Lübnan: Avn ve Berri’nin yargı üzerine tartışması, Körfezle krizi derinleştiriyor

Lübnan Hükümeti, Savcı Bitar’ın görevde kalmasını destekliyor. Adalet Bakanı, yargıçların siyasi kimliklere göre kategorilendirilmesine karşı uyardı

Beyrut Rum Ortodoks Metropoliti Başpiskopos İlyas Avde, Başbakan Mikati ile 10 Kasım’da bir araya geldi (Lübnan Başbakanlık Ofisi)
Beyrut Rum Ortodoks Metropoliti Başpiskopos İlyas Avde, Başbakan Mikati ile 10 Kasım’da bir araya geldi (Lübnan Başbakanlık Ofisi)
TT

Lübnan: Avn ve Berri’nin yargı üzerine tartışması, Körfezle krizi derinleştiriyor

Beyrut Rum Ortodoks Metropoliti Başpiskopos İlyas Avde, Başbakan Mikati ile 10 Kasım’da bir araya geldi (Lübnan Başbakanlık Ofisi)
Beyrut Rum Ortodoks Metropoliti Başpiskopos İlyas Avde, Başbakan Mikati ile 10 Kasım’da bir araya geldi (Lübnan Başbakanlık Ofisi)

Büyük ölçüde genişleyen siyasi bölünme, Beyrut Limanı’ndaki patlama meselesiyle ilgili yasal süreci baltalıyor. ‘Bakanların Beyrut Limanı Patlaması dosyasında Savcı Tarık el-Bitar’ın karşısına çıkarılması’ hususunda Cumhurbaşkanı Mişel Avn ve Temsilciler Meclisi Nebih Berri’nin kamuoyu önünde karşılıklı açıklamalar yapmaları krizi derinleştiriyor.
Öyle ki Avn, eski bakanların yargı önüne çıkmasını savunuyor. Berri ve beraberinde (Şii) Hizbullah, (Sünni) Müstakbel Hareketi ve (Maruni Hristiyan) Marada Hareketi, adli soruşturmanın ‘bakanların yargılanması’ için geçerli bir merci olmadığını ve soruşturmanın ‘Cumhurbaşkanı ve Bakanlar İçin Yüksek Yargı Konseyi’ nezdinde görülmesi gerektiğini savunuyor. Sanıklara yakın olan parlamento kaynaklarının Şarku’l Avsat’a belirttiğine göre Berri, eski temasların krize bir çözüm bulduğunu da yalanladı. Aynı şekilde Şii İkili ise ‘soruşturmayı siyasileştirmek’ suçlamaları bağlamında adli müfettişin görevden alınmasını talep ediyor.
Avn, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Masum insanlar yargıdan korkmazlar. Tıpkı İmam Ali’nin söylediği gibi: ‘Kim kendini suçlama konumuna sokarsa, kendisi hakkında kötü düşüneni suçlamasın’” ifadelerine yer verdi. Berri’den de çok geçmeden Facebook üzerinden “Yargının iktidarın yargısı olmaması ve ne olduğunu idrak etmesi gerekiyor” ifadesiyle yanıt geldi.
Avn, dosyada adli müfettiş tarafından çağrılan sanıklar olan eski bakanlar Ali Hasan Halil, Gazi Zuayter, Nihad el-Meşnuk ve Yusuf Fenyanus’a doğrudan atıfta bulunurken, Berri ve yandaşları da bakanların yargılanmaları için geçerli merciin ‘Cumhurbaşkanı ve Bakanlar İçin Yüksek Yargı Konseyi’ olduğunu belirtti. Bu bağlamda geçen 19 Ekim’de parlamentodaki olağan yasama oturumunun başlamasından bu yana dokunulmazlıklarının etkinleştirildiği göz önüne alındığında üç sanık olan Halil, Zuayter ve Meşnuk’un milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırması bekleniyor. Berri başkanlığındaki Emel Hareketi, Cumhurbaşkanının Danışmanı eski bakan Selim Cerisati’yi liman meselesine yönelik soruşturmaları siyasallaştırmak için Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ‘odalar’ yönetmekle suçluyor.
Öte yandan Cumhurbaşkanlığı medya ofisi, Berri’ye yakın NBN kanalının haber bülteninin girişinde, ‘Masum insanlar yargıdan korkmaz’ başlıklı tweetinin arka planına karşı Cumhurbaşkanı Mişel Avn hakkında hakaret içerikli sözlere yer verildiğini açıkladı.
Lübnan Cumhurbaşkanlığı, “Cumhurbaşkanının açıklamasına cevap vermek için acele edenler neden bununla bu kadar ilgilendi? Cumhurbaşkanı Avn’ın söyledikleri ne isim ne de karakter olarak kimseyi hedef almayan mutlak ifadeler olup, ahlâk telkinlerinde zikredilebilecek temel kurallarından biri olan İmam Ali’nin hikmet ve sözlerinin oluşturduğu eğitimin bir parçasıdır” açıklamasında bulundu. Cumhurbaşkanlığı, “Tweet’in mezhepsel çağrışımları yoktur. O halde dini anlaşmazlığın olmadığı bir bakış açısına neden mezhepsel boyutlar eklemeye çalışalım?” dedi.
Cumhurbaşkanlığı ayrıca, “Neden tweete yanıt verenler, kastedilenin Beyrut Limanındaki patlama suçuna ilişkin soruşturma olduğunu düşündüler? Tayyuna ve Ayn er-Rummane olaylarının koşulları dahil, ‘ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere’, yargı önünde bekleyen başka davalar da var. Bu nedenle yanıt verenlerin hangi şüpheleri, açıklamanın kendilerine karşı olduğunu düşünmelerine neden oldu?” diye sordu.
Bu ifadelere bir yanıt olarak Temsilciler Meclisi Başkanlığı medya ofisi, kısa bir açıklama yaparak “Tweete gelen cevap, hoşunuza giden samimi niyetlere bir cevaptır” dedi. Ünlü bir atasözüne de dikkati çeken medya ofisi, “Devenin niyeti vardır. Ama devenin niyeti ve üzerindekinin niyeti farklıdır” dedi.
Bitar’ın eylemleriyle ilgili anlaşmazlık, dört hafta önce bir kabine toplantısının yapılmasını engelledi. Özellikle de bir yanda ‘Özgür Yurtsever Hareket’ bakanları diğer yanda da ‘Emel Hareketi, Hizbullah ve Marada’ bakanları arasındaki anlaşmazlık nedeniyle tırmanış yaşanmaması için toplantılar donduruldu. Avn, Bitar’ın elini dosyadan çekmesini reddederken, eski temaslar kriz duvarında herhangi bir delik açmadı. Yakın zamanda aktif yeni bir temas da olmazken, kaynaklara göre bu durum ise am bir siyasi kapanışa işaret ediyor.
Lübnan hükümeti, yargı sürecinde bu siyasi koçtan uzaklaşmaya çalışıyor. Öyle ki Başbakan Necib Mikati, dosyanın Yargıç Bitar’ın elinde olmasını desteklediğini söylerken, yargıya müdahale etmediklerini vurguladı. Beyrut Rum Ortodoks Metropoliti Başpiskopos İlyas Avde ile görüşmesinin ardından Mikati, görüşmenin limandaki patlamasıyla ilgili olduğunu söyleyerek, “200 kişinin hayatını kaybettiği, 6000 kişinin yaralandığı ve büyük hasara yol açan 4 Ağustos 2020 olayının ardından, rolünü adil bir şekilde üstlenmesi gereken doğru yargıdan başka sığınağımız yok. Tüm yasaların üstünde olan anayasayı koruyarak sonuca ulaşabiliriz” değerlendirmesinde bulundu.
Yargı prosedürleri, sanıkların avukatları tarafından Bitar’a uzanan bir dizi dava ve yanıt talebiyle çatıştı. Öyle ki bu davalardaki artış nedeniyle prosedürler daha da karmaşık hale geldi ve bir kısmı karara bağlanmak üzere Yüksek Yargı Konseyi ve Merkez Teftiş Kurulu’na sevk edildi. Bu manzara karşısında siyasi bölünmenin yargı organına uzandığı ve bölünmenin yargıçların mensup olduğu mezheplere atıfta bulunacak şekilde geliştiği ortaya çıktı.
Adalet Bakanı Yargıç Henry el-Huri, yargı organı çerçevesinde kriz hattına dahil oldu. Huri, ‘ulusal bir mesele olan limandaki patlama meselesini, tiyatrosu Adalet Sarayı olan bir adli dramaya dönüştürmeye’ karşı uyardı. Bakan, Adalet Sarayı ve koridorlarının Lübnan’ın daha önce tanık olmadığı bu durumu göz ardı etmesinden dolayı duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Huri, “Bu saray hakimler, avukatlar ve davacılar için güvenli bir sığınak olarak kalmalı. Orada misyon ve görevlerini her türlü baskıdan uzak bir şekilde yerine getirmeliler” dedi.
Hakimleri bölünmüş gruplara ayırmaya ve onları savunmak ya da karalamak için ulusal bir davaya dönüştürmeye karşı uyaran Bakan, “Çünkü bu adalete katkı sağlamayacaktır” şeklinde konuştu. Yargıç Henry el-Huri, “Liman patlaması dosyası, önemi nedeniyle, bir yargıcın diğerine karşı zafer kazanmasına yol açmamalıdır. Aksi takdirde kamuoyunun gerçeğe karşı ön yargısı oluşmaktadır” dedi.
Adalet Bakanı, liman dosyasının devam ettiğini ve yasal prosedürlerin takibini odak noktası olarak kalacağını vurguladı. Bakan, kendisinin bu konuda kanunun kendisine izin verdiği her şeyi yaptığını ve yapacağını da vurguladı.
Öte yandan Lübnan Hakimler Kulübü, yaptığı açıklamada “Siyaset, Lübnan’da onu yıkmaktan başka hiçbir şey yapmadı ve politikacılar hiçbir şeyle uğraşmadı. Bozuk bir ekonomiden, onu yağmalayan bir bankacılık sektörüne, onu deforme eden bir kamu sektörüne, hayal kırıklığı duyan bir halka, onu terk eden bir gençliğe, onu kirleten bir havaya, başarısız oldukları bir ülkeye dönüştürdü, ta ki ülke ve kurumların kapılarına gelip günümüzün kırıntıları için yalvarana kadar. Şimdi gönüllü olma sırası kendi kontrolleri dışında kalan yargının geri kalanına geldi” dedi.
Kulüp, politikacılara da ‘yargıdan ellerini kaldırmaları’ çağrısında bulundu.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz