Dervişlerin dansı ile yenilenme akımı arasında... Irak'ta ‘Kesnezani tarikatı’ ritüelleri nasıl yayıldı?

Kesnezani tarikatının şu anki başkanı Şeyh Nehru Abdulkerim el-Kesnizani, ‘tarikatın gelenekten yeniliğe, yerelden küresele ve mirastan çağdaşa geçtiğini’ söyledi.
Kesnezani tarikatının şu anki başkanı Şeyh Nehru Abdulkerim el-Kesnizani, ‘tarikatın gelenekten yeniliğe, yerelden küresele ve mirastan çağdaşa geçtiğini’ söyledi.
TT

Dervişlerin dansı ile yenilenme akımı arasında... Irak'ta ‘Kesnezani tarikatı’ ritüelleri nasıl yayıldı?

Kesnezani tarikatının şu anki başkanı Şeyh Nehru Abdulkerim el-Kesnizani, ‘tarikatın gelenekten yeniliğe, yerelden küresele ve mirastan çağdaşa geçtiğini’ söyledi.
Kesnezani tarikatının şu anki başkanı Şeyh Nehru Abdulkerim el-Kesnizani, ‘tarikatın gelenekten yeniliğe, yerelden küresele ve mirastan çağdaşa geçtiğini’ söyledi.

Sabah Nahi
Irak, taabbudi Sufi tarikatlarının çeşitlenmesini kutladı. Bu durum, tasavvuf tarikatlarının imamları arasındaki içtihat ve iletişim, genel olarak tasavvuf felsefesinin yaygınlığı ve aralarındaki büyük müçtehitlerin Irak’ın geneline yerine İslam devletinin başkentlerinden biri olan Bağdat'a gelmesinden kaynaklanıyor. Bağdat, Bin 400 yıl önce, Dördüncü Halife İmam Ali bin Ebu Talib'in Kûfe'ye taşınması ve Hicri 36’ıncı yılda hilafet başkentinin buraya nakledilmesiyle tarihinin en büyük olaylarına tanık olundu. Arap Yarımadası'ndan ve dünyanın çeşitli yerlerinden binlerce mürit ve destekçi, ilim öğrenmek ve araştırmak üzere Irak’a gelmiştir. Tasavvuf düşüncesinin yayıldığı ve tasavvuf ritüellerinin uygulandığı yerler olan tekkelerin çoğaldığı Bağdat, en parlak dönemini Abbasiler zamanında yaşadı. Bu tarikatların en geniş çaplısı İmam Abdulkadir Geylani’ye (1077-1166) nispet edilen Kadiriyye tarikatıdır. Abdulkadir Geylani tarafından kurulan dünyanın en yaygın tarikatı olan Kadiriyye, milyonlarca kişinin mensup olduğu, çeşitli ekolleri kurup yayan en önemli Sufi tarikatlarından biridir. Kadiriyye, İslam dininin Hindistan ve Asya’nın doğusunda yayılmasına katkıda bulundu ve sonuncusu Kesnezaniyye olmak üzere onlarca kola ayrıldı. Kesnezaniyye, bu tarikatın son halkalarından biridir. Sultan Muhammed el-Kesnezani’nin mensubiyetinden sonra bu isimle anılmaya başlanmıştır.
Ksenzan-2.png
Tarikatın liderliği, babası Şeyh Muhammed Abdulkerim’in ölümünden sonra başa geçen ‘Şemsuddin’ lakaplı Şeyh Nehru el-Kesnezani’nin elinde bulunuyor. (Independent Arabia)
Irak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de ikamet eden tarikatın şu anki lideri Şeyh Nehru Abdulkerim el-Kesnezani, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada tarikatın ‘gelenekten yeniliğe, yerelden küresele ve mirastan çağdaşa geçiş yaptığını’ vurguladı. Genç nesillerin, toplumun her düzeyi ve tüm kesimlerinden insanların uğrak noktası olduğunu söyleyen Şeyh Kesnezani, tarikatın isminin, zahiri anlamının ‘sırlar alemi veya gizli sırlar’ anlamına geldiğini fakat bâtıni anlamının ise Ruhun, aşkınlığa, Muhammediye nurlarının limanlarına, Libya fetihlerine, ruhun tecellisine ve ilahi nimetlerin kaynağına yakınlığına doğru hareketi’ olduğunu söyledi.  
Ksenzan-3.png
Merkezi önce Kerkük sonra Bağdat ve şimdi de Süleymaniye’de olan bu tarikatın liderliği için sabit bir merkez yok. Merkez, tarikat şeyhinin ikamet ettiği yer olarak biliniyor ve müritler de oraya gidiyor. (Independent Arabia)

‘Kesnezani’ tarikatının yayılışı
Merkezi Süleymaniye şehrinde bulunan ve Kuzey Irak, İran ve dünyanın diğer bölgelerinde yayılan bu tarikat, Şeyh Abdulkadir Geylani ve müriti Şeyh Abdulkerim Şah el-Kesnezani’ye nispet edilir. 1819-1899 yılları arasında Süleymaniye'nin Kerbejne köyünde yaşayan Kesnezani bu tarikatın ilk kurucusu kabul ediliyor. Çokça ibadet etmesi, kerametleri ve zühd hayatıyla ön plana çıkan Şeyh Abdulkerim, şimdiki adı Tailfe Dağı olan Sekirma Dağı’ndaki 40 günlük halvetinden sonra ‘Şah el-Kesnezani’ olarak isimlendirilmiştir. Şeyh Nehru el-Kesnezani, Kesnezaniyye tarikatının isminin 1867’de Kerbejne köyünde dünyaya gelen ve 1921 yılında hayatını kaybeden el-Muhacir lakaplı Şeyh Abdulkadir el-Kesnezan’ın şeyh olmasından sonra değiştiğini söyledi. Ömrünü Allah rızası için muhacir olarak geçirdiği için el- Muhacir olarak adlandırıldığını ifade etti. Şeyh Abdulkadir el-Kesnezani, tarikatın üçüncü şeyhi olup zühd hayatı ve abidliği ile meşhurdur.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre tarikatın liderliği, babası Şeyh Muhammed Abdulkerim’in (1938-2020) ölümünden sonra başa geçen ‘Şemsuddin’ lakaplı Şeyh Nehru el-Kesnezani’nin elinde bulunuyor. Bağdat'ta eğitimini tamamladıktan sonra İngiltere'den İslam tarihi doktorası almış eğitimli bir Şeyh olan Nehru el-Kesnezani, bu tarikatın yenilikçi liderlerinden biri olarak kabul ediliyor. Tarikat, şeyh Nehru döneminde, birçok ülkede yaygınlaşana kadar moderniteye ve uluslararası alana güçlü bir şekilde açıldı. Müritlerini eğitim ve öğretime teşvik etti. Aynı zamanda kadınların tarikatta ve hayatın çeşitli yönlerinde öncü bir role sahip olmalarına izin verdi. Tasavvuf ritüellerine müziği dahil etti.
Şeyh Nehru el-Kesneizani, tarikat merkezinin Süleymaniye'de bulunmasının önemine ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi:
“Merkezi önce Kerkük sonra Bağdat ve şimdi de Süleymaniye’de olan bu tarikatın liderliği için sabit bir merkez yoktur. Merkez daha ziyade tarikat şeyhinin ikamet ettiği yerdir. Müritler de oraya gelir.”

Sufi ‘Kesnezaniye’ tarikatının dervişlerinin ritüelleri
Tasavvuf ritüelleri, Bağdat'ta defalarca ziyaret ettiğim tekkelerindeki derviş halkalarıyla karakterize ediliyor. Nakledenlere göre Irak ve başka yerlerde yayılan tekkelerde davul çalıp dini ilahiler söylüyorlar. ‘Tarikatın’ suyundan içtikten sonra herkesin içinde karınlarına sokup sırtlarından çıkan şişlerin kendilerine zarar vermeyeceğine inanıyorlar. İnsanlar bu manzara karşısında dehşete düşüyor ve dervişlerin kerametlerini seyretmekten zevk alıyor. Tarikat müritleri, tasavvufi bir vecd haliyle uzun saçları ve okudukları dualarla kafalarını sallıyor. İçinde bulundukları cezbe hali bağlılıklarını ve maneviyatlarını yükseltiyor. Davul ritimleri, kutsal sözler ve dualarla kendinden geçmelerine yol açıyor. Ruhları, bir ruh koruyucusundan başka bir şey olmayan bedeni aşıp gidiyor. Dualar, davul seslerinin yükselmesi ve ‘Meded Meded’ feryatlarıyla bir aşkınlık ve vecd haline giriliyor.
Dünyaya yayılan bu tarikatın lideri Şeyh Nehru şu açıklamada bulundu:
“Tarikat ne özel bir âyin ne de bir âyinler topluluğudur. Daha ziyade nasihat ve hidâyete dayalı bir hayat metodudur. İnsanları gerçek İslam ahlakına ve sevgi, barış ve başkalarıyla birlikte iyi bir şekilde yaşama çağrısı yapan Muhammedi ahlaka davet etmeyi amaçlıyor. Müritlerin çeşitliliğine gelince çoğunluk Kürt mü yoksa Arap mı? Cevap; gözün gördüğüdür. Herhangi bir Kesnezani topluluğunu, bir organizasyon söz konusu olmadan gelişigüzel bir şekilde inceleyen kimse Arap, Türkmen, Sünni ve Şii'nin herkesin aynı zikir halkasında ve aynı safta namaz kıldıklarını görecektir. Tarikatta özel ritüeller yoktur, aksine bunlar virdler, zikirler ve tasavvufi ilahileridir. Bu tüm Sufi tarikatlarında vardır. Hz. Peygamber’i (sav) seven herkes için geçerlidir. Şekli ve yöntemi kişiden kişiye farklılık gösterse de Cenab-ı Hakk'ı zikretmek ve O'nu kendi adıyla tesbih etmek Bütün Müslümanlara emredilmiştir.” 

Kesnezaniye manevi bir bağlılıktır
Şeyh Nehru, “Düzenin, çoğunluğu gençlerden oluşan yüz binlerce insanın dahil olduğu oluşumları veya onu yöneten bir iç sistemi var mı?” sorusuna şu cevabı verdi:
“Tarikat ne bir kurum ne de bir sivil toplum kuruluşudur. Tarikat, müritlerinin tekke adı verilen bir ibadet ve anma yerinde buluştuğu manevi bir bağlılıktır. Birçok yerde çok sayıda tekke mevcut. Aynı durum, iç sistem için de geçerli. Bir iç sistem yoktur, daha ziyade müridin şeyhi ile ilişkisi ve aracısız, bağlantısız bir manevi ilişkidir.”
Peki, bu tarikatın mürit sayısını sayısal olarak ne belirliyor? Tarikat liderine göre Kesnezani tarikatı, geniş çaplı bir yayılım kaydetti. Şeyh Nehru konuya dair şunları söyledi:
“Bu yaşayan bir tarikat olup, mürşitleri aktif faaliyet gösteriyor. Tarikat her geçen gün genişliyor. Tekkeler, dünyanın doğusu ve batısındaki birçok ülkede bulunuyor. Örneğin tarikatı Irak'a ek olarak Avrupa ve Afrika ülkelerinin yanı sıra İran, Ürdün, Sudan, Hindistan, Malezya, Endonezya ve Pakistan'da net bir şekilde bulabilirsiniz.”
Şeyh Abdulkadir Geylani'nin Bağdat'ta Rusafa bölgesindeki türbesi yakınında yayılan Kadiri tekkeleri, uzun saçlarını taktıkları sarıkların altına saklayan dervişlerin ruhları için yaşam yeri olarak varlığını sürdürüyor. Dervişlerin hayatını karakterize eden bir zühd ve tevazu halindeler. Yüce ahlaki değerleri olan bu kişiler halk tarafından saygı ve hürmetle karşılanıyor. Müritlerin, tarikat saflarına kabul edilmesi için yerine getirmeleri gereken herhangi bir koşul bulunmuyor. Kapıları herkese açık olan bu tarikatın önceliklerinden biri diğerlerini kabul edip aradaki farklılıkları ortadan kaldırmaktır. Çünkü tarikatın öğretilerinde kişi eşsiz ve tekrarı olmayan bir yüce değerdir. Tarikat büyüklerinin vurguladığı gibi, tarikatın gerçek doktrini hümanizmdir.

Tekkeler, zikir çekme diyarıdır
Kesnezaniler, Bağdat'ın batısında Kerh yönündeki el-Amiriye semtinde kendilerine bir tekke edindiler. Tekkeye hizmet eden gönüllüleri, çeşitli yaş ve mezheplerden müritlerini görmek için tekkeleri birkaç kez ziyaret ettim. Kıraat, dini ezberleme ve tahta ve hayvan derilerinden yapılmış davulları çalmayı öğrenme ritüellerini uyguluyorlar. Kesnezani ailesine övgüde bulunuyorlar. Soy ağaçları, soylarının Hüseyin bin Ali bin Ebu Talip’e dayandığını doğruluyor. Bağdat'ta ve dünyanın başka şehirlerinde birkaç kez, Şeyh Nehru bin Muhammed Abdulkerim el-Kesnezani ve küçük kardeşi Şeyh Gandi ile görüştüm. Kadirilerin bir kolu olan Kesnezani tarikatının Şeyhi olan babalarının Şeyh Muhammed Abdulkerim el-Kesnezani'nin benimsediği yaklaşımın asalet ve ahlaki yüceliğine tanık oldum. Kuzey Irak’ta yer alan Süleymaniye şehrindeki Tasavvuf tarikatının yüzbinlerce müridi Irak'ta ve yurt dışında tartışmalara yol açan Sufi tarikatına mensup bir âlim olan Şeyh Muhammed’in cenaze törenine akın etmişti. Ancak bu tarikatın alamet-i fârikası ve Irak'taki geniş çaplı destek görmesi ile ilgili sorular söz konusu.
Peki, bu tarikatın diğer Tasavvuf tarikatlarından farkları neler? Şeyh Nehru, bu soruya şu yanıtı verdi:
“Bütün tasavvuf tarikatlarının ışığı tek bir kandilden kaynaklanır. Aynı Muhammedî nurlardan beslenir. Yöntemleri tamamen vird, zikir ve manevi egzersizlerdir. Ancak fark bu yaklaşımı uygulama yöntemi, müritlerinin faaliyetlerine, şeyhinin manevi gücüne ve yolu yaymaya olan ilgisiyle bağlantılıdır. Tarikat ve müntesipleri, müritlerin saflarına kabul edilmesi konusunda şartlar koşmamış, önceliklerinin merkezine insanlar arasındaki farklılıkların giderilmesini yerleştirmiştir.”

‘Kesnezani’ kutlamaları ve bayramları
Bu tarikatın müritlerine özel bayramlar söz konusu değil. Bayramları, tüm Müslümanların bayramlarıdır. Kutlama münasebetleri yine tüm Müslümanlarınkiyle aynıdır. Diğer Müslümanlarla ayrışmamaya özen gösteriyorlar. Ancak Tarikat Lideri Şeyh Nehru, “Kutlamalara gelince; Kesnezani tarikatı, kutlu doğum ve tarikat şeyhlerinin doğum yıl dönümleri münasebetiyle büyük ve merkezi kutlamalar düzenleyerek ön plana çıkar” diye konuştu.
Son olarak Şeyh Şemsuddin Nehru el-Kesnezani, tasavvufla uyumlu olmayan müzikleri dahil ettiği bu kutlamaların satır aralarında moderniteye vurgu yaptı. Kadınlar da artık bu kutlamalara katılabiliyor. Tasavvuf dünyası, Irak'ta Mezopotamya'ya yerleşen belirli fıkıh ekollerinden ve insanları alçakgönüllülük ve iç huzura çağıran entelektüel Sufi kültürünü yayan yüzlerce seçkin ilim adamının varlığından yararlanır. Kesiezaniye de bu yaklaşımın ve onun yenilenen ritüellerinin bir uzantısıdır.



Witkoff: Gazze'de kıtlık yok

Filistinli çocuklar bugün Gazze Şehri'ndeki bir aşevinden yiyecek almakta zorlanıyor (Reuters)
Filistinli çocuklar bugün Gazze Şehri'ndeki bir aşevinden yiyecek almakta zorlanıyor (Reuters)
TT

Witkoff: Gazze'de kıtlık yok

Filistinli çocuklar bugün Gazze Şehri'ndeki bir aşevinden yiyecek almakta zorlanıyor (Reuters)
Filistinli çocuklar bugün Gazze Şehri'ndeki bir aşevinden yiyecek almakta zorlanıyor (Reuters)

The Times of Israel'in haberine göre, ABD'nin Ortadoğu temsilcisi Steve Witkoff, Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki savaş konusunda "müzakere etmemek için hiçbir nedeninin olmadığını" söyledi.

Gazete, Witkoff'un Tel Aviv'de Hamas tarafından alıkonulan İsraillilerin aileleriyle yaptığı görüşmede, “Gazze'de kıtlık yok” dediğini aktardı ve “Plan savaşı genişletmek değil, sona erdirmek” ifadelerini kullandı.

Witkof, “Şu anda görüşmeler, kısmi bir anlaşmaya varmak yerine savaşı sona erdirmek ve tüm rehineleri geri getirmek üzerine odaklanmalıdır” dedi.

ABD'nin Ortadoğu temsilcisi Steve Witkoff, Tel Aviv'deki Rehine Meydanı olarak bilinen meydanda rehine aileleriyle bir araya geldi (AP)ABD'nin Ortadoğu temsilcisi Steve Witkoff, Tel Aviv'deki Rehine Meydanı olarak bilinen meydanda rehine aileleriyle bir araya geldi (AP)

Gazete, dün bir İsrailli yetkiliye atıfta bulunarak, ABD ve İsrail'in “Hamas” ile ‘aşamalı’ bir anlaşmaya varmak için çabalarını bırakması halinde, savaşın sona ermesi karşılığında tüm tutukluların serbest bırakılmasını garanti eden kapsamlı anlaşmaya varmanın “uzun zaman” alacağını söyledi.

İsrailli yetkili, İsrail ve ABD'nin heyetlerini Doha'dan çekmesinden bu yana görüşmelerin durduğunu ve bir çıkmaza girdiğini belirtti. Gazete, arabulucuların, Hamas'ın “kaydedilen ilerlemeyi yavaşlatan” yanıtına rağmen, çözülmemiş anlaşmazlıkların hala çözülebilir olduğunu söylediklerini de aktardı.

Witkoff, dün Gazze Şeridi'ni ziyaret ederek, Birleşmiş Milletler'in yardım almaya çalışırken ölenlerin kaybından sorumlu ortaklardan biri olduğunu söylediği “Gazze İnsani Yardım Kuruluşu”nun faaliyetlerini denetledi. Witkoff, ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee ile birlikte, ABD destekli “Gazze İnsani Yardım Kuruluşu”nun Refah'ta işlettiği bir tesisi ziyaret ederek, savaşın yıktığı bölgeye yeni bir yardım planı hazırlamaya çalıştı.

Hamas'tan bir kaynak, dün Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, İsrail'in hareketin Gazze Şeridi'nde ateşkes önerisine verdiği yanıtın "cesaret verici olmadığını" söyledi. Kaynak, "Arabulucuların yakın zamanda harekete sözlü bir İsrail yanıtı ilettiğini, ancak İsrail'in Filistinliler tarafından reddedilen Amerikan yardımını dayatmakta ısrar ettiğini, ayrıca güçlerinin Şeridin içinde konuşlandığı güvenlik noktalarını korumakta ısrar ettiğini" belirtti. Kaynak, İsrail'in yanıtının "savaşı sona erdirme yönünde gerçek bir niyetin olmadığını gösterdiğini" vurguladı.