorum. Üç din ve iki halkın bu kutsal ve mübarek ülkede ortak bir yaşam sürmesi yönünde bizi seçen yoldaşlarım ve Arap halkı adına el uzatıyorum.”
“Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık” (Hucurat,13) ayetine atıfta bulunan Abbas, kendisini İslami Hareket adamı, gururlu bir Arap ve Müslüman, İsrail Devleti vatandaşı ve Arap toplumundaki en büyük siyasi hareketin başı olarak niteledi.
Aşırı sağı rahatsız eden herhangi bir konuya muhtemelen kasıtlı olarak değinmeyen Abbas, Filistin meselesi, İsrail işgali veya yerleşim yerlerinden bahsetmedi. Filistinli olduğunu vurgulamaması ve bu kelimeyi kullanmaması ise Araplar, politikacılar, medyacılar ve sosyal medya kullanan vatandaşları rahatsız etti. Bazı Yahudiler dahi Abbas’ı ikiyüzlülükle suçladı. Ancak medya, İsrail sokağında, hatta bazı sağcı saflarda oluşturduğu ciddi etkiyi görmezden gelmedi. Netanyahu’ya yakın bazı isimler, Abbas’ın ifadelerini ‘kurucu üslup’ olarak değerlendirdi.
Yine de Netanyahu'nun aşırı sağcı Dini Siyonizm Listesi’nden müttefikleri, Abbas'ı ortak olarak kabul etmeye karşı çıktılar. Listenin başı ve kurucusu Bezalel Smotrich, kendi deyimiyle Müslüman Kardeşler’in bir parçası olarak gördüğü Abbas’ı partiler tarafından kabul edilmesi için aklamaya çalışan Netanyahu’yu eleştirdi. Abbas'ın konuşması ardından kendisini arayan Netanyahu'nun telefona cevap vermediğini belirten Smotrich şu ifadeleri kullandı:
“Abbas, Yahudileri öldüren teröristleri kucaklayan, Yahudilerin bir Yahudi devleti olan ülkelerinde halk olarak var olma haklarını kabul etmeyen, Yahudi anlatısıyla çelişen Filistin söylemine bağlı kalmaya devam eden bir terör destekçisiydi. Halen de öyledir. Dün geceki konuşmasında dahi İsrail'i bir Yahudi devleti olarak tanımayarak aslında bilindik bir Arap üslubuyla İsrail'i adım adım tüm vatandaşları için iki uluslu bir devlete dönüştürmeye çalışıyor. Sağın Abbas’a güvenmesi bir suç teşkil edecektir. Netanyahu’nun iktidarda birkaç yıl daha kalmasını sağlayabilir ancak kısa bir süre sonra iktidarı yıllar sürecek sol-Arap ortaklığına devredecek. Bu da İsrail devleti için bir felaket olacaktır.”
Smotrich’in Meir Kahane taraftarı ortağı Itamar Ben-Gvir de Abbas'ın konuşmasından dakikalar sonra yaptığı açıklamada İsrail'de sağcı bir hükümet istediğini ancak Mansur Abbas’ın liderlik ettiği parti dahil olduğu taktirde bu hükümete oy vermeyeceğini ve bunun bir parçası olmayacağını vurguladı. Ben-Gvir “Abbas, konuşmasında İslami Hareket’e mensup olanları, yani Hamas'ı destekleyenleri ve çocuk katillerini kutsayanları tanımlamaya çalışıyor. Nitekim Abbas’ın olduğu bir koalisyon, sağın sonu olacaktır. Bunu yapma yetkimiz yok” ifadelerini kullandı. Aynı zamanda sağ bloktaki ortaklarına İslami Hareket’in olmadığı bir sağ hükümet kurma çağrısında bulundu.
Buna rağmen Netanyahu’nun halen desteklemeye devam ettiği İslami Hareket, birçok dini ve sağcı Yahudi güç tarafından destekleniyor. Zira Netanyahu, Abbas’ın hükümet başkanlığı için kendi ismini vereceğini, böylece elindeki sandalye sayısının 56’ya çıkacağını umut ediyor. Abbas’ı destekleyen Arap ve İslami figürler ise Abbas’ın herhangi bir aday tavsiye etmemesini, tarafsız kalmasını talep ediyor. Ancak Abbas'a yakın isimler, Netanyahu'yu destekleme yönündeki çabalarını sürdürdüğünü söylüyor. Bunlardan biri olan Kefer Kasım Belediye Başkanı Adil Bedir, karar vericilerin bir parçası olmak isteyen Abbas'ın hükümette oturmasa bile içeriden etkilemeye niyetli olduğunu belirtti. Netanyahu'nun Abbas'ın dış desteğiyle bir sonraki hükümeti kurma olasılığına değinen Bedir şu ifadeleri kullandı:
“Abbas, Netanyahu hükümetinde bir bakan olmayacak. Zira kendisi için bir makam arayışında değil. Yalnızca değişimi ve Arap toplumunun hak ettiği hakları arzuluyor.”
Abbas’ın konuşmasında Filistinlilerden bahsetmemesinin önemli olmadığını belirten Bedir sözlerine şöyle devam etti:
“Filistin halkının bir parçası sayıldığımız, İsrail dahilinde yaşayan Filistinliler olduğumuz zaten malum olduğu için bunu belirtmeye gerek yok.”



ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
TT

ABD elçisi Tom Barrack Lübnan konusunda konuştu: Trump'ın sabrının da bir sınırı var

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)
ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack (AFP)

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Lübnan'da kendi ifadesiyle ‘Başkan Trump'ın sabrına bağlı’ sınırlı bir zaman dilimi olduğunu vurguladı.

Barrack, New York'ta düzenlediği ve Şarku’l Avsat'ın da davet edildiği basın toplantısında şunları söyledi: “Trump sabrıyla tanınsa da bu sabır sınırsız değil. Lübnan'ı çok seviyor ve belki de Dwight Eisenhower'dan bu yana hiçbir ABD başkanı bu sevgiyi göstermemiştir. Bu ülkeye yönelik samimi takdirlerini ifade etti. Ancak Lübnanlılar harekete geçmeli. Bu fırsatı değerlendirmek zorundalar. Aramızda bir etkileşim var, bu nedenle zaman zaman biraz hayal kırıklığına uğrasam da iyimserim.”

Hizbullah'ın silahları konusunda Barrack, kabine içinde ve üç başkan (Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı) arasında bir uzlaşmaya varılırsa ve Hizbullah ağır silahlarını yavaş yavaş bırakmayı kabul ederse bunun bir başlangıç olacağını söyledi. Barrack sözlerini şöyle sürdürdü: “Lübnan'da herkes hafif silahlar taşıyor ama burada söz konusu olan İsrail'i etkileyebilecek silahlar. Bu desteklenmesi gereken bir süreç ve Lübnan ordusunun silah toplama işini yapabilmesi için güçlendirilmesi gerekiyor. Sorun şu ki orduya bir süredir ödeme yapılmıyor ve bu da engellerden biri. Tüm bu unsurların aynı anda gerçekleşmesi gerekiyor. Lübnanlılar arasında büyük saygı gören Lübnan ordusunun silahların nasıl iade edileceği ve bir iç savaşa yol açmadan nasıl toplanacağı konusunda Hizbullah ile yumuşak bir müzakere yürütmesi için güçlendirilmesi lazım. Çünkü bu silahlar yeraltı garajlarında, mahzenlerde ve evlerin altında saklanıyor.”

Barrack, Lübnan hükümetinin Hizbullah'ın silahlarıyla ilgili olarak gecikmesinin sebebinin iç savaş korkusu olduğuna inanıyor.

ABD elçisi, Suriye ile İsrail arasındaki herhangi bir normalleşmenin doğal olarak Lübnan, İsrail, Irak ve nihayetinde İsrail arasında da normalleşmeyi gerektireceğini belirtti. Barrack, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, İsrail'in düşman olmadığını ve mevcut sorunlara çözüm bulmak için İsrail'le görüşmeye ve müzakereye açık olduğunu söylerken tutumunda netti. Bu süreç diğer komşu ülkelerde olduğu gibi kademeli adımlarla başlayacak” ifadelerini kullandı.

Barrack, “Başkan Trump'ın İran'ın bombalanmasına verdiği destek gibi attığı cesur adımlar kısa vadeli de olsa bir fırsatı temsil ediyor. Çünkü İran, Hamas, Hizbullah ve Husiler şu anda geçici bir geri çekilme durumunda. Geri kalan ülkelerin kendilerini yeniden tanımlama şansı var” dedi ve kararın kendilerine bağlı olduğunu vurguladı. Barrack, “Bu adımların zaten atılmakta olduğuna ve herkesin bu yönde ilerlemek için sorumlulukla hareket ettiğine inanıyorum” diyerek sözlerini noktaladı.