İsrail Barış Hemen Şimdi Hareketi: “Yahudi Ulusal Fonu” Filistin topraklarını ele geçirmek için fon ayırıyor

“Şimdi Barış”: “Yahudi Milliyetçisi” Filistin topraklarını ele geçirmek için fon ayırıyor (AFP)
“Şimdi Barış”: “Yahudi Milliyetçisi” Filistin topraklarını ele geçirmek için fon ayırıyor (AFP)
TT

İsrail Barış Hemen Şimdi Hareketi: “Yahudi Ulusal Fonu” Filistin topraklarını ele geçirmek için fon ayırıyor

“Şimdi Barış”: “Yahudi Milliyetçisi” Filistin topraklarını ele geçirmek için fon ayırıyor (AFP)
“Şimdi Barış”: “Yahudi Milliyetçisi” Filistin topraklarını ele geçirmek için fon ayırıyor (AFP)

İsrail Barış Hemen Şimdi hareketi, "Yahudi Ulusal Fonu"nun Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki binlerce dönüm de dahil olmak birçok araziyi kayıt etmek amacıyla 100 milyon şekel tahsisini onaylama sürecinde olduğunu söyledi.
Hareket, "Siyonist düzeni" "Siyonist vizyonun sona ermesine yol açabilecek şekilde hareket etmekle" suçladı. Yahudi sağ çevreleri "Yahudi Ulusal Fonu'nu” Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te daha fazla toprak ele geçirmek ve iki uluslu bir devlete yol açacak ilhakı başarmak" için kullanıyor.
Hareket, “Kayıt, yerleşim kurmak amacıyla giderek daha fazla Filistin topraklarına el konulması anlamına geliyor. Bu, on yıllardır Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinlilerin binlerce dönüm arazisine ve evlerine el konmasına yol açabilir. Aynı zamanda da Şeyh Cerrah mahallesinde sağcı İsrailli yerleşimcileri iskan etmek için etnik temizlik süreci devam ediyor.” Barış Şimdi Hareketi şunları söyledi: “Yahudi Ulusal Fonu'nun yıllık hacmi yaklaşık 2,3 milyar şekeldir. Bunun neredeyse tamamı İsrail Devleti’nin fonlarından gelir. Yahudi Ulusal Fonu’nun, özellikle Siyonist vizyonun sona ermesine yol açabilecek tartışmalı Büyük İsrail gündemine ulaşmak amacıyla yerleşimleri ve yerleşimcileri destekleyen bir banka olmasına izin verilmemelidir. İsrail hükümetindeki tüm sol ve merkez sağ partiler, Yahudi Ulusal Fonu'ndan yerleşim projesinin çalışmalarını derinleştirmek ve Batı Şeria ile Kudüs’teki, özellikle de Şeyh Cerrah mahallesindeki Filistin vatandaşlarının mülklerine el koymak için milyonlarca şekelin kullanılmasına karşı şimdi kararlı adımlar atmalıdır. Batı Kudüs’te evlerini kaybeden Kudüslü Filistinliler, İsrail’in işgal politikasının bir sonucu olarak işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan ikinci evlerinden de zorla çıkarılarak bu evleri de kaybedebilirler.”
Uzun süredir yerleşimleri destekleyen Yahudi Ulusal Fonu'nun kuruluşundan bu yana 120 yıl geçti.
Hareket, "Ahırları temizlemek için büyük bir fırsat" dedi ve ekledi, "İşgal altındaki toprakların derinliklerinde herhangi bir İsrail inşaatı, siyasi bir çözümü destekleyen İsrail çoğunluğunun ve barış ile güvenlik için yalvaran genel kamuoyunun yüzüne tükürüyor.”
Hareket, "hükümetteki tarafları ve Kudüs belediyesini, özellikle Şeyh Cerrah’ta Filistinli aileleri evlerinden çıkararak ve yerleşimciler için ev inşa etmekle çatışmayı uçuruma sürüklemekle suçladı. Ayrıca hareket, yakınlarındaki bir yerleşim karakolu için Şeyh Cerrah mahallesindeki Kerem el-Müfti arazisine bir “Tevrat Bahçesi” kurmak için yakın zamanda fon ayrılan bir projeye atıfta bulundu.
İşgal belediyesine göre, Tevrat Bahçesi iki yıl içinde açılacak ve 28 milyon şekel maliyetle 25 dönümlük bir alana inşa edilecek.
Hareket, Müftü el-Hüseyni'nin evinin avlusuna dikilen “Shepheard” Oteli’nin arazisine inşa edilen yerleşimi genişletmek için tasarlanan ve tüm hızıyla devam etmekte olan başka bir projeye atıfta bulundu. Bu bölge arazisine daha önce yerleşim karakolu için otoparklar yapılmıştı. Bu proje, mahalledeki Kerem el-Cauni arazisinde bulunan üç ailenin tahliyeyi ve işgal mahkemesiyle yapılan tahliye anlaşmasını reddetmesi sebebiyle daha önce dondurulmuştu.
"Barış Hemen Şimdi", "Tevrat Bahçesi" kurulmasının ve "Shepheard" Oteli'nin yerine yapılacak olan projenin genişletilmesinin, 500'den fazla yerleşim birimi kurma projesinin bir parçası olduğunu söyledi. Ayrıca, yerleşim inşaatını Müftü’nün evinden Kerem el-Cauni’ye kadar genişletmek için Vadi el-Cuz ile Şeyh Cerrah arasında İsrail yapılarının bulunduğu en yüksek bölgeye bir Özel Kuvvetler karargahı yapılacağını aktardı. Bu bölgedeki evler tahliye edilme, sakinler ise sürgün edilme tehdidi altında. Proje, Şeyh Cerrah mahallesini Batı Kudüs’e bağlamak için Ateret Cohanim Derneği tarafından planlandı. Plan dahilinde, Tarihi Müftü’nün evi çevresindeki yerleşim birimlerinin sayısı ilk etapta 56’ya çıkarılacak, ikinci etapta ise Eski Şehir ile Kudüs’ün kuzey mahalleleri arasındaki iletişimi kesen yerleşim bölmesiyle yerleşim birimlerinin sayısı daha artırılacak.

 


Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
TT

Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, ülkesinin ‘Litani'nin kuzey ve güneyinde silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildiğini’ doğruladı. Recci, bu pozisyonu Lübnan'a ileten son kişinin geçen hafta sonu Beyrut'u ziyaret eden ve çok sayıda Lübnanlı yetkiliyle görüşen ABD Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus olduğunu belirtti.

Recci Şarku’l Avsat'a verdiği röportajda, Ortagus’un Lübnan'ın şu anda açık bir ‘penceresi’ olduğundan bahsettiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “ABD yönetimi Lübnan'a topraklarını özgürleştirmesi, yeniden inşa etmesi ve ekonomisini geliştirmesi için yardım etmek istiyor. Ancak bunun karşılığında ister uluslararası, Arap, Körfez ve hatta Lübnanlıların talebi olan ekonomik reformlar açısından olsun, ister uluslararası toplumun Lübnan devletinin egemenliğini sadece Litani'nin güneyine değil, tüm Lübnan topraklarına yaymasını istediği silah münhasırlığı açısından olsun bizden istenen şeyler var. Bu husus Ortagus ve diğer uluslararası yetkililer tarafından bize açıkça iletildi. Zaten bu mesele Lübnan anayasasında da yer alıyor.”

Recci, “Ayrıca dünyada hiçbir ülke kendi kurumları dışında silahların varlığını kabul etmek zorunda değildir. Dolayısıyla bu uluslararası bir talep olduğu gibi aynı zamanda Lübnan'ın da bir talebidir. Biz bunu bakanlık açıklamasında ve yemin konuşmasında açıkça ifade ettik” şeklinde konuştu.

cdfvgh
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku'l Avsat)

Recci, Ortagus'un silah münhasırlığının sağlanması için bir ‘zaman çizelgesinden’ söz ettiğini reddederek, ‘bunun mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesi gerektiğini’ söylediğini açıkladı. Bu alanda yapılanların iyi ama yetersiz olduğunu, daha büyük ve hızlı adımlar atılmasını istediklerini belirtti.

Recci, ‘silah münhasırlığına’ ulaşmak için benimsenecek mekanizma konusunda ise şunları söyledi: “Devletin kendi iç egemenliğini müzakere etmeyeceğini söyleyen genel bir ilke var. Dolayısıyla hükümetin net bir tutum sergilemesi gerekiyor. Biz de silahların devlet tarafından kısıtlanması için bir yol ve mekanizma bulacağız.”

Müzakere komiteleri

İsrail ile müzakere komiteleri konusuna da değinen Recci, “İsrailliler ve Amerikalılar işgal altındaki beş nokta, esirler ve ihtilaflı bölgeler konusunda müzakere etmek üzere üç komite kurulmasını talep ediyorlardı. Ancak biz onlara ilk iki hususta müzakere etmenin söz konusu olmadığını, müzakere edilecek bir şey olmadığını söyledik. Zira biz toprak işgal etmiyoruz ya da İsrailli esirleri tutmuyoruz. Bu nedenle İsrail'in beş noktadan derhal ve koşulsuz olarak çekilmesi ve mahkûmları müzakere etmeden serbest bırakması gerekiyor. Bizim kabul ettiğimiz şey, karmaşık bir teknik mesele olan sınırların belirlenmesinin müzakere edilmesidir. Yaklaşık iki hafta önce önerilen komitelerin sivil olacağına dair bir fikir vardı, ancak konu bir daha tartışılmadı ve Ortagus bunu en azından benimle gündeme getirmedi” ifadelerini kullandı.

Diplomatik eylem

“Bu alanda günlük çalışmalar yapılıyor” diyen Recci sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm ülkeleri İsrail'e işgal ettiği Lübnan topraklarından çekilmesi için baskı yapmaya çağırıyoruz. Bu, Hizbullah'ın silahlarını elinde tutmak için sunduğu her türlü argümanı ya da gerekçeyi ortadan kaldırır ve topraklarını diplomasi yoluyla özgürleştirmekte ısrar eden ancak şu ana kadar İsraillilerin yanıt vermeyi ve güvenlik mülahazalarından bahsetmeyi reddettiği Lübnan devletinin konumunu güçlendirir. Devlet olarak askeri ve ekonomik güce sahip olsaydık diplomatik çalışmaların başarısı daha kesin ve hızlı olurdu, ancak her ikisinden de yoksunuz. Elimizdeki tek şey bu alanda bize yardımcı olacak ülkelerin dostluğu.”

Filistin silahları

Hizbullah'ın silahlarını geri çekmesi ile Filistinlilerin kamp içindeki ve dışındaki silahlarını geri çekmesi arasındaki bağlantıyı sorgulayan Recci, “Hizbullah'ın silahlarının geri çekilmesinin, geri kalanı şüphesiz teslim edilmesi gereken Filistin silahlarıyla ne ilgisi var? Peki Hizbullah'ın silahı Filistinlilerin silahına karşı koymak için mi orada? Durum böyle olmadığı sürece, bu alanda önceliklerle ilgili koşullar belirlememeliyiz. Bizim istediğimiz, Lübnan ordusunun, önümüzdeki tehditler ne olursa olsun, Lübnanlılar olarak bizi koruyan tek güç olmasıdır” dedi.

Mali reformlar

Recci, mali ve ekonomik reformlar konusunda ise şunları söyledi: “Başbakan Nevvaf Selam liderliğindeki hükümet harika, mükemmel ve hızlı bir iş çıkarıyor, ancak kriz derin ve iki haftada çözülemez. Uluslararası toplum bunu kabul ediyor, ancak reformların tam olarak uygulanması için zamanın ucu açık olmadığını ve aciliyet gerektirdiğini vurguluyor.”

ABD-İran müzakereleri

ABD-İran müzakereleri ve bunların Lübnan'ı nasıl etkileyeceği konusuna da değinen Recci, “Bu müzakerelerin nereye varacağı henüz belli değil. Bildiğimiz şey, nükleer program, balistik füzeler ve Hizbullah da dahil olmak üzere İran'ın vekil güçlerini içerdiği ve iki taraf arasında bir anlaşmaya varılamaması halinde tüm seçeneklerin masada olduğu” dedi.

Suriye ziyareti

Recci, Başbakan Nevvaf Selam'ın önümüzdeki hafta Suriye'ye yapacağı resmi ziyarete katılarak, çözülmemiş birden fazla dosyayı çözüme kavuşturmaya çalışacak. Suriye’deki yeni rejim konusunda iyimser olan Recci şu ifadeleri kullandı: “Önceki rejimden kesinlikle daha iyi. Bağımsızlıktan bu yana Suriye'deki hiçbir rejim Lübnan devletini bir varlık olarak tanıdığını, bağımsızlığını tanıdığını ve egemenliğine saygı duyduğunu açıkça söylemedi ama şimdi Suriyeli yetkililerden içişlerimize karışmayacaklarına dair sözler aldık.”

Yerlerinden edilenler dosyası

Recci'ye göre Selam, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile görüşmesinde, şu anda Lübnan için öncelikli olan Suriyelilerin yerinden edilmesi konusunu gündeme getirecek.

Recci sözlerine şöyle devam etti: “Lübnan, ülkedeki demografik dengeyi sarsan ve sosyal ve ekonomik tehdidin yanı sıra varoluşsal bir tehdit oluşturan yerinden edilmenin olumsuz yansımalarına daha fazla tahammül edemez. Uluslararası yetkililerle yaptığımız görüşmelerde talep ettiğimiz ve ısrarla vurguladığımız husus, uluslararası toplumun yeni bir yaklaşım benimsemesi ve böylece yerinden edilmiş kişilere Lübnan'da kaldıkları süre boyunca değil, ülkelerine döndüklerinde yardım sağlanmasıdır. Ayrıca, Suriye'de yeniden inşa sürecinin başlatılarak vatandaşların geri dönmesinin ve yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasının önemini vurguluyoruz. Zira tüm bunların varlığı yerinden edilmiş kişileri geri dönmeye teşvik edecektir. Ayrıca Suriye'nin birçok bölge ve vilayetinde hayat normale dönmüştür, dolayısıyla geri dönüş konvoyları yarından önce hemen bugün başlamalıdır. Suriye'deki tartışma doğu sınırı dosyasını ve oradaki kayıp Lübnanlıların dosyasını da içerecek. Çünkü bu insanların akıbetini bilmek istiyoruz... Nasıl öldürüldüler, neredeler? İstediğimiz şey bu dosyayı sonsuza kadar kapatmak.”

Lübnan-Körfez ilişkileri

Recci sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Ne yazık ki son birkaç yıldır genel olarak Körfez ülkeleriyle, özel olarak da Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz kötüydü. Doğrusunu söylemek gerekirse bunun sorumlusu Lübnan'dır, daha doğrusu Lübnan'da ülkeyi hiçbir dahli olmadığı bir anlaşmazlığın içine sokan bazı kişilerdir. Captagon ve silah ihraç edip, lanetleyip, sonra da yardım isteyemeyiz. Lübnan'ın resmi tutumu, Lübnan ile Körfez ülkeleri arasındaki mükemmel ilişkiler geleneğine uymuyordu. Bugün ilişkiler eski tarihi konumuna kavuşmaya başlamıştır. Bunun en büyük kanıtı da Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın davetlisi olarak Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarettir. Ziyaretin kendisi ve Avn’ın gördüğü sıcak karşılama, ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığının kanıtıdır. Bu durum aynı zamanda seçkin bir şekilde karşılanan Başbakan Nevvaf Selam'ın ziyareti için de geçerlidir. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, gerekli ekonomik reformların tamamlanması ve silah münhasırlığının sağlanması koşuluyla ilişkilerin eskiden olduğu gibi devam edeceği sözünü verdi.”