1945 Setif katliamı Cezayir'in bağımsızlık mücadelesine zemin hazırladı

Fransız kuvvetleri izci ve sivillerden oluşan binlerce kişiyi sadece şüphe üzerine yargısız infaz etti (AFP)
Fransız kuvvetleri izci ve sivillerden oluşan binlerce kişiyi sadece şüphe üzerine yargısız infaz etti (AFP)
TT

1945 Setif katliamı Cezayir'in bağımsızlık mücadelesine zemin hazırladı

Fransız kuvvetleri izci ve sivillerden oluşan binlerce kişiyi sadece şüphe üzerine yargısız infaz etti (AFP)
Fransız kuvvetleri izci ve sivillerden oluşan binlerce kişiyi sadece şüphe üzerine yargısız infaz etti (AFP)

8 Mayıs 1945'te, müttefiklerinin Nazizme karşı kazandığı zaferin kutlamaları sırasında, Cezayir'in 300 kilometre doğusundaki Setif bölgesinde Cezayir'in bağımsızlığının talep edildiği bir gösteriye Fransız sömürge güçleri tarafından müdahale edilmiş ve bu baskın binlerce ölümle sonuçlanmıştı.
O gün yasaklı Cezayir Halk Partisi'nin milliyetçi lideri Messali Hac'ın daveti üzerine, Cezayir Halk Birliği'nin ve Müslümanların Fransız vatandaşlığına kabulünü talep eden Manifesto ve Özgürlük Dostları'nın kurucusu Ferhat Abbas'ın şehri Setif'te zaferi kutlamak için 8 bin ila 10 bin kişilik bir kalabalık toplandı.

Bağımsız Cezayir bayrağı
Gösteride ortada bir hilal ve yıldız bulunan yeşil ve beyaz Cezayir bayrağı ilk kez Fransız bayrağının yanında göründü. Kutlamada, müttefiklerin zaferi için yapılan tezahüratlardan sonra, "Yaşasın bağımsız Cezayir" çığlıkları yükselmeye başladı.

Bouzid Saal
Şehrin Belediye Başkanı Yardımcısının, bayrakların indirilmesi emri vermesine rağmen Cezayir bayrağını indirmeyi reddeden 26 yaşındaki genç Müslüman izci Bouzid Saal’in, patlak veren çatışmada bir polis tarafından vurularak öldürülmesi, göstericiler arasında paniğe ve ayaklanmaların başlamasına neden oldu.
Cezayirli göstericilerin öfkesi Fransız vatandaşlarına yöneldi. Tarihçi Benjamin Stora veya Guy Breville’ye göre, ayaklanmalarda 86 sivil ve 16 askeri personel olmak üzere 102 Avrupalı öldürüldü. Havanın kararmasıyla gösteriler kırsal bölgelere ve diğer şehirlere, Guelma, Kherrata ve Bona’ya (şimdi ki Annabe'ye) yayıldı ve şiddet, yağma, saldırı, tecavüz ve suikastlar da dahil olmak üzere karışıklıklar iki gün boyunca devam etti.

Acımasızca bastırılan gösteriler
General Charles de Gaulle’ün geçici hükümeti, olaylara General Duval liderliğinde baskıyla karşılık verdi. Sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Setif'ten sahile kadar 150 kilometre mesafedeki herhangi bir hareket yasaklandı. Ayrıca ulusal hareketin liderleri de tutuklandı.
Fransız kuvvetleri, izci üyelerini ve sivilleri sadece şüphe üzerine yargısızca infaz ettiler. 5 bin ila 10 bin nufüsa sahip köylerin tamamı, bağımsızlık savunucularına ev sahipliği yaptıkları gerekçesiyle uçaklarla bombalandı ve yakıldı. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar öldürdü.
15 gün içinde mahalle sakinlerine 20 hava saldırısı yapıldı. 44 köy yıkılırken, Madashir (dağlarda izole köyler) yerle bir edildi.
Resmi Cezayir belgelerine göre katliamda 45 bin kişi öldürüldü. Batılı tarihçiler ise ölenlerin sayısının 100'ü Avrupalı olmak üzere 15 ile 20 bin arasında değiştiğini belirttiler.

Dört bin idam cezası
Kasım 1945'te ayaklanmayla bağlantılı olarak tutuklamalar devam etti. Dört bin kişi idam edildi.
General Duval, sömürge hükümetine gönderdiği bir mektupta:
"Size 10 yıldır barış garantisi verdim. Bunu iki toplumu uzlaştırmak için kullanmak size kalmış.” Kimilerine göre, 1954'te patlak veren ve Evian anlaşmaları ve Cezayir'in 1962'deki bağımsızlığıyla sona eren Cezayir bağımsızlık savaşının ilk bölümü aslında 1945'te başladı.
2005 yılında, Fransa’nın Cezayir Büyükelçisi bu katliamların ‘affedilemez bir trajedi’ olduğunu resmen kabul etti. 10 yıl sonra, 2015 yılında Fransa Gaziler Devlet Bakanı Jean-Marc Todeschini, Cezayir'deki katliamların anma törenine katılarak 8 Mayıs 1945'te ilk ölen Bouzid Saal’in mezarına katliamın anısına çelenk koydu.

 


Witkoff'un önerisi: Hamas arabuluculara cevabını ‘notlarla’ iletti

Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)
Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)
TT

Witkoff'un önerisi: Hamas arabuluculara cevabını ‘notlarla’ iletti

Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)
Dün Gazze şehrine düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından feryat eden Filistinli bir kadın (Reuters)

Hamas kaynakları bugün, hareketin ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un 60 günlük ateşkes önerisiyle ilgili cevabını arabuluculara ilettiğini doğruladı.

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar, Hamas'ın ortak bir Filistin pozisyonu oluşturmak amacıyla Katar'da ve Beyrut dahil diğer başkentlerde Filistinli grupların liderleriyle yoğun temaslarda bulunduğunu ve toplantılar düzenlediğini bildirdi.

Kaynaklar, Hamas liderliği ve gruplar açısından cevabın olumlu olarak nitelendirilebileceğini, ancak İsrail işgaline karşı açık bir önyargı taşıyan teklifin taşıdığı tüm olumsuzluklara rağmen, uygulanmasının başarılı olması için bazı notların da eklenmesi gerektiğini belirtti.

Kaynaklar, teklifle ilgili yapılan tüm düzenlemelerin oybirliğiyle kabul edildiğine dikkat çekerek, İsrail'e baskı yapma konusunda samimi bir Amerikan iradesi olması halinde teklifin kabul edileceğini ifade ettiler.

Kaynaklar, yanıtta yer alan notlardan birinin, İsrailli esirlerin Witkoff belgesinde belirtildiği gibi ilk hafta sadece iki gün içinde teslim edilmesini önlemeyi, bunun yerine son anlaşmada olduğu gibi aşamalı olarak iki ay boyunca anlaşmanın tam olarak etkili olmasını sağlamayı amaçladığını açıkladı.

Hareket kaynakları dün Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, teklife ilişkin yorumlarla birlikte olumlu bir yanıt verileceğini belirttiler.

Filistinli bir kadın, Cuma günü Gazze Şehri'ne düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından çığlık atıyor (Reuters)Filistinli bir kadın, Cuma günü Gazze Şehri'ne düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından çığlık atıyor (Reuters)

Kaynaklar o dönemde teklifin birçok ‘tuzak’ taşıdığını ve birçok koşulunun Filistinliler için durumu daha da karmaşık hale getirdiğini ifade etmişti. Kaynaklar, 60 günlük sürenin ateşkes anlaşmasını açıkça bağlayıcı hale getirmemesi ve İsrail'i buna bağlamadan, hatta başarılı olması halinde süreyi uzatmadan gevşek bir şekilde ortaya koyması da dahil olmak üzere, sunulan metinde birçok ikilemin belirgin olduğuna dikkat çekti. Bu durum, İsrail'in kalan esirlerin teslimi için belirlenen yedinci günden sonra istediği zaman Gazze'de Lübnan tarzı saldırılar gerçekleştirmesine ve altmış günün ardından savaşı tamamen yeniden başlatmasına açıkça izin verecektir.

Teklif ayrıca esir takası için üzerinde anlaşmaya varılmış herhangi bir kriter olmaksızın belirli bir sayı belirliyor ve sadece 125 müebbet ve yüksek cezalı mahkûmun serbest bırakılmasını öngörüyor ki bu sayı hayatta kalan ve ölen İsraillilerin sayısıyla orantılı olmadığı gibi bir önceki ateşkes aşamasında kullanılan kriterlere bile ulaşmıyor.

Kaynaklar o dönemde Hamas liderliğinin teklifin metnini inceledikten sonra, canlı ve ölü esirlerin serbest bırakılmasının bedeli konusunda bile İsrail'in ateşkes vizyonunu benimsediğini gördüklerini söyledi.

Kaynaklar, teklifte savaşı sona erdirecek net bir garantiden bahsedilmediğini, konunun müzakerelerin kaderine bırakıldığını, bunun da esasen savaşı sona erdirmek istemeyen ve herhangi bir anlaşmaya uymayı reddeden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun elinde kalacağı anlamına geldiğini açıkladı.

Anlaşma metninin İsrail'in çekilmesi ve hatta yardım girişinin devam etmesi konusunda da herhangi bir garanti vermediğini belirten kaynaklar, insani yardım maddesinin de bir önceki anlaşmada kabul edilen insani yardım protokolünün uygulanmasına atıfta bulunmadığına, bunun yerine müzakereler ve anlaşmanın uygulanması sırasındaki gelişmelere göre devreye sokulmasını öngördüğüne dikkat çekti. Başka bir deyişle anlaşma metni, tüm ihtiyaçları karşılamadan ve enkazı kaldırmak için ağır ekipman ve diğerlerini getirmeden, İsrail'in bu insani dosyada üstünlüğünü korumasına izin veriyor.

İsrailli siyasi kaynaklar anlaşma metninin ne savaşın sona ermesini ne İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesini ne de insani yardımın serbestçe girişine izin verdiğini doğruladı.

Hamas kaynakları, teklifin herhangi bir anlaşma için İsrail'in ve Netanyahu hükümetinin koşullarını öne sürdüğünü, Filistinlilere ise hiçbir şey garanti etmediğini ve sadece hareketten net bir ödül olmaksızın esirleri teslim etmesini istediğini söylüyor.

Yeni anlaşma ateşkesin 60 gün sürmesini, ABD Başkanı Donald Trump'ın taraflara bu süre zarfında taahhütte bulunma garantisi vermesini ve ilk gün 5 İsrailli esir ile 9 cesedin, yedinci gün de aynı sayıda kişinin serbest bırakılmasını öngörüyor.

Anlaşma, insani yardımın iki tarafın üzerinde mutabık kalacağı bir anlaşma yoluyla yapılmasını ve sadece Birleşmiş Milletler (BM) ve Kızılay gibi mutabık kalınan kanallar aracılığıyla dağıtılmasını, yani özel sektöre hiçbir malın verilmemesini öngörüyor.