WHO Çin’e Kovid-19’un kökenini bulma konusunda iş birliği çağrısını yineledi

Pekin yönetimi, Kovid-19’un kökenini belirleme konusunda bilimsel ilkelere bağlı oılduğunu belirtti. Omikron dalgasının ortasında virüsün endemik olarak kabul etmeye karşı uyarı

Cuma günü Çin yeni yılını kutlamak için caddelere çıkan Hong Konglular (Reuters)
Cuma günü Çin yeni yılını kutlamak için caddelere çıkan Hong Konglular (Reuters)
TT

WHO Çin’e Kovid-19’un kökenini bulma konusunda iş birliği çağrısını yineledi

Cuma günü Çin yeni yılını kutlamak için caddelere çıkan Hong Konglular (Reuters)
Cuma günü Çin yeni yılını kutlamak için caddelere çıkan Hong Konglular (Reuters)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Kovid-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 virüsünün kökenini bilimsel kanıtlara dayanarak araştırılması için Çin’in daha fazla iş birliği yapmasını istedi.
Tedros Adhanom Ghebreyesus, resmi Twitter hesabında yaptığı paylaşımda, Çin Başbakanı Li Keçiang ile bir araya geldiğini, ülkesinin WHO’ya verdiği destek için kendisine teşekkür ettiğini ve küresel aşılama oranını yüzde 70’e ulaşması için uluslararası aşı kampanyalarını güçlendirme gerekliliği hakkında görüştüklerini, adil ve kapsamlı bir aşı dağıtımı sağlayarak bu hedefe ulaşmak için dayanışmanın şart olduğunu vurguladıklarını belirtti.
Görüşmenin ardından, Çin Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yayınladı. Açıklamada Tedros’un, WHO’nun virüsün kökeninin belirlenmesine yönelik araştırmalar konusunda bilimsel ilkelere bağlı olduğunu ve bu amaca ulaşmak için gösterilen çabaları siyasallaştırmayı reddettiği, iki tarafın, salgının yayılmasını ve yeni varyantların ortaya çıkmasını engelleyecek bir küresel bağışıklık sağlamak için uluslararası çabaları ve iş birliğini güçlendirmede hemfikir olduğu bildirildi. Açıklamada Çin’in SARS-CoV- 2 virüsünü mümkün olan en kısa sürede ortadan kaldırmaya katkıda bulunan etkili tedavi edici ilaçlar geliştirmek için bilimsel ve teknolojik gücünü kullandığı belirtildi.
WHO Genel Direktörü, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile de görüştü. Wang Yi 120’den fazla ülke ve uluslararası kuruluşa 2,1 milyar doz aşı satıldığını ve bunun Çin Halk Cumhuriyeti’nin 1949’daki kuruluşundan bu yana gerçekleştirdiği en büyük insani çalışma olduğunu söyledi.
Diğer yandan, İsrail dün sağlık durumu kritik olan Kovid-19 vakalarından hastaneye kaldırılanların sayısının bin 200’ü aştığını ve bu sayının salgının başlangıcından bu yana kaydedilen en yüksek sayı olduğunu duyurdu. Filistin Sağlık Bakanlığı ise, haftalardır rekor sayılarda yeni vakaya ve ölüme neden olan Omikron varyantının yayılmasını kontrol altına almak amacıyla, işgal altındaki Batı Şeria’da okulları kapatmaya karar verdiğini duyurdu.
Avrupa ülkeleri, bazı ülkelerin hala yeni günlük vaka sayısında rekor kırmasına ve can kaybı sayılarının düşmemesine rağmen, Kovid-19 salgınını kontrol altına almak için uygulamaya konulan kısıtlamaları hafifletmek ve Kovid-19 ile bir arada yaşama aşamasına hazırlanmaya yönelik adımlarını sürdürüyor. Ünlü epidemiyolog William Hanage, Omikron varyantı ile salgının sona ereceğinden bahsedilmesinin sorumsuzca olduğunu ve epidemiyolojinin en basit kurallarına bile aykırı olduğunu söyledi. Harvard Üniversitesi’nde Bulaşıcı Hastalıklar Dinamiği Merkezi’ni yöneten ve basına açık bir seminerde konuşan Hanage “Çanlar, havai fişekler ve tezahüratlarla yapılan bir duyuru ile pandeminin sona erdiğine yönelik bir açıklama olamaz. Çünkü normalde, birbirini izleyen salgın dalgaları olur, bazen bazıları yüksek derecede öldürücü olabilir, zamanla da insanların virüsün sonuçlarını birlikte yaşanabilir bulduğu noktaya ulaşır. Salgının sona erdiğini ilan etmenin tek yolu virüsü yok etmektir ancak Omikron’un şu anki evrimi gölgesinde, virüs vahşi hayvanlara da bulaştığı için böyle bir durumun söz konusu olmadığı açık.” ifadelerini sözlerin ekledi.
Hanage, şu anda ABD’de hastaneye kaldırılan vaka sayısının pandeminin en kötü aşamalarında kaydedilen sayıları aştığını, günlük can kaybı sayısının hala iki binden fazla olduğunu söyledi. Omikron varyantının neden olduğu vakaların sayısının tüm beklentileri aştığını belirterek “Mevcut verilerden çıkarılabilecek maksimum sonuç, Omikron sonrası gençlerde ve aşı olanlar arasında ciddi enfeksiyon vakalarının azalacağıdır, ancak virüs yaşlılar ve kronik hastalıklardan muzdarip olanlar arasında bir endişe kaynağı olmayı sürdürecek.” açıklamasında bulundu. “Sadece aşırı iyimser olanlar, hafızası zayıf olanlar veya sorumsuz olanlar, bir pandeminin ortasında güçlü fikirler öneriyor.” dedi. 
Harvard Üniversitesi’nde Hanage tarafından yönetilen Bulaşıcı Hastalıklar Dinamiği Merkezi, pandeminin beklenen gidişatı hakkında tahminlerde bulundu. ABD’nin 18 eyaleti, 4 Avrupa ülkesi ve 3 Afrika ülkesinin son 3 ayda kaydettiği verilere istinaden, en iyi senaryoda, Omicron varyantı ile enfeksiyonun veya aşıları oluşturduğu bağışıklığın, sağlık sistemlerini baskı altında bırakan tehlikeli salgın dalgalarının ortaya çıkmasına engel olması bekleniyor. En kötü senaryoda ise, özellikle de Omikron’un hızla yayılmaya devam etmesi halinde, sağlık sistemlerine zarar verecek ciddi enfeksiyonlara neden olabilecek yeni varyantlar ortaya çıkacak ve hazırlık ve bağışıklıkları yaklaşan epidemiyolojik durumlarla mücadelenin ana faktörlerden biri olacak sağlık personelleri arasında yayılacak.
Hanage, Kovid-19’a karşı soğuk algınlığına benzer endemik bir hastalık olarak mücadele edilmesini savunan ülkeleri şiddetle eleştirerek şunları söyledi:
“Endemik hastalıktan bahsedenler bunun anlamının ne olduğunu bilmiyorlar. Bir hastalık, önemli dalgalanmalar olmaksızın vaka sayılarında istikrara ulaştığında endemik hale gelir, ancak bu durum enfeksiyonların tehlikeli olmadığı anlamına gelmez. Dünyanın farklı noktalarında tüberkülozdan ve birçok ülkede etkili olan sıtmadan her yıl milyonlarca insan ölüyor. Endemik durum epidemiyolojik bir kavramdır, ancak bugün insanlar onu hafife alıyor ve bir hedef veya pandemide artık önlemlere ihtiyacımız olmayan bir aşama olarak görüyor. Bu son derece tehlikeli bir durum.”
Hanage insanların pandemiyi tersine çevirmek ve normal yaşam döngüsüne dönmek için acele ettiğini belirterek şunları söyledi:
“Maalesef, ne kadar çok normale yaklaşmaya ve eskisi gibi davranmaya çalışırsak, hedeften o kadar uzaklaşıyoruz çünkü normal hayata dönüş virüse evrimleşmesi ve mutasyona uğraması için daha fazla fırsat veriyor. Belki de geçmişte yaşananların en kötüsü, bazıları yetkili pozisyonlarda olmak üzere çoğu kişinin, sanki pandemi yokmuş ya da gelip geçen bir salgınmış gibi davranmalarıdır. Bununla birlikte en ciddi durum, hatalardan ders alınmaması, gerçekleri ve bilimsel kanıtların inkar edilmeye devam edilmesidir.”
Hanage, virüslerin zamanla öldürücülüğünü kaybettiğine yönelik yaygın anlayışı şiddetle reddederek “Enfeksiyon, virüsün hayatta kalmasının koşuludur. Kovid-19’un ortaya çıkmasından bu yana art arda gelen mutasyonlar, bugün daha az tehlikeli olduğu söylenen Omikron varyantına ulaşıncaya kadar bir öncekinden daha ölümcüldü. Ancak bu varyantın önceki varyantlara kıyasla daha düşük riski, öncelikle iki yıllık iyileşme ve aşılama ile biriken bağışıklıktan kaynaklanıyor. İspanyol gribi virüsün daha az ölümcül bir hale geldiği için değil, virüs karşı bağışıklığı yükselen insanlar arasında yayıldığını için oldu, şu anki durumda da bu geçerli.” dedi.



Rusya, Ukrayna'nın doğusundaki stratejik şehir Kupiansk'ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu

(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)
(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)
TT

Rusya, Ukrayna'nın doğusundaki stratejik şehir Kupiansk'ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu

(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)
(foto altı) Ukrayna'nın Donetsk bölgesindeki Pokrovsk şehrinde Rus bayrağıyla poz veren bir asker (Arşiv – Reuters)

Rusya bugün yaptığı açıklamada, kuzeydoğu Ukrayna’daki stratejik şehir Kupiansk’ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurdu. Bu açıklama, Ukrayna güçlerinin son dönemde şehrin bazı mahallelerini geri aldığını açıklamasının ardından geldi.

Rusya’nın resmi haber ajansı TASS, bölgedeki Rus Zapad askeri grubunun sözcüsünün “Kupiansk şehri beşinci Rus ordusunun kontrolü altında” ifadesini aktardı.

Rusya, geçtiğimiz kasım ayında Kupiansk’ın kontrolünü ele geçirdiğini duyurmuş, ancak AFP’ye göre Ukrayna daha sonra şehrin bazı mahallelerini yeniden kontrol altına aldığını açıklamıştı.

Bu arada Ukrayna ordusu bugün yaptığı açıklamada, 24 Şubat 2022’de başlayan savaşın başından bu yana öldürülen ve yaralanan Rus askeri personel sayısının, son 24 saatte öldürülen veya yaralanan bin 150 kişi dahil olmak üzere yaklaşık 1 milyon 190 bin 620’ye yükseldiğini duyurdu.


Tom Barrack'ın Netanyahu'nun masasındaki kırmızı çizgileri

Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)
Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)
TT

Tom Barrack'ın Netanyahu'nun masasındaki kırmızı çizgileri

Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)
Fotoğraf: İsrailliler, Türkiye'nin Gazze'deki uluslararası güce katılımını reddeden pozisyonlarında ısrarcılar (İsrail medyası)

Emel Şehade

ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın İsrail ziyareti, sadece Binyamin Netanyahu ile Başkan Donald Trump arasında beklenen ve Suriye ile güvenlik anlaşması konusunda ilerleme sağlamayı umduğu görüşmeden önce gerçekleşmesi nedeniyle değil, aynı zamanda Washington ve Tel Aviv arasında, özellikle Suriye ve Gazze dosyaları konusunda artan anlaşmazlıkların ortasında gerçekleşmesi nedeniyle de önceki ziyaretlerden farklıydı.

Barrack, İsrail üzerindeki sürekli ABD baskısı altında Netanyahu ile görüştü. Bu baskı, özellikle Lübnan dosyasıyla ilgili olarak, iki kurum arasında anlaşmazlıklara yol açtı. Siyasi kurum Washington'un diplomatik yolu destekleme talebine tamamen uyarken, askeri kurum Lübnan'a yönelik saldırıyı genişletmeyi ve Hizbullah'ın gücünü yeniden kazanmaya devam etmesini engellemeyi gerekli görüyor.

Ancak, görüşmelerin seyri ve Washington'un Tom Barrack’ın taşıdığı mesajları hakkında bilgili kaynaklara göre Netanyahu için sürpriz olan, Amerikalı konuğun İsrail'in Suriye'ye karşı operasyonları için kırmızı çizgiler belirlemesiydi: “Washington, Ahmed eş-Şara rejimini korumak istiyor ve onu istikrarsızlaştırmaya katkıda bulunan her türlü eylemi reddediyor.” Amerikan mesajında ​​ayrıca, Trump yönetiminin İsrail'in sınır ötesi saldırılarının, Washington'un Şam hükümetini istikrarı sağlama konusunda destekleme çabalarını baltaladığına, Suriye ile İsrail arasında yeni bir güvenlik anlaşmasına varma çabalarını zayıflattığına inandığı, Trump yönetiminin bunu reddettiği ve tekrarlanmaması konusunda uyardığı da yer alıyordu.

İkinci aşama öncelikler arasında

Barrack'ın ziyareti, Gazze meselesinde eyleme geçmeyi desteklemek ve Başkan Trump'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme, yeni bir yönetim sistemine geçiş, uluslararası gücün konuşlandırılması planının tamamlanmasını sağlamak amacıyla Amerikalı yetkililerin İsrail'e yaptığı bir dizi ziyaretin parçası olarak önceden planlanmıştı.

İsraillilere sunulan ve Washington tarafından desteklenen model, ABD liderliğinde uluslararası bir istikrar gücünün kurulmasını ve bunun da Hamas'ın kademeli olarak silahsızlandırılmasına ve alternatif bir yönetim otoritesinin oluşturulmasına olanak tanımasını öngörüyor. Bu noktada, Türkiye'nin katılımı konusunda Washington ve Tel Aviv arasında önemli görüş ayrılıkları mevcut.

İsrailliler Türkiye'nin katılımına karşı çıkmaya devam ederken, Tom Barrack, Ankara'nın askeri gücü ve Gazze'deki nüfuz kanalları göz önüne alındığında istikrar gücünün bir parçası olacağını savunan Amerikan görüşünü dile getirdi. Bir güvenlik yetkilisi, “Türkiye'nin katılımı İsrail için kırmızı çizgidir” diyerek, bu konudaki anlaşmazlığın planın ikinci aşamasına yönelik herhangi bir ilerlemeyi engelleyebileceğini ifade etti. Yetkili ayrıca, “Hem siyasi hem de güvenlik açısından, Hamas ile ilişkilerini sürdüren bir taraf istikrar gücü olarak kabul edilemez. Dahası, bunu uluslararası çerçeveye dahil etmek, bir bütün olarak girişimin özünü baltalayabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Tom Barrack, Ankara'nın önemli askeri kapasiteye ve bölgesel etkiye sahip olduğu ve durumun istikrara kavuşmasına katkıda bulunabileceği varsayımına dayanarak, Türkiye'nin istikrar gücüne entegre edilmesini destekliyor. İsrail ise buna şiddetle karşı çıkıyor. Siyasi kaynaklar, iki ülke arasındaki gergin ilişkiler ve savaşın başlamasından bu yana Türk hükümetinin İsrail'e yönelik aleni tutumları göz önüne alındığında, Gazze'de Türk varlığının Tel Aviv için kırmızı çizgi oluşturduğunu belirtiyor.

İsrail'in bu muhalefeti, uluslararası gücün oluşturulmasındaki daha geniş zorluklara ekleniyor. Zira birçok ülke, Hamas'ın askeri gücünün tasfiye edilmesi, izleme mekanizmalarının ve sınır kapıları ile kaçakçılık yollarının kontrolü konusu netleşene kadar asker göndermekte tereddüt ediyor. İsrailli kaynaklar, gelecekteki herhangi bir çözüm planının İsrail'in güvenlik ihtiyaçlarına net bir yanıt içermesi ve Gazze'den yeni bir tehdidin ortaya çıkmayacağına dair garanti içermesi gerektiğini vurguluyor.

Raid Saad suikastı bir İsrail ihlaliydi

Hamas askeri lideri Raid Saad suikastı da Netanyahu-Barrack görüşmesinde ele alındı. Sızan bilgilere göre, Washington, İsrail Başbakanı'na Saad suikastının ateşkes anlaşmasının ihlali olduğunu belirten sert bir mesaj iletti.

İsrailli Kanal 12 televizyonu, Amerikalı yetkililerin Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Başkan Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve danışmanı Jared Kushner'in Netanyahu'nun eylemlerinden dolayı hayal kırıklığına uğradığını söylediğini aktardı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre son ikisi, İsrail hükümetinin Saad suikastı hakkında ABD'yi önceden bilgilendirmediğini ve suikastı gerçekleştirmeden önce onlarla istişare etmediğini vurguladı.

Televizyonun haberinde, bir İsrailli yetkilinin Washington'un operasyondan memnun olmadığını doğruladığı, ancak Amerikan mesajının daha az sert olduğunu iddia ettiği belirtildi.

Yetkili, İsrail hükümetinin Trump yönetimine Hamas'ın İsrail askerlerine saldırarak ve silah kaçakçılığına yeniden başlayarak anlaşmayı ihlal ettiğini bildirdiğini söyledi. İsrailli yetkili “Raid Saad suikastı bu ihlallere karşılık olarak gerçekleştirildi ve ateşkesin devamlılığını sağlamayı amaçlıyordu” dedi.

Lübnan'da fırsat penceresi

Barrack'ın ziyaretinden önce bir güvenlik yetkilisi, ABD'nin Lübnan'da yeni bir çatışma turunu veto etmeye devam ettiğini söyledi. Yetkili, “İsrail kuzeyde büyük ölçekli bir operasyon düşünüyor, ancak Amerikalılar şu anda bunu engelliyor. Çatışma, bu aşamada sınırlı ve nokta operasyonlarla yönetiliyor ama İsrail bunların Hizbullah'ın İran desteğiyle kendisini yeniden inşa etmesini durdurmadığının farkında” diye ekledi.

Yetkili, İsrail'in karmaşık bir stratejik ikilemle karşı karşıya olduğunu belirtti: Hizbullah tehdidini sınırdan uzaklaştırmak için Lübnan'da büyük ölçekli bir askeri operasyon başlatmalı mı, yoksa en azından bu aşamada başka bir cephenin alev almasını istemeyen uluslararası ve özellikle de ABD'nin baskısı altında nokta saldırılar politikasını sürdürmeli mi?

Bir İsrail raporu, güvenlik birimlerinin Lübnan'da büyük ölçekli bir operasyon için baskı yaptığını ve hava kuvvetlerinin tam teyakkuzda olduğunu belirtti. Raporda ayrıca, “Hizbullah'ın yeniden güçlenmesini, özellikle füze, roket ve insansız hava araçları alanlarında askeri kapasitesini yeniden inşa etmesini engellemek için özel ve önemli bir fırsat penceresinin açıldığı hissi var” denildi.

Güvenlik birimlerinin değerlendirmelerine göre, “Rıdvan Gücü'ne ait eğitim kampları ve altyapıların hedef alınması ile komutanlarına yönelik suikastlar dahil olmak üzere bugüne kadar gerçekleştirilen nokta saldırılar, Hizbullah'ı önemli ölçüde zayıflattı, ancak kuzeydeki beldelere ve ötesine yönelik roket saldırıları tehdidini ve Lübnan'dan İsrail'e silahlı sızma tehlikesini tamamen ortadan kaldırmadı.”

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Tom Barrack'ın gelişinden önce Lübnan sınırına giderek 91. Tümen ile Hanuka mumunu yakma törenine katıldı. Orada, Hizbullah'ın silahsızlandırılması konusundaki İsrail'in kararlı duruşunu açıkladı ve hatta büyük ölçekli bir saldırı olasılığına işaret etti.

Kuzey Komutanlığı ile yaptığı değerlendirme toplantısında, “Ordu kısa sürede Hizbullah'ın kilit isimlerini ortadan kaldırdı” diyerek, “Düşmanın yeniden güçlenmesine izin vermeyeceğiz ve anlaşmaya yönelik her ihlale karşılık vereceğiz. Ayrıca İran destekli örgütlerin sınırlarımızda varlık göstermesine izin vermeyeceğiz ve önleyici operasyonlarla onları engelleyeceğiz” tehdidinde bulundu.

Lübnan sınırındaki incelemelerinin ardından, “İsrail ordusunun bakış açısından, mevcut strateji sınırlı nokta operasyonlara, hava saldırılarına ve gizli baskınlara odaklanıyor. Bu icraatlar Hizbullah'ı zayıflatmaya devam ediyor, ancak özellikle kuzey sakinlerinin karşı karşıya kaldığı zor durum göz önüne alındığında, tehdide kapsamlı ve kalıcı bir çözüm sağlamıyor” dedi.

Lübnan konusundaki Amerikan tutumu hakkında bilgili bir İsrailli yetkili, “İstenen sonuçlar elde edilemezse ve Hizbullah'ın yeniden yapılanması durdurulmadan veya İsrail-Lübnan sınırından etkili bir şekilde uzaklaştırılmadan süre dolarsa, Amerikan vetosu kalkabilir ve İsrail'in kaçınılmaz bir savaşa başvurmaktan başka seçeneği kalmaz” dedi.

Eski Kuzey Komutanlığı komutanı yedek General Eyal Ben-Reuven ise aceleci adımlara karşı uyararak, İsrail'in Lübnan'a karşı siyasi zekâ ve önemli bir güçle hareket etmesi gerektiğini söyledi. Sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün Hizbullah'ın zayıflığı nedeniyle durumu değiştirme fırsatımız var ve bu nedenle eş zamanlı olarak hareket etmeliyiz; Lübnan içinde aynı zamanda hem diplomatik hem askeri olarak hareket etmeliyiz. Uluslararası alanda da Hizbullah’a karşı hareket etmeliyiz. En önemlisi, ABD ile tam iş birliği içinde, atılım gerçekleştirmeye istekli bir Amerikan Başkanımız var, bu yüzden onu destekleyelim. Ve eğer askeri olarak hareket etmeye ihtiyaç varsa, böyle hareket edelim.”

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Yeni video ortaya çıktı: Sydney saldırısında silahsız direnen çift hayatını kaybetti

Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)
Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)
TT

Yeni video ortaya çıktı: Sydney saldırısında silahsız direnen çift hayatını kaybetti

Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)
Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)

Sydney’de Hanuka Bayramı kutlamalarını hedef alan kanlı saldırıya ilişkin yeni görüntüler yayımlandı. Kısa süre önce paylaşılan video, bir çiftin saldırganlardan biriyle silahsız şekilde boğuştuğunu ve silahını kısa süreliğine ele geçirmeyi başardığını ortaya koydu. Ancak saldırganın silahın kontrolünü yeniden sağlaması üzerine çift vurularak öldürüldü.

Bu yeni video, saldırganlardan biriyle yüzleşen kahraman Ahmed Elhamad'ın eyleminin ardından geldi.

İsrail güvenlik yetkilileri, dünya çapındaki çeşitli istihbarat teşkilatlarına uyarıda bulunduklarını, Yahudi mekanlarını hedef alan potansiyel terör saldırıları konusunda uyardıklarını ve uluslararası yetkilileri daha yüksek güvenlik önlemleri almaya çağırdıklarını söyledi.

Avustralya Yayın Kurumu (ABC) tarafından yayınlanan yeni görüntülerde, çiftin silahsız bir teröristle karşı karşıya geldiği görülüyor. Videoda, teröristle boğuşup onu silahsızlandırmaya çalıştıkları ve kısa süreliğine de olsa başarılı oldukları görülüyor.

Şarku'l Avsat'ın Daily Mail'den aktardığı habere göre terörist daha sonra silahının kontrolünü yeniden ele geçirdi ve ölümcül saldırısına devam etti. Çift, terör saldırısında hayatını kaybeden kurbanlar arasındaydı.

Sajid Akram ve oğlu Naveed, Yahudi Hanuka kutlamasını hedef alan toplu bir silahlı saldırıda 15 kişiyi öldürdü. Yetkililer saldırıyı Yahudi karşıtı bir terör eylemi olarak nitelendirdi, ancak saldırganın daha derin motifleri hakkında şimdiye kadar çok az ayrıntı verdi.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese dün yaptığı açıklamada, saldırının "DEAŞ ideolojisinden kaynaklanmış gibi göründüğünü" söyledi.

Avustralya polisi ise dün yaptığı açıklamada, Bondi Plajı'ndaki saldırıyı gerçekleştirdiği şüphesiyle suçlanan baba ve oğulun kullandığı araçta iki DEAŞ bayrağı ve bomba bulunduğunu belirtti.

Yeni Güney Galler Polis Komiseri Mal Lanyon, gazetecilere yaptığı açıklamada, Sidney sahili yakınlarında bulunan aracın oğlunun adına kayıtlı olduğunu ve içinde "iki adet el yapımı DEAŞ bayrağı" ile birlikte patlayıcı düzenekler bulunduğunu söyledi.