Irak Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna ateşinin alevleri Ortadoğu bölgesine ulaşacak

Hüseyin küresel kutuplaşmanın artacağını belirterek, Irak içindeki anlaşmazlıkların komşu ülkeleriyle ilişkisini etkileyeceğini söyledi.

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin (EPA)
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin (EPA)
TT

Irak Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Ukrayna ateşinin alevleri Ortadoğu bölgesine ulaşacak

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin (EPA)
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin (EPA)

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin Arap bölgesinin Ukrayna-Rusya savaşından etkilenmesine karşı uyararak, süper güçler arasındaki küresel kutuplaşma sebebiyle dünya ülkelerinin ‘ya benim yanımdasın ya da karşımda’ şeklindeki boğucu denklemle yeniden karşı karşıya kalmasını beklediğini belirtti.
Hüseyin Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda diyalog ve müzakere dilini şiddet ve çatışma diline hakim kılma çağrısında bulunarak, Irak’ın başka bir savaşı kaldırmayacağını ‘zira 50 yılı aşkın süredir birbiri ardına gelen savaşlar içinde yaşadığını, 3 neslin savaş döneminde büyüdüğünü ve savaş kültürüne sahip hale geldiklerini’ ifade etti.
Irak’ta ‘karmaşık bir elektrik krizi’ olduğunu kabul eden Hüseyin, ülkesinin elektrik ve gazın yüzde 45’ini İran’dan ithal ettiğini, Körfez ülkeleri ile Irak arasında elektrik bağlantı hattı projesi, Ürdün ve Mısır ile bağlantı hattı projesi ve aynı zamanda Türkiye tarafı ile olan girişimlerle Irak’ın kaynak çeşitliliğini sağlamakta kararlı olduklarını dile getirdi.
ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Viyana’daki müzakerelerde İran ile nükleer anlaşmaya varmasının giderek yakınlaşmasına değinen Iraklı Bakan, ülkesinin diyalog ve müzakerelere öncülük eden tüm adımları desteklediğini ancak Biden yönetimi ile olan ilişkiyi eleştirmek veya övmek yerine “Tüm ABD yönetimleri arasında farklar bulunuyor. Washington ile güçlü bir ilişkimiz var” ifadesini kullanmakla yetindi.

Kronik elektrik krizi
Irak’taki elektrik krizi ve çözüme yönelik adımlar hakkında konuşan Bakan Hüseyin şunları kaydetti:
“Bizde elektrik krizi var. Bu hem eski hem yeni bir kriz. Elektrik krizi 2003’te meydana gelen değişiklikten önce de vardı değişiklikten sonra da var. Elektrik krizini çözemediğimizi kendimize itiraf etmeliyiz. Kriz her aşamada farklılaşıyor. Yani kriz 2003’ten şu ana kadar bazen enerji üretimiyle veya dağıtım şebekesiyle ilgiliyken bazen elektrik üretimini tüketicilere ulaştırmakla ilgiliydi. Krizin diğer yüzü ise 2005’ten sonra Irak’ta inşa edilen 3 temel santral gaz ile çalışıyor. Biz gaz ülkesiyiz ancak gaz üretmiyoruz. Doğrusu İran tarafı ile olan anlaşma, bu ana santrallere gaz ithal etmeye dayanıyor. Bu 3 ana santralin ihtiyacını karşılamak için İran’dan 1200 megavat elektrik ithal ediyoruz. İran'dan yaptığımız gaz ve elektrik ithalatını da eklersek, İran'a bağımlı olduğumuz toplam tüketim yüzde 45'ine ulaşıyor. Ancak bazen İran’da da kriz oluyor. Çünkü elektrik enerjisine veya Irak’a ithal ettiği gazın bir bölümüne ihtiyacı olan büyük bir ülke. İran aynı zamanda içeriyi desteklemek için kendisi de diğer ülkelerden elektrik ithal ediyor.”
“Bu sebeple Irak’ta elektrik ithal etmek için Körfez kapısını açmayı düşünüyoruz. Körfez’deki kardeşlerimizle önceki müzakerelerimizde Körfez şebekesinden elbette Kuveyt koridoru üzerinden Irak’a ulaştırılacak 400 megavat hakkında konuştuk. Şu anki detayları bilmiyorum ancak Kuveyt ile Irak sınırları arasındaki mesafe ile Irak sınırlarından elektrik santrali arasındaki mesafeyle ilgili henüz çözülmeyen bazı detayların olduğunu sanıyorum. Ürdün’den elektrik satın almak için bir anlaşma daha var. Aynı zamanda Türkiye ile müzakereler mevcut.”

Arap bloğu ve İran muhalefeti
Irak-Ürdün-Mısır ortaklığının bir Arap bloğu olması dolayısıyla İran’ın bu bloğa karşı olduğu ve engellemek için çalıştığı yönündeki söylentiler hakkında konuşan Hüseyin;
“Komşu ülkelerle ilişkiler kurmak dışında bir arzumuz yok. Bu, dış politikanın değişmez bir parçası. Ürdün ve Mısır ile olan ilişkilerimiz tarihidir ve Başbakan Adil Abdulmehdi zamanında mevcuttu. Üçlü ilişkinin (Irak-Ürdün-Mısır) tarihi Kahire’deki bir zirve ile başladı. O zaman bu meselenin, bu işbirliği için siyasi ve ekonomiye ihtiyaç olmasına rağmen, diğer ülkelerin baskısıyla bir ilişkisi yok. Çünkü Mısır elektrik üreten ve ihraç eden bir ülke.”

ABD yönetimleriyle ilişkiler
Bağdat ve Biden yönetimi arasındaki ilişkileri değerlendiren Hüseyin;
“Bu, müttefik bir ülkeyle olan bir ilişkidir. ABD tarafı eski rejimin düşürülmesi için uluslararası koalisyonda önemli bir rol oynadı. Amerikalılar Irak’ta güçlü bir şekilde varlık gösteriyor. Irak’ta yaklaşık 160 bin askerleri vardı. Bu esas üzerine aramızda bir anlaşma imzalandı ve Amerikalılar çekildi. Ancak 2011’de DEAŞ terörünün çeşitli bölgeleri kontrol altına almasıyla birlikte -doğrusu Irak topraklarının üçte biri onların kontrolü altındaydı- Irak makamları ABD tarafını DEAŞ’a karşı savaşta yardıma çağırdı. Uluslararası koalisyon ve bu koalisyonun dışındaki birçok ülke DEAŞ’a karşı savaşta bir rol oynadı. Ayrıca Irak’ın petrol sanayisi ve çeşitli alanlarda altyapı inşa etmesi için batılı ülkelerle ilişkiler kurmaya ihtiyacı var. Dış savaşlar ve ayrıca zaman zaman iç çatışma sebebiyle Irak’ın tüm altyapıları imha edildi. Dünyaya açılmaya ve iyi ilişkiler kurmaya ihtiyacımız var. Bu nedenle Bağdat’ın Washington’la ilişkisinin güçlü olduğunu görüyoruz.”
Hüseyin, “Biden ve selefi Donald Trump arasında bir kıyaslama yapabilir misiniz?” sorusuna, “Elbette iki yönetim arasında büyük bir fark var. Ben şu anda bunu değerlendirecek konumda değilim. Trump yönetimi dönemini ve bunun Irak-ABD ilişkilerine etkisi ile Biden döneminin incelenmesi tarihçilerin işi. Biden ve Trump’tan önce Obama dönemi politikası vardı. Irak-ABD ilişkisi çeşitli aşamalardan geçti” diye yanıt verdi.

Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açması
Bakan Hüseyin, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açması ve bunun Ortadoğu bölgesine etkisiyle ilgili soruya verdiği cevapta şunları kaydetti:
“Bu durumdan çok endişeliyiz. Allah göstermesin büyük bir savaşa dönüşürse, dünyanın birçok yerinde geride yıkım bırakacak bir dünya savaşına yol açar. Bu çatışma Arap bölgesini etkileyebilir. Rusya büyük bir ülke. Bölgede büyük çıkarları ve büyük bir etkisi var. ABD bir süper güç ve Avrupa Birliği’nin yanı sıra bölgede mevcut.”
“Bu nedenle barışçıl yolların takip edilmesi, durumun müzakere ve diyalog yoluyla iyileştirilmesi için birçok kişiyle konuşuyoruz. Ancak patlama durumuna ulaştık. Patlamanın sınırları genişleyecek. Irak, İran ve Körfez ülkeleri bu meseleye coğrafi olarak uzak değil. Ekonomiyi etkileyecek. Rusya’nın şu an Batı ile olan çatışması deyim yerindeyse enerji ve ardından petrol fiyatlarını etkileyecek bir çatışmadır. Fakat kriz patlak verirse bu, Körfez bölgesine ulaşmayacağı anlamına gelmez. O zaman bu taraflar arasında diyalog kurmak ve sorunun diyalog ve müzakere yoluyla çözülmesi Irak da dahil olmak üzere bölgenin menfaatine olur.”
“Savaşların olması bölgenin menfaatine olmaz. Çünkü bölge ve özellikle biz Iraklılar savaştan mustaribiz. Doğrusu biz sürekli savaşın kurbanlarıyız. Irak’ın üç veya dört nesil savaşın içinde doğdu, büyüdü, onların savaş kültürü var ve Irak’ta yaklaşık 50 yıldır süren hem iç hem dış savaşların kurbanı oldular. Ancak şiddet meselesini düşünmek istemiyoruz. Diyalog ve müzakere yolu seçilmelidir. Süper güçler ile diğer diğer devletler veya NATO arasında büyük bir çatışmadan söz ettiğimiz zaman, bu çatışma sebebiyle bir yangın çıkması ve bu yangının alevlerinin bölgemize ulaşması konusunda bölgede bir endişe var. Çünkü süper güçlerin de ifade ettiği gibi diğerlerine ihtiyaçları olacak. Çünkü onlar ‘ya benim yanımdasın ya da karşımda’ diyerek destek toplayacaklar. Bölge ülkelerinin bu çatışmaya girmesi zor olacak. Biz bunu olumlu bir tarafsızlıkla söylüyoruz. Yani çözüm müzakerelerde. Çözüm diyalogda. Çözüm diplomatik yollardan faydalanmakta. Çözüm şiddet değil.”

Viyana’daki müzakereler
Irak’ın, Viyana’da İran ve ABD arasında bir anlaşma imzalanmasından endişe edip etmediği sorusunu yanıtlayan Hüseyin;
“Hayır. Diyalog ve müzakere yoluyla bir anlaşmaya varırlarsa bu iyi bir şey. Başkan Trump dönemindeki ABD-İran çatışması Irak’ın gerçekliğine, güvenlik durumuna ve siyasetine yansıdı. Bu nedenle biz İran ve ABD arasındaki sorunun iki taraf arasındaki bir anlaşmayla çözülmesine çağırıyoruz. Bence İran ve ABD arasında bir anlaşma olursa aynı zamanda iki ülkenin ve bölgenin menfaatine olur.”
Hüseyin, Irak’taki büyük siyasi sıkıntılar ve bunun dış politikaya yansımalarıyla ilgili soruya şu yanıtı verdi;
“Irak açık bir topluma ve demokratik bir topluma sahip. Demokrasimizin gelişmekte olduğunu, inişleri çıkışları olduğunu ve birçok sorunu olduğunu itiraf ediyorum. Evet, dış politika içerdeki durumu yansıtır. İçerde ekonomik gelişme ve istikrar olduğu sürece bir dışişleri bakanının ve dışişleri bakanlığının net bir politika inşa etmesi kolaylaşır. İçerde sorunlar olduğu sürece net bir dış politikanın olması zorlaşır.”
“Irak’ın bir gerçekliği var ve ben bunu itiraf ediyorum. 2003'ten önce Irak toplumunda uzun bir diktatörlük yolculuğu yaşadık. Oldukça totaliter ve merkezi olan Baas rejiminin çöküşünün ardından toplumda bir açılma yaşandı ve partilerin sayısı arttı. Aynı zamanda içerde komşu ülkelerle ilişki kurma eğilimleri ortaya çıktı. Komşu ülkelerle ilişki kurma konusunda farklı siyasi eğilimler vardı. Bu nedenle bölgedeki gerilimlerin Irak’ın iç durumunu olumsuz etkilediğini ve Irak’ın içindeki çatışmaların da Irak’ın komşu ülkeleriyle ilişkilerini etkilediğini görüyoruz. Bu sebeple Irak'taki durum ne kadar istikrarlı olursa, dış çevre ile iletişim kurmak o kadar kolay olacaktır. Dışardaki pozisyonun güçlü olması için Irak hükümetinin içerdeki güvenlik ve askeri durum başta olmak üzere mevcut sorunların çözümü için herkesle diyalog kapısını açması gerektiğini düşünüyorum. Bu sorunlar çözüldüğünde bu aynı zamanda komşu ülkelere Irak’ın durumuyla ilgili güven verecektir. Çünkü Irak’ta silah taşıyan güçler arasındaki özel sorunlar ve istikrarsızlık, bölgesel çevreyi de etkileyecektir.”



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.