Cezayir'deki diplomatik hareketliliğin arkasında ne var?

“Jeopolitik dönüşümler, kendilerini uluslararası bağlamda yeniden konumlanmak isteyen ülkeler için itici bir faktördür”

Cumhurbaşkanı Tebbun, İtalya Dışişleri Bakanı'nı ağırladı (Cezayir Devlet Televizyonu)
Cumhurbaşkanı Tebbun, İtalya Dışişleri Bakanı'nı ağırladı (Cezayir Devlet Televizyonu)
TT

Cezayir'deki diplomatik hareketliliğin arkasında ne var?

Cumhurbaşkanı Tebbun, İtalya Dışişleri Bakanı'nı ağırladı (Cezayir Devlet Televizyonu)
Cumhurbaşkanı Tebbun, İtalya Dışişleri Bakanı'nı ağırladı (Cezayir Devlet Televizyonu)

Ali Yahi
Gerek bakanların yurtdışı ziyaretleri, gerek ise yabancı yetkililerin ülkeye gelişi açısından Cezayir’de olup bitenlere diplomatik hareket denebilir. Bu durum güncel uluslararası gelişmeler ışığında Cezayir’i nelerin beklediğine dair soru işaretlerini beraberinde getiriyor.
Cezayir Dışişleri Bakanlığı, Bakan Ramtan Lamamra’nın Orta Doğu ziyaretini Cezayir’de düzenlenmesi planlanan Arap zirvesinin hazırlıkları ile ilişkilendirdi. Bugün düzenlenecek Arap dışişleri bakanları toplantısında önceden ertelenen söz konusu zirvenin düzenleneceği tarih açıklanacak.
Cezayir Adalet Bakanı Abdurraşid Tabbi’nin, ardından ise Cezayir İçişleri Bakanı Kemal Belcud’un Suudi Arabistan'a gelişi, Cezayir diplomatik hareketine ilişkin ilgiyi ve soru işaretlerini artırdı. Nitekim Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun üst düzey bakanlar heyetinin başında Mısır ve Katar'ı ziyaret etmiş, öncesinde ise Cezayir büyükelçileri çeşitli Arap ülkelerinde yetkililerle bir araya gelmişti.
Kahire ziyareti öncesinde Ürdün Kralı II. Abdullah ile görüştüğü Amman’dan Beyrut’a geçen Dışişleri Bakanı Lamamra, burada Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile bir araya gelmişti. Yetkililer ve dışişleri bakanlıkları tarafından yapılan açıklamalara göre Cezayir ile Lübnan dışişleri bakanları ve yetkililerinin gerçekleştirdiği görüşmelerde ilişkileri pekiştirme yolları, ikili istişarelerin hızlandırılması ele alınmıştı. Aynı zamanda bölgesel ve uluslararası meseleler ile bunların Arap ülkeleri bölgesindeki olası yansımaları hakkında görüş alışverişinde bulunulmuştu.
Söz konusu Suudi Arabistan ziyaretinde iki ülke arasında adli işbirliğine ilişkin bir mutabakat zaptı imzalayan Cezayir Adalet Bakanı Tabbi, bakanlık tarafından yapılan açıklamaya göre, bu ziyaret ile işbirliğinin geliştirilmesi üzerine tartışılmasının ve deneyim alışverişinde bulunulmasının amaçladığını vurguladı.
Cezayir İçişleri Bakanlığı ise Bakan Kemal Belcud’un ortak çıkarlar alanlarında ikili işbirliği yollarını tartışacağını, Riyad’da düzenlenen Uluslararası Savunma Fuarı’nı ziyaret edeceğini bildirdi.
Ancak ziyaretin 3 gün süreli oluşu soru işaretlerini beraberinde getirdi. Kimliğini açıklamak istemeyen Cezayirli bir kaynak, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, Adalet ve İçişleri Bakanları ziyaretlerinin Suudi Arabistan'ın yolsuzlukla mücadele ve aranan kişileri teslim etme konusundaki deneyimini yakından incelemeyi amaçladığını vurguladı. Aynı zamanda “Cezayir, yağmalanan parayı geri almak için cezaevinde bulunan yozlaşmış para adamları ve iş insanları ile uzlaşmayı düşünüyor. Yani para iadesi karşılığında, aleyhlerindeki hükümleri serbest bırakma kararına varacak kadar hafifletme üzerine duruyor” ifadelerine başvurdu.
Diğer yandan İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio, Cezayir ziyaretini iki ülke için ‘tarihi bir an’ şeklinde nitelendirdi. Söz konusu ziyaret, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı ışığında enerji arzını artırma taahhüdü niyetiyle kaydedilse de iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir döneme kapı açtı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Başbakan Eymen bin Abdurrahman, ABD’nin Cezayir Büyükelçisi Elizabeth Moore Aubin’i ağırladı. Söz konusu görüşmelerin verimli geçtiğini belirten Aubin, ülkesinin Cezayir ile çeşitli alanlarda işbirliği ilişkilerini güçlendirmeyi dört gözle beklediğinin ise altını çizdi. Hükümet tarafından yapılan açıklamada, ikili ilişkilerin durumu ve beklentilerinin konuşulduğu, iki ülke arasındaki ekonomik ortaklığı pekiştirmenin yolları ve araçlarının gözden geçirildiği belirtildi.
ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ın önümüzdeki Çarşamba günü bir heyetin başkanlığında Cezayir ziyaretinde bulunacağı, Cumhurbaşkanı Tebbun ve Dışişleri Bakanı ile buluşacağı, ABD’nin Cezayir ile arasındaki Beşinci Stratejik Diyalog heyetine başkanlık edeceği belirtildi.
Diğer yandan Cezayir Cumhurbaşkanı ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Cezayir ile mevcut işbirliğini artırma arzusunu dile getiren İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, enerji alanında güvenilir bir ortak olduğunu belirttiği Cezayir'e teşekkürlerini sundu. Aynı zamanda Ukrayna'da hayatını kaybeden Cezayirli öğrenci için taziye dileklerini iletti.
Cezayir Meclis Başkanı İbrahim Bugali ve Dışişleri Bakanı ise çok sayıda Arap büyükelçisini ağırladı. Tebbun’un Katar ziyareti sırasında Cezayir ve Katarlı yetkililerin vardığı anlaşma mucibince Katarlı işadamlarından oluşan üst düzey bir heyetin Cezayir kurumlarıyla ortaklık projelerini incelemek üzere yakında Cezayir'i ziyaret etmesi bekleniyor.
Enerji meseleleri
Afrika uzmanı araştırmacı yazar Muhammed Adem Makrani, başta Rusya ile Ukrayna arasındaki kriz ve enerji alanındaki gelişmeler olmak üzere son jeopolitik değişikliklerin uluslararası bağlamda yeniden konumlanmak isteyen Cezayir diplomasisi için itici bir faktör olduğunu söylüyor. Doha'da en son düzenlenen doğalgaz ihracatçısı ülkeler toplantısı üzerine, güvenli bir hidrokarbon kaynağı olduğu yönündeki açıklamasının Cezayir'i Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin ilgi odağı haline getirdiğini belirten Makrani, zirâ bu ülkelerin gaz tedarik kaynaklarını çeşitlendirmek istediklerini vurguluyor.
Cezayir'in seçimlerin düzenlenmesindeki başarısızlığın ardından birçok yeni çatışma ve bölünmeye sahne olan Libya arenasında giderek artan ağırlığı sayesinde Akdeniz'de önemli bir role sahip olduğunu söyleyen Makrani, ayrıca Cezayir’in son zamanlarda siyasi ve ekonomik düzeylerde Afrika kıtasındaki ittifaklarını pekiştirmeye başladığını hatırlattı.
Diplomasinin yeniden hayata geçirilmesi
Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü Mümin Avir, bilhassa Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika'nın hastalığı dolayısıyla Cezayir diplomasisinde son 10 yılda kaydedilen gerilemenin ardından Tebbun’un Cezayir diplomasisini canlandırmaya çalıştığını düşünüyor. Aynı zamanda, “Başta ekonomi ve güvenlik olmak üzere birçok ülke ve ortaklara yönelik diplomatik faaliyetlerin yeniden yürütüldüğünü, Körfez ile önceki yıllarda soğuyan ilişkilerin pekiştirildiğini gözlemledik” ifadelerine başvuruyor. Mevcut otoritenin Cezayir diplomasisini ön plana çıkarmaya, uluslararası vaziyeti daha fazla dikkate almaya çalıştığını da ekliyor.
Yabancı ülkelerin Cezayir ziyaretlerinin karşılıklı resmi ziyaretler, bilhassa İtalya, İspanya ve Almanya ile ekonomi, güvenlik ve enerji sektöründeki işbirliğine ilişkin sürekli görüşmeler kapsamında olduğuna değinen Avir, Avrupa ülkelerinin doğalgaz akışını artırma arzusu konusunda Cezayir otoritesinin nabzının yokluyor olabileceğini de belirtiyor.
Cezayir’in hem iç hem de dış arenada diplomatik rotasını yeniden hayata geçirmeye çalıştığına inanan siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler araştırmacısı Selma Tiyusarin ise ülkenin diplomasi hareketliliğinin sürekli olarak arttığını, bunun önemli bir boyuta sahip olduğunu söylüyor. Cezayir’in bakanlıkların attığı adımlar ve misyonlar ile bölgesel ve uluslararası konumunu güçlendiriyor göründüğüne değinen Tiyusarin, “Cezayir’deki diplomatik çıkarma ıslahatçı bir boyuta sahip. Zirâ Avrupa, bölgedeki, bilhassa Rusya'nın en önemli müttefiklerinden biri sayılan Cezayir'deki ekonomik yatırım pozisyonunu güçlendirmeyi hedefliyor” diyor.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.