Lübnan: Suriye’den mülteci akını kapasitemizi aştı

Ukrayna’daki savaş, yerinden edilmiş insanların yükü ve petrol fiyatlarındaki artış Batılı ülkelerin önceliklerini tamamen farklı hale getirdi

Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
TT

Lübnan: Suriye’den mülteci akını kapasitemizi aştı

Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)

Velid Şukayr
Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Bouhabib ve Sosyal İşler Bakanı Hektor Haccar’dan oluşan Lübnan heyeti, Brüksel’deki yerinden edilmiş Suriyeliler Konferansı’na katılmak üzere ülkeden ‘Lübnan topraklarındaki yerinden edilmiş Suriyelilerin varlığı konusunda katı olarak tanımlanabilecek bir tavırla’ ayrıldı. Söz konusu iki bakanın, konferansta Lübnan’ın artık yaklaşık bir buçuk milyon mültecinin yükünü taşıyamayacağına dair brifing vermesi bekleniyor.
İki bakan, 5 Mayıs’ta Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptıkları görüşme sırasında söz konusu meseleyi ele alırken, daha sonra Bouhabib, Brüksel’de bu meseleye ilişkin ilk gündemin ‘Lübnan’ın Suriyeli mültecilerin ülke topraklarına göç etmesine artık tahammül edemeyeceği’ olduğunu belirtti. Bakan, “Kapasitemizi, onları koruma ya da onlara yardım etme yeteneğimizi aşan, yerinden edilmiş çok sayıda insan var” dedi.
Lübnan tarafının, Suriye devriminin patlak vermesinden ve halkın 2011 yılında rejimin şiddetiyle karşılaşmasından bu yana yerinden edilmiş Suriyelileri ülkelerine geri döndürmek için Brüksel’de bir plan sunması bekleniyor. Ayrıca söz konusu plan, yerinden edilmiş kişilerin yüklerini tartışmak için düzenlenen ve ‘Lübnan, Türkiye, Ürdün ve Irak’ın yanı sıra komşu ülkeler ve sınırlı sayıdaki Batılı ülkeler tarafından kabul edilmeleri karşılığında verilen’ para miktarının belirlendiği yıllık toplantıda da gündeme getirilecek. Ancak Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre bir bakanlık kaynağı gazeteye yaptığı açıklamada bakanlar heyetinin konferansa sunacağı bir planın olmadığını söyledi.
Bu çerçevede Bakan Bouhabib, Lübnan’ın ‘ülke içerisindeki yerinden edilmişlere yardım etmek istemediğini’ söylerken, “Yerinden edilen Suriyeliler ülkelerine dönerlerse biz kendimizle ilgileniriz” dedi. Bakan, “Suriye’ye gidip geri dönen Suriyelilerin çoğu yanlarında döviz taşıyor. Çünkü Lübnan lirası, orada döviz yerine geçiyor ve bu insanlar iki ülke arasında çalışıyor, hareket ediyor. Onlar, burada olmamalı” ifadelerini kullandı. Ayrıca Lübnan’ın Başbakan Hassan Diyab hükümetinde (2020) alınan kabine kararını uygulayacağını söyleyen Bakan, “Birleşmiş Milletler (BM) ile işbirliği yapmak istiyoruz, ancak çıkarlarımız göz önünde bulundurulmalı ve onların çıkarlarımıza karşı diktelerini kabul etmemeliyiz” dedi.

Lübnan, zorunlu geri dönüşü önerdi
Öyle görünüyor ki ilgili kuruluşlara yerinden edilenler için ayni veya nakdi yardım çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Avn’ın tavrına dayalı olarak Lübnan ile BM arasında söz konusu duruma dair yıllardır bir anlaşmazlık yaşanıyor. Avn, bu yardımları Lübnan’da sunmak yerine Suriye topraklarında sağlamayı önerirken, yerinden edilmişlere Lübnan topraklarında sağlanan yardımların, onları bu ülkede kalmaya teşvik ettiğini savunuyor. Aynı şekilde Lübnan Dışişleri Bakanı, ABD ve Avrupa ülkelerini yerinden edilenlerin geri dönüşünü istememekle suçlarken, yerinden edilmişlerin Avrupa’ya göç etme tehlikesine dikkati çekti. “Artık deniz üzerinden göç etmelerini engelleyemiyoruz” diyen Bakan Bouhabib, AB’nin Lübnan’ın çıkarlarını umursamadığına dikkati çekti.
Lübnanlı yetkililerin bu konudaki tavırlarına dair tek açıklama, rejimle ilişkilerini yönetmek üzere bazı grupları sınırlara aktararak yerinden edilmişleri ülkelerine geri dönmeye zorladıkları yönünde. Ayrıca yetkililer, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin ‘ülkelerine geri dönüşün güvenli ve gönüllü olması gerektiğine’ dair kriterlerini göz önünde bulundurmuyor. 

Eski hükümetin planı fon olmaksızın teorik
Bouhabib’in dayandığı Diyab hükümetinin planı, yerinden edilmişlerin geri dönüşünü sağlamak için pratik hiçbir şey ortaya koymuyor ve geri dönüşe dair her şey teorik. Plan, elektrik, su ve istihdam yoluyla 11 yıldan uzun bir süredir altyapıya milyarlarca dolarlık maliyetinin bir sonucu olarak yerinden edilmişlerin varlığının, Lübnan’daki boğucu ekonomik krizin önemli bir nedeni olduğunu öngörüyor. Ayrıca Suriye savaşının Lübnan’ın Suriye üzerinden Arap Körfezi ülkelerine gıda ve tarımsal ihracat yapamamasına yol açtığı dolaylı kayıpların yanı sıra yerinden edilmiş çocukların eğitim masraflarının da doğrudan devlet bankası tarafından finanse edilmesi ek bir yüke neden oluyor.

Uluslararası bağışın yetersizliği
Söz konusu plan, anayasada yer alan bir ilke olarak yeniden yerleşimin reddedilmesini ve Lübnan toplumuna yönelik her türlü entegrasyonun reddedilmesini öngörüyor. Plan ayrıca, yerinden edilenlerin geri dönüşünün Suriye’deki siyasi süreçle bağlantılı olmayacağını da içeriyor. Aynı şekilde Suriye devletinin tüm Suriyelilerin geri dönüşünü memnuniyetle karşıladığından, ‘binlerce okulu restore ederek, kurum hizmetlerini onarmaya çalışarak, altyapıyı rehabilite ederek, vatandaşların ihtiyaçlarını güvence altına alarak, geçici sığınaklar oluşturarak ve iyi bir yaşam için ihtiyaçları sağlayarak’ geri dönüş prosedürlerini kolaylaştırmak için gerekli olanı yapmaya istekli olduğundan bahsediyor.
Şam’a birçok defa ziyarette bulunan dönemin Sosyal İşler Bakanı Remzi Müşerrefiye, krize müdahale planının, ‘Lübnan boyutu, Lübnan- Suriye boyutu ve Lübnan- uluslararası boyutu’ olmak üzere üç boyuta ayrıldığını dile getirdi. Müşerrefiye, talep edilen toplu geri dönüşün, bir zaman çerçevesi belirleme imkânı olmaksızın aşamalar halinde gerçekleşeceğini, ancak bunu sağlamak için yeterli finansmanının olmadığını söyledi.

Bakan Bouhabib, Lübnan heyetinin Brüksel konferansına bir finansman planı taşıyıp taşımadığı sorusunu, bu iddiayı yalanlayarak yanıtladı. İlgili ülkelerden gelen mali yardımların yetersiz olduğunu ve bağışçı ülkelerin yerinden edilmişlerin yüklerini finanse etme konusunda yorgun olduğunu söyleyen Bakan, “Uluslararası toplumun ‘yerinden edilmişlerin köylerine geri dönüşü için yıkılan alanları yeniden inşa ederek ve dönüşü finanse ederek siyasi çözümde ilerleme sağlanmasını’ şart koşması, bu dönüşü istemedikleri anlamına geliyor. Bu şartı ileri süren ülkelerin liderleri, Suriye muhalefetiyle anlaşmanın mümkün olmadığını biliyor” dedi.

Brüksel konferansı en kötü koşullarda gerçekleşiyor
Öte yandan Avrupa Birliği ile yerinden edilmiş Suriyeliler hakkında temasa geçen bir kaynak, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada finansman hazırlıklarının kötü durumda olduğunu belirtti. Bu yılki konferansın, onlara ev sahipliği yapan ülkeler açısından yerinden edilmiş Suriyelilerin finansmanını yasallaştırma kararının bir sonucu olarak en kötü koşullar ortasında düzenlendiğini belirten kaynak, “Örneğin İngiltere, bu amaçla herhangi bir miktar ödemekten kaçınmak zorunda olduğunu belirtti. Bu krizi finanse etmede en cömert ülke olan Almanya, yerinden edilmiş Suriyelilere yardım için katkısını azaltmaya karar verdi. AB içerisinde bu konu hakkındaki sorumlular da konferanstan 10 gün önce, hazırlıklarının olduğu gibi kalacağını söylediler” dedi.
Kaynak, yerinden edilmişlerin zorla geri gönderilmesi tehdidi ek fon elde etmeyi amaçlıyorsa, Lübnan’ın tutumunun oldukça kötü koşullara ulaştığını belirtti. Kaynağa göre Lübnan’daki çalkantılı siyasi durum ve parayı harcamadaki yönetim eksikliği bahane edilerek Lübnan’a tahsis edilen tutarlarda indirime gidildi. Hatta AB’deki bazı yetkililer, Lübnan’da yapılacak parlamento seçimlerinin bu duruma köklü değişiklikler getirmeyeceğini söyleyecek daha da ileri gidiyor. Bu da yerinden edilmişler krizine yönelik müdahale planı finansmanı hakkındaki talebin düzeyine yansıyor.

Suriye’nin yardım çekme teşviki ve Erdoğan’ın seçim hedefleri
Öte yandan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in (rejime muhalif on birlerce kişiyi etkileyen) ‘terörizmle’ işbirliği suçlamasıyla mahkum edilenler için af yasası çıkarmasına rağmen bu adım, Brüksel Konferansı çerçevesindeki birkaç hedeften biri. Esed, söz konusu kararnameyi, yerinden edilmiş Suriyelilerle ilgili fonların artırılması amacıyla siyasi çözümde ilerleme kaydederek uluslararası toplumun bazı şartlarını yerine getirmek için yayınladı. Ancak AB’deki ilgili taraflar, bunun yeterli olmadığına inanıyor. Kaynağa göre Suriye rejimi, af yasasına ek olarak, bu ayın sonunda Cenevre’de yapılacak Anayasa Komitesi toplantılarında esnek bir duruş sergileyeceğini de Avrupalılara bildirdi.
Şam’ın AB’deki yetkililere gönderdiği mesajlar arasında, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in aylar önce önerdiği kuralı kabul ettiği, yani bir yandan rejim ile muhalefet, diğer yandan da kendisi ile Batı ülkeleri arasında ‘adıma karşılık adım’ yaklaşımını benimsediği mesajı da yer alıyor. Gözlemciler, bu tavrı tanık olunan boğucu ekonomik kriz ortasında Batılı ülkeleri Suriye’ye yardım sağlamaya çekmeye yönelik bir girişim olarak nitelendirdi.
Aynı şekilde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir süre önce onlara güvenli bir geri dönüş sağlamak için evler inşa ettikten ve alt yapıyı inşa ettikten sonra yerinden edilmiş bir milyon Suriyeliyi, Suriye’nin kuzeybatısında kontrol ettiği alanlara geri gönderme kararı aldıklarını duyurdu. Brüksel konferansı öncesinde bu karar, fon sağlamak amacıyla alındı. Ancak gözlemciler, bu kararın ekonomik kriz nedeniyle partisinin popülaritesinin azalmasının bir sonucu olarak Türk kamuoyunu kendine çekme amacıyla alındığını belirtti.
Ancak sorun şu ki ne Suriye’deki rejim ne de diğer ilgili Arap olan ve Arap olmayan ülkeler, başta AB olmak üzere Batılı ülkelerin, Ukrayna’daki savaş nedeniyle eskisinden tamamen farklı bir ruh hali içinde olduğunu henüz anlamadı. Bu ruh hali, Batılı ülkelerin Suriyeli yerinden edilmişlere fon sağlama isteksizliğini iki yönde açıklıyor.

Ukrayna’ya finansman ve küresel ekonomik kriz
Öncelikle, başta küresel gıda krizi olmak üzere Ukrayna’daki savaşın yansımalarından kaynaklanan ekonomik kriz, bu savaşa silah ve teçhizat finanse etmek zorunda olan bağışçı ülkeleri, diğer uluslararası alanlardaki katkılarını azaltmaya, petrol ve gaz fiyatlarındaki artış nedeniyle harcamalarını yasallaştırmaya itti. Kriz ayrıca, bu ülkeleri Avrupa’ya ve savaş alanına komşu ülkelere ve Ukrayna içerisine dağılan ve sayıları üç ayda 8 milyonu aşan yerinden edilmiş Ukraynalılar krizini finanse etmeye öncelik vermeye itti. Yerinden edilmiş Suriyelilerin sayısındaki artış, üç yıldan uzun bir süre içinde yaşanmıştı.

Siyasi olarak şarta bağlı insani yardım
Batılı ülkelerin Suriyeli mülteci krizine yönelik finansmanı artırma konusundaki isteksizliğinin ikinci yönü, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşında onlara ev sahipliği yapan ülkelerin siyasi konumlarıyla ilgili. Batılı bağışçı ülkelerin ve Asyalı müttefiklerinin muhtaç ülkelere mali yardım sağlama kriterleri, Moskova karşısında Ukrayna’nın ne kadar yanında olduklarıdır. Soğuk Savaş döneminde hüküm süren bu bölünmeyi hatırlatan küresel düzeydeki keskin bölünme ortasında Batı tarafgirliği, bu ülkeler için ‘muhtaç ülkelerle olumlu bir şekilde ilgilenme yolunda’ önemli bir koşul haline geldi. Kaynak, bu çerçevede Suriye de dahil olmak üzere Rusya’nın tavrıyla uyumlu ülkelerin, Batı ülkelerinin saldırganlığıyla karşılaşacaklarına ve bu nedenle de onlardan yardımın kesileceğine dikkati çekti. Bu durum ise insani yardımlar da dahil olmak üzere, yardımların siyasi koşullara bağlanması ilkesinin bundan böyle devam etmesine neden oluyor.



SDG, Şam’la müzakereye hazır olduğunu açıkladı

Suriye hükümetiyle müzakerelerde bulunan Özerk Yönetim heyetinin sözcüsü (North Press)
Suriye hükümetiyle müzakerelerde bulunan Özerk Yönetim heyetinin sözcüsü (North Press)
TT

SDG, Şam’la müzakereye hazır olduğunu açıkladı

Suriye hükümetiyle müzakerelerde bulunan Özerk Yönetim heyetinin sözcüsü (North Press)
Suriye hükümetiyle müzakerelerde bulunan Özerk Yönetim heyetinin sözcüsü (North Press)

Şam ile müzakere eden Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolü altındaki Özerk Yönetim heyetinin sözcüsü Yaser el-Süleyman, teknik komitelerinin Suriye hükümetindeki muhataplarıyla müzakereye hazır olduğunu açıkladı.

Süleyman, Kuzey Basın Ajansı'na yaptığı açıklamada, komitelerinin Suriye hükümeti komiteleriyle müzakereleri sürdürmeye ve masadaki tüm konuları görüşmeye “hazır” olduğunu söyledi.

Yaser el-Süleyman Syria Now'a yaptığı açıklamada, Özerk Yönetim'in “bizim tarafımızdaki komitelerin oluşumunu tamamladıktan sonra” tüm askeri ve sivil konuları görüşmeye hazır olduğunu duyurdu ve şöyle devam etti: “Ortak komitelerin çalışmaya başlaması için Suriye hükümeti ile bir tarih üzerinde anlaşmaya varmayı bekliyoruz. Farklılıkları aşarak, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara ile SDG Lideri General Mazlum Abdi arasında 10 Mart'ta imzalanan anlaşmayı müzakere temeli olarak uygulamaya çalışıyoruz.” Komite toplantılarının sivil ve askeri kurumların entegrasyonunu hızlandıracak anlaşmalara varılmasına katkıda bulunacağını umduğunu ifade etti.

sdvfg
Suriye hükümeti ile "Özerk Yönetim" arasındaki müzakerelerin ilk turu geçtiğimiz haziran ayında Şam'da gerçekleşti (North Press)

Şam ile müzakerelerde bulunan özerk yönetim heyetinin sözcüsü, yönetimin "Suriye hükümetiyle müzakereleri yeniden başlatma ve teknik komiteler oluşturarak idari ve askeri kurumların bütünleştirilmesine yönelik müzakerelere başlamaya hazır olma" taahhüdünü vurguladı. Sözcü, Kürt heyetinin Suriye hükümet temsilcileriyle doğrudan görüşmeler için resmi tarihleri ​​beklediğini kaydetti.

Şarku’l Avsat’ın "Yalla Haber" internet sitesinden aktardığına göre el Süleyman siteye yaptığı açıklamada, oturumların niteliğini belirterek, oturumların teknik komitelere ayrılmasının önemini vurguladı ve “Ekonomi ile ekonomi, tarım ile tarım, eğitim ile eğitim ve sınır geçişleri ile sınır geçişleri” diye ekleyerek “eğitim ve sınır geçişleri” konularına öncelik verilebileceğini işaret etti.

guı
Kuzeydoğu Suriye'deki Kürt yönetiminin başkanı İlham Ahmed, (Şarku’l Avsat)

Kuzey Basın Ajansı'nın haberine göre Özerk Yönetim Dış İlişkiler Dairesi Eş Başkanı İlham Ahmed, perşembe günü Suriye'nin kuzeydoğusunu temsil eden müzakere heyetiyle bir araya gelerek, Şam'daki son görüşmelerdeki gelişmeleri ele aldı.

Suriye hükümeti daha önce, "Özerk Yönetim" ve "SDG" ile Suriye dışında herhangi bir müzakere yapmayı reddettiğini ve diyaloğun Şam'da gerçekleşmesini talep ettiğini duyurmuştu. Bu karar, geçen ay Paris'te planlanan bir toplantının iptal edilmesi sonrasında alındı.


Hamas kaynakları Şarku'l Avsat'a konuştu: Bize sunulan teklif birçok tuzakla dolu… Bu tuzakları şiddete başvurmadan atlatmaya çalışıyoruz

Gazze şehrinde bir çadıra düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından hasarı inceleyen Filistinli gençler, 8 Eylül 2025 (Reuters)
Gazze şehrinde bir çadıra düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından hasarı inceleyen Filistinli gençler, 8 Eylül 2025 (Reuters)
TT

Hamas kaynakları Şarku'l Avsat'a konuştu: Bize sunulan teklif birçok tuzakla dolu… Bu tuzakları şiddete başvurmadan atlatmaya çalışıyoruz

Gazze şehrinde bir çadıra düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından hasarı inceleyen Filistinli gençler, 8 Eylül 2025 (Reuters)
Gazze şehrinde bir çadıra düzenlenen İsrail hava saldırısının ardından hasarı inceleyen Filistinli gençler, 8 Eylül 2025 (Reuters)

Hamas kaynakları, Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek için kendilerine sunulan fikirlerin ‘ortadan kaldırılması gereken birçok tuzak ve engel içerdiğini, bu fikirlerin herkesin taleplerini karşılayan adil koşullar içermesi gerektiğini, bunların en önemlisinin ise Hamas ve diğer Filistinli grupların odaklandığı savaşın sona erdirilmesi olduğunu’ belirtti. Kaynaklar, ‘durumu daha da karmaşık hale getirebilecek sert tutumlar sergilemeden, kendilerine sunulanları ele almaya’ açık olduklarını vurguladılar.

Hamas kaynaklarının açıklamaları, Hamas ile ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff arasında, ABD Başkanı Donald Trump'ın ‘garantisi’ ile Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirme önerisi konusunda aracılar vasıtasıyla yapılan mesajlaşmaların açıklanmasından bir gün sonra geldi.

Axios internet sitesinin pazar günkü haberine göre Trump, yeni önerinin başarısız olması halinde Hamas'ı ‘düşünülemez’ bir adım ile tehdit etti.

Şarku'l Avsat'a konuşan Hamas kaynakları şu ifadeleri kullandı: “Şu anda sunulanlar, ana arabulucu ülkeler olan Mısır, Katar ve diğerleri de dahil olmak üzere çeşitli taraflarla yapılan görüşmeler kapsamında düzenlenmekte, değiştirilmekte ve geliştirilmekte olan fikirler. Arabulucular, bu savaşın kesin olarak sona ermesini sağlayacak şekilde herkesin taleplerinin yerine getirilmesini garanti eden kapsamlı bir öneriye ulaşmak amacıyla çalışıyor.”

cdfgt
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Netzarim Koridoru yakınlarında bulunan bir yardım dağıtım merkezinde un çuvalları taşıyan yerinden edilmiş kişiler (AFP)

Kaynaklar, görüşülen fikirler arasında ilk gün tüm rehinelerin teslim edilmesi de olduğunu doğruladı, ancak Hamas bunun zor olacağını belirtti. Kaynaklar, ‘İsrail'in geçen ocak ayında varılan anlaşmada kararlaştırılan sınırlara çekileceğine dair net garantiler olması ve ABD Başkanı Donald Trump'ın bizzat garanti edeceği savaşı sona erdirme müzakereleri sırasında Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinden kademeli bir çekilme olması gerektiğini’ ifade ettiler.

Cesetlerin teslimi ikilemi

Kaynaklar, Hamas liderliğinin arabuluculara ‘ateşkesin ilk gününde canlı ve ölü rehinelerin hepsini birden teslim etmenin mümkün olmadığını’ bildirdiğini belirtti. Kaynaklar, “Bazı yerlerde öldürülen rehineler var. Bunların cesetlerini, öldürüldükleri bazı bölgelerin enkazı altından çıkarmak veya İsrail güçlerinin girdiği yerlere gömülen cesetleri çıkarmak için İsrail ordusunun ateşkesi durdurması gerekiyor” şeklinde konuştular.

Tahminlere göre Hamas, 7 Ekim 2023'te kaçırılan toplam 256 kişiden (İsrailliler ve yabancılar) 48'ini şu anda elinde tutuyor. İsrail hükümetinin Rehineler ve Kayıp Kişiler Departmanı'nın resmi verilerine göre, 19 rehinenin hayatta olduğu doğrulandı.

Kaynaklar, ‘direniş gruplarının ilk gün hayatta olan bazı rehineleri serbest bırakmaya hazır olduğunu ve karşılıklı olarak kararlaştırılan bir günde hayatta olan ve ölen çok sayıda rehineyi serbest bırakabileceklerini, çünkü kalan rehinelerin cesetlerini çıkarmak için zamana ve belirli bir süreye ihtiyaçları olacağını’ belirtti.

jb
Geçtiğimiz şubat ayında Han Yunus'ta Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'na bağlı bir savaşçı (DPA)

Kaynaklar, “İsrail güçleri tarafından bombalanan bölgelerde öldürülen ve enkaz altında kalan rehinelerin serbestçe çıkarılmasını sağlayacak koşulların sahada yaratılması gerekiyor. Bazıları ise işgal güçlerinin konuşlandığı bölgelere yakın yerlere gömüldü, bu da bu güçlerin son aylarda girdiği bölgelerden çekilmesinin gerekli olduğu anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.

Koridorlar ve sınır kapıları

Hamas kaynaklarına göre ortaya atılan fikirler, İsrail güçlerinin Philadelphia Koridoru gibi bazı önemli noktalardan çekileceğine, Refah Sınır Kapısı’nın normal yolcu trafiğine yeniden açılmasına ya da işgal hükümetinden, ABD dahil olmak üzere garantör devletlere savaşı sona erdireceğine dair bir garanti alınmasına işaret etmiyor.

Kaynaklar, ‘İsrail veya ABD ile doğrudan veya dolaylı arabuluculukta yer alan birkaç taraf olduğunu’ belirterek, tüm çabaların başarıya ulaşması için bu konuda ülkelerin ve bireylerin rolünün olduğunu kaydetti.

Kaynaklar, tüm sürecin başarısını sağlayacak bir anlaşmaya varmak için ABD'nin hareketin liderliğiyle yeniden doğrudan iletişim kurmak istediğini belirtti. Kaynaklar, Hamas liderliğinin tüm arabuluculara, savaşı mümkün olan her yolla sona erdirecek herhangi bir anlaşmaya açık olduğunu bildirdiğini kaydetti.

Yeni arabulucular!

Olağandışı bir şekilde Hamas kaynakları sadece Mısırlı ve Katarlı arabuluculardan bahsetmekle kalmadı, aynı zamanda diğer arabuluculardan da bahsetti. Bu da bazı Yahudi ve uluslararası medya kuruluşlarının, ABD yönetimi ile Hamas arasında doğrudan iletişim kuran yeni arabulucuların onaylandığına dair haberleriyle örtüşüyor. Bahsedilenler arasında, 2011 yılında İsrailli asker Gilad Şalit'in serbest bırakılması için yapılan anlaşmada arabulucu olarak görev yapan İsrailli-Amerikalı gazeteci Gershon Baskin de vardı.

Şarku’l Avsat, Baskin ile iletişime geçmeye çalıştı. Ancak Baskin arabuluculuk hakkında ayrıntılı bilgi vermeyi reddetti ve sadece ‘şu anda medyaya konuşmayacağını’ söyledi.

hv
Mısır sınırındaki Philadelphia Koridoru yakınlarında iki İsrail askeri (Arşiv – AP)

Pazar akşamı geç saatlerde yayınlanan bir açıklamada Hamas, ateşkes anlaşmasına varmak için arabulucular aracılığıyla Amerikan tarafından bazı öneriler aldığını ve saldırıyı durdurma çabalarına yardımcı olacak her türlü adımı memnuniyetle karşıladığını belirtti.

Hamas, ‘savaşın sona erdirileceğine, Gazze Şeridi'nden tamamen çekilileceğine ve Gazze Şeridi'ni yönetmek üzere bağımsız Filistinlilerden oluşan ve çalışmalarına derhal başlayacak bir komite kurulacağına dair açık bir beyan karşılığında tüm rehinelerin serbest bırakılmasını görüşmek üzere derhal müzakere masasına oturmaya hazır’ olduğunu doğruladı. Böylece, daha önce varılan anlaşmaların reddedilmesi veya ihlal edilmesi gibi deneyimlerin tekrarlanmaması sağlanacak. Bu tür deneyimlerin en sonuncusu, arabulucuların Amerikan önerisine dayalı olarak Hamas’a sunduğu ve Hamas’ın 18 Ağustos 2025'te Kahire'de kabul ettiği anlaşmaydı. İşgalciler bugüne kadar bu anlaşmaya yanıt vermedi, bunun yerine katliamlarına ve etnik temizliğe devam etti.


Abdulati, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarının genişlemesi konusunda uyardı

Filistinliler, dün Gazze Şehri'ndeki el-Şifa Hastanesi'nde düzenlenen cenaze töreninde, İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin naaşlarının yanında dua ediyor (AFP)
Filistinliler, dün Gazze Şehri'ndeki el-Şifa Hastanesi'nde düzenlenen cenaze töreninde, İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin naaşlarının yanında dua ediyor (AFP)
TT

Abdulati, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarının genişlemesi konusunda uyardı

Filistinliler, dün Gazze Şehri'ndeki el-Şifa Hastanesi'nde düzenlenen cenaze töreninde, İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin naaşlarının yanında dua ediyor (AFP)
Filistinliler, dün Gazze Şehri'ndeki el-Şifa Hastanesi'nde düzenlenen cenaze töreninde, İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin naaşlarının yanında dua ediyor (AFP)

Mısır Dışişleri Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati'nin İtalyan mevkidaşı Antonio Tajani ile yaptığı telefon görüşmesinde, uluslararası toplumun acil müdahale etmesi ve İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını durdurmak için etkili adımlar atması gerektiğini vurguladığını belirtti.

Mısır Dışişleri Bakanlığı, Mısır dışişleri bakanının dün yapılan görüşmede İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarını genişletmesinin tehlikesine karşı uyarıda bulunduğunu ifade etti.

Mısır Dışişleri Bakanlığı ikinci bir açıklamasında, Abdulati'nin dün akşam Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile yaptığı telefon görüşmesinde, Mısır'ın İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik “acımasız saldırılarını” kategorik olarak reddettiğini vurguladığını belirtti.

kjnj
Filistinliler, Gazze Şehri'ndeki eş-Şifa Hastanesi'ne düzenlenen ilk İsrail hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin kefenlenmiş bedenleri önünde ağlıyor (AFP)

Görüşme sırasında Mısırlı bakan, işgal altındaki Batı Şeria'da İsrail'in gerginliği tırmandırması ve yerleşim yerlerini genişletmesinin tehlikesine dikkat çekerek, Almanya'nın İsrail'e “sürekli ihlallerine” son vermesi için baskı yapmasını umduğunu ifade etti.

Bu uyarı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Gazze Şehri sakinlerine, İsrail'in Gazze Şeridi'ne hava saldırılarını yoğunlaştırma niyetini açıklamasından birkaç saat sonra, derhal bölgeyi terk etmeleri yönünde uyarıda bulunduğu bir zamanda yapıldı. Netanyahu şunları söyledi: “Gazze sakinlerine şunu söylüyorum, bu fırsatı değerlendirin ve beni dikkatle dinleyin: uyarıldınız, şimdi gidin.” Netanyahu, İsrail güçlerinin şu anda Gazze Şehri içinde kara operasyonu için organize olduğunu belirtti.

İsrail Başbakanı, bir video konuşmasında, ordunun Gazze Şehri'nde Hamas tarafından kullanılan 50 binayı iki gün boyunca bombaladığını doğrulayarak, "İki gün içinde 50 terör kulesini imha ettik ve bu, Gazze Şehri'ndeki yoğun kara harekatının sadece başlangıcı. Bölge sakinlerine sesleniyorum: Uyarıldınız, hemen gidin" dedi. "Tüm bunlar sadece bir ön hazırlık, ana ve yoğun harekatın, güçlerimizin kara manevrasının başlangıcı. Şu anda toplanıp Gazze Şehri'ne girmek için organize oluyorlar" ifadelerini kullandı.