Washington-Kahire diyaloğu: İki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği nasıl olacak?

Gözlemciler, diyalogda ekonomi dosyasının ve bölgesel sorunların ele alınmasını bekliyorlar

Mısır ve ABD dışişleri bakanlarının geçtiğimiz Eylül ayında New York'ta gerçekleştirdikleri toplantıdan bir kare (Fotoğraf: ABD Dışişleri Bakanı’nın resmi Twitter hesabı)
Mısır ve ABD dışişleri bakanlarının geçtiğimiz Eylül ayında New York'ta gerçekleştirdikleri toplantıdan bir kare (Fotoğraf: ABD Dışişleri Bakanı’nın resmi Twitter hesabı)
TT

Washington-Kahire diyaloğu: İki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği nasıl olacak?

Mısır ve ABD dışişleri bakanlarının geçtiğimiz Eylül ayında New York'ta gerçekleştirdikleri toplantıdan bir kare (Fotoğraf: ABD Dışişleri Bakanı’nın resmi Twitter hesabı)
Mısır ve ABD dışişleri bakanlarının geçtiğimiz Eylül ayında New York'ta gerçekleştirdikleri toplantıdan bir kare (Fotoğraf: ABD Dışişleri Bakanı’nın resmi Twitter hesabı)

İnci Mecdi
Washington ve Kahire'deki gözlemciler, bundan bir yıl önce ABD başkanlık seçimleri sırasında, 2013 yılının Temmuz ayında Müslüman Kardeşler yönetiminin düşmesinden sonra Mısır ile ilişkilerin gerildiği eski Başkan Barack Obama’nın yardımcısı olan Demokrat aday Joe Biden'ın seçimlerde başarılı olması halinde iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden gerilebileceğinden bahsediyorlardı. Ancak bu olumsuz beklentilere rağmen bölgesel gelişmeler, Başkan Biden yönetimi sırasında iki ülke arasındaki ilişkilerin doğasına farklı bir gerçeklik kazandırdı. Öyle ki iki ülkenin dışişleri bakanları, yaklaşık altı yıllık bir aradan sonra, aralarındaki stratejik diyalog oturumlarını başlatmak amacıyla bu hafta Washington'da bir araya geliyorlar.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, uluslararası ve bölgesel meseleler, insan hakları ve ikili iş birliği alanlarının ele alınacağı iki ülke arasındaki stratejik diyalog çerçevesinde Pazartesi ve Salı günleri Washington'da Mısırlı mevkidaşı Samih Şukri ve beraberindeki heyetle bir araya gelecek. Blinken, yaptığı bir açıklamada, Mısır'ı ‘ABD için hayati bir ortak’ olarak nitelendirerek, “Güvenlik alanındaki iş birliğini güçlendirmenin ve insan hakları alanında ilerleme kaydetmenin yanı sıra önemli ekonomik ve kültürel ilişkilerimizi geliştirerek ABD ve Mısır arasındaki kırk yıllık ortaklığı güçlendirmeye kararlıyız” ifadelerini kullandı.
ABD Başkanı’nın Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah es-Sisi ile bu yılın Ocak ayında Beyaz Saray'a gelişinden bu yana henüz bir görüşme gerçekleşmemiş olsa da bölgesel gelişmeler, ilişkinin karamsar beklentileriyle çelişen bir yakınlaşmaya yol açtı. Mısır, geçtiğimiz Mayıs ayında aradığı Şeyh Cerrah semtinde Filistinli göstericiler ile İsrail polisi arasında çıkan çatışmaların ardından iki taraf arasında çıkan bir savaşın ardından Mısır, İsrail ile Hamas Hareketi arasındaki ateşkes müzakerelerinde önemli bir rol oynadı. ABD Başkanı Biden, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yi aradı ve Kahire'nin iki taraf arasında ateşkese varılması konusunda oynadığı belirleyici role övgüde bulundu.


Mısır, geçtiğimiz Mayıs ayında İsrail ile Hamas Hareketi arasındaki ateşkes müzakerelerinde çok önemli bir rol oynadı (Reuters)

Mısır’ın İsrail ile Hamas Hareketi arasında uzlaşıya varılmasında önemli bir rol üstlenmesinden bu yana ABD'li üst düzey yetkililer sık ​​sık Kahire'yi ziyaret eder oldular. Bu ziyaretlerden birinde ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, geçtiğimiz Eylül ayında Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile bir araya geldi. Gözlemciler, stratejik diyalog başta sembolik olsa da ülkelerin güçlü oyuncular olduğu bölgesel sorunların ele alınması çok çeşitli ikili önceliklere yüksek düzeyde katılım fırsatı sunuyor.

Verimli diyalog
Mısır Dışişleri Konseyi Onursal Başkanı Abdurrauf er-Redi’ye göre iki ülke arasındaki stratejik diyalogun büyük bir siyasi gelişme veya ‘atılım’ ile sonuçlanması beklenmiyor. Redi, söz konusu diyalogun, görüşlerin netleştirilmesi ve iki ülke arasındaki görüşlerin yakınlaşması açısından önem taşıdığını söyledi.
Gözlemciler, askeri iş birliği, ikili ilişkiler ve ekonominin Washington ile Kahire arasındaki stratejik diyalogda ele alınacak başlıca konular olmasını bekliyorlar.
Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nde (Atlantic Council) Ortadoğu programları üyesi olan Allison Nour’a göre Mısır'ın doğrudan yabancı yatırımı geliştirme dürtüsü ve ABD'nin istikrarlı ve büyüyen bir Mısır ekonomisine olan ilgisi, ekonominin verimli bir görüşmede ele alınacak başlıca konulardan biri olacağı anlamına geliyor.
Nour, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Diyalog, Biden yönetimi altında ABD-Mısır ilişkilerinin nasıl görüneceğini belirlemede bir kilometre taşı olmanın yanı sıra her iki taraf için de uzun bir geçmişi ve gelecekteki potansiyeli olan ikili ticareti geliştirmek için bir fırsat niteliğindedir. ABD ile Mısır arasındaki iş birliğinin ortaya çıkan bölgesel jeopolitik gelişmeler üzerindeki sonuçları da ilişkinin gidişatını şekillendirecektir.”

Bölgesel sorunlar
Bu yılki stratejik diyalog, ABD’nin Çin ile rekabet ettiği Hint-Pasifik bölgesine odaklanmak için Ortadoğu ve hatta Afrika Boynuzu ülkelerindeki birçok dalgalanmanın ortasında bölgeden çekildiği bir dönemde gerçekleşiyor. Şukri ve Blinken arasında bu hafta yapılacak görüşmelerde ele alınması beklenen çok sayıda mesele var.
Abdurrauf er-Redi, Mısır’ın bu diyalogdaki önceliğinin Nahda (Rönesans Barajı) meselesi ve dolayısıyla ulusal güvenlik sorunu haline gelen Etiyopya'daki iç çatışma, Sudan ve Libya'daki siyasi gerilimlerin yanı sıra topraklarında Rusya, Türkiye ve İran’ın askeri varlığının olduğu Suriye başta olmak üzere diğer Arap ülkelerinde son on yılda ortaya çıkan meseleler olduğunu belirtti.
Allison Nour ise bu yılki diyalogun Kahire için Mısır’ın bölgesel meselelerdeki liderliğini canlandırmaya çalıştığı bir zamanda, bölgede ABD için hayati bir ortak olarak oynadığı rolü yeniden öne sürmek için bir fırsat sunduğuna, Washington için ise İsrail-Filistin çatışması gibi uzun süredir devam eden konularda iş birliğini geliştirmek, Mısır'ın Sudan’daki darbe gibi bir takım bölgesel sorunlara yaklaşımını etkilemek ve Etiyopya’nın inşa ettiği Rönesans Barajı gibi konularda yapıcı davranmayı teşvik etmek için bir fırsat olduğunu söyledi.
Mısır ve ABD arasındaki stratejik diyalog, 1998 yılında eski Başkan Bill Clinton yönetimi döneminde kurulmuştur ve bölgedeki en eski diyaloglardan biridir.  O dönemden beri periyodik olarak düzenlenen diyaloga Obama yönetimi sırasında 2009-2015 yılları arasında uzun bir ara verildi. Ancak 2015 yılının Ağustos ayında gergin bir atmosferde, iki ülke arasındaki güvenlik ve ekonomik işbirliğine odaklanıldı. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Mısır'ın askeri desteğinin devam ettiğini vurguladı. Bu da gerginliğin azaldığının bir işareti olarak görüldü. Washington, diyalog öncesinde Mısır'ın aynı yılın Mart ayında Kahire'ye askeri yardımı yeniden başlatmasının ardından sekiz F-16 savaş uçağını teslim edeceğini duyurdu.
Eski Başkan Trump yönetimi sırasında, 2017 yılının Nisan ayında Cumhurbaşkanı Sisi’nin Beyaz Saray’a yaptığı ziyaret çerçevesindeki görüşmede iki lider, diyalogu sürdürme konusunda anlaştılar.  Ancak Trump yönetimi ile diyalog görüşmeleri hiçbir zaman gerçekleştirilemedi. Bu yılın başlarında yapılan seçimlerde de ABD yönetimi değişti. Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, o dönem yaptığı açıklamalarda, iki ülkenin teknik, ekonomik ve güvenlik kurumlarının stratejik diyalogu yeniden başlatmak için çalışacaklarını, onay ve yürütme mekanizmalarının geliştirilmesiyle ilgili önerilerini iki ülkenin liderlerine sunacaklarını söyledi.

Sudan ve Etiyopya
Geçtiğimiz Nisan ayında Mısır’ın Washington Büyükelçisi Motaz Zahran, ABD merkezli Foreign Policy dergisinde, “Nahda Barajı müzakerelerini artık sadece Washington kurtarabilir” başlıklı bir makale yazdı. Zahran, makalesinde, “Mısır'ın, Nil Nehri sularındaki payı üzerindeki etkisi göz önüne alındığında Mısırlılar için bir beka sorunu olan Nahda Barajı ile ilgili görüşmelerde daha büyük bir rol oynaması için ABD yönetimine baskı yapması bekleniyor” ifadelerini kullandı.
Allison Nour’a göre Biden yönetiminin şimdiye kadar, Tigray bölgesi ile genişleyen iç savaş nedeniyle Etiyopya’daki karmaşık durumdan ötürü doğrudan arabuluculuğa girişmekten kaçınan bir tutum sergiledi. Sudan'daki askeri darbeyle durum daha da karmaşık hale getirdi. Her iki mesele de bölgesel istikrarla ilgili kısa vadeli endişelere yol açtı. Bu da tarafların yakın bir gelecekte Nahda Barajı ile ilgili yeni müzakerelere katılmaları umutlarını söndürebilir.
Nahda Barajı konusunda Kahire'nin Washington'a baskı yapması gerekebilecek bir nokta daha var. Etiyopya, geçtiğimiz ay, Türkiye ile ‘Bayraktar TB2’ model insansız hava araçları (İHA) satın almak için bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma Mısır’da endişe kaynağı oldu. Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'ndeki Arap Politikaları Programı'nın direktörü David Schenker, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Öyle görünüyor ki Kahire, Washington'dan insansız hava aracı anlaşmasını engellemeye yardım etmesini istedi, ancak Biden yönetiminin buna müdahale etmeye istekli olup olmadığı, hatta müdahale edip edemeyeceği dahi belli değil” dedi.
Nahda Barajı meselesi aynı zamanda Sudan'daki gergin siyasi durumdan da ayrı tutulamaz. Mısır ve Sudan arasındaki yakın askeri ilişkiler göz önüne alındığında, sivil hükümete yönelik askeri darbeye yönelik tutumu ve desteği de Washington için önemli bir faktör teşkil ediyor. David Schenker, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin, Sudan’da yeniden sivil yönetimin başa geçmesi ve ülkedeki siyasi gerilimlerin yumuşatılması için arabuluculuk yapma konusunda yararlı bir rol oynayabileceğini söyleyerek, “Buna göre Blinken, Washington'ın Mısır'ın darbe karşıtı kampa katılmasına ilişkin beklentilerini ifade etmeli” şeklinde konuştu.
ABD, bu bağlamda baraj konusunda daha fazla ilerleme kaydetmek istediğini gösterdi ve başta Sudan olmak üzere diğer bölgesel konularda somut olumlu sonuçlar elde edebilir.

Libya ve Suriye
Libya'da 24 Aralık'ta cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yapılması beklenirken, Mısır ile ABD arasında bu konuda koordinasyon kurulması büyük önem taşıyacak. Kahire, Libya’da çalışan Mısırlı işçiler başta olmak üzere iki ülke arasındaki güçlü çıkarlar göz önüne alındığında, Libya'nın istikrarını ve 2011 öncesindeki durumuna geri dönmesini istiyor. Bunu başarmak için de Türkiye ve Rusya tarafından desteklenen paralı askerlerin Libya’dan ayrılması için ABD’nin baskısına ihtiyaç var. Bunun yanı sıra Kahire de Libya’da çatışan taraflar arasındaki durumu yatıştırmak için hayati bir rol oynamaya çalışıyor.
Mısır, Arap Birliği (AL) üyeliği dondurulan Suriye’nin üyeliğinin yeniden aktifleştirilmesi ve yeniden bölgede siyasi ve ekonomik olarak rol üstlenmesi dahil olmak üzere ‘Arap saflarına’ dönmesi gerektiğini büyük bir coşkuyla savunuyor.  David Schenker’e göre Biden yönetimi bu tutuma karşı değil, fakat bunun karşılığında Esed rejiminin bir takın tavizlerde bulunmasını sağlamak için en azından Mısır ve diğer Arap ülkelerinden ortaklarıyla sivilleri korumak gibi ulaşılabilir hedeflerden, Suriye topraklarındaki İran balistik füze üslerini sınırlamak gibi daha iddialı hedeflere kadar bazı noktalarda koordinasyon içinde olması gerekiyor.



Lübnan'ın Birleşmiş Milletler misyonu: Patlayıcılar ülkeye gelmeden önce iletişim cihazlarına yerleştirildi

İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
TT

Lübnan'ın Birleşmiş Milletler misyonu: Patlayıcılar ülkeye gelmeden önce iletişim cihazlarına yerleştirildi

İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)

Lübnan'ın BM Daimî Temsilciliği, dün (Perşembe) Güvenlik Güvenlik Konseyi'ne yazdığı bir mektupta, Lübnanlı yetkililer tarafından yapılan ön incelemelerin, bu hafta patlayan iletişim cihazlarının “Lübnan'a gelmeden önce düzenlenmiş olduğunu” gösterdiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre konuyla ilgili bir toplantı öncesinde konseye gönderilen mektupta, “Ön incelemeler, hedef alınan cihazların Lübnan'a varmadan önce profesyonelce düzenlendiğini ve bu cihazlara elektronik mesajlar gönderilerek patlatıldığını göstermiştir” denildi. Misyon, saldırıların planlanması ve gerçekleştirilmesinden İsrail'in sorumlu olduğunu ifade etti.

15 ülkeden oluşan BM Güvenlik Konseyi, bombalamaları görüşmek üzere bugün toplanacak. Hizbullah'ın iletişim araçlarına yönelik saldırılar 37 kişinin ölümüne ve yaklaşık 3,000 kişinin yaralanmasına yol açtı. Bu durum Lübnan hastanelerinin üzerindeki yükü artırdı ve grubun yeteneklerinin tükenmesine yol açtı.

İsrail saldırılarla ilgili doğrudan yorum yapmadı, ancak bazı güvenlik kaynakları saldırıları İsrail istihbarat servisinin (Mossad) gerçekleştirmiş olabileceğini söyledi. Mossad'ın yabancı topraklara karmaşık saldırılar düzenleme konusunda uzun bir geçmişi var.