Washington-Kahire diyaloğu: İki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği nasıl olacak?

Gözlemciler, diyalogda ekonomi dosyasının ve bölgesel sorunların ele alınmasını bekliyorlar

Mısır ve ABD dışişleri bakanlarının geçtiğimiz Eylül ayında New York'ta gerçekleştirdikleri toplantıdan bir kare (Fotoğraf: ABD Dışişleri Bakanı’nın resmi Twitter hesabı)
Mısır ve ABD dışişleri bakanlarının geçtiğimiz Eylül ayında New York'ta gerçekleştirdikleri toplantıdan bir kare (Fotoğraf: ABD Dışişleri Bakanı’nın resmi Twitter hesabı)
TT

Washington-Kahire diyaloğu: İki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği nasıl olacak?

Mısır ve ABD dışişleri bakanlarının geçtiğimiz Eylül ayında New York'ta gerçekleştirdikleri toplantıdan bir kare (Fotoğraf: ABD Dışişleri Bakanı’nın resmi Twitter hesabı)
Mısır ve ABD dışişleri bakanlarının geçtiğimiz Eylül ayında New York'ta gerçekleştirdikleri toplantıdan bir kare (Fotoğraf: ABD Dışişleri Bakanı’nın resmi Twitter hesabı)

İnci Mecdi
Washington ve Kahire'deki gözlemciler, bundan bir yıl önce ABD başkanlık seçimleri sırasında, 2013 yılının Temmuz ayında Müslüman Kardeşler yönetiminin düşmesinden sonra Mısır ile ilişkilerin gerildiği eski Başkan Barack Obama’nın yardımcısı olan Demokrat aday Joe Biden'ın seçimlerde başarılı olması halinde iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden gerilebileceğinden bahsediyorlardı. Ancak bu olumsuz beklentilere rağmen bölgesel gelişmeler, Başkan Biden yönetimi sırasında iki ülke arasındaki ilişkilerin doğasına farklı bir gerçeklik kazandırdı. Öyle ki iki ülkenin dışişleri bakanları, yaklaşık altı yıllık bir aradan sonra, aralarındaki stratejik diyalog oturumlarını başlatmak amacıyla bu hafta Washington'da bir araya geliyorlar.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, uluslararası ve bölgesel meseleler, insan hakları ve ikili iş birliği alanlarının ele alınacağı iki ülke arasındaki stratejik diyalog çerçevesinde Pazartesi ve Salı günleri Washington'da Mısırlı mevkidaşı Samih Şukri ve beraberindeki heyetle bir araya gelecek. Blinken, yaptığı bir açıklamada, Mısır'ı ‘ABD için hayati bir ortak’ olarak nitelendirerek, “Güvenlik alanındaki iş birliğini güçlendirmenin ve insan hakları alanında ilerleme kaydetmenin yanı sıra önemli ekonomik ve kültürel ilişkilerimizi geliştirerek ABD ve Mısır arasındaki kırk yıllık ortaklığı güçlendirmeye kararlıyız” ifadelerini kullandı.
ABD Başkanı’nın Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah es-Sisi ile bu yılın Ocak ayında Beyaz Saray'a gelişinden bu yana henüz bir görüşme gerçekleşmemiş olsa da bölgesel gelişmeler, ilişkinin karamsar beklentileriyle çelişen bir yakınlaşmaya yol açtı. Mısır, geçtiğimiz Mayıs ayında aradığı Şeyh Cerrah semtinde Filistinli göstericiler ile İsrail polisi arasında çıkan çatışmaların ardından iki taraf arasında çıkan bir savaşın ardından Mısır, İsrail ile Hamas Hareketi arasındaki ateşkes müzakerelerinde önemli bir rol oynadı. ABD Başkanı Biden, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yi aradı ve Kahire'nin iki taraf arasında ateşkese varılması konusunda oynadığı belirleyici role övgüde bulundu.


Mısır, geçtiğimiz Mayıs ayında İsrail ile Hamas Hareketi arasındaki ateşkes müzakerelerinde çok önemli bir rol oynadı (Reuters)

Mısır’ın İsrail ile Hamas Hareketi arasında uzlaşıya varılmasında önemli bir rol üstlenmesinden bu yana ABD'li üst düzey yetkililer sık ​​sık Kahire'yi ziyaret eder oldular. Bu ziyaretlerden birinde ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, geçtiğimiz Eylül ayında Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile bir araya geldi. Gözlemciler, stratejik diyalog başta sembolik olsa da ülkelerin güçlü oyuncular olduğu bölgesel sorunların ele alınması çok çeşitli ikili önceliklere yüksek düzeyde katılım fırsatı sunuyor.

Verimli diyalog
Mısır Dışişleri Konseyi Onursal Başkanı Abdurrauf er-Redi’ye göre iki ülke arasındaki stratejik diyalogun büyük bir siyasi gelişme veya ‘atılım’ ile sonuçlanması beklenmiyor. Redi, söz konusu diyalogun, görüşlerin netleştirilmesi ve iki ülke arasındaki görüşlerin yakınlaşması açısından önem taşıdığını söyledi.
Gözlemciler, askeri iş birliği, ikili ilişkiler ve ekonominin Washington ile Kahire arasındaki stratejik diyalogda ele alınacak başlıca konular olmasını bekliyorlar.
Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nde (Atlantic Council) Ortadoğu programları üyesi olan Allison Nour’a göre Mısır'ın doğrudan yabancı yatırımı geliştirme dürtüsü ve ABD'nin istikrarlı ve büyüyen bir Mısır ekonomisine olan ilgisi, ekonominin verimli bir görüşmede ele alınacak başlıca konulardan biri olacağı anlamına geliyor.
Nour, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Diyalog, Biden yönetimi altında ABD-Mısır ilişkilerinin nasıl görüneceğini belirlemede bir kilometre taşı olmanın yanı sıra her iki taraf için de uzun bir geçmişi ve gelecekteki potansiyeli olan ikili ticareti geliştirmek için bir fırsat niteliğindedir. ABD ile Mısır arasındaki iş birliğinin ortaya çıkan bölgesel jeopolitik gelişmeler üzerindeki sonuçları da ilişkinin gidişatını şekillendirecektir.”

Bölgesel sorunlar
Bu yılki stratejik diyalog, ABD’nin Çin ile rekabet ettiği Hint-Pasifik bölgesine odaklanmak için Ortadoğu ve hatta Afrika Boynuzu ülkelerindeki birçok dalgalanmanın ortasında bölgeden çekildiği bir dönemde gerçekleşiyor. Şukri ve Blinken arasında bu hafta yapılacak görüşmelerde ele alınması beklenen çok sayıda mesele var.
Abdurrauf er-Redi, Mısır’ın bu diyalogdaki önceliğinin Nahda (Rönesans Barajı) meselesi ve dolayısıyla ulusal güvenlik sorunu haline gelen Etiyopya'daki iç çatışma, Sudan ve Libya'daki siyasi gerilimlerin yanı sıra topraklarında Rusya, Türkiye ve İran’ın askeri varlığının olduğu Suriye başta olmak üzere diğer Arap ülkelerinde son on yılda ortaya çıkan meseleler olduğunu belirtti.
Allison Nour ise bu yılki diyalogun Kahire için Mısır’ın bölgesel meselelerdeki liderliğini canlandırmaya çalıştığı bir zamanda, bölgede ABD için hayati bir ortak olarak oynadığı rolü yeniden öne sürmek için bir fırsat sunduğuna, Washington için ise İsrail-Filistin çatışması gibi uzun süredir devam eden konularda iş birliğini geliştirmek, Mısır'ın Sudan’daki darbe gibi bir takım bölgesel sorunlara yaklaşımını etkilemek ve Etiyopya’nın inşa ettiği Rönesans Barajı gibi konularda yapıcı davranmayı teşvik etmek için bir fırsat olduğunu söyledi.
Mısır ve ABD arasındaki stratejik diyalog, 1998 yılında eski Başkan Bill Clinton yönetimi döneminde kurulmuştur ve bölgedeki en eski diyaloglardan biridir.  O dönemden beri periyodik olarak düzenlenen diyaloga Obama yönetimi sırasında 2009-2015 yılları arasında uzun bir ara verildi. Ancak 2015 yılının Ağustos ayında gergin bir atmosferde, iki ülke arasındaki güvenlik ve ekonomik işbirliğine odaklanıldı. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Mısır'ın askeri desteğinin devam ettiğini vurguladı. Bu da gerginliğin azaldığının bir işareti olarak görüldü. Washington, diyalog öncesinde Mısır'ın aynı yılın Mart ayında Kahire'ye askeri yardımı yeniden başlatmasının ardından sekiz F-16 savaş uçağını teslim edeceğini duyurdu.
Eski Başkan Trump yönetimi sırasında, 2017 yılının Nisan ayında Cumhurbaşkanı Sisi’nin Beyaz Saray’a yaptığı ziyaret çerçevesindeki görüşmede iki lider, diyalogu sürdürme konusunda anlaştılar.  Ancak Trump yönetimi ile diyalog görüşmeleri hiçbir zaman gerçekleştirilemedi. Bu yılın başlarında yapılan seçimlerde de ABD yönetimi değişti. Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, o dönem yaptığı açıklamalarda, iki ülkenin teknik, ekonomik ve güvenlik kurumlarının stratejik diyalogu yeniden başlatmak için çalışacaklarını, onay ve yürütme mekanizmalarının geliştirilmesiyle ilgili önerilerini iki ülkenin liderlerine sunacaklarını söyledi.

Sudan ve Etiyopya
Geçtiğimiz Nisan ayında Mısır’ın Washington Büyükelçisi Motaz Zahran, ABD merkezli Foreign Policy dergisinde, “Nahda Barajı müzakerelerini artık sadece Washington kurtarabilir” başlıklı bir makale yazdı. Zahran, makalesinde, “Mısır'ın, Nil Nehri sularındaki payı üzerindeki etkisi göz önüne alındığında Mısırlılar için bir beka sorunu olan Nahda Barajı ile ilgili görüşmelerde daha büyük bir rol oynaması için ABD yönetimine baskı yapması bekleniyor” ifadelerini kullandı.
Allison Nour’a göre Biden yönetiminin şimdiye kadar, Tigray bölgesi ile genişleyen iç savaş nedeniyle Etiyopya’daki karmaşık durumdan ötürü doğrudan arabuluculuğa girişmekten kaçınan bir tutum sergiledi. Sudan'daki askeri darbeyle durum daha da karmaşık hale getirdi. Her iki mesele de bölgesel istikrarla ilgili kısa vadeli endişelere yol açtı. Bu da tarafların yakın bir gelecekte Nahda Barajı ile ilgili yeni müzakerelere katılmaları umutlarını söndürebilir.
Nahda Barajı konusunda Kahire'nin Washington'a baskı yapması gerekebilecek bir nokta daha var. Etiyopya, geçtiğimiz ay, Türkiye ile ‘Bayraktar TB2’ model insansız hava araçları (İHA) satın almak için bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma Mısır’da endişe kaynağı oldu. Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'ndeki Arap Politikaları Programı'nın direktörü David Schenker, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Öyle görünüyor ki Kahire, Washington'dan insansız hava aracı anlaşmasını engellemeye yardım etmesini istedi, ancak Biden yönetiminin buna müdahale etmeye istekli olup olmadığı, hatta müdahale edip edemeyeceği dahi belli değil” dedi.
Nahda Barajı meselesi aynı zamanda Sudan'daki gergin siyasi durumdan da ayrı tutulamaz. Mısır ve Sudan arasındaki yakın askeri ilişkiler göz önüne alındığında, sivil hükümete yönelik askeri darbeye yönelik tutumu ve desteği de Washington için önemli bir faktör teşkil ediyor. David Schenker, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin, Sudan’da yeniden sivil yönetimin başa geçmesi ve ülkedeki siyasi gerilimlerin yumuşatılması için arabuluculuk yapma konusunda yararlı bir rol oynayabileceğini söyleyerek, “Buna göre Blinken, Washington'ın Mısır'ın darbe karşıtı kampa katılmasına ilişkin beklentilerini ifade etmeli” şeklinde konuştu.
ABD, bu bağlamda baraj konusunda daha fazla ilerleme kaydetmek istediğini gösterdi ve başta Sudan olmak üzere diğer bölgesel konularda somut olumlu sonuçlar elde edebilir.

Libya ve Suriye
Libya'da 24 Aralık'ta cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yapılması beklenirken, Mısır ile ABD arasında bu konuda koordinasyon kurulması büyük önem taşıyacak. Kahire, Libya’da çalışan Mısırlı işçiler başta olmak üzere iki ülke arasındaki güçlü çıkarlar göz önüne alındığında, Libya'nın istikrarını ve 2011 öncesindeki durumuna geri dönmesini istiyor. Bunu başarmak için de Türkiye ve Rusya tarafından desteklenen paralı askerlerin Libya’dan ayrılması için ABD’nin baskısına ihtiyaç var. Bunun yanı sıra Kahire de Libya’da çatışan taraflar arasındaki durumu yatıştırmak için hayati bir rol oynamaya çalışıyor.
Mısır, Arap Birliği (AL) üyeliği dondurulan Suriye’nin üyeliğinin yeniden aktifleştirilmesi ve yeniden bölgede siyasi ve ekonomik olarak rol üstlenmesi dahil olmak üzere ‘Arap saflarına’ dönmesi gerektiğini büyük bir coşkuyla savunuyor.  David Schenker’e göre Biden yönetimi bu tutuma karşı değil, fakat bunun karşılığında Esed rejiminin bir takın tavizlerde bulunmasını sağlamak için en azından Mısır ve diğer Arap ülkelerinden ortaklarıyla sivilleri korumak gibi ulaşılabilir hedeflerden, Suriye topraklarındaki İran balistik füze üslerini sınırlamak gibi daha iddialı hedeflere kadar bazı noktalarda koordinasyon içinde olması gerekiyor.



İsrail'in şartları ‘Gazze ateşkesini’ karmaşıklaştırıyor ve arabulucuları ‘zor bir sınav’ ile karşı karşıya bırakıyor

Gazze şehrinin kuzeyindeki Ebu İskender mahallesinden ayrılırken eşyalarını eşek arabasıyla taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrinin kuzeyindeki Ebu İskender mahallesinden ayrılırken eşyalarını eşek arabasıyla taşıyan Filistinliler (AFP)
TT

İsrail'in şartları ‘Gazze ateşkesini’ karmaşıklaştırıyor ve arabulucuları ‘zor bir sınav’ ile karşı karşıya bırakıyor

Gazze şehrinin kuzeyindeki Ebu İskender mahallesinden ayrılırken eşyalarını eşek arabasıyla taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze şehrinin kuzeyindeki Ebu İskender mahallesinden ayrılırken eşyalarını eşek arabasıyla taşıyan Filistinliler (AFP)

Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlama çabaları, İsrail'in 60 günlük ateşkes önerisine resmi yanıtını beklerken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun savaşı sona erdirmek için koyduğu koşullarla çakışıyor. Bu koşullar arasında Hamas'ın silahsızlandırılması ve tüm rehinelerin serbest bırakılması yer alıyor.

Söz konusu koşullar, savaşın devam etme tehditleri ve Gazze'deki kıtlık ile ilgili Birleşmiş Milletler'in (BM) ilk kez yaptığı açıklamayla aynı zamana denk geldi. Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, bu koşulların, Hamas'ın 60 günlük teklifi kabul etmesini sağladıktan sonra, Mısır ve Katarlı arabulucuların mevcut çabalarını zorlaştırdığını ve arabulucuları ‘çok garip ve zor bir duruma’ soktuğunu belirtti. Uzmanlar, Netanyahu'ya yönelik uluslararası öfkenin, ABD'nin ona gerçek bir baskı uygulamaması durumunda artacağını ve bunun da sükûnet yerine gerginliğin artma olasılığını yükselteceğini düşünüyorlar.

İsrail haber sitesi Ynet dün Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın X platformunda, Hamas'ın savaşı sona erdirmek için İsrail'in koşullarını kabul etmemesi halinde Gazze şehrindeki Hamas'a ‘cehennemin kapılarının’ yakında açılacağını söylediğini aktardı. İsrail’in ana koşulları, tüm rehinelerin serbest bırakılması ve hareketin silahsızlandırılması.

Bu açıklamalar, Netanyahu'nun Gazze'de savaşan askeri birlikleri teftişi sırasında, ordunun Gazze şehrini kontrol altına alma ve Hamas'ı ‘yenme’ planlarını onayladığını ve tüm rehinelerin serbest bırakılması ve savaşın ‘İsrail'in kabul edebileceği şartlarda’ sona erdirilmesi için derhal müzakerelerin başlatılmasını emrettiğini açıklamasından bir gün sonra geldi.

Times of Israel gazetesi perşembe günü, ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için görüşmeler yapmak üzere bu aşamada Katar veya Mısır'a bir İsrail heyeti gönderme planı olmadığını bildirdi. Axios, üst düzey bir İsrailli yetkilinin şu sözlerini aktardı: “Müzakerelerin yeri belirlendiğinde, Başbakan tüm rehineler -hayatta olanlar ve ölenler- için müzakere etmek ve İsrail'in şartlarına göre savaşı sona erdirmek üzere bir İsrail heyetinin gönderilmesini emredecek.”

Han Yunus'ta bir yardım kuruluşunun aşevinden yiyecek almak için çocuklarla birlikte bekleyen yaşlı bir Filistinli kadın (AFP)Han Yunus'ta bir yardım kuruluşunun aşevinden yiyecek almak için çocuklarla birlikte bekleyen yaşlı bir Filistinli kadın (AFP)

Bazı yetkililerin defalarca dile getirdiği İsrail'in şartları, Hamas'ın geçtiğimiz pazartesi günü kabul ettiği kısmi teklife resmi bir yanıt gelmemesiyle birlikte ortaya çıktı. Teklif, 60 günlük ateşkesin ilk aşaması kapsamında Gazze Şeridi'nde tutulan 10 rehinenin serbest bırakılmasını ve 18 cesedin teslim edilmesini öngörüyor. Geriye kalan rehineler ise daha kapsamlı bir çözüm için yürütülen müzakerelere paralel olarak ikinci aşamada serbest bırakılacak. Ancak İsrail, tüm rehinelerin aynı anda serbest bırakılması konusunda ısrar ediyor.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ndeki şehirleri kontrol altına alma planını onayladı. Bu durum, Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın perşembe günü yaptığı açıklamada, ‘İsrail'in gerginliği artırma politikalarını ve Filistin topraklarındaki işgalini genişletmesini şiddetle kınadığını’ belirtmesine neden oldu. Açıklamada, bunun ‘İsrail'in arabulucuların çabalarını, önerilen ateşkes anlaşmasını ve savaşın sona erdirilmesine yönelik uluslararası talepleri tamamen görmezden gelmesi’ olarak tanımlandığı ifade edildi.

Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, dün Yokohama şehrinde düzenlenen Tokyo Uluslararası Afrika Kalkınma Konferansı TICAD 9 sırasında Japon mevkidaşı Şigeru İşiba ile yaptığı görüşmede, Mısır'ın İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşının devamına karşı kararlı tutumunu yineledi. Söz konusu görüşmede, ateşkesin sağlanması için sarfedilen çabalar gözden geçirildi.

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve İsrail meseleleri konusunda uzman akademisyen Dr. Ahmed Fuad Enver, İsrail'in şartlarının yerine getirilmesinin imkânsız olduğunu ve Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanma şansını zorlaştırdığını, arabulucuları utanç ve güvenilirlik kaybı arasında zor bir duruma soktuğunu, özellikle de Kahire'nin son zamanlarda arabulucu olduğu toplantılarda Hamas'ın onayını almak için büyük çaba sarf ettiklerini belirtti. Enver, Netanyahu'nun, müzakerelere galip olarak girdiğini göstermek için ‘ateş altında’ müzakereler yürütmek istediğini ve rehineler veya bölgedeki istikrarı umursamadığını söyledi.

Öte yandan Filistinli siyasi analist Eymen er-Rakab, İsrail'in açıklamalarının Gazze Şeridi'nde kısmi ateşkes uygulamak istemediğini ortaya koyduğunu ve ABD'nin savaşın devamına yeşil ışık yaktığını açıkladı. Netanyahu'nun kapsamlı bir anlaşma için istediği ‘ateş altında’ müzakerelerin, Hamas'ın silahsızlandırılması da dahil olmak üzere imkânsız koşullarla bağlantılı olduğunu ve bunun da müzakerelerin başarısızlığı ve savaşın devamı anlamına geldiğini belirtti. Mısırlı ve Katarlı arabulucuların zor bir durumda olduğunu düşünen er-Rakab, ancak özellikle Mısır tarafının iletişimlerinin, kapsamlı da olsa gerçek garantilerle bir anlaşmaya varmak için baskı yapmaya ve fırsatları teşvik etmeye kararlı olduklarını doğruladığını belirtti.

ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan aldıkları yardımı taşıyan Filistinliler (DPA) ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan aldıkları yardımı taşıyan Filistinliler (DPA)

Bu gelişmelerin ardından BM, uzmanlarının 500 bin kişinin ‘felaket’ durumuna düştüğü uyarısında bulunması ve BM uzmanlar panelinin raporuna göre İsrail'i yardımların ulaştırılmasını engellemekle suçlamasının ardından, dün Gazze'de kıtlık ilan etti. Bu, Ortadoğu'da ilk kez yapılan bir kıtlık ilanı oldu.

İsrail Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, raporun bulgularını ‘Hamas'ın yalanlarına’ dayandığı ve Gazze'de kıtlık olmadığı gerekçesiyle reddetti. ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee ise bulguları sorgulayarak şöyle dedi: “Kimin açlık çektiğini biliyor musunuz? Hamas tarafından kaçırılan ve işkence gören rehineler.”

Diğer taraftan Hamas dün yaptığı açıklamada sınır geçişlerinin açılmasını ve ‘yok etme savaşını durdurmak ve Filistin bölgesine acil insani yardımın ulaşmasını sağlamak için derhal önlem alınmasını’ talep etti. Öte yandan Dünya Sağlık Örgütü (WHO) son açıklamalarında, ocak ayından bu yana Gazze'de 148 kişinin yetersiz beslenme nedeniyle öldüğünü bildirdi.

Enver, Gazze'de ilk kez ilan edilen kıtlık durumunun Netanyahu'nun uluslararası itibarının tükendiği anlamına geldiğini ve bunun, İsrail'i büyük ölçekli yardımların girişini kolaylaştıracak bir anlaşma imzalamaya zorlamak için arabulucuların çabalarını güçlendirecek yeni bir uluslararası baskı sürecinin başlangıcı olduğunu düşünüyor. Enver, İsrail Başbakanı'nın, kendisini bir şehre yayılma, bir direniş liderini öldürme gibi muzaffer olarak tasvir eden sinematik sahnelerin ardından, kısmi veya kapsamlı bir anlaşmayı kabul etmesini bekliyor.

Er-Rakab ise İsrail ve Washington’un BM raporunu eleştirmelerinin, şu anda bölgede istikrar için çözümleri onaylamaya istekli olmadıklarını bir kez daha teyit ettiğini düşünüyor. Er-Rakab ayrıca, Netanyahu'yu destekleyen ABD'nin değişmeyen tutumunun, baskıya rağmen şu anda herhangi bir müzakere veya anlaşmanın başarıya ulaşmasına yol açmayacağını vurguladı.


Suriye, İsrail ile güvenlik anlaşması imzaladığı iddialarını yalanladı

Geçtiğimiz ay Paris'te bir araya gelen eş-Şeybani (sağda) ve ABD temsilcisi Tom Barrack, Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot ile birlikte, (SANA)
Geçtiğimiz ay Paris'te bir araya gelen eş-Şeybani (sağda) ve ABD temsilcisi Tom Barrack, Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot ile birlikte, (SANA)
TT

Suriye, İsrail ile güvenlik anlaşması imzaladığı iddialarını yalanladı

Geçtiğimiz ay Paris'te bir araya gelen eş-Şeybani (sağda) ve ABD temsilcisi Tom Barrack, Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot ile birlikte, (SANA)
Geçtiğimiz ay Paris'te bir araya gelen eş-Şeybani (sağda) ve ABD temsilcisi Tom Barrack, Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot ile birlikte, (SANA)

Suriye Dışişleri Bakanlığı, Al Mayadeen televizyon kanalına yaptığı açıklamada, Suriye ile İsrail arasında 25 Eylül'de güvenlik anlaşması imzalanacağına dair haberleri yalanladı.

Dışişleri Bakanlığı Medya Dairesi Koordinasyon ve İletişim Ofisi, Suriye TV internet sitesinden gelen bir soruya yanıt olarak, iki taraf arasında herhangi bir güvenlik anlaşması imzalandığına dair dolaşan haberlerin "reddedildiğini" doğruladı.

"Üst düzey Suriye kaynaklarına" atıfta bulunan haberler, Suriye ve İsrail'in 25 Eylül'de ABD himayesinde bir güvenlik anlaşması imzalayacağını gösteriyor.

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, salı günü Paris'te İsrail heyetiyle bir araya geldi. Şarku’l Avsat’ın Suriye haber ajansı SANA'dan aktardığına göre görüşmede “bölgede ve Suriye'nin güneyinde istikrarın güçlendirilmesine ilişkin bir dizi konu” ele alındı.

Resmi haber ajansı, görüşmelerin “gerginliğin azaltılması, Suriye'nin iç işlerine müdahale edilmemesi, bölgede istikrarı destekleyecek mutabakatlara varılması ve güney Suriye'nin Süveyda vilayetinde ateşkesin izlenmesi” konularına odaklandığını belirtti.


"Düşman Kardeşler" savaşı Kürdistan'ı karıştırdı

Pavel Talabani (sağda) ve Lahur Şeyh Cengi
Pavel Talabani (sağda) ve Lahur Şeyh Cengi
TT

"Düşman Kardeşler" savaşı Kürdistan'ı karıştırdı

Pavel Talabani (sağda) ve Lahur Şeyh Cengi
Pavel Talabani (sağda) ve Lahur Şeyh Cengi

Suleymaniye (Irak Kürdistanı) sakinleri, hükümet ve parti güvenlik güçlerinin katıldığı kanlı çatışmalarla karşı karşıya kaldı. Çatışmaların, Irak'ın eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin akrabaları arasında çıktığı ortaya çıktı.

Perşembe akşamından cuma sabahına kadar, “Kürdistan Yurtseverler Birliği” lideri Bafel Talabani'nin kuzeni Lahur Şeyh Cengi hakkında çıkarılan gözaltı emri, şehir merkezindeki bir otelin dramatik şekilde kuşatılmasıyla sonuçlanan çatışmalara dönüştü ve partinin önde gelen liderlerinden Şeyh Cengi'nin gözaltına alınması ile sona erdi.

Çatışmalarda en az üç kişi öldü, yaklaşık 10 kişi de yaralandı. Şehir merkezinde dumanlar yükselirken, güvenlik güçleri Süleymaniye'nin tüm girişlerini kapattı.

Kürt güvenlik güçleri, Şeyh Cengi ve iki kardeşinin nereye götürüldüğünü açıklamadı, ancak kaynaklar Şarku’l Avsat’a gözaltına alınanların “güvenliği bozma planı” suçlamasıyla yıllarca hapis cezasına çarptırılabileceklerini bildirdi.

Siyasetçiler, bu operasyonun Süleymaniye'deki parti içinde, yıllardır güvenlik ve siyasi çıkarları paylaşan “düşman kardeşler” arasında köklü bir çatışmayı ortaya çıkardığı değerlendirmesinde bulundu.