Suriye’nin Cezayir’deki Arap Birliği Zirvesi’ne katılması için hangi şartlar öne sürüldü?

Suriye’nin Cezayir’deki Arap Birliği Zirvesi’ne katılması için hangi şartlar öne sürüldü?
TT

Suriye’nin Cezayir’deki Arap Birliği Zirvesi’ne katılması için hangi şartlar öne sürüldü?

Suriye’nin Cezayir’deki Arap Birliği Zirvesi’ne katılması için hangi şartlar öne sürüldü?

Şam ile Arap ülkeleri arasındaki ‘normalleşmenin’ hızı ve boyutu konusunda iki ay önce hakim olan ruh halinin, bugün birçok gerçekle ters düşmesi, bazı Arap ülkelerinin Şam ile normalleşme adımları atması için bir takım şartların öne sürülmesine yol açtı. Şam’ın, şimdi bu yolda ek adımlar atmadan önce iç ve jeopolitik meselelerle ilgili bir takım önlemler alması gerekiyor. Dolayısıyla Suriye’nin Cezayir’de yapılması planlanan Arap Birliği (AL) zirvesinde AL üyeliğine dönüş kapısı en azından şuan için koşulsuz olarak açık değil gibi görünüyor.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Ürdün Kralı 2. Abdullah ile görüşmesi, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah Bin Zayed Al Nahyan'ın Şam’ı ziyareti, cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Arap ülkeleri liderlerinin Esed’i aramaları, Suriye hükümetinin önce Interpol, ardından Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) dahil bazı uluslararası kuruluşlara dönüşü ve bunların toplantılarına katılması gibi bir takım adımlar atıldı. Bu adımların siyasi ruh hali üzerinde bundan sadece iki ay öncesine kadar devam eden büyük bir etkisi oldu.
Tüm bunların üzerine ilk olarak ABD Başkanı Joe Biden’ın göreve başlamasıyla Suriye dosyasının ABD yönetimi için öneminin azalması,meselenin insani yardım ve DEAŞ ile mücadele dosyalarıyla sınırlı kalması ve eski Başkan Donald Trump’ın ‘azami baskı’ yaklaşımının terk edilmesiyle gelen uluslararası bir esneklik eklendi.  Ardından Biden yönetimi, Rus tarafıyla Washington'ın yaptırımlarını açıklığa kavuşturma, insani yardım gerekçeleriyle yaptırımlardan muafiyetler sağlama, erken toparlanma projelerine gerekli finansmanı yeni sınır ötesi uluslararası yardım kararına dahil etme ve bunu ülke içinde temas hatları arasındaki yardım faaliyetlerini içerecek şekilde genişletme anlaşması yapılmasıyla sonuçlanan bazı görüşmeler gerçekleştirdi. Bütün bunlara bir de, Rusya’nın Arap ülkelerine yaptığı Şam ile ‘normalleşme’ çağrısı ve Cezayir yönetiminin önümüzdeki Mart ayının sonunda Cezayir’de yapılması planlanan AL zirvesinde Suriye'nin AL üyeliğine dönüşüne dair açıklaması eklendi.
Fakat bu olumlu gidişat, birçok nedenden ötürü gerilemeye başladı. Bu nedenlerin başında, Ürdün ve diğer Arap ülkelerinin attığı adımların arkasında önde gelen Arap ülkelerinin aralarında bir mutabakat olmaması geliyor. Hatta bazı Arap ülkeleri, Ürdün’ü ‘adım adım’ yaklaşımında başarılı olabilecek güce sahip olup olmadığını sorguladı. Büyük Arap ülkeleri arasında kapalı kapılar ardından birçok ortak bakanlar toplantısı yapıldı. Bu toplantılar sonucunda bazı konularda ortak bir anlayışa varıldı. Ürdün'ün Suriye'nin su olarak sahip olduğu özel statüsü çerçevesinde atılan tek taraflı adımlara itiraz edilmedi, ancak Şam'dan bu adımlara karşılık verilip verilmeyeceği konusunda ciddi şüpheler vardı. Zira Şam'ın Al üyeliğine dönmesi amacıyla harekete geçmek için birçok adım atılması gerekiyor. Bu adımların başında teknik olarak Cezayir'de yapılması planlanan AL zirvesinden önce Arap Bakanlar Konseyi'nin Suriye’nin katılımını onaylaması gerekiyor. Siyasi olarak ise Arap Bakanlar Konseyi'nde yeterli çoğunluğun sağlanması için önde gelen Arap ülkelerinin onayı gerekiyor.
Suriye’nin Arap ülkeleri arasındaki eski konumuna dönmesinin ve Arap ülkelerinin de yüzlerini yeniden Suriye'ye çevirmelerinin önemi konusunda büyük bir farkındalık var. Bu yüzden de Şam'dan Suriye'nin bölgede İran’ın gündeminin bir parçası ve başlıca dosyalarından biri olmaması’ gibi gerçekçi ve ciddi jeopolitik ve iç talepler ve beklentiler söz konusu. Aynı şekilde ülkedeki uyuşturucu ağlarının ortadan kaldırılması, teröre karşı iş birliği yapılması ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2254 sayılı kararı çerçevesinde Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönüllü olarak dönmelerine yönelik çalışmalar ve siyasi süreçte ilerleme sağlanması da isteniyor.
Arap ülkelerinin bu görüşleri, bir yandan ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk’ün izlediği yol diğer yanda Senato arasında bölünmüş durumda olan Washington'a aktarıldı.  Arap ülkelerinin Şam ile normalleşme koşullarının netleşmesi, Caesar (Sezar) Yasası çerçevesinde Şam’a karşı ek adımlar atılması çağrısı yapan Washington’daki şüphecilerin tutumlarının güçlenmesine katkıda bulundu. ABD Hazine Bakanlığı’nın, Mısır ve Ürdün'e Arap Doğalgaz Boru Hattı’nı çalıştırmaya başlamaları için Caesar Yasası’ndan muafiyet tanınması yönünde yeterli garantiler sağlayamaması böyle bir durumu ortaya çıkardı. Hazine Bakanlığı daha önce bir belge sunsa da Mısır ve Ürdün’ün taleplerini karşılamak için henüz yeterli garantiyi sağlamış değil.
Buna bu ayın başlarında Almanya, Fransa ve önde gelen Arap ülkelerinin temsilcileri arasında Brüksel'de düzenlenen toplantılar sırasında ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İlişkilerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich ve Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Irak ve Suriye Direktörü Zehra Bell gibi Suriye meselesiyle ilgilenen ABD’li yetkililerin ABD tarafının gerçek eğilimlerinin frenlendiği, buna karşın kamuoyunun söylemlerinde tonun yükseldiği şeklinde aldıkları eleştiriler de katkıda bulundu. Washington, geçtiğimiz Ekim ayında, “ABD, Esed rejimiyle diplomatik ilişkileri normalleştirmeyecek, iyileştirmeyecek ve diğer ülkeleri bunu yapmaya teşvik etmeyecek” açıklamasında bulunmuştu. Washington şimdide herkesi normalleşmemeye teşvik ederken Şam’a yanlış mesajlar gönderilmemesi uyarısında bulunuyor. Bununla birlikte ABD, BMGK’da Suriye'deki kayıplar için bir komite oluşturulması için de öncülük ediyor.
ABD ayrıca Suriye ile ilgili siyasi müzakerelerde Rusya ile görüşmeyi de reddetti ve Şam'a uygulanan yaptırımların kaldırılması konusunun, Washington ile Moskova arasındaki şuan için insani yardım ve Suriye’nin doğusundaki askeri varlıkları dosyalarıyla sınırlı olan diyalog masasında olmadığını açıkladı. ABD, Rusya'nın önümüzdeki ayın başlarında süresi dolacak olan, erken toparlanma projelerini ve insani yardımların temas hatları arasında taşınmasını destekleme kararını altı ay daha uzatacağını düşünüyor. Ancak, daha büyük tavizler verilmesi artık Londra, Paris, Berlin ve Arap ülkelerinin başkentleriyle daha fazla koordinasyon yapılmasına bağlı.
Tüm bu göstergeler, son on yıldır süre gelen eski politikaya dönüldüğü anlamına gelmiyor. Daha ziyade Biden yönetiminde, Suriye’de ‘bir ulus devlet kurulması’ ve ‘rejim değişikliği’ konusunda bir esneme olsa da Arap ve Avrupa ülkelerinin başkentlerinden ve Washington'dan gelen yeni sinyaller Şam’ın ‘geçmişe bir sünger çekmesine henüz izin verilmediğine’ işaret ediyor. Nasıl ki başkaları Suriye gerçeğini okumak zorundaysa, Şam da Suriye ve bölge gerçeğini öyle okumak zorundadır. Herkesin kendine göre bir takım şartları ve gereksinimleri var. Bu da adım adım yaklaşımı konusunda önlerinde ciddi bir sınav olduğuna işaret ediyor.



İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 51 bine yaklaştı

 İsrail'in tahliye emrinin ardından eşyalarını taşıyan Gazzeliler (AFP)
İsrail'in tahliye emrinin ardından eşyalarını taşıyan Gazzeliler (AFP)
TT

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 51 bine yaklaştı

 İsrail'in tahliye emrinin ardından eşyalarını taşıyan Gazzeliler (AFP)
İsrail'in tahliye emrinin ardından eşyalarını taşıyan Gazzeliler (AFP)

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada, son 24 saat içinde Gazze Şeridi'nde 21 kişinin yaşamını yitirdiğini ve 64 kişinin yaralandığını duyurdu. İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşında Ekim 2023'ten bu yana hayatını kaybedenlerin sayısı 50 bin 933'e yükseldi.

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, İsrail'in dün Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırıda, aynı aileden 10 kişinin de aralarında bulunduğu 14 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Diğer yandan Birleşmiş Milletler (BM), İsrail'in son haftalarda düzenlediği onlarca saldırının kurbanlarının ‘yalnızca kadın ve çocuklar’ olduğunu bildirdi.

Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal AFP'ye yaptığı açıklamada, Han Yunus'ta saat 03:30 sularında düzenlenen saldırıda yaşamını yitiren, yaşları 3 ila 58 arasında değişen 10 Filistinli arasında yedi çocuğun bulunduğunu söyledi.

Saldırıyla ilgili bir soruya yanıt olarak İsrail ordusu, raporları araştırdığını belirtti.

Ordudan yapılan açıklamada, son 24 saat içinde Gazze Şeridi'nde yaklaşık 40 ‘terörist hedefin’ vurulduğu ifade edildi.

Yakınlarını kaybedenler, Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nin avlusunda İsrail saldırılarında hayatını kaybeden yakınlarının kefenlenmiş cesetlerinin önünde ağladı. AFP fotoğrafçısı tarafından çekilen fotoğraflardan birinde, ağlayan bir kadının ölü bir adamın yüzüne dokunduğu görüldü.

El-Ferra ailesinin evinin tamamen yıkıldığı saldırıda, enkazın yanı sıra bir futbol topu ve bir çift spor ayakkabı gibi kişisel eşyalar da etrafa saçıldı.

Görgü tanıkları, İsrail tanklarının dün sabah Han Yunus'ta sürekli ve yoğun bir şekilde ateş açtığını bildirdi.

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus ve Refah şehirlerini ayırmak için İsrail tarafından kısa süre önce kurulan tampon bölgeye atıfta bulunan ordudan yapılan açıklamada, “Gece boyunca kuvvetler Morag Koridoru’ndaki kara operasyonlarını yoğunlaştırırken, bölgedeki faaliyetlerini de sürdürdü” denildi.

Sivil Savunma Müdürlüğü ayrıca, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda en az dört Filistinlinin daha hayatını kaybettiğini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Han Yunus saldırısından sonra İsrail'in ‘barbarlığını’ kınadı.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Ravina Shamdasani Cenevre’de yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemlerinin Filistinlilerin gelecekte Gazze Şeridi'nde yaşama imkânlarını baltaladığını söyledi.

‘Yalnızca kadınlar ve çocuklar’

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nden yapılan açıklamada, “18 Mart ile 9 Nisan 2025 tarihleri arasında, İsrail'in yaklaşık 224 saldırısı yerinden edilenlerin barakalarını ve çadırlarını vurdu” denildi. Ofis, ‘yaklaşık 36 baskınla ilgili bilgileri doğruladığını ve şu ana kadar belgelenen kurbanların yalnızca kadın ve çocuklar olduğunu’ belirtti.

İsrail 18 Mart'ta Gazze Şeridi'ne yönelik askeri saldırı ve operasyonlarını yeniden başlatarak, Hamas ile iki aydır devam eden kırılgan ateşkesi sona erdirdi. Şu ana kadar ateşkesi yeniden başlatma çabaları başarısız oldu.

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı, İsrail'in 18 Mart'ta askeri operasyonlara yeniden başlamasından bu yana en az bin 563 Filistinlinin hayatını kaybettiğini ve savaşın başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana yaşamını yitirenlerin sayısının 50 bin 933'ye ulaştığını açıkladı.

AFP'nin İsrail'in resmi verilerinden aktardığına göre Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki saldırısında bin 218 kişi öldü.

İsrail medyası dün Mısır ve İsrail'in ateşkes anlaşması ve esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin taslak belgeleri teati ettiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel'den aktardığına göre Mısır'ın önerisi 40-70 günlük ateşkes ve çok sayıda Filistinli mahkûmun serbest bırakılması karşılığında sekiz esir ve sekiz cesedin teslim edilmesini öngörüyor.

Adının açıklanmasını istemeyen bir Hamas lideri, hareketin ‘ateşkes için yeni bir teklif almadığını’, ancak ateşkes ve İsrail'in Gazze Şeridi'nden çekilmesini sağlayacak ‘her türlü yeni teklife açık olduğunu’ söyledi.