İran Halkın Mücahitleri’nden Reisi hakkında uluslararası soruşturma çağrısı

Konferansa katılanlar arasında 30 Kongre üyesi de buluyor. Pompeo, yaptırımların kaldırılmasına karşı uyarılarda bulunuyor.

Meryem Recavi, dün İran Direnişi’nin yıllık konferansının açılışında. Arkasında ise Tiran’daki toplantıya katılanları gösteren dev ekranlar görünüyor. (Şarku’l Avsat)
Meryem Recavi, dün İran Direnişi’nin yıllık konferansının açılışında. Arkasında ise Tiran’daki toplantıya katılanları gösteren dev ekranlar görünüyor. (Şarku’l Avsat)
TT

İran Halkın Mücahitleri’nden Reisi hakkında uluslararası soruşturma çağrısı

Meryem Recavi, dün İran Direnişi’nin yıllık konferansının açılışında. Arkasında ise Tiran’daki toplantıya katılanları gösteren dev ekranlar görünüyor. (Şarku’l Avsat)
Meryem Recavi, dün İran Direnişi’nin yıllık konferansının açılışında. Arkasında ise Tiran’daki toplantıya katılanları gösteren dev ekranlar görünüyor. (Şarku’l Avsat)

Tahran rejiminin karşıtları Arnavutluk’un başkenti Tiran’da buluştu. Halkın Mücahitleri Örgütü’nün yıllık konferansına katılan konuşmacılar, İran cumhurbaşkanı seçilen Reisi’nin 1988’deki siyasi mahkumların infazındaki rolü nedeniyle uluslararası soruşturmaya tabi tutulmasını talep ettiler.
Reisi’nin Cumhurbaşkanlığının düşürülmesini, İranlıların özgürlüğünü garanti altına almak adına mevcut rejimin laik bir rejimle değiştirilmesini ve mevcut kitle imha silahlarının geliştirilmesinin durdurulmasını da talep eden katılımcılar, Halkın Mücahitleri örgütünün yıllık genel konferansında buluştular.
Halkın Mücahitleri örgütü, “Özgür İran” başlığı altında 3 günlük Konferansına başladı. Kovid-19 salgını nedeniyle konferans, geçen senenin ardından bu sene de çevrimiçi toplantı teknolojisiyle yapılıyor. Toplantıya, İran muhalefetinin çeşitli Avrupa şehirlerinde gerçekleştirdiği protestolara destek veren onlarca Avrupalı ve ABD’li isim de katılıyor.
Bu yılki konferansa, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Menendez, Cumhuriyetçi Senatör Ted Cruz, ABD Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri Cumhuriyetçi Kevin McCarthy’nin yanı sıra Avrupa, ABD ve Kanada eski bakanları ve siyasi yetkilileri de dahil olmak üzere yaklaşık 30 kongre üyesi katılacak.
Arnavutluk’un başkenti Tiran’daki Eşref-3 karargahında başlayan konferansla bağlantılı olarak Halkın Mücahitleri destekçileri Berlin, Paris, Washington, Londra, Amsterdam, Stockholm, Oslo, Viyana, Roma ve Cenevre’de mitingler düzenledi.
Konferansa katılan Batılı politikacılar, Cumhurbaşkanı seçilen İbrahim Reisi’nin, 1988’de Halkın Mücahitleri mensubu siyasi mahkumların idamlarındaki rolünün araştırılmasının gerekliliği üzerinde fikir birliği halindeler.
Katılımcılar, İran halkının insan haklarının geliştirilmesi ve İran rejiminin davranışlarının hem içeride hem de dışarıda kontrol edilmesi taleplerini ilettiler.
Halkın Mücahitleri örgütünün günümüzdeki lideri Meryem Recavi, “İran toplumunun, dini baskıcılık, Kovid-19 pandemisi ve açlık tarafından kuşatıldığını, bunun da beraberinde bir isyan volkanı taşıdığını” ifade etti.
Recavi, geçen ay gerçekleşen seçimleri “Molla düzeninin seçim tiyatroları tarihindeki en büyük yenilgi ve skandalı” olarak nitelendirerek eleştirmişti. Recavi, “Reisi’nin Cumhurbaşkanlığına atanması, Velayet-i Fakih rejiminin bir ayaklanma ve ölüm korkusundan başka bir şey değil. Reisi, 1988’de yüzde 90’ı Halkın Mücahitleri’nden olan 30 bin siyasi mahkumun katledilmesinde rol oynadı. Ayrıca bunun öncesinde ve sonrasında binlerce kişinin işkence ve infazında da parmağı var” ifadelerini kullandı.
Recavi, yaşananların İran rejiminin üç büyük gelişmeye, yani “rejimin sosyal ve ekonomik sıkıntılar ve zorlu krizlerin ortasında bulunmasına” verdiği bir tepki olduğunu kaydetti. Rejimin karşılaştığı üçüncü büyük gelişmenin ise “İran toplumunun Ocak 2018’de başlayan ayaklanma ve protestolarla direniş sürecine girmesi” olduğunu ifade etti. “Cesur ve adanmış ayaklanmalardan oluşan bir kamu ağı oluştu ve dini faşizmin egemenliğine karşı ayaklanmanın ateşi tutuşturuldu” dedi.  
Rejim ile İran toplumu arasındaki çatışmanın eskisinden daha da kötüleşeceğini düşündüğünü söyleyen Recavi, “Bu dönemde sözde çözümler, yapay ve sanal alternatifler hayati rollerini kaybediyor. Ilımlılık ve yanlış reformlar artık ölü hükmünde, işlevsiz. Tek parlak ve aydınlatıcı çözüm olarak devrimin güneşi doğuyor. Rejim ise devriliyor” dedi.
Öte yandan eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, “İran’ı tarihte hak ettiği yere geri getirmek için verilen bu tek ve en önemli mücadelenin” iyi anlaşılması çağrısında bulundu. “Merkezi mücadele, sokaklardaki, camilerdeki ve İranlıların zihinlerindeki mücadeledir. Bu mücadele, özgürlük ve demokrasi arayan halk ve örgütlü muhalefet ile tüm rejim arasındaki bölünmenin mücadelesidir” dedi. Pompeo, İran rejimine şu ağır ifadelerle yüklenmeye devam etti: “İran rejimi, acımasız bir teokrasi rejimidir. Korkak ve hırsız bir rejimdir. Liderleri binlerce kişiyi öldürdü ve onlarda bu büyük vahşeti yapanları kendilerini yönetmeleri için seçtiler. Artık onların rejimi bir terör rejimidir. 1979’dan beri İran’da sahnelenmiş tüm seçimler, acımasız ve yozlaşmış bir teokrasiye cumhuriyet görünümü vermekten ibarettir.” Reisi’nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle ilgili olarak Pompeo, “Bu seçim öncekilerden çok farklı. Çünkü bu seçim teokrasi rejiminin 1979’dan beri içinde bulunduğu en tehlikeli durumda olduğunu gösteriyor. Rejime vakıf olanlar, rejimin hayatta kalma olasılığı hakkında sorular sormaya başladılar. İran milleti özgürlüğü seven bir millettir. Kısacası; çok az insan gerçekten Reisi’ye oy verdi” dedi.
Pompeo, “Reisi ile yapılacak herhangi bir anlaşmanın, bir toplu katliam faili ile uğraşmakla eşdeğer olacağı” konusunda uyardı ve “Bu sadece ahlaka aykırı değil, aynı zamanda aksi sonuçlar doğurabilir. İran politikamızın merkezinde insan hakları ve terörle mücadele olmalı. İran halkını desteklemeliyiz. Trump yönetiminde bu böyleydi” dedi.
Pompeo ayrıca, “İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek istiyorsak, davranışlarını değiştirene ya da İran’ı demokratik bir hükümet biçimine taşıyan reformlar gerçekleşene kadar onlara baskı yapmalıyız” dedi. Viyana’da devam eden müzakerelere ve Joe Biden yönetiminin nükleer anlaşmayı canlandırma ve İran’a yönelik yaptırımları kaldırma çabalarına da üstü kapalı olarak değinen Pompeo, “Hamaney’in terörizmi körüklemek için kullanmayacağını umarak onu paraya boğamayız. Bu çok tehlikeli, gerici ve aptalca bir fikir. ABD halkı için güvenlik ve İran halkı için de daha iyi bir yaşam sağlamak istiyorsak, Trump yönetimi tarafından kullanılan yaptırımlar ve baskı programı İran’la başa çıkmak için bir model olarak kalmalıdır” dedi.    
1965 yılında Şahlık rejimine karşı kurulan İslam Sosyalizmini savunan Halkın Mücahitleri örgütü, Şahlık rejimi 1979’da devrilene kadar İslamcılarla ortak hareket etti. Ancak Devrim sonrası kurulan İslam Cumhuriyeti rejiminin hışmına uğrayan örgütün binlerce mensubu 1988’de mizansen duruşmalar sonrası idam edildi. İran’da yasadışı kabul edilen örgütün Avrupa ve ABD’de yaşayan yaklaşık 15 bin üyesi bulunuyor.



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.