Kiev’in ‘Berlin’den sağlanan silahlar’ listesi, iktidar koalisyonuna gölge düşürdü

Yeşiller Partisi’nden olan Dışişleri Bakanı Baerbock, Ukrayna’nın yakın gelecekte ‘Leopard 2’ tanklarını tedarik etmesinin bir ‘kader’ meselesi olduğunu söyledi.

Alman gazetelerin ‘100 tanesinin fabrikada hazır olduğunu ve hemen gönderilebileceğini’ aktardığı gelişmiş ‘Leopard 2’ tankları. (Reuters)
Alman gazetelerin ‘100 tanesinin fabrikada hazır olduğunu ve hemen gönderilebileceğini’ aktardığı gelişmiş ‘Leopard 2’ tankları. (Reuters)
TT

Kiev’in ‘Berlin’den sağlanan silahlar’ listesi, iktidar koalisyonuna gölge düşürdü

Alman gazetelerin ‘100 tanesinin fabrikada hazır olduğunu ve hemen gönderilebileceğini’ aktardığı gelişmiş ‘Leopard 2’ tankları. (Reuters)
Alman gazetelerin ‘100 tanesinin fabrikada hazır olduğunu ve hemen gönderilebileceğini’ aktardığı gelişmiş ‘Leopard 2’ tankları. (Reuters)

Berlin yönetimi, Federal Meclis’te (Bundestag) Kiev’e Alman yapımı gelişmiş askeri teçhizat gönderilmesine ilişkin oylamanın ertelenmesinin ardından Ukrayna’nın silahlandırılması konusundaki anlaşmazlıkları kamuoyuna açıklamaktan kaçındı. Ana muhalefet partisi Hristiyan Demokrat Birliği tarafından sunulan öneriyi reddeden iktidardaki Sosyalist Parti bu yöndeki oylamayı, incelenmesi için ilgili komitelere sevk etmesinin ardından erteledi. Söz konusu adım, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un mensup olduğu iktidar partisine iç ve dış baskılar ortasında bir karar almadan önce birkaç hafta daha kazandırdı.
Almanya Başbakanı ve partisinin önünde ilerleyen haftalarda üç senaryo bulunuyor. Birincisi, hükümetteki iki müttefikini (Yeşiller ve Liberaller) tasarıyı, yani gelişmiş Alman yapımı tanklar ve zırhlı nakliye araçları göndermeyi reddetmeye ikna etmek. Bu senaryo olası değil. Zira hükümetteki iki ortak, Kiev’e askeri desteğin artırılması çağrısında bulunuyor.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Yeşiller Partisi’nin ‘Ukrayna’yı ağır silahlarla desteklemeye devam edilmesi gerektiği’ konusundaki tutumunu dile getirerek, “Bu durum kaderdir” dedi. ‘Frankfurter Allgemeine Zeitung’ gazetesine konuşan Bakan, Kiev’in talep ettiği silahların gönderilmesine verdiği destekle ilgili bir soruya yanıt olarak şunları söyledi:
“Savaş tankları konusunda uluslararası koalisyon düzeyinde bir karar verilmesi gerekiyor. Ancak bu kritik aşamada kararlar çok uzun süre ertelenmemelidir.”
Ukrayna ordusunun son zamanlarda kaydettiği ilerlemeye dikkat çeken Baerbock özlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ilerlemenin büyük bir kısmı, Kiev tarafından elde edilen Batı askeri desteği olmadan gerçekleşemezdi. Bunun, Ukrayna hükümetinin talep ettiği gelişmiş silahların gönderilmesi konusundaki mevcut tartışma ve karar üzerinde etkisi var.”
Scholz’un önündeki ikinci senaryo ise hükümetteki iki ortağını kendisine katılmaya ikna etmek ve hükümetin birliğini korumak için Merkel’in mensup olduğu partinin sunduğu karar taslağını reddetmek. Ancak bu senaryoyu gerçekleştirmek de zor. Ukrayna ile savaşın başlamasından bu yana iki parti, Scholz’u kendilerine destek vermesi ve Ukrayna’ya askeri yardım göndermeyi kabul etmesi için ikna etmeyi başardı. Nihayetinde onlarca yıldır Almanların çatışma bölgelerine silah göndermeye karşı olma politikası tersine çevrilmiş oldu.
Almanya’nın karşı karşıya kalabileceği üçüncü senaryo ise her bir tarafın tavrını koruması. Bu senaryonun bölünmüş ve zayıf görünen Almanya hükümeti üzerinde olumsuz sonuçları olacak. Dahası Sosyalist Parti’yi iki radikal muhalefet partisi olan Almanya için Alternatif (radikal sağ) ve Die Linke (radikal sol) ile birlikte oy kullanmaya ve karar taslağını incelenmek üzere ilgili komitelere sevk etmeye zorlayacak.
Die Linke, ideolojik nedenlerden ötürü Ukrayna’ya silah gönderilmesine ve Rusya’ya yaptırım uygulanmasına karşı çıkıyor. Zira parti, Doğu Almanya’daki Sosyalist Parti’nin elli yıl boyunca Sovyet yönetimi altında yaşayan kalıntılarından doğdu. Almanya için Alternatif ise, Avrupa’daki diğer radikal sağ partiler gibi Kremlin’e yakın ve Rus propagandasına konu olmakla suçlanıyor. Ana partiler hem federal hem de yerel olarak ‘Almanya için Alternatif’ ile ittifak yapmayı reddediyor.
Ancak son yıllarda Rusya ile yakınlaşma politikası geliştiren en eski Alman partisi Sosyalist Parti’nin üslubu, son iki günde ‘Almanya için Alternatif’e daha yakın bir hal aldı. İki gün önce Federal Meclis tarafından ‘Ukrayna’ya ağır askeri teçhizat gönderilmesine’ ilişkin bir karar taslağını görüşmek üzere bir oturum düzenlendi. Oturum sırasında parlamentodaki radikal sağ parti lideri Tino Chrupalla, projeyi reddetme gerekçesi olarak, üçüncü dünya savaşından kaçınılması gerektiğini vurguladı. Bu uyarı, daha önce Almanya’da başka hiçbir parti tarafından açıkça dile getirilmemişti. Bir gün sonra Sosyalist Parti lideri Lars Klingbeil, aynı uyarıyı tekrar gündeme getirdi. Öyle ki Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya’da kısmi seferberlik ilan etmesinin ardından Ukrayna’ya destek vermekle ilgili bir soruya, “Ukrayna’yı kararlılıkla desteklemeye devam edeceğiz. Ancak aynı zamanda bir üçüncü dünya savaşından da kaçınmalıyız” cevabını verdi. Ukrayna’nın çağrı yaptığı ve Berlin’in görüştüğü tanklar hakkında ise Klingbeil, “Almanya, müttefikleri ile koordinasyon sağlamadan bu konuda ileri adım atmayacaktır” dedi.
Bu durum, Scholz ve partisinin, Kiev’in aylar önce ayrıntılı bir listesini Berlin’e gönderdiği diğer silahların yanı sıra, ‘Leopard 2’ tanklarını ve ‘Marder’ zırhlı araçlarını göndermeyi reddetme kararını haklı çıkarmak için kullandığı bir argüman. Sosyalist Parti mensubu Savunma Bakanı Christine Lambrecht, Almanya’nın şu ana kadar Ukrayna’ya önemli miktarda askeri yardım sağladığını belirtti. Lambrecht, “Ancak henüz hiçbir ülke, Batı yapımı piyade savaş araçları veya tankları göndermedi. Tek taraflı bir adım atmayacağız” şeklinde konuştu.
Olaf Scholz geçtiğimiz aylarda, Ukrayna’ya füzesavar tankları ve roketatar gibi ağır silahlar gönderme konusunda uzlaşı sağladı. Ancak Alman yapımı gelişmiş tanklara veya Ukrayna’nın şu anda ihtiyaç duyduğunu söylediği zırhlı araçlara onay vermedi. Scholz, Almanya’nın geçtiğimiz haftalarda gönderdiği silahların sahada ilerleme sağlanmasına yardımcı olduğunu kabul etti. Ancak buna rağmen diğer silahlar konusunda karar vermeyi reddetti.
Scholz başlangıçta, Almanya ordusunun Ukrayna tarafından talep edilen Marder araçlarına sahip olmadığını savundu. Ancak daha sonra Almanya’nın Litvanya ve Polonya gibi Ukrayna’ya komşu ülkelerle Marder türü araçlar gönderme konusunda anlaştığı ortaya çıktı. Buna karşılık olarak Litvanya ve Polonya da sahip oldukları Sovyet yapımı tankları gönderecekti. Olaf Scholz şu an, gelişmiş Alman yapımı ‘Leopard 2’ tanklarını Ukrayna’ya göndermemeyi haklı çıkarmak için ‘bunların üretici silah şirketinden sipariş edilmesi gerektiği ve bunun da zaman alacağı’ gerekçesini sunuyor. Ancak Alman gazeteleri, 100 tanesinin fabrikada hazır olduğunu ve hemen gönderilebileceğini yazdı.
Almanya hükümeti dışında Almanya’daki bazı uzmanlar ve eğitim kurumları, hükümete ‘Ukrayna’yı istediği gelişmiş silahlarla destekleme’ çağrısı yapıyor. Berlin merkezli Avrupa Dış İlişkiler Enstitüsü, iki hafta önce Almanya hükümetine ‘Ukrayna’nın topraklarını Rusya’dan geri almasına yardımcı olacak bir Avrupa grubu oluşturma’ çağrısında bulunan bir bildiri yayınladı. Bildiride, “Eğer Batı, Başbakan Scholz’un tekrarladığı gibi Putin’in bir ülkeyi veya bir kısmını aşırı askeri güçle işgal etmesini gerçekten engellemek istiyorsa, Avrupalı ​​liderler silahlanma konusundaki kırmızı çizgilerini terk etmelidir” ifadelerine yer verildi.  Bildiride ayrıca Olaf Scholz’un daha önce tanksavar füzeleri ve roketatarlar göndermeyi kabul ettiği gibi, ‘Leopard 2’ ve ‘Marder’ araçlarını Ukrayna’ya göndermeyi kabul etmesi gerektiği kaydedildi. Aynı şekilde Almanya’nın, Ukrayna’ya gönderilebilecek bu tür silahlara sahip NATO ülkelerinden bir grup oluşturulmasını da kabul ettiğini hatırlatıldı. Bildiri de ayrıca ABD’nin ‘Ukrayna’yı Rusya’ya karşı savaşında destekleme çabalarına’ öncülük ettiğini ve Avrupa’nın bağımlılıkla yetindiğini eklerken, “Ancak Almanya’dan gelen böyle bir girişim, ABD’de memnuniyetle karşılanacaktır” ifadelerine de yer verildi.
ABD’nin Almanya Büyükelçisi’nden yapılan açıklamalar, Washington’ın Avrupa’nın en büyük ekonomisi ve Avrupa Birliği içindeki en etkili ülke olan Almanya’dan daha fazlasını beklediğini gösteriyor. Büyükelçi Amy Gutmann, Alman ‘One’ kanalına verdiği bir röportajda, Almanya’nın Ukrayna’yı destekleme çabalarını memnuniyetle karşıladığını ancak ‘beklentilerinin halen daha yüksek’ olduğunu söyledi.
Almanya’ya hem içeriden hem de müttefiklerinden baskı artıyor. Ancak aynı zamanda ‘daha fazla destek’ çağrıları durmayan Ukrayna da baskılarını yükseltiyor. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin üst düzey danışmanlarından Mihaylo Podolyak birkaç gün önce ‘Washington Post’ gazetesine yaptığı açıklamada “Almanya savaşın sonunun, kendi tutumuna bağlı olduğunu anlamalı” dedi. Podolyak sözlerinin devamında şu ifadeleri kullandı:
“Halen bazı muhafazakâr düşüncelerin olmasını anlıyorum. Bazı endişeler mevcut. Şüphesiz Rusya ile kaçırılan enerji fırsatları konusunda biraz pişmanlık var. Hepimiz bunu anlıyoruz. Ama geçmişe dönüş yok. Şu an bana göre hassas bir dönem. Almanya gerçek konumunu ifade etmelidir.”



Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek için gösteri düzenledi

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
TT

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek için gösteri düzenledi

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)

İsrail ve Hamas arasında iki yıldan uzun süredir devam eden kanlı savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere destek olmak için dün Paris'te binlerce kişi gösteri düzenledi.

Organizatörlerin yaklaşık 50 bin, Paris polisinin ise yaklaşık 8 bin 400 kişi olduğunu tahmin ettiği kalabalık, "Gazze, Gazze, Paris seninle" ve "Paris'ten Gazze'ye direniş!" gibi sloganlar atarak yürüdü. Filistin bayrakları ve "Filistin, sessiz kalmayacağız" ve "Soykırımı durdurun" yazılı pankartlar taşıdılar.

Yürüyüşe, başta Boyun Eğmeyen Fransa Partisi lideri Jean-Luc Mélenchon olmak üzere birçok sol görüşlü siyasi isim katıldı.

Fransa-Filistin Dayanışma Derneği Başkanı Anne Tuyon, ateşkesin 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinden yedi hafta sonra AFP'ye yaptığı açıklamada, "Henüz hiçbir şeyin yolunda olmadığını unutmamalıyız" dedi. Dernek, gösteriye çağrıda bulunan 80 STK, siyasi parti ve sendikadan biri.

frgt
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)

"Ateşkes sadece bir sis perdesi... İsrail bunu her gün ihlal ediyor, Gazze'ye insani yardımların girmesini engellemeye devam ediyor ve Gazze'deki altyapıyı ve evleri yıkmaya devam ediyor. Kalıcı bir ateşkes ve soykırımın sona ermesini talep ediyoruz."

ABD'nin arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının şartları uyarınca, İsrail ordusu Gazze Şeridi'nden "sarı hat"ın gerisine çekildi ve bu hat, İsrail'e bölgenin yüzde 50'sinden fazlasının kontrolünü hâlâ sağlıyor.

Ancak, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırmasının ardından patlak veren savaşta ateşkes son derece kırılgan olmaya devam ediyor.

Anne Tuyon, "İsrail'in uluslararası hukuka uymasını sağlamanın tek yolu yaptırımlar uygulanmasıdır" diyerek, işgal altındaki Batı Şeria'da yerleşimci şiddetinin "eşi benzeri görülmemiş boyutlara" ulaştığı "yerleşim faaliyetlerindeki şaşırtıcı hızlanma"yı kınadı.

Tam adını vermek istemeyen 72 yaşındaki Saliha, Gazze'deki "soykırıma" karşı düzenlenen bir yürüyüşe katılmak için geldiğini söyledi.

"Tüm insanlık çaresizce izliyor. Bu tam bir dokunulmazlık," diyerek, "İnsanların bunu görüp de hiçbir şey yapamaması son derece şok edici. Yapabileceğimiz tek şey seferber olmak" ifadelerini kullandı.

İsminin açıklanmasını istemeyen 42 yaşındaki Bertrand ise perşembe günü işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Cenin'de İsrail polisi ve ordusunun ortak operasyonunda öldürülen iki adamın videolarının da kanıtladığı gibi, "katliam ve soykırımın devam ettiğini" söyledi. Birleşmiş Milletler, "bir başka yargısız infaz gibi görünen" olayın soruşturulması çağrısında bulundu.

Protestocular, ekonomik ve mali yaptırımların olmaması nedeniyle, "Sokaklarda ve seçilmiş yetkililer aracılığıyla baskı yapmaya devam etmeliyiz" diye düşünüyor.


İtalya Suudi Arabistan ile savunma alanında iş birliğini artırmaya hazır

Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)
Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)
TT

İtalya Suudi Arabistan ile savunma alanında iş birliğini artırmaya hazır

Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)
Suudi Arabistan - İtalya Yatırım Forumu önümüzdeki salı günü 500'den fazla İtalyan şirketinin katılımıyla başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)

İtalya'nın Riyad Büyükelçisi Carlo Baldocci, ülkesinin Suudi Arabistan ile savunma alanındaki iş birliğini derinleştirmeye hazır olduğunu ve bu hayati alanda yerelleştirme, endüstriyel kapasite geliştirme ve beceri geliştirme konularında Vizyon 2030 hedefleriyle tam uyum içinde olduğunu söyledi.

Büyükelçi Baldocci, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, şu an çeşitli İtalyan şirketlerin Suudi ortaklarıyla deniz platformları, helikopterler, elektronik savunma ve gelişmiş gözetleme teknolojileri dahil olmak üzere çok çeşitli sistemler üzerinde iş birliği yaptığını açıkladı.

Büyükelçi Baldocci, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman ile İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin geçtiğimiz yıl el-Ula'da gerçekleştirdiği görüşme ve stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanmasının enerji, altyapı, kültür, inovasyon ve savunma sektörlerinde iş birliğinin hızla genişlemesine yol açtığını açıkça ifade etti.

Büyükelçinin açıklamaları, Suudi Arabistan-İtalya Yatırım ve İş Forumu'nun salı günü başkent Riyad'da 500'den fazla İtalyan şirketin katılımıyla iki ülke arasında sürdürülebilir endüstriyel ortaklıklar kurmak amacıyla başlamasına eşlik etti.

El-Ula toplantısının meyveleri

İtalya’nın Riyad Büyükelçisi Baldocci, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakan Muhammed bin Selman ile İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin katılımıyla el-Ula'da imzalanan stratejik ortaklık anlaşmasının rekor sürede somut ilerlemeler sağladığını açıkladı.

Büyükelçi Baldocci, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Enerji, altyapı, kültür, inovasyon ve savunma alanlarında iş birliğinin hızla genişlediğini gördük. 10 milyar avronun üzerinde değere sahip anlaşmaların imzalanması, bu yeni aşamanın derinliğini ve ciddiyetini yansıtıyor. Daha da önemlisi, kurumlarımız arasındaki diyalog daha düzenli, yapılandırılmış ve ileriye dönük hale gelerek, uzun vadeli planlamaya imkan veren bir güven ortamı yarattı.”

cvf
Suudi Arabistan Veliaht Prensi, İtalya Başbakanı'nı geçtiğimiz yıl el-Ula'da ağırladı (SPA)

Savunma iş birliğinin derinleştirilmesi

Ülkesinin Suudi Arabistan ile savunma alanındaki iş birliğini, yerelleştirme, endüstriyel kapasite geliştirme ve beceri geliştirme konularında Vizyon 2030 hedeflerine tam olarak uygun şekilde artırmaya hazır olduğunu vurgulayan İtalya Büyükelçisi Baldocci, İtalyan şirketlerinin, İtalya'nın uluslararası alanda tanınan uzmanlığa sahip olduğu çok çeşitli sistemlerde Suudi Arabistan’dan muadilleriyle ortaklık kurduğunu belirtti. Söz konusu sistemler arasında deniz platformları, helikopterler, elektronik savunma ve ileri gözetleme teknolojileri yer alıyor.

Bu bağlamda, iki ülkenin savunma bakanlıklarının iş birliğiyle Riyad'da düzenlenen İtalyan Sanayi Günleri, İtalyan yeteneklerini sergilemek ve pratik iş birliği biçimlerini tartışmak için önemli bir platform sağlayan Büyükelçi Baldocci, “Bu etkinlik, İtalyan şirketlerinin Krallık'taki kurumlar ve endüstri ile doğrudan iletişim kurmasına ve yerelleştirme, ortak eğitim ve endüstriyel gelişme gibi alanlarda fırsatları keşfetmesine olanak tanıdı. Temeller sağlam ve her iki taraf da bu iş birliğini zaman içinde güçlendirmeye kararlı” ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan-İtalya Yatırım Forumu

İki ülke arasındaki ortaklığın güçlendirilmesinde bir sonraki adımın bu iş birliğinin sürekliliğini sağlamak olduğunu vurgulayan Büyükelçi Baldocci, her iki tarafın da şu anda bakanlıklar, kurumlar ve özel sektör arasındaki koordinasyonu güçlendirmek için çalıştığını ve böylece büyük projelerin net yol haritaları ve ortak öncelikler doğrultusunda ilerlemesini sağlamak için çaba gösterdiğini belirtti.

sdfgt
Suudi Arabistan-İtalya Yatırım Forumu, İtalya’dan 500'den fazla şirketin katılımıyla önümüzdeki salı günü başlayacak (Fotoğraf: Mişal el-Kadir)

İtalyan Büyükelçiye göre, Riyad'da 25 ve 26 Kasım tarihlerinde 500'den fazla İtalyan şirketini bir araya getirecek olan Suudi Arabistan-İtalya Yatırım ve İş Forumu, stratejik ortaklık hedefini sürdürülebilir endüstriyel ortaklıklara, ortak yatırımlara ve daha derin kurumsal diyaloga dönüştürmeye yardımcı olacak önemli bir dönüm noktası olacak. Büyükelçi Baldocci, Suudi Arabistan-İtalya Yatırım ve İş Forumu'nun özel oturumlar ve doğrudan iş toplantıları aracılığıyla bu sektörlerin çoğuna odaklanarak somut ortaklıkları keşfetmek için benzeri görülmemiş bir platform sağlayacağını belirtti.

Vizyon 2030 fırsatları

Suudi Arabistan Vizyon 2030 projesinin İtalya’nın endüstriyel güçleriyle son derece uyumlu bir yatırım ortamı yarattığını belirten Büyükelçi Baldocci, altyapı ve mobilitenin en cazip sektörler arasında yer almaya devam ettiğini, İtalyan şirketlerinin şu anda büyük ölçekli kentsel gelişim projelerine, sürdürülebilir ulaşım çözümlerine ve inşaat işlerine katkıda bulunduğunu ve Vizyon ile bağlantılı stratejik projelerde ek fırsatların ortaya çıkacağını ifade etti.

Büyükelçi Baldocci, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Enerji sektöründe, İtalyan grupların yenilenebilir enerji, hidrojen, şebeke modernizasyonu ve enerji verimliliği teknolojileri alanlarında faaliyet göstermesi ile iş birliği hızla genişliyor. Bu alanlar, Suudi Arabistan’ın temiz enerji gündemini hızlandırması açısından öncelikli. Suudi Arabistan’ın yeşil hidrojen konusunda küresel bir merkez olma hedefi, özellikle Avrupa pazarlarına tedarik sağlamak açısından ortak yatırımlar için en umut verici alanlardan birini oluşturuyor.”

xscdfrg
Suudi Arabistan ve İtalya hükümetleri arasında Stratejik Ortaklık Konseyi'nin kurulmasına ilişkin imza töreninden bir kare (SPA)

Suudi Arabistan’ın yapay zeka, siber güvenlik, yarı iletkenler, veri merkezleri ve akıllı şehir uygulamalarına yoğun yatırım yaptığı ileri teknolojilerden de bahseden İtalyan Büyükelçi, ülkesinin endüstriyel otomasyon, özel yazılım, ileri üretim ve dijital çözümler alanlarında bu öncelikleri tamamlayan rekabetçi yeteneklere sahip olduğunu belirtti.

İki ülke arasındaki ticaret hacminin büyümesi

İki ülke arasındaki ticarette görülen güçlü artışın, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 programı kapsamında geçirdiği dönüşüm ile İtalya’nın sanayisinin kapasiteleri arasındaki yapısal uyumu yansıttığını ifade eden Büyükelçi Baldocci, “İtalya'nın ihracatı, altyapı, enerji dönüşümü ve ileri teknolojiler alanındaki büyük yatırım döngüsünün etkisiyle, makine, ilaç, elektrikli ekipman ve özel endüstriyel bileşenler gibi neredeyse tüm başlıca kalemlerde büyüme kaydetti” dedi.

İtalyan Büyükelçi, ikinci faktörün İtalya'nın Ulusal İhracat Planı’nda Suudi Arabistan’ın öncelikli ülkeler arasında yer alması ve bu sayede İtalyan şirketlerinin Suudi pazarına daha verimli bir şekilde girmesine yardımcı olan tanıtım programları, kurumsal destek araçları ve ticari düzenlemeler başlatması olduğunu söyledi. Büyükelçi Baldocci, İtalyan ihracatının yüzde 28 gibi dikkat çekici bir artışla 6,2 milyar euroya ulaştığını hatırlattı.

Üçüncü faktörün ise iki ülke arasındaki iş ortamının iyileşmesi olduğunu ifade eden Büyükelçi Baldocci, “Kurumsal misyonların yoğunluğu, yatırımı kolaylaştırmak için yeni kanalların etkinleştirilmesi ve ekonomik kurumlar arasındaki yakın diyalog, engellerin azaltılmasına ve ticaret alışverişinin hızlanmasına katkıda bulundu” diye ekledi.


Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
TT

Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz ile Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer arasında dün yapılan telefon görüşmesinde, bölgedeki anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiği vurgulandı.

Görüşmede, bölgedeki son gelişmeler ve İsrail'in İran'a yönelik askeri operasyonlarının yansımaları ele alınırken, tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi ve gerilimin azaltılması için her türlü çabanın sarf edilmesinin önemine değinildi.

Diğer yandan İsrail'in İran'a yönelik saldırısı bağlamında Suudi Arabistan ve Türkiye, gerilimin düşürülmesi ve itidalli davranılması için her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini ve diyaloğa dönülerek tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesinin önemini vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’dan aktardığına göre, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının ardından bölgede yaşanan gelişmeler gözden geçirildi ve söz konusu gelişmelerin krizin çözümüne yönelik mevcut diyaloğun kesintiye uğramasına yol açtığı ifade edildi.

Türk devlet televizyonu TRT, iki tarafın bölgesel ve küresel konuları ele aldığını belirtti. Erdoğan'ın, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail'in ‘bölgenin istikrar ve güvenliğine en büyük tehdidi oluşturduğunu’ söylediği ve bu tehdidin İran'a yönelik saldırıyla bir kez daha ortaya çıktığını belirttiği aktarıldı.

Erdoğan, ABD ile İran arasında nükleer müzakereler yoluyla uzlaşma arayışlarının sürdüğü bir dönemde İsrail'in İran'a yönelik saldırısının barış çabalarını baltalamayı amaçladığını ve İsrail saldırılarının İsrail'in ‘bölgesel ve küresel güvenliği sorumsuzca tehdit ettiğini’ bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.

Görüşme sırasında Erdoğan, ‘bölgenin yeni bir krizi kaldıramayacağı ve yıkıcı bir savaşın bölgedeki tüm ülkelere düzensiz göç dalgaları yaratabileceği’ uyarısında bulunarak, ‘nükleer anlaşmazlığın ancak devam eden müzakereler yoluyla çözülebileceğini’ vurguladı.