Cabbar Zeydan
Irak'ın başkenti Bağdat ve diğer iller, Osmanlı ve İngiliz dönemlerinden kalma tarihi ve estetik mimari tasarımlarla doludur. Ancak son yaşananlar, örneğin şanşul (müşrefiye/cumba) gibi Irak’a özgü özelliklerden yoksun ve Irak tarihiyle uzaktan-yakından hiçbir ilgisi olmayan evlerin ve binaların inşa edilmesinden tamamen farklı bir durumdur.
Bağdat'ın Kazımiye, Azemiye, Hayderhane, Bab eş-Şeyh ve diğerleri gibi eski semtlerine yaklaşan biri, hemen Osmanlı ve İngiliz dönemlerinden kalma binaları ve tarihi yapıları görür. Fakat ihmal nedeniyle bu binalardan, evlerden ve tarihi eserlerden bazıları ticari malların depolandığı yerler haline geldi. Şehrin statüsü, tarihi ve mirası dikkate alınmadan inşa edilen yeni binalar Irak'ın başkentinde birçok önemli noktada tarihi dokunun bozulmasına yol açtı.
Mimari, siyasi gerçekliğin bir yansımasıdır
Iraklı mimar ve akademisyen Dr. Venus Suleyman, konuyla ilgili tartışmanın neredeyse tüm devlet kurumlarını ilgilendirdiğine inanıyor. Asırlar boyunca mimarisiyle ülkenin kimliğini oluşturan medeniyet hazineleri olan tarihi yapılarla ilgili karar verme ve bu konuyu konuşma sorumluluğunun tüm devlet kurumlarına ait olduğunu söyleyen Dr. Suleyman, “Örneğin Bağdat'ın tarihi şehir merkezindeki her bir yapının siyasi, sosyal, ekonomik ve diğer boyutlarıyla ülke tarihinin bir bölümünü anlatan bir kolaj tablosu oluşturduğunu görüyoruz. Bu tabloda modern mimarinin çok nadir parçaları dahi yer alıyor. Aynı zamanda Bağdat’ın mimari kimliğini şekillendirmede önemli bir etkisi olan her çağdan yapılar da bulunuyor” ifadelerini kullandı.
“Peki, biz bu zengin mirası korumanın neresindeyiz?” diye soran Dr. Suleyman, şunları söyledi:
“Bu zengin mirasa ait ne varsa ciddi şekilde ihmal edildiklerini görmek çok üzücü. Eğer bu ihmal devam ederse, bu mirasın büyük bir bölümünün yok olacağı onunla birlikte tüm tarihi sileceği bir aşamaya geleceğimizden korkuyorum. Avlusu olan cumbalı evleri ne kadar koruyoruz? Tüm bu sokakları korumanın ve içlerinde olanı canlandırmanın neresindeyiz? Bağdat'ın merkezindeki tarihi binaları korumak için ne yapıyoruz? Bağdat'taki Le Corbusier binasını ve Iraklı mimar Rifat el-Çadırcı ile diğer mimarların eserlerini koruyabiliyor muyuz? Korumak derken yüzeysel, genelleştirilmiş anlamını kastetmiyorum. Daha ziyade sürdürülebilir bir ekonomik ve sosyal kalkınma yaratmak için şehrin mimari kimliğine ve bu topraklarda kök salmış güçlü bir gelecek temeline dayanarak bu mirasın daha uzun yıllar korunmasını garanti eden tüm strateji ve yatırım mekanizmalarını kastediyorum.”
Dr. Suleyman sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bağdat'ın tarihi şehir merkezinin ara sokaklarından, örneğin er-Reşid Caddesi'nden Edfiş Binası'na doğru geçtiğimde, tarihi Mercan Camii'ni geçince solda aralarında er-Rafideyn Bankası’nın binasının da olduğu binalar sıralanıyor. Her biri koca bir tarihe tanıklık ediyor. Irak'ta bir dönem yaşanan tüm siyasi, sosyal ve ekonomik detaylarıyla özetliyor. Harap haldeki görüntüleri karşısında içimi büyük bir hüzün kaplıyor. Bu binalar düzgün bir şekilde korunup yatırım yapılsa nasıl olur diye aklımda canlandırmaya çalışıyorum. Eski kahvehanelerden ve dükkanlardan el-Kubbanci’nin, Nazım el-Gazali’nin ve Salima Pasha’nın şarkılarını duymayı hayal ediyorum. Çay satılan Irak’a özgü seyyar arabaları ve yöresel yemek mekanlarını görür gibi oluyorum. Turizmin zirvede olduğunu, yabancı turistlerin bu tarihin tadını çıkardığını ve tarihiyle gurur duyan, geleceğini net gören güzel gençlerimiz için iş olanaklarına yatırım yapıldığını hayal ediyorum. Ölümsüz Dicle Nehri'nden bir esintinin gelip hepimizi Binbir Gece Masalları'nın yeni bir hikayesine alıp götürdüğünü düşünüyorum. Sonra otobüslerin gürültüsüyle bu hayallerden uyanıyorum. Başımı kaldırıp baktığımda çöp ve toprak yığınları, bakımsızlıktan yıkılmak üzere olan virane haldeki binaları görüyorum.”
Tam bir yıkım
Asıl sorunun burayı kurtarmak için yapılanların dahi kelimenin tam anlamıyla bir yıkım olması olduğunu söyleyen Dr. Suleyman, bunun nedenini alanında uzman olmayan kişiler tarafından rastgele tasarlanıp uygulanan çalışmalar olduğunu belirtti. Herhangi bir mimarın, tarihi yapılarla ilgilenmesini düşünmenin son derece tehlikeli olduğunun altını çizen Dr. Suleyman, “Bunun için tarihi koruma alanından uzmanlar, mimarlar, yurttaşlar, tarihçiler, sosyologlar ve diğerleri dahil olmak üzere çeşitli alanlarda uzman kişilerle çalışılması gerektir” diye konuştu.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberinde Modern mimariye de değinen Dr. Suleyman, şunları söyledi:
“Ne yazık ki, modern mimarinin durumu da zengin tarihi mimarinin durumundan daha parlak değil. Irak’ın mimarlık alanı, şu an bir modern yerel mimari kimliği oluşturmak için gerekli temellere sahip değil. Bunun çok fazla nedeni olsa da başında bu konuda ilgili mevzuatların ve kanunların çıkarılması ve uygulanmasındaki boşluklar geliyor. Modern yerel mimarinin sorunu, kimliklerini oluşturacak her şeyi kaybetmiş olmasıdır. Örneğin, şehrin mimari dokusundan, Bağdat sokaklarından, ihtişamlı balkonları ve detaylarıyla zengin avlulu evlerinden bahsettiğimizde iki temel kriter karşımıza çıkıyordu. Bunlardan birincisi yerel iklim ortamına uyum, ikincisi ise toplum yapısındaki sosyal ve dini inanca uyumdur. Bu iki kriter temelinde yapılar şehirlerin özelliklerinden, zenginliklerinden ve çeşitliliğinden inşa edilmiştir. Bu da onları sürdürülebilir mimarinin tanımı olarak adlandırılabilecek en iyi örnekler listesine dahil ediyor. Bu iki kriterden hareketle yerel mimarinin kimliği belirli bir mekânsal ve zamansal bağlamda ortaya çıkmış ve eserlerin çeşitliliğine rağmen, onu tüm canlı özellikleriyle güçlü bir yapı yapan ortak temeller üzerinde kurmuştur. Şimdi, binaların yapımında ne gibi standartlar benimsenecek? İklimsel çevrenin neresindeyiz? Modern mimari kimliğinin oluşturulmasında temel kriter olarak alınabilecek toplumsal kriterler nelerdir? Kanun yapıcıların buradaki rolü nedir? Eğer bir rolleri varsa, bu rolü ne ölçüde üstleniyorlar?”
Iraklı mimar, bir mimar olarak cumbaların biçimsel olarak ayrı bir parça değil, bütün bir sistemin ayrılmaz bir parçası olduğu ve bu sistem içindeki temel işlevi için bir zorunluluk olduğu kanısına vardığını belirterek, “Çözüm, geçmişte mimariden ve şehrin dokusundan rastgele koparılan ve modern zamana yeniden entegre edilen yapısal unsurları tekrar etmemek” değerlendirmesinde bulundu. Çözümün ancak olabilecek her şeyi yeniden gözden geçirmekte yattığını söyleyen Dr. Suleyman, “Modern yerel mimari kimliğini oluşturmak için günümüzde dayandırılabilecek temel kriterler netleştirilmeli ve geçmişin mimarisinde başarılı olan çalışma mekanizmaları öğrenilmeli” dedi.
Tüm bunları ülkenin siyasi durumuyla ilişkilendiren Dr. Suleyman, “Mimari aslında herhangi bir bağlamda ülkenin siyasi gerçekliğinin bir yansımasıdır. Eğer yukarıda bahsettiklerim hakkında net ve iyi çalışılmış bir vizyona sahip olursak işte ancak o zaman Bağdat ve Irak'ta, eğitimli ve geçmişin deneyim zenginliğini ve geçmişin mimarisini dikkate alarak modern yerel mimarinin kimliğini oluşturmaya yönelik olumlu bir adım atabiliriz.”
Hülagü ve askerlerinin Bağdat'a yaptıkları saldırılara benzeyen bir görüntü
Yazar Ahmed Sabri, konuyla ilgili bir makalesinde şunları yazdı:
“Tüm dünyanın kendi mirasına ve tarihine önem verdiği, tarihi anıtları müze ve sanat galerilerine dönüştürdüğü bir dönemde, bir zamanlar dünyanın metropolü olan bir şehrin hikayesini anlatan bu simge yapıların yok olması Bağdat mimarisinin büyük bir tehditle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Başkent, özellikle Irak’ın 2003 yılındaki işgalinden sonra etkisi büyük ölçüde görülen aşırı ihmal nedeniyle kaybolmaya yüz tutan çehresini korumak için direniyor. Bağdat mimarisi ile ilgilenen uzman bir grup, Bağdat'a ve tarihine karşı bu yıkıcı duruma bir son vermek için şehrin statüsünü, tarihini ve medeniyeti ile ilgili düzenlenen bir sempozyum aracılığıyla Bağdat’ın tarihini ve bugününü, Arap ve İslami mirasını korumanın yolları ve onu vaat edilen modern döneme taşıma yollarını ele aldılar. Araştırmacılar ve Bağdat mimarisiyle ve onun parlak yüzüyle ilgilenenler, Bağdat'ın statüsü ve tarihteki rolüyle, şehrin özelliklerinin, geleneksel dokusunun ve İslami yapılarının özelliklerinin korunmasıyla, Bağdat'taki modern binaların nasıl korunacağıyla ve yok olmaya yüz tutan zenginliklerin kurtarılmasıyla ilgili görüşlerini sundular. Her ne kadar bu simge yapılar ihmal edilmiş olsa da Bağdat'ın tarihine ve geçirdiği birçok değişikliğe tanıklık etmektedir. Eski Bağdat evleri, tasarım, estetik, titiz detaylar ve yapılış yöntemleri ile büyük detaylarda benzerlik göstermektedir.”
Yazar Sabri, makalesine şöyle devam etti:
“Bağdat Belediyesi Basın Sorumlusu Selim el-Bekir'e göre Bağdat'ın evlerinin soğuk olması için avluya giren hava yukarıya doğru yükseliyor ve bu döngü devam ediyor. Bu da evlerin sisteminin ekolojik ve entegre olmasını sağlıyor. Evin dış cephesine estetik bir görüntü ve aileler için kendilerine özel bir alan imkanı veriyor. Aynı şekilde cumbalar, günün büyük kısmında sokaklarda gölgelik görevi görüyor. Böylece bu mimari yapı, pek çok noktada başarıya imza atıyor. “
Bu evlerin ve binaların çoğunun, özellikle hane halkının göçünden sonra sadece birer süse dönüştüklerini belirten Sabri, “Bu evlerin, yeniden inşasına veya restorasyonuna yönelik adımlar atılmadan ihmal edilmeye devam edilmesi, onları yok olma tehlikesiyle kaşı karşıya bırakıyor. Bu evlerin tam olarak kaç adet olduğu bilinmiyor. Çoğu yıkıldı, tahrip edildi veya yerlerine modern binalar dikmek için şüpheli yollarla satıldı” dedi.
Bağdat mimarisini ve bu yapıları korumanın yollarıyla ilgilenenler, Bağdat'ın eski ve güzel çehresine ait bu tarihi evlerin sahiplerinin evleri elden çıkarmalarını önlemek için bağlayıcı yasalar çıkarmanın gerekli olduğunu düşünüyorlar. Yazar Sabri’ye göre restorasyona ihtiyaç duyan gerçek ev sayısını öğrenmeye yönelik başlatılan çalışmalar halen devam ediyor.
Bağdat'ın ‘hırsızlar’ tarafından işgal edilmesinin ardından şehrin tarihi yapılarının yağmalandığını ve saygısızlığa uğradığını belirten yazar Sabri, “Ortaya Hülagü ve askerlerinin Bağdat'a düzenlediği saldırı sonrasına benzer bir sahne çıktı. Ancak bu şehir, tarih boyunca işgallere ve saldırılara karşı direnmiş, halka korku salmaya yönelik yıkımları ve vandallığı durdurmak için direnirken büyük bedeller ödemiştir” ifadelerini kullandı.


