Fransız haber ajansı AFP, Türkiye'deki mültecilerle görüştü: "Korku içinde yaşıyoruz"

Türkiye'de en az 5 milyon mülteci yaşıyor (AFP)
Türkiye'de en az 5 milyon mülteci yaşıyor (AFP)
TT

Fransız haber ajansı AFP, Türkiye'deki mültecilerle görüştü: "Korku içinde yaşıyoruz"

Türkiye'de en az 5 milyon mülteci yaşıyor (AFP)
Türkiye'de en az 5 milyon mülteci yaşıyor (AFP)

Taliban'ın Afganistan'da kontrolü ele geçirmesiyle bir kez daha gündeme gelen Türkiye'nin göçmen sorununu ele alan Fransız haber ajansı AFP bugün "Bir zamanlar göçmenleri kucaklayan Türkiye, onlara sırt çevirdi" başlıklı bir haber geçti.
Haberde, Türkiye'nin Suriye'deki iç savaş yüzünden dünyada en çok göçmen ağırlayan ülkelerden biri olduğuna ve Batı'daki göçmen krizine karşı 2016'da Avrupa'yla anlaştığına dikkat çekildi.
Ancak ekonominin kötüleşmesi yüzünden halkın tepkisi arttığı için daha önce hoş karşılanan mültecilerin zor durumda kaldığı yazıldı.
Öyle ki Aksoy Araştırma'nın bir anketi, katılımcıların yüzde 85'inin Taliban'dan kaçan Afganların Türkiye'ye göç etmesinden endişe duyduğunu göstermişti.
Mehmet Emin ismindeki bir İstanbullunun "Kiralar onlar yüzünden uçtu gitti. 10-15'i bir araya gelip bir dairede yaşıyor. Onları istemiyorum" dediğini aktaran AFP, futbol maçlarında "Mülteci istemiyoruz" sloganlarının atıldığına da dikkat çekti.
Haber ajansına konuşan Gavsuddin Mübariz adlı Afgan mülteci, yaklaşık iki yıl önce Kunduz'dan kaçıp Türkiye'ye geldiğinde iyi karşılandığını söyledi. 20 yaşındaki Mübariz, bir restoranda çalışmaya başladığını ve kazancını Afganistan'daki ailesine gönderdiğini fakat kendilerine bakış açısının son dönemde değiştiğini söyledi:
"Türkiye'ye ilk geldiğimde (hayat) kolaydı. Şimdi epey zor. Nereye gidersek gidelim korku içinde yaşıyoruz. Kaçağız. Yakalanıp Afganistan'a geri gönderilmekten endişeleniyoruz. Taliban elimizdeki her şeye el koydu. Çaresiziz."

Afganistan'dan iki sene önce gelen Mübariz, İstanbul'un Zeytinburnu ilçesinde çalışıyor (AFP)
AFP, halktan yükselen tepkinin ardından polislerin Afgan mültecileri yakalayıp geri gönderme merkezlerine yolladığını bildirdi.
Bakkal Habib Özbek de 1993'te Türk vatandaşlığına geçmesine rağmen baskı hissettiğini söyledi:
"Otobüste ya da sokakta millet bizi işaret edip 'Afganlar burada' diyor."

Türkiye bir göçmen gettosu değildir
Haberde "göçmen karşıtı" diye nitelenen CHP'nin, genel merkezine astığı "Sınır Namustur" pankartına da dikkat çekildi.
CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Burkay Düzce, AFP'ye yaptığı açıklamada partisinin söylemini savundu:
"Bu kişilerin Taliban'a teslim edilmesi gerektiğini söylemiyoruz. Asıl mesele, (yeni gelenlere) buraya vardıklarında ne sunabileceğimiz. Türkiye bir göçmen gettosu değildir."
Özyeğin Üniversitesi'nden Doç. Dr. Deniz Şenol Sert ise halkta yükselen göçmen karşıtlığının, önceden sığınmacılara karşı "şefkatli" olunmasını isteyen Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın söylemini sertleştirebileceğini ifade etti.
AFP, halkın bir kesiminin göçmen karşıtlığından dolayı duyduğu rahatsızlığı da habere ekledi. Ticaretle uğraşan Alaaddin Çavga da bunlardan biri. Dükkanında daha önce çalışan bir Afgan'ın Almanya'ya gittiğini söyleyen Çavga, "Kasayı ona emanet ederdim" dedi.
Independent Türkçe, AFP



Yeni diktatörlüğün önderi Elon Musk

Musk liderliğindeki modernist diktatörlük, paranın diğer tüm otoriteler üzerindeki otoritesidir (Reuters)
Musk liderliğindeki modernist diktatörlük, paranın diğer tüm otoriteler üzerindeki otoritesidir (Reuters)
TT

Yeni diktatörlüğün önderi Elon Musk

Musk liderliğindeki modernist diktatörlük, paranın diğer tüm otoriteler üzerindeki otoritesidir (Reuters)
Musk liderliğindeki modernist diktatörlük, paranın diğer tüm otoriteler üzerindeki otoritesidir (Reuters)

Emin Zavi

“Bu toprak üzerinde her şey müşterektir, her şey satın alınır veya müsadere edilir.” Üçüncü binyılın ikinci çeyreğindeki ABD'nin, Elon Musk ABD’sinin yeni diktatörlüğünün dayandığı teori budur.

Kıtalararası ve dahası gezegenler arası yeni bir diktatörlüğün kuruluşuna tanık oluyoruz. Bu diktatörlüğün önderi belki de Donald Trump değil, paraya ve finansal sembollere ek olarak tuhaf bir mizaca sahip olan Elon Musk'tır.

Eğer diktatörlük, siyaset ve ekonomi derslerinde öğrendiğimiz gibi bir kişinin iktidara, bir halkın ya da ülkenin kaderine hakim olması ise Musk bu teoriyi değiştirmeye ve müjdelediği modernist diktatörlüğün sınırları olmayan bir diktatörlük olduğunu söylemeye geldi. Bu, baskısının her yerde hissedilebileceği, hangi siyasi sınıftan, coğrafyadan, ülkeden, dilden, kültürden ve dinden olursa olsun tüm insanların hayatlarında onun varlığını hissedebilecekleri bir diktatörlüktür.

Musk'ın liderliğini yaptığı modernist diktatörlük, paranın diğer tüm güçler üzerindeki otoritesidir. Burada dinin otoritesi yoktur, vatanseverliğin ya da coğrafyanın da otoritesi yoktur. Para herkesi ezip geçmektedir. Hiç kimse ona karşı çıkamaz, itiraz edemez.

Modernist diktatörlüğü, medyayı ve iletişimi kontrol eden yönetmektedir ve o cennet ile cehennemi yaratma gücüne sahiptir. İnsanların cennete mi yoksa cehenneme mi gideceğini seçen Tanrı değil, şunu buna, bunu şuna gönderen yalnızca Musk'tır.

Modernist diktatörlük, paranın ve tüm çılgın olasılıklara açık yapay zekayla donanmış dijital medyanın gücü aracılığıyla, ulusların geleceğini Musk'ın “ruh halinin” arzuladığı şekilde oluşturma kudretini kendisine bahşediyor. Dünyanın yarın ihtiyaç duyacağı partileri belirleyen odur. Dünyanın her yerindeki partilere başarılı ya da başarısız damgasını vuran, dünyanın yarın ve öbür gün sahip olacağı coğrafi sınırları belirleyen de odur.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Modernist diktatörlüğün önderi, insanlığın gelecek ufuklarını, ekonomik, bilimsel, politik, dilsel ve kültürel ufuklarını kendi arzularına göre çizen kişidir.

Musk’ın dininden başka din yoktur, teknolojik diktatörlük buna inanır!

Elon Musk'ın önderliği, taşıdığı kaos, şiddet, adaletsizlik, yok oluş ve yok etme işaretlerine rağmen gerçek anlamda bir direnişle karşılaşmıyor. Aydınlanma, yapısöküm, doğum, varoluş ve hiçlik felsefelerini müjdelemeye devam eden Batı, Musk'ın kendi mizacına, genele muhalif düşüncelerine ve aşırı hırslarına göre kendisine çizdiği kaderine sessiz bir şekilde teslim olmuş durumda.

Felsefe ülkesi, müzik, edebiyat ve bilim ülkesi Almanya, Musk'ın kendisiyle ve siyasi seçkinleriyle alay eden tweetleri karşısında sessiz kalıyor. Modernist diktatörlüğün önderi Musk'ın gözünde eski Avrupa, doğal, askeri ve ekonomik yok oluşa açık, küçük bir “köy”den başka bir şey değil. ABD'nin mandası olmaktan ibaret ve eğer Musk'ın medyatik ve mali otoritesinin onayıyla ABD onun üzerinden elini çekerse, bir kartopu gibi küçülecek ve eriyecektir.

Büyük bir orduyla sefere çıkıp bir kabileye, mahalleye, köye, hatta şehre saldıran Arap veya üçüncü dünya diktatörlerinin dönemi sona erdi. Bunlar, Güney'in bazı ülkelerinde, Afrika'da, Ortadoğu'da ve Uzakdoğu'da hâlâ var olsa da artık geçmişte kalan, tarih olmuş uygulamalardır. Diktatörce baskı yöntemleri değişti.

Kuzey Kore liderinin askeri diktatörlüğü, teokratik Taliban diktatörlüğü ya da Saddam'ın kimyasal diktatörlüğü, dünyayı kan dökmeden boyunduruk altına alan Musk diktatörlüğü karşısında bölgesel bir oyun gibi görünüyor. Musk diktatörlüğü insan kanı değil, erdemlerin, onurun ve bağımsızlığın, insan özgürlüğünün kanı dökülerek kuruldu. Herkesin direnmeden teslim olmasıyla ve 21. yüzyıla ait halkların ve siyasi sınıfların klasik savaşlar olmadan boyun eğdirilmesiyle inşa edildi.

Modernist diktatörlüğün önderi Musk’ın hırsları, dünyayı tek başına kontrol etme ile sınırlı değil. Aksine dünya gezegeninin ötesinde, Mars gibi diğer gezegenlere de el atmayı düşünüyor. Gökyüzüne bakıyor ve krallığı ile asasını hayal gücünün en uzak noktasına kadar genişletmenin hayalini kuruyor. Hiçbir caydırıcılık ve engelle karşılaşmadan Uzayı Keşfetme Vakfı’nı kurdu. Burada keşif ile kastedilen elbette uzay bilimlerinin geçmişte hayal ettiği gibi insanlığın mutluluğu için yapılan keşifler değil. Aksine, uzaya sahip olmak ve küresel ısınma ve kirlilikten ölmekte olan bu dünyada insanı kuşatmak.

Musk, uzay araştırmaları için özel bir üs kuruyor ve buradan araçlarını denetime tabi olmadan Mars'a gönderiyor. Kendini evrenin küçük bir tanrısına dönüştürdü, orada istediği gibi davranıyor ve parası ile hayallerinin kendisini götürebileceği yere kadar gitmek istiyor.

Bir Arap, Latin Amerikalı veya Afrikalı diktatörün imajı, iktidarı tekeline alan, kılıcı, kurşunları ve yasaları ile yerel muhaliflerini ve halkını kontrolü altına alan askeri bir kişiliğin özelliklerini taşıyordu. Bu askeri diktatöre karşı çıkan, kimi zaman bastırılan, kimi zaman da onu uzaklaştırmayı ya da devirmeyi başaran direnişler vardı. Bazen de onun yerine başka bir kılıkta başka bir diktatör gelir ve durum pek değişmezdi. Zaman geçtikçe ve içi boş, ahlâk ve insani değerlerden yoksun bilimin gelişmesiyle birlikte diktatör bir kuruma dönüştü. Kurumlar artık bireysel diktatörün gücünü temsil eden bir dizi baskıcı değere sahip.

Şimdi ise artık diktatörlüğün sınırları yok, tek bir halkı yok ve tek bir gökyüzü altında değil. Diktatör, Musk'ın kişiliğinde somutlaştığı şekliyle artık evrensel bir diktatör. Gücünü coğrafya, dil ve din değil, para, iletişim gücü ve yapay zeka belirliyor. Bireyden ve kurumdan daha büyük hale geldi, sınırları olmayan küresel bir olguya dönüştü.

Dünya ahlâkı kaybetti, felsefe para karşısında gücünü yitirdi, dinler de para karşısında mağlup oldu. Müminlere vaat edilen cennet, Musk’ın cennetleri ve yeni bir ahlâk yaratan medyası önünde yandı. Musk kontrolsüz yapay zeka ve vahşi teknolojinin ustası olduğu yeni sömürgeleştirmeye ve liderliğe boyun eğmeye hazır içi boş bir insan üretiyor.

Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında insanların uğruna sık sık mücadele ettiği demokrasinin ölümüne tanık oluyoruz. Teknolojinin güçlendiği, insanı yavaş yavaş köleleştiren yapay zekanın yaygınlaştığı bir dönemde demokrasinin ölümüne tanık oluyoruz. Tarihin başlangıcında tanık olunan ilk ve belki de ondan daha vahşi bir köleliğe geri dönüş ile ​​karşı karşıyayız.