İran'da dini liderin kim olacağına dair hararetli tartışmalar sürerken Hamaney, kameralar karşısına çıktı

Kum'un din adamları arasında Hamaney’in oğlunun Hamaney’in halefi olmasına itirazların olduğuyla ilgili haberler yapılırken Reisi halen Hamaney’in halefi olma şansını koruyor. Reformist akımın, Humeyni'nin torunuyla ilgili eğilimleri.

Hamaney'in kişisel internet sitesinde yayınlanan dün sabah katıldığı dini törenden bir kare
Hamaney'in kişisel internet sitesinde yayınlanan dün sabah katıldığı dini törenden bir kare
TT

İran'da dini liderin kim olacağına dair hararetli tartışmalar sürerken Hamaney, kameralar karşısına çıktı

Hamaney'in kişisel internet sitesinde yayınlanan dün sabah katıldığı dini törenden bir kare
Hamaney'in kişisel internet sitesinde yayınlanan dün sabah katıldığı dini törenden bir kare

İran'da üçüncü dini liderin kim olacağına dair hararetli tartışmalar sürerken mevcut lider Ali Hamaney, bir haftayı aşkın bir süre devam eden yokluğunun ardından yeniden orta çıktı. İran’ın Dini Lideri Hamaney, dün, İranlı üniversite öğrencilerinden destekçilerinin yer aldığı dini bir törene katıldı.
İran devlet televizyonu, Hamaney'in başkent Tahran'da bulunan İmam Humeyni Hüseyniyesi'nde düzenlenen törende Hamaney’i (83) ayakta, salondakilere stabil bir ses tonuyla Erbain yıldönümünün önemi hakkında bir konuşma yaparken gösterdi. 'Erbain' İmam Hüseyin'in şehit edilişinin 40'ıncı gün yıldönümü dolayısıyla düzenlenen yas törenleridir. Hamaney’in sitesinde yayınlanan ses kaydına göre Hamaney'in törende yaptığı konuşma yedi dakika sürdü.
ABD merkezli New York Times (NYT) gazetesi, Cuma günü, Hamaney'in sağlık durumuyla ilgili dört kaynaktan, İran’ın Dini Lideri’nin sağlık durumunun kötüleşmesinin ardından geçtiğimiz hafta tüm toplantıları ve halka açık etkinlikleri iptal ettiğini, şu an hasta yattığını ve doktorların gözetimi altında olduğunu aktarmıştı.
Hamaney'in ofisine yakın kaynaklar, NYT’nin haberini eleştirdi. İran'ın Batı ile nükleer müzakerelerini yürüten heyetin danışmanı Muhammed Marandi, NYT’nin İranlı kaynaklardan aktardığı Hamaney’in öldüğü haberleri göz önüne alındığı ‘güvenilirlikten yoksun’ olduğunu söyleyerek gazetenin haberini protesto etti. Marandi'nin babasının yıllardır Hamaney’in sağlık ekibine başkanlık ettiği biliniyor.
Reuters ise Cuma günü Hamaney’e yakın olarak nitelendirdiği iki kaynağın İran’ın dini liderinin sağlığıyla ilgili sorulara sağlık durumunun kötüleştiği iddialarını yalanlayarak yanıtladıklarını aktardı.
İran rejiminde son sözü söyleyen Hamaney, İranlılar arasında son haftalarda, durdurulan nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması müzakerelerinin geleceğine ilişkin tahminlerle birlikte Hamaney’in sağlığıyla ilgili bazı haberlerin ve spekülasyonların ardından ekonomik krizin kötüleşmesinden duyulan korkuların ve hayat şartlarının kötüleşmesine yönelik halk arasındaki öfkenin alevlendiği bir dönemde yeniden halka açık bir toplantıya katıldı.
Hamaney, son kez kamuoyu önüne çıktığı 3 Eylül’de, İranlı yetkililer tarafından düzenlenen uluslararası bir dini konferansın katılımcılarıyla bir araya gelmişti. İran’ın resmi haber ajansları, geçtiğimiz hafta Hamaney’in bir grup sporcuyla bir araya geldiğine ilişkin haberler yayınladılar, ancak Hamaney’in internet sitesinde bu görüşmeyle ilgili herhangi bir resim ya da haber yer almadı.
Hamaney, geçtiğimiz hafta sonu, iktidardaki etkili din adamları arasında 48 saatlik toplantıların bitiminden sonra altı ayda bir gerçekleşen bir toplantı olan Uzmanlar Meclisi üyelerini kabul etmedi. Bu da nadiren rastlanan bir durum olarak dikkati çekti.
Siyaset ve din alanlarında etkin 88 din adamından (molla) oluşan Uzmanlar Meclisi’nin görevleri arasında, İran’ın Dini Lideri’nin ölmesi ya da görevini yerine getirememesi durumunda halefinin aday gösterilmesi ve performansının değerlendirilmesinin yanı sıra çeşitli rolleri olsa da birçok analiste göre bu rollerin büyük bölümü işlevsiz. Uzmanlar Meclisi Başkanı Ahmed Cenneti'nin (95) Hamaney'in otuz yıllık performansını  “Vilayet-i fakih, ülkeyi büyük olaylardan ve krizlerden kurtardı” diyerek savunması dikkat çekiciydi.
Hamaney, rejimin kurucusu Ayetullah Humeyni’nin 1989 yılındaki ölümünden sonra İran’ın liderliğine geçti. Hamaney o dönem, cumhurbaşkanı olarak görev yapıyordu. Hamaney'in bu göreve aday gösterilmesinde Meclis Başkanı olan eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani büyük rol oynadı.

Hamaney'in halefi
Hamaney ile Uzmanlar Meclisi arasında geleneksel hale gelen toplantının yapılmaması, mevcut liderin oğullarından birinin, özellikle de ortanca oğlu Mücteba Hamaney’in (53) halefi olabileceğine dair tartışmalara neden oldu. Mücteba Hamaney, babasının ofisini kontrol eden gizemli kişi olarak biliniyor.
Şubat 2011'den bu yana ev hapsinde tutulan İranlı reformist lider Mir Hüseyin Musevi, 8 Ağustos’ta dini liderlik konumuyla ilgili ‘miras komplosu kurulabileceği’ konusunda uyardı.
Musevi, resmi internet sitesinde yayınlanan bir blog yazısında, bazı çevrelerin ‘bir Şii liderin ölümünden sonra oğullarının görevi devralabileceğine’ ilişkin söylediklerine atıfta bulundu. Musevi, Hamaney yanlısı internet sitelerinin son zamanlarda İmamiye-i İsna'aşer'iyye (Onikiciler) sistemini benimseyen Şiiler arasında imamlığın babadan oğula geçmesiyle ilgili anlatıların yayınlamasına dikkati çekti.
Musevi’nin yazısından yaklaşık üç hafta sonra, Kum Şii İlim Havzası internet sitesi, Mücteba Hamaney'i adlandırırken ilk kez ‘Ayetullah’ unvanını kullanmasının ardından Musevi'nin bu uyarısı ciddiye alındı. Ayetullah unvanı, İran'da hiyerarşiye göre birinci sıradaki din adamlarına verilen ve onun rehber konumunu devralma olasılığının bir göstergesi olarak kabul edilen dini bir unvandır.
Bu unvan, Mücteba Hamaney'in ‘içtihad’ mertebesini elde etmek için Şii ilim havzası sisteminde son aşama olan ‘el-Harice’l-Fıkh ve’l-Usul’ derslerine katılmak isteyen öğrenciler için kayıtların başladığı duyurusunda kullanıldı.

Din adamlarından engel
Hamaney ve Uzmanlar Meclisi toplantısının iptal edilmesinin ardından sosyal medya sitelerinde, Uzmanlar Meclisi’nden 30 üyenin yokluğu nedeniyle Uzmanlar Meclisi toplantısının ’yeter sayıya ulaşılamamasından’ ötürü yapılamadığıyla ilgili paylaşımlar oldu.
Bir başka anlatıya göre Hamaney'in oğlu, Kum İlim Havzası’nda Nasır Mekarim Şirazi de dahil olmak üzere bir dizi üst düzey yetkiliyle bir araya geldi. Kaynaklara göre din adamları ‘Velayet-i Fakih’in bir liderlik şurası haline getirilmesinin ve münferit davadan (mutlak velayet-i fakihten) uzak tutulmasının gerektiğini vurguladılar. Bu da büyük bir şoka neden oldu.
Mekarim Şirazi’ye yakın bir kişinin Hamaney'in oğluna yönelik tutumunun ardından geçtiğimiz hafta ‘yolsuzluk ve rüşvet alma’ suçlamasıyla tutuklanması, Mekarim Şirazi’ye ‘baskı uygulandığı’ şeklinde yorumlandı. Mekarim Şirazi, ‘yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanan kişiyle arasında herhangi bir akrabalık bağı olmadığını kanıtlaması, kendisine yönelik baskı ve propagandayı boşa çıkardı.
Bazı kaynaklar, Uzmanlar Meclisi’nin 30 üyesinin Mücteba Hamaney’in halefliğine karşı çıkmalarının onların boykot edilmelerine ve altı ayda bir yapılan toplantının engellenmesine yol açtığını söylediler. Ayrıca, toplantıya davet mektubunda, bir sonraki Velayet-i Fakih adayının seçiminden sorumlu olan komisyonun elde ettiği sonuçların açıklanacağına işaret edildiğini belirten kaynaklar, bu olayın ‘Uzmanlar Meclisi üyeleri arasında büyük bir bölünmenin olduğunu ortaya çıkardığını’ kaydettiler.
Hamaney'in ofisi, Mir Hüseyin Musevi'nin uyarısı hakkında yorum yapmazken İran Devrim Muhafızları Ordusu’na ( DMO) bağlı haber ajansları, İran'ın Suriye iç savaşına müdahalesini eleştirmesi nedeniyle Musevi’yi sert bir dille kınarken halef uyarısına değinmedi.
İran’ın Dini Lideri cephesinin halef meselesiyle ne kadar ciddi bir şekilde ilgilendiği henüz netlik kazanmadı, ancak Mücteba Hamaney’in halefliği fikri muhafazakar çizgideki şahinler ve Hamaney'in oğluyla yakından çalışan üst düzey DMO generalleri tarafından memnuniyetle karşılanacak gibi görünüyor.

Gölge adam
Öte yandan İran’da 2005 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mücteba Hamaney’in, babasının ofisindeki rolüne dikkat çekildi. Reformist lider Mehdi Kerrubi, söz konusu seçimler sırasında Mahmud Ahmedinecad'a atıfla Mücteba Hamaney'in adaylardan biri lehine seçimlere müdahalesine karşı Hamaney'e bir mektup göndermişti.
Ancak Mücteba Hamaney’in adı, 2009 seçimlerinde daha çok gündeme geldi. Bu kez protestocuları bastırmak ve seçimlere müdahale etmekle suçlandı. Yeşil Hareket protestolarına katılanlar ona karşı sert sloganlar attılar. Kerrubi, 2018 yılının Aralık ayında Hamaney'e son 30 yıldaki eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmesini isteyen sert bir mesajların olduğu bir mektup gönderdi. Mektupta, “Oğlunuzu durdurmak istediniz, ama yapmadınız. 2009 yılında devrimci hareketi destekleyerek neler yaptığını, rejime ve devrime ne yaptığını gördüm” ifadelerini kullandı.
Reformist aktivist Mücteba Taczade, 2012 yılının Ocak ayında Mücteba Humeyni’yi doğrudan kendisinin ve eşinin tutuklanmasının arkasında olmakla suçladı. Taczade, 2016 yılında serbest bırakıldı. Yetkililer, geçtiğimiz Temmuz ayında Muhammed Hatemi'nin hükümetinde güvenlik alanında yüksek bir konumda yer alan Taczade’yi yasadışı toplanma, ulusal güvenliğe karşı komplo kurma ve rejim aleyhine propaganda yapma suçlamalarıyla yeniden tutukladılar.
Mücteba Hamaney, mevcut Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de dahil olmak üzere İranlı yönetici sınıfının çoğunluğunu mezun eden okul olan Kum kentindeki ‘Alevi’ okulunda okudu. İran Dini Lideri Hamaney’in kültür danışmanı Gulam Ali Haddad Adil’in de damadı.
ABD, Cumhurbaşkanı Reisi ve oğul Hamaney dahil olmak üzere, Hamaney'in çevresindeki dokuz isme yaptırım uyguladı.

Benzer noktalar
İbrahim Reisi'nin İran’ın üçüncü dini lideri olma şansı yükseldikten sonra, dini liderin halefi meselesi ve onun yerini alabilecek adaylarla ilgili spekülasyonların takipçilerinin dikkatini çektiği açık.
Reisi, geçen yıl cumhurbaşkanlığı seçimlerinde reformist hareketin adaylarının saf dışı bırakılmasından sonra gerçek bir rekabetin olmadığı bu yarışta bir zafer kazandı. Cumhurbaşkanlığı, Hamaney'in imzaladığı bir kararnameyle Reisi’nin yargı erki başkanlığı görevini üstlenmesinden sonra, beş yıl içinde devraldığı ikinci büyük makam oldu.
Esasen Reisi, Hamaney'in 2015 yılı sonlarında kendisini Meşhed kentindeki sekizinci Şii imamın türbesinin yönetimini denetleyen Astan-ı Kuds-ü Razavi isimli vakfın başına seçmesinin ardından İran’ın dini liderliğine gelebilecek adaylar listesine girdi. Hamaney'in ofisine bağlı olan Astan-ı Kuds-ü Razavi Vakfı bünyesinde İran ekonomisinde faaliyet gösteren bir grup zengin şirketi barındırıyor.
DMO’ya yakın haber ajansları, Ayetullah Reisi unvanını kullanmaya başlarken 2016 yılının Nisan ayında yapılan ve dönemin DMO komutanları Muhammed Ali Caferi ve Kasım Süleymani’nin de katıldığı ender bir toplantı düzenlendi. Caferi ve Süleymani, DMO'nun yurtiçindeki ve bölgedeki faaliyetleri hakkında Reisi'ye brifing verdiler. Bu adım, ‘DMO komutanlarının İran’ın dini liderliğine yükselmesi beklenen bir adaya biatı’ olarak nitelendirildi.
Hamaney, geçtiğimiz ay İran’daki son cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci yıldönümünde, ekonomik gerilemeyle ilgili eleştirilere ve nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma amacıyla yapılan müzakerelerin uzamasına karşı hükümetin performansını şiddetle savundu.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Reisi'nin önümüzdeki hafta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu çalışmalarına katılmak üzere New York'a gitmesi bekleniyor. Reisi, burada Hamaney'in 22 Eylül 1987 tarihinde Körfez'de İran ile ABD arasındaki ‘tanker savaşının’ zirvesinde ülkenin cumhurbaşkanı olduğu sırada yaptığı konuşmayı hatırlatmaya çalışacak.
İran'daki eski tutuklular bu hafta Reisi'ye İran yargısındaki eski rolü nedeniyle New York mahkemelerinde dava açma sürecinde olduklarını söyledi. Bu hafta İran'daki eski tutuklular, Reisi'ye İran yargısındaki önceki rolü nedeniyle New York mahkemelerinde dava açma sürecinde olduklarını duyurdular. Duyuru, ABD yönetimine, Humeyni’nin fetvasına dayanan 1988 yılındaki infazları hayata geçirmekten sorumlu ölüm komisyonundaki rolü nedeniyle Reisi'ye ABD’ye seyahat vizesi verilmemesi yönünde yapılan çağrıların ardından yapıldı.
Reisi ve Hamaney arasında görevlerine başlamalarından önce üstlendikleri rollerin benzerliklerine rağmen, bazı analistler Reisi'nin şu anki performansının ülkedeki en yüksek makama ulaşma şansının azalmasına yol açabileceğini düşünüyor.

Reformist akımın gölgesi
Reformist akım tarafından desteklenen bir adayın gölgesi, Hamaney'e yakın isimlerden birinin onun yerini almasına yönelik özlemleri tehdit ediyor. İran’ın ilk Dini Lideri Ayetullah Humeyni’nin reformist kanadın şahinleriyle yakın bağları olan torunu Hasan Humeyni’nin ülkenin üçüncü dini lideri olabileceği düşünülüyor.
Hasan Humeyni, reformist kanadın yanı sıra dedesinin kuruluşuna yakın dini çevrelerin, özellikle de Hamaney'in yönetim tarzı konusunda çekinceleri olanların desteğini alıyor.
Hasan Humeyni, 2016 yılının Şubat ayında yapılan Uzmanlar Meclisi seçimlerine aday olarak dini çevrelerdeki rolünü güçlendirmeye çalıştıysa da evrakları tamamlanmadığı için adaylığı onaylanmadı. Humeyni, 2021 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olarak yeniden siyaset sahnesinde bir görev almak istedi. Fakat Hamaney, adaylığının ‘rejimin çıkarına olmayacağı’ tavsiyesinde bulundu.
Reformist akımın destekçileri de dahil olmak üzere Humeyni'nin yaklaşımını destekleyenler, Hasan Humeyni'nin adaylığına güveniyorlar. Eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, bir önceki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve onun birinci yardımcısı İshak Cihangiri bu eğilimin önde gelen isimleri arasında yer alıyorlar.
Ruhani ve Cihangiri, son günlerde siyasi hareketliliklerini artırdılar.  Ruhani, geçtiğimiz ay halefi Reisi'yi cumhurbaşkanlığının ilk yılını tamamlaması vesilesiyle tebrik etti. İran devlet televizyonuna bağlı 'Jame Jam Online' sitesi, Ruhani'nin şubat ayında yapılması beklenen ‘parlamento seçimleri çerçevesinde siyaset sahnesine dönme hazırlıkları’ yaptığını belirtti. Site haberinde, ‘Ruhani, reformist akımın lideri rolünü oynamaya çalışıyor ve kendisini Haşimi Rafsancani'ye bir alternatif olarak sunuyor’ ifadelerine yer verdi.



Hamaney'in danışmanı: Trump'ın Kafkasya'daki projesine şiddetle karşıyız

Velayati, Ermenistan Büyükelçisi Grigor Hakobyan ile görüştü, (IRNA)
Velayati, Ermenistan Büyükelçisi Grigor Hakobyan ile görüştü, (IRNA)
TT

Hamaney'in danışmanı: Trump'ın Kafkasya'daki projesine şiddetle karşıyız

Velayati, Ermenistan Büyükelçisi Grigor Hakobyan ile görüştü, (IRNA)
Velayati, Ermenistan Büyükelçisi Grigor Hakobyan ile görüştü, (IRNA)

İran'ın Lideri'nin uluslararası ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayati, Washington'un arabuluculuğuyla Ermenistan ve Azerbaycan arasında yeni bir transit koridoru kurulması konusunda varılan anlaşmanın ardından, Tahran'ın "ABD Başkanı Donald Trump'ın Kafkasya'daki projesine" şiddetle karşı çıktığını söyledi.

Velayati'nin açıklamaları, Ermenistan'ın Tahran Büyükelçisi Grigor Hakobyan ile yaptığı görüşme sırasında geldi; görüşmede Güney Kafkasya'daki durum da dahil olmak üzere son gelişmeler ele alındı.

Ağustos ayının başlarında Ermenistan ve Azerbaycan, ABD Başkanı Donald Trump'ın arabuluculuğuyla Beyaz Saray'da, iki eski Sovyet cumhuriyeti arasındaki on yıllarca süren çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan bir anlaşma imzaladı.

Anlaşma, Azerbaycan'ı batıdaki Nahçıvan özerk bölgesine bağlayacak, Ermenistan üzerinden geçecek bir "transit bölge" oluşturulmasını öngörüyor. Bu bölgeye "Trump Uluslararası Barış ve Refah Yolu" veya "Geçiş Koridoru" adı verilecek. Anlaşmaya göre, Amerika Birleşik Devletleri, "Zengezur Koridoru" olarak da bilinen bu koridoru geliştirme hakkına sahip.

cdfgrt
8 Ağustos 2025'te Ermenistan ve Azerbaycan arasında imzalanan anlaşmanın ardından Beyaz Saray'da Donald Trump, İlham Aliyev ve Nikol Paşinyan arasında gerçekleşen üçlü el sıkışma (Reuters)

Devlet haber ajansı ISNA, Velayati'nin Kafkasya'daki "Trump Projesi" olarak bilinen şeyin "Zangezur Koridoru"ndan farklı olmadığını ve İran'ın buna kesinlikle karşı olduğunu söylediğini aktardı. Şarku’l Avsat’ın ISNA’dan aktardığına göre Velayati, Tahran'ın Zangezur Koridoru projesine başından beri karşı çıktığını, çünkü sınır değişikliklerini veya bölgesel güvenliğini tehdit edebilecek herhangi bir gelişmeyi reddettiğini ifade etti.

Velayati, "Trump Projesi"nin özünde sadece farklı bir isimle aynı proje olduğuna ve şu anda Amerikan şirketlerinin Ermenistan'a girişiyle desteklendiğine inanıyor.

Velayati, İran'ın, Rusya'nın katılımıyla veya katılımı olmadan bu projeye kesin olarak karşı çıktığını, hatta Moskova'nın Ukrayna'daki savaşla meşgul olduğu dönemde bile bu tutumunu sürdürdüğünü belirtti. Tahran'ın bu koridorun uygulanmasını engellemede başarılı olduğunu, çünkü bu koridorun kuzey İran'da NATO varlığına yol açabileceğini ve kuzey İran ile güney Rusya'nın güvenliği için ciddi bir tehdit oluşturabileceğini ifade etti.

Velayati, "Deneyimler, Amerika Birleşik Devletleri'nin hassas bölgelere öncelikle ekonomik nitelikteki projeler aracılığıyla girdiğini, daha sonra kademeli olarak varlığını askeri ve güvenlik boyutları kazanacak şekilde genişlettiğini kanıtlamıştır" uyarısında bulunarak, "İran sınırlarında Amerikan varlığına kapı açan herhangi bir projenin açık güvenlik sonuçları olacağını" vurguladı.

Ağustos ayında, Bakü ve Erivan arasında varılan anlaşmanın duyurulmasının ardından İran'ın TRIP (Trump'ın Uluslararası Barış ve Refah Koridoru) projesine yönelik itirazları yoğunlaştı.

İranlı yetkililer ve parlamenterler, Zangezur Koridoru projesinin önemsiz bir mesele olarak değil, sınır güvenliği ve bölgesel egemenlik konusunda kırmızı çizgi olarak değerlendirilebileceğini belirtti. Velayati daha önce bunu Güney Kafkasya'nın güvenliğini tehlikeye atacak bir "komplo" olarak nitelendirmiş ve Trump'ın sahip olduğu bir koridor değil, paralı askerlerinin mezarlığı olacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Anlaşmanın imzalanmasından bir hafta sonra, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Ermenistan'ın başkenti Erivan'a giderek Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile görüşmelerde bulundu ve anlaşmanın detayları hakkında daha fazla bilgi edindi.

O dönemde İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, iç tepkileri küçümseyerek, anlaşmanın "temel pozisyonlarımıza saygı duyduğunu, ancak potansiyel bir Amerikan şirketinin varlığının endişe kaynağı olduğunu ve istişarelere devam edip gelişmeleri yakından takip edeceklerini" söyledi.


Trump: İsrail'in Hamas liderlerinden birini öldürerek ateşkesi ihlal edip etmediğini araştırıyoruz

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump: İsrail'in Hamas liderlerinden birini öldürerek ateşkesi ihlal edip etmediğini araştırıyoruz

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün, yönetiminin İsrail'in cumartesi günü Hamas liderlerinden birini öldürerek Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi ihlal edip etmediğini araştırdığını açıkladı.

Hamas'ın Gazze lideri ve baş müzakerecisi Halil el-Hayye dün yaptığı açıklamada, İsrail'in Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın ikinci komutanı Raid Saad'ı öldürmesinin Gazze Şeridi'ndeki ‘ateşkes anlaşmasının sürdürülmesini’ tehdit ettiğini söyledi.

İsrail cumartesi günü, Saad'ın Gazze şehrinin güneybatısındaki er-Raşid sahil yolunda bir cipte insansız hava aracı (İHA) ile düzenlenen hava saldırısında öldürüldüğünü duyurdu. Saldırıda İHA, araca ve çevresine üç füze ateşledi ve araçtaki herkes öldü.

ABD Başkanı Trump, dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde Uluslararası İstikrar Gücü’nün (UİG) halihazırda faaliyete geçtiğini ve daha fazla ülkenin bu güce katılacağını söyledi.

Trump, “(UİG’in) Bir şekilde çalıştığını düşünüyorum. Daha fazla ülke katılıyor. Halihazırda katılan ülkeler var, ancak ben ne kadar asker göndermelerini istersem o kadar asker gönderecekler” diye ekledi.

Öte yandan Trump açıklamada, 6 Ocak 2021'de ABD Kongre Binası'na yapılan saldırı öncesinde yaptığı açıklamalarla ilgili bir haber nedeniyle İngiliz yayın kuruluşu BBC'ye yakında dava açabileceğini söyledi.

Reuters'ın aktardığına göre Trump, Beyaz Saray'da gazetecilere davanın pazartesi veya salı günü açılabileceğini söyledi.

Bir diğer gelişmede ABD Başkanı, ekibinin Berlin'deki görüşmelerin ardından ilerleme kaydedildiğini açıkladığı, Rusya'nın Ukrayna'da yürüttüğü savaşı sona erdirmeyi amaçlayan bir anlaşmanın her zamankinden daha yakın olduğunu belirtti. Trump, “Şu anda her zamankinden daha yakınız” ifadelerini kullandı.

Diğer taraftan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'den, Hong Kong'da ulusal güvenlik suçlamasıyla mahkum edilen demokrasi yanlısı medya patronu Jimmy Lai'nin serbest bırakılmasını değerlendirmesini istediğini söyleyen Trump, “Çok üzgünüm. Bu konuyu Başkan Şi ile görüştüm ve onu serbest bırakmayı düşünmesini rica ettim” dedi. Ancak Çin Devlet Başkanı’na bu talebi ne zaman ilettiğini belirtmeyen Trump, “O (Lai) yaşlı bir adam ve sağlığı iyi değil. Bu yüzden bu talepte bulundum. Ne olacağını göreceğiz” şeklinde konuştu.

Hong Kong Yüksek Mahkemesi dün, Çin'in ulusal güvenlik yasası kapsamında şehrin en çok ses getiren davasında Lai'yi yabancı güçlerle komplo kurmaktan suçlu buldu. Bu karar, Lai'nin ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasına yol açabilir.


Yılda 200 bin kişiyi öldürüyor... Trump, fentanili "kitle imha silahı" olarak sınıflandırıyor

ABD Başkanı, Beyaz Saray'da başkanlık kararnamesini imzalarken (Reuters)
ABD Başkanı, Beyaz Saray'da başkanlık kararnamesini imzalarken (Reuters)
TT

Yılda 200 bin kişiyi öldürüyor... Trump, fentanili "kitle imha silahı" olarak sınıflandırıyor

ABD Başkanı, Beyaz Saray'da başkanlık kararnamesini imzalarken (Reuters)
ABD Başkanı, Beyaz Saray'da başkanlık kararnamesini imzalarken (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, dün, uyuşturucu madde fentanili resmen kitle imha silahı olarak ilan ederek, yönetiminin Latin Amerika'daki uyuşturucu kartellerine karşı yürüttüğü kampanyayı yükseltti.

Başkan, Beyaz Saray'da başkanlık kararnamesini imzalarken, "Fentanili resmen kitle imha silahı olarak ilan ediyoruz" dedi. "Bu bombanın yaptığı etkiyi yapan başka bir bomba yok. Bilgilerimize göre, bu uyuşturucu madde yüzünden her yıl 200 bin ila 300 bin kişi ölüyor." Başkanlık kararnamesinde, fentanilin "uyuşturucudan çok kimyasal bir silaha benzediği" ve üretiminin ve dağıtımının "ulusal güvenliğimizi tehdit ettiği, bölgemizde ve sınırlarımız boyunca kaosa yol açtığı" belirtildi.

Analistler, bu hamlenin Trump yönetiminin "uyuşturucu teröristleri" olarak adlandırılanlara karşı yürüttüğü savaşla bağlantılı olduğuna inanıyor. Bu savaş, Washington'un uyuşturucu kaçakçılığı için kullanıldığını söylediği tekneleri hedef alan askeri bir harekatı da içeriyor. Bu harekat, eylül ayının başından bu yana yaklaşık 90 kişinin ölümüne yol açtı.

Ancak Trump, imha edilen her teknenin (20'den fazla tekne imha edildi) 25.000 Amerikalının hayatını kurtardığını söylese de bu teknelerin daha ölümcül olan fentanil değil, kokain taşıdığına inanılıyor. Fentanil ise öncelikle Meksika'dan ABD'ye kaçak olarak sokuluyor, Kolombiya veya Venezuela'dan deniz yoluyla değil.

Saldırılarla eş zamanlı olarak, Amerika Birleşik Devletleri Karayipler'de güçlerini artırıyor, dünyanın en büyük uçak gemisini ve birkaç savaş gemisini konuşlandırıyor. Amerikan askeri uçakları da son haftalarda Venezuela kıyıları üzerinde uçuyor.

Trump, askeri konuşlandırmanın uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeleyi amaçladığını söyleyerek, Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro'yu bir kaçakçılık karteline liderlik etmekle suçladı. Karakas ise bunu reddederek, Washington'u Venezuela'da rejim değişikliği ve petrol rezervlerinin kontrolünü ele geçirmeye çalışmakla suçladı.

Amerika Birleşik Devletleri, merhum solcu lider Hugo Chávez'in siyasi mirasçısı Maduro'nun yakalanmasına yol açacak bilgi için 50 milyon dolarlık ödül teklif etti.