Mısır’ın Nahda Barajı’na ilişkin yaklaşan toplantı öncesi BM Güvenlik Konseyi'ndeki seferberliği

Nahda Barajı’nın genel görünümü. (DPA)
Nahda Barajı’nın genel görünümü. (DPA)
TT

Mısır’ın Nahda Barajı’na ilişkin yaklaşan toplantı öncesi BM Güvenlik Konseyi'ndeki seferberliği

Nahda Barajı’nın genel görünümü. (DPA)
Nahda Barajı’nın genel görünümü. (DPA)

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) Nahda (Rönesans/Hedasi) Barajı anlaşmazlığını görüşmek üzere yapacağı toplantıdan iki gün önce, BMGK üyesi ülkeleri ve BM yetkililerini Mısır'ın tutumuna yönlendirmek amacıyla New York'ta bir dizi görüşmeye ve toplantıya başladı. Barajın doldurulması ve işletilmesine ilişkin bağlayıcı ve yasal bir anlaşmaya varılması gerektiğini vurgulayan Şukri, tüm ülkelerin çıkarlarının dikkate alınması ve Mısır'ın su haklarının korunması gerektiğini belirtti.
Dışişleri Bakanı Şukri, dün New York ziyaretinin ardından Vietnamlı mevkidaşı ile bir telefon görüşmesi yaptı. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Hafız’a göre Bakan Şukri görüşmede Mısır’ın konuya ilişkin tutumunu ele aldı. Açıklamaya göre Şukri, ülkesinin BMGK üyesi Vietnam’dan kendisi gibi uluslararası bir nehre komşu olduğu için mevcut durumu anlamasını umduğunu dile getirdi. BM Güvenlik Konseyi, Mısır ve Sudan'ın talebi üzerine, Etiyopya'nın Nil'in ana kolu üzerine inşa ettiği baraja ilişkin bir çözüm bulma konusunu görüşmek üzere önümüzdeki Perşembe günü bir toplantı yapacak. Mısır ve Sudan bu durumun su payları üzerindeki etkisinden endişe ediyor.
Etiyopya ise, Sudan ve Mısır ile bir anlaşmaya varılamadığı halde mevcut yağışlı mevsimde baraj rezervuarını doldurma işleminin ikinci aşamasını uygulama niyetini açıkladı. Mısır'da Jeoloji ve Su Kaynakları Profesörü Abbas Şaraki'ye göre ikinci aşama süreci resmi olarak başladı.
Profesör Şaraki, ilk depolama işleminin geçen yıl 1 Temmuz'da başladığını ve 21 Temmuz’a kadar yaklaşık 5 milyar metreküplük bir depolama ile devam ettiğini ve ertesi gün başlayarak orta koridorun en tepesinden suların taştığını kaydetti.
Mısırlı akademisyen, resmi internet sayfasındaki bir gönderide yaptığı açıklamada, geçen 14 Nisan'da Etiyopya'nın iki kapıdan ilkini açtığını ve 25 Haziran'a kadar ilk depodan yaklaşık bir milyar metreküp deponun boşaltıldığını belirtti. Gölün seviyesindeki kademeli artışın geçen Cumartesi günü 5 milyar metreküp kapasiteli birincisi ile aynı seviyeye ulaştığını  belirten Şaraki, böylece ikinci depolamanın geçen Pazar günü resmi olarak başladığını ve yaklaşık 2 hafta olarak süreceğini ifade etti. 20 Temmuz'a kadar, önceden 565 metreyken 573 metreye ulaşan yeni yüksekliği ile orta koridorun tepesinden taşkının başlayacağını belirten Şaraki, yaklaşık 3 milyar metreküplük ikinci depolama kapasitesine ek olarak 5 milyar metreküplük ilk depolama ile toplam 8 milyar metreküpe ulaşılacağını kaydetti. Şaraki açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
“İkinci depolama, orta koridorun yüksekliği nedeniyle önüne geçilemeyen ve durdurulamayan ve bugüne kadar 8 metre beton dökülerek yapımı devam eden bir depolama kapasitesi olduğu için 13,5 milyar metreküp yerine yaklaşık 3 milyar metreküpe ulaştı. Etiyopya, sel baskınından önce inşa sürecini tamamlamak için zamanla yarışıyor.” 
Profesör Şaraki, Güvenlik Konseyi'nin, Afrika Birliği’nin (AfB) yanı sıra, Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Bankası gibi diğer tarafları içeren uluslararası arabulucular ataması ve bir anlaşmaya varmak için bir takvim belirleyerek üç ülkeyi müzakereye davet etmesini bekliyor.
Etiyopya'daki Doğu Afrika Politik Araştırmalar Enstitüsü Genel Direktör Yardımcısı Birhanu M. Lenjiso, Mısır'ı Etiyopya'ya çeşitli yönlerden uygulanan baskıların arkasında olmakla suçlayarak, Mısır'ın Mavi Nil üzerindeki hegemonyasını sürdürmeye çalıştığını belirtti.
Etiyopya resmi haber ajansı ENA'ya konuşan Lenjiso, "Uluslararası toplumun Etiyopya'ya uyguladığı dış baskı, Mısır politikasının bir sonucu. Uluslararası baskının birçok kaynağı var. Ancak Etiyopya üzerindeki asıl baskı, Mısırlıların Etiyopya'ya karşı sürdürdüğü daimi diplomasisinden kaynaklanıyor” ifadelerini kullandı. 
Lenjiso ayrıca, "Mısır, Mavi Nil Nehri ile ilgili gündemini yaymak ve Etiyopya'ya haksız baskı uygulamak için Arap Birliği, AfB, Akdeniz ve Avrupa'nın şapkasını takıyor" dedi.
Lenjiso’ya göre Mısır'ın Etiyopya üzerindeki etkisi uzun süredir söz konusu, ancak Büyük Rönesans Barajı'nın inşasından sonra daha fazla arttı.



Kızıldeniz'de seyrüsefer serbestisinin sağlanması için Mısır-Cibuti koordinasyonu

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin Cibuti'ye ikinci ziyaretinden (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin Cibuti'ye ikinci ziyaretinden (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Kızıldeniz'de seyrüsefer serbestisinin sağlanması için Mısır-Cibuti koordinasyonu

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin Cibuti'ye ikinci ziyaretinden (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin Cibuti'ye ikinci ziyaretinden (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Cibuti, Kızıldeniz'le ilgili konularda ortak koordinasyonun güçlendirilmesinin önemini vurgularken, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Cibutili mevkidaşı İsmail Ömer Gulle ‘seyrüsefer özgürlüğünü etkileyen her türlü uygulamanın reddedildiğini’ belirtti.

Mısır Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Sisi dün Cibuti'yi ziyaret ederek, ‘ikili ilişkileri güçlendirme yollarının yanı sıra Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu'ndaki bölgesel durumlara ilişkin ortak koordinasyon’ konusunda görüşmelerde bulundu.

Bu, Sisi'nin bir Mısır cumhurbaşkanı tarafından gerçekleştirilen ilk ziyaret olarak kabul edilen ve ‘iki ülke arasında ekonomik, güvenlik ve kalkınma alanlarında iş birliğini geliştirme yollarını’ ele alan Mayıs 2021'deki ilk ziyaretinden sonra Cibuti'ye yaptığı ikinci ziyaret.

Gulle ile düzenlediği basın toplantısında Sisi, Cibutili mevkidaşıyla yaptığı görüşmelerde ‘Afrika Boynuzu ve Kızıldeniz'deki durumun ve iki ülkenin bölgedeki ortak zorluklarının ele alındığını’ söyledi.

Görüşmelerde, hayati bir uluslararası ticaret arteri olması nedeniyle ‘Kızıldeniz'de güvenlik ve seyrüsefer özgürlüğünün tehdit edilmesinin reddedildiği’ vurgulandı. Mısır Cumhurbaşkanlığı'na göre Sisi, ‘bölgesel güvenliğin ilke ve esaslarına bağlı kalınması gerektiğini’ vurguladı ve ‘Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ne kıyısı olan ülkelerin bu uluslararası seyrüsefer koridorunun yönetimi ve güvenliğinden münhasıran sorumlu olduğu konusunda fikir birliğine varıldığını’ ifade etti.

Kahire ve Cibuti yaptıkları ortak açıklamada, ‘Kızıldeniz'e Kıyısı Olan Arap ve Afrika Ülkeleri Konseyi'nin Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ne kıyısı olan ülkeler arasındaki koordinasyonun geliştirilmesinde asli sorumluluklarını üstlenmesi için aktif hale getirilmesinin önemini’ vurguladılar.

2020'de kurulan Kızıldeniz'e Kıyısı Olan Arap ve Afrika Ülkeleri Konseyi, sekiz Arap ve Afrika ülkesinden oluşuyor. Suudi Arabistan, Mısır, Yemen, Ürdün, Sudan, Somali, Cibuti ve Eritre'den oluşan Konsey, ‘üyeleri arasında güvenlik ve kalkınmayı teşvik etmeyi’ amaçlıyor.

sdefrt5y6
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Cibutili mevkidaşı İsmail Ömer Gulle, Kızıldeniz'le ilgili konularda ortak koordinasyonun güçlendirilmesinin önemini vurguladı. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Sisi, ‘Somali'deki güvenlik ve istikrar sütunlarının desteklenmesi ve ülkenin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini’ vurguladı. ‘Paralel hükümet kurma çabaları da dâhil olmak üzere Sudan'ın birlik, egemenlik ve toprak bütünlüğünü tehdit eden her türlü girişimin reddedildiğini’ belirten Sisi, ‘Sudan ulusal kurumlarının korunması ve insani yardımın tüm bölgelere erişiminin arttırılması gerektiğini’ vurguladı.

Mısır Cumhurbaşkanı ve Cibutili mevkidaşı Filistin meselesindeki gelişmeleri de ele aldılar. ‘Filistinlilerin her ne ad altında olursa olsun topraklarından sürülmesini reddeden ortak Arap tutumunu’, ‘Filistin meselesinde iki devletli çözüm temelinde sürdürülebilir bir çözüme ulaşmanın kaçınılmazlığını’ ve ‘Gazze Şeridi'nin yeniden inşasına yönelik Arap-İslam planının uygulanması için uluslararası ortaklarla iş birliğini’ vurguladılar.

Mısır'ın Afrika işlerinden sorumlu eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Muna Ömer'e göre Sisi'nin Cibuti ziyareti Afrika Boynuzu'nda ortak koordinasyon gerektiren gerilimlerin yaşandığı önemli bir döneme denk geliyor.

Muna Ömer Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Mısır-Cibuti ilişkileri, Somali ve Eritre ile üçlü iş birliği mekanizması ışığında Afrika Boynuzu ile bölgesel iş birliğinin yanı sıra, başta ekonomi ve güvenlik olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliğine yönelik stratejik bir ittifaka dayanıyor” dedi.

Mısır, geçen yıl ekim ayında Eritre'nin başkenti Asmara'da Mısır, Somali ve Eritre cumhurbaşkanlarını bir araya getiren üçlü zirve ile Afrika Boynuzu'ndaki varlığını derinleştirmiş ve zirvede ‘hem Afrika Boynuzu hem de Kızıldeniz'deki ortak zorluklar karşısında bu ilişkileri geliştirmenin ve güçlendirmenin önemi’ vurgulanmıştı.

xsdfr
Mısır ve Cibuti tarafları arasındaki görüşmelerde bölgesel güvenlik ilke ve esaslarına bağlılık vurgulandı. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

‘Kahire'nin Cibuti ile ekonomik iş birliğini güçlendirmeyi’ ve ‘iki ülkenin lojistik kabiliyetlerinden yararlanmak için ticari döviz kurlarını yükseltmeyi’ hedeflediğini kaydeden Muna Ömer'e göre Mısır-Cibuti koordinasyonu, Cibuti'nin Arap Birliği ve Afrika Birliği (AfB) üyeliğine dayalı olarak diğer Arap ve Afrika konularını ve dosyalarını da kapsıyor.

İkili iş birliği bağlamında Sisi, Cibuti'de enerji güvenliğinin sağlanmasına yönelik olarak ulusal elektrik şebekesinin rehabilitasyonu, güneş enerjisi santrali projesi, Cibuti'nin serbest bölgelerinde Mısırlı şirketler için bir lojistik merkezi kurulması ve Doraleh'deki konteyner limanının genişletilmesi projelerini içeren ortak bir program başlatıldığını duyurdu.

Ortak açıklamada, ‘Mısır'ın Cibuti'de elektrik, enerji ve liman sektörlerinde, güneş ve rüzgâr enerjisi santralleri de dâhil olmak üzere, uygulanmasına katkıda bulunacağı bir dizi projenin yanı sıra Cibuti serbest bölgesinde 150 bin metrekarelik bir alanda Mısırlı şirketler tarafından iki ülke pazarları ve komşu bölgesel pazarlar arasındaki ticaret alışverişini desteklemek üzere bir lojistik merkez olarak kullanılacak lojistik bölgenin kurulmasına’ atıfta bulunuldu.