10 uzman 2021'i değerlendirdi: 10 maddede Bilim

10 uzman 2021'i değerlendirdi: 10 maddede Bilim
TT

10 uzman 2021'i değerlendirdi: 10 maddede Bilim

10 uzman 2021'i değerlendirdi: 10 maddede Bilim

2020'de Dünya'yı etkisi altına alan koronavirüs 2021'de bilim insanlarının en önemli gündemleri arasındaydı. Özellikle sağlık ve genetik alanındaki çalışmaların kayda değer bir kısmı koronavirüsle ilgiliydi.
Ancak bu yıl blok zincir teknolojileri de bir adım öne çıkarak daha görünür oldu. NFT'lerin popülerleşmesi ve Mark Zuckerberg'ün Metaverse hamlesi teknoloji camiasının uzun süre tartışacağı gündemi belirlemiş oldu.
Uzay teknolojileri ve astronomideki gelişmeler de hız kesmeden devam etti. NASA'nın Perseverance uzay aracının Mars'a inmesi, James Webb Uzay Teleskobu'nun fırlatılması ve uzay endüstrisindeki atılımlar, evrene dair bir dizi önemli keşfin önünü açtı.
Diğer yandan yapay zeka, arkeoloji ve enerji alanlarında da önemli ilerlemeler yaşandı. İnsansı robotlardan bilimsel keşiflerde kullanılan algoritmalara, yapay zeka sıklıkla tartışıldı. Bu esnada yenilenebilir enerji kaynaklarından yeşil hidrojenin yaygınlaşması gezegenin geleceğine dair umutları tazeledi.
2021 ayrıca arkeologlar açısından verimli bir yıl oldu. Antik Mısır'dan kalma eserler bu yılki kazılara damga vururken, İsrail'de bulunan akşamdan kalma yüzüğü, Çin'de ortaya çıkarılan altın maske ve diğer birçok buluntu da önemli keşifler arasındaydı.
Biz de bu yıl dünyayı etkileyen 10 keşfi alanında uzman akademisyenler, araştırmacılar ve yazarlara sormaya karar verdik ve bunların geleceği nasıl şekillendireceğine dair yorumlarını aldık.

NFT'lerin yükselişiyle artan ilgi 

Beeple'ın 5 bin günden fazla sürede yaptığı çizimlerden oluşturulan "Everydays: The First 5000 Days" isimli dijital sanat eseri, Londra'daki Christie's Müzayede Evi'nde 69.3 milyon dolara satılarak tarihe geçmişti (AFP)
Blok zinciri (blockchain) alanında 2021'in tek bir önemli gelişmesini seçmek imkansız. Zira bu denli hızlı gelişen ve her gün yeni uygulamaların ortaya çıktığı bir alana bütünsel olarak bakmalıyız.
Ben iki unsurun öne çıktığını görüyorum; 2020 yılı içinde pandemiye rağmen küçük kıpırdanmalar gördüğümüz kurumsal işletmelerin kripto para ve ilişkili uygulamalara yönelik ilgisinin arttığına şahit olduk.
Önceki yıllarda kripto paralara yönelik söylemlerdeki negatif dozun azaldığını ve modern devletlerin tüketicileri korurken inovasyonun önünü kesmeyecek düzenlemeler üstünde çalışmaya başlaması sevindirici oldu.
Diğer yandan NFT'ler fırtına gibi bir çıkış yaptı. Şu anda hâlâ bir FOMO (fırsatları kaçırma korkusu) yaşandığını görüyoruz. Ancak bu dönem 2022'de son bularak NFT'lerin dijital sanatlar ve ayağı yere basan iş modelleriyle gerek bireylerin gerekse kurumsal dünyanın hayatında daha önemli bir yer edineceğini öngörebiliriz.

Protein katlanmasında yapay zeka devrimi 

Proteinlerle ilgili büyük atılım Google'ın 2014'te satın aldığı DeepMind şirketinin araştırmacıları sayesinde mümkün oldu (Nature)
Bence bu senenin (tabii bu işin geçmişi var ama bunun ne kadar büyük bir başarı olduğu veya olacağı bu sene anlaşıldı) gelişmesi şu oldu:
Google'ın sahip olduğu Deep Minds şirketi, protein katlanması denen çok önemli bir bilimsel problemi insanlardan çok daha iyi çözebilen bir program geliştirdi. Bunun haberini 2020'de duymuştuk ama 2021'de bunun bilimsel makalesi Nature dergisinde yayımlandı ve de program kullanıma geçti.
Bütün canlıların vücutları değişik değişik proteinlerin birbirine belirli şekillerde legolar gibi takılmasından oluşuyor. Bu proteinlerin hangi parçalardan oluştuğunu laboratuvarda anlamak kolay. Ama bir ilaç geliştirmek istiyorsanız ya da genel olarak tıpla ilgili herhangi bir şey yapmak istiyorsanız proteinin şeklini de anlamak gerekiyor. Çok küçük şeylerden bahsediyoruz, yani şekillerini anlamak aylar, yıllar süren zor bir iş. Yüz milyonlarca protein cinsinin sadece küçük bir kısmının şekli 60 yıllık çalışmayla anlaşılabilmiş. Şeklini anlayabilirseniz her türden tuhaf hastalığa ilaç yapabilirsiniz.
Aynı zamanda hiç insan vücudunda görülmemiş veya doğada olmayan birtakım yeni proteinler imal edebilirsiniz. Bilimkurgusal bir gelişmeden bahsediyoruz.
Bu şirketin geliştirdiği AlphaFold adındaki program, çözülmüş örnekler üzerinde çalışarak bu problemin nasıl çözüleceğini insan uzmanlardan daha üstün seviyede anlamayı başardı. Geçen bir yıl içinde insan vücudundaki proteinlerin şeklinin çok daha fazlası bilinir hale geldi. Önümüzdeki yıllarda bundan müthiş ilaçlar çıkacak ve bu, yapay zeka sayesinde oldu. İnsan olsaydı Nobel Ödülü verebilirdiniz.

mRNA aşıları 

mRNA aşılarının yeni Omikron varyantı karşısında güncellenme çalışmaları sürüyor (AFP)
Bence bu yılın tıp bilimindeki en önemli olayı, mRNA aşıları. mRNA aşılarıyla ilgili aslında 20-30 yıllık bir süreç var ama ilk defa bu kadar yaygın bir şekilde kullanılmaya başladı ve işe yarayacağını somut bir şekilde gördük. Aşıdan önce ve sonra ölüm oranlarına baktığımızda, bununla ilgili yapılmış projeksiyonları gözden geçirdiğimizde her ülkede on binlerce insanın hayatını kurtardığını görüyoruz.
Normal ilaçlar genelde ölümden kurtarmak yerine hastalığın belirtilerini iyileştirmeye odaklanır. Ama mRNA aşıları insanları ölümden veya hastalansa bile yoğun bakıma yatmaktan koruyor. Bu da silsile yoluyla birçok olumlu gelişmeye neden oluyor.
Birincisi, sağlık sisteminin çökmemesini sağlıyor; ikincisi, kişinin uzun dönem Kovid (uzamış Kovid) semptomlarıyla boğuşmasını engelliyor; üçüncüsü de yine ülkelerin ekonomisinin çökmesini engelliyor.
Bir başka konu da şu: mRNA aşılarının bu kadar başarılı olması, geleceğe dair başka tedavi alanlarında da bu aşıların etkili olabileceğine dair umudumuzu artırdı. Özellikle MS (Multipl Skleroz) ve bazı kanser türleriyle ilgili yürütülen mRAN aşı çalışmaları var. 
Pankreas kanseri, prostat kanseri ve cilt kanseri gibi çalışmaların bazılarında Faz 2-3'teler. Önümüzdeki 3 4 yıl içinde bunlarla ilgili olumlu sonuçlar bekliyoruz ve artık mRNA aşıları eskiden olduğu gibi bu tür çalışmalar için kaynak sıkıntısı yaşamayacak. Bu salgının belki de en olumlu yanı, bu mRNA aşılarının kronik hastalıklar ve kanser gibi hastalıklarda kullanımının önünü açması ve ümit vermesi.

Eski Mısır'ın gün yüzüne çıkan kadim kenti

Kazı 2020'de başlamıştı (Facebook/Dr. Zahi Hawass)
2021'in en önemli keşifleri arasında, Eski Mısır'ın en büyük yerleşimlerinden biri vardı. Luksor'un batı kesiminde 2020 sonbaharında başlayan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan bu yerleşim, Johns Hopkins Üniversitesi Mısırbilim profesörü Betsy Bryna tarafından "Tutankhamon'un mezarından sonra en önemli ikinci keşif" olarak nitelendirildi.
Bazıları üç metreye kadar korunmuş duvarları, evleri ve sokaklarıyla söz konusu yerleşimin adı, şarap kapları üzerindeki kartuşlara göre "tehn Aten", yani "Parlak Aten"di. Burası Mısır'a en zengin dönemlerinden birini yaşatan III. Amenhotep (MÖ 1390-1352) tarafından kurulmuştu ve o dönemde Mısır'ın ana idari ve endüstriyel merkeziydi. 
Şimdiye kadar şehrin sadece üçte biri gün ışığına çıkarılmış olmasına karşın çanak çömlek, oyuncak bebekler, kireçtaşından oyun takımlarına ilaveten kuru et ihtiva eden kaplar da dâhil olmak üzere kapsamlı bir besin endüstrisine dair bulgular ele geçmiştir.
Ayrıca kerpiç tuğla ve tılsım işlikleri, büyük bir fırın, dikkat çekici zikzak duvarlarla korunan bir yerleşim bölgesi ve idari binalar ortaya çıkarılmıştır. Evlerin içinde sayısız çanak çömlek, dokumacılık araç-gereçleri, mücevherler bulunmuştur. Yerleşimin mezarlığında ise iki ilginç gömüte rastlanmıştır: elleri iki yana uzatılmış hâlde yüzüstü yatırılmış ve ayakları bağlanmış bir iskeletle bir boğa ya da inek mezarı.
Keşifin önemi Eski Mısır gündelik yaşantısını en ince ayrıntısına kadar yansıtan bulguları bize sunmasından ileri geliyor. Bununla birlikte başkentin tam olarak neden terk edildiğini ve Tutankhamon'un saltanatında neden yeniden iskân gördüğünü anlamak da Eski Mısır'ın bu dikkat çekici dönemini anlamak açısından önem teşkil ediyor.

Nobel Fizik Ödülü'ne karmaşık sistemlerin damga vurması

İklim modellerine Nobel Fizik Ödülü'nün verilmesi, iklim krizine yönelik çabalara güç veriyor (Nobel)
Fizik bilimi açısından 2021 yine heyecan verici bir yıl oldu. Nobel Fizik Ödülü'nün karmaşık sistemleri çalışan üç fizikçiye verilmesi bu yılın bence en önemli gelişmesi. Karmaşık sistemler rastgelelik ve düzensizliğin hakim olduğu sistemlerdir ve anlaşılması zordur.
Ödülü alan bilim insanlarından Syukuro Manabe 1960'larda, atmosferde artan karbondioksit miktarının Dünya yüzeyindeki sıcaklık artışıyla ilişkisini ortaya koydu. Bu da şu anda kullanılan iklim modellerinin temelini oluşturuyor. Diğer bilim insanı Klaus Hasselmann da atmosferde artan sıcaklığın insan karbondioksit emisyonlarından kaynaklandığının kanıtlanmasına büyük katkıda bulundu. Üçüncü bilim insanı Giorgio Parisi ise düzensiz karmaşık malzemelerde gizli yapılar keşfetti. Karmaşık sistem çalışmaları biyolojiden kimyaya, yapay öğrenmeden sosyolojiye, sinirbilimden matematiğe birçok farklı bilim alanında çığır açmaya devam edecek.
Bir diğer önemli gelişme kara deliklerde manyetik alanın haritasının çıkarılmasıydı. Bir kara deliğin kenarına son derece yakın olan manyetik alanların bir işareti olan kutuplaşmanın görüntüsü ilk kez oluşturuldu.
Üçüncü gelişme ise kuantum fiziğinden. Hepimiz kuantum fiziğine göre nesnelerin hem parçacık hem de dalga özellikleri gösterebildiğini duymuşuzdur. 2021'de Güney Koreli iki bilim insanı, kuantum nesnelerin dalga ve parçacık özelliklerini kontrol edip bu özelliklerin miktarını belirlemenin bir yolunu buldu. Bunun en büyük faydası kuantum bilişimi alanına olacak ve dolayısıyla bu çalışma kuantum bilgisayarların geliştirilmesine katkıda bulunacak.

Yeşil hidrojen rüzgarı

Yeşil hdrojen, doğada bileşikler halinde bulunan hidrojenin dönüştürülmesiyle elde edilen bir enerji kaynağı (Reuters)
2021'in öne çıkan enerji teknolojileri arasında seçim yapmak kolay değil. Perovskit güneş panellerinde, enerji depolama teknolojileri ve hidrojen enerjisinde dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Hidrojen teknolojisi ise çok yeni olmasa da 2021'de öne çıkarılmayı hak ediyor çünkü birçok ülke arka arkaya hidrojen stratejileri açıkladığında ve bu alana yatırım yaptığına tanıklık ediyoruz. Uluslararası Enerji Ajansı'na (IEA) göre 17 ülkenin hidrojen stratejisi var, 20'den fazla ülke de stratejisini hazırlıyor.
Hidrojeni bu kadar önemli kılan sadece ülkelerin ve şirketlerin ilgisi değil. Enerji dönüşümünün kaçınılmaz olduğu günümüzde, depolanabilen ve rüzgar, güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilebilen yeşil hidrojen, istendiği her an bize enerji sağlayabilecek bir teknoloji. Bu sayede güneş ve rüzgar gibi enerji kaynaklarının zayıfladığı anlarda devreye girip termik ve nükleer gibi baz yük santrallarına ihtiyaç duyulmadan yüzde 100 yenilenebilir enerjiye dayalı bir sistemin kurulmasında, depolanabilir yenilenebilir enerji kaynaklarına ve bataryalara destek olacak önemli bir kaynak olacak. Maliyetlerin hızla düşmesi beklenen hidrojenin tren gibi ulaşım araçlarını çalıştırabildiğini, Japonya'nın stratejisinde olduğu gibi çelik üretimi dahil ağır sanayide kullanımının da planlandığı bu enerji kaynağı artık geleceğin dünyasını şekillendirecek teknolojilerden biri olduğunu net bir şekilde gösteriyor.

Nobel Tıp/Fizyoloji Ödülü ve yeni Alzheimer ilacı

Sağlık Bakanlığı'na göre Türkiye'de 65 yaş üstü nüfusun yüzde 5,7'si Alzheimer'dan mustarip (Unsplash)
2021 yılında nöroloji  ve nörobilim alanlarında birden fazla önemli gelişme oldu; 2021 Nobel Tıp/Fizyoloji Ödülü duyu sistemindeki reseptörleri (alıcı) keşfeden David Julius ve Ardem Patapoutian'a verdi. Julius ve Patapoutian, 1990'lardan itibaren duyu sistemlerinin işleyişi üzerine çalışıyordu ve derideki sinir sonlanmalarında sıcaklığı algılayan alıcıları ve deri ve iç organlarda mekanik uyarana yanıt veren alıcıları keşfetti. Bu keşifler, başta kronik ağrı sendromları olmak üzere birçok hastalığın tedavisinde geliştirilecek yeni moleküller için umut verici.
Ardımızda bıraktığımız yıl, Alzheimer tedavisi için de önemli bir yıl oldu: 2003'ten bu yana hastalığın tedavisinde yeni bir ilaç onaylanmamışken Haziran 2021'de Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), aducanumab etken maddeli ilacın kullanımını onayladı. Bugüne dek Alzheimer tedavisinde kullanılan ilaçlar hastalığın oluş mekanizması üzerine etkili değildi, aducanumab'ın ise amiloid plak birikimi üzerine etkili bir tedavi olduğu öne sürülmekte.
Bununla birlikte, FDA'nın bu yeni molekülü hızlandırılmış değerlendirme prosedürü sonunda onaylaması tartışmalı oldu. Çünkü her ne kadar nörogörüntüleme bulgularıyla beyinde amiloid plakların gelişimini yavaşlattığı gösterilmiş olsa da aducanumab'ın klinik iyileşmeyle ilişkili olup olmadığı belirlenemedi.
FDA'nın, klinik çalışmaların tamamlanması ve hastalığın klinik belirtilerinde iyileşme sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi önkoşullarıyla kullanımını onayladığı aducanumab, hastalığın seyrini değiştirmesi halinde Alzheimer hastaları ve yakınları için çok önemli bir gelişme olacak.

Bakterilerin antibiyotik direncini kıran virüsler

Uzmanlara göre bilinçsiz antibiyotik kullanımı, bakterilerin antibyotiklere daha dayanıklı hale gelmesine neden oluyor (Reuters)
2021 senesinde de 2020'de olduğu gibi Kovid-19 sayesinde viroloji sahasında harika gelişmeler oldu. Bunların çoğu tabii ki koronavirüsler hakkındaydı. Fakat ben koronavirüslerden farklı bir gelişme  üzerinde durmak istiyorum: Virüsleri kullanarak antibiyotiklere karşı dirençli bakterilerle mücadele edebilmek.
Kovid-19'la bir virüs pandemisi yaşadık ama antibiyotiklere dirençli bakteriler malesef gelecekte daha da büyük dert olacak. Bunu bir sürü sebebi var ama bir tanesi antibiyotiklerin gereksiz ve bilinçsizce kullanımı. Bakterileri enfekte eden ve yok edebilen virüsler var (bakteriyofaj olarak biliniyorlar). Bakteriyofajların bakteri enfeksiyonlarına karşı kullanımı senelerdir araştırılıyor. Bu virüsler bakterileri litik olarak öldürüyor. 2021'de çıkan bir çalışmada virüsleri kullanarak bakteriyi öldürmek yerine antibiyotiğe karşı dirençli bir bakteriye antibiyotik hassasiyeti tekrar kazandırıldı.
Bu çalışmada Acinetobacter baumannii isimli antibiyotiğe dirençli bir bakterinin direnci virüsler (bakteriyofajlar) kullanılarak kırıldı. Virüslerin yarattığı seçilim baskısı sonucunda mutasyona uğrayan bakteriler virüse karşı direnç kazandı. Fakat bu mutasyonlar bakterinin kapsülünü kaybetmesine ve kapsül sonucu oluşan biyofilm oluşumunun engellenmesine sebep oldu. Bu değişiklikler de bakterinin antibiyotiğe tekrar hassasiyet kazanmasına neden oldu. Litik fajların yanı sıra bakterilere antibiyotik hassasiyeti kazandıran virüsler yakın gelecekte klinikte bakteri enfeksiyonları mücadelesinde önemli rol oynayabilir.

Uzay turizminin rutin hale gelmesi

Jeff Boezos'un kurucusu olduğu uzay firması Blue Origin, Temmuz 2021'de 10 dakikalık bir turistik uçuş gerçekleştirmişti. Uçuşta Bezos'a küçük kardeşi Mark Bezos, 82 yaşındaki havacı Wally Funk ve 18 yaşındaki fizik öğrencisi Oliver Daemen eşlik etmişti (AFP)

İlk uzay turizmi 2001'de Rusların roketine 20 milyon dolar ödeyip Uluslararası Uzay İstasyonu'nda (UUİ) 8 gün kalan Dennis Tito'yla başlamıştı. Sonrasında 8 kişi daha bilet ücreti ödeyip UUİ'ye gitse de bu turistlerin uzaya gidiş gelişleri bir türlü rutine bağlanamamıştı. Sonunda neredeyse 20 yıl süren çalışmaların ardından üç milyarderin uzay şirketleri geri dönüşümlü araçlarını geliştirmelerinin ardından birbirlerine çok yakın zamanlarda müşterilerini uzaya gönderdi.
İlk önce Virgin Galactic'in sahibi Richard Branson uçak-roket karışımı aracıyla 11 Temmuz'da 80 km'yi geçti. Bundan sadece 9 gün sonra 20 Temmuz'da Blue Origin'in sahibi Jeff Bezos 100 km'yi aşarak resmi uzay sınırını geçti. Bunlar sadece birkaç dakikalık uzay deneyimi sağladı. Ve son olarak Elon Musk'ın sahibi olduğu SpaceX, dört turistini UUİ'den de daha yukarı göndererek üç gün boyunca Dünya'nın çevresinde dolandırdı.
Bu araçlar yeniden kullanılabilir olduklarından, bununla beraber rutine bağlanacak ve gelecekte daha çok uzay seferi yapılarak fiyatlar düşecektir. Belki yakın zamanda uzaya çıkmak için astronot eğitimi almak yerine orta sınıf bir kişi sadece ücretini ödeyerek bunu deneyimleyecektir.
İşte bu yılı bu heyecanın başladığı yıl olarak düşünüyorum.

Metaverse'ün yükselişi: Distopya mı, ütopya mı?

Adını Meta olarak değiştiren Facebook'un kuracağı Metaverse evreninde kullanıcılar sanal rakipleriyle fiziksel olarak masa oyunu oynayabilecek (Meta)
İnternetle ilk tanıştığımızda masaüstü bilgisayarımızla ekranlar karşısındaydık, internet bağlanılan bir şeydi. İkinci dönemi mobil cihazlarla geldi, internet bağlı kalınan bir şey oldu. Metaverse ise internetin üçüncü dönemi. Ekranlardan AR, VR, MR gözlük setlerine geçiyor ve bağlanmak yerine dahil oluyoruz.
Metaverse'ün tarihi 2003'te yayınlanan Second Life oyununa dek götürebilir. Peki yeni olan ne? Yeni olan, Facebook gibi bir devin, bu alana el atması ve gözlükle girilecek olması. Zaten hayal edilen ölçüde yaygınlaşması da gözlük teknolojisindeki gelişime ve tabana yayılımına bağlı. 
Peki, Metaverse'ü kim inşa edecek? Eğer bugünün merkeziyetçi büyük teknoloji devleri inşa edip, herkesi aynı kaba toplarsa; Metaverse hakkında kurulan hayaller, 90'ların sonunda internet için kurulan "Bilgiyi özgürleştirecek" hayallerine benzer. Çünkü özgürleşen şeyin en az bilgi kadar yanlış bilgi de olduğunu gördük ve hakikat sonrasına çıktık. 
Metaverse, teknoloji endüstrisi onu inşa etmeye girişmeden önce bilimkurgu yazarlarının hayal ettiği bir şeydi. Onlar için bir distopyaydı, bize ütopya olarak sunuluyor. Sonunda ilk hayal edenler haklı çıkacaksa, bizi iyi bir gelecek beklemiyor. Adına ne dersek diyelim, Metaverse'ün ve internetin geleceği, onun ne kadar merkeziyetsiz gelişebileceğine bağlı. Bunun için blok zinciri gibi bir fırsat da var. Bu fırsatı kullanabilecek miyiz, yoksa teknoloji devlerinin açtığı gözetleme kapitalizmi yolundan mı gideceğiz? Distopya mı, yoksa ütopya mı olacağı, bu sorunun yanıtına bağlı.
Independent Türkçe
 



Alman mühendis, uzaya seyahat eden ilk tekerlekli sandalye kullanıcısı oldu

Alman mühendis Michaela Benthaus, New Shepard roket kapsülünden inerken (Reuters)
Alman mühendis Michaela Benthaus, New Shepard roket kapsülünden inerken (Reuters)
TT

Alman mühendis, uzaya seyahat eden ilk tekerlekli sandalye kullanıcısı oldu

Alman mühendis Michaela Benthaus, New Shepard roket kapsülünden inerken (Reuters)
Alman mühendis Michaela Benthaus, New Shepard roket kapsülünden inerken (Reuters)

Alman mühendis Michaela Benthaus, kısa süreli bir yolculuk kapsamında Blue Origin şirketine ait bir uzay aracıyla seyahat ederek, uzaya çıkan ilk tekerlekli sandalye kullanıcısı oldu.

Milyarder Jeff Bezos’a ait şirket, New Shepard roketini yeni bir yarı yörünge görevi için Texas’taki üslerinden saat 08:15’te fırlattı.

scdfgt
Alman mühendis Michaela Benthaus, seyahatini organize etmek ve sponsor olmak için yardım eden SpaceX'in emekli yöneticisi Hans Koenigsmann ile birlikte (AP)

Avrupa Uzay Ajansı’nda (ESA) havacılık, uzay ve mekatronik mühendisi olan Benthaus, yaklaşık 10 dakika süren yolculukta beş uzay turistiyle birlikte atmosfer ile uzay arasındaki sınırı belirleyen Karman hattını geçti.

defrt
Alman mühendis Michaela Benthaus, 15 Aralık Pazartesi günü bir prototip uzay kapsülünün içinde (AP)

Benthaus, dağ bisikleti kazası sonucu omurilik yaralanması geçirdiği için tekerlekli sandalye kullanıyor.

Blue Origin şirketinin paylaştığı bir videoda Benthaus, “Yaşadığım kazadan sonra, dünyamızın hâlâ engelli bireylere kapalı olduğunu fark ettim” dedi.

Benthaus ayrıca, “Eğer kapsayıcı bir toplum olmak istiyorsak, yalnızca istediğimiz alanlarda değil, her alanda kapsayıcı olmalıyız” ifadesini kullandı.

Tamamen otomatik çalışan roket, uzaya doğru fırlatıldı ve ardından uzay turistlerini taşıyan kapsül roketten ayrılarak Texas çölüne yumuşak bir iniş yaptı.

Bu, Blue Origin’in yıllardır New Shepard roketiyle yürüttüğü uzay turizmi programı kapsamında gerçekleştirdiği 16. insanlı uçuş oldu; uçuşun maliyeti ise açıklanmadı.

NASA’nın yeni başkanı Jared Isaacman, Benthaus’u X platformunda paylaştığı bir gönderiyle tebrik ederek, “Milyonlarca insana gökyüzüne bakmaları ve nelerin mümkün olduğunu hayal etmeleri için ilham verdiniz” dedi.

Blue Origin ile uzaya çıkanlar arasında şarkıcı Katy Perry ve Star Trek dizisinde Kaptan Kirk karakterini canlandıran aktör William Shatner da bulunuyor.

v
New Shepard roket kapsülünün inişinden sonra Michaela Benthaus (AP)

Özel uzay şirketleri, uzay yolculuklarını tanıtmak ve rekabet avantajlarını sürdürmek için ünlü ve öne çıkan kişileri kullanıyor.

Virgin Galactic, benzer bir uzay uçuşu deneyimi sunuyor.

Blue Origin’in de Elon Musk’a ait SpaceX ile yörüngesel uzay yolculukları pazarında rekabet etme hedefleri bulunuyor.

Bu yıl, Bezos’un şirketi, New Shepard’dan daha gelişmiş dev roketi New Glenn ile mürettebatsız iki yörüngesel uçuş gerçekleştirmeyi başardı.


WhatsApp üzerinden yapılan en son dolandırıcılık yöntemi olan ‘gizli eşleştirme’ hakkında ne biliyoruz?

Dolandırıcılık, güvenilir bir kişiden gelen masum bir mesajla başlıyor. (Reuters)
Dolandırıcılık, güvenilir bir kişiden gelen masum bir mesajla başlıyor. (Reuters)
TT

WhatsApp üzerinden yapılan en son dolandırıcılık yöntemi olan ‘gizli eşleştirme’ hakkında ne biliyoruz?

Dolandırıcılık, güvenilir bir kişiden gelen masum bir mesajla başlıyor. (Reuters)
Dolandırıcılık, güvenilir bir kişiden gelen masum bir mesajla başlıyor. (Reuters)

WhatsApp kullanıcılarını hedef alan yeni ve gelişmiş bir dolandırıcılık yöntemi hızla yayılıyor. ‘Gizli eşleştirme’ (Ghost Pairing) olarak bilinen bu yöntem, dolandırıcıların kurbanın WhatsApp hesabını parola kırmaya veya mesajları ele geçirmeye gerek duymadan ele geçirmesine olanak tanıyor.

Uzmanlar, bu yöntemin kullanıcıları kandırmaya dayalı ‘sosyal mühendislik’ teknikleri üzerine kurulu olduğunu belirtiyor. Siber güvenlik uzmanları, yöntemin güvenilir kişi listelerinden yayıldığı için ‘son derece tehlikeli’ olduğunu vurguluyor.

‘Gizli eşleştirme’ sürecini anlamak

Dolandırıcılık süreci genellikle güvenilir bir kişiden gelmiş gibi görünen masum bir mesajla başlıyor. Mağdurlar, “Merhaba, bu fotoğraftaki sen misin?” ya da “Fotoğrafını az önce buldum” gibi bir mesaj alabiliyor. Mesajda, sosyal medyada tanıdık bir paylaşıma yönlendiriyormuş izlenimi veren bir bağlantı yer alıyor.

Bağlantıya tıklayan kullanıcılar, gerçek bir siteyi taklit edecek şekilde hazırlanmış sahte bir internet sayfasına yönlendiriliyor. Bu sayfa, içeriğin görüntülenebilmesi için kullanıcıdan kimliğini ‘doğrulamasını’ istiyor ve bu aşamada WhatsApp hesabının kullanılan cihazla eşleştirilmesi süreci başlatılıyor.

Söz konusu süreçte kullanıcıdan cep telefonu numarasını girmesi talep ediliyor ve ardından bir eşleştirme kodu oluşturuluyor. Sahte sayfa, bu kodun WhatsApp’a girilmesini ‘güvenlik önlemi’ gibi göstererek mağduru yönlendiriyor.

Bu adımın ardından, kullanıcı farkında olmadan saldırganın cihazını kendi WhatsApp hesabına bağlamış oluyor. Eşleştirmenin tamamlanmasıyla birlikte saldırgan, mağdurun WhatsApp hesabına tam erişim sağlıyor; mesajları okuyabiliyor, medya dosyalarını indirebiliyor ve mağdurun bilgisi dışında mesaj gönderebiliyor.

Dolandırıcılığın hızla yayılması

‘Gizli eşleştirme’ yoluyla gerçekleştirilen dolandırıcılık, kullanıcıların güven duygusunu hedef alması nedeniyle son derece tehlikeli olarak değerlendiriliyor. Bir hesabın ele geçirilmesinin ardından saldırganlar, bu hesabı kullanarak mağdurun kişi listesine ve sohbet gruplarına zararlı bağlantılar gönderebiliyor.

Mesajların tanıdık ve güvenilir kaynaklardan geliyor gibi görünmesi, alıcıların bağlantılara tıklama ihtimalini artırıyor.

Şarku’l Avsat’ın Observer Voice internet sitesinden aktardığına göre, söz konusu dolandırıcılık ilk olarak Avrupa’nın bazı bölgelerinde tespit edildi. Ancak uzmanlar, yöntemin belirli bir coğrafyayla sınırlı olmadığına ve dünya genelinde tüm WhatsApp kullanıcılarını hedef alabileceğine dikkat çekiyor.

Dolandırıcılığın etkinliğini artıran en önemli unsurlardan biri de ‘sosyal mühendislik’ yöntemi. Dolandırıcılar, kullanıcıların kişi listelerindeki isimlere duyduğu güveni ve kendilerini güvende hissetme eğilimini istismar ederek, mağdurların tuzağa daha kolay düşmesini sağlıyor.

‘Gizli eşleştirme’ yöntemi, diğer dolandırıcılıklardan farklı olarak uygulamalardaki teknik açıkları ya da şifreleme zafiyetlerini hedef almıyor. Bu durum, dijital tehditlerde endişe verici bir eğilime işaret ediyor; Saldırganlar, teknik zayıflıklar yerine insan davranışlarını istismar etmeye odaklanıyor.

Kendinizi nasıl koruyabilirsiniz?

Uzmanlar, kullanıcıların ‘gizli eşleştirme’ dolandırıcılığına karşı teknik farkındalıklarını önceliklendirmesi gerektiğini vurguluyor. WhatsApp’ta ‘bağlı cihazlar’ listesinin düzenli olarak kontrol edilmesi, tanımadıkları cihazları tespit edip kaldırmalarına imkân sağlıyor. Ayrıca, kullanıcıların harici web siteleri üzerinden gönderilen eşleştirme kodu veya kimlik doğrulama taleplerine karşı dikkatli olmaları önem taşıyor.

İki adımlı doğrulama (Two-step verification) özelliğinin etkinleştirilmesi, ek bir güvenlik katmanı sağlıyor. Uzmanlar, kullanıcıların beklenmedik mesajlara, hatta tanıdık kişilerden gelenlere bile temkinli yaklaşması ve bağlantılara tıklamadan önce doğruluğunu kontrol etmesi gerektiğini belirtiyor.


Uzmanlar uyarıyor: Yapay zekaya bağımlılık beyin aktivitesini azaltıyor

32 yaşındaki Yurina Noguchi, Tokyo'daki evinde akşam yemeği sırasında ChatGPT uygulaması aracılığıyla yapay zeka ortağı Klaus ile sohbet ediyor (Reuters).
32 yaşındaki Yurina Noguchi, Tokyo'daki evinde akşam yemeği sırasında ChatGPT uygulaması aracılığıyla yapay zeka ortağı Klaus ile sohbet ediyor (Reuters).
TT

Uzmanlar uyarıyor: Yapay zekaya bağımlılık beyin aktivitesini azaltıyor

32 yaşındaki Yurina Noguchi, Tokyo'daki evinde akşam yemeği sırasında ChatGPT uygulaması aracılığıyla yapay zeka ortağı Klaus ile sohbet ediyor (Reuters).
32 yaşındaki Yurina Noguchi, Tokyo'daki evinde akşam yemeği sırasında ChatGPT uygulaması aracılığıyla yapay zeka ortağı Klaus ile sohbet ediyor (Reuters).

Bir rapor, belirli görevlerin yapay zekaya devredilmesinin beyin aktivitesini azalttığını ve hatta eleştirel düşünme ve problem çözme becerilerini bozabileceğini gösteriyor.

Bu yılın başlarında MIT, ChatGPT kullanarak makale yazan kişilerin, bunu yaparken bilişsel işlemeyle ilişkili beyin ağlarında daha az aktivite sergilediğini gösteren bir çalışma yayınladı.

Bu bireyler ayrıca, yapay zekâ destekli sohbet robotu kullanmayan çalışma katılımcıları kadar kolay bir şekilde kendi makalelerine atıfta bulunmakta zorlandılar. Araştırmacılar, çalışmalarının "öğrenme becerilerinde gerileme olasılığını araştırmanın önemini" gösterdiğini ifade ettiler.

54 katılımcının tamamı Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ve komşu üniversitelerden alındı. Beyin aktiviteleri, kafa derisine elektrot yerleştirilmesini içeren elektroensefalografi (EEG) kullanılarak kaydedildi.

Katılımcıların kullandığı ipuçlarından bazıları, yapay zekadan makale sorularını özetleme, kaynak bulma ve dilbilgisi ile üslubu geliştirme konusunda yardım istemeyi içeriyordu.

Yapay zeka ayrıca fikir üretmek ve ifade etmek için de kullanıldı, ancak bazı kullanıcılar bunun çok iyi olmadığını düşünüyor.

Eleştirel düşünme becerisinde azalma

Ayrı bir çalışmada, Carnegie Mellon Üniversitesi ve Copilot programını işleten Microsoft, bireylerin yapay zekaya aşırı derecede bağımlı olmaları durumunda problem çözme becerilerinin azalabileceği bulgusuna ulaştı.

Çalışmada, işlerinde haftada en az bir kez yapay zeka araçları kullanan 319 beyaz yakalı çalışana, bunları kullanırken eleştirel düşünmeyi nasıl uyguladıkları soruldu.

Araştırmacılar, veri analizi yaparak yeni bilgiler elde etmekten, işin belirli kurallara uygun olduğunu doğrulamaya kadar yapay zekaya verilen 900 görev örneğini inceledi.

Çalışma, bir aracın bir görevi yerine getirme yeteneğine duyulan yüksek güvenin "düşük düzeyde eleştirel düşünme" ile ilişkili olduğu sonucuna vardı. Çalışmada, "yeni nesil yapay zekânın işçi verimliliğini artırabileceği, ancak işe eleştirel bir şekilde yaklaşmayı engelleyebileceği ve uzun vadede araca aşırı bağımlılığa ve bağımsız problem çözme becerilerinde düşüşe yol açabileceği" belirtildi.

Oxford University Press tarafından ekim ayında yayınlanan, İngiltere'deki okul öğrencileri arasında yapılan benzer bir anket, on öğrenciden altısının yapay zekanın akademik performanslarını olumsuz etkilediğini düşündüğünü gösterdi.

Geçtiğimiz yıl yayınlanan Harvard Tıp Fakültesinin bir çalışması, yapay zeka desteğinin bazı doktorların performansını iyileştirdiğini, ancak araştırmacıların tam olarak anlayamadığı nedenlerle diğerlerinin performansına zarar verdiğini ortaya koydu.

Özel öğretmen

ChatGBT'nin sahibi ve Oxford Üniversitesi ile yapılan çalışmanın gerçekleştirilmesine yardımcı olan OpenAI şirketinde uluslararası eğitimden sorumlu Jayna Devani, şirketin "şu anda bu tartışmanın tamamen farkında olduğunu" söylüyor.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre Devani verdiği demeçte, "Öğrencilerin ChatGBT'yi akademik görevleri devretmek için kullanmaları gerektiğine kesinlikle inanmıyoruz" ifadesini kullandı. Ona göre ChatGBT, sadece cevap veren bir araç olmaktan ziyade, bir öğretmen gibi kullanılmalıdır.