ABD istihbaratı ve federal ajanslar her yıl neden sırlarını ifşa ediyorlar?

Hükümet, hassas bilgileri süresiz olarak gizli tutma hakkını saklı tutuyor.

ABD başkanları 1995, 2003 ve 2006 yıllarında federal kurumlara ait milyarlarca belge üzerindeki gizliliğin kaldırılması yönünde ‘kararnameler’ yayınladılar. (AFP)
ABD başkanları 1995, 2003 ve 2006 yıllarında federal kurumlara ait milyarlarca belge üzerindeki gizliliğin kaldırılması yönünde ‘kararnameler’ yayınladılar. (AFP)
TT

ABD istihbaratı ve federal ajanslar her yıl neden sırlarını ifşa ediyorlar?

ABD başkanları 1995, 2003 ve 2006 yıllarında federal kurumlara ait milyarlarca belge üzerindeki gizliliğin kaldırılması yönünde ‘kararnameler’ yayınladılar. (AFP)
ABD başkanları 1995, 2003 ve 2006 yıllarında federal kurumlara ait milyarlarca belge üzerindeki gizliliğin kaldırılması yönünde ‘kararnameler’ yayınladılar. (AFP)

Tarık eş-Şami  
Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin gizli tarihini inceleyen araştırmacılar için 31 Aralık gecesi, önemli bir zaman dilimine işaret ediyor. Çünkü her yıl o gece yüz milyonlarca belgenin üzerindeki gizlilik kaldırılıyor ABD Başkanı Bill Clinton'ın 1995 yılında çıkardığı başkanlık kararnamesi ile 25 yıl ve üzeri, tarihi önemi olan belgeleri şeffaflık gereği kamuoyuna açma mecburiyeti getirilmişti. Tabii federal güvenlik teşkilatları, çeşitli sebeplerle hangi belgelerin yayınlanmaması gerektiğini kararlaştırabiliyor. Bazı hassas bilgilerin ‘sonsuza kadar’ gizli kalacak olması ihtimal dahilindedir. Peki, ABD hükümeti neden sırlarını ifşa ediyor? Bu süreç şeffaf mı yürütülüyor yoksa sınırlı bir paylaşım mı söz konusu? 

Üzerinden gizlilik perdesi kaldırılan onlarca yıl  
1995, 2003 ve 2006'da ABD başkanları, istihbarat ve ulusal güvenlik kurumları, Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray da dahil olmak üzere federal kurumlarına ait bazı hassas bilgileri de içeren milyarlarca belge üzerindeki gizliliğin kaldırılması yönünde ‘kararnameler’ yayınladılar. Gizliliği kaldırılan ‘casusluk faaliyetleri, gizli silahlar, bazı kritik diplomatik temaslar ve başkanların önemli kararlarına dair’ belgelerin çoğunun üzeri karartılmıştı. 2006 yılında devasa ölçütte belgeler yayımlandı ve yaklaşık bir milyar sayfanın üzerindeki gizlilik kaldırıldı. Belgelerin bir kısmı ‘hizmete özel’ (confidential), bir kısmı ‘gizli’ (secret) bir kısmı ise ‘çok gizli’ (top secret) olarak sınıflandırılmıştı. Böylece ‘Küba füze krizi’, ‘Vietnam savaşı’ ‘ABD’deki Sovyet ajanlık şebekelerine’ dair ‘gizem perdeleri’ nispeten aralandı. Yayımlananlar arasında Federal Soruşturma Bürosu’na (FBI) ait 270 milyon belge de yer alıyordu. Araştırmacılar ve gazeteciler bu belgeleri çözümlemek için yıllarca çalıştı. Bu belgeler, Soğuk Savaş’ın önemli bir dönemini, nükleer silahlarla nasıl mücadele edildiğini, ABD’nin Ortadoğu ve Latin Amerika’daki politikalarını büyük ölçüde göz önüne seriyordu. Jimmy Carter döneminde Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) İran’daki rolü, Camp David Anlaşmaları ve Mısır-İsrail arasındaki ‘barış antlaşmasındaki’ süreçler bu belgeler ışığında daha sağlıklı yorumlanabildi.  

Tarihi anlamak 
Gizli olarak tasnif edilmiş belgelerin yayınlanması 2009 yılından itibaren adeta rutin hale geldi. Başkan Barack Obama’nın 13526 sayılı Yürütme Kararı uyarınca ABD federal kurumlarının, üzerinden 10 ila 25 geçmiş ‘gizli belgeleri’ sınıflandırması gerekiyordu. Bu sınıflandırma, bilgilerin açıklanmasının ulusal güvenliğe vereceği zararın hesaplanmasına dayanıyor. Federal kurumların, süresiz olarak açıklanmamasını kararlaştırdıkları belgeler dışındaki bilgilerin üzerindeki gizlilik otomatikman kaldırılıyor.  
Tennessee Eyalet Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Jon DiCicco da dahil olmak üzere birçok gözlemci, gizliliği kaldırılmış hükümet belgelerinin ABD ulusal güvenlik politikası tarihini anlamak için oldukça önemli olduğu görüşünde. Çünkü bunlar ABD hükümetinin ve ulusal güvenlik servislerinin iç işleyişine açılan pencereler niteliğinde. ABD Adalet Bakanlığı, resmi sitesinde, Federal kurumlara ait eski ‘gizli belgelerin’ yayınlanmasının, kamuoyunun ve araştırmacıların, kurumların işleyişini kavramasına yardımcı olduğunu belirtiyor. Böylelikle sıradan halk ve araştırmacılar, ABD’nin demokratik kurumlarının işleyişini ve tarihsel süreçlerini daha yakından görebilir. Bununla birlikte halen ulusal güvenliğe tehdit oluşturabilecek bilgiler gizli tutulmaya devam ediliyor.
 
İstihbarat için faydalı 
ABD’li emekli istihbarat görevlisi olan, George Mason Üniversitesi İstihbarat, Politika ve Uluslararası Güvenlik Merkezi Direktörü Michael V. Hayden, bazı belgelerin üzerindeki gizliliğin kaldırılmasının ABD istihbarat teşkilatlarının yararına olduğunu düşünüyor. Hayden’e göre, bazı belgelerin üzerindeki gizlilik kararının kaldırılmasının, Amerikan halkının hangi istihbarat teşkilatlarının görevinin mahiyetini ve niçin önemli olduğunu anlamasına yardımcı oluyor. Kamuoyunda istihbarat teşkilatlarının gizliliğine olan genel toleransın geçmiş yıllara kıyasla daha yüksek olmasını da bu durumla ilişkilendiriyor. Şarku'l Avsat'ın Independent Aerabia'dan aktardığı habere göre Hayden konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Geçmişte vatandaşlar, son derece güçlü hale gelen ve aşırı gizlilikle hareket eden istihbarat teşkilatlarının gerçekte ne yaptığını daha iyi anlamak için daha fazla şeffaflık talep ediyordu. İstihbarat topluluğunun ABD’yi korumak adına yaptıklarını sürdürebilmesi için Amerikan halkının güvenine ihtiyacı var ve bu güvenin sağlanması için biraz gizliliğin kaldırılmasında sorun yok. Böylelikle söz konusu kurumların gerçek işlevleri daha iyi anlaşılabilir.”
Ancak çoğu belgenin ortaya çıkması uzun yıllar alabiliyor. Örnek vermek gerekirse; 2011'de ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı en eski gizli devlet belgeleri olduğunu söylediği bazı belgeler yayımladı. Bu belgelerden biri 1917'den beri yani yaklaşık bir asırdır gizli tutuluyordu. Bu belgelerin bir kısmında, ‘görünmez mürekkep’ üretilmesi, kapalı zarfların mühürleri bozulmadan açılmasıyla ilgili veriler yer alıyordu. Dönemin CIA Direktörü Leon Panetta, bu bilgilerin artık güncel olmadığını ve gelişen teknolojik gelişmeler ışığında bu bilgilerin ifşa edilmesinin herhangi bir tehlike arz etmediğini belirtmişti. Bununla birlikte ABD hükümetinin o kadar çok sırrı bulunuyor ki bunları gözden geçirmek ve hangilerinin üzerindeki gizliliğin kaldırılmasına karar vermek, yoğun mesai isteyen göz korkutucu bir iş olsa gerek. 2017 yılında ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı 83,8 milyon dönemsel belgeden sadece 46 milyonunun üzerinden gizliliği kaldırdı.  

İstisnalar  
Gizliliği kaldırılmayan belgeler süresiz olarak gizli tutulmak kaydıyla istihbarat teşkilatlarının arşivlerinde yer alıyor. Adalet Bakanlığı'na göre, üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen, sürekli koruma gerektiren kayıtlarda sınıflandırılan bilgiler ‘muafiyet/duyarlılık’ olarak adlandırılıyor. İstihbarat teşkilatları ‘zaman aşımına’ giren bilgi ve belgeleri inceliyor, Başkanlık Kararnamesi’nde ‘muaf olanlar kategorisinde’ değerlendirilenleri gizli olarak tutmaya devam ediyor. Muafiyetler arasında önemli bir kaynağın kimliğini korumak, aktif istihbarat görevinde olanlar ya da emekli olmalarına rağmen hayatta olan görevlilerin kimliğini gizlemek, yabancı bir hükümetin veya uluslararası bir organizasyonun istihbarat veya güvenlik servisi ile ilişkisinin ifşa edilmemesi, kitle imha silahlarının geliştirilmesine, üretilmesine veya kullanılmasına yardımcı olacak bilgilerin açıklanmaması yer alıyor. Ayrıca ABD şifreleme sistemlerini zayıflatacak bilgilere erişimin engellenmesi veya bir ABD silah sistemindeki en son teknolojilerin uygulanmasını olumsuz etkileyecek veya askeri savaş sırlarını açığa çıkaracak bilgilerin gizlenmesini de içeriyor. Muafiyetler ayrıca ABD ile yabancı hükümetler arasındaki ilişkilere veya ABD'nin devam eden diplomatik faaliyetlerine ciddi zarar verebilecek bilgilerinin açıklanmamasını, ABD hükümet yetkililerinin güvenliğine tehdit teşkil edecek verilerin karartılmasını da kapsıyor. Ulusal güvenlik acil durum hazırlık planlarına zarar verebilecek veya ABD ulusal güvenlik sistemlerinin, kurulumlarının veya altyapılarının mevcut güvenlik açıklarını ortaya çıkarabilecek bilgiler de ifşa edilemiyor.

Açık uyarı  
Bu nedenle ABD federal ve istihbarat teşkilatları, gizliliği kaldırma kararı vermeden önce son derece dikkatli davranıyorlar. Örneğin, 2006'da Merkezi İstihbarat Teşkilatı 100 milyondan fazla sayfayı gözden geçirdi ve sadece 30 milyon sayfanın üzerindeki gizliliği kaldırdı. Ulusal Güvenlik Ajansı, Vietnam Savaşı’na dair, Tonkin Körfezi Olayıyla ilgili kapsamlı verilerin yayınlanmasını onaylamadı. On milyonlarca belge arasından sadece 35 milyon sayfalık kısmı yayınladı. Tennessee Eyalet Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Jon DiCicco gizliliği kaldırılan belgelerin her zaman hikayenin tümünün anlaşılmasına katkı sunmadığı uyarısında bulunuyor. DiCicco’ya göre açıklanan belgeler çoğu zaman, hikayenin tümünün anlaşılmaması için özenle seçilebiliyor ve bir süzgeçten geçiriliyor. Bu da söz konusu belgelerin sağlıklı bir şekilde yorumlanmasına olanak sağlamıyor. Bazı belgeler, bir yetkilinin veya belirli bir teşkilatın görüş açısını yansıtabiliyor. Bu nedenle bazı şeyleri anlayabilmek için mümkün olduğunca çok sayıda ilgili ofis ve departmandan gelen gizliliği kaldırılmış belgeleri incelemek gerekiyor. DiCicco, bazı belgeler katı bir şekilde ‘açıklanamaz olarak tasnif edilmesine’ rağmen, ‘Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası’ uyarınca bu belgelerin bir kısmının, eyaletlerden ve istihbarat servislerinden talep edilebildiğini kaydediyor. 

Gizliliği kaldırılan belgelere nasıl ulaşılabilir?  
Gizli belgeler farklı servisler tarafından kamuya açıklanıyor. Çeşitli alanlarda yayınlanan tüm belgelerin eksiksiz sunumunu sağlayan tek bir internet sitesi veya ortak bir veri tabanı söz konusu değil. Dolayısıyla ‘bilgiye erişmek için’ farklı resmi web sitelerini taramak gerekiyor. Örneğin ABD Dışişleri Bakanlığı sitesinde, tarihe göre ve anahtar kelimeler yazılarak arama yapılabiliyor. Eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın tartışmalı e-postalarını, Henry Kissinger'ın çözümlenmiş telefon metinlerini, Şili, Arjantin, El Salvador ve Guatemala hakkında gizliliği kaldırılmış belgelere bu siteden ulaşılabiliyor.  

Dışişleri Bakanlığı’nın Ortadoğu dosyaları  
ABD’nin dış ilişkilerine dair 1861'de başlayan ve şu an 350'den fazla cilt içeren, gizliliği kaldırılmış ve yayınlanmak üzere düzenlenmiş veri bulunuyor. Dışişleri arşivinde başlıca dış politika kararları kayıt altında, araştırmacılara sunuluyor. Dışişleri arşivi, 20’inci yüzyıl boyunca ABD diplomasisinin, dünya çapındaki sosyal, siyasi, askeri ve ekonomik gelişmelere yönelik yaklaşımına ışık tutuyor. Örneğin Cemal Abdunnasır liderliğindeki 1960’lı yılların Mısır’ı ile ilgili ayrıntılı dosyalara bu arşivden ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca İran, Irak, Lübnan, Filistin, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, Yemen ve İsrail ile ilgili siyasi konularda geniş arşiv çalışmaları var. Dışişleri Bakanlığı görevlilerinin Knesset'teki (İsrail Parlamentosu) gelişmeler, İsrail hükümetinin önemli üyelerinin servetleri ve ülkenin güvenlik durumuyla ilgili raporları da arşivde yer alıyor.  
 
Şaşırtıcı ifşalar
Birçoğu George Washington Üniversitesi Ulusal Güvenlik Arşivi internet sitesinde bulunan, gizliliği kaldırılmış belgeler birçok şaşırtıcı bilgi içeriyor. Bunlar arasında ABD ordusunun 1959'da ayda bir üs kurmayı planlaması da var. ABD ordusu yerküreyi ve uzayı gözetlemek, Sovyetler Birliği’nin benzer emelleri ile mücadele etmek için ay üzerinde bir askeri üs kurmanın planlarını yapmış.  Başkan John F. Kennedy yönetiminin, ‘Küba Füze Krizi’ sonrasında bu ülkeyi işgal etmeyi planladığı da bilgiler arasında. 1964'te Kuzey Vietnam torpido botlarının iki ABD destroyerine ateş açtığına ilişkin haberler, ABD Kongresi'nin Tonkin Körfezi Kararnamesi'ni kabul etmesine ve ABD'nin daha etkin olarak katıldığı Vietnam Savaşı'nın (1965-75) başlamasına yol açmıştı. Gizliliği kaldırılan belgelere göre bu saldırı aslında hiç gerçekleşmemiş. Gizliliği kaldırılan bazı belgeler, önemli ABD vatandaşlarının 1967-1973 yılları arasındaki tüm dış iletişimlerinin takip edildiğini gösteriyor. Dinlenenler arasında, Martin Luther King, Muhammed Ali, Demokratik Senatör Frank Church ve Cumhuriyetçi Senatör Howard Baker da var.  

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



ABD Başkanı Biden bütçe tasarısını imzalayarak federal hükümetin kapanmasını engelledi

ABD Başkanı Joe Biden hafta sonu Wilmington'daki evine gitmek üzere Beyaz Saray'dan ayrıldı (EPA)
ABD Başkanı Joe Biden hafta sonu Wilmington'daki evine gitmek üzere Beyaz Saray'dan ayrıldı (EPA)
TT

ABD Başkanı Biden bütçe tasarısını imzalayarak federal hükümetin kapanmasını engelledi

ABD Başkanı Joe Biden hafta sonu Wilmington'daki evine gitmek üzere Beyaz Saray'dan ayrıldı (EPA)
ABD Başkanı Joe Biden hafta sonu Wilmington'daki evine gitmek üzere Beyaz Saray'dan ayrıldı (EPA)

ABD Başkanı Joe Biden, ABD Senatosunca kabul edilen 1,2 trilyon dolarlık bütçe tasarısını imzaladı.

Biden, konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Bütçe tasarısının federal hükümetin kapanmasını engelleyeceğinin altını çizen Biden, aynı zamanda ABD halkına yatırım yaptığını, ekonomiyi ve ulusal güvenliği güçlendirdiğini belirtti.

Biden, bütçe tasarısı üzerinde sağlanan anlaşmanın uzlaşma sonucu ortaya çıktığını, bu nedenle hiçbir tarafın tüm istediklerini elde edemediğini ifade etti.

Anlaşmanın, Amerikan halkı için iyi haber olduğunu kaydeden Biden, aynı zamanda ulusal güvenlik için ilave bütçe ile sınır güvenliği anlaşmasının onaylanmaları gerektiğine işaret etti.

Biden'ın imzasıyla 1,2 trilyon dolarlık bütçe tasarısı yasalaşmış oldu.

ABD Senatosu, federal hükümetin kısmen kapanmasını önleyecek 1,2 trilyon dolarlık bütçe tasarısını gecikmeli kabul etmişti.

Oylamada, 1,2 trilyon dolarlık bütçe tasarısı 24'e karşı 74 oyla gecikmeli de olsa kabul edilmişti.

 


ABD’li gençler, İsrail’e diğer ABD’lilere göre daha eleştirel bakıyor

Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
TT

ABD’li gençler, İsrail’e diğer ABD’lilere göre daha eleştirel bakıyor

Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)

ABD Başkanı Joe Biden’ın Gazze’deki savaşa karşı tavrı konusunda kamuoyunun genel olarak bölünmüş olduğu bir dönemde, Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir anket, genç ABD’lilerin İsrail’in Gazze’de yürüttüğü savaşa diğer vatandaşlardan daha eleştirel yaklaştığını gösterdi.

Savaşla ilgili gündem ve savaşın Biden’ın yeniden seçilme şansını nasıl etkileyeceğine dair Washington’daki yoğun tartışmalara rağmen, anket ayrıca birçok ABD’linin konuyu yakından takip etmediğini veya fazla önem vermediğini ortaya çıkardı.

Anket katılanların yüzde 40’ı, Biden’ın doğru dengeyi kurup kurmadığından emin olmadıklarını söyledi.

18 ila 29 yaş arasındaki ABD’liler arasında, ankete katılanların yüzde 46’sı İsrail’in 7 Ekim saldırısına verdiği tepkinin kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Yüzde 21’i bunun kabul edilebilir olduğunu söylerken, geri kalanı emin olmadıklarını belirtti.

Yaşlı ABD’lilerin görüşleri gençlerden oldukça farklıydı.

65 yaş ve üzerindekilerin yüzde 53’ü İsrail’in tepkisini desteklerken, yüzde 29’u bunu kabul edilemez olarak nitelendirdi.

Kendisini İsrail’in sadık bir destekçisi olarak olarak gören Biden (81), Hamas tarafından düzenlenen saldırıya karşı İsrail’in karşılık verme hakkını güçlü bir şekilde savundu.

Biden, İsrail’e verdiği askeri ve diplomatik desteğe rağmen, İsrail liderlerini, Hamas’ın yönettiği Gazze Şeridi’nde sivilleri korumak için yeterli çaba göstermemekle de eleştirdi.

ABD seçimleri yaklaşırken, tüm dikkatler Biden’ın, Kasım ayında eski başkan Donald Trump’la yarışacağı seçimde zafer kazanması gereken Michigan eyaletine odaklanıyor.

Michigan’daki Müslümanlar ve Arap asıllı ABD’lilerin büyük bir kesimi bu rekabette belirleyici bir rol oynayabilir.

Anket, Demokratlar arasında Biden’ın Gazze’deki savaşı nasıl ele aldığına ilişkin görüşlerin karışık olduğunu da gösterdi.

Demokratların yüzde 34’ü Biden’ın İsrail’i kayırdığını, yüzde 29’u ise doğru dengeyi yakaladığını söyledi.

12 bin 693 kişinin katıldığı anket, ABD’li Müslümanların İsrail’e yönelik keskin eleştirel görüşlerini de ortaya koydu.

Müslümanların yüzde 21’i Hamas’ın 7 Ekim saldırısını kabul edilebilir buldu.

Ankete göre ABD’li Yahudilerin yüzde 62’si, İsrail’in Gazze’deki savaşı yürütme şeklinin kabul edilebilir olduğunu söyledi.

Her ne kadar Yahudi cemaati, İsrail’i Evanjelik Protestanlardan daha fazla eleştirse de, bu oran ulusal ortalamanın üzerinde.


Blinken, Netanyahu ile ‘gergin’ olması beklenen bir görüşme yapmak üzere İsrail’e gitti

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
TT

Blinken, Netanyahu ile ‘gergin’ olması beklenen bir görüşme yapmak üzere İsrail’e gitti

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (DPA)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Başbakan Binyamin Netanyahu ile Gazze Şeridi’nde devam eden savaşa ilişkin ‘gergin’ olması beklenen bir toplantı yapmak üzere bugün İsrail’e gitti.

Ortadoğu’ya yönelik altıncı turunun son ayağı için Mısır’dan İsrail’e gelen Blinken’in, Gazze Şeridi’ne giren insani yardımın acilen artırılması gerektiğini vurgulaması ve İsrail’i Refah’ı işgal etmekten kaçınmaya çağırması bekleniyor.

Bu arada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK), ABD’nin sunduğu, savaşın harap ettiği bölgede ‘derhal ateşkes’ çağrısında bulunan karar tasarısını oylaması planlanıyor.

Gazze Şeridi’ndeki en büyük hastane olan Şifa Tıp Kompleksi ve çevresi de dahil olmak üzere İsrail’in saldırıları devam ediyor.

İsrail ordusu, Pazartesi gününden bu yana kompleks ve çevresinde yaşanan çatışmalarda 140’tan fazla Filistinli ‘militanın’ öldürüldüğünü duyurdu.

Ordu sözcüsü Daniel Hagari dün akşam yaptığı açıklamada, “Şifa Tıp Kompleksi’ndeki operasyon devam ediyor. Bu, savaşın başlangıcından bu yana en fazla sayıda teröristi yakaladığımız bir operasyondur” dedi.

Blinken, savaşın başlamasından beş buçuk ay sonra, Gazze’de ateşkes sağlanmasına yönelik müzakerelerde ‘yakınlaşma’ olduğunu söyledi.

ABD’nin BM Misyonu Sözcüsü Nate Evans dün yaptığı açıklamada, ABD’nin Gazze Şeridi’nde ateşkes çağrısında bulunan karar tasarısının Cuma günü (bugün) BMGK’da oylamaya sunulacağını bildirdi.

Evans, “ABD son birkaç haftadır konsey üyeleriyle birlikte, rehinelerin serbest bırakılmasını sağlayacak ve insani yardımların artmasına yardımcı olacak bir rehine anlaşmasının bir parçası olarak Gazze’de acil bir ateşkes sağlamayı hedefleyen devam eden diplomatik çabaları destekleyecek bir karar üzerinde ciddi bir şekilde çalışmaktadır” ifadelerini de kullandı.

AFP tarafından görülen karar tasarısında, her iki taraftaki sivilleri korumak ve Gazze’ye temel insani yardımların ulaştırılmasına olanak sağlamak için acil ve kalıcı bir ateşkese ihtiyaç olduğu vurgulanıyor.


ABD başkanlığı için yarışan iki zayıf aday

9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
TT

ABD başkanlığı için yarışan iki zayıf aday

9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)
9 Mart'ta Georgia eyaletinde düzenlenen seçim mitingi sırasında Başkan Joe Biden aleyhine pankart tutan bir Trump destekçisi. (Reuters)

Robert Ford

Demokrat Parti en mutlu günlerini yaşamıyor. ABD ekonomisinin büyümesine, Wall Street borsasının en iyi durumda olmasına ve işsizlik oranının en düşük seviyelerde seyretmesine rağmen Demokratları endişelendiren başka bir şey var. Bu da Başkan Biden'ın birçok ulusal kamuoyu yoklamasında popülaritesinin düşmesi. Geçtiğimiz Şubat ayında The New York Times ve Siena tarafından yapılan bir ankette kayıtlı seçmenlerin yüzde 59'unun Biden hakkında olumsuz görüş bildirmesi de kayda değer endişe kaynaklarından biri.

Tarih, başkan adaylarının seçmenlerin çoğunluğunun kendileri hakkında olumsuz görüşe sahip olduğu durumlarda seçim kazanmalarının çok zor olduğunu gösteriyor. Bahsi geçen ankette seçmenlerin yüzde 65'i ABD'nin yanlış yönde ilerlediğini söyledi. Bu da seçmenlerin yön değiştirme konusunda büyük bir istek duyduğunu gösteriyor ki bu Beyaz Saray'daki başkan için iyiye işaret değil. Son zamanlarda yapılan tüm anketlerde olduğu gibi, söz konusu ankette de seçmenlerin neredeyse dörtte üçü Joe Biden'ın etkili bir başkan olmak için çok yaşlı olduğunu belirtti.

O halde, son zamanlarda yapılan tüm ulusal anketlerin, aradaki fark çok büyük olmasa da, Donald Trump'ı Biden'ın biraz önünde göstermesi şaşırtıcı değil. Times/Siena anketinde Trump yüzde 48’le öndeyken Biden ise yüzde 44’te kaldı. Wall Street Journal'ın Şubat ayının son haftasında yaptığı bir anket de Trump'ın yüzde 47, Biden'ın ise yüzde 45 oy aldığını gösterdi. Mart ayı başında CBS News tarafından yapılan bir diğer anket ise seçmenlerin yüzde 52'sinin Trump'ı desteklediğini, buna karşılık Biden'ın yüzde 48'de kaldığını gösterdi. Anketler ayrıca Trump'ı Arizona, Nevada, Georgia, Kuzey Carolina, Michigan, Wisconsin ve Pensilvanya gibi kararsız eyaletlerde sürekli olarak Biden'ın önünde gösteriyor. Bir analist geçen hafta, Trump'ın Georgia ve Arizona'daki liderliğinin giderek arttığını ve Biden'ın Beyaz Saray'ı elinde tutmak için Kasım ayında Michigan, Wisconsin ve Pensilvanya'da başarılı olmasının kesinlikle gerekli olduğunu belirtti.

Ekonomik koşulların iyileştirilmesi Biden'ın seçmen nezdindeki konumunu güçlendirebilir.

Michigan eyaletinin Biden için yaklaşan seçimlerdeki kritik önemi, özellikle de Arap-Amerikan toplumunun Biden'ın adaylığına ilişkin çekinceleri göz önünde bulundurulduğunda, göz ardı edilemez. Biden'ın 2020'de Michigan'daki kıl payı zaferi (150 bin oy), özellikle de eyaletteki ön seçimlerde 100 bin Demokratın kendisini desteklememeyi tercih ettiği düşünüldüğünde, her bir oyun önemini gözler önüne seriyor. Gazze politikasını değiştirme konusundaki tereddüt, Kasım ayında bu 100 bin seçmeni etkilemeye yardımcı olmayabilir. Demokrat Parti, bazı siyahi ve Latin seçmenlerin giderek Trump'a kaymasından endişe duyuyor. Söz konusu grupların uzun bir süre boyunca partinin ana tabanını oluşturduğu göz önüne alındığında bu endişe verici bir eğilim. Donald Trump'a karşı oy kullanmak ve Biden'ı desteklemek için 2020'de büyük sayılarda ortaya çıkan genç seçmenlerden bahsetmiyorum bile. Michigan gibi eyaletlerde yapılan son anketler ve sahadaki kanıtlar, genç seçmenlerin artık Biden’a oy verme konusunda hevesli olmadığını gösteriyor.

Demokrat Parti'nin alternatifi yok

Biden'ın seçim kampanyasını yönetenler uyandı ve mitinglerde Gazze ile ilgili protestoları dikkate alıp taktiklerini değiştirmeye başladı. NBC News, Biden'ın Gazze protestolarını önlemek için seçmenlerle küçük toplantılarda konuşacağını bildirdi. Ayrıca Başkan'ın Gazze protestolarının sıkça yaşandığı üniversitelere yapacağı ziyaretler de azaltılacak. Bu da Biden'ın genel olarak daha az seçmenle ve örneğin 2016'da Hillary Clinton'a kıyasla daha az genç seçmenle karşılaşacağı anlamına geliyor.

dfvdfev
Donald Trump, 16 Mart'ta Ohio eyaletindeki Vandalia şehrinde düzenlenen Cumhuriyetçi Parti mitinginde konuşuyor. (AFP)

Biden'ın seçim kampanyasının liderliği iyimserliğini koruyor ve seçime daha sekiz ay olduğunu ve iyileşen ekonomik koşulların Biden'ın seçmenler nezdindeki itibarını artırabileceğini ifade ediyor. Buna ek olarak, Demokrat Parti şu anda Biden'a uygun bir alternatif görmüyor. Kongre üyesi Dean Phillips ön seçimlerde bir rakipti, ancak Biden ön seçimlerde kesin zaferler kazanarak partinin muhtemel adayı olarak konumunu sağlamlaştırdı. Zamanlama göz önüne alındığında, yeni bir adayın ortaya çıkması ve yaklaşan ön seçimler için rekabetçi bir kampanya oluşturması için çok geç. Dolayısıyla Biden, 2024'te yeniden seçilme niyetiyle, kampanyasının karşı karşıya olduğu zorluklara ve endişelere rağmen Demokrat Parti'nin adayı olmaya hazırlanıyor.

Kimin çantasında yarım milyar dolar nakit var?

Biden'ın seçim kampanyası, Cumhuriyetçi Parti'nin karşı karşıya olduğu iç zorluklara işaret ederek, özellikle Arizona, Georgia ve Michigan gibi kritik eyaletlerde karşı karşıya olduğu mali kısıtlamaları ve bölünmeleri vurguluyor. Çoğunlukla Trump yanlıları ile ılımlı Cumhuriyetçiler arasında yaşanan bu iç mücadeleler giderek Trump'ın lehine dönüyor. Ancak eyalet düzeyindeki bu bölünmeler, Cumhuriyetçi Parti'nin kongre ve eyalet çapındaki adayları için kampanya fonu toplama çabalarını engelleyebilir. Eyalet düzeyindeki bu bölünmelerin Trump'ın ulusal başkanlık kampanyası üzerinde daha az etkisi olacak. Çünkü kaynak yaratma konusundaki basit yaklaşımı, büyük ölçüde sadık destekçilerden oluşan sağlam bir tabanın çevrimiçi bağışlarına dayanıyor.

Mali baskılar, devam eden hukuk mücadelelerinin ortasında Trump'ın seçim kampanyası için büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Bununla beraber Biden tarafı, Trump'ın New York'taki iki davada da mahkûm edilerek büyük mali cezalara çarptırılmasının nakit akışı sorunlarını daha da kötüleştirdiğini ve eski iş adamı Trump'ın nakit sıkıntısı çektiğini iddia ettiğinde haklıydı. Bu cezaların en önemlisi, 355 milyon dolar ve 98 milyon dolar da faizi olmak üzere toplamda yaklaşık 454 milyon dolar ticari dolandırıcılık mahkumiyetine bağlı son ödeme tarihi 25 Mart olan para cezasıdır. Bu ceza vade tarihine kadar da her gün 112 bin dolar artıyor. Buna ek olarak, bir başka mahkeme Trump'ı yazar Jean Carroll'a hakaret ettiği gerekçesiyle 83 milyon dolar tazminata mahkûm etti ve son ödeme tarihini 10 Mart olarak belirlendi. Bu nedenle Trump'ın önümüzdeki haftalarda bu cezaları ödemek için yarım milyar dolardan fazla para bulması gerekiyor. Trump her iki davayı da temyize götürürken, New York yasalarına göre, Carroll'ın davası için ek yüzde 10 da dahil olmak üzere, toplam taahhüdünü 545 milyon dolara çıkaran depozitonun tamamını peşin ödemesi gerekiyor. Bu mali baskılar, Trump'ın devam eden yasal mücadeleleri arasında seçim kampanyası ve kişisel mali durumu için büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Trump'ın milyarder olduğu doğru, ancak Amerikalı bir finans analistinin belirttiği gibi Jeff Bezos, Elon Musk ve Donald Trump gibi büyük finansörlerin hiçbiri banka hesabında yarım milyar dolar nakit bulundurmuyor. Trump, Nisan 2023'te yaklaşık 400 milyon dolar nakit paraya sahip olduğunu iddia etti, ancak buna dair kanıt sunmadı. Şubat ayının sonlarında, avukatları dolandırıcılık davasındaki hâkimden ilk ödeme olarak 104 milyon doları kabul etmesini istedi, ancak yargıç 28 Şubat'ta bu talebi reddetti ve Trump'ın 454 milyon doların tamamını ödemesi gerektiğinde ısrar etti. Bu arada, eğer Trump, Carroll davasında 9 Mart'a kadar 91 milyon dolar yatırmazsa, tutarın ödenmesi için Trump'ın mali veya gayrimenkul varlıklarına el koyma süreci başlatılacak. Trump'ın büyük ölçüde gayrimenkule odaklanan iş imparatorluğu büyük bir nakit sorunuyla karşı karşıya ve Mart ayında derhal çözülmesi gerekiyor.

Trump hukuki sorunlarını, ABD yargısı ve Demokrat yönetimin siyasi zulmünün kurbanı olduğunu iddia etmek için kullanıyor.

Bu krizi çözmek için Trump, New York'taki binalar gibi bazı gayrimenkul varlıklarını satmaya çalışabilir. Ancak hızlı bir şekilde satması gerekecek ve alıcıların öncelikle binaların değerine ilişkin doğru değerlendirmelere ihtiyacı olacak. Buna ek olarak, Trump'ın hızlı bir şekilde satma ihtiyacı alıcılara pazarlıklarda avantaj sağlayacak. Trump'ın avukatları, eski başkanın cezaları nakit olarak ödeyemeyeceğini ve bunun yerine bir bono göndermeye çalışacağını kabul ettiler. Bu senet, Trump'ın yasal itirazlarının başarısız olması halinde mahkeme kararının ödeneceğine dair bir finans şirketinden alınan garantidir. Ancak finans şirketleri, sonuçta finans şirketinin mahkemeye ödeme yapması gerekirse, Trump'ın hisse senetleri, devlet tahvilleri, şirket tahvilleri ve nakit gibi hızlı bir şekilde satılabilecek varlıklarına erişim talep edecektir. Finans şirketi mülklerin şartlı tapusunu alabilir. Bu noktada söz konusu mülklerin finansal değerlemesi konunun özünü oluşturacak. Zira finans şirketi yüklü bir ücret talep edecektir. New York Times'ta 1 Mart'ta yayınlanan bir makalede bu ücretin en az yüzde üç olacağı tahmin ediliyor. Bu adli teminatın boyutu normalden çok daha yüksek olduğu için ücretlerin daha da yüksek olması muhtemel. Trump'ın avukatları bu kadar ağır para cezalarının Trump'ın işlerine kalıcı zarar vereceğini düşünüyor.

Trump'ın iş imparatorluğuna zarar veren likidite krizi bununla da kalmayacak ve Trump'ın başkanlık kampanyasına da zarar verecek. ABD seçim yasası uyarınca Trump, kampanyasını çoğunlukla internet üzerinden bağış toplayarak finanse etmek üzere ‘Amerika'yı Kurtar’ ve ‘Amerika'yı Yeniden Büyük Yap’ (MAGA) adlı iki siyasi eylem komitesi kurdu. Bu komiteler 2023 yılının son altı ayında 36 milyon dolardan fazla bağış topladı. Kampanya bağışlarının büyük bir kısmının (24 milyon dolar) yasal masrafları karşılamak üzere yönlendirilmesi, Trump'ın doğrudan kampanya faaliyetlerine kaynak ayırma kabiliyetini kısıtladı. Bu siyasi eylem komiteleri aracılığıyla önemli miktarda fon toplanmasına rağmen, artan yasal zorluklar arasında önemli bir kısmın yasal harcamalara ayrılması, kampanya kaynakları üzerindeki mali baskıyı vurguluyor.

dsfvdfe
ABD Başkanı Joe Biden, 18 Mart'ta Beyaz Saray'da kadın sağlığına ilişkin araştırmaların genişletilmesine yönelik bir kararname imzaladı. (Reuters)

Bu sadece hukuk davalarını ilgilendiren bir konu, ancak ceza davaları başka bir hikâye. Çünkü Trump bu yıl Washington, New York ve Georgia'da dört farklı ceza davasında duruşmalarla karşı karşıya kalacak. Trump hukuki sorunlarını kullanarak Amerikan yargı sistemi ve Demokrat yönetimin siyasi zulmünün kurbanı olduğunu iddia ediyor ve destekçileri de bu iddiaya inanıyor ve ona yardım etmek için milyonlarca dolar bağışlamaya devam ediyor. Ancak hukuki sorunlar Trump'ın kampanya kaynakları üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Bu noktada Trump'ın Cumhuriyetçi Ulusal Komite'nin başına kendisine sadık birini atadığını belirtmekte fayda var. Cumhuriyetçi Parti ön seçimlerdeki eski rakibi, eski Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Nikki Haley, Trump'ın partinin parasını yalnızca seçim kampanyasına harcamak yerine avukatlarına ödeme yapmak için kullanacağı konusunda uyarmıştı.

Biden'ın geniş çaplı seçim kampanyasını başlatmak için hâlâ bolca vakti var.

ABD seçim kampanyasında sekiz ayın uzun bir süre olduğu doğrudur. Aynı zamanda ABD kamuoyu yoklamalarının seçimlerin kesin sonucunu tahmin etmede güvenilir bir kaynak olmadığı da doğrudur. Çünkü bunlar yalnızca geniş eğilimlerin genel bir göstergesidir. Dolayısıyla Biden'ın, muhtemelen maliyetli reklam çabalarını gerektirecek büyük ölçekli bir kampanya başlatmak için hâlâ bolca vakti var. Ancak yaşıyla ilgili endişeler, Gazze'ye yönelik tutumu ve güney sınırındaki yasadışı göçle ilgili zorluklar, kampanyasının ivme kazanmasında engel teşkil edebilir. Buna karşılık Trump, 6 Ocak 2021'de Kongre Binası'ndaki ayaklanmalarla ilgili tartışmalara rağmen 4 Mart'ta Yüksek Mahkeme'nin tüm eyaletlerde seçime girmesine izin veren kararından iyimserlik duyabilir. Ancak artan mali baskılar, devam eden dört ceza davasındaki mahkûmiyet tehdidiyle birlikte kampanyasını etkileyebilir. Tüm bunların ortasında, ikna edici bir üçüncü taraf adayının yokluğu, birçok ABD’linin yaklaşan seçimlerde Trump ve Biden arasında seçim yapmak zorunda kalmasına neden oluyor.

* Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisi tarafından çevrilmiştir. 


ABD'de Florida ve Texas eyaletlerinin sosyal medya yasaları Yüksek Mahkemede tartışılıyor

(AA)
(AA)
TT

ABD'de Florida ve Texas eyaletlerinin sosyal medya yasaları Yüksek Mahkemede tartışılıyor

(AA)
(AA)

Florida eyaleti, 6 Ocak Kongre baskını sonrası Facebook, Twitter ve YouTube'un, dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ın hesaplarını kapatmasının ardından 2021'de, teknoloji şirketlerinin devlet görevlisini yasaklayamayacaklarına ilişkin kanun çıkardı.

Texas eyaleti de Florida'dan kısa süre sonra sosyal medya platformlarını sitelerindeki "siyasi içeriği" kaldırmaktan men eden kanunları kabul etti.

Bu şirketleri temsilen "NetChoice" ve "The Computer&Communications Industry Association" dernekleri, ABD Anayasası Birinci Değişikliği bağlamında gazeteler nasıl kendi içeriğine karar veriyorsa şirketlerin de platformlarına dair kararları verme hakları bulunduğunu savunarak, yasaları temyize taşıdı.

Dernekler, Anayasa'nın Birinci Değişikliği'nin şirketlere istedikleri içeriği platformlarından kaldırma hakkı verdiğini çünkü ürünlerini ve içeriklerini korumaları için editoryal seçimler yapabilme haklarını koruduğunu belirtti.

Davanın dün 4 saatten uzun sözlü duruşmalarında tarafları dinleyen Yüksek Mahkeme yargıçları, Florida ve Texas eyaletlerinin 2021'de geçirdikleri yasaların sakıncalı görülebileceğine, diğer yandan tamamının da bloke edilemeyeceğine dair düşüncelerini ifade etti.

Yargıçlar, söz konusu yasaların, şirketlerin ifade özgürlüğüne yönelik ihlallerdeki editoryal takdir yetkisini sarsabileceği endişesini dile getirdi.

Eyaletlerin yasalarını eleştirenler, yasalarla sosyal medya platformlarında Neonazi gibi aşırıcı içeriklerin daha fazla yayılabileceğini, yasaları savunanlar ise tartışmalı tüm meselelerin sosyal medya platformlarında kaldırılabileceğini belirtiyor.

Bazı uzmanlar, Anayasa'nın Birinci Değişikliği'nin basın özgürlüğünün yanı sıra ifade özgürlüğünü korumayı amaçladığını vurgulayarak, sosyal medya şirketlerine bu madde kapsamında sınırsız güç verilmesinin sonuçlarından da endişeli olduklarını kaydediyor.


Eski ABD Başkanı Trump, yaklaşık 454 milyon dolar cezaya çarptırıldığı davayı temyize götürdü

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
TT

Eski ABD Başkanı Trump, yaklaşık 454 milyon dolar cezaya çarptırıldığı davayı temyize götürdü

Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)
Eski ABD Başkanı Donald Trump (AA)

Trump'ın avukatları, Temyiz Mahkemesine sundukları dilekçede, tazminat kararına itiraz etti.

Avukatlar, temyiz başvurusunda, hükmü veren yargıç Arthur Engoron hakkında "yetkisini kötüye kullanma", "yetkisini aşma" ve "kararda hukuki veya olgusal bir hata" olup olmadığının araştırılması talebinde bulundu.

Engoron'un hükmettiği yaklaşık 355 milyon dolar para cezasının, faizle yaklaşık 454 milyon dolara çıktığı ve Trump'ın ödemesi gereken tutarın günde yaklaşık 112 bin dolar arttığı kaydediliyor.

Temyiz Mahkemesi, Engoron'un kararını bekletme, ceza tutarını düşürme, cezayı değiştirme veya tamamen iptal etme yetkilerine sahip bulunurken; Trump aleyhinde karar çıkması halinde ise eski Başkan'ın avukatlarının kararı bir üst mahkemeye taşıyabileceği belirtiliyor.


New York'ta, Biden'ı protesto eden 50'ye yakın protestocu gözaltına alındı

(AA)
(AA)
TT

New York'ta, Biden'ı protesto eden 50'ye yakın protestocu gözaltına alındı

(AA)
(AA)

Manhattan'daki Rockefeller Plaza binasında bulunan NBC televizyon kanalının lobisini basan yüzlerce protestocu, Biden'ın Amerikalı komedyen Seth Meyers'in programına katılmasını engellemeye çalıştı.

NBC binasının lobisinde oturma eylemi yapan çoğu Yahudi asıllı Filistin yanlısı aktivist, açtıkları pankartla, Gazze'de soykırım yapmakla suçlanan İsrail'e "acil ateşkes", Biden'a da ABD'nin İsrail'e yaptığı desteği sonlandırma çağrısında bulundu.

Göstericilerin taşıdığı büyük pankartta, "Yahudilerden Biden'a; Soykırımı silahlandırmayı durdurun" yazısı dikkat çekti.

New York Polis Teşkilatı (NYPD) tarafından televizyon binasının çevresinde ve lobisinde geniş güvenlik önlemleri alındığı görüldü. 50'ye yakın gösterici de gözaltına alınarak polis otobüslerine bindirildi.


Washington, Sudan ordusunu ‘yardımları’ engellemekle suçluyor

Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan bazı kuvvetlerini teftiş ediyor (Sudan Egemenlik Konseyi medyası)
Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan bazı kuvvetlerini teftiş ediyor (Sudan Egemenlik Konseyi medyası)
TT

Washington, Sudan ordusunu ‘yardımları’ engellemekle suçluyor

Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan bazı kuvvetlerini teftiş ediyor (Sudan Egemenlik Konseyi medyası)
Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan bazı kuvvetlerini teftiş ediyor (Sudan Egemenlik Konseyi medyası)

ABD Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, Sudan ordusunun Çad sınırında insani yardımı yasaklama ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kontrol edilen bölgelere yardımların erişimini engelleme kararıyla ilgili derin endişesini dile getirdi. Ayrıca HDK’nin, kontrol ettiği bölgelerdeki evleri, pazarları ve insani yardım depolarını yağmalamasını da kınadı.

ABD’nin açıklamasında, Sudan’daki çatışmanın her iki tarafına da Cidde Bildirgesi çerçevesinde sivillerin korunması ve onlara yardımların ulaştırılmasının kolaylaştırılması konusunda uluslararası insancıl hukuk kapsamındaki yükümlülükleri hatırlatıldı. Sudan hükümeti ise ABD’nin suçlamalarını reddetti ve bunları ‘yalan’ olarak nitelendirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın tutumunun ‘orduyu bu suçlamalara çekmek amacıyla herkese kınama dağıtmak ve zorba bir şekilde davranmak’ olduğu vurgulandı.

Bu arada, Sivil Tekkadum Koalisyonu tarafından Sudan’ın siyasi ve sivil bileşenlerine yönelik Nairobi’de düzenlenen bir çalıştayda, ülkedeki savaş sonrası anayasal düzenlemelere ilişkin konular tartışıldı.


Trump'tan bir ön seçim zaferi daha: "5 Kasım mahşer günü olacak"

2016-2020'de başkanlık yapan Trump son seçimi Joe Biden'a kaybetmişti (Reuters)
2016-2020'de başkanlık yapan Trump son seçimi Joe Biden'a kaybetmişti (Reuters)
TT

Trump'tan bir ön seçim zaferi daha: "5 Kasım mahşer günü olacak"

2016-2020'de başkanlık yapan Trump son seçimi Joe Biden'a kaybetmişti (Reuters)
2016-2020'de başkanlık yapan Trump son seçimi Joe Biden'a kaybetmişti (Reuters)

Eski ABD lideri Donald Trump, Güney Karolina'daki ön seçimde rakibi Nikki Haley'i rahatça geçerek başkan adaylığı için önemli bir adım daha attı.

Trump oyların yüzde 59,8'ini alırken, Haley'nin oy oranı yüzde 39,5'ta kaldı. Seçim öncesi eyalette yapılan anketlerin ortalaması Trump'ın 27 puan fark atacağını öngörüyordu. Ancak fark beklendiği kadar fazla olmadı. 

Haley'nin Güney Karolina doğumlu olması ve daha önce iki dönem eyaletin valiliğini yapmasına rağmen ön seçimi Trump'ın kazanması, Haley'e yönelik adaylıktan çekilme çağrılarını da artırdı.

Anketlerdeki beklentilerin ötesinde bir performans sergileyen Haley, en azından 5 Mart'ta 15 eyalette birden yapılacak ön seçimlere kadar yarıştan çekilmeyeceğini söyledi.

Haley, "Yüzde 40 küçük bir grup değil. Alternatif istediğini söyleyen çok fazla seçmen var. Amerikalıların çoğunluğu hem Donald Trump'ı hem de Joe Biden'ı onaylamazken bu savaştan vazgeçmeyeceğim" diye konuştu.

Trump'ın başkanlık döneminde ABD'nin BM Büyükelçisi olarak görev yapan Haley, "Gelecek 10 günde, 21 eyalet ve bölge daha seçimini yapacak. Tek bir adayın olduğu Sovyet tarzı bir seçimdense gerçek bir tercihe sahip olma hakları var" dedi.

Güney Karolina'daki sonuçlarla birlikte Trump şu ana kadar ön seçim yapılan 5 eyaletin hepsinde kazanmış oldu. Eski ABD lideri geçen aylarda Iowa, New Hampshire, Nevada ve Virgin Adaları'ndaki ön seçimlerden zaferle çıkmıştı.

Zafer konuşmasında Haley'den bahsetmeyen Trump, "Cumhuriyetçi Parti'yi hiçbir zaman şu an olduğu kadar birleşmiş görmemiştim. Joe Biden'ın gözünün içine bakacağız. O ülkemizi yok ediyor. Biz de ona, 'Defol Joe, kovuldun' diyeceğiz" ifadelerini kullandı.

Trump, 5 Kasım'da yapılacak başkanlık seçiminde Joe Biden'ı mağlup etmesi durumunda bunun ABD için "mahşer günü", kendisi için de "nihai ve kesin intikam" olacağını söyledi.

Seçim sonuçlarının ardından Trump'ın kampanya ekibinden yapılan açıklamanın hedefindeyse Nikki Haley vardı.

Açıklamada, "Haley'nin hayalleri muhakemesinin önüne geçti. O artık gerçeklik içinde yaşamıyor" dendi.

Independent Türkçe


ABD'de donmuş embriyoların insan sayılacağına yönelik mahkeme kararı tüp bebek işlemlerini vurdu

ABD'de her yıl tüp bebek yöntemiyle yaklaşık 100 bin çocuk dünyaya geliyor (AA)
ABD'de her yıl tüp bebek yöntemiyle yaklaşık 100 bin çocuk dünyaya geliyor (AA)
TT

ABD'de donmuş embriyoların insan sayılacağına yönelik mahkeme kararı tüp bebek işlemlerini vurdu

ABD'de her yıl tüp bebek yöntemiyle yaklaşık 100 bin çocuk dünyaya geliyor (AA)
ABD'de her yıl tüp bebek yöntemiyle yaklaşık 100 bin çocuk dünyaya geliyor (AA)

ABD'de Alabama Yüksek Mahkemesi'nin donmuş embriyoların da çocuk sayılacağı ve onlara zarar veren kişilerin yasal olarak sorumlu tutulabileceğine hükmetmesinin ardından tüp bebek işlemleri durdu.

Eyaletin en büyük hastenesi olan Alabama Üniversitesi Hastenesi, yargı konusu olabileceği endişesiyle tüp bebek işlemlerinin askıya alındığını açıkladı.

Hastaneden yapılan açıklamada, kadınlardan yumurtalık alımının süreceği ancak yumurtaların döllendirildiği aşamaya geçilmeyeceği ifade edildi.

Açıklamada, "Bu durumun tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olmaya çalışan hastalarımızı etkilemesinden dolayı üzgünüz. Ancak hastalarımız ve doktorlarımızın yasal soruşturmayla karşı karşıya kalabileceği durumları değerlendirmeliyiz" dendi.

Tıp uzmanları, yargı kararının Alabama'daki doğurganlık tedavileri için olumsuz sonuçlar üretebileceği uyarısında bulunurken, muhafazakar gruplarsa en küçük embriyonun dahi yasal korumayı hak ettiğini belirterek kararı takdirle karşıladı.

Alabama Yüksek Mahkemesi'ne taşınan dava, 2020'de bir doğum kliniğinde embriyoları kaybolan üç çift tarafından açılmıştı.

İddiaya göre klinikteki bir hasta embriyoların tutulduğu odaya girmiş, burada embriyoların tutulduğu kapları eline alıp kazayla düşürdükten sonra embriyoların kaybına neden olmuştu.

Bunun üzerine yargı yoluna giden çiftler, eyalette yürürlükte olan Küçüğün Yanlışlıkla Ölümü yasası kapsamında şikayette bulunmuştu. Yasa fetüsleri kapsam alanına alsa da tüp bebek yöntemiyle elde edilen embriyolar hakkında bir hüküm sunmuyordu.

Bir alt mahkeme embriyoların bir insan veya çocuk sayılamayacağına hükmetse de Alabama Yüksek Mahkemesi davacı çiftlerden yana tavır alarak donmuş embriyoların çocuk sayılacağına hükmetti.

Karar tüp bebek yöntemine herhangi bir yasak veya kısıtlama getirmiyor. Ancak hukukçular kararın, tüp bebek yönteminin bazı yönleriyle ilgili karmaşa yaratacağını düşünüyor.

Bunlardan biri de embriyoların insan sayılması durumunda, kliniklerin onları hangi akla kullanıp, depolayacağı yönündeki soru işaretleri.

Üreme Hakları Merkezi'nde politika direktörü olarak görev yapan Elisabeth Smith konuyla ilgili, "Tüm embriyolar kullanılmıyor ve kullanılamaz. Bu nedenle embriyolara yasal kişilik vermek tüp bebek kullanımında korkunç sonuçlara neden olabilir" diye konuştu.

Alabama, 2022'de ABD Yüksek Mahkemesi'nin ilgili kararının kürtajı tamamen yasaklayan eyaletlerden biri olmuştu.

Hukukçular ve üreme hakları savunucuları, Alabama Yüksek Mahkemesi'nin embriyo kararının diğer eyaletler tarafından da uygulamaya konmasından endişe ediyor.

Independent Türkçe