Suriye: Rejim kontrolündeki bölgelerde faili meçhul saldırılar arttı

Dera'da rejim güçlerinden bir subay öldürülürken uzlaşı bölgelerine operasyon yapabilir. Suveyda’da yapılan bir anlaşmanın ardından gerginlik sona erdi

Dera el-Mahatta mahallesinin girişinden bir kare (Şarku’l Avsat)
Dera el-Mahatta mahallesinin girişinden bir kare (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye: Rejim kontrolündeki bölgelerde faili meçhul saldırılar arttı

Dera el-Mahatta mahallesinin girişinden bir kare (Şarku’l Avsat)
Dera el-Mahatta mahallesinin girişinden bir kare (Şarku’l Avsat)

Suriye’nin güneyinde yer alan Dera vilayetinin batısındaki es-Sahafa Mahallesi’nde Esed güçlerinden Beşinci Kolordu'da görevli bir yüzbaşı, kimliği belirsiz kişilerce aracına yerleştirilen patlayıcının infilak etmesi sonucu hayatını kaybetti. Yerel kaynaklar, olayın Suriye rejiminin kontrol noktalarının da yer aldığı güvenli olarak kabul edilen bir bölgede meydana geldiğini bildirdiler.
Dera'nın doğusundaki Dera el-Beled ile Ummu el-Meyadin beldesi arasındaki Sevami ve Garz Hapishanesi bölgesinde görev yapan güvenlik güçlerine ait bir aracın hedef alınmasının ardından Dera’da geçtiğimiz Perşembe sabahı, Suriye İçişleri Bakanlığı'na bağlı polis güçlerinden iki memur hayatını kaybetti, bir polis memuru yaralandı.
Dera el-Mahatta’da geçtiğimiz hafta Pazar günü Dera’nın batı kırsalındaki Tafas ve el-Yeduda beldelerinin, Dera'nın kuzey kırsalının ve Dera el-Beled’in müzakere komitelerinin üyelerinin ve Casim beldesinin temsilcilerinin bir araya geldiği toplantının ardından yaşanan gelişmede Dera 24 Ağı Genel Yayın Yönetmeni Şadi el-Ali, Şarku’l Avsat’a Suriye rejiminin Dera Güvenlik Komitesi’nin, Dera kırsalındaki ve Dera el-Beled’deki uzlaşı yapılan bölgelere uzlaşıyı reddedenlerin ve komitenin bölgede Suriye ordusuna ait kontrol noktalarını ve rejim güçlerini hedef almakla, bazı bölgelerde saldırılar düzenlemekle suçladığı kişileri kendilerine teslim edilmesi taleplerine cevap verilmesi için süre tanıdığını bildirdi.
Dera 24 Ağı Genel Yayın Yönetmeni Ali, toplantının, 2021 yılında yapılan ikinci uzlaşının ardından güney bölgesi için yetkili olarak atanan Dera Güvenlik Komitesi Başkanı Tümgeneral Eyyub İbrahim Hamad’ın daveti üzerine gerçekleştiğini belirtti. Ali’nin aktardığı bilgilere göre toplantıya, Hamad ve Güvenlik Komitesi’nden subayların yanı sıra Dera Valisi Luay Hüseyin Harita ve Dera Askeri Güvenlik Birimi Komutanı Tuğgeneral Luay el-Ali katılırken her bir müzakere komitesiyle ayrı ayrı görüşüldü.
Güvenlik Komitesi, 2018 yılında yapılan uzlaşı anlaşmasına tabi bölgelere askeri operasyonlar düzenlenebileceği ve Dera'nın batısındaki Tafas ve el-Yeduda beldeleri ile kuzeyindeki Casim beldesinin yanı sıra Dera el-Beled’e müdahale edilebileceği tehdidinde bulundu.
Güvenlik Komitesi, uzlaşıyı reddeden ve Suriye ordusuna ait noktaları ve rejim güçlerini hedef almakla suçlanan kişilerin kendisine teslim edilmesi talebine yanıt verilmemesi halinde gerçekleşecek askeri operasyonun bölgede büyük yansımalarının olacağını vurguladı. Merkezi müzakere komiteleri, bölgeden çıkarılacak kişilerin isimlerinin yer aldığı listeleri gözden geçirirken Güvenlik Komitesi, aranan kişilerin durumları netleşene kadar bu listeleri tartışmayı reddetti.
Dera’nın batısındaki Dera el-Beled ve Tafas beldeleri, Suriye rejim güçlerinin yeni hareketliliğine ve takviyelerine henüz tanık olmaya başlamasa da geçtiğimiz Cuma sabahı Esed güçleri Dera’nın batı kırsalındaki el-Yeduda beldesindeki bir eve baskın düzenlediler. Güvenlik güçlerinin en çok arandığı kişiler arasında yer alan İyad Ceara, Ubeyde ed-Deyri ve diğer aranan kişilerden oluşan bir grup ile rejim güçleri arasında çatışmalar yaşandı. Çatışmalar sonucunda Ubeyde ed-Deyri öldü, İyad Ceara yaralandı. Suriye rejim güçleri, bu ayın başlarında,  Dera’nın kuzey kırsalındaki askeri bölgelere ve bazı ilçe ve beldelere, içinde askeri araçların ve personelin olduğu askeri takviyeler gönderdi.
Geçtiğimiz günlerde Casim beldesine ve çevresine askeri takviyeler gönderilirken Casim'in doğusundaki Tel Mutavvik Askeri Üssü’ne personel ve ekipman takviyesinde bulunuldu. Tel Mutavvik çevresindeki askeri noktaların sayısı iki katına çıkarıldı ve iki yeni askeri nokta ile güçlendirildi. Takviye güçlerle Casim ve Nemr beldeleri arasındaki kenar mahallelerindeki çeşitli bariyerler ve Casim’in batısındaki el-Muzayri'a kontrol noktası güçlendirilirken, yollar toprak setlerle kapatıldı. Beldenin merkezindeki kültür merkezinde asker konuşlandırıldı. Suriye basını, rejim güçlerinin Pazar sabahı Dera'nın doğu kırsalındaki el-Gariye eş-Şarkiyye beldesine baskın düzenlediğini ve silahların konuştuğu aile için bir anlaşmazlığa karışan beş kişiyi tutukladığını bildirdi. Basında yer alan haberlere göre olayda bir kadın başından vurularak hayatını kaybetti.
Öte yandan Şehba sakinleri, biri albay ve biri üsteğmen olmak üzere Suriye istihbaratı ve ordusuna mensup dört subayı alı koymuş, ‘Raci Felhut’ adlı rejim üyesinin liderliğindeki silahlı grup ise misillime olarak çok sayıda kişiyi kaçırmıştı. Pazar günü, tüm tarafların alıkoydukları kişileri serbest bırakmalarını sağlayan bir anlaşmaya varıldı. İki gün boyunca kapalı kalan Şam - Suveyda otoyolu, anlaşmanın ardından Pazartesi sabahı Şehba Kantonu sakinleri tarafından yeniden trafiğe açıldı.



Doha Zirvesi Bildirisi’nde Katar'la koşulsuz dayanışma ve saldırının yaygın olarak kınanması vurgusu

Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
TT

Doha Zirvesi Bildirisi’nde Katar'la koşulsuz dayanışma ve saldırının yaygın olarak kınanması vurgusu

Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Doha'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan bir kare (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)

Kaynaklar, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)-Arap Birliği Olağanüstü Ortak Zirvesi Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda tartıştıkları taslak nihai bildirinin, İsrail'in geçtiğimiz salı günü Katar'a düzenlediği saldırılarını şiddetle kınadığını söyledi.

Kaynaklara göre taslak bildiri, bir araya gelen devletlerin Katar’la sarsılmaz dayanışma içinde olduklarını teyit ederken Katar topraklarındaki bir yerleşim bölgesini hedef alan saldırıyı, ‘açık bir saldırganlık eylemi ve uluslararası hukukun ciddi bir ihlali’ olarak değerlendirerek kınadı. Bildiride ayrıca, İsrail’in düzenlediği saldırıların bölgesel ve uluslararası barışı ve güvenliği tehdit eden bir tırmanış oluşturduğu ve bunun tüm Arap ve İslam ülkelerine yönelik bir saldırı olduğu vurgulandı.

Bildiri, bu ülkelerin Doha'nın egemenliğini ve güvenliğini savunmak için aldığı tüm önlemlere koşulsuz destek verdiklerini yeniden teyit etti.

İsrail’in saldırısının Gazze'deki savaşı sona erdirmek ve tutukluları serbest bırakmak için Katar'ın arabuluculuk çabalarını baltalamayı amaçladığı vurgulanan bildiride barış için yapılan diplomatik çabaların başarısızlığından İsrail'in tam olarak sorumlu tutulduğu belirtildi. İsrail'in saldırısının ‘mevcut ve gelecekteki anlaşmaları tehdit ettiği’ ifade edilen bildiride, uluslararası topluma saldırıyı durdurmak için acil önlemler alması çağrısında bulunulurken, Arap Barış Girişimi'ne bağlı kalınmasını vurgulandı. Bununla birlikte Katar, Mısır ve ABD'nin arabuluculuk çabalarındaki rolünü ve Suudi Arabistan ile Fransa'nın ‘iki devletli çözümü’ destekleyen çabaları övüldü.

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al-i Sani'nin dün gerçekleşen zirvede yaptığı konuşmadan, Doha'nın kendi topraklarına yönelik saldırıyı kınamak, uluslararası toplumu İsrail'i Gazze Şeridi'nde yürüttüğü savaşı durdurmaya zorlamak ve Filistin devletinin kurulmasını desteklemek amacıyla ‘gerçekçi’ bir yanıt hazırlamaya çalıştığı anlaşıldı. Katarlı yetkili, ülkesinin Gazze Şeridi'nde ateşkesin sağlanması için Mısır ve ABD ile arabuluculuk rolünü sürdüreceğini de duyurdu.


Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
TT

Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)

Arap ve İslam ülkelerinin dışişleri bakanları bugün Katar'ın başkenti Doha'da bir araya gelerek İsrail'in Doha'ya yönelik saldırısı hakkında bir karar taslağını görüştü. Karar, yarın Katar'ın ev sahipliğinde düzenlenecek olağanüstü Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde liderlere sunulacak.

Bu gelişme, zirveye katılan ülkelerin dışişleri bakanları arasında, resmi toplantılar başlamadan önce bölgesel ve uluslararası gelişmelerle ilgili tutumları koordine etmek için iletişimin devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Geçtiğimiz salı günü Katar'ın başkentinde Hamas liderlerini hedef alan İsrail saldırıları, hareketin beş üyesinin ve Katar güvenlik güçlerinden bir üyenin ölümüne yol açtı.

Zirvenin taslak sonuç bildirgesinin tartışılması

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan dün Doha'ya geldi. Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, olağanüstü zirvede ‘bugün yapılacak dışişleri bakanları hazırlık toplantısında sunulan, İsrail'in Katar devletine yönelik saldırısı hakkında bir taslak bildirgenin tartışılacağını’ doğruladı.

Katar Haber Ajansı'na (QNA) yaptığı açıklamada el-Ensari, zirvenin toplanmasının, ‘İsrail'in bir dizi Hamas liderinin konutlarını hedef alan alçakça saldırısı karşısında İslam dünyasının Katar ile dayanışma içinde olduğunu yansıttığını’ vurguladı.

Dışişleri bakanlarının gündeminde Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani'nin konuşması ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt'ın benzer bir konuşması yer alıyor. Dışişleri bakanları, önerilerini, resmi olarak kabul edilmesi için olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine sunacak.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanlığı Devlet Bakanı Halife bin Şahin el-Merar, Bangladeş Geçici Hükümeti Dışişleri Bakanlığı Danışmanı Muhammed Tevhid Huseyin, Brunei Darussalam Cumhuriyeti Dışişleri İkinci Bakanı Dato Erron Behin Yusuf, Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Alibek Bakayev, İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha ve Gambiya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mohamed Jallow olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya geldi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İİT dışişleri bakanları toplantısına katılmak üzere bugün Tahran'dan Doha'ya gitti. İran Devrim Muhafızları Ordusu'na yakın (DMO) Tesnim haber ajansı, Arakçi'nin İİT dışişleri bakanları olağanüstü toplantısına katılmak üzere bu sabah Katar'ın başkentine gittiğini bildirdi. Söz konusu toplantı, yarın yapılacak olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi hazırlıkları kapsamında, İsrail'in Katar'a yönelik ‘askeri saldırganlığını’ görüşmek üzere Katar'ın talebi üzerine düzenlendi. Tesnim, İran'ın olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesinde İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan tarafından temsil edileceğini bildirdi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise İsrail'in ‘kardeş ülke Katar'a yönelik acımasız saldırısının uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Arap, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı tehdit eden tehlikeli bir adım olduğunu’ söyledi.

Katar'ın yarın ev sahipliği yapacağı olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi öncesinde QNA'ya verdiği özel röportajda Abbas, “Doha Zirvesi'ne katılmanın mesajı ve amacı açık; Katar'ın güvenliği, Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hepimiz bu saldırılar karşısında birleşmiş durumdayız” ifadelerini kullandı.

Abbas, İsrail'in Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğine yönelik saldırısının yansımalarıyla ilgili olarak, bunun ‘Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğini zayıflatmaya ve bölgenin istikrarını bozmaya yönelik tehlikeli bir gösterge olduğunu’ belirtti. Abbas, ‘kolektif güvenliği korumak için Arap ve İslam dünyasının ortak bir tepki vermesi gerektiğini’ vurguladı.

Abbas ayrıca, İsrail'in Katar, Filistin ve diğer Arap ülkelerine karşı sürdürdüğü ihlallerden sorumlu tutulması gerektiğini bildirdi.

QNA’nın bugün yayınladığı röportajda Abbas, insani yardımın ulaştırılmasının hızlandırılması, işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesi, Batı Şeria ve Kudüs'teki yerleşim faaliyetlerinin ve yerleşimci terörünün durdurulması, ele geçirilen Filistin fonlarının iadesi ve uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişimi uyarınca, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tüm topraklarının işgalinin sona erdirilmesi ve yeniden inşanın ilerletilmesi gerektiğini vurguladı.

Filistin Devlet Başkanı ayrıca, Filistin davasını destekleme konusunda Katar'ın kararlı rolünü övdü ve bu durumun, hakikat ve adaleti savunan halkların ve devletlerin, saldırganların planlarını bozabileceğini kanıtladığını belirtti.

Diğer yandan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, “Zirvenin toplanması, Katar'ın yalnız olmadığı ve Arap ve İslam ülkelerinin onun yanında olduğu mesajını veriyor” dedi.

Ebu Gayt, Şarku'l Avsat'a yaptığı özel açıklamada, “İsrail saldırıları, ne yazık ki, uluslararası toplumun iki yıldır Gazze Şeridi'ndeki soykırım suçuna sessiz kalmasından ve işgalci liderlerin istedikleri her şeyi yapıp paçayı sıyırabilecekleri hissine kapılmalarından kaynaklanıyor. Bu talihsiz durumun sona erdirilmesi gerekiyor. Zira böyle devam ederse uluslararası hukukun çöküşünün bedelini hepimiz ödeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

sdfr
Kahire'deki Arap Birliği Genel Merkezi (Şarku'l Avsat)

Geçtiğimiz perşembe günü Katar, İsrail Hava Kuvvetleri’nin salı günü Hamas liderlerinin konutlarına düzenlediği ve Körfez, Arap ve uluslararası ülkeler ve kuruluşlar tarafından kınanan saldırıyı görüşmek üzere acil bir Arap Birliği – İİT zirvesi düzenleneceğini duyurdu.

Zirvede, durumun yansımaları ve bölgenin daha fazla çatışmaya sürüklenmesini önlemek için atılması gereken adımlar tartışılacak. İran, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın zirveye katılacağını doğrularken, Irak da Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin katılacağını doğruladı. Türkiye Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yarın Doha'yı ziyaret edeceğini açıkladı.


İsrail'in Katar'a saldırısı: Netanyahu, Trump'ın dikkati çeken olumsuz tutumuyla sınırlarını test ediyor

Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)
Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)
TT

İsrail'in Katar'a saldırısı: Netanyahu, Trump'ın dikkati çeken olumsuz tutumuyla sınırlarını test ediyor

Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)
Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)

Brian Katulis

İsrail'in bu hafta Katar'daki Hamas liderlerine yönelik sürpriz saldırısı, Trump yönetiminin ikinci döneminin Gazze’deki savaşı sona erdirme hedefini büyük ölçüde gerçekleştiremediğinin en son göstergesi oldu.

Saldırıdan üç gün sonra perşembe günü öğleden sonra konuşan ABD Başkanı Donald Trump, diplomatik bir çözüm için belirsiz bir umut dile getirerek “İsrail'in Katar'a saldırısının, rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze'de ateşkes için yürütülen müzakereleri etkilememesini umuyorum. Rehinelerin serbest bırakılmasını ve bunun bir an önce gerçekleşmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Trump yönetiminin Ortadoğu'ya yaklaşımının en tuhaf yönlerinden biri, Gazze'deki savaşa verdiği tepkinin çarpıcı pasifliği oldu. ‘Pasiflik’ kelimesi, birçok kişinin Trump ile ilişkilendireceği bir kelime olmasa da bu durum kısmen Beyaz Saray'dan hemen her gün yapılan çılgın hızdaki açıklamalar ve eylemlerden kaynaklanıyor.

“İsrail'in Gazze ve bölgenin diğer yerlerinde gerçekleştirdiği eylemler, Trump'ın en büyük hedeflerinden biri olan Nobel Barış Ödülü'nü kazanmasını ve İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşme anlaşması sağlanmasını engelliyor. Trump, bu hedefe ulaşmak için benzersiz bir gayretle çalışıyor.   

Trump, Gazze Şeridi'nin tamamen ABD’nin kontrolü altına alınması ve pitoresk (resimsi) bir ‘Gazze Rivierası’ kurulması gibi, dünyanın dikkatini çeken provokatif açıklamalar yapmaya özen gösteriyor. Öte yandan Trump, geçtiğimiz haziran ayında İran'a yapılan ani saldırı ve bu ay Venezuelalı uyuşturucu kaçakçılarına yönelik saldırı gibi hedefli açıklamalara benzer gösterişli tedbirlerle öne çıkıyor. Ancak bu hamleleri, bu alanların herhangi birinde kalıcı sonuçlar doğuracak tutarlı bir stratejik yaklaşımla karıştırmamalıyız.

Trump, İsrail-Filistin cephesinde ise İsrailli rehinelerin serbest bırakılması ve çatışmanın sona ermesi konusundaki beklentileri yükseltti. Ancak, İsrail'in öngörülemez eylemleri bir yandan bölgeyi istikrarsızlaştırırken diğer yandan sahada istediği gibi hareket etmesine olanak tanıdı. İsrail'in Gazze ve bölgenin diğer yerlerinde gerçekleştirdiği eylemler, Trump'ın en büyük hedeflerinden biri olan Nobel Barış Ödülü'nü kazanmasını ve İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşme anlaşması sağlamasını engelliyor. Oysa Trump bu hedefe ulaşmayı çok istiyor. Ancak şimdiye kadar ABD'nin Arap-İsrail sorununa yönelik politikasında stratejik bir değişiklik olmadı.

Yüksek ses, küçük sopa

Bu durum, ABD’nin eski başkanlarından Theodore Roosevelt'in ünlü sözü “Yumuşak konuş, sert davran” ile özetlenebilecek dış politika ilkesiyle tam bir tezat oluşturuyor. İsrail'in 9 Eylül'de Katar'daki Hamas yetkililerine yönelik eşi görülmemiş saldırısı, NATO dışında, bölgedeki en büyük ABD askeri üssüne ev sahipliği yapan önemli bir ABD müttefikinin, başta İsrail olmak üzere bölgesel aktörlerin, Trump yönetiminin birçok açıdan kenarda durduğu bu bölgenin dinamikleri üzerindeki etkisinin boyutunu gösteriyor.

Trump, ocak ayında ikinci dönemi için göreve başladığında ateşkes anlaşması imzalamak ve rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak gibi güçlü bir başlangıç yapmasına rağmen, o zamandan beri odak noktasını kaybetti. Sosyal medyada paylaştığı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Gazze’de hayali bir sahilinde rahat bir şekilde görünen tuhaf yapay zeka tarafından üretilmiş video, birçok kişiyi şaşırttı ve özellikle de göreve başlamadan önce ulaştığı ateşkes anlaşmasının uygulanmasını sağlamak için yeterli baskı uygulamamış olması nedeniyle endişelendirdi.

İsrail'in Gazze ve bölgenin diğer yerlerinde gerçekleştirdiği eylemler, Trump'ın en büyük hedeflerinden biri olan Nobel Barış Ödülü'nü kazanmasını engelliyor.

Kahire'de geçtiğimiz mart ayında düzenlenen Arap Birliği Olağanüstü Zirvesi, Gazze'nin uzun vadede yeniden inşası ve kalkınması için taahhütler içeren ayrıntılı bir plan ortaya çıktı ve Filistin devletinin kurulması taahhüdü teyit edildi. Ancak Trump'ın ekibi bu fikirleri görmezden geldi ve bununla anlamlı bir şekilde ilgilenmedi. İsrail, müzakerelerde Hamas'a baskı uygulamak amacıyla, askeri harekatını yeniden başlatarak ve insani yardımı kesmek de dahil olmak üzere Gazze'ye boğucu bir abluka uygulayarak mart ayında ateşkesi sona erdirdi.

Trump yönetimi, Gazze'deki insani durum daha da kötüleşince Gazze İnsani Yardım Vakfı’nı (GHK) kurdu. Bu vakıf, Filistinlilerin ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yardım almayı bekleyen en az bin kişinin ölümüne yol açan kusurlu bir yardım mekanizmasıydı. Belki de çok daha fazlası. Bu arada Trump, ekibinin yeni bir ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için bir anlaşma sağlayacağına dair ara sıra açıklamalar yaptı. Hatta Katar ve Mısır gibi arabulucular aracılığıyla değil, doğrudan Hamas ile görüşmek gibi alışılmadık bir adım attı.

fvghyju
İsrail'in Katar'ın Doha kentinde Hamas liderlerine düzenlediği saldırının ardından hasar gören bir bina, 9 Eylül 2025 (Reuters)

Ancak, tüm bu adımlar ateşkesin sağlanmasına yetmedi. Bu çatışmayı sürdürülebilir bir şekilde sona erdirmek için tutarlı bir diplomatik çerçeve bulunmadığından, İsrail'in askeri operasyonu devam ediyor. Trump'ın bir gün içinde bunu başarabileceğine dair vaatlerine rağmen, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşında barış anlaşmasına varamaması ile bu durum arasında birçok yönden bazı paralellikler var. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Trump'ın savaşı sona erdirme çabalarını görmezden gelmeye devam ederken, Netanyahu da aynı şeyi yapıyor ve Trump'ın sınırlarını ve bu süreçte onu ne kadar zorlayabileceğini test ediyor. Trump'ın birçok önemli dış politika meselesinde öngörülemez ve dikkat dağıtıcı diplomasisinin sonuçsuz kaldığı herkesçe biliniyor.

Güçlü liderlik ve ortaklarla yakın iş birliği olmadan İsrail mevcut yolunda ilerlemeye devam edecek gibi görünüyor.

Eksik unsurlar

Bu konuda daha iyi sonuçlar elde edilmesine katkıda bulunabilecek iki önemli unsur eksik. Bunlardan birincisi, barışa yol açacak kalıcı bir ateşkes için güvenilir bir formül ve vizyon geliştirmeyi amaçlayan ABD'nin diplomatik liderliğine geri dönülmesi. Bu unsur, daha tutarlı bir stratejik odaklanma ve bu sorunları ele almak için ABD yönetimi içinde özel bir ekip gerektirir, ancak bunların hiçbiri ufukta görünmüyor.

İkinci unsur ise İsrail ile resmi ilişkileri olan Ürdün, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Fas gibi Arap ülkelerinden ortakların yanı sıra İsrail'e ihtiyaç duyduğu güvenceyi sağlayacak şekilde Filistinlilere diplomatik, ekonomik ve güvenlik desteği sağlayabilecek olan Suudi Arabistan, Katar ve Umman gibi ülkelerle daha yakın iş birliği içinde çalışmaktır.

Bu iki unsur, yani güçlü liderlik ve ortaklarla yakın iş birliği, eksik olduğunda İsrail mevcut yolunda ilerlemeye devam edecek ve Trump yönetimi Ortadoğu'da barışa ulaşma hedefinden uzak kalacak.