Arap ülkelerinin Irak’a yönelmesi ve İran’ın endişesi

Tahran, Suudi Arabistan ve BAE yatırımlarının Irak sokaklarında ve siyasi güçlerde yaratacağı etkinin boyutundan endişe ediyor.

Suudi Arabistan ziyareti sırasında Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (AFP)
Suudi Arabistan ziyareti sırasında Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (AFP)
TT

Arap ülkelerinin Irak’a yönelmesi ve İran’ın endişesi

Suudi Arabistan ziyareti sırasında Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (AFP)
Suudi Arabistan ziyareti sırasında Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi (AFP)

Hasan Fahs
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi’nin 31 Mart’ta Suudi Arabistan’a, daha sonra 4 Nisan’da Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yaptığı ziyaretin üstünden 2 haftadan fazla geçmesine rağmen bu ziyaret, İran çevrelerinin başta Irak sahası ve gelişmeleriyle ilgili birimler ve kurumlar olmak üzere hala ilgi odağında.
İran çevreleri, bu ziyaretin bir önceki ziyaretin iptalinden sonra 11 aylık bir bekleyişin ardından geldiğini ifade ediyor. Önceki ziyaretin Kazimi’nin başbakanlık görevini devralmasıyla birlikte Riyad’dan başlayıp Tahran’a kadar uzaması planlanan bir tur kapsamında yapılması bekleniyordu. Söz konusu ziyaret, o sırada Kral Selman bin Abdulaziz’in yaşadığı bir sağlık sorunu nedeniyle Suudi Arabistan tarafının talebi üzerine iptal edilmişti.

Irak ilişkilerinin dengesi
İran tarafı, Kazimi’nin Suudi Arabistan ve BAE taraflarıyla yaptığı iki ülke arasında eşit olarak dağıtılan yaklaşık 6 milyar dolar tutarındaki ortak anlaşma ve yatırımlar ile ilgileniyor. Söz konusu anlaşma ve yatırımlar,  Irak’ın Körfez’deki komşu ülkelere öncelik verilerek başta Arap ilişkileri olmak üzere bölgesel ilişkilerinin geliştirilmesine dayalı politikalarının açık bir göstergesiydi. Başbakan veya Iraklı yetkililerin Pakistan, Ermenistan, Mısır, Ürdün, İsviçre ve Fransa’ya yaptıkları ziyaretler ise siyasi sinyalleri açısından İran’ın önem listesinde ikinci sırada yer alıyor.
Tahran, Kazimi’nin son iki ziyaretinin (Suudi Arabistan ve BAE) arkasında siyasi-güvenlik amacının yalnızca kendi ilişkilerini, Irak’ın ilişkilerini ve Körfez ülkelerine açılımı güçlendirmekle sınırlı olmadığını, daha çok başta İran ve Türkiye olmak üzere Irak’ta güç ve nüfuz sahibi olan bölgesel güçler karşısında Irak’ın dış ilişkilerinde bir denge tutturma olduğunu düşünüyor. Körfez ülkelerinin ekonomik yönü ve yardım sağlama gücü, Irak’ın yeniden yapılanma, enerji ve diğer sektörlerde bu tür yatırımlara ihtiyaç duymasına sebep olan pek çok zorlu krizin içinden geçtiği bu dönemde kendisine önemli bir çıkış noktası sunuyor.

Irak'ın Körfez'e açılması
Irak’ın Basra Körfezi bölgesine açılmasına ilişkin İran’ın hassasiyeti, özellikle BAE ile İsrail arasındaki yeni ilişki ve normalleşme süreci açısından Bağdat ile Abu Dabi arasında gelişen ilişkinin değerlendirilmesinde açık bir güvenlik boyutu kazanıyor. Zira Tahran, Irak sahasındaki gerçek mücadelesinin ABD ve bu topraklarda konuşlanmış askeri güçleri ile değil, İran nüfuzuna gerçek bir meydan okuma sayılan Tel Aviv ile olduğuna inanıyor. Bu da Irak’ı Tahran ve Tel Aviv arasında bir savaş meydanına çevirmiş oluyor. Bu savaş Tel Aviv’in 2017’deki Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bağımsızlık referandumu sürecine verdiği destekle başlamadı ve Irak’ı normalleşme masasına sürüklemekle de bitmiyor. Amacı, Irak’ı İran’ın nüfuz dairesinin dışına çıkarıp Irak köprüsünü havaya uçurarak İran’ın mihver devletleri ile iletişimini kesmek ve böylece bölgesel rolünü sınırlamak.
İran bir yandan Irak, Suudi Arabistan ve BAE arasındaki yakınlaşma ve ABD ile bu ülkeler arasındaki köklü ilişkiler ve müttefiklik, diğer yandan da BAE ile İsrail arasındaki yeni ilişki yüzünden endişe içerisinde. Nitekim İran bu durumun ABD ve İsrail’in Bağdat ve Tahran arasındaki ilişkide bir çatlak oluşturmaya ve aralarını açmaya yönelik çabalarını kolaylaştıracağını düşünüyor. Aynı şekilde Kazimi’nin yaptığı bu ziyaretler ve bu ülkelerle yeniden kurduğu diplomatik ilişkiler, İran’a duyulan düşmanlık ve bölgedeki barış ekseni çıkarı çerçevesinde Irak’ın Arap ülkelerine daha fazla yönelmesi için kullanılabilir.

Tahran'ın endişeleri
İran’ın bu ziyaretlerin etki ve sonuçlarına ve aktif Arap rolünün Irak sahasına geri dönmesine ilişkin korku ve endişelerini güçlendiren şey, Tahran’ın kendisine bağlı veya yörüngesindeki Irak güçleri, grupları ve partileriyle ilişkilerinde yaşadığı şüphe ve güvensizlik durumudur. Nitekim İran Sadr hareketinin lideri Mukteda es-Sadr’ın Kazimi’nin Arap yaklaşımını destekleyenler arasında olduğunu düşünüyor. Sadr’ın bu desteği, daha önce Suudi Arabistan ve BAE’ye yapılan ziyaretlerde ve Kazimi ile iç politikadaki uyumundan anlaşılabiliyor. Bununla birlikte, Kazimi ile iktidarda ortak olan diğer gruplar, özellikle iktidarda kazanç elde etmeleri veya en azından elindekileri korumaları karşılığında Kazimi ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkiler hakkında bir anlaşma yapma eğiliminde olduklarını gizlemedikleri için İran’ın Arap etkilerini sınırlama tutumunu desteklemede bir zayıflık oluşturabilir.
Irak’taki 6 milyar dolar değerindeki Suudi Arabistan-BAE ortak yatırımları Irak’a ekonomik faydalar sağlayacak olsa da bu yatırımların hem Irak sokaklarında hem de siyasi güçlerde yaratacağı etkinin boyutu ile ilgilenen İran tarafında endişe hakim. Özellikle de İran’ın bu ülkelerin ekonomik rolüne ilişkin niyetleri hakkında şüpheleri var. İran bu ülkeleri, nüfuzlarını dayatma ve İran’ı Irak’tan çıkarmaya ve üslerini vurmaya çalışan ABD’ye bir alternatif ya da yardımcı rol oynama şeklindeki gerçek hedeflerine ulaşmak için ekonomi, kalkınma ve işbirliği projelerini kullanmaya çalışmakla suçluyor.
Yaklaşan parlamento seçimleri ve bu ülkelerin seçim sonuçlarına giden yollarda yapacağı etkinin boyutu ile bu endişe düzeyi artabilir. Özellikle Tahran’a bağlı olan veya yörüngesinde bulunan güçler Arap ülkelerinin Irak’a tekrar yönelmesi karşısında isteklerini dayatmaya izin verecek ölçüde büyük bir çatlak oluşturmayı başaramazsa, bu seçim sonuçları bir sonraki hükümetin oluşumuna ve İran rolünün karşılaşacağı siyasi etkilere yansıyacaktır.
*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Rakka hafızasını geri kazanıyor… Şehrin surları savaşın enkazı üzerinde yeniden yükseliyor

Rakka surları, Suriye'nin en önemli tarihi simgelerinden biri (Şarku'l Avsat)
Rakka surları, Suriye'nin en önemli tarihi simgelerinden biri (Şarku'l Avsat)
TT

Rakka hafızasını geri kazanıyor… Şehrin surları savaşın enkazı üzerinde yeniden yükseliyor

Rakka surları, Suriye'nin en önemli tarihi simgelerinden biri (Şarku'l Avsat)
Rakka surları, Suriye'nin en önemli tarihi simgelerinden biri (Şarku'l Avsat)

Yıllar süren çatışma ve savaşın ardından Suriye'nin kuzeyindeki Rakka kenti, kültürel mirasın korunması, canlandırılması ve kent sakinlerinin tarihi eserlere sahip çıkmasını sağlamak amacıyla tarihi surlarını restore etmek ve zarar görmüş anıtlarını onarmak için artan yerel çabalara tanık oluyor.

Rakka şehri, Fırat Nehri'nin doğu kıyısında yer alıyor ve yaklaşık 27 bin kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. DEAŞ 2013 yılı sonunda kentin kontrolünü ele geçirdi ve Ekim 2017'de Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile ABD öncülüğündeki DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) tarafından kentten çıkarıldı.

Rakka'nın tarihi surlarını restore etmek için artan yerel çabalar (Şarku'l Avsat)Rakka'nın tarihi surlarını restore etmek için artan yerel çabalar (Şarku'l Avsat)

Rakka'da Abbasiler döneminden (MS 772) kalma surların askeri operasyonlar ve hava koşulları nedeniyle ciddi hasar görmesinin ardından restorasyonuna başlandı. DEAŞ militanları 2014-2017 yılları arasında bölgeyi kontrolleri altında tuttukları sırada bazı tarihi alanları askeri karakollara, hapishanelere ve savaş tünellerine dönüştürdü.

Surlar, çatışma bölgelerindeki kültürel mirası korumak için Rakka Sivil Konseyi ve ABD liderliğindeki DMUK güçlerinin çabaları ve fonlarıyla restore ediliyor. Restoratörlere göre proje, surların kuleler, girişler ve eski yol gibi hasarlı kısımlarını kerpiç, saman ve kırmızı tuğla gibi geleneksel yapı malzemeleri kullanarak onarmayı amaçlıyor.

 Restorasyon kültürel mirası korumayı ve canlandırmayı amaçlıyor. (Şarku'l Avsat)Restorasyon kültürel mirası korumayı ve canlandırmayı amaçlıyor. (Şarku'l Avsat)

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kültür Kurumu Başkanı Sarafraz Şerif, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, Yürütme Konseyi'nin Rakka Sivil Konseyi ve yerel örgütlerle iş birliği içinde, kültürel tarihi korumak amacıyla tüm arkeolojik alanları restore etme planının bir parçası olarak Rakka'da başta surlar, el-Banat Sarayı, Bağdat Kapısı ve müze olmak üzere çeşitli arkeolojik alanları restore etmek için aylardır çalıştığını söyledi.

Şerif'e göre müzenin restorasyonunu yürüten ekip mühendisler, işçiler ve arkeoloji uzmanlarından oluşuyor. Şerif, “Rakka surları restorasyon projesinin dördüncü aşamasını başlattık. Bu aşama, sur girişleri, el-Mansur Caddesi Kapısı, el-Mansuri Camii girişi, 23 Şubat Caddesi ve sanayi bölgesi girişinin restorasyonunu içeriyor” ifadelerini kullandı. Restorasyonda kullanılacak klasik tuğla miktarının 110 metreküp ve kerpiç tuğla miktarının ise 330 metreküp olması tahmin ediliyor. Projenin bu ayın 15'inde başladığı tarihten itibaren 120 gün sürmesi planlanıyor.

 Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kültür Kurumu Başkanı Sarafraz Şerif, restorasyon ekibinin arkeoloji uzmanlarından oluştuğunu söyledi. (Şarku'l Avsat)Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kültür Kurumu Başkanı Sarafraz Şerif, restorasyon ekibinin arkeoloji uzmanlarından oluştuğunu söyledi. (Şarku'l Avsat)

Tarihi bir mekân bomba yüklü araç imalathanesine dönüştürülmüş

Kürt yetkili, surun güney kısmında başlatılan restorasyon çalışmaları sırasında sökülen tuğla miktarının yaklaşık 65 metreküp olduğunu belirtti. Şerif, “Yeniden kullanılabilir durumdaki tuğlalar ayrılarak toplandı ve yeniden değerlendirilmek üzere hazırlandı. Daha sonra iç dolgular söküldü. Bu dolguların hasarlı ve yıpranmış kısımlarının miktarı 40 metreküpü aştı. Atıklar aşamalı olarak taşındı ve yapının, çevresindeki molozlardan temizlenmesi sağlandı” şeklinde konuştu.

Dış kaplama ve dolgu malzemesi söküm işlemleri tamamlandıktan sonra, iç dolgu ve kaplama yeniden yapıldı. Ardından 50 metreküp kerpiç tuğla ve 40 metreküp klasik tuğla temin edildi. Ayrıca 45 santimetre kalınlığında harçla doldurulmuş duvarlar inşa edildi. Kullanılan harcın kalite standartlarına uygunluğunun titizlikle test edildiğine dikkat çeken Şerif, “Duvarlarla iç dolgu arasında 5 santimetre derinliğinde boşluk bırakıldı. İç nemi önlemek için hava akışını sağlayacak havalandırma açıklıkları oluşturuldu ve duvar boyunca her 4 metrede bir destekler kuruldu” ifadelerini kullandı.

Surların güney bölümünde sökülen tuğla miktarının 65 metreküp olduğu tahmin ediliyor (Şarku'l Avsat)Surların güney bölümünde sökülen tuğla miktarının 65 metreküp olduğu tahmin ediliyor (Şarku'l Avsat)

Eski Şehri yaklaşık 5 kilometre boyunca çevreleyen ve 6 metre yüksekliğinde olan tarihi surlar geçtiğimiz yıllarda ciddi şekilde zarar gördü. DEAŞ militanları, çatışmalar sırasında eski mahalleleri şehir merkezine bağlamak için delikler ve geçitler açarak surun bir kısmını tahrip etmiş, bunun sonucunda surun gövdesi, kuleleri ve antik mahzenleri büyük hasar görmüş.

Surların çevresinde yaşayan Rakka sakinleri, DEAŞ unsurlarının bu tarihi simge yapıyı yanmış arabalar ve çöpler için bir depo haline getirdiğini ve bomba yüklü araç üretimi için bir alan olarak kullandığını bildirdi. O dönemde surun her iki yanında ‘savaş ganimetleri’ satılıyordu.

Şerif, surların en belirgin özelliklerinden biri olan kemerin, geleneksel kerpiçle orijinal yapısına benzer bir şekilde yeniden inşa edildiğini söyledi. Şerif, “Bu aşamada 10 metreküpten fazla kerpiç ve 120 metreküp kil kullanıldı, ardından tuğlalar arasındaki nem nedeniyle aşınan derzler boyandı” dedi.

Rakka surları, eski şehir duvarının kalan kısmı olduğu için Suriye'nin en önemli tarihi simgelerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu sur, şehrin doğusunda bulunan Bağdat Kapısı'nı, Saat Meydanı'na, şehir merkezine, eski sokaklara ve yıllardır canlı olan tarihi pazarlara bağlıyor.

Bu tarihi sur, Eski Şehri yaklaşık 5 kilometre boyunca çevreliyor. (Şarku'l Avsat)Bu tarihi sur, Eski Şehri yaklaşık 5 kilometre boyunca çevreliyor. (Şarku'l Avsat)

Rakkalı merhum tarihçi ve arkeolog Dr. Muhammed el-Ezzo, 2021 yılında ‘Rakka: Geçmişi ve Bugünü’ başlıklı bir kitap yayınlayarak Rakka surlarından bahsetmiş, surların Abbasi devletinin başkenti Bağdat’ın surlarından sonra inşa edildiğini belirtmişti. El-Ezzo’ya göre bu sur Ebu Cafer el-Mansur döneminde (MS 8. Yüzyıl) inşa edildi. Arkeolojik çalışmalar, surların bir zamanlar, kuleleri ve yüksek minareleri aracılığıyla duvarları korumak için askerlerin hareketine izin veren kısım olan bir ‘ayırma koridoru’ ile ayrılan bir iç ve dış duvar olduğu için çift biçimde inşa edildiğini gösteriyor.