Ukrayna tahılının ihracatını halen deniz mayınları mı engelliyor?

Ukrayna'nın Harkiv ilindeki buğday hasadından bir kare (EPA)
Ukrayna'nın Harkiv ilindeki buğday hasadından bir kare (EPA)
TT

Ukrayna tahılının ihracatını halen deniz mayınları mı engelliyor?

Ukrayna'nın Harkiv ilindeki buğday hasadından bir kare (EPA)
Ukrayna'nın Harkiv ilindeki buğday hasadından bir kare (EPA)

Türkiye’nin Ukrayna tahılının ihracatı için üstlendiği arabuluculuk rolüne rağmen Ukrayna’nın ürettiği tahılın geleceği halen gizemini koruyor. Tahıl ihracatı yapmaktan çekinmediğini vurgulayan ve mevcut durumun sorumlusu olarak Batı ülkelerinin uyguladığı yaptırımlara ve deniz mayınlarının temizlenmesi gibi Ukrayna’nın reddettiği şartlara işaret eden Rusya ise haftalardır, Afrika kıtası için hayati önem taşıyan bu mahsullerin geleceğine dair sessiz kalmaya devam ediyor.
Haziran ayının başlarında başlayan müzakereler devam ederken Türkiye, dünya buğday ticaretinin yüzde 30'unu oluşturan iki ana tarım devi Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk yapıyor.
Müzakereler büyük bir önem taşıyor. Çünkü hiçbir ülke özellikle koronavirüs salgını sonrası toparlanma nedeniyle piyasadaki Ukrayna’nın karşıladığı tahıl miktarını (25 milyon ton) karşılayamadı. Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açtığı 24 Şubat öncesinde bile tarım mahsullerinin fiyatları çok yüksekti. Ukrayna savaşı, tahıl fiyatlarını Mısır, Lübnan ve Tunus gibi Ukrayna’dan alınan mahsullere en fazla bağımlı olan ülkelerde daha da yüksek seviyelere çıkardı.
Ukrayna’da yeni mahsullerin yanı sıra halen ihraç edilmeyi bekleyen 20 milyon ton tahılı çıkarmak amacıyla güvenli deniz yolları açmak için müzakereler devam ediyor. Ancak bu konuda bir anlaşmaya varılsa bile, ithalatçı ülkeler hemen derin bir nefes almaları mümkün olmayacak.
Fransız basının değerlendirmelerini aktardığı tarım piyasası analisti Gautier Le Molgat’a göre birçok potansiyel dezavantaja rağmen, Karadeniz'de gemi trafiğinin yeniden başlamasının artık herkesin çıkarına olduğunu belirtti. Molgat, bunun başta Ukraynalıların çıkarına olmasıyla birlikte ihracat için bereketli mahsulleri olan Rusların da çıkarına olduğunu vurguladı.
Son haftalarda fiyatlar, yeni mahsullerin hasat zamanının gelmesi ve piyasanın durgunlaşacağı korkularıyla ve deniz yollarının trafiğe açılmasıyla ilgili ilerleme kaydedilen müzakereler sayesinde kademeli olarak düşmeye başladı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova’nın savaş nedeniyle askıya alınan Ukrayna tahılının ihracatının önünü açmak için Batı ülkelerinin Rusya’nın tahıl ihracatına uyguladığı tüm kısıtlamaların kaldırmasını şart koştu. Rus lider, Ukrayna tahılının ihracatına yardımcı olacaklarını, ancak Rusya'nın tahıl ihracatına uygulanan tüm kısıtlamaların kaldırılacağı gerçeğinden hareket ettiklerini söyledi.
Putin, “Bu noktada uluslararası kuruluşlarla baştan beri aynı fikirdeyiz. Fakat ABD’li ortaklarımız da dahil hiç kimse bu meseleyi bir sonuca bağlama sorumluluğunu üstlenmedi” ifadelerini kullandı. ABD’nin Rusya’dan gübre ihracatına getirilen kısıtlamaları fiilen kaldırdığını hatırlatan Putin, “Eğer dünya gıda piyasalarındaki durumu içtenlikle iyileştirmek istiyorlarsa aynı şeyin Rusya’nın tahıl ihracatı için de geçerli olacağını umuyorum” yorumunda bulundu.
Haziran ayı başlarında İstanbul'da yapılan müzakerelerin ilk turu başarısız oldu. Yeni müzakereler yapılacak olsa da, Ankara Pazartesi günü güvenli bir deniz koridoru oluşturmak için ‘prensipte anlaşmaya varıldığını’ açıkladı. Moskova, Salı akşamı geç saatlerde müzakerelerde kaydedilen ‘ilerlemeden’ duyduğu memnuniyeti ifade etse de ‘tüm sorunların’ henüz çözülmediğine dikkati çekti.
New York merkezli düşünce kuruluşu Soufan Center uzmanı Colin Clarke, Türkiye ve Katar başta olmak üzere hemen hemen herkesle konuşabilen ve olumsuz bir tepkiden büyük ölçüde kaçınabilen sadece birkaç ülke olduğunun altını çizdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bunu yapabileceğini kanıtladığını söyleyen Clarke, “Bu yüzden sadece Ruslar için değil, aynı zamanda, istemeyerek de olsa NATO üyesi ülkeler için de güvenilir bir arabulucu oldu. Şu an ellerindekinin en iyisi bu” değerlendirmesinde bulundu. Söz konusu krizin Ankara'nın elindeki ‘bir kart’ olduğunu düşünen Clarke, “Erdoğan, herkese küresel gıda krizini çözmek için çalıştığını söyleyebilir, ancak Türkiye'nin başka birçok alanda müzakereleri engellediğini biliyoruz. Türkiye’nin bir takım çıkarları vardır ve öncelikleri her zaman uluslararası toplumun çıkarlarıyla örtüşmez” şeklinde konuştu.
Daha önceleri Ukrayna'dan buğday, mısır ve ayçiçeği ihracatının yüzde 90'ı deniz yoluyla ve ağırlıklı olarak ülkedeki liman faaliyetlerinin yüzde 60'ını karşılayan Odessa Limanı üzerinden gerçekleşiyordu.
Varılacak herhangi bir anlaşmanın çeşitli önemli noktalar için bir çerçeve oluşturması gerekiyor. Bu noktaların başında Ukraynalılar ve/veya BM tarafından yapılacak mayın temizliği geliyor. Ardından tahılın gemilere yüklenmesine geçilecek. Bu da BM himayesinde yapılabilir. Son olarak da ‘sevkiyatların denetimi’ ve sevkiyatlarda silahların olmadığının doğrulanması için Rusya tarafından talep edildiği üzere sevkiyatı yapan gemilere refakat edilmesi geliyor.
Eğer Moskova sevkiyat gemilerini izleme imkanına - ve dolayısıyla alıkoyma olasılığına - kavuşursa cevap verilmesi gereken birkaç soru ortaya çıkıyor; bu izleme nerede gerçekleşecek, Ukrayna sularında mı yoksa uluslararası sularda mı?  Hangi gemilere hangi milletlerden mürettebatla sevkiyat yetkisi verilecek? Arabulucu, Rusların Ukraynalıları istemediğine ve tersi olmasını istediğine işaret etmişti.
Türkiye daha önce bu iş için filosunu önermişti. Ancak tahıl komisyoncusu Edward-Hugues de Saint-Denis’e göre ‘uygun bandıralı’ gemiler konusunda bir uzlaşma sağlanabilir. De Saint-Denis, “Kısa sürede yapılan anlaşma fiyatların düşmesine neden olsa da akış açısından hemen bir gelişme yaşanmayacak” dedi.
Mayın temizleme sürecinin bir ila iki ay süreceğine dikkati çeken De Saint-Denis, “Geriye, başta idari bölümünün bombardımandan zarar gördüğü Odessa Limanı olmak üzere sevkiyatların yükleneceği alanların yeniden inşası kalıyor” ifadelerini kullandı.



Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
TT

Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz ile Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer arasında dün yapılan telefon görüşmesinde, bölgedeki anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiği vurgulandı.

Görüşmede, bölgedeki son gelişmeler ve İsrail'in İran'a yönelik askeri operasyonlarının yansımaları ele alınırken, tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi ve gerilimin azaltılması için her türlü çabanın sarf edilmesinin önemine değinildi.

Diğer yandan İsrail'in İran'a yönelik saldırısı bağlamında Suudi Arabistan ve Türkiye, gerilimin düşürülmesi ve itidalli davranılması için her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini ve diyaloğa dönülerek tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesinin önemini vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’dan aktardığına göre, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının ardından bölgede yaşanan gelişmeler gözden geçirildi ve söz konusu gelişmelerin krizin çözümüne yönelik mevcut diyaloğun kesintiye uğramasına yol açtığı ifade edildi.

Türk devlet televizyonu TRT, iki tarafın bölgesel ve küresel konuları ele aldığını belirtti. Erdoğan'ın, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail'in ‘bölgenin istikrar ve güvenliğine en büyük tehdidi oluşturduğunu’ söylediği ve bu tehdidin İran'a yönelik saldırıyla bir kez daha ortaya çıktığını belirttiği aktarıldı.

Erdoğan, ABD ile İran arasında nükleer müzakereler yoluyla uzlaşma arayışlarının sürdüğü bir dönemde İsrail'in İran'a yönelik saldırısının barış çabalarını baltalamayı amaçladığını ve İsrail saldırılarının İsrail'in ‘bölgesel ve küresel güvenliği sorumsuzca tehdit ettiğini’ bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.

Görüşme sırasında Erdoğan, ‘bölgenin yeni bir krizi kaldıramayacağı ve yıkıcı bir savaşın bölgedeki tüm ülkelere düzensiz göç dalgaları yaratabileceği’ uyarısında bulunarak, ‘nükleer anlaşmazlığın ancak devam eden müzakereler yoluyla çözülebileceğini’ vurguladı.


Starmer ve Macron Gazze ve Ukrayna'daki durumu görüştü

Filistinliler dün Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'taki bir yardım mutfağından yiyecek almakta zorlanıyor (AP)
Filistinliler dün Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'taki bir yardım mutfağından yiyecek almakta zorlanıyor (AP)
TT

Starmer ve Macron Gazze ve Ukrayna'daki durumu görüştü

Filistinliler dün Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'taki bir yardım mutfağından yiyecek almakta zorlanıyor (AP)
Filistinliler dün Gazze'nin güneyindeki Han Yunus'taki bir yardım mutfağından yiyecek almakta zorlanıyor (AP)

Downing Street sözcüsü dün akşam yaptığı açıklamada, İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüştüğünü söyledi.

Açıklamada, “Gazze'deki durumu değerlendiren iki lider, son gelişmelerden duydukları derin endişeyi dile getirdiler ve barış sürecinin yeniden başlatılması gerektiği konusunda mutabık kaldılar” ifadeleri yer aldı.

İki lider, Ukrayna'daki durumla ilgili olarak anlamlı barış görüşmelerinin sağlanması için Rusya'nın 30 günlük ateşkese uyması gerektiğini vurguladı.

df
Ukrayna'nın Sumi bölgesinde Rusya sınırında askeri bir aracın yanında duran Ukraynalı askerler,  16 Ağustos 2024 (Reuters)

 


Polonya Başbakanı: Avrupa “savaş öncesi döneme” girdi

Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
TT

Polonya Başbakanı: Avrupa “savaş öncesi döneme” girdi

Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)
Polonya Başbakanı Donald Tusk (DPA)

Polonya Başbakanı Donald Tusk, Ukrayna'daki çatışmanın Avrupa için oluşturduğu tehdit konusunda uyarıda bulunarak, kıtanın İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana ilk kez "savaş öncesi döneme" girdiğini söyledi.

Tusk, Avrupa gazetelerinin en büyük ittifakını içeren “LENA” medya ağına verdiği röportajda şunları söyledi:

 “Savaş artık geçmişte kalan bir kavram değil. Bu gerçek ve iki yıldan fazla bir süre önce başladı. Şu anda en endişe verici olan şey, herhangi bir senaryonun mümkün olmasıdır. 1945'ten beri böyle bir durum görmedik."

Tusk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun özellikle genç nesil için kulağa yıkıcı geldiğini biliyorum, ancak yeni bir dönemin başladığı gerçeğine alışmamız gerekiyor: savaş öncesi dönem. Abartmıyorum, bu, her geçen gün daha da netleşiyor."

Rusya'nın iki yıldan fazla bir süre önce Ukrayna'yı işgal etmesi Avrupalı ​​liderlerin savaş sonrasındaki istikrarlı barış duygusunu sarstı ve birçok Avrupa ülkesini Kiev'e ve güçleri için ihtiyaç duyduğu silahları sağlamak için üretimlerini hızlandırmaya yöneltti.

Ülkesi komşu Ukrayna'nın en önde gelen destekçilerinden biri olan eski Avrupa Konseyi başkanı Cuma günü, Kiev'in savaşı kaybetmesi halinde Avrupa'da kimsenin kendini güvende hissetmeyeceğini belirtti.

Kıtanın endişelerinin başında, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın, özellikle NATO'ya yönelik bilinen şüpheci duruşunun ardından Beyaz Saray'a dönme olasılığı da etkili oluyor.

Tusk verdiği röportajda, "Misyonumuz, Amerikan başkanının kim olduğuna bakılmaksızın transatlantik ilişkilerini güçlendirmektir" ifadelerini kullandı.