Cezayir Sahel’deki terör tehdidinden endişeli

Cezayir, terörle mücadele için Afrika’da güvenlik seferberliğinin artırılması çağrısı yaptı.

Sahel bölgesinde art arda yaşanan terör saldırıları bölge ülkelerinin korkularını artırdı (Cezayir Devlet Radyosu)
Sahel bölgesinde art arda yaşanan terör saldırıları bölge ülkelerinin korkularını artırdı (Cezayir Devlet Radyosu)
TT

Cezayir Sahel’deki terör tehdidinden endişeli

Sahel bölgesinde art arda yaşanan terör saldırıları bölge ülkelerinin korkularını artırdı (Cezayir Devlet Radyosu)
Sahel bölgesinde art arda yaşanan terör saldırıları bölge ülkelerinin korkularını artırdı (Cezayir Devlet Radyosu)

Ali Yahi
Afrika’nın Sahel bölgesindeki istikrarsız güvenlik durumu, Cezayir’i endişelendirmeye devam ediyor. Öyle görünüyor ki Fransa başta olmak üzere yabancı güçlerin bölgeden çekilmesi, Sahel’in güvenlik ve istikrarını tehdit eden geniş çaplı operasyonlar yürüten silahlı grupların önünü açacak. Bu durum, Afrika’da güvenlik seferberliğinin artırılması çağrısı yapan Cezayir’i endişelendirmeye başladı.

Art arda gelen saldırılar
Sahel’de hükümet güçlerini ve sivilleri hedef alan tekrarlı saldırılar, güvenlik ve istikrarının hedef alındığına inanan Cezayir de dahil, bölge ülkelerinin endişelerini tırmandırdı. Mali’de terör saldırıları gerçekleştirilirken, onlarca asker öldü veya yaralandı. Bu saldırı, 5 binden fazla askeri bulunan Fransızlar başta olmak üzere yabancı güçlerin geri çekildiğinin ilan edilmesinden bu yana bölgenin tanık olduğu ‘kırılgan’ duruma dair gerçekleri ortaya çıkarmış oldu.
Mali ordusu, ülkenin merkezindeki Mondoro kampına düzenlenen saldırı sonucu 27 askerin öldüğünü, 21’i ağır 33 askerin yaralandığını ve 7 askerin de kayıp olduğunu bildirerek, ordunun 47 teröristi etkisiz hale getirmeyi başardığına dikkati çekti. Ordu, söz konusu saldırının Malili güçlere karşı aylardır yapılan en kanlı saldırı olduğunu söyledi.

Cezayir’in endişesi
Saldırının ardından Cezayir, “Bu yeni ölümcül saldırılar ve haksız suçlar, bir kez daha Sahel bölgesi ülkelerinin güvenliğini, istikrarını ve kalkınmasını tehdit eden bu belayı ortadan kaldırmak için bölgesel ve uluslararası açıdan ortak çabalarımızı gerektiriyor” dedi. Cezayir, insanlığın onurunu korumak için hızlı ve etkili bir toplu yanıt vermek amacıyla, Afrika’yı ve uluslararası toplumu bir bütün olarak daha fazla seferberlik yürütmeye çağırdı. Cezayir ayrıca, Mali’nin, halkının birliği çerçevesinde bu belanın ortaya çıkardığı devasa zorluklarla mücadele edebileceğine inandığını vurguladı.
Cezayir Dışişleri Bakanlığı, Nijer, Mali ve Burkina Faso’yu vuran saldırıların ardından yaptığı açıklamada, “Son haftalarda Sahel ve Sahra’daki birçok ülkede kaydedilen ciddi terör saldırılarındaki artış, Cezayir açısından büyük bir endişe kaynağı” dedi. Bakanlık, “Sivil halka yönelik bu terör eylemleri, insanlığa karşı suç niteliği taşımakta ve Afrika kıtasının toplu güvenliği ile uluslararası barış ve güvenlik açısından rahatsız edici bir tehdit oluşturmaktadır” ifadelerini kullandı. Bu belayı ortadan kaldırmak için toplu eylem hızını artırmak amacıyla bölgesel ve uluslararası işbirliğine hazır olduğunu ifade eden Bakanlık, ‘bu belaya karşı kıtasal tepkiyi daha da etkinleştirmek ve yükseltmek için toplu seferberliği güçlendirme’ çağrısında bulundu.
Benzeri görülmemiş riskler ve zorluklar, Cezayir’in geniş sınırlarını çevreleyen yeni bir güvenlik koşulu oluşturdu. Bu zorluklar, bölgedeki krizleri kontrol altına almak ve terörist grupları kuşatmak için farklı cephelerde ve düzeylerde harekete geçmeyi gerektiriyor. Ancak öyle görünüyor ki vahşi ve kanlı terör saldırılarının devam etmesi, hukuksuzluğun, ‘taraflarca planlanan kaosla bölgeyi tehdit edecek şekilde’ sahnenin hakimi haline geldiğini gösteriyor.

İki başlı plan
Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Abdulvahhab Hafyan, “Mali’deki durum, Fransa’nın geri çekilmesinin yarattığı boşluk ve merkezi devletin zayıflığının bir sonucu olarak bir güvenlik açığı öngörüyor. Öyle ki bölge, nitelikli terör operasyonlarına ve teröristlerin olay yerine önemli ölçüde geri dönüşüne tanık oldu” dedi.
Hafyan, “Teröristlerin, güçlerini geri çektikten sonra onları Mali’deki merkezi devleti zayıflatmak için bir araç ve kart olarak kullanan Fransa’nın denetiminde bölgede faaliyet gösterdiğini öne sürenler var. Iyad Ag Ghaly liderliğindeki İslam ve Müslümanları Destekleme Grubu (JNIM) tarafından şu anda ortaya koyulan şey de budur” açıklamasında bulundu.
Abdulvahhab Hafyan, “Sahel’deki terörist gruplar, gelecek stratejilerinde komşu ülkelere başarısızlık ve huzursuzluk ihraç etmek için bir kaynak olmayı hedefliyor ve Cezayir listenin başında yer alıyor” dedi.
Bu görüş, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Fransız müdahalesinin Mali’de devletin çöküşünü engellediği yönündeki ifadesiyle çelişiyor.
Hafyan, “Cezayir iki başlı bir planla aktör haline geldi. Bunların ilki, başarısızlığa rehin kalmasın diye Mali’deki askeri konseye ve merkezi otoriteye destek sağlamak” dedi. Yetkili, “Bu durum, Cezayir, Nijer ve Mali arasında bir boşluğa tanık olan sınır üçgeninin karşısında ve kabilelerin bulunduğu bölgenin kuzeyinde etnik kutuplaşma yaşanıyor” dedi.
Hafyan, “Radikalizm radikalizmi besler. Dolayısıyla kaynakları boşaltmak gerekiyor. Çünkü güvenlik yaklaşımında askeri boyut başarısız oldu ve bu nedenle kapsamlı bir kalkınma yaklaşımının benimsenmesi gerekiyor. Afrika ülkelerinde kalkınma boyutu olan bir güvenlik yaklaşımının benimsenmesi hususunda gerçek sorunlar var. Bunların başında ise ‘kıtanın ortak çıkarlarına pragmatik bir bakış açısıyla’ bakan etkili liderlerin eksikliği geliyor. Ayrıca Afrika kıtasının çoğu ülkesinde kalkınma girişimlerini etkileyebilecek meşruiyet krizleri yaşanıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Seferberliğin anlamı
Öte yandan siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler uzmanı Selma Teusarin, yaptığı açıklamada “Cezayir’in güvenlik seferberliği ile anlatmak istediği şey, iki düzeyde anlaşılabilir: Birincisi, terörizme karşı bölgesel ve kıtasal olarak ortak güvenlik çabalarını güçlendirmek, ikincisi ise askeri ve güvenlik yönüne verilen önemi artırmaktır” dedi.
Teusarin, “Cezayir’in terörle mücadele çağrısı, kıtaya fayda sağlıyor. Bu nedenle ülkeler, bu sınır ötesi zorluklara çözüm bulmak için çabalarını yoğunlaştırmaya çalışmalıdır” ifadelerini kullandı.
Mali’nin Cezayir ile Fransa arasında bir savaş alanı olduğu artık bir sır değil. Fransa merkezli ‘Le Figaro’ gazetesinin haberine göre Cezayirli bir diplomat, “Fransızlar, Mali’den ayrıldıkları için ellerimizi ovuşturduğumuza inanıyor. Bu durum, Rusların çıkarına. Ama söylemeye çalıştığımız şu ki, bir çözüm yok” dedi.
Gazete, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un Mali’deki koşulların ‘bir yoksulluk ve kalkınma meselesi’ olduğu yönündeki ifadelerine atıfta bulunurken, ülkesindeki ordunun bataklığa dalmayacağını vurguladı. Gazete ayrıca, ülkesinin ‘Fransız Afganistan’ını Paris ve Cezayir arasındaki tekrarlı yanlış anlaşılmaların bir konusu olarak gördüğünü dile getirirken, bu yanlış anlaşılmaların Ekim 2021’den bu yana Fransız askeri uçaklarına Cezayir semalarında uçma yasağı getirilmesiyle daha da kötüleştiğini belirtti.



ABD Senatörü Sanders: İsrail çocukları aç bırakıyor ve Gazze Şehrini yok ediyor

ABD Senatörü Bernie Sanders (AFP)
ABD Senatörü Bernie Sanders (AFP)
TT

ABD Senatörü Sanders: İsrail çocukları aç bırakıyor ve Gazze Şehrini yok ediyor

ABD Senatörü Bernie Sanders (AFP)
ABD Senatörü Bernie Sanders (AFP)

Önde gelen ABD'li Demokrat Senatör Bernie Sanders bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını eleştirerek, İsrail'in çocukları sistematik olarak aç bıraktığını ve Gazze Şehrini bombalar ve buldozerlerle yok ettiğini söyledi.

Sanders, ABD Başkanı Donald Trump ve Kongre'yi İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Amerika'daki İsrail yanlısı lobi gruplarından biri olan Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi'ne (AIPAC) karşı durmaya çağırdı.

 Gazze Şehri'ndeki bir binayı bugün hedef alan İsrail bombardımanının ardından yangın ve duman (AP)Gazze Şehri'ndeki bir binayı bugün hedef alan İsrail bombardımanının ardından yangın ve duman (AP)

Sanders, İsrail'in Gazze'deki zulmünün bedelini büyük ölçüde Amerikan vergi mükelleflerinin ödediğini vurgulayarak, İsrail'e askeri yardımın kesilmesini ve Gazze Şeridi'ndeki “etnik temizlik”in sona erdirilmesini talep etti.


Nur Adamları, kıyı bölgesinde çatışmaları yeniden alevlendiren Suriyeli grup

Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
TT

Nur Adamları, kıyı bölgesinde çatışmaları yeniden alevlendiren Suriyeli grup

Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)
Nur Adamları grubu, Genel Güvenlik araçlarına ve hükümet güçlerine pusu kurmaya odaklanıyor (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem

Bu yıl mart ayında Suriye’de kıyı bölgesinde yaşanan olaylar, arkalarında kanlı çatışmalar bıraktı. Kendisine eşlik eden ve yeni otoritenin “bireysel” olarak nitelendirdiği ihlaller de ardında sivillerin ruhlarında derin yaralar açtı. Söz konusu olaylar, Genel Güvenlik güçlerine yönelik tekrarlanan suikast ve saldırıların ardından, güvenlik güçlerinin yanıt olarak eski rejimin kalıntılarıyla bağlantılı grupların peşine düşmesinden sonra çatışmaların alevlenmesiyle başlamıştı. Bugün ise çatışmayı yeniden alevlendiren yeni bir silahlı grup ortaya çıktı.

Cevad Tugayları

Suriye'nin batısında bulunan ve Lazkiye ile Tartus vilayetlerini kapsayan kıyı bölgesindeki karmaşık durumu daha da karmaşıklaştıran bir gelişme yaşandı ve kendisine Ricalu'n Nur (Nur Adamları) adını veren, Cevad Tugayları lakaplı yeni bir silahlı grup ortaya çıktı. Grup, hükümet güçlerini hedef alan faaliyetlerini duyurdu ve ilk operasyonunu bir video ile belgeledi.

Nur Adamları grubu, 2 Ağustos'ta kendi açıklamalarını ve konuşmalarını içeren resmi bir sayfa oluşturdu. Bunlardan ikisi ayrı açıklamalardı. İlk açıklama, 14 Ağustos'ta bir Genel Güvenlik aracının hedef alınmasının ardından video olarak yayınlandı. İkinci video açıklaması ise 1 Eylül'de yayınlandı ve bir hükümet tesisine yönelik saldırıyı belgeliyordu. Güvenlik ve askeri işler uzmanı Albay Muhsin Hamdan, “bu askeri örgütün medyada bir yankı oluşturmanın ötesine geçmediğini ve sahada bir etkiden, haritaları yeniden çizme gücünden yoksun olduğunu” kesin bir biçimde belirtti. Nur Adamları grubu ve eylemleri, kendi kuluçka merkezine yönelik ve Genel Güvenlik veya yeni otorite ile iş birliği yapılmaması yönünde uyarıda bulunan bir bildirgeden başka bir şey değil” diye ekledi.

Yeni grubun duyurusu, kıyıda bir bölgesel yönetim kurma çağrısıyla eş zamanlı olarak geldi (Independent Arabia)Yeni grubun duyurusu, kıyıda bir bölgesel yönetim kurma çağrısıyla eş zamanlı olarak geldi (Independent Arabia)

Kimliği bilinmiyor

Silahlı grubun kıyı bölgesinde yaşayan Suriyelilere hükümet ile iş birliği yapmamaları konusunda uyarılarda bulunma konusundaki istekliliği ve gayreti belirgin. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre gözlemciler bunu, “Sahil Kalkanı” olarak bilinen grupların körüklediği mart ayındaki kanlı olaylardan bu yana var olan anlaşmazlığı derinleştirme girişimi olarak değerlendiriyor. Bahsi geçen kanlı olaylar, Sahil Kalkanı gruplarının, isyan eden ve silahlanıp yeni otoriteye direnmeyi tercih eden rejim kalıntılarını takip ederken, Cebele'de bir güvenlik güçleri konvoyunu hedef alarak 16 askeri öldürmelerinin ardından yaşanmıştı. Lazkiye'den yerel bir kaynak, Nur Adamları grubunun, Mikdad Fatiha liderliğindeki Sahil Kalkanı grubunun aksine hala bilinmediğine inanıyor. “Kimliği bilinmeyen herhangi bir gruba şüpheyle yaklaşılması gerektiğini, amaçları muhtemelen halk ile hükümet arasındaki uçurumu derinleştirmek, hatta son kıyı çatışmalarından beri var olan uçurumun kapanmamasını sağlamak olduğunu” belirtiyor.

Nur Adamları ve Lazkiye ilindeki diğer aktif grupların rolünü araştıran bir saha kaynağı, bazı silahlı grupların hükümet güçlerine yaklaşmamaları veya onlarla iş birliği yapmamaları için sivilleri korkuttuğunu ortaya koydu. Bu arada, bir videoda, silahlı bir gruba katılmadığı için kıyı bölgesinin kırsalında bir adamın aşağılandığı görülüyordu. Yeni otoriteye karşı çıkan askeri grubun doğuşu, Suriye genelinde sahada görülen karmaşık bir gerçekliğin ortasında geldi. Suriye Demokratik Güçleri (SDG), merkezi olmayan yönetim seçeneğine bağlı kalmaya devam ederken, kendisine bir de güney Suriye'de Süveyda'daki Dürzi toplumu eklendi. İsrail'in hava saldırıları ve çatışma hatlarına yönelik baskınları da devam ediyor.

Meyhub ve kafa kesme

Bu arada, silahlı grup gerilla savaşı prensibiyle faaliyet gösteriyor ve sınırlı sayıda kişiyle pusular kuruyor. Askeri gözlemciler, üyelerinin “eski askeri ve güvenlik kurumlarının mensupları olabileceğine ve onların saflarında görev yapmış olabileceğine” inanıyor. Zira ordu personeli ve gönüllüler çeşitli uzmanlık alanlarında eğitim aldı ve birçoğu geçen yıl aralık ayında rejimin devrilmesinin akabinde işten çıkarıldıktan sonra artık görevde değil. Nur Adamları grubu, ağustos ortasında Lazkiye kırsalında Genel Güvenlik Kuvvetleri'ne ait bir aracın hedef alındığı eylemin videosunu Facebook'ta paylaşmıştı. Operasyona beş kişi katılmış, gözetleme, izleme, patlatma ve belgeleme faaliyetlerinde bulunmuşlardı. Bu yeni kurulan milis grupların net bir talep açıklamaması, eylemlerinin kıyı şeridinde meydana gelen ihlallere “misilleme” olarak nitelendirilmesine neden oldu. Şeyh Salih el-Mansur'un yeni otorite tarafından yargılanmadan gözaltına alınmasına misilleme olarak yapılan eylemlerden bahseden açıklamalar yapıldı. Nur Adamları yayınladığı açıklamada, tutuklamayı keyfi olarak nitelendirdi ve Şeyh Mansur'un sağlığının kötüleşmesi nedeniyle yetkilileri sağlığından sorumlu tutarak, derhal serbest bırakılmasını talep etti. Grup ayrıca videoya eşlik eden kayda göre, “Beşşar Meyhub ve arkadaşları” için düzenlenen eylem hakkında da bir duyuruda bulundu. Beşşar Meyhub adlı gencin, yabancı bir savaşçı tarafından öldürüldüğü, kafasının kesilip bir arabanın kaputuna yerleştirildiği ve mahallede dolaştırıldığı aktarılmıştı. İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada bunu yalanlayarak bir “iddia” olarak nitelendirmişti. Bakanlık açıklamasına, üyeleri arasında genç Meyhub'un da bulunduğu bir terör hücresinin görüntülerini de ilave etti. Böylece Meyhub'un hayatta olduğu ve İç Güvenlik Bakanlığı'nın onu bir hapishaneye naklettiği ortaya çıktı.

Nur Adamları’nın eylemleri, Suriye Sahili Ulusal Buluşması’nın kıyıda bir yönetim kurma projesini duyurmasıyla aynı zamana denk geldi ve bu durum, Beşşar Esed sonrası dönemde bölünme veya ademi merkeziyetçiliğe yönelik milliyetçi söylemin artışına işaret ediyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.


Bağdat'ta bir din adamının hayatını kaybetmesinin ardından öfkeli tepkiler

 Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
TT

Bağdat'ta bir din adamının hayatını kaybetmesinin ardından öfkeli tepkiler

 Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)
Irak'ın başkenti Bağdat'tan bir görünüm (Reuters)

Irak'ın başkenti Bağdat'ta bir din adamının camide saldırıya uğraması sonucu hayatını kaybetmesi, dini ve siyasi çevrelerde yaygın bir öfkeye yol açtı ve Irak hükümetini üst düzey resmi bir soruşturma başlatmaya sevk etti.

Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli, güvenlik kaynaklarının ‘başkentin güneyinde bulunan Dora semtindeki Kerim en-Nasır Camii'nde fiziksel saldırı’ olarak açıkladığı olayın ardından dün hayatını kaybetti. Raporlara göre saldırı, dini bir harekete bağlı olduğu düşünülen bir grup tarafından gerçekleştirildi.

Ne oldu?

Görgü tanıkları ve kaynakların ifadelerine göre, olay cami içinde Cuma hutbesini kimin vereceği konusunda çıkan bir tartışma sırasında meydana geldi.

Irak'taki camileri denetleyen resmi kurum olan Sünni Vakfı'nın hazırladığı programa göre el-Karguli, yerel olarak el-Medhaliyyin olarak bilinen bir hareketin başka bir vaiziyle dönüşümlü olarak vaaz veriyordu.

Ancak başka bir vaiz, bölgenin dışından getirildiği bildirilen yaklaşık 30 kişilik bir grupla birlikte camiye geldi ve el-Karguli'nin minbere çıkmasını engelleyerek onu caminin içindeki bir odada alıkoydu.

Şarku’l Avsat’ın sağlıkçı kaynaklardan aktardığına göre el-Karguli fiziksel saldırıya uğramış. Bu da özellikle kronik kalp problemleri olduğu için hayatını kaybetmesine yol açan şiddetli bir kalp krizine neden olmuş.

Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli’nin sosyal medyada paylaşılan fotoğrafı (Facebook)Bağdat'ın tanınmış imam ve vaizlerinden Abdussettar el-Karguli’nin sosyal medyada paylaşılan fotoğrafı (Facebook)

Tepkiler

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, olayla ilgili acil soruşturma başlatılmasını ve İçişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Ajansı temsilcilerinin de dahil olduğu bir komite kurulmasını emretti.

Sudani yaptığı açıklamada, hükümetin ‘olaya karıştığı veya ihmalkâr davrandığı kanıtlanan herhangi bir tarafı sorumlu tutmaktan çekinmeyeceğini’ belirterek, ‘hoşgörü ve barış içinde bir arada yaşama değerlerini pekiştirmenin ve her türlü kışkırtma ve dini nefreti reddetmenin’ önemini vurguladı.

Sünni Vakfı Divanı ise olayı ‘suç eylemi’ olarak nitelendirerek, olayla ilgisi olan bir dizi kişinin gözaltına alındığını doğruladı ve ‘önemli bir dini ve ulusal görevi yerine getiren’ imamların ve vaizlerin korunması çağrısında bulundu.

Irak'ın en önde gelen Sünni dini kurumlarından biri olan Irak Fıkıh Konseyi, Irak'ın üç liderinden olaya müdahale etmelerini ve olaydan sorumlu vaizi yargılamalarını istedi.

Bağdat'ta bir emniyet mensubu (AFP)Bağdat'ta bir emniyet mensubu (AFP)

Siyasi suçlamalar

Bağdat'ın el-Azamiyye bölgesindeki İmamlar ve Vaizler Konseyi Başkanı Mustafa el-Bayati olayı şiddetle kınadı. El-Bayati, saldırının arkasında ‘siyasi destekli haydutlar’ olduğunu iddia ederek, bu grupların ‘günden güne artan bir tehdit oluşturduğunu’ belirtti.

El-Bayati, siyasi partileri, camilerde aşırılıkçı grupların etkisini önlemeye yönelik önceki güvenlik kararlarının uygulanmasını engellemekle suçladı. Yaşanan olayın ‘toplumda çatışmayı körükleyen aşırılıkçı gruplara karşı siyasi gevşeklik ve kararlılık eksikliğinin sonucu’ olduğunu ifade etti.

Gözlemcilere göre söz konusu olay, Irak'taki dini kurumlar içinde camilerde nüfuz mücadelesi veren farklı gruplar arasındaki çatışmayı ortaya çıkardı ve bu çatışma Irak seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte artmaya başladı.

Yıllardır Bağdat ve diğer vilayetlerdeki camiler, seçimlerde yarışan partilerden siyasi destek aldıkları yönündeki suçlamalar arasında, dini grupların nüfuzlarını genişletme girişimlerine tanık oluyor.

Olay, Irak Başbakanı’nın aşırılıkçı dini ve siyasi grupların faaliyetlerine dolaylı bir atıfta bulunarak, ‘ülkeyi çatışma ve istikrarsızlığa sürüklemek isteyen sorunlu sesler’ konusunda uyarıda bulunmasından sadece birkaç gün sonra meydana geldi.