Kiev: Kırım mı, Grozni mi yoksa Halep modeli mi?

Putin, Kırım’ın ilhakı modelini Ukrayna üzerinde mi uygulamak istiyor?

Kiev: Kırım mı, Grozni mi yoksa Halep modeli mi?
TT

Kiev: Kırım mı, Grozni mi yoksa Halep modeli mi?

Kiev: Kırım mı, Grozni mi yoksa Halep modeli mi?

İnsan doğasında savaş olgusunun değişmez olduğunu kabul etsek bile her savaşın kendine özgü koşulları ve hususiyetleri vardır. Savaşa tamamen siyasi amaçlarla girilir. Başka bir ifadeyle askeri veya siyasi lider, savaşın başarılarını siyasi kazanımlara dönüştüremezse o lider bütün kriterlere göre başarısızdır.
‘Savaşı başlatan tarafın, savaşı bitiren taraf olmadığı’ söylenir fakat bu bir soykırım savaşıysa mesele başka. O halde zayıf olan taraf güç dengesindeki farkı telafi edebilir.
Kısacası asimetri ilkesi benimsenerek. Asimetri ilkesi insan hayatının temel özelliğidir. Asimetri, milletler arasında olduğu gibi bireyler arasındaki ilişkilerde de mevcuttur. Küresel düzenin şeklini ve niteliklerini belirleyen de asimetridir. Zayıf olan taraf, güçlünün karşısında durabilmek için asimetriye güvenir. Asimetri ilkesi devamlılığa, yenilmemeye ve başka bir savaşa hazırlığa odaklanır. Asimetrik bir savaşta şöyle bir denklem ortaya çıkar: ‘Zayıf taraf kaybetmezse kazanır, güçlü taraf galip gelmezse kaybeder.’
Hitler, ‘Savaş Sanatı’ isimli kitabında şehirlere girmeme tavsiyesi veren Çinli filozof Sun Tzu’nun sözüne aldırmadı. Hatta Hitler önemli liderlerine karşı çıktı ve dar görüşlülüğü ve kibri yüzünden Stalingrad’dan çekilmedi. Stalingrad, Hitlerin savaşı kaybetmesinin en önemli sebebiydi.
Beyrut 1982 yılında İsrail tarafından işgal edildiği sırada Ariel Şaron Sun Tzu’nun ilkesine başvurdu ve Lübnan’ın sahil kentlerini kuşatmayı seçti. Ancak o kentlere girmedi. Çünkü başkent Beyrut’a ulaşma pahasına bile olsa kentlere girmek muazzam bir çaba ve silah gerektiriyordu. İsrail bu kuşatmayla rekor sürede Beyrut’a ulaştı ancak karadan, denizden ve havadan benzeri görülmemiş bir ateş gücü kullanmasına Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çıkana kadar başkente giremedi.
Grozni 1994 yılında Rusya’nın iç meselesi olarak nitelendirildi. Grozni, Rusya Federasyonu'nu oluşturan cumhuriyetlerin başkentlerinden biri. Federasyon’dan ayrılması diğer cumhuriyetleri ayrılmaya teşvik edecektir. Bu durum eski-yeni Rus imparatorluk rüyasının sonu anlamına gelir. Şehir savaşında başarıyı ölçmek imkansız olduğu için Başkan Putin yakıp yıkma politikası benimsedi. Grozni çocukları için ağladı ve dünya umursamadı. Putin neden umursasın ki?
Doğu Halep Savaşı, kapsamlı bir yıkım savaşıydı. Putin bu savaşta Rusya’nın tüm yeni silah sistemlerini denedi. Ayrıca Suriye sahası, tecrübe edinmek için insanlara karşı gerçek mühimmatın kullanıldığı gerçek bir tatbikat alanı olarak tanımlanıyordu.
Suriye sahasının benzersiz özelliği, çok uluslu kuvvetlerin varlığı ve görev dağılımıdır. Hepsi Rus liderliğinin altında toplandı. Ruslar planlıyor, operasyonları yönetiyor ve her anlamda ateş desteğine güveniyor. Ancak operasyonlar sahada rejime bağlı Suriye ordusu ile Lübnan Hizbullahı tarafından, Irak ve Afgan milisleri ile İran Devrim Muhafızları komutanlarının katılımıyla gerçekleştiriliyordu.
Başkan Putin’in asla savaş kaybetmediği söylenir. Ancak Grozni, Gürcistan, Suriye, Kırım’ın ilhakı ve hatta Donbas bölgesindeki olaylar savaş sayılmaz. Bunlar, savaş ve barış arasındaki gri bölgeler ve bir oldubitti dayatmasının karışımından oluşuyor.
Rus imparatorluğu ve Başkan Putin’in geleceğinin akıbetiyle ilgili en önemli sınav Ukrayna’da geldi. Nutuk çekti, orduyu seferber etti, tarihi tartıştı ve tüm uluslararası yasaları ihlal etti. Dünyayı, özellikle ABD ve Batı’yı tüm geçmiş maceralarından korkutmak için bu yaklaşıma güvendi.
İlk kurşunu atar atmaz Batı birbiriyle kenetlendi ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘beyin ölümünün gerçekleştiğini’ söylediği NATO’ya yeniden can geldi. İlk adım olarak Avrupa’nın güvenlik sisteminde köklü değişiklikler yapılmaya başlandı. Bunu, hayali küresel sistemin yapısında yapılacak değişiklikler izleyecek.
Başkan Putin Kırım’ın ilhakı modelini Ukrayna üzerinde uygulamak istedi. Ukraynalılar ise Putin’in yarattığı bir modelle yanıt verdi: Grozni modeli. Piknik havasında bir savaş istedi ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Dünyanın kaderine yön verenlere kendisini zorla kabul ettirmek adına büyüklerin masasına oturmak için savaşın hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasını isterken iki şeyi birbirine karıştırdı: Hız ve acelecilik.
Piknik havasında geçmesi gereken savaş şehirlerin içinde bir öğütme savaşına dönüştü. Bu geçici başarısızlığı telafi edecek en büyük ödülün başkent Kiev olabileceğini düşündü. Birçok kez buna hazırlandı. Yüzlerce tank. Onlarca balistik füze. Durmayan uçaklar. Fakat şimdiye kadar çatışmaların seyri kesinlikle Kremlin’in istediği gibi değil. Ukrayna savaşının sonuçları Rusya’nın dünyadaki konumunu ve rolünü şekillendirecek. Yatırım büyük. Başarısızlık şimdiye kadar yapılan yatırımla yan yana gidiyor. Bir sonraki aşamanın fotoğrafı ne: Gerginliği tırmandırmak mı? Fakat nereye kadar? Suriye, Libya, Kaliningrad ve Baltık ülkelerindeki etki alanlarında yaşanan hareketlilik Rusya için bir güç ifade eder mi?
Şimdiye kadar Kiev’e odaklanıldı. Kiev’e girecek mi? Ya da bir kısmına? Doğu veya batı veya tamamına? Yoksa 1941’de Nazilerle savaşan 12 Rus kentinden biri olarak tanımladığı Kiev’de yıkım yapmayacak mı?
Oldukça uzun ve oldukça tehlikeli bir kanlı savaştan daha fazla fotoğrafla birlikte görüşmek üzere.



İranlı diplomat, Rusya'yı 12 günlük savaşta İsrail'e yardım etmekle suçladı

İranlı diplomat Muhammed Sadr (Khabar Online)
İranlı diplomat Muhammed Sadr (Khabar Online)
TT

İranlı diplomat, Rusya'yı 12 günlük savaşta İsrail'e yardım etmekle suçladı

İranlı diplomat Muhammed Sadr (Khabar Online)
İranlı diplomat Muhammed Sadr (Khabar Online)

İranlı deneyimli bir diplomat, Rusya'yı İran savunma bilgilerini İsrail'e aktarmakla suçlayarak, eski İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopterinin düşürülmesinin İsrail tarafından planlandığını belirtti.

Uygunluk Ayırt Etme Konseyi üyesi Muhammad Sadr, bugün bir gazeteye verdiği röportajda, “İsrail ile İran İslam Cumhuriyeti arasında 12 gün süren savaşta ve önceki savaşta Ruslar, ülkenin savunma merkezleri hakkındaki bilgileri İsrail'e teslim etti” ifadelerini kullandı.

İsrail, ABD'nin de kısa süreliğine katıldığı 12 günlük bir hava saldırısıyla İran'a saldırdı. Bu saldırılar sırasında önemli nükleer tesisleri bombaladı ve üst düzey askeri liderler ile nükleer bilim insanlarını öldürdü.

İsrail, bu savaş sırasında İran'ın hava savunmasını büyük ölçüde yok etti ve İran'ın balistik füze stokunun büyük bir kısmının İsrail saldırıları nedeniyle hasar gördüğü düşünülüyor.

Savaşın sona ermesinden bu yana İran, gelecekteki herhangi bir İsrail saldırısına karşı koymaya hazır olduğunu giderek daha fazla vurguluyor.

Muhammed Sadr şunları söyledi: Burası Rusya. Rusya, NATO üyesi Türkiye'ye S-400 sistemini teslim etmeye hazırdı, ancak bize teslim etmedi. Onunla stratejik anlaşması olan biziz. Sukhoi-35 uçaklarının satın alınması konusunda uzun süredir konuşuluyor, ancak bunları da bize teslim etmedi. Sadr, “Rusya'nın İsrail'e özel bir eğilimi var” diyerek, “Rusya ile ilişkilerimizi sürdürelim, ancak güven olmadan" dedi.

Sadr, Mayıs 2024'te Azerbaycan sınırına yakın dağlık bir alanda düşen Reisi'nin helikopterinin, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tebriz Cuma İmam-ı Ayetullah Haşim, Doğu Azerbaycan Valisi Malik Rahmeti, Cumhurbaşkanlığı Koruma Birimi Başkanı Seyyid Mehdi Musevi ve Devrim Muhafızları Ensar el-Mehdi Kolordusu üyelerinden birinin yanı sıra pilot, yardımcısı ve bir teknik yetkiliyle birlikte ölümüne yol açan kazayla ilgili de konuştu. Sadr analizine dayanarak, Cumhurbaşkanı Reisi'yi taşıyan helikopterin düşmesinin İsrail'in işi olduğuna inandığını ifade etti.

Sadr, "İsrail, bu fiili suikastla, İran devam ederse biz de devam edeceğiz mesajını vermek istedi" değerlendirmesinde bulundu. Musa es-Sadr'ın yeğeni ve Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde eski dışişleri bakan yardımcısı olan Sadr'ın bu açıklamaları, Rusya'nın geri çekilme sürecini engelleyebileceği izleniminin arttığı bir dönemde geldi. Tahran ve Moskova, cumartesi günü Avrupa ülkelerini BM'nin 2231 sayılı Kararı'nın planlanan tarihte uygulanmasını durdurmaya çağırdı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu çağrı, Avrupa'nın 2015 nükleer anlaşması kapsamındaki yaptırımları yeniden uygulayarak «Snapback» mekanizmasını harekete geçirme yönündeki ciddi adımlarıyla eş zamanlı olarak yapıldı. Bu arada Tahran, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'ndan (NPT) çekilme tehdidinde bulunuyor.


Fransa, hükümetin antisemitizmle mücadelede başarısız olduğunu iddia eden ABD Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı

ABD'nin Fransa Büyükelçisi Charles Kushner (AFP)
ABD'nin Fransa Büyükelçisi Charles Kushner (AFP)
TT

Fransa, hükümetin antisemitizmle mücadelede başarısız olduğunu iddia eden ABD Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı

ABD'nin Fransa Büyükelçisi Charles Kushner (AFP)
ABD'nin Fransa Büyükelçisi Charles Kushner (AFP)

Fransa Dışişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a yazdığı mektupta hükümeti antisemitizmle mücadele için yeterli önlem almamakla eleştiren ABD Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı'na çağıracağını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre, ABD'nin Fransa Büyükelçisi Charles Kushner'ın dün basına sızdırılan mektubu, İsrail'in birkaç gün önce Fransa'ya yönelik benzer eleştirilerini yansıtıyor. İsrail’in eleştirileri Paris'ten sert bir tepki almıştı.

Kushner, Macron'a yazdığı mektupta, pazartesi gününün Nazi Almanyası işgali altında ‘Yahudilerin Fransız topraklarından sürülmesine son veren müttefiklerin Paris'i kurtarışının 81. Yıldönümü’ olduğunu belirtti.

Mektupta, “Fransa'da antisemitizmin keskin bir şekilde artmasından ve hükümetinizin bununla mücadele etmek için yeterli önlem almamasından derin endişe duyduğum için size bu mektubu yazıyorum” ifadesi yer aldı.

Mektubun devamında, “Fransa'da Yahudilerin sokaklarda saldırıya uğramadığı, sinagogların ve Yahudi okullarının tahrip edilmediği, Yahudilere ait işyerlerinin vandalizme uğramadığı tek bir gün bile geçmiyor” denildi.

Kushner’a göre, antisemitizm uzun zamandır Fransız yaşamında izlerini bırakmış olsa da, Yahudilere yönelik nefret, 7 Ekim 2023'te Hamas tarafından gerçekleştirilen ve Gazze Şeridi'nde devam eden savaşı tetikleyen acımasız saldırıdan bu yana patlak verdi.

Mektubun yayınlanmasından saatler sonra, Fransa Dışişleri Bakanlığı bu son iddiaları şiddetle reddeden bir açıklama yayınladı ve ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdi.

Dışişleri Bakanlığı, Fransa'nın antisemitizmle mücadeleye ‘tamamen bağlı’ olduğunu vurguladı.

Bakanlık, büyükelçinin açıklamalarının ‘Fransa ile ABD arasındaki transatlantik ilişkilerin kalitesine ve müttefikler arasında olması gereken güvene yakışmadığını’ ifade etti.

Bakanlık, ‘1961 Viyana Diplomatik İlişkiler Sözleşmesi'nde belirtildiği üzere, devletlerin iç işlerine karışmama yükümlülüğüne’ işaret etti.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, Kushner'in bugün Dışişleri Bakanlığı'na çağrılacağı bildirildi.

“Antisiyonizm, antisemitizmdir”

ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı Jared Kushner'ın babası olan Charles Kushner'ın eleştirisi, Netanyahu'nun Fransa Cumhurbaşkanı’nı Filistin devletinin tanınması çağrısı yaparak ‘antisemitizm ateşine körükle gitmekle’ suçlamasından birkaç gün sonra geldi.

Fransa Cumhurbaşkanlığı, Netanyahu'nun sözlerini kınayarak, Filistin devletinin tanınması kararı ile antisemitik şiddetin artışı arasındaki bağlantıyı ‘yanlışlara dayalı, aşağılık ve kabul edilemez’ olarak nitelendirdi.

Netanyahu gibi Kushner da “İsrail'i karalayan açıklamalar ve Filistin devletini tanıyan adımlar aşırılıkçıları cesaretlendiriyor, şiddeti körüklüyor ve Fransa'daki Yahudi kimliğini tehlikeye atıyor” dedi.

Kushner, “Bugün artık lafı dolandırmaya gerek yok. Antisiyonizm, antisemitizmdir. Nokta” ifadelerini kullandı.

ABD'nin Fransa Büyükelçisi, ‘genç Fransızların yaklaşık yarısının Holokost'u hiç duymadığını’ söyleyerek öfkesini dile getirdi.

Kushner, “Bu cehaletin devam etmesi, Fransız okullarının müfredatını sorgulamamıza neden oluyor” dedi.

Antisemitizm konusu, Batı Avrupa'nın en büyük Yahudi topluluğuna (500 bin kişi) ve Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere sempati duyan büyük bir Arap Müslüman topluluğuna ev sahipliği yapan Fransa'da son derece hassas bir konu.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının başlamasından bu yana her iki toplulukta da nefret suçlarında keskin bir artış kaydedildi.

Macron'un eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu toplantısında Fransa'nın Filistin devletini resmi olarak tanıyacağını açıklaması, o dönemde İsrail'den hızlı bir şekilde eleştiri aldı.

Bu adımın ardından Kanada, Avustralya, Andorra, Finlandiya, İzlanda, İrlanda, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, Norveç, Portekiz, San Marino ve Slovenya da eylül ayında Filistin'i tanıma niyetlerini açıkladı.


Trump'ın aralık ayı başında İsrail'e yapacağı ziyaretle ilgili görüşmeler

ABD Başkanı Donald Trump (Arşiv- Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Arşiv- Reuters)
TT

Trump'ın aralık ayı başında İsrail'e yapacağı ziyaretle ilgili görüşmeler

ABD Başkanı Donald Trump (Arşiv- Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Arşiv- Reuters)

“I24 News” televizyonu, dün, Amerikan ve İsrailli yetkililerin, Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki aralık ayı başında İsrail'e yapacağı ziyaretle ilgili görüşmelerin sürdüğünü bildirdi.

Ziyaretin kesinleşmesi halinde, Trump'ın ikinci dönem başkanlığı sırasında Kudüs'e yaptığı ilk ziyaret olacak.