G7 Zirvesi koronavirüs salgını, iklim ve yoksul ülkelere yardım gündemleriyle başladı

Sivil toplum kuruluşları, 1 milyar doz aşı dağıtımının salgını sona erdirmek için yeterli olmadığı görüşünde.

G7 Zirvesi koronavirüs salgını, iklim ve yoksul ülkelere yardım gündemleriyle başladı
TT

G7 Zirvesi koronavirüs salgını, iklim ve yoksul ülkelere yardım gündemleriyle başladı

G7 Zirvesi koronavirüs salgını, iklim ve yoksul ülkelere yardım gündemleriyle başladı

G7 ülkeleri, uluslararası alanda uzun süredir video konferans yöntemi ile yapılan toplantılardan sonra dün İngiltere’nin ev sahipliğinde, küresel sorunları ele almak üzere toplandı. Görüşmeler iklim değişikliği ve koronavirüs salgını gündemiyle başladı. Liderlerin küresel krizler ile mücadelede birlik olma vurgusu yapmaları bekleniyor. Ayrıca aşıların dağıtımı konusundaki tutumu sert bir şekilde eleştiren insani yardım kuruluşları tarafından yetersiz bulunan 1 milyar doz yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısının paylaşımına odaklanılması planlanıyor.
Bloomberg haber ajansı, G7 liderlerinin Dünya Sağlık Örgütü'nden (WHO) Kovid-19’un ortaya çıkışına ilişkin yeni bir soruşturma yapılmasını talep edeceğini aktardı.
Kasım ayında İskoçya'da düzenlenmesi planlanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26) öncesinde yapılan ve karbon alınımını esas alan bu zirvede küresel ısınmayla mücadele de öncelikli olarak ele alınacak başlıklar arasında yer alıyor. İngiltere Başbakanı Boris Johnson, 2030 yılına kadar sera gazı salınımını yarı yarıya düşürme hedefi ile birlikte “yeşil bir sanayi devrimi” gerçekleştirmeyi umut ediyor.
Diğer yandan G7, yoksul ülkelerin Kovid-19 salgınının etkilerinden sıyrılmasına yardımcı olmak için Uluslararası Para Fonu (IMF) rezervlerine 100 milyar dolarlık ek yardım tahsis etmeyi planlıyor. Bu toplantının, zirveyi dünyanın önde gelen demokrasilerinin konferansından daha fazlasına dönüştürmesini umduğunu söyleyen Johnson şu açıklamada bulundu:
“Dünyanın en büyük ve teknolojik olarak en gelişmiş demokrasilerinin sorumluluklarını üstlenme ve tüm dünyanın aşılanmasına katkıda bulunma zamanı geldi. Zira herkes korunmadıkça kimse korunamaz.”
Beyaz Saray, gösterilen bu küresel çabanın aşılar da dahil olmak üzere sağlık gereksinimlerini karşılamaya, daha güçlü bir ekonomik toparlanma sağlamaya ve çevreyi korumaya yardımcı olacağını bildirdi. IMF, küresel likiditeyi artırmak, gelişmekte olan ve yoksul ülkelerin artan borçları ve Kovid-19 salgını ile mücadele etmelerine yardımcı olmak için uluslararası rezerv para birimi olan Özel Çekme Hakları'nı (SDR) yeni tahsisle 650 milyar dolar artırmaya hazırlanıyor. Söz konusu toplantı, G7 liderlerinin salgın yüzünden geçen sene sadece video konferans yöntemiyle bir araya gelmesinin ardından, iki yıldan bu yana ilk yüz yüze görüşmeye tanık oluyor. Ayrıca bu zirve, ABD Başkanı Joe Biden'in başkanlık koltuğuna geçtikten sonra bir haftalık Avrupa turu kapsamında katılacağı ilk büyük uluslararası zirve olacak.
ABD, Almanya, İngiltere, Japonya, Fransa, Kanada ve İtalya'nın yer aldığı G7 Zirvesi’ne Avustralya, Hindistan, Güney Kore ve Güney Afrika liderleri de cumartesi günü konuk olarak davet edildi.
ABD Başkanı Joe Biden’ın ifadelerine göre zirve aynı zamanda ABD’nin Donald Trump dönemindeki izolasyondan yıllar sonra uluslararası sahaya dönüşünü de temsil edecek. Diğer taraftan bu, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in ve muhtemelen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un son zirvesi olacak. DPA’nın aktardığına göre ABD'li bir yetkili “Zirve, demokrasinin ve ortak demokratik değerlerin en büyük küresel sıkıntılar ile mücadelede en iyi yolu sunduğunu gösterme kararlılığında hemfikir olduğumuzu da kanıtlamış olacak” dedi. İngiltere hükümetinin ifadelerine göre dayanışma yapılmasına yönelik çağrılar artarken ülke liderlerinin “2022’de salgını ortadan kaldırma” hedefiyle aşı üretim kapasitelerini artırma konusunda anlaşmaya varmaları bekleniyor. ABD 500 milyar doz Kovid-19 aşısı bağışlama sözü verirken İngiltere Kovid-19 Aşıları Küresel Erişim Programı (COVAX) aracılığıyla 100 milyon doz taahhütte bulundu. Ancak sivil toplum kuruluşları bunun yetersiz olduğu görüşündeler. Oxfam örgütü konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Aşılamada bu hızla gidilirse yoksul ülkelerin G7 ülkeleriyle aynı korunma düzeyine ulaşması 57 yıl alacak. Bu, ahlaki olarak kabul edilemez ve Kovid-19 mutasyonlarının oluşturduğu tehlike göz önüne alındığında ters tepebilir.”
Örgüt dünyada yaklaşık 3,7 milyon insanın yaşamına mal olan salgını tamamen ortadan kaldırmak için en az 11 milyar doz gerektiğini söyledi. Örgüt daha büyük bir üretime izin verilmesi için patentlerin askıya alınmasını istiyor. Ancak Washington ve Paris bunu desteklerken Almanya buna şiddetle karşı çıkıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ilaç üretim laboratuvarlarına satılan dozların yüzde 10’unu vermeleri çağrısında bulundu ve G7'nin Mart 2022’nin sonuna kadar Afrikalıların yüzde 60’ını aşılama hedefini tamamlamasını temenni etti. Dünyada şu ana kadar dağıtılan 2,3 milyar dozun dörtte biri, sadece dünya nüfusunun yüzde 10’unu oluşturan G7 ülkelerinde yaşayanlar gitti. Dünya Bankası’nın sınıflandırmasına göre “düşük gelirli” ülkeler şu ana kadar dünyada uygulanan dozların yalnızca yüzde 0,3’ünü aldı.
Biyoçeşitliliği korumak için G7’nin karaların ve okyanusların “en az yüzde 30’unu” koruma sözü vermesi talep ediliyor. G7'nin, gelişmekte olan ülkelerde ekonomilerini canlandırmak ve net sıfır karbondioksit emisyonları elde etmelerini sağlamak için çevreyi gözeten altyapı yatırımlarına teşvikte bulunması bekleniyor. ABD'li bir yetkiliye göre bu, Çin'in etkisini artırmak için yurt dışında altyapı inşa etmeyi hedeflediği "Yeni İpek Yolu” adlı en büyük projesine karşıt bir öneri olarak karşımıza çıkıyor. Yetkili açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“G7, düşük ve orta gelirli ülkelerde duyusal, dijital ve sağlık altyapılarına yatırım yapmak için yolsuzluğu ortadan kaldıracak yüksek standartlı, şeffaf ve iklime zarar vermekten kaçınan bir mekanizmayı esas alacak.”
Zirve öncesinde Boris Johnson ve Joe Biden iklim düzeyinde harekete geçilmesi gerektiği konusunda ortak bir tutum sergileyerek siber saldırılar ve küresel ısınma tehdidini dikkate alan yeni bir ‘Atlantik Bildirisi’ imzaladılar. The Times gazetesine göre Johnson, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'nın yeniden yapılandırılması için ABD’nin devasa finansman projesine benzer şekilde, gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerini karbondan arındırmalarına yardımcı olacak bir “Marshall Planı” yapılmasını umut ediyor. İki büyük müttefik, Çin ve Rusya'nın sebep olduğu ve G7 Zirvesi sırasında gündeme getirilecek sorunlar gibi başlıca uluslararası konularda hemfikir olsa da İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılmasının akabinde Londra ile AB arasında yaşanan anlaşmazlığın merkezinde yer alan Kuzey İrlanda konusunda iki taraf arasında gerilim devam ediyor. Joe Biden açık bir şekilde herhangi bir eleştiri yapmaktan kaçınırken Avrupalı ​​liderler, Londra'nın Birleşik Krallık'ın parçası olan Kuzey İrlanda'daki öfke karşısında yeniden gözden geçirmek istediği anlaşmalara bağlılıklarını Boris Johnson'a hatırlatmayı planlıyorlar. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron iki gün önce İngiltere hükümetine imzalanmış anlaşmaların "yeniden müzakere konusu olamayacağına" dair bir uyarıda bulundu. Macron’un bu sözlerine karşılık İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab ise dün “Birleşik Krallık'ın toprak bütünlüğünün” müzakere konusu olamayacağını vurguladı.

Johnson: Londra-Washington ilişkileri “yıkılmaz”
İngiltere Başbakanı Boris Johnson, G7 Zirvesi öncesinde ABD Başkanı Joe Biden ile iki gün önce yaptığı ilk görüşmenin ardından İngiltere-ABD ilişkilerini ‘yıkılmaz’ olarak nitelendirdi. Johnson dün sabah BBC’ye verdiği röportajda şu ifadeleri kullandı:
“Bu bir ilişki. Buna ‘derin ve anlamlı bir ilişki’ diyebilirsiniz. Bu yok edilemez bir ilişki. Çok uzun süredir devam eden, hem Avrupa’da hem de dünyada barış ve refahın önemli bir parçası olan bir ilişki.”
İki lider, iki gün önce yüz yüze yaptıkları görüşmede, Kuzey İrlanda’da İngiltere’nin AB’den çıkmasından kaynaklanan gerginlik de dahil olmak üzere yaklaşık 25 konuyu ayrıntılı olarak tartıştı.
Boris Johnson, Joe Biden'ın Londra'nın Kuzey İrlanda Protokolü’nü geçersiz kılma girişimleri ile ilgili memnuniyetsizliğini görmezden geldi. Protokol AB üyesi olan İrlanda ile sınırın eski haline dönmesini engellemeyi amaçlıyor. Ancak bu Birleşik Krallık ile Kuzey İrlanda arasındaki ticaret faaliyetlerinde karışıklıklara yol açtı. Johnson İngiltere, AB, Washington ve “tüm tarafların Hayırlı Cuma Anlaşması'nın temel düzenini koruduklarından emin olma konusunda büyük çıkarları olduğunu” söyledi. Söz konusu anlaşma 1998 yılında imzalanmış ve böylece Birleşik Krallık'a bağlı özerk bir ülke olan Kuzey İrlanda’daki 30 yıldır devam eden kanlı çatışma sona ermişti.



ABD’nin Gazze ateşkesi teklifinin detayları belli oldu

İsrail ordusu, savaşın başından bu yana çoğu çocuk ve kadın en az 65 bin 500 Filistinliyi öldürdü (AP)
İsrail ordusu, savaşın başından bu yana çoğu çocuk ve kadın en az 65 bin 500 Filistinliyi öldürdü (AP)
TT

ABD’nin Gazze ateşkesi teklifinin detayları belli oldu

İsrail ordusu, savaşın başından bu yana çoğu çocuk ve kadın en az 65 bin 500 Filistinliyi öldürdü (AP)
İsrail ordusu, savaşın başından bu yana çoğu çocuk ve kadın en az 65 bin 500 Filistinliyi öldürdü (AP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze savaşını bitirmek için sunduğu planda, eski Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair önemli bir rol oynayabilir.

Financial Times'ın haberinde, ABD'nin planı kapsamında Gazze'deki geçiş sürecini yönetecek, uluslararası bir kurul tarafından denetlenecek bir yapı kurulması öngörülüyor.

Blair'ın da "Gazze Uluslararası Geçiş Yönetimi" adlı yapıda üst düzey bir pozisyonda yer almak istediği yazılıyor. Eski Birleşik Krallık liderinin temsilcilerinin yorum talebine yanıt vermediği aktarılıyor.

Blair ve Trump'ın damadı Jared Kushner'ın, ağustosta Beyaz Saray'da düzenlenen Gazze görüşmesine katılması da büyük yankı uyandırmıştı.

Washington'ın plan kapsamında kalıcı ateşkes için taraflara baskı yapacağı, Hamas'ın tüm rehineleri tek seferde serbest bırakmasını talep edeceği belirtiliyor.

Gazze'deki İsrail güçlerinin, ocak ve martta uygulanan geçici ateşkes sırasındaki mevzilerine yeniden konuşlandırılması, geçiş yönetimi kurulduktan sonra bölgeden tamamen çekilmesi öngörülüyor.

Hamas'ın geçiş komitesinde hiçbir rol oynamayacağı, örgüt yerine Filistin Ulusal Yönetimi'nin sürece dahil edileceği yazılıyor.

Haberde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun pazartesi günü ABD'de Trump'la görüşeceği, planın ele alınacağı belirtiliyor.

Haaretz'in analizindeyse Beyaz Saray'ın ateşkes planının Netanyahu'nun politikalarıyla ters düştüğüne dikkat çekiliyor. İsrail lideri, Mahmud Abbas yönetiminin geçiş hükümetinde yer almasına müsaade etmeyeceğini defalarca söylemişti.

Ayrıca Netanyahu'nun tehlikedeki siyasi kariyerini savaş sayesinde ayakta tuttuğu, çatışmaların sonlanması halinde iktidardaki radikal sağcı koalisyonun çökebileceği ifade ediliyor.

Planda, İsrail'in Gazze'de yerleşim birimleri kurmasına ilişkin herhangi bir madde bulunmuyor. Trump, Netanyahu'nun Batı Şeria'yı ilhak etme planının gerçekleşmesine izin vermeyeceğini de söylemişti.

ABD ziyaretinde Netanyahu'ya İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer de eşlik edecek. Dermer, ateşkes planının hazırlanmasında Blair ve Kushner'la birlikte çalışmıştı. Analizde, gittikçe artan sayıda Batılı devletin Filistin'i tanımasıyla ve Tel Aviv yönetimine boykot çağrılarının artmasıyla, İsrail'in "uluslararası sahnede Rusya'yla birlikte" parya konumuna düşebileceği yazılıyor.

Guardian'ın analizinde, İsrail yönetiminin Ekim 2023'ten bu yana Filistin Ulusal Yönetimi'ne mali baskı uyguladığı, ABD'nin de BMGK'de konuşma için ülkeye gitmek isteyen Mahmud Abbas'a vize vermediği hatırlatılıyor. Washington ve Tel Aviv'in, mevcut haliyle Abbas yönetimine geçiş komitesinde sınırlı rol vereceği ifade ediliyor. Uzun vadede Ramallah'taki yönetimden köklü reformlar talep edileceği belirtiliyor.

Independent Türkçe, Financial Times, Times of Israel, Guardian, Haaretz


Türkiye, PKK'yı silahsızlandırma modelini değerlendiriyor: Farklılıklar ve zorluklar nasıl aşılabilir?

PKK liderleri ve üyeleri, 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de düzenlenen sembolik bir törenle silahlarını bıraktı ve Abdullah Öcalan'ın PKK'yı feshetme çağrısını hayata geçirme kararlılıklarını teyit etti. (Reuters)
PKK liderleri ve üyeleri, 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de düzenlenen sembolik bir törenle silahlarını bıraktı ve Abdullah Öcalan'ın PKK'yı feshetme çağrısını hayata geçirme kararlılıklarını teyit etti. (Reuters)
TT

Türkiye, PKK'yı silahsızlandırma modelini değerlendiriyor: Farklılıklar ve zorluklar nasıl aşılabilir?

PKK liderleri ve üyeleri, 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de düzenlenen sembolik bir törenle silahlarını bıraktı ve Abdullah Öcalan'ın PKK'yı feshetme çağrısını hayata geçirme kararlılıklarını teyit etti. (Reuters)
PKK liderleri ve üyeleri, 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de düzenlenen sembolik bir törenle silahlarını bıraktı ve Abdullah Öcalan'ın PKK'yı feshetme çağrısını hayata geçirme kararlılıklarını teyit etti. (Reuters)

Terör örgütü PKK’nın silahsızlandırılması için yasal zemin hazırlamak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından oluşturulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, eylül ayı sonu için belirlenen zaman dilimi içinde çalışmalarını tamamlamak üzere. Ancak, bu adımı gerçekleştirmek için uygulanabilir bir model arayışı hâlâ devam ediyor.

Komisyon başkanlığını da yürüten TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'a göre, 5 Ağustos'ta kurulan ve her partinin TBMM’de sahip olduğu sandalye sayısına göre parlamentodaki 51 üyeden oluşan komisyonun ana görevi, silahsızlanma sürecini denetlemek ve izlemek.

TBMM, 1 Ekim'de yaz tatilinden dönerek yeni yasama dönemine başlayacak. Komisyonun bu tarihe kadar, öncelikle PKK'nın silahsızlandırılmasıyla ilgili bazı kanunlarda değişiklik önerileri hazırlaması, silahların teslim edilmesi veya imha edilmesi yöntemleri, suçlara karışmamış üyelerin geri dönüşünün organize edilmesi ve PKK liderlerinin Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'ndan ayrıldıktan sonra nereye gidecekleri ile ilgili bazı kanunlarda değişiklik önerileri hazırlaması bekleniyor.

Ancak, yeni yasama döneminin açılmasına sadece birkaç gün kala, Türkiye'nin PKK'yı dağıtmak, devre dışı bırakmak ve silahsızlandırmak için izleyeceği model konusunda tartışmalar devam ediyor. Silahsızlandırmanın hangi yasalara dayandırılacağı ve iki adımdan hangisinin önce atılacağı konusunda devletin vizyonu ile Kürtlerin vizyonu arasında hâlâ önemli bir uçurum var.

Şarku'l Avsat, komisyonun çalışmalarını çevreleyen atmosferi, her iki tarafın görüşlerini ve akademisyenlerin ve hukuk uzmanlarının, Türkiye'de tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla başlayan ‘barış sürecinin’ nasıl ilerlediğine dair görüşlerini takip ediyor. Abdullah Öcalan, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile Milliyetçi Hareket Partisi'nden (MHP) oluşan Cumhur İttifakı'nın başlattığı ‘Terörsüz Türkiye’ girişimi üzerine 27 Şubat'ta PKK’yı feshetme ve silahsızlandırma çağrısı yapmıştı.

Özel bir model arayışı

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyonun görevinin, ulusu temsilen PKK'nın silahsızlandırılmasını denetlemek ve sosyal uyumu sağlarken gerekli yasal düzenlemeleri uygulamak için gerekli adımları atmak olduğunu yineledi.

Komisyonun Latin Amerika'dan Asya'ya, Afrika'dan Avrupa'ya kadar farklı bölgelerdeki çatışma çözümü modellerini incelediğini söyleyen Kurtulmuş, “Şu anda aradığımız şey, barış müzakerelerini ve çatışma çözümüyle ilgili atılan adımları ayrıntılı bir şekilde analiz ederek bir Türk modeli sunmak. Ancak yaptığımız şeyin, Türkiye'yi barışın sağlanması konusunda küresel literatüre yerleştiren ve adını demokrasi tarihine kaydeden benzersiz ve başarılı bir model sunmak olduğunu da biliyoruz” ifadelerini kullandı.

6u7
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, PKK'nın silahsızlandırılmasına ilişkin parlamento komisyonu toplantısının açılışında konuşuyor. (TBMM’nin internet sitesi)

Kurtulmuş, geçtiğimiz çarşamba günü komisyonun onuncu toplantısında yaptığı açılış konuşmasında, “En önemli konulardan biri, terör örgütü PKK'nın derhal tam silahsızlanma ilan etmesi ve tüm üyelerinin İmralı'nın çağrısına yanıt vermesidir. Bu, Türkiye'nin gerekli adımları atması için yolu açacak ve güven verecektir” dedi.

Toplantıda komisyon, Moro İslami Kurtuluş Cephesi ile Filipinler hükümeti arasında 40 yıldır süren ve 27 Mart 2014'te kapsamlı bir anlaşmanın imzalanmasıyla sona eren çatışmanın çözümü için uygulanan modeli inceledi. (Söz konusu anlaşma uyarınca Moro İslami Kurtuluş Cephesi, hükümetle mutabık kalınan şekilde silahlarını üçüncü bir tarafa teslim etmişti.) Komisyon ayrıca, Filipinler'deki çatışmanın sona ermesinde arabulucu olarak görev yapan eski Türk büyükelçileri Fatih Ulusoy ve Hüseyin Oruç'u dinledi.

Türk yetkililer daha önce, dünya çapında terörist ve silahlı örgütlerin tasfiyesi için geliştirilen modeller üzerine yaptıkları bir çalışma sonucunda, Türkiye'nin PKK’yı silahsızlandırmak için kendi modelini geliştireceğini doğrulamıştı. Söz konusu gelişme, Irak'ın kuzeyinde bulunan Kandil Dağı'ndaki PKK liderlerinin, Öcalan'ın 27 Şubat'ta yaptığı PKK’yı feshetme ve silah bırakma çağrısına yanıt vermelerinin ardından geldi.

yu
Diyarbakır'daki Kürt aileler, PKK tarafından kaçırılan çocuklarının akıbeti hakkında bilgi talep etmek için her hafta Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) il binası önünde toplanıyor. (AFP)

Komisyonun tartışmaları ve Kurtulmuş'un açıklamaları hakkında yorum yapan, Türkiye'deki Kürt meselesini analiz eden yazar Alpaslan Özerdem, Türkiye'nin kendi başına çatışmayı çözmek ve küresel barış literatürüne benzersiz bir model sunmak için tarihi bir fırsat yakaladığını söyledi. Özerdem, “Bu model, Türkiye'nin kültürel zenginliğinden yararlanırken, demokrasi ve insan hakları konusunda uluslararası standartlara uygunluğu da korumalıdır” dedi.

Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda Özerdem, Türkiye'nin benzersiz barış modelinin sadece bir slogan değil, evrensel barış değerlerini Türkiye'nin sosyal, kültürel ve tarihsel dinamikleriyle harmanlayan kapsamlı ve sürdürülebilir bir yaklaşım vizyonu olması gerektiğini söyledi. Özerdem, “Silahların susmasından sonra öngördüğümüz gelecek, bu modelin başarısını belirleyecek” diye konuştu.

Küresel barış çabalarının çoğunlukla Batı odaklı yaklaşımları izlediğini ve yerel dinamikleri göz ardı eden modellerin genellikle başarısız olduğunu belirten Özerdem, “Bu nedenle, Türkiye kendi modelini geliştirirken, barışın insanların günlük yaşamındaki anlamını dikkate almalıdır. Çatışmayı sona erdirmek, sadece bir ‘proje’ olmaktan öte, masadaki müzakerelerle sınırlı kalmayıp toplumun kalbine nüfuz eden bir ‘günlük barış’ vizyonuna dönüşmelidir” ifadelerini kullandı.

Özerdem sözlerini şöyle sürdürdü: “Barış süreçlerinin, ‘müzakere, güven artırıcı önlemler, silahsızlanma, adalet mekanizmaları ve sosyal uzlaşma’ gibi evrensel standartları vardır. Ancak bu ilkeler tek başına yeterli değildir. Barış sonrası için somut bir vizyon ve yol haritası geliştirmek gerekir. Çünkü toplumsal beklentilerin karşılanmadığı, şikayetlerin ele alınmadığı ve kurumların güçlendirilmediği bir ortamda çatışma dinamikleri kolaylıkla geri dönebilir.”

Derin anlaşmazlık

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarına ilişkin olarak, neyin önce gelmesi gerektiği konusunda derin bir anlaşmazlık var: Silahsızlanma mı, yoksa bu süreci düzenleyen ve teşvik eden, tamamlanmasını sağlayan, silahlarını teslim edenlere garantiler veren, siyasi tutukluların durumunu ele alan ve Kürtlerin demokratik haklarını garanti altına alan yasalar mı?

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, terörden arındırılmış bir Türkiye’ye geçiş için Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarının üç aşamada yürütülmesi gerektiğini ifade etti. Bu aşamalar şunlar: Dinleme faaliyeti yapmak, geçiş süreci hukukuna ilişkin bir hukuk politikası önermek ve demokrasiyi ilerletmeye ilişkin bir perspektif oluşturmak.

Geçtiğimiz pazar günü X hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda Uçum, yasaların önerilmesiyle ilgili ikinci aşamayı, nihai silahsızlanmanın pratik olarak teyit edilmesine bağladı. Uçum, komisyonun, 2013 yılının kasım ayında hazırlanan TBMM Araştırma Komisyonu raporu ve Akil İnsanlar Heyeti tarafından hazırlanan raporlar da dahil olmak üzere, önceki deneyimleri ve çözüm sürecini (2013-2015) dikkate alabileceğini belirtti.

Diyarbakır Barosu'nun eski başkanı Mehmet Emin Aktar, Uçum'un ‘PKK'nın yasal düzenleme süreci başlamadan önce silahsızlanması gerektiğini’ öne sürdüğü açıklamasına yanıt verdi. Aktar şu soruları sordu: “Önce silahların teslim edilmesi gerektiğini, ardından yasaları değiştireceklerini söylüyorlar. Silahlarını nerede teslim edecekler? Silahlarını teslim edenlere ne olacak? Alınarak hapse mi atılacaklar?”

gty
Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan, 27 Şubat'ta İmralı'daki hapishane hücresinden PKK’nın feshedilmesi ve silahların teslim edilmesi çağrısında bulundu. (EPA)

Aktar, “Barış süreci ancak yeni yasaların çıkarılmasıyla başarıya ulaşabilir. Önce yasa çıkarılmalı, sonra silahlar teslim edilmelidir” diyerek, devletin bu konuyu ‘terörizm’ olarak tanımladığını ve öncelikli hedefinin PKK'yı silahsızlandırmak olduğunu belirtti.

Aktar sözlerine şöyle devam etti: “Başından beri Kürtler ve devlet bu süreci farklı şekilde tanımladı. Kürtler genellikle bu süreçte bir çözüme ulaşılmasını umarken, devlet bunu farklı bir şekilde görüyor. İktidardaki AK Parti yetkilileri, meselenin sadece PKK'nın silahsızlandırılması ve ortadan kaldırılması olduğunu söylüyor.”

Kürtlerin talepleri

Mehmet Emin Aktar, yasal garantiler sağlanması ve silahlarını teslim edenlerin cezalandırılmasını veya soruşturulmasını yasaklayan bir yasa çıkarılması gerektiğini vurgulayarak, böyle bir yasa olmadan toplumda umut ve güvenin olamayacağını savundu.

Aktar, silahlı eylemlere katılanlar için, 5 ila 10 yıl yurtdışında kalan ve herhangi bir suç işlemeyenlerin davalarının düşürülebileceğini ifade etti.

Aktar, kardeşlik ruhu içinde siyasi tutukluların serbest bırakılabileceğini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Kürt siyasetçi Selahattin Demirtaş ve diğer tutuklu milletvekilleri ve siyasetçilerin serbest bırakılmasına ilişkin kararlarının uygulanabileceğini söyledi.

jukı
PKK mensupları, 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de düzenlenen sembolik bir törenle silahlarını yaktı. (AFP)

Aktar ifadelerini şöyle sürdürdü: “Kürt toplumu, devletin bugüne kadar somut bir adım atmadığına inanıyor ve Türkiye'de terörizmin tanımı o kadar muğlak ki, tarif etmek bile zor. Halay bile terörizm eylemi olarak kabul edilebilir, cenazeye katılmak, taziye ziyaretinde bulunmak veya sosyal medyada paylaşım yapmak da öyle. Bunların hepsi terör kategorisine girebilir. Kürtler ne derse desin, ne yaparsa yapsın, devlet onları terörle suçluyor. Bu nedenle, öncelikle bu zihniyet ortadan kaldırılmalı ve yasalar netleştirilmelidir.”

Anayasa ve Kürtçe

AK Parti'nin Cumhur İttifakı'ndaki ana ortağı olan MHP'nin anayasanın ilk dört maddesinin korunmasında ısrarcı olmasıyla ilgili olarak Aktar, bu maddeleri değiştirmeden Kürtlere haklarını vermek için birçok önemli reform yapılabileceğine inandığını belirtti.

Aktar, bu maddelerde “Ülkenin resmi dili Türkçe'dir” diye belirtilmesine rağmen “Eğitim dili her zaman Türkçe'dir” diye belirtilmediğini, bu nedenle Kürtçe'nin eğitim dili haline getirilebileceğini açıkladı. Aktar ayrıca, yerel yönetimlerin yetkilerinin de artırılabileceğini ifade etti.

bh
PKK ile çatışmalarda ölenlerin anneleriyle yapılan bir oturumda, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, annelerin Kürtçe konuşmaktan kaçınmalarını istedi. (TBMM’nin internet sitesi)

Aktar, “TBMM Başkanı, çözüm önerileri sunmaktan sorumlu olan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplantısında PKK ile çatışmalarda ölenlerin annelerinin ana dillerinde konuşmalarını engellediğine göre, Kürt sorununa demokratik bir çözüm bulunması ve barış ve dayanışmanın sağlanması hakkında nasıl konuşabiliriz?” diye sordu.

Hükümet, meclis, siyasi partiler ve Öcalan arasındaki iletişimi yürüten Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dil, Kültür ve Sanat Komisyonu Eş Sözcüsü Cemile Turhallı, Kürtlerin statüsünün tanınması ve bu statünün anayasa ve diğer yasaların tüm yönlerinde güvence altına alınması gerektiğini ve komisyonun bu konuda toplumun farklı kesimlerinin görüşlerini dinlemesi gerektiğini vurguladı.

Partisinin, Kürtçe'nin statüsünün iyileştirilmesi ve anadillerinde eğitim verilmesi taleplerini görüşmek üzere Diyarbakır'da dil alanında faaliyet gösteren 43 kurumun temsilcileriyle toplantılar düzenlediğini belirten Turhallı, partinin meclis komisyonundaki temsilcilerinin önerilerini meclise sunacaklarını kaydetti.

Turhallı, Türkiye'de en az 25 milyon Kürt olduğunu, ancak ne yazık ki bu insanların dil kullanımı veya kendi kültürleri içinde yaşama özgürlüğü açısından herhangi bir yasal statüye sahip olmadıklarını ve ifade özgürlüğünden mahrum olduklarını söyledi.

Turhallı, “Dilin statüsü Kürtlerin statüsüdür. Şayet dile ve kültüre bir statü tanınıyorsa, bu aynı zamanda milletin de statüsüdür... Tabii ki öncelikli hedefimiz Kürtlerin statüsünü tanımak ve anayasa başta olmak üzere diğer tüm yasalarda bu statüyü güvence altına almaktır” ifadelerini kullandı.

Farklı bir aşama

Prof. Dr. Deniz Ülke Kaynak ise şu anda 2013'teki barış sürecinden farklı bir aşamada olduğumuzu, Ortadoğu'da yeni bir stratejik durum ve manzara oluşmakta olduğunu ve sorunun Türkiye içinde alınan önlemlerle çözülemeyeceğini düşünüyor. Çünkü Kaynak’a göre bu sorunun diplomatik, askeri ve ekonomik boyutları var ve çok yönlü bir değerlendirme yapılması gerekiyor.

Kaynak, bu sorunun ‘Kürt sorunu’ olarak tanımlanmaması gerektiğini, çünkü Türkiye'de demokrasi veya hakların sadece Kürtlere tanınamayacağını açıkladı. Kaynak, “Hiçbir Kürt, sadece Kürt olduğu için, ya da bir Alevi, sadece Alevi olduğu için bir hakka sahip olamaz. Aksine, hepsine sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldukları için tam hakları tanınmalıdır” dedi.

Kaynak sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye'nin her yerinde tüm vatandaşlar için demokrasi ve insan hakları talep etmeliyiz… Barış istiyorsak, tüm bölgede barış aramalıyız.”

Akademisyen Esra Çuhadar, yazar Alpaslan Özerdem'e katılarak, güvenin tesis edilmesinin hayati önemini vurguladı ve barış süreçlerinin başarısını sağlayan en önemli faktörlerden birinin sosyal memnuniyet yaratma becerisi olduğunu belirtti. Çuhadar, Türkiye'de şu anda devam eden sürece toplum aktörlerinin katılımının, sürecin meşruiyetini sağlamak ve onu baltalamaya çalışanların etkisini sınırlamak için son derece önemli olduğunu bildirdi.

regt
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, PKK'nın silahsızlandırılması için uygulanabilecek model hakkında akademisyenlerin görüşlerini dinledi. (TBMM’nin resmi X hesabı)

Komisyon toplantılarına katılan Prof. Dr. Sevtap Yokuş Veznedaroğlu, barışın siyasi hesaplamaları ve mevcut politikaları aşan bir bakış açısının geliştirilmesini gerektirdiğini ve güçlü ve kararlı bir siyasi iradenin son derece önemli olduğunu savundu.

Veznedaroğlu, her türlü ayrımcılığı önlemeye yönelik bir protokolün onaylanabileceğini ve bu protokolün ayrımcılığa ve marjinalleşmeye yol açabilecek hükümlerin yürürlükten kaldırılması için bir araç olarak değerlendirilebileceğini belirtti.

uık
Yüzlerce kişi, 27 Şubat'ta Abdullah Öcalan'ın PKK’nın feshine yönelik çağrısını izlemek için Diyarbakır'da bir meydanda toplandı. (AFP)

Hukukçu Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, çatışmanın ve can kaybının sona erdirilmesinin barış sürecinin ilk adımı olduğunu ve bu süreçte güvenliğin öncelikli olması gerektiğini söyledi. Ancak Çelik, bununla yetinilmemesi gerektiğini vurguladı. Çelik, “PKK üyelerinin geri dönüş hakkı güvence altına alınmalı, toplumsal yapı ve farklı gruplar arasındaki ilişkiler iyileştirilmeli ve barışın toplum ve direniş grupları için olası faydaları netleştirilmelidir” dedi.

2013'teki barış sürecinde oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti'ne benzer bir girişim başlatılmasını öneren Çelik, silahlarını bırakanların güvenliğini ve emniyetini garanti altına almak ve toplumdaki yerlerini sağlamak gerektiğini vurguladı. Çelik, bir taraf güven inşa etmek için adım attığında, diğer tarafın da buna karşılık vermesi gerektiğini, çünkü güvenin bu süreçte inşa edildiğini söyledi.

Güven inşa etmek

PKK sorununu çözmek ve silahsızlandırmak için bir model geliştirilmesi konulu oturuma katılan akademisyen Vahap Coşkun, güven artırıcı önlemler yoluyla taraflar arasındaki güvenin güçlendirilmesi ve çözümün sadece bir tarafa fayda sağladığı algısının önlenmesi gerektiğini vurguladı. Coşkun’a göre bu, çözümün bir tarafın zararına diğer tarafın yararına olacağı algısını önleyecek ve hassasiyetleri dikkate alan yapıcı ve kararlı bir dil kullanarak çözümün herkesin yararına olacağı vizyonunu teşvik edecektir.

Coşkun, komisyonun ana görevlerinden birinin, silahları tamamen ortadan kaldıracak bir yasa tasarısı hazırlamak olması gerektiğini belirtti. Coşkun, “Söz konusu taslak, PKK üyelerinin silahsızlanmasını sağlayacak, toplumsal hayata dönüşlerini teşvik edecek, kamu düzenini dikkate alacak, toplumda adalet duygusu yaratacak ve mekanizmalar oluşturarak mağdurların haklarını koruyacak şekilde hazırlanmalıdır” dedi.

ıo9
Silahlarını bırakan PKK militanlarının akıbeti halen bilinmiyor. İnsan hakları aktivistleri, suçlara karışmamış olanlara geri dönüş hakkı tanıyan bir yasa çıkarılması çağrısında bulunuyor. (AP)

Vahap Coşkun, PKK ile ilgili soruşturma ve kovuşturmaların durdurulması gerektiğini ve sosyal entegrasyonu hızlandırmak için eğitim, sağlık, mesleki eğitim, psikolojik ve sosyal destek, barınma ve gelir desteği gibi programların uygulanması gerektiğini belirtti. Coşkun, “Örgütün kadın, çocuk ve hasta üyeleri için özel önlemler alınmalı, yasa süresiz değil sınırlı bir süre için uygulanmalı ve uygulanması izlenip denetlenmelidir. Bağımsız bir soruşturma komisyonu oluşturulabilir” ifadelerini kullandı.

Coşkun, yasa tasarısının dört kategoriyi kapsayabileceğini belirtti: yargılanmamış veya soruşturulmamış PKK üyeleri, PKK ile ilgili davalarda hüküm giymiş olanlar, davalarda hapis cezasına çarptırılmış olanlar ve PKK ile ilgili davalar nedeniyle yurtdışında ikamet edenler.

Coşkun ayrıca, Cumhurbaşkanı'na siyaset, hukuk, sosyal ekonomi, psikoloji, kültür, insan hakları, güvenlik, silahsızlanma ve ilgili konularda gerekli önlemleri almak için genel yetkiler verilebileceğini belirtti.

Coşkun, 2013 yılında önceki barış süreci sırasında hazırlanan ve Cumhurbaşkanı’na bu yetkileri veren bir madde içeren Terörizmin Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun'a işaret etti.


Netanyahu BM Genel Kurulu'na hitap ediyor... ve onlarca delege salondan ayrıldı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap ediyor (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap ediyor (Reuters)
TT

Netanyahu BM Genel Kurulu'na hitap ediyor... ve onlarca delege salondan ayrıldı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap ediyor (Reuters)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap ediyor (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bugün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap ederken, Netanyahu'nun konuşmasından önce onlarca delege Genel Kurul'dan ayrıldı.

Netanyahu, İsrail'in "Hamas'ın terör örgütünün çoğunu ezdiğini" ve görevi "mümkün olan en kısa sürede" tamamlamak istediğini söyledi. "Hamas'ın son kalıntılarının Gazze Şehri'nde siper aldığını" belirtti.

Netanyahu, İsrail'in geçen yıl elde ettiği bir dizi stratejik zaferi övdü. Bunlar arasında İran'a yönelik saldırılar, nükleer programını hedef alma ve Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi de yer alıyor.

Netanyahu, İsrail'in "Husileri (Yemen'de) ezdiğini ve Lübnan Hizbullahı'nı felç ettiğini" söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun BM Genel Kurulu'na hitap ettiği sırada koltuklar boş kaldı (Reuters)İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun BM Genel Kurulu'na hitap ettiği sırada koltuklar boş kaldı (Reuters)

"(ABD Başkanı Donald) Trump'a İran'a karşı cesur ve kararlı eylemi için teşekkür ederim... Tetikte ve uyanık olmalı, İran'ın nükleer kapasitesini yeniden inşa etmesine izin vermemeliyiz" dedi.

İran'ın zenginleştirilmiş uranyum stoklarının imha edilmesi gerektiğini vurguladı. İsrail Başbakanı, rehinelerin kendisini duyabilmesi için, Yahudi devletinin BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasını yayınlamak üzere Gazze Şeridi'ne hoparlörler yerleştirdiğini açıkladı.

Netanyahu, önce İbranice, sonra da İngilizce olarak şunları söyledi: "Sizi bir an bile unutmadık. İsrail halkı sizinle. Eve dönene kadar dinlenmeyeceğiz."