Filistin, Biden ve Abbas arasındaki telefon görüşmesinin gecikmesinden rahatsız

ABD’li yetkili Başkan Joe Biden’ın yerel gündemlerle meşgul olduğunu söyledi

Gazze’nin Han Yunus bölgesinde Ramazan ayına hazırlık yapan bir vatandaş (AFP)
Gazze’nin Han Yunus bölgesinde Ramazan ayına hazırlık yapan bir vatandaş (AFP)
TT

Filistin, Biden ve Abbas arasındaki telefon görüşmesinin gecikmesinden rahatsız

Gazze’nin Han Yunus bölgesinde Ramazan ayına hazırlık yapan bir vatandaş (AFP)
Gazze’nin Han Yunus bölgesinde Ramazan ayına hazırlık yapan bir vatandaş (AFP)

Filistinli kaynakların aktardığına göre, Filistin yönetimi, ABD Başkanı Joe Biden’ın Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı daha önce aramasını beklerken bu telefon görüşmesinin gecikmesinden rahatsız oldu.
Şarku’l Avsat’a konuşan bir kaynak, “Telefon görüşmesi gecikti. Biden’ın ilişkileri yeniden başlatacak telefon görüşmesini yapacağına dair beklentiler yüksekti. Fakat Washington bu ilişkileri yeniden başlatma yolunda oldukça yavaş hareket etmeyi seçti. Böyle bir telefon görüşmesinin yapılması için şu ana kadar doğrudan bir hazırlık yok. Ancak ilişki, eski (Donald Trump) yönetime kıyasla şu anda olup biten her şeye rağmen ilerde” ifadelerini kullandı.
Eski Washington yönetimi, Filistin yönetiminin ABD’nin Eski Başkanı Donald Trump’ın ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak da bilinen barış planını reddetmesinin ardından yönetim ile tüm temasları ve yardımları keserek, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Washington’daki ofisini kapatmıştı. Fakat Biden yönetimi bu tutumu değiştirmeye başladı ve temasları yeniden başlattı ancak bu temasları ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Filistin-İsrail dosyasından sorumlu Hadi Amr üzerinden yürütmüş ve aynı zamanda yardımları yeniden hayata geçirmişti.
Filistin yönetiminin talepleri arasında, İsrail ile ilişkiler üzerinden tanımlanmayan doğrudan ABD ile ikili ilişkilerin kurulması, Doğu Kudüs’teki ABD konsolosluğu ile FKÖ’nün Washington ofisinin yeniden açılması ve ABD yönetiminin FKÖ’yü terör örgütü değil, barış sürecinin asıl ortağı olarak niteleyen bir kararname yayınlaması bulunuyor. Filistinliler bu taleplerden bazılarında ilerleme kaydedilebilmesi için Biden ve Abbas arasında bir temas veya telefon görüşmesinin gerçekleşmesi gerektiğinin farkında. Ancak o telefon görüşmesi gecikmiş durumda.
Filistinliler görüşmenin birkaç hafta önce yapılmasını bekliyordu. Nitekim Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye, daha önceki açıklamasında, bu tür bir telefon görüşmesinin yakında yapılacağını söylemişti fakat yapılmadı. İsrail Kamu Yayın Kuruluşu’nun (KAN) konuyla ilgili aktardığı habere göre, Abbas, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’dan gelen telefon görüşmesini reddetti ve bunun uygulanan protokole uygun şekilde gerçekleşmesini talep etti. Haberde, Abbas ve Biden arasında şu ana kadar telefon görüşmesinin yapılmadığı ancak Başbakan Iştiyye ya da Filistin yönetimi yetkilisi Hüseyin eş-Şeyh ile Blinken arasında bir görüşmenin yapılması imkanına dair temasların olduğu bildirildi.
El-Eyyam isimli ulusal gazeteye, adının yayınlanmaması kaydıyla konuşan üst düzey bir ABD’li yetkili, “Başkan Joe Biden’ın Başkan Mahmud Abbas’ı telefonla aramasının gecikmesi, hiçbir olumsuzluğa işaret değil. Bilakis bunun sebebi sadece Başkan Biden’ın neredeyse tüm enerjisini Amerikan halkının ihtiyaçlarına odaklamasıdır. Biz, ilişkileri son derece ciddiye alıyoruz. Birkaç gün önce duyurulan ABD yardımları, ABD’nin, eski yönetim tarafından kesilen Filistin halkı ile ilişkileri yeniden kurma niyetinin ifadesidir. Birkaç gün önce duyurulan bu yardımın önemli bir kısmı yakında gelmeye başlayacak” dedi.
ABD’li yetkili konuşmasının devamında şunları kaydetti:
“Yönetimin birkaç gün önce duyurduğu yardımlar, iki devletli çözüme doğru atılacak adımlardan biriydi. Acilen ve somut bir yolla İsraillilerin ve Filistinlilerin refah, güvenlik ve özgürlüğünü iyileştirmek hedefimizdir. Bunun başlı başına bir öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Bu aynı zamanda iki devletli çözüme doğru ilerlemek için de önemli. Bizim politikamız budur. Filistin halkının hayat standardını iyileştirmek için her ay adımlar atacağız. Öyle ki, İsrailliler ile Filistinlilerin refah, özgürlük ve güvenlikten eşit düzeylerde faydalandığı bir geleceğe doğru gitmeye devam edeceğiz. (ABD’nin Filistin seçimlerine ilişkin tavrı hakkında) bu Filistinlilerin kendileri için kendilerinin vereceği bir karardır. Dolayısıyla bu Filistin’in kararıdır. Filistin’de seçilecek herhangi bir hükümet, ABD’nin kendisiyle iletişim kurması için iki devletli çözüme, imzalanan anlaşmalara ve şiddete son verilmesine bağlı kalmalıdır.”
Yetkili, ABD’nin Kudüs Konsolosluğu’nun yeniden açılıp açılmayacağı sorusuna, “Filistin yönetimi ile diplomatik ilişkileri yeniden başlatmaya bağlıyız. ABD ile Filistin yönetimi arasındaki sürekli telefon görüşmeleri aracılığıyla bu yöndeki ilk adımı atmış olduk. Halihazırda konsoloslukla ilgili duyuracağımız bir şey bulunmuyor. Fakat diplomatik temsilciliklerimize danışacağız ve bu duruma bakacağız. Başkan Biden iki devletli çözüme bağlı bir kişi. Bu çözüme doğru ilerlemek için her fırsata bakacağız” diye yanıt verdi.



İsrail, Filistin ders kitaplarını taşıyan bir araca Kudüs’te operasyon düzenledi

Özel Filistin İbrahim Koleji’nin grevi, Doğu Kudüs okullarını da kapsayan geniş çaplı eylemler kapsamında gerçekleşiyor. (AFP)
Özel Filistin İbrahim Koleji’nin grevi, Doğu Kudüs okullarını da kapsayan geniş çaplı eylemler kapsamında gerçekleşiyor. (AFP)
TT

İsrail, Filistin ders kitaplarını taşıyan bir araca Kudüs’te operasyon düzenledi

Özel Filistin İbrahim Koleji’nin grevi, Doğu Kudüs okullarını da kapsayan geniş çaplı eylemler kapsamında gerçekleşiyor. (AFP)
Özel Filistin İbrahim Koleji’nin grevi, Doğu Kudüs okullarını da kapsayan geniş çaplı eylemler kapsamında gerçekleşiyor. (AFP)

İsrail, resmi olarak önümüzdeki pazar günü başlaması beklenen yeni okul yılı öncesinde Kudüs okullarındaki Filistin müfredatına karşı ‘önleyici’ bir savaş başlattı.

İsrailli güvenlik görevlileri dün, Kudüs’ün Eski Şehir bölgesindeki bir okula giden bir arabanın yolunu kesti. Güvenlik görevlileri, ders kitaplarına el koydu ve ardından şoför ve okul çalışanlarından birini tutukladı. Operasyon adeta silah, uyuşturucu veya diğer kaçak mallar için yürütülen baskınlara benzetildi.

Kudüs’ten bir medya sözcüsü, İsrail istihbaratçılarının Filistinlilere ait kitapları bir okula taşıyan bir aracı durdurduğunu, hepsine el koyduğunu ve ardından yolcuları tutukladığını söyledi.

Sözcü, yaşananları Filistinlilerin eğitim ve kendi müfredatlarını seçme hakkına yönelik bir saldırı olarak nitelendirdi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Filistin Yönetimini temsil eden ve Kudüs’te faaliyet göstermesine izin verilmeyen Kudüs Valiliği, uluslararası topluma ve insan hakları örgütlerine Kudüs’teki eğitime karşı işlenen bu ırkçı suçlara çözüm bulma çağrısında bulundu. Valilik ayrıca Kudüslüleri bu suçlarla mücadeleye ve işgalci yetkililerin ulusal okullardaki çocuklara dayatmaya çalıştığı sahte ve çarpıtılmış müfredatı kabul etmeye karşı çıkmaya çağırdı.

Valilik, Kudüs’teki Arap müfredatlarını ve okullarını Yahudileştirmeye çalışan işgalci güce karşı uyarı yaparken, buna izin vermeyeceğini vurguladı.

Filistin Yönetimi ayrıca Kudüs’te Filistin müfredatının öğretilmesini destekliyor, ancak müdahalesi çok sınırlı.

Kitaplara baskın

İsrail’in Filistin okul kitaplarını taşıyan araca yaptığı baskın, aşırı sağcı İsrail hükümetinin yapısı göz önüne alındığında, sıcak bir çatışmanın yaşanmasının beklendiği akademik yılın şekli hakkında bir izlenim veriyor. Öyle ki İsrail, Kutsal Şehre üzerindeki egemenliğini güçlendirmeye yönelik devasa bir planı başlattı.

Filistin eğitim müfredatı, Kudüs’teki iki taraf arasında sahada siyasi, ekonomik, güvenlik ve çeşitli biçimlerde ortaya çıkan büyük çatışmanın merkezinde yer alıyor.

Filistin Esir İşleri Kurumu’yla ilgili protesto

İsrail, Doğu Kudüs’teki eğitim sistemini kontrol etmek için mümkün olan tüm araçları kullandı. Buradaki okullar (yaklaşık 150 tane), Filistinli, özel, belediye, eğitim ve UNRWA olmak üzere çeşitli yönetimlere bağlı çeşitli okullarda okuyan yaklaşık 110 bin öğrenci için Filistin müfredatını benimsiyor.

Her ne kadar İsrailli yetkililer Doğu Kudüs’ün 1967’de işgal edilmesinden bu yana o dönemde şehirdeki okullara İsrail müfredatının getirilmesine karşı Kudüs ayaklanması karşısında teslim olmuş olsa da daha sonra Kudüs’ü köleleştirme girişimlerini durdurmadılar.

Geçen yıl İsrailli yetkililer, Kudüs’teki okulları Filistin müfredatının öğretilmesini iptal etmeye zorladı. Kudüs’teki altı okulun kalıcı ruhsatının iptalini de içeren çatışmalardan sonra değiştirilmiş bir müfredat uyguladı.

İsrail Eğitim Bakanlığı, Kudüs’teki tüm okullara katı bir mesaj göndererek onlara Filistin müfredatını düzeltmek veya kapatmak arasında seçim yapma şansı verdi. Ayrıca İsrail’in Filistin’in yüzde 77’sini işgal ettiği Filistinlilere karşı katliam yaptığı, 531 Filistin köyünü yok ettiği, 1 milyon Filistinlinin göçüne ve 1967’deki gerilemeye neden olduğu 1948 felaketiyle ilgili bazı derslerin yanı sıra Filistinli mahkumlar hakkında dersler, İsrail ordusunun Filistin ambulanslarının işlerini yapmasını engellemesi ve İsrail’in Filistin su kaynakları üzerindeki kontrolünün neden olduğu su krizi hakkındakiler gibi ‘kışkırtıcı’ kitapların kopyalarını da okullara teslim etti.

Şiirleri ve ayetleri silme

Filistin müfredatına yönelik savaş, eski ve yaklaşık on yıl önce Filistin Yönetimi sloganının kitaplardan silinmesiyle başladı. Daha sonra Yahudi akademik takvimi uygulanmadan önce, Kudüs belediyesinin ‘kışkırtıcı materyaller’ olarak tanımladığı, merhum Filistinli şair Mahmud Derviş’in şiirlerini de içeren bazı yazılı metinleri, şiirleri ve ayetleri sildi.

Eğitim Bakanlığı ve işgal belediyesi bir yıl içerisinde, okul müdürlerine resmi bir yazı göndererek, ‘Ulusal ve Toplumsal Terbiye’ kitabının ilkokul üçüncü sınıf öğrencilerine okutulmamasını ve derslerden kaldırılmasını talep etti. Daha sonra kitaba itirazın, öğrencilere Filistin milli marşının öğretilmesi, Filistin’in başkenti Kudüs şehri hakkında bilgiler ve bağımsızlık bildirgesinin ayrıntılarının öğretilmesini içeren ‘Vatanım Filistin’i Seviyorum’ başlıklı bir çalışma ünitesinden kaynaklandığı anlaşıldı.

‘Sessiz Savaş’, İsrail’in Kudüs’teki Filistin müfredatında yaptığı değişiklikleri izleyen ebeveynler tarafından ortaya koyulan bir kitabın adı.

El-İman Okulları Veli Komitesi yetkilisi Tarık el-Akkaş, “Burada eğitime yönelik sessiz savaş, kimlik ve farkındalığı hedef alıyor” dedi. Şarku’l Avsat’a konuşan Akkaş, “Bu, farkındalığa karşı bir savaştır” derken, “Kudüslüleri eşit olmaktan köleye, kimliğiyle gurur duyan bir halktan köleleştirilmiş bir halka çevirmek istiyorlar” ifadelerini kullandı. ‘Sessiz Savaş’ ayrıca birkaç gün önce inanç okullarındaki ebeveynler tarafından başlatılan ve İsrail’in Kudüs’teki Filistin müfredatında ‘farkındalığı’ amaçlayan değişiklikleri takip eden bir kitabın adı. Akkaş’ın da belirttiği gibi; “Savaş devam ediyor ve sonrasında da devam edecek ama biz teslim olmayı kabul etmeyeceğiz.”

İsrail, savaşını okullara da dayatıyor. Şehri kontrol eden taraf olmanın yanı sıra, şehirdeki her türlü okulun maddi destek, tadilat, yardım, öğretmen alımı ihtiyacına odaklandı ve pazarlık yapıyor. Okulların yüzde 70’i İsrail kuruluşunun kontrolü altında, yüzde 45’i ona bağlı ve yüzde 25'i İsrail bilgisiyle finanse ediliyor.

Kudüs’te beş tür okul bulunuyor. Belediyeye bağlı okullar, özel okullar, vakıf okulları olarak bilinen Filistin Yönetimine bağlı okullar, tamamı bilgiyle finanse edilen sözleşmeli okullar ve UNRWA okulları. İsrail, bu okulların tamamının kendi şartlarına uymasını istiyor.

Geçtiğimiz yıl okullar, baskılara direnmişti. Ayrıca Kudüs’te öğretmenler, öğrenciler ve aileleri, İsrail’e meydan okuyarak ‘Çocuklarımıza Filistin müfredatından başka bir şey öğretmeyeceğiz’ başlığı altında birçok broşür düzenleyerek öğrencilere dağıtmıştı. Ancak İsrail, okulları kapatma, baskın yapma ve öğrencilerin çantalarını arama tehdidine de başvurdu.

Filistin müfredatına karşı savaş Kudüs’le sınırlı değil, aynı zamanda ‘kışkırtıcı’ olduğu için Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde de sürüyor.

Birzeit Üniversitesi’nde uluslararası çalışmalar profesörü olan Dr. Gassan el-Hatib, konunun esas olarak anlatıyla ilgili olduğuna inanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan Hatib, “Bu, anlatı üzerinde bir mücadele. Bizim anlatımızı inkâr ediyorlar ve onların çatışma anlatısını benimsememizi istiyorlar” dedi.

Geçtiğimiz yıllarda İsrail, ülkelere ve Birleşmiş Milletler’e (BM) İsrail buldozerinin zeytin ağacını sökerken çekilmiş fotoğraflarını göndermiş, ‘şehit’ sayılarına ilişkin matematik sorularını ve İsrail’in adının geçmediği haritaları takip etmişti. Yıllar boyunca İsrailli araştırmacılar ve uluslararası kuruluşlar, bu resmi İsrail anlatısını desteklemek için çeşitli çalışmalar sundular.

İsrailli merkezler, farklı zamanlarda Filistinli ‘şehitlerin’ isimlerini taşıyan okulların inşaatına fon sağlanmasının durdurulması için Avrupa Birliği’ne (AB) şikâyette bulundu. İsrail’in ABD’lileri ve Avrupalıları Filistin müfredatını gözden geçirmeye ve Filistin Yönetimi’ne bu konuda baskı yapmaya zorlamayı birçok kez başardığı da biliniyor. Aynı şekilde onlar aracılığıyla UNRWA’ya Batı Şeria ve Gazze’deki kamplardaki okullarında bu müfredatı değiştirmesi için de baskı yaptı.

Filistinlilerin birden fazla kez müfredatlarını değiştirdikleri ve bu nedenle yardım kesintilerine maruz kaldıkları doğru. Ancak Filistin müfredatının, hatta yeni müfredatların bile mükemmel bir egemenlik meselesi olduğunu ve öyle kalacağını söylüyorlar. Çünkü bu müfredat, Filistin kimliğiyle ve ulusal anlatıyla yakından bağlantılı.

Şarku’l Avsat’a konuşan öğretmenler, “Sonuçta müfredat her şey demek değildir. Sabah toplantısında, okul derslerinde öğrencilere Filistin’le ilgili her şeyi öğretiyoruz. Onlara müfredatın söyleyemediklerini söylüyoruz” açıklamasında bulundular.