Lübnan: Suriye’den mülteci akını kapasitemizi aştı

Ukrayna’daki savaş, yerinden edilmiş insanların yükü ve petrol fiyatlarındaki artış Batılı ülkelerin önceliklerini tamamen farklı hale getirdi

Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
TT

Lübnan: Suriye’den mülteci akını kapasitemizi aştı

Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)
Lübnan, Brüksel Konferansı’na yerinden edilmiş Suriyelileri geri göndermek üzere net bir plan olmadan katıldı. Dışişleri Bakanı ise ABD ve Avrupa ülkelerini Suriyelilerin geri dönmelerini istememekle suçladı (Reuters)

Velid Şukayr
Lübnan Dışişleri Bakanı Abdullah Bouhabib ve Sosyal İşler Bakanı Hektor Haccar’dan oluşan Lübnan heyeti, Brüksel’deki yerinden edilmiş Suriyeliler Konferansı’na katılmak üzere ülkeden ‘Lübnan topraklarındaki yerinden edilmiş Suriyelilerin varlığı konusunda katı olarak tanımlanabilecek bir tavırla’ ayrıldı. Söz konusu iki bakanın, konferansta Lübnan’ın artık yaklaşık bir buçuk milyon mültecinin yükünü taşıyamayacağına dair brifing vermesi bekleniyor.
İki bakan, 5 Mayıs’ta Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptıkları görüşme sırasında söz konusu meseleyi ele alırken, daha sonra Bouhabib, Brüksel’de bu meseleye ilişkin ilk gündemin ‘Lübnan’ın Suriyeli mültecilerin ülke topraklarına göç etmesine artık tahammül edemeyeceği’ olduğunu belirtti. Bakan, “Kapasitemizi, onları koruma ya da onlara yardım etme yeteneğimizi aşan, yerinden edilmiş çok sayıda insan var” dedi.
Lübnan tarafının, Suriye devriminin patlak vermesinden ve halkın 2011 yılında rejimin şiddetiyle karşılaşmasından bu yana yerinden edilmiş Suriyelileri ülkelerine geri döndürmek için Brüksel’de bir plan sunması bekleniyor. Ayrıca söz konusu plan, yerinden edilmiş kişilerin yüklerini tartışmak için düzenlenen ve ‘Lübnan, Türkiye, Ürdün ve Irak’ın yanı sıra komşu ülkeler ve sınırlı sayıdaki Batılı ülkeler tarafından kabul edilmeleri karşılığında verilen’ para miktarının belirlendiği yıllık toplantıda da gündeme getirilecek. Ancak Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre bir bakanlık kaynağı gazeteye yaptığı açıklamada bakanlar heyetinin konferansa sunacağı bir planın olmadığını söyledi.
Bu çerçevede Bakan Bouhabib, Lübnan’ın ‘ülke içerisindeki yerinden edilmişlere yardım etmek istemediğini’ söylerken, “Yerinden edilen Suriyeliler ülkelerine dönerlerse biz kendimizle ilgileniriz” dedi. Bakan, “Suriye’ye gidip geri dönen Suriyelilerin çoğu yanlarında döviz taşıyor. Çünkü Lübnan lirası, orada döviz yerine geçiyor ve bu insanlar iki ülke arasında çalışıyor, hareket ediyor. Onlar, burada olmamalı” ifadelerini kullandı. Ayrıca Lübnan’ın Başbakan Hassan Diyab hükümetinde (2020) alınan kabine kararını uygulayacağını söyleyen Bakan, “Birleşmiş Milletler (BM) ile işbirliği yapmak istiyoruz, ancak çıkarlarımız göz önünde bulundurulmalı ve onların çıkarlarımıza karşı diktelerini kabul etmemeliyiz” dedi.

Lübnan, zorunlu geri dönüşü önerdi
Öyle görünüyor ki ilgili kuruluşlara yerinden edilenler için ayni veya nakdi yardım çağrıda bulunan Cumhurbaşkanı Avn’ın tavrına dayalı olarak Lübnan ile BM arasında söz konusu duruma dair yıllardır bir anlaşmazlık yaşanıyor. Avn, bu yardımları Lübnan’da sunmak yerine Suriye topraklarında sağlamayı önerirken, yerinden edilmişlere Lübnan topraklarında sağlanan yardımların, onları bu ülkede kalmaya teşvik ettiğini savunuyor. Aynı şekilde Lübnan Dışişleri Bakanı, ABD ve Avrupa ülkelerini yerinden edilenlerin geri dönüşünü istememekle suçlarken, yerinden edilmişlerin Avrupa’ya göç etme tehlikesine dikkati çekti. “Artık deniz üzerinden göç etmelerini engelleyemiyoruz” diyen Bakan Bouhabib, AB’nin Lübnan’ın çıkarlarını umursamadığına dikkati çekti.
Lübnanlı yetkililerin bu konudaki tavırlarına dair tek açıklama, rejimle ilişkilerini yönetmek üzere bazı grupları sınırlara aktararak yerinden edilmişleri ülkelerine geri dönmeye zorladıkları yönünde. Ayrıca yetkililer, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin ‘ülkelerine geri dönüşün güvenli ve gönüllü olması gerektiğine’ dair kriterlerini göz önünde bulundurmuyor. 

Eski hükümetin planı fon olmaksızın teorik
Bouhabib’in dayandığı Diyab hükümetinin planı, yerinden edilmişlerin geri dönüşünü sağlamak için pratik hiçbir şey ortaya koymuyor ve geri dönüşe dair her şey teorik. Plan, elektrik, su ve istihdam yoluyla 11 yıldan uzun bir süredir altyapıya milyarlarca dolarlık maliyetinin bir sonucu olarak yerinden edilmişlerin varlığının, Lübnan’daki boğucu ekonomik krizin önemli bir nedeni olduğunu öngörüyor. Ayrıca Suriye savaşının Lübnan’ın Suriye üzerinden Arap Körfezi ülkelerine gıda ve tarımsal ihracat yapamamasına yol açtığı dolaylı kayıpların yanı sıra yerinden edilmiş çocukların eğitim masraflarının da doğrudan devlet bankası tarafından finanse edilmesi ek bir yüke neden oluyor.

Uluslararası bağışın yetersizliği
Söz konusu plan, anayasada yer alan bir ilke olarak yeniden yerleşimin reddedilmesini ve Lübnan toplumuna yönelik her türlü entegrasyonun reddedilmesini öngörüyor. Plan ayrıca, yerinden edilenlerin geri dönüşünün Suriye’deki siyasi süreçle bağlantılı olmayacağını da içeriyor. Aynı şekilde Suriye devletinin tüm Suriyelilerin geri dönüşünü memnuniyetle karşıladığından, ‘binlerce okulu restore ederek, kurum hizmetlerini onarmaya çalışarak, altyapıyı rehabilite ederek, vatandaşların ihtiyaçlarını güvence altına alarak, geçici sığınaklar oluşturarak ve iyi bir yaşam için ihtiyaçları sağlayarak’ geri dönüş prosedürlerini kolaylaştırmak için gerekli olanı yapmaya istekli olduğundan bahsediyor.
Şam’a birçok defa ziyarette bulunan dönemin Sosyal İşler Bakanı Remzi Müşerrefiye, krize müdahale planının, ‘Lübnan boyutu, Lübnan- Suriye boyutu ve Lübnan- uluslararası boyutu’ olmak üzere üç boyuta ayrıldığını dile getirdi. Müşerrefiye, talep edilen toplu geri dönüşün, bir zaman çerçevesi belirleme imkânı olmaksızın aşamalar halinde gerçekleşeceğini, ancak bunu sağlamak için yeterli finansmanının olmadığını söyledi.

Bakan Bouhabib, Lübnan heyetinin Brüksel konferansına bir finansman planı taşıyıp taşımadığı sorusunu, bu iddiayı yalanlayarak yanıtladı. İlgili ülkelerden gelen mali yardımların yetersiz olduğunu ve bağışçı ülkelerin yerinden edilmişlerin yüklerini finanse etme konusunda yorgun olduğunu söyleyen Bakan, “Uluslararası toplumun ‘yerinden edilmişlerin köylerine geri dönüşü için yıkılan alanları yeniden inşa ederek ve dönüşü finanse ederek siyasi çözümde ilerleme sağlanmasını’ şart koşması, bu dönüşü istemedikleri anlamına geliyor. Bu şartı ileri süren ülkelerin liderleri, Suriye muhalefetiyle anlaşmanın mümkün olmadığını biliyor” dedi.

Brüksel konferansı en kötü koşullarda gerçekleşiyor
Öte yandan Avrupa Birliği ile yerinden edilmiş Suriyeliler hakkında temasa geçen bir kaynak, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada finansman hazırlıklarının kötü durumda olduğunu belirtti. Bu yılki konferansın, onlara ev sahipliği yapan ülkeler açısından yerinden edilmiş Suriyelilerin finansmanını yasallaştırma kararının bir sonucu olarak en kötü koşullar ortasında düzenlendiğini belirten kaynak, “Örneğin İngiltere, bu amaçla herhangi bir miktar ödemekten kaçınmak zorunda olduğunu belirtti. Bu krizi finanse etmede en cömert ülke olan Almanya, yerinden edilmiş Suriyelilere yardım için katkısını azaltmaya karar verdi. AB içerisinde bu konu hakkındaki sorumlular da konferanstan 10 gün önce, hazırlıklarının olduğu gibi kalacağını söylediler” dedi.
Kaynak, yerinden edilmişlerin zorla geri gönderilmesi tehdidi ek fon elde etmeyi amaçlıyorsa, Lübnan’ın tutumunun oldukça kötü koşullara ulaştığını belirtti. Kaynağa göre Lübnan’daki çalkantılı siyasi durum ve parayı harcamadaki yönetim eksikliği bahane edilerek Lübnan’a tahsis edilen tutarlarda indirime gidildi. Hatta AB’deki bazı yetkililer, Lübnan’da yapılacak parlamento seçimlerinin bu duruma köklü değişiklikler getirmeyeceğini söyleyecek daha da ileri gidiyor. Bu da yerinden edilmişler krizine yönelik müdahale planı finansmanı hakkındaki talebin düzeyine yansıyor.

Suriye’nin yardım çekme teşviki ve Erdoğan’ın seçim hedefleri
Öte yandan Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’in (rejime muhalif on birlerce kişiyi etkileyen) ‘terörizmle’ işbirliği suçlamasıyla mahkum edilenler için af yasası çıkarmasına rağmen bu adım, Brüksel Konferansı çerçevesindeki birkaç hedeften biri. Esed, söz konusu kararnameyi, yerinden edilmiş Suriyelilerle ilgili fonların artırılması amacıyla siyasi çözümde ilerleme kaydederek uluslararası toplumun bazı şartlarını yerine getirmek için yayınladı. Ancak AB’deki ilgili taraflar, bunun yeterli olmadığına inanıyor. Kaynağa göre Suriye rejimi, af yasasına ek olarak, bu ayın sonunda Cenevre’de yapılacak Anayasa Komitesi toplantılarında esnek bir duruş sergileyeceğini de Avrupalılara bildirdi.
Şam’ın AB’deki yetkililere gönderdiği mesajlar arasında, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in aylar önce önerdiği kuralı kabul ettiği, yani bir yandan rejim ile muhalefet, diğer yandan da kendisi ile Batı ülkeleri arasında ‘adıma karşılık adım’ yaklaşımını benimsediği mesajı da yer alıyor. Gözlemciler, bu tavrı tanık olunan boğucu ekonomik kriz ortasında Batılı ülkeleri Suriye’ye yardım sağlamaya çekmeye yönelik bir girişim olarak nitelendirdi.
Aynı şekilde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir süre önce onlara güvenli bir geri dönüş sağlamak için evler inşa ettikten ve alt yapıyı inşa ettikten sonra yerinden edilmiş bir milyon Suriyeliyi, Suriye’nin kuzeybatısında kontrol ettiği alanlara geri gönderme kararı aldıklarını duyurdu. Brüksel konferansı öncesinde bu karar, fon sağlamak amacıyla alındı. Ancak gözlemciler, bu kararın ekonomik kriz nedeniyle partisinin popülaritesinin azalmasının bir sonucu olarak Türk kamuoyunu kendine çekme amacıyla alındığını belirtti.
Ancak sorun şu ki ne Suriye’deki rejim ne de diğer ilgili Arap olan ve Arap olmayan ülkeler, başta AB olmak üzere Batılı ülkelerin, Ukrayna’daki savaş nedeniyle eskisinden tamamen farklı bir ruh hali içinde olduğunu henüz anlamadı. Bu ruh hali, Batılı ülkelerin Suriyeli yerinden edilmişlere fon sağlama isteksizliğini iki yönde açıklıyor.

Ukrayna’ya finansman ve küresel ekonomik kriz
Öncelikle, başta küresel gıda krizi olmak üzere Ukrayna’daki savaşın yansımalarından kaynaklanan ekonomik kriz, bu savaşa silah ve teçhizat finanse etmek zorunda olan bağışçı ülkeleri, diğer uluslararası alanlardaki katkılarını azaltmaya, petrol ve gaz fiyatlarındaki artış nedeniyle harcamalarını yasallaştırmaya itti. Kriz ayrıca, bu ülkeleri Avrupa’ya ve savaş alanına komşu ülkelere ve Ukrayna içerisine dağılan ve sayıları üç ayda 8 milyonu aşan yerinden edilmiş Ukraynalılar krizini finanse etmeye öncelik vermeye itti. Yerinden edilmiş Suriyelilerin sayısındaki artış, üç yıldan uzun bir süre içinde yaşanmıştı.

Siyasi olarak şarta bağlı insani yardım
Batılı ülkelerin Suriyeli mülteci krizine yönelik finansmanı artırma konusundaki isteksizliğinin ikinci yönü, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşında onlara ev sahipliği yapan ülkelerin siyasi konumlarıyla ilgili. Batılı bağışçı ülkelerin ve Asyalı müttefiklerinin muhtaç ülkelere mali yardım sağlama kriterleri, Moskova karşısında Ukrayna’nın ne kadar yanında olduklarıdır. Soğuk Savaş döneminde hüküm süren bu bölünmeyi hatırlatan küresel düzeydeki keskin bölünme ortasında Batı tarafgirliği, bu ülkeler için ‘muhtaç ülkelerle olumlu bir şekilde ilgilenme yolunda’ önemli bir koşul haline geldi. Kaynak, bu çerçevede Suriye de dahil olmak üzere Rusya’nın tavrıyla uyumlu ülkelerin, Batı ülkelerinin saldırganlığıyla karşılaşacaklarına ve bu nedenle de onlardan yardımın kesileceğine dikkati çekti. Bu durum ise insani yardımlar da dahil olmak üzere, yardımların siyasi koşullara bağlanması ilkesinin bundan böyle devam etmesine neden oluyor.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.