İrlanda ve Norveç’ten Suriye’ye sınır ötesi yardım mekanizmasının süresini uzatma adımı

Esed ile normalleşmeyi kabul etmeyen Washington, BMGK’daki görüşmelerine devam ediyor.

Suriye-Türkiye sınırındaki Bab el-Hava Sınır Kapısı yakınında, 30 Haziran’da taşınan yardımlar. (Reuters)
Suriye-Türkiye sınırındaki Bab el-Hava Sınır Kapısı yakınında, 30 Haziran’da taşınan yardımlar. (Reuters)
TT

İrlanda ve Norveç’ten Suriye’ye sınır ötesi yardım mekanizmasının süresini uzatma adımı

Suriye-Türkiye sınırındaki Bab el-Hava Sınır Kapısı yakınında, 30 Haziran’da taşınan yardımlar. (Reuters)
Suriye-Türkiye sınırındaki Bab el-Hava Sınır Kapısı yakınında, 30 Haziran’da taşınan yardımlar. (Reuters)

Suriye’deki insani duruma ilişkin dosyadan sorumlu, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’in daimi olmayan iki üyesi İrlanda ve Norveç perşembe günü yapılan oylamada Şam’ın onayı olmadan Suriye’ye sınır ötesi yardım mekanizmasının süresini bir yıl uzatılmasına yönelik umutlarını dile getirdiler. Rusya ise konuya yönelik itirazlarını sürdürdü.  
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price oylama öncesinde, ABD’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi olarak Linda Thomas Greenfield’ın ve Rus Temsilci Vassily Nebenzia da dahil olmak üzere Güvenlik Konseyi’ndeki mevkidaşlarının bu konuda sarf ettiği çabaların devam ettiğini belirtti. Ayrıca Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı görüşmede bu konuyu gündeme getiren Başkan Joe Biden’ın ve Dışişleri Bakanlığı’nın çabalarını da Price a. Price sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu konudaki diplomasimiz her zaman koordineli oldu. Ancak Suriye’ye sınır ötesi yardımların ulaştırılması yetkisinin resmi olarak sona ermesine sadece sayılı günler kaldığı için yoğunlaştı. Bu çok önemli bir konu. Zira sürenin sona ermesi milyonlarca insanın hayatını tehdit ediyor.”
Yetkili, Güvenlik Konseyi’nin Bab el-Hava’dan sağlanan insani yardımların ulaştırılmasına yönelik mekanizmayı 12 aylık bir süre için yenilemesi ve uzatması gerektiğini belirtti. ABD’nin sınır ötesi ve kontrol noktalarında geçilmesi de dahil olmak üzere Suriye’deki her türlü insani yardımı desteklediğini vurgulayan Price, ülkenin her bir yanına insani yardımın yaygınlaştırılması için ciddi ve güvenilir bir teklifin yapıldığını, bu teklifin Suriye halkının acil ihtiyaçlarını karşılamak için sınır ötesi yardım operasyonlarını ve koronavirüs nedeniyle oldukça ihtiyaç duyulan diğer yardımları da kapsadığını belirtti. Price sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu, ABD’nin tek başına yapamayacağı bir şey. Sahadaki tüm tarafların iş birliğini ve desteğini gerektirecek. Bu ne yazık ki müttefiklerine yardım etmek ve hayali düşmanlarını cezalandırmak için yardımları kullanan rejimi de kapsıyor.”
Price ayrıca Suriye halkının çektiği acılar ve koronavirüsün yayılmaya devam nedeniyle hiçbir mazeretin, insani yardımların ve aşıların ulaştırılması için güvenilir yolların kapatılmasını ve masum insanlara yardımların kesilmesini haklı çıkarmayacağını belirtti. Dışişleri Bakanı Antony Blinken de bu konuyu, yönetim için bir öncelik olarak gördüğünü yineledi.
Aşılarla ilgili yardımın doğrudan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad rejimine teslim edilip edilmeyeceğine yönelik bir soruya, yardımların insani kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ihtiyacı olanlara doğrudan yardım şeklinde ulaştırılacağı cevabını veren Blinken, Başkan Joe Biden yönetiminin şu an kendi halkına acımasızca davranan Esad rejimi ile ilişkileri normalleştirmeye niyeti olmadığını vurguladı. Esad rejiminin insani yardımlara ulaşılmasını engellediğini ve halkın çektiği acıların çoğunun sorumlusu olduğunu belirtti.
ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield, Güvenlik Konseyi ile gerçekleştirdiği Suriye’deki insani duruma ilişkin basına kapalı toplantısının ardından “Bugün sahip olduğumuzdan daha azını kabul edemeyiz. O da milyonlarca Suriyeliye destek sağlayacak, 12 ay açık bir sınır kapısıdır” dedi.
Batılı diplomatlar, 2014 yılında belirlenen ve önümüzdeki cumartesi günü sona erecek olan izin süresinin 6 ay da olsa uzatılabileceği konusunda iyimserler.
Yardımların geçtiği sınır noktaları, geçen yıl Rusya’nın baskısı ile azaltıldı. Suriye’nin kuzeybatısındaki Türkiye ile İdlib Valiliği arasındaki Bab el-Hava kapısıyla sınırlı hale geldi. Sınır kapısı, Şam’ın ve savaşçı grupların kontrolü altındaki, İdlib’de ikamet eden çoğu sığınmacı yaklaşık üç milyon kişiye yardım etmek için kullanılıyor.
Veto hakkına sahip olan Şam’ın müttefiki Moskova, BM mekanizmasının Suriye rejiminin tüm ülke üzerindeki egemenliğini ihlal ettiğini düşünerek sınır ötesine yardım ulaştırma mekanizmasının süresinin uzatılmasını kabul etmediğini bildirdi.
AFP’ye konuşan Rus bir diplomat, Moskova’nın uzun zamandır net olan pozisyonunu koruduğunu söyledi. İrlanda’nın BM temsilcisi Geraldine Byrne Nason da Suriye’deki insanı durumun ele alınacağı basına kapalı toplantı öncesinde verdiği demeçte “Bu haftanın sonlarına doğru bir uzatma olmasını umuyoruz” dedi. Dosyanın siyasi açıdan hassas olduğunu belirten Nason, “İnsani felaketin büyüklüğünü hayal bile edemeyiz” ifadesini kullandı.
Norveç’in BM temsilcisi Mona Juul da şu açıklamada bulundu:
“Birçok şeyin görüşülmesi gerekiyor. Bu birçok insan için gerçekten bir ölüm kalım meselesi. Suriye’deki milyonlarca insandan bahsediyoruz. Dolayısı ile Suriye’ye mümkün olduğu kadar çok yardımın ulaşması son derece önemlidir.”
Dosyadan sorumlu iki temsilci, Suriye’nin kuzeydoğusuna yardım ulaştırmak için Bab el-Hava Sınır Kapısı’ndan yardım girişine izin verilmesinin bir yıl uzatılmasının yanı sıra daha önce olduğu gibi Irak sınırındaki el-Yarubiye Sınır Kapısı’nın da yeniden açmasına yönelik bir karar tasarısı önerdi.
Greenfield, Rusya ve Çin’in sınırın geçilmesi mekanizmasının uzatılmasına yönelik veto haklarını kullanmaları durumunda, bu kararın yansımalarının çok net olduğunu ve insanların açlıktan öleceğini belirtti.
Batılı ülkeler gibi Rusya da Suriye’deki insani durumun farkında. Ancak söz konusu durumu Batı’nın yaptırımlarına bağlıyor. Moskova, Suriye başkentinden çatışma hatları üzerinden yardımların ulaştırılmasının, sınır ötesi yardım mekanizmanın yerini alabileceğini savunuyor.
ABD’nin BM temsilcisi Greenfield “Cephe hatlarına yardım dağıtımını desteklemek ve sınır ötesi yardım kapasitesini artırmak için çalışmaya devam edeceğiz” dedi. Greenfield cephe hatlarından geçmenin sınırı geçmenin yerini tutmayacağını belirterek ABD’nin Rusya’nın tutumunu yumuşatması karşılığında yaptırımlarını hafifletme olasılığını ihtimal dahilinde olarak değerlendirmedi.
Çin’in BM Daimi Temsilcisi Zhang Jun, Pekin’in tek taraflı yaptırımlar, cephe hatlarının geçilmesi ve sınır ötesi mekanizmasında şeffaflığa yönelik çözümler görmek istediğini söyledi. Çin Temsilcisi açıklamasında şunları söyledi:
 “Sadece sınır ötesi mekanizmanın süresinin uzatılmasını değil, aynı zamanda tek taraflı yaptırımlar ve etkileriyle mücadele etmek ve gelecekte ön cephelerden yapılan yardımları da geliştirmek istiyoruz.”
Yılın başından bu yana, cephe hatlarına insani yardım ulaştırma taleplerinin yüzde 50’sinin Suriye rejimi tarafından engellendiğini belirten Fransa’nın BM Temsilcisi Nicolas de Riviere da sözleirni şöyle sürdürdü:
“Suriye’ye yapılan insani yardımın yüzde 92’si Avrupa Birliği, ABD, Kanada ve Japonya tarafından sağlanıyor. Bunlar aslında Batı’nın paraları. Hiç kimse bu paranın cephe hatları üzerinden ulaştırılmak üzere yeniden tahsis edilmesini beklememeli. Bu olmayacak.”
Diplomatlar, Rusya’nın yardımların ulaştırılması süresini uzatma konusuna yönelik BM Güvenlik Konseyi müzakerelerinden ayrıldığını aktardılar. BM Suriye Krizi Bölgesel İnsani Yardım Koordinatörü Yardımcısı Mark Cutts; Kanada, Dominik Cumhuriyeti, Hollanda, Katar ve Türkiye tarafından New York’ta düzenlenen BM toplantısında “Sınır ötesi yardım operasyonu, insanlara yardım ulaştırmanın en güvenli yoluydu. Geçen yıl boyunca, Suriye’nin kuzeybatısına ayda ortalama binden fazla kamyon ulaştırdık. Kesinlikle bu yardım sürecinin devam etmesi gerekiyor” dedi.
Güvenlik Konseyi, ilk kez 2014 yılında dört sınır kapısı üzerinden Suriye’deki sınır ötesi yardım operasyonuna izin verdi. Geçen yıl, Rusya ve Çin’in karşı çıkması nedeniyle dört sınır kapısı üzerinden gerçekleştirilen yardım mekanizmasının süresinin uzatılması engellendi ve yardım geçişleri Türkiye sınırındaki, Suriye silahlı muhalefetleri tarafından kontrol edilen sınır kapısı ile sınırlı kaldı.
Rusya, yardım operasyonunun zamanının geçtiğini ve Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini bildirdi. Rusya ve Çin, ABD ve diğer ülkelere yönelik eleştiride bulunarak Suriye’deki kötü durumun bir kısmından tek taraflı yaptırımları sorumlu tuttular.



Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
TT

Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)

Tevfik eş-Şenvâh

Husi milis grubu, onlarca tutuklu personelin kendi mahkemelerinde yargılanacağını duyurarak, Yemen'de faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler (BM) ve kuruluşlarını hedef alan operasyonlarını sürdürüyor. Bu son hamle, kontrolü altındaki bölgelerde faaliyet gösteren yardım kuruluşlarının insani yardım çalışmalarını daha da aksatmakla tehdit ediyor. İran rejimi tarafından desteklenen milis grubu, tanınmayan Husi hükümetindeki Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdulvahid Ebu Ras aracılığıyla, “43 yerel BM personeli, geçen ağustos ayında Sana'da üst düzey Husi liderlerini hedef alan İsrail hava saldırısına karıştıkları şüphesiyle yargılanacak” tehdidinde bulundu.

Reuters'a verdiği röportajda Husi lider, örgüt teşkilatlarının icraatlarını “yargının tam denetimi altında yürüttüğünü ve savcılığın atılan her adımdan haberdar edildiğini” belirtti. Yukarıda bahsi geçen iddiaya dayanarak, Ebu Ras, BM personelini tehdit edip “sürecin sorunsuz bir şekilde sonuna kadar devam edeceğini, yargılamaların yapılıp kararların verileceğini” söyledi. Bu suçlamalar, Umman Sultanlığı'nda ikamet eden Husi Resmi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Bu arada, meşru Yemen hükümeti ve BM, kötü psikolojik ve sağlık koşullarıyla bilinen Husi gözaltı merkezleri ve gizli hapishanelerinde tutulan onlarca sivil çalışanın güvenliğini tehdit eden bu eylemleri kınadı.

Uzlaşı ve şantaj

Husi yetkili Ebu Ras, yaptığı açıklamada, soruşturmaların “Dünya Gıda Programı içindeki bir hücrenin (Husi) hükümetinin hedef alınmasında rol oynadığını” ortaya çıkardığını iddia etti. Bu, tehlikeli bir suçlama ve onlarca tutukluyu, 2021'de Sana'daki Tahrir Meydanı'nda benzer suçlamalarla kurşuna dizilerek infaz edilen birkaç tutuklununkine benzer bir kaderle karşı karşıya bırakıyor. O dönemde insan hakları örgütleri bu suçlamaları “yalan ve uydurma” olarak nitelendirmişti. Yemenli olan tutuklu BM personeli de, Yemen yasalarına göre idam cezasına çarptırılma tehdidi ile karşı karşıya. Dünya Gıda Programı henüz bir açıklama yapmadı, ancak BM, Yemen'deki personeli veya operasyonları ile istihbarat faaliyetleri arasında herhangi bir bağlantı olduğunu defalarca reddetti.

Gözlemciler, Husilerin bu açıklamalarının, milis grubun insani yardım kuruluşlarının faaliyetleri üzerinde kontrol kurmaya, onları doğrudan güvenlik denetimine tabi tutmaya, dahası bu sorundan kâr elde etmeye çalışırken, suçlayıcı söylemine bağlı kaldığını yansıttığını düşünüyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Husilerin suçlamaları, Husi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Abdusselam, Husilerin “söz konusu kişilerin insani yardım kisvesi altında casusluk faaliyetlerinde bulundukları” iddialarını yineleyerek, milis grubunun bunu kanıtlayacak “kanıt ve belgelere” sahip olduğunu belirtti. Ancak, “BM ile koordinasyon içinde adil çözümler bulmaya istekli olduklarını” da sözlerine ekledi. Husi Sözcüsünün adil çözümlerden bahsetmesi, Husilerin BM ile bir tür uzlaşıya varmak için müzakere yönünde açık bir girişimde bulunduğunu gösteriyor. Bu durum, Yemen hükümetinin Husilerin onlarca tutuklunun serbest bırakılması karşılığında siyasi ve maddi kazanımlar elde etmek için BM'ye şantaj yaptığı yönündeki suçlamalarını destekliyor.

BM'ye göre, Husiler en az 59 çalışanını tutuklu tutuyor. Bu tutuklamaları “keyfi” olarak nitelendiren BM, çalışanları ile diğer tüm tutukluların derhal serbest bırakılmasını talep etti.

Acının neden olduğu histeri ve infaz kabusu

Bu sert Husi icraatları, milislerin bir dizi acı verici İsrail saldırısının ardından yaşadığı son derece hassas bir siyasi ve güvenlik durumu bağlamında yorumlanıyor. Bu saldırıların sonuncusu, geçen ağustos ayı sonunda hükümetlerinin tasfiyesi ile sonuçlanmıştı. Saldırı ile Husi hükümetinin toplantısına ev sahipliği yapan liderin evi sarsılırken, hava saldırıları derin bir karışıklığa yol açtı. Milis grubunun gergin davranışlarında belirgin bir çalkantıya neden oldu. Bu durum, lider kadrosu içinde karşılıklı ihanet suçlamaları ve güvensizlik şeklinde ifade buldu. Aldığı darbeyi absorbe etmek için de, Husi grubu, gazetecileri, aktivistleri ve insani yardım kuruluşları ile uluslararası kuruluşların çalışanlarını hedef alan kaçırma ve zorla kaybetme eylemlerini yoğunlaştırdı. Gözlemcilere göre alınan darbe, Husileri histeriye sürükleyen ciddi ve eşi benzeri görülmemiş bir güvenlik ihlali olarak değerlendirildi. Yine gözlemcilere göre Husiler, bu eylemler aracılığıyla, insan kaynaklarını hedef alan operasyonların durdurulması karşılığında uluslararası topluma ve BM'ye şantaj yapmaya çalışıyor. İnsan kaynaklarını hedef alan son saldırı örneği, iki hafta önce, öldüğünü duyurdukları örgütün önde gelen liderlerinden ve örgüt liderinin yakın dostu olan Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Gamari'ydi. Ne var ki şantaj, BM ve uluslararası toplumun Yemen'de 10 yılı aşkın süredir devam eden savaştan etkilenen milyonlarca sivile yardım çabalarını baltalamakla da tehdit ediyor. Nitekim Hacca (kuzey) ve Hudeyde (batı) vilayetlerinin çeşitli bölgelerine dağılmış yerinden edilmiş kişilerin çaresizce yaşadığı kamplardaki binlerce aileye yapılan insani yardım askıya alındı. Yardımların askıya alınması, halihazırda çok sayıda yerinden edilmiş kişinin ölümüne yol açtı.

Cuma günü BM, Husilerin hava saldırısının ardından 36 yerel çalışanını tutukladığını duyurdu. Kaç kişinin yargılanacağı henüz belirsizliğini koruyor.

Husilerin son günlerde Sana'daki birkaç BM ofisine baskın düzenlediğini belirtmekte de fayda var; uluslararası örgüt, bu eylemi ülkedeki insani yardım çalışmalarını engelleyen tehlikeli bir gerilimi tırmandırma adımı olarak değerlendirdi.

BM Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq ise, aralarında yabancı personelin de bulunduğu yüzlerce BM personelinin halen Husi kontrolündeki bölgelerde bulunduğunu belirtti.

Hükümet bu eylemleri kınıyor

Bu olaylar, insani yardım çalışanlarının karşı karşıya olduğu baskıcı ortamı ve ciddi tehlikeleri gözler önüne seriyor. Zira keyfi tutuklamalar ve ev baskınları, milis grubun İsrail için çalışan hücreleri tutuklama bahanesiyle korku yaymak ve muhalif sesleri susturmak için uyguladığı bilinen ve yerleşik bir politika haline geldi.

Bu doğrultuda Yemen hükümeti, Husi liderlerinin BM ve insani yardım kuruluşu çalışanlarına yönelik kışkırtma kampanyasını ve tutuklamalarını, milis grubun insani yardım çalışanlarına karşı işlediği suçları haklı çıkarmayı amaçlayan asılsız suçlamaları kınadı.

Milisler, başkent Sana ve diğer bazı şehirlerin kontrolünü ele geçirdiklerinden beri, siyasi muhaliflere ve sadakatsizliğinden şüphelendikleri herkese karşı geniş çaplı operasyonlar yürütüyorlar, onları sahip oldukları gizli hapishanelerde alıkoyuyorlar ve tutuklular burada çeşitli işkencelere maruz kalıyorlar.


Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
TT

Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü

Hamas Hareketi tarafından bugün yapılan açıklamada, ABD Merkez Komutanlığı'nın (CENTCOM) ‘Hamas’ın bir yardım kamyonunun yağmalandığı’ yönündeki iddiaları kınanırken bu iddialar ‘yanlış ve asılsız’ olarak nitelendirdi.

Açıklamada, CENTCOM’un iddialarının, zaten sınırlı olan insani yardımın azaltılmasını meşrulaştırmak ve uluslararası toplumun Gazze Şeridi’ndeki sivillerin kuşatılması ve açlık çekmesini sona erdirememesini örtbas etmek amacıyla ortaya atıldığı belirtildi.

Hamas, uluslararası veya yerel kurumların ve yardım konvoylarında çalışan sürücülerin hiçbirinin bu tür bir olayı rapor etmediğini yahut herhangi bir şikâyette bulunmadığını vurguladı.

CENTCOM dün öğleden sonra, Gazze Şeridi üzerinde uçan bir ABD insansız hava aracı (İHA) tarafından çekilen görüntüleri yayınladı. CENTCOM’un iddiasına göre görüntülerde Hamas üyeleri bir yardım kamyonuna saldırıyor, şoförüne saldırıyor ve içeriğini yağmalıyor, ardından bilinmeyen bir yere kaçıyor.

Öte yandan bunlar, CENTCOM’un Gazze’deki ateşkesi izlemek için Gazze Şeridi semalarında gerçekleştirdiği uçuşlardan yayınlanan ilk görüntüler oldu.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un Ynet adlı internet sitesine göre CENTCOM, videonun 31 Ekim'de çekildiğini ve Hamas üyelerinin Han Yunus'un kuzeyine yardım götüren insani yardım konvoyuna ait bir kamyonu yağmaladığını gösterdiğini açıkladı.

CENTCOM’un açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Kiryat Gat'taki koordinasyon merkezi, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını izlemek için konvoyun üzerinde uçan bir ABD MQ-9 uçağından hava gözetimi yoluyla bir rapor aldı. Raporda, silahlı adamların sürücüyü saldırıya uğrattığı ve yardım malzemelerini ve kamyonu çaldığı belirtildi.”

Sürücünün yolun ortasına sürüklendiği ve yerde yatırıldığı belirtilen açıklamada, sürücünün durumunun halen bilinmediği ifade edildi.