Politik doğruculuk yahut tarih ve gelecek üzerinde tekelcilik

Muhafazakar çizgideki bazı eleştirmenler politik doğruculuğun, komünizmin Batı değerlerini baltalama yollarından biri olduğunu iddia ediyorlar

Politik doğruculuk teriminin çağrıştırdıkları zaman içinde değişime uğradı (Getty)
Politik doğruculuk teriminin çağrıştırdıkları zaman içinde değişime uğradı (Getty)
TT

Politik doğruculuk yahut tarih ve gelecek üzerinde tekelcilik

Politik doğruculuk teriminin çağrıştırdıkları zaman içinde değişime uğradı (Getty)
Politik doğruculuk teriminin çağrıştırdıkları zaman içinde değişime uğradı (Getty)

Fidel Spiti
Her siyasi düzen, devlet veya siyasi grup, eylemlerinin, çalışmalarının ve kararlarının kendi koşulları çerçevesinde doğru olduğunu ve doğruluğunun da mevcut sonuçlardan çıkarıldığını söyleyerek ‘politik doğruculuğu’ (siyaseten doğruculuk) tekelleştirmek ister.
Bu da, tarihin anlatımı üzerinde bir tekele yol açar. Savaşlarda, anlaşmalarda, dünyaya açıklıkta ya da kapalılıkta ve totaliter rejimlerde olduğu gibi halkı cezalandırmada, hatalar ne kadar büyük olursa olsun, bu sistemler yaptıkları her şeyi politik doğruculuk temelinde meşrulaştırır ve sonra da tarihi olduğu gibi değil, kendi açılarından anlatırlar.

Bir bakış açısı olarak politik doğruculuk
Tarih açısından dünya ülkeleri; tarihi metinlerin otoritenin emriyle yazıldığı ülkeler ve tarihi metinlerin tarafsız veya otorite karşıtı kişiler tarafından yazıldığı ülkeler olarak ikiye ayrılır. Asur'dan Mısır'a kadim Doğu'nun tüm tarihi, hükümdar tarafından bizzat görevlendirilen tarihçiler tarafından saray ve tapınak duvarlarına yazılan metinlerde bize ulaşmış ve bu tarihçiler tarihi hükümdarın gördüğü gibi anlatmışlardır. Dinler tarihinde de olaylar, salt tarihsel bir perspektiften değil, inananların olayları kendi perspektiflerinden ağızdan ağza aktardıkları rivayetlere göre anlatılır.
Modern çağda, örneğin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yönetimindeki Kremlin, Sovyetler Birliği döneminde komünist rejim tarafından özellikle İkinci Dünya Savaşı tarihi ve Nazizmin yenilgisindeki rolüyle ilgili uygulanan politik doğruculuğu savunmak ve tarihin çarpıtılması olarak nitelediği duruma karşı koymak için çetin bir mücadele veriyor. Aynı mücadeleyi Sovyet halkları arasında ayrımcılığın yapıldığı, milyonlarca insanın tutuklanıp Sibirya'ya sürüldüğü Stalinist dönemdeki diğer trajik olayları, içeride eski rejimin ‘devrimci’ meşruiyetini, dışarıda fikri ahlakını düşmanlarına malzeme etmemek için gizlemek için de veriyor.
Rus Novaya Gazetesi’nin ‘Tarihe karşı işlenen suçlar: Rusya geçmişi nasıl tekelleştiriyor?(yani kendisine göre hangi tarih doğru?)’ başlıklı analiz haberine göre ‘Kremlinist’ veya ‘Putinist’ tarihsel anlatıyı ve doğruculuğu teyit etmek için, 2012 yılından bu yana Sovyet dönemi tarihçiliğindeki farklı görüşlerin cezalandırıldığı bir takım yasalar çıkarıldı. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FİDH), Rusya'nın, iktidarın kendisini meşrulaştırmak için giderek daha fazla sömürmeye başladığı Sovyetler Birliği'nin ‘doğru tarihini’ sürdürmek için kurumlarla ve tarihçilerle nasıl savaştığına, yetkililerin tarihi hafızayı savunmak için nasıl sözde toplumsal örgütler kurduklarına, nasıl bağımsız araştırmacılar üzerinde baskı kurulmasını yasalar çıkardıklarına ve geçmişi tartışmayı nasıl sadece kendi takdirlerine bıraktıklarına dair bir rapor hazırladı. Rus devletinin tarihi tekelleştirme yaklaşımı, 2012 yılında internette ya da başka bir mecrada bilgi ya da haber yayan ve ülke dışından finansal destek alan her sivil toplum kuruluşunun veya bireyin ‘yabancı ajan’ olarak tanınmasını öngören Yabancı Ajan Kanunu’nun onaylanmasından itibaren başladı. Sovyetler Birliği'ndeki siyasi baskıları araştırmak amacıyla kurulmuş olan Rusya merkezli Uluslararası Memorial Derneği kanun çerçevesinde, yabancı ajan olarak sınıflandırıldı. Aynı listede, Ural Dağları’nda ağır işlerde çalıştırılarak cezalandırılan mahkumlar için bir Sovyet kampının kurulduğu bölgede açılan özel bir müze de yer alıyor.
Rusya’nın siyasi sistemi, tarih boyunca Slav halkları arasındaki ilişkilerin yanı sıra Sovyetler Birliği döneminin tarihi anlatısını da sürdürmek ve ayrıca Ukrayna'yı Rusya Federasyonu'nun birliğini bozmak için hatayla kurulmuş bir devlet olarak görmek istiyor.

Diktatörlükte ve demokraside
Böyle bir tarih okumasını ve politik doğruculuk yaklaşımını sadece Ruslar izlemiyor. Çin’in de ülkedeki rönesansın ilk Komünist Devlet Başkanı Mao Zedong tarafından başlatılan ‘Maoist Kültür Devrimi’nin sonucu olarak başladığı şeklinde bir anlatısı var. Oysa bunun tam tersi bir durum söz konusu. Yani esasen Çin’de rönesans, Mao'nun kavramlarının devrilmesi sonrasında başladı.
(Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan da tarihte, Osmanlı İmparatorluğu’nun Müslümanların dünyadaki temsilcisi ve yüzyıllar boyunca ülkelerinin hükümdarı olduğu zamanlara gidiyor ve geçmişin ihtişamını yeniden canlandırmak için bu tür siyasi bir ‘ütopyayı’ halkı arasında yeniden canlandırmak için aktif olarak çalışıyor. Türkiye’de kadınlara üniversitelerde ve kamu dairelerinde getirilen başörtüsü yasağını kaldıran Erdoğan, kendi politik doğruculuk anlayışını benimseyen popülist bir söylemle Ayasofya Müzesi'ni de camiye dönüştürdü.
Bu durum aynı zamanda tarihi muhalifleri yani Pers İmparatorluğu ve uygarlığı ve İslam'ın başlangıcından beri tartışmalı kökleri olan Şii İslam Hilafeti’ni genel siyasi projesine dahil eden İran İslam Cumhuriyeti için de geçerli. Tarih ve gelecek hakkında mutlak hakikate sahip olan totaliter rejimlere daha onlarca örnek verilebilir.
Ancak bu yaklaşım, ihtişamını yeniden kazanma hayali kuran totaliter rejimlerle sınırlı değil. Demokratik rejimlerde de geçerlidir. ABD’de, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler (genellikle muhafazakar eğilimli olan taraf) arasında, politik doğruculuğun ifade ettiği anlam ve bunun sahada nasıl uygulanacağı konusundaki onlarca yıldır süren bir çekişme söz konusu. Elbette iki tarafın da, kendi bakış açılarının doğru olduğuna dair kanıtları var. Örneğin, Mayıs 1991'de dönemin ABD Başkanı George W. Bush, Michigan Üniversitesi'ndeki yüksek lisans öğrencilerine hitaben yaptığı bir konuşmada, politik doğruculuk kavramını kullandı. Bush, “Politik doğruculuk fikri, ülke genelinde tartışmalara yol açtı. Bu kavram esasen ırkçılığa, cinsiyetçiliğe ve nefret söylemine karşı övgüye değer bir arzudan ortaya çıkmış olsa da tersi bir anlamda kullanılmaya başlandı” ifadelerini kullandı.
ABD’li siyaset analistlerine göre politik doğruculuk özgür düşünceyi öldürür. Çünkü siyaseten doğruculuk belirli bir konuda doğru görüşü ifade etmek yerine, ana konuyu ahlaki sloganların gerisine iter ve orada gizler. Sorun, politik doğruculuğun dayattığı ahlaka uymak zorunda kalanların kalbinde saklı halde kalır. Siyahi bir insana renkli olduğunu söylersek ırkçılık bitmez. Ya da sınır ötesi kaçaklara mülteciler dersek ülkeye yasadışı yollardan yapılan girişler son bulmaz. Veya evsizlerden ‘geçici olarak evsiz’ diye bahsedersek iş olanakları sağlayamaz veya yoksulluğu ortadan kaldıramayız. Siyasi söylemlerini dile getiremeyip yutan insanlar, onları söylemeye ve ifade etmeye motive eden duyguları terk etmeyeceklerdir. Aksine bu duyguları iltihaplanıp, daha zehirli ve zararlı hale gelene kadar içlerinde tutacaklardır.

Politik doğruculuk teriminin tarihi
Politik doğruculuk teriminin çağrışımları zaman içinde değişmiş, anlamı ve neyi ifade ettiğiyle ilgili bu değişiklik, terimin tam olarak ortaya çıkış ​​zamanını öğrenmeyi zorlaştırmıştır. Ancak dünyanın dört bir yanındaki liberaller, bu terimi, kişinin kültüründe, davranışında ve dilinde partinin siyasi çizgisine bağlılığı veya sadakatini vurgulayan öncü komünistlere veya eski muhafızlara atfetseler de 1970’li yıllarda bir grup Avrupalı ​​düşünür ve aydın tarafından bu terim, solcuların kendilerini dil kadar tarih üzerinde de tekelleri varmış gibi gördüklerinden solcuların ‘ilerici’ olarak adlandırdıkları davranış ve dile olan ideolojik bağlılıklarıyla alay etmek için kullanıldı. Aynı durum, ilerici, rönesans, radikal, doktrinsel, uluslararası ve diğerleri gibi siyasi fikir ve deneyimlere atfedilen tanımlamalar için de geçerlidir.
Daha sonra 1980’lerde ABD’li yeni muhafazakarlar (Neo-cons), ülkedeki üniversitelerde ‘birleşik bir siyasi kimlik ve fikir etrafında ortak bir siyasi nesil üretmediği için’ çok kültürlü ve ‘ilerici’ eğitim müfredatına karşı mücadelelerinde bu terimle alay ettiler. Aynı zamanda mücadelesini verdikleri politik doğruculuk yaklaşımlarını yücelttiler.
Muhafazakar çizgideki bazı eleştirmenler politik doğruculuğun, komünizmin Batı değerlerini baltalama yollarından biri olduğunu iddia ediyorlar.  William S. Lind ve Patrick J. Buchanan, politik doğruculuğu, Buchanan'ın ifadesiyle ‘kültürel Marksizm’ aracılığıyla Frankfurt Okulu sol düşüncesinden doğan bir teknik olarak tanımlıyorlar.  Buchanan, ‘Death of the West’ (Batı’nın Ölümü) adlı kitabında politik doğruculuğu, tıpkı Engizisyon’un dini sapkınlıklarla ve onların hoşgörüsüzlük belirtileriyle savaştığı gibi, muhalifleri cezalandırmaya ve toplumsal sapkınlıklarla savaşmaya yönelik bir sistem olarak tanımladı.
Bu durumda mesele, politik doğruculuk teriminin anlamının ve ifade ettiklerinin değişmesinden kaynaklanıyor. Siyaseten doğruculuk, İngilizce, Fransızca, Almanca ve diğer dillerde, bir konuda kamuoyu ile birlikte hareket etmeyi dikkate alan bir kişi tarafından yapılan herhangi bir eylem veya açıklamayı ifade ediyordu. Sanki dindar bir toplumda laik bir politikacının, vatandaşlarının dini duygularını incitmemek ve dolayısıyla partisine olan sempatilerini kaybetmemek için dengeli cümleler söylemesi gibi. Böyle bir politikacı kelime ve ifadelerini seçerken büyük özen gösterir. Dini duygulara dokunan, din ve benzeri konulardaki hassasiyetini gösteren şeyler söyler.
American Heritage adlı İngilizce sözlük, politik doğruculuk terimini, etnik kökenleri, siyasi yönelimleri, sınıf aidiyetleri, cinsel kimlikleri nedeniyle bazı grupların uğradığı tarihi adaletsizlikleri düzeltmek için sosyal, politik ve eğitimsel değişimle ilişkilendirilmek, katkıda bulunmak veya bu değişime yardımcı olmak olarak tanımlar.
Logran Robert sözlüğü ise terimi, etnik bir azınlığı küçük düşüren ve aynı zamanda toplumun genel ahlakını yansıtan ifadelere göz yuman bir söylem veya davranış olarak açıklıyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre politik doğruculuğu destekleyenler, başkalarına yönelik algılarımızın, onlar hakkında duyduğumuz ve kullandığımız dil tarafından şekillendirildiğini ve büyük ölçüde etkilendiğini savunuyorlar. Dolayısıyla dil dikkatsizce kullanıldığında farklı kimliklere sahip gruplara karşı önyargılarımız ortaya çıkabilir. Bu nedenle onlara göre politik olarak doğru dilin dikkatle kullanılması, söz konusu grupların ötekileştirilmesini ve toplumdan dışlanmasını önlemeye yardımcı olur.
Politik doğruculuğu savunan önde gelen isimlerinden biri olan Stanley Fish, terimi, iyiyi ve doğruyu yaratmada anahtar bir araç olarak görüyor. Dilin, gerçeklikle ilişkimize aracılık ettiğini, dilin ve söylemin toplumda gücün dağıtılmasındaki temeli oluşturduğunu düşünen Fish’e göre dil, doğası gereği örneğin azınlıklara, kadınlara ve eşcinsellere karşı adaletsizdir ve bunun için siyaseten doğruculuğa ihtiyacımız vardır.



Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

TT

Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

İsrail ordusu bugün, aynı bölgede Hamas'a ait üç kilometreden uzun büyük bir tünelin imha edildiğini duyurduktan bir gün sonra, kuvvetlerinin “Majin Oz” adı verilen yeni bir eksenin açılışını tamamladığını açıklayarak Gazze Şeridi'ndeki Filistinlileri, özellikle de Han Yunus sakinlerini şaşırttı.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, “188. Tugay ve Golani Tugayı güçleri Han Yunus'un doğusu ve batısını ayıran Majin Oz ekseninin açılışını tamamladı. Eksen yaklaşık 15 kilometrelik bir mesafe boyunca uzanıyor.”

Yeni “Majin Oz” ekseni Han Yunus'un doğusunu batıdan ayıracak ve Han Yunus'un Refah'tan ayrılmasını “Morag” ekseniyle de devam ettirecek.

Resim  İsrail ordusu tarafından yayınlanan, soldan sağa çapraz olarak uzanan ve Morag ekseni ile bir noktada kesişen Magen Oz ekseninin görüntüsü

Han Yunus bölgesindeki son hamleler, İsrail'in “insani şehir” olduğunu iddia ettiği ve Refah'taki (Gazze Şeridi'nin güneyi ve Han Yunus) yüz binlerce Gazzeli’nin bir çadır alanına tıkıştırılmasına yol açacak planla aynı zamana denk geliyor.

İsrail ordusuna göre bu yeni eksen, Hamas üzerindeki “baskının” ve Han Yunus Tugayı'na karşı yürütülen savaşın çözümünün merkezi bir parçası.

Bir parçalama politikası

Ancak İsrail, Gazze'yi parçalamak ve Doha'da devam eden dolaylı müzakerelerde İsrail'in Şerit'ten tamamen çekilmesinde ısrar eden Hamas üzerinde baskı kurmak için tesadüfi coğrafi eksenler dayatma politikası izliyor.

Gazze'deki saha kaynakları Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, "Yeni eksen İsrail'in kontrolü altındaki birçok bölgeyi kapsıyor: Kizan en-Neccar, Curti el-Lut, Şeyh Nasır, Mean, Menara, Huza'a, Absan, al-Kara'a ve Beni Suheyla." Kaynaklar, “bu bölgenin, herhangi bir Filistinlinin sınıra yaklaşmasını önlemek için sınırdan 2 kilometreden daha uzağa ulaşan geniş tampon bölgeler oluşturmayı amaçladığını,

bunun da Han Yunus'un doğu bölgesinde yaşayan yüz binlerce kişinin İsrail güçlerinin orada kalması halinde, evlerine dönmesini engellemek anlamına geldiğini” belirtti.

İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre yeni “Magen Oz” ekseninin ilan edilmesiyle Hamas üzerinde daha fazla baskı kurulması amaçlanıyor.

İsrail, Refah'ı Han Yunus'tan ayıran Morag ekseninden çekilmemekte ısrar ederken, İbrani medyasının Refah'ın yaklaşık 2 kilometreye kadar olan bazı bölümlerinde askeri kontrolü sürdürmesi koşuluyla “eksenden çekilmek için müzakerelerde esneklik önerdiği” yönündeki haberleri Hamas reddediyor. Hamas, tamamen çekilene kadar kademeli bir çekilme için harita ve belirli tarihler konusunda ısrar ediyor.

Hamas, özellikle geçtiğimiz ocak ayında gerçekleşen ateşkes sırasında İsrail ordusu tarafından kurulan Netzarim ekseninin (Gazze Şehri'nin güneyinde, Gazze Şeridi'nin kuzeyini merkezinden ve güneyinden ayıran) büyük bir kısmı ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde geçici olarak kurulan eksenlerin bir kısmını ortadan kaldırmayı başardıktan sonra, kademeli geri çekilme ve bu yeni eksenlerin ortadan kaldırılması taleplerinde ısrarcı görünüyor.

Büyük Tünel Yıkıldı

Bu arada İsrail ordusu dün, iki aydan uzun bir süre önce Han Yunus'ta yapılan operasyonlar sırasında keşfedilen büyük bir Hamas tünelini yıktığını duyurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, güçlerinin "merkezi bir yeraltı yolunda bulunan tüneli keşfettiğini ve tamamen yok ettiğini" belirterek, tünelin "yaklaşık 3,5 kilometre uzunluğunda olduğunu ve içinde birkaç sığınak bulunduğu" kaydedildi.

Şarku'l Avsat'a konuşan Filistinli saha kaynaklarına göre “bu tünel Hamas'ın askeri kolu olan El Kassam Tugaylarına ait en uzun tünellerden biri ve tünelden birçok tünel ve açılım bulunuyor, savunma tünelleri, komuta ve kontrol için kullanılan tüneller var.”

“Tünelin Mean, Al-Menara ve Han Yunus'un güneydoğusundaki diğer bölgelerde yer aldığını” belirten kaynaklar, “tünelin Kassam Tugayları savaşçıları için savaş düğümleri içerdiğine ve bu tüneli gerek bu bölgelerde gerekse büyük tünelin açıldığı yakın bölgelerde İsrail güçleriyle savaşmak için kullandıklarına” işaret etti.

Kaynaklar, son birkaç haftalarda bu bölgelerde çok sayıda operasyon gerçekleştirildiğini ve İsrail araçlarının patlayıcı düzenekler ve tanksavar füzeleriyle hedef alındığını belirtti.

Kaynaklar, savaşın belirli bir döneminde, büyük tünelin içinde, saha komutanlarının İsrail güçlerine karşı muharebeleri yönettiği, bu güçlerin hareketlerinin izlendiği ve onlara karşı saldırı planlamak için hareketlerinin belgelendiği komuta ve kontrol için özel tüneller bulunduğuna dikkat çekti.

rtgy6u
Gazze tünelinin içindeki bir İsrail askeri, Kasım 2023 (Reuters)

İsrail güçleri, savaşın başlangıcında ve Netzarim ekseninin kontrolünde duyurulduğu gibi, bazıları 2 ve 3 kilometre uzunluğa ulaşan, bazıları Gazze Şeridi'nin kuzeyi ile merkezini birbirine bağlayan ve araçların geçtiği çeşitli büyüklükteki tünellerin imha edildiğini sık sık duyurdu.

İsrail güçleri Gazze Şeridi'nde 20 aydan fazla bir süredir faaliyet göstermelerine, Hamas'ın kabiliyetlerini önemli ölçüde yok etmeyi başardıklarını iddia etmelerine rağmen, Han Yunus örneğinde olduğu gibi girdikleri bölgelere her yeniden girişlerinde daha fazla tünel ortaya çıkarmakta ve bunları yok etmek için çalışmaktadırlar. Saha kaynakları İsrail ordusunun daha önce bu bölgede en az bir kez, bazı bölgelerde ise iki kez operasyon düzenlediğini vurguluyor.