BAE hava kuvvetleri komutanının katılımıyla İsrail’de hava tatbikatı yapıldı

İsrail’de Ovda Hava Üssü’nde Mavi Bayrak tatbikatı (AFP)
İsrail’de Ovda Hava Üssü’nde Mavi Bayrak tatbikatı (AFP)
TT

BAE hava kuvvetleri komutanının katılımıyla İsrail’de hava tatbikatı yapıldı

İsrail’de Ovda Hava Üssü’nde Mavi Bayrak tatbikatı (AFP)
İsrail’de Ovda Hava Üssü’nde Mavi Bayrak tatbikatı (AFP)

İsrail Hava Kuvvetleri Operasyon Dairesi Başkanı General Amir Lazar, 26 Ekim’de başlayan ve tarihindeki en büyük hava manevraları olarak kabul edilen tatbikatların ‘İran’a odaklanmadığını’ açıkladı.
Lazar, “İran, İsrail için ilk stratejik tehdidi temsil ediyor. Ancak tatbikatlar, İsrail’in 2013’ten bu yana Necef Çölü’nde iki yılda bir gerçekleştirdiği Mavi Bayrak (Blue flag) programında yer alıyor. Bu yıl Fransa, ABD ve İngiltere’deki hava kuvvetlerinin katılımıyla ve son zamanlarda İsrail ile ilişkilerini normalleştiren Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) hava kuvvetleri komutanının huzurunda gerçekleşiyor” açıklamasında bulundu.
Lazar, ülkenin güneyindeki ‘Ovda’ hava üssünde gazetecilere verdiği röportajda, aralarında Mirage 2000, Rafale ve F-16’nın da bulunduğu 70’ten fazla savaş uçağının bulunduğunu, operasyona bin 500 personelin katıldığını ve İbrani devlette şimdiye kadarki en büyük tatbikat olduğunu söyledi. Lazar, BAE uçaklarının tatbikatlara katılmadığını açıkladı. Bununla birlikte Hava Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral İbrahim Nasır Muhammed el-Alavi’nin İsrail’e ziyaretini, İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Amikam Norkin ile görüşmesini ve tatbikatta onur konuğu olarak bulunmasını da ‘iki ordu için büyük önem taşıyan tarihi bir gün’ olarak nitelendirdi. Lazar, gelecek günlerde ‘BAE Hava Kuvvetlerine ev sahipliği yapma’ umudunu dile getirdi.
Tatbikatların İran odaklı olmadığını vurgulamasına rağmen güvenlik kaynakları, İbrani basınına yaptığı açıklamalarda, “İsrail, bu tatbikat aracılığıyla, Tahran’ın Yemen, Suriye ve Lübnan da dahil olmak üzere Ortadoğu’daki vekillerine gönderdiğini iddia ettiği bir insansız hava aracı filosu hakkında alarm vermeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.
İsrail ordusu ayrıca, 26 Ekim’de Gazze Şeridi’ne bitişik bir bölgede daha başka bir tatbikat başlatırken, tatbikatlar sabaha kadar devam etti. Ordudan yapılan açıklamada “Bu eğitim, İsrail ordusunun Gazze Şeridi sınırı boyunca savunma operasyonları yürütmeye hazır olma durumunu iyileştirmeyi amaçlıyor. Aynı şekilde son savaştan çıkarılan derslerin Gazze Şeridi’ne nasıl uygulanacağını incelemek için de çalışmalar yapılacak” denildi. 2021 yılı için planlanan eğitim programının bir parçası olarak tatbikatın önceden planlandığı açıklandı.



Fransa'nın Riyad Büyükelçisi Şarku’l Avsat’a konuştu: İsrail ve İran arasında askeri müdahale çözüm değil

Fransa'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi (Şarku’l Avsat)
Fransa'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi (Şarku’l Avsat)
TT

Fransa'nın Riyad Büyükelçisi Şarku’l Avsat’a konuştu: İsrail ve İran arasında askeri müdahale çözüm değil

Fransa'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi (Şarku’l Avsat)
Fransa'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi (Şarku’l Avsat)

Fransa'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi Patrick Maisonnave, Fransa'nın askeri müdahalenin İran'ın nükleer programı sorununu çözeceğine inanmadığını belirtti. Büyükelçi, “Bunun etkisiz olduğunu düşünüyoruz. Askeri müdahale, İran'ın nükleer bilgisini tamamen ortadan kaldıramaz ya da gömülü veya konuşlandırılmış nükleer tesislerin tamamen yok edilmesini garanti edemez” dedi.

Şarku’l Avsat’ın sorularını yanıtlayan Büyükelçi, İran rejimini dışarıdan değiştirmeye çalışmanın tehlikesine dikkat çekerek, bunun terör tehdidi ve göç krizlerinin yanı sıra devletin çöküşü, iç savaş, istikrarsızlık ve bölgesel çatışmalar gibi ciddi sonuçlar doğuracağına inandığını, bu durumun Körfez bölgesinin güvenlik ve istikrarını etkileyeceğini ve etkisinin Avrupa'ya kadar uzanacağını söyledi.

Büyükelçi Maisonnave, “Askeri müdahale, kabiliyetlerin ve malzemelerin dağılmasına ve dolayısıyla nükleer silahların yayılması riskine yol açabilir. Suudi Arabistan ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üye ülkeleri arasındaki ortaklarımızın da bildiği gibi bu durum, Körfez suları da dâhil olmak üzere her türlü radyolojik riski beraberinde getirir. Askeri müdahale ayrıca, bölgesel istikrar ve bölgedeki ortak ve müttefiklerimizin güvenliği, özellikle de Hürmüz Boğazı bölgesi, ABD üslerine ve enerji altyapısına yönelik saldırılar açısından büyük riskler teşkil etmektedir” ifadelerini kullandı.

Maisonnave sözlerini şöyle sürdürdü: “Diplomatik bir çözümün en uygun çözüm olduğuna inanıyorum. Bunun zenginleştirme kapasitesi gibi kritik teknik konularda, uluslararası destekle doğrulanabilir ve kalıcı bir anlaşmaya varma imkânı sunduğuna inanıyoruz. Aynı zamanda askeri gerilimle bağlantılı olan yayılma, radyolojik riskler ve bölgesel istikrarsızlık gibi ciddi riskleri de önler.”

Fransız büyükelçi, diplomatik bir çözümün güçlü bir doğrulama mekanizmasına sahip bir anlaşmayla sonuçlanması gerektiğini vurguladı. Bu anlaşma, ilk olarak ‘zenginleştirme kapasitesinin’ teknik yönleriyle, ikinci olarak sürdürülebilirlikle ve üçüncü olarak da tam uluslararası destek ve doğrulanabilirlikle, özellikle de Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) önceden haber vermeksizin istediği zaman tesisleri denetleyebilmesiyle ilgili güçlü unsurlar içermelidir.

Maisonnave, “Bu seçenek krizden çıkmanın en iyi yoludur. Fransa'nın geçmişte seçtiği ve bizim de kalıcı ve barışçıl bir çözüm için en iyi yol olarak gördüğümüz yol budur” şeklinde konuştu.

Maisonnave aynı zamanda İran'ın nükleer programının, bölgesel istikrar üzerindeki potansiyel yansımaları göz önüne alındığında, Fransa ve Avrupa'nın yanı sıra KİK bölgesinin güvenlik çıkarları için de ciddi bir tehdit oluşturduğuna inanıyor. Maisonnave'ye göre bu endişe, UAEA’nın yıllardır programın barışçıl niteliğini tam olarak garanti edememesi nedeniyle daha da artmakta. Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri, İran'ın nükleer programının tamamen sivil amaçlar için tasarlanmamış olmasından büyük endişe duyuyor.