Tahran'daki isyanın öteki yüzü: Yoksullaşan kadınlar

İranlı kadınlar arasında yerinden edilme, evsizlik, satma, intihar, bağımlılık gibi sahte işler ve kadınlara yönelik toplumsal zararlar her geçen gün artıyor

İranlı kadınlar, rejimin yoğun ve artan çabalarına rağmen protestoların zirvesinde yer aldı (AP)
İranlı kadınlar, rejimin yoğun ve artan çabalarına rağmen protestoların zirvesinde yer aldı (AP)
TT

Tahran'daki isyanın öteki yüzü: Yoksullaşan kadınlar

İranlı kadınlar, rejimin yoğun ve artan çabalarına rağmen protestoların zirvesinde yer aldı (AP)
İranlı kadınlar, rejimin yoğun ve artan çabalarına rağmen protestoların zirvesinde yer aldı (AP)

İran'ın başkenti Tahran'da 16 Eylül'de polis tarafından "kıyafet kurallarına" uymadığı gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra öldürülen 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin ardından protestolar büyüyerek sürüyor.
O günden bu yana, İranlı kadın ve erkeklerin ülkenin farklı yerlerinde sokaklara, meydanlara, üniversitelerin ve okulların koridorlarına çıkmadığı bir gün geçmedi.
Amini'nin ölümü üzerine yaşanan öfke ve keder ile başlayan protestolar, İran rejimine karşı gösterilere dönüştü.
Gösterilerde atılan 'Kadın, Yaşam, Özgürlük', 'İslam Cumhuriyeti Devrilsin' ve 'Diktatöre Ölüm' gibi sloganlar, İranlıların, özellikle de gençlerin kalplerinde neler olup bittiğinin belki de en iyi kanıtı oldu.
Protestolar yalnızca İran'la sınırlı kalmadı. Dikkat çekici bir şekilde, dünyanın dört bir yanına yayılan dayanışma kampanyaları başlatıldı.
Independent Türkçe'de yer alan habere göre Mahsa Amini'nin geçtiğimiz eylül ayından öldürülmesinden sonra Twitter'da açılan مهسا_أميني# etiketi altında atılan tweetlerin sayısı 80 milyonu aştı. Bu hashtag, birçok politikacı, sanatçı ve diğer etkili isimler tarafından kullanıldı.
Gösteriler ikinci ayına girerken, Şiraz, Belucistan, Senendec ve  turizm adası Kiş gibi İran'ın en önemli şehir ve illerine yayıldı.
Dini Lider Ali Hamaney'in yakılan resimleri hemen hemen her gösterinin olmazsa olmazı haline geldi.

'İfade özgürlüğü' ve İranlı kadınlar
İranlı kadınlar, rejimin gösterileri engellemeye yönelik artan çabalarına rağmen, protestoların merkezinde yer aldı ve meydanları terk etmedi.
Bu protestoları 'kadın ayaklanması' olarak adlandırmak, dünyanın İran'daki kadın hakları hareketine ilgiyle baktığının bir göstergesidir.
Bu, aynı zamanda uluslararası büyük araştırma merkezlerini ve uluslararası örgütleri protestoları desteklemeye itti. 
Geçen temmuz ayından bu yana İran'daki kadınlar başörtülerini çıkararak rejime meydan okudular. Sosyal medya platformlarında 'başörtüsüne hayır' kampanyası başlatıldı.
Bu durum ise rejimi provoke etti. İranlı yetkililer, halkı bir yargı kampanyasıyla karşı karşıya kalmakla tehdit etti.
Sosyal medyada "ahlak polisi"nin İranlı kadınlara yönelik baskısını gösteren videolar yayımlandı. İran İçişleri Bakanı da buna yanıt vererek, "Polis, sosyal normları ihlal edenlerle ilgilenecek ve toplumdaki atmosferi sabote ederek kirletmek için düşmanların faaliyet göstermesine izin vermeyecek" açıklamasında bulundu.
Ayrıca, İran ordusunun 'İdeolojik ve Siyasi Rehberlik Teşkilatı' Başkanı Abbas Muhammed Hüsni, kadınların zorunlu başörtü karşıtı protestolarına yanıt olarak "Düşmanın yumuşak savaşına karşı ilk perde olan başörtü ve iffet kaybolursa, diğer perdelerimizi de kaybederiz" dedi. 
 
Mahsa Amini'nin 16 Eylül'de "ahlak polisi" tarafından öldürülmesinin ardından İran'daki protestolar devam ediyor (AFP)
İranlı kadınların protestolarda yer alması bu son gösterilerle sınırlı değil. Molla rejimine karşı herhangi bir protesto hareketinin ilk saflarında daima İranlı kadınların yer aldığını belirtmekte fayda var.
İranlı sürgün gazeteci Masih Alinejad, 2014 yılında sosyal paylaşım sitesinde başlatılan 'My Stealthy Freedom (Gizli Özgürlüğüm)' hareketinin hareketini kurdu.
Amacı, İran'da kadınları başörtülerini çıkarmaya ve fotoğraf çekmeye teşvik ederek özgürlüğü savunmaktı.
Bu, birçok İranlı kadını başörtüsüz videolarını ve sokaklarda taciz edildikleri başka videoları yayımlamaya itti.
O zamandan beri, başörtünün kaldırılması İran'da iktidardaki rejime muhalefetin bir simgesi haline geldi.

Yoksulluk: Protestoların diğer yüzü
Birleşik Krallık'ta yayın yapan 'Financial Times' gazetesinin 'İran'daki gençlerin protestoları yaşlanmaktan muzdarip olan rejimi sarsıyor' başlıklı 11 Ekim 2022 tarihli haberinde, protestoların arkasında, ülkede yaşanan yoksulluk nedeniyle yaşanan "öfke" olduğuna dikkat çekildi.
Haberde, şu ifadelere yer verildi:
"İran'da genç bir kadının polis nezaretinde öldürülmesinin ardından İranlı gençler, erkekler, kadınlar ve üniversite öğrencileri güvenlik güçlerine karşı olağanüstü protesto dalgasıyla ayaklandı. Dünya, bu meydan okumalarının ülke çapında bir destek dalgası ve farklı grupların birleşmesine yol açtığı bir zamanda cesur kadınların başörtülerini çıkarmasını ve olası sonuçları çok iyi bilerek halkın önünde yakmasına tanık oldu. İslam Cumhuriyeti'ndeki hayattan başka bir şey bilmeyen ve İnternet çağında büyüyen genç nesil, dini yönetimin temel özelliklerini reddetme konusunda sert bir kararlılık gösterdi. Erkekler ve hatta bazı dini gruplar, İran'a yayılan ve Batı yaptırımları ve kronik kötü hükümet yönetimi nedeniyle insanların yüzde 30'unun yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir ülkede vatandaşların hayal kırıklığını öfkeye dönüştüren protestolara desteklerini ifade ettiler. "

Tahran'da gıda tedarik etmek için sıraya giren dar gelirli İranlılar (AFP)
İran, 2018'de nükleer anlaşmadan çekildiğinde ABD'nin yeniden uyguladığı yaptırımlar nedeniyle boğucu bir ekonomik kriz yaşıyor.
Sanayi dünyasında uzmanlaşmış İran menşeili 'Jahane Sanat' gazetesi, geçen ağustos ayında '50 yılın Hatası' başlıklı bir haber yayımladı.
Jahane Sanat'ın haberine göre, İran'da yoksulluk oranı 1979'dan bu yana üç katına çıktı.
1979'da İranlıların yaklaşık yüzde 20'sinin yoksulluk sınırının altındayken, 1988'de bu oran yüzde 40'lara vardı. 2021'de ise yoksulluk sınırının altında yaşayan nüfusun oranı yaklaşık yüzde 52'ye ulaştı.
Ülkede toplum üyelerinin yaklaşık yüzde 60'ı bu yıl yoksulluk sınırının altına düştü ve çoğu aşırı yoksulluk içinde yaşıyor.
İran'daki huzursuzluk dönemi olan 2017'nin sonlarında ve 2018'in başlarında, Tahran'da tanınmış siyaset bilimi profesörü Sadık Zibakalam, verdiği bir röportajda şu ifadeleri kullanmıştı:
"İran bugün İslam Cumhuriyeti için referandum yapsa, yüzde 70'ten fazlası buna karşı çıkar. Bu yüzde, zenginleri, akademisyenleri, din adamlarını ve kırsal bölge ve şehir sakinlerini içerir."

İran Cumhuriyeti 'sefalete batmış durumda'
İran Şura Meclisi'nde Konseyler ve İçişleri Komitesi Üyesi Muhammed Hasan Asferi, devlet haber ajansının 6 Mayıs 2022'de bildirdiğine göre, yoksulluk sınırının altında yaşayan 9 milyon İranlı aile olduğunu söyleyedi.
İbrahim Reisi hükümetinde İşbirliği, Çalışma ve Refah Bakanlığı'nın Ağustos 2021'de yayımlanan ilk raporuna göre, İran'da yoksulluk sınırının altında yaşayan kişi sayısı 2020'de 36 milyona ulaştı.
Ayrıca, Milletvekili Şihab Nadiri, 2017'de İran toplumunun yüzde 80'i yoksulluk sınırının altında yaşadığına dikkat çekti. 
Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Çalışmaları Enstitüsü'nde Uluslararası İlişkiler ve Kalkınma Çalışmaları Uzmanı Ali Fethullah Nejad, 2019 yılının temmuz ayında '40 yıl sonra İran devrimi vaatlerini yerine getirdi mi?' başlıklı bir yazı yayımladı.
Nejad, yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:
"Devrim, monarşinin eşit olmayan kalkınma modelinin terk ettiği mazlumlar adına İslami Marksist düşünce çerçevesinde başlatıldı. Takip eden 40 yıl içinde İslam Cumhuriyeti'nin sosyo-ekonomik performansı hakkında keskin bir tartışma ortaya çıktı. Bazıları İslamcı rejim yönetimi altında önemli ilerleme kaydedildiğini iddia ederken, diğerleri ülkeyi sefalete batmış olarak nitelendirdi. Dolayısıyla daha fazla ayrıntıya ve bağlama ihtiyaç var. İran'ın son kırk yılda ilerleme kaydettiğine şüphe yok. Ancak bu başarıların devrim sonrası politikalara mı, toplumsal baskılara mı yoksa Şah tarafından atılan temellere mi bağlı olduğu tartışmaları hâlâ sürüyor. Devrimden önceki dönemin aksine, bugün İranlıların çoğu, nüfusun neredeyse iki katına çıktığı ve ülkenin çoğunun kentleştiği bir zamanda temel hizmetlerden ve altyapıdan yararlanıyor."

Tahranlı kadınların gösterileri dünyanın dört bir yanında geniş destek buldu (AFP)

İran'da 25 ila 30 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor
Benzer şekilde, diğer sosyal gelişme ölçütleri de iyileşme gösterdi. Okuryazar sayısı özellikle kadınlar arasında iki katından fazla arttı. Artık neredeyse tüm nüfusu kapsıyor.
Öte yandan kolejdeki kız öğrencilerin sayısı, erkek akranlarını on yıldan fazla bir süredir geride bıraktı. Ancak istatistikler, mutlak yoksulluğun büyük ölçüde azaldığını da gösteriyor. Bununla birlikte İranlıların çoğu hala sosyo-ekonomik kırılganlıktan muzdarip.
Resmi kaynaklar, 12 milyon insanın mutlak yoksulluk sınırının altında, 25 ila 30 milyon insanın ise yoksulluk sınırının altında yaşadığını bildiriyor.
Ancak tahminler, İranlıların üçte birinin ve çalışanların yüzde 50 ila 70'inin yoksulluk sınırının altına düşme riski altında olduğunu gösteriyor.
 
İran İstatistik Merkezi, İranlıların yüzde 14'ünün çadırlarda yaşadığını ve kent sakinlerinin üçte birinin gecekondularda yaşadığını bildiriyor (AFP)

Antropolog Şahram Hürevi'nin 'İran'ın diğer yarısı' olarak nitelediği işçi sınıfı yoksullarının yaşadığı yerin yaşam koşulları çok çarpıcı.
Gecekondularda yaşayan İranlıların sayısı 17 kat arttı ve işgücünün yüzde 50'si sadece düzensiz işlerde çalışıyor.
Yaklaşık 10 ila 13 milyon İranlı, 'sağlık, iş veya işsizlik sigortası programlarından tamamen dışlanmış' durumda. 
İran'ın kırsal altyapı, eğitim ve okuryazarlık alanlarındaki göreceli başarıları ve iş yaratmadaki başarısızlığı, siyasi olarak patlayıcı bir sosyo-ekonomik çelişkiye yol açtı.
İran'daki iş piyasası yüz binlerce üniversite mezununu istihdam edemiyor. Bu çelişki 'orta sınıf yoksullarını' ortaya çıkardı.
Sosyolog Asaf Bayat; orta sınıf yoksullarını, orta sınıfın niteliklerine ve isteklerine sahip, ancak sosyal ve ekonomik kırılganlıktan muzdarip olarak tanımlıyor. Bu grup, 2017-2018 devriminin sosyal temeli olarak kabul ediliyor.
Öfke ve hayal kırıklığını ifade etmeye devam etmesi bekleniyor.

İran'da yoksulluğun feminizasyonu
Muhalif İran Ulusal Direniş Konseyi'nin internet sitesine göre ise, 'yoksulluğun temel sebebi, İranlı kadınların artan bir şekilde aylak aylak gezmesi.'
Diktatörlük rejiminin halka ve kadına düşmanca politikaları nedeniyle bu durumun daha da kötüleştiği ifade ediliyor. 
Dolayısıyla İran'da yoksulluğun feminizasyonu olgusuyla karşı karşıyayız.
Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu'na (ESCWA) göre, yoksulluğun feminizasyonu giderek kötüleşen ve daha tehlikeli bir hal alan bir olgu.
Aynı zamanda, yoksulluğun kendine özgü doğasıyla, yani kadınları yoksulluk döngüsüne hapsolmuş durumda tutan yerleşik kurumsal engellerle de ilgili.
Bu, büyük ölçüde kadınların aile reisi olduğu hane sayısındaki artıştan kaynaklanıyor. İran toplumundaki bu talihsiz olgunun sonuçlarından biri de çeşitli sosyal, ekonomik, kültürel ve sağlık krizleriyle karşı karşıya kalması oldu. 
Psikolog ve Ahvaz'ın Eski Belediye Başkanı'nın Kadın İşlerinden Sorumlu Danışmanı Pune Belram, "Yoksulluğun kadınlar üzerinde bağımlılık, fuhuş, evsizlik ve işsizliğe benzer sonuçlarını yoksulluğun feminizasyonu olarak adlandırıyoruz" dedi. 
İranlı kadınlar arasında yerinden edilme ve evsizlik, sokaklarda dolaşma, kendini satma, intihar ve bağımlılık gibi sahte işler ve kadınlara yönelik toplumsal zararlar her geçen gün artmakta.
Bunlar yoksulluğun feminizasyonu olgusunun her geçen gün arttığının göstergeleri.
 
Fotoğraf: EPA/EFE

Tahran Ticaret Odası Ekonomik Vekilinin 2018 yılı raporuna göre, ülkedeki 40 milyon 200 bin kadından 28 milyonu pasif durumda.
Bu istatistik, artan boşanma istatistikleri ve en fazla kendi kendine yeten kadınlarla bir araya getirildiğinde, boşanma sonrası ekonomik faaliyeti ve gelir kaynağı olmayan ev hanımlarının sonsuz yoksulluk döngüsüne hapsolduğu ortaya çıkacaktır.
Koronavirüs (Kovid-19) salgınından artan sınıfsal boşluklarından ve temel kaynaklara kısıtlı erişimden sonra sayıları artmış olabileceği tahmin ediliyor. Sadece Ahvaz'da konteynerlerde yaşayan 2 bin 700 evsiz kadın var.

İran bir 'sermaye cenneti'
Son yıllarda İran'daki sosyal sınıflar arasındaki ekonomik farklılıkların arttığı ve İran'ın süper zengin sınıfı Batı Asya bölgesindeki en büyük sınıf haline geldiği görülüyor.
İran'daki birçok yoksul, fiyatı 100 bin tümeni (yaklaşık 2,37 dolar) aştığı için, ülkenin en popüler gıda maddesi olan pirinci artık satın alamıyor.
Bu, İran'da yaklaşık 3,5 milyon tümen olan asgari ücretin sadece 35 kilo İran pirincini karşıladığı anlamına geliyor.
 
Sadece Ahvaz'da konteynerlerde yaşayan 2 bin700 evsiz kadın var (Fars News)

İran'ın en önemli ekonomik izleme merkezlerinden biri olan 'Ticaret Akademisi'ne bağlı 'Tejarat News' internet sitesinde yayımlanan bir habere göre rakamlar, İran'daki zengin sınıfın diğer ülkelerdeki zenginlerden çok daha düşük vergi ödediğini gösteriyor.
Bu durum İran'ı vergi ödemeden harika gelirler elde edebilecek zenginler için bir cennet haline getiriyor.
Muhafazakar resmi Jomhouri-e Eslami gazetesi de İran'da zengin ve fakir arasındaki ekonomik uçurumu eleştirerek 1979'daki devrimin ardından ortaya çıkan İslami rejimin sosyal sınıflar arasındaki uçurumun genişlemesine tanık olmaması gerektiğini vurguladı.
Bu durum bazılarının en lüks saraylarda yaşadığı, bazılarının ise İran ekonomik sisteminde asgari ücretle çalışan 4 bin 300 işçinin maaşına eşdeğer 15 milyar tümen fiyatına bir tablo satın almasına yol açtı. 
Dünyanın zenginlerinin durumunu takip etme konusunda uzmanlaşmış Forbes dergisi tarafından yayımlanan bir raporda, yaklaşık 250 bin İranlının bir milyon dolarlık serveti olduğu bildirildi. Bu, İran para birimine göre, Ocak 2022'ye göre 30 milyar tümene eşitti.
Böylece İran, bir milyon dolardan fazla servete sahip insan sayısı bakımından dünya ülkeleri listesinde 14. sırada yer alırken, Batı Asya bölgesi ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyor.
Fransız Capgemini şirketinin son küresel servet raporuna göre, İran, 2020 yılında yüksek net servete sahip kişi sayısı bakımından dünyadaki en büyük artışı kaydetti.
En az 250 bin milyonere sahip olan İran, üç sıra sıçrayarak dünya çapında 14. sıraya yükseldi. Böylece milyoner sayısı İspanya, Rusya ve Brezilya'da bulunan sayıyı aştı.



BM Güvenlik Konseyi bugün Gazze ile ilgili yeni bir karar tasarısını oylayacak

 Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
TT

BM Güvenlik Konseyi bugün Gazze ile ilgili yeni bir karar tasarısını oylayacak

 Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi bugün Gazze Şeridi'nde ateşkes çağrısı yapan ve kuşatma altındaki bölgeye insani yardımın ulaştırılmasını öngören bir karar tasarısı üzerinde yeniden oylama yapacak. Söz konusu öneri, ABD'nin tekrarlanan vetolarına rağmen 23 aydır devam eden savaş karşısında harekete geçmeye çalışan üye devletlerin çoğunluğu tarafından destekleniyor. Bugünkü oylama, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının devam ettiği ve 14 Filistinlinin hayatını kaybettiği bir ortamda gerçekleşiyor.

Bu arada, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus bugün, zaten baskı altında olan Gazze'deki hastanelerin, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde İsrail'in kara harekatının genişlemesi nedeniyle ‘çöküşün eşiğinde’ olduğunu belirterek, ‘bu insanlık dışı koşulların sona ermesi’ çağrısında bulundu. Ghebreyesus, X platformunda yaptığı paylaşımda, “Gazze'nin kuzeyindeki askerî harekât ve tahliye emirleri, yeni bir göç dalgasına yol açarak, zaten psikolojik travma yaşayan aileleri, giderek küçülen bir alana itiyor. Baskı altında olan hastaneler çöküşün eşiğindeyken, şiddetin artması erişimi engelliyor ve WHO'nun hayati önem taşıyan ekipmanları ulaştırmasını engelliyor” ifadelerini kullandı.

Filistin Enformasyon Merkezi, bugün Gazze Şeridi'nde hayatını kaybeden 14 kişiden 9'unun Gazze şehrinden olduğunu bildirerek, ‘işgal güçlerinin Gazze şehrinin kuzeybatısında vatandaşların evlerini yıkmak için tonlarca patlayıcı yüklü 4 zırhlı aracı patlattığını’ kaydetti. Nuseyrat'taki el-Avde Hastanesi, dün gece, ‘İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın 7. Blok bölgesindeki bir evi hedef alması sonucu dört şehit ve on yaralıyı kabul ettiğini’ bildirdi.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee ise bugün, Gideon’un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında çatışmaların genişlediğini duyurarak, ‘İsrail güçlerine karşı kullanılmak üzere patlayıcı cihazlar içeren bir silah deposuna saldırı düzenlendiğini’ kaydetti.

Adraee X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “162. ve 98. tümenler, Gideon’un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında Gazze şehrinde savaş operasyonlarını genişletiyor ve terörist altyapıyı yok ediyor” dedi.

Adraee’nin paylaşımının devamında şu ifadeler yer aldı: “İsrail Hava Kuvvetleri dün, Gazze şehrinde Hamas'a ait bir silah deposuna saldırı düzenledi. Bu depoda, bölgede faaliyet gösteren İsrail güçlerine karşı kullanılmak üzere hazırlanmış patlayıcı cihazlar depolanıyordu.”

‘Acil ateşkes’

Geçtiğimiz ağustos ayı sonunda seçilmiş üyeler, BM'nin Gazze Şeridi'nde resmi olarak kıtlık ilan etmesinin ardından karar taslağı üzerinde görüşmeler başlattı.

Metnin ilk taslağı, yardımların ulaştırılmasının önündeki tüm engellerin derhal kaldırılmasını talep ediyordu. Ancak diplomatik kaynaklar, Fransa ve Birleşik Krallık'ın, küresel barış ve güvenliği korumak için kurulmuş bir kuruluş tarafından yayınlanan ve ABD'nin her halükârda engelleyebileceği, tamamen insani yardım amaçlı bir kararın yararlılığı konusunda şüpheci olduklarını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre bugün oylamaya sunulacak olan karar taslağı, insani yardımların girişine getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını talep ediyor. Aynı zamanda, ‘Gazze'de acil, koşulsuz, kalıcı ateşkes’ ve rehinelerin koşulsuz olarak serbest bırakılmasını talep ediyor.

İsrail ordusuna göre, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail yerleşimlerine düzenlediği eşi görülmemiş saldırı sırasında kaçırılan 251 kişiden 47'si halen Gazze Şeridi'nde esir tutuluyor; bunlardan 25'i hayatını kaybetti.

ABD, daha önce BM Güvenlik Konseyi'nde oylamaya sunulan benzer karar taslaklarını reddetmişti. En son haziran ayında, müttefiki İsrail'i korumak için veto hakkını kullanmıştı.

Öfke ve hayal kırıklığı

Öncekilerle aynı kaderi paylaşması muhtemel olsa bile, bunu tekrar denemenin faydası olup olmadığı sorusu gündeme geliyor.

Bu soruya yanıt olarak bir Avrupalı diplomat, “Hiçbir şey yapmamak, BM Güvenlik Konseyi'nin 14 üyesine ve küresel kamuoyuna konumlarını açıklamak zorunda kalmayacak olan Amerikalılar için kolay olacaktır” diyerek, sadece ABD'nin veto hakkından korkulduğu için hiçbir şey yapmama fikrini reddetti.

İsmini vermek istemeyen diplomat, “Bu, sahadaki Filistinlilere pek yardımcı olmuyor, ama en azından çaba gösterdiğimizi göstermeye devam ediyoruz” ifadesini kullandı.

Önceki veto, BM Güvenlik Konseyi'nin diğer 14 üyesinin öfkesini uyandırdı. Bu üyeler, İsrail'e Gazze halkının içinde bulunduğu kötü durumu sona erdirmesi için baskı yapamamanın hayal kırıklığını giderek daha fazla dile getiriyorlar.

Yahudi devleti, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te topraklarına düzenlediği saldırının ardından patlak veren savaşı durdurması için uluslararası baskıyla karşı karşıya.

İsrail'in resmi verilerine göre, söz konusu saldırıda İsrail tarafında çoğu sivil olmak üzere bin 219 kişi öldü.

BM'nin güvenilir bulduğu Hamas hükümeti tarafından yayınlanan rakamlara göre, 7 Ekim saldırısının ardından İsrail ordusu tarafından başlatılan şiddetli askerî harekât sonucunda Gazze Şeridi'nde çoğu sivil 65 binden fazla Filistinli öldürüldü.

Savaşın başlamasından bu yana İsrail tarafından kuşatma altında tutulan Filistin topraklarındaki iki milyondan fazla nüfusun büyük çoğunluğu yerinden edildi. İsrail'in Mart 2025 başında uyguladığı kuşatma mayıs sonundan bu yana nispeten hafifletilmiş olsa da, insani yardım bu topraklara sadece sınırlı miktarda ulaşabildi.


İsrail'in Gazze şehrine saldırısı için üç aşamalı bir plan

Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze şehrine saldırısı için üç aşamalı bir plan

Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)

Gazze şehrine yönelik harekâtın ikinci gününe girilmesiyle, İsrail ordusunun Güney Cephesi Komutanı Tümgeneral Yaniv Asor tarafından hazırlanan üç aşamalı bir plan ortaya çıktı. İsrail'in Walla internet sitesi, bu planın ‘benzeri görülmemiş ve Gazze Şeridi'ndeki çatışmalarda bir emsal teşkil edecek’ olduğunu belirtti.

İnternet sitesine göre bir kaynak, ‘Asor'un Gazze şehrini kontrol altına almak için uzun süredir üzerinde çalıştığı ve üç aşamaya ayırdığı bir plan olduğunu’ söyledi. ‘Ateş aşaması’ olarak adlandırılan ilk aşama, yer üstü ve yer altı robotları da dahil olmak üzere çeşitli araçlar kullanılarak terör altyapısının (çoğunlukla geceleri) kapsamlı bir şekilde yok edilmesine odaklanıyor.

Kaynak, ‘operasyonun kapsamının eşi benzeri görülmemiş’ olduğunu ifade ederek, “Gazze daha önce hiç böyle bombalanmamıştı… Ve bu sadece ikinci gece” dedi. İkinci aşama, ‘hızlı ateş, işgalin kendisi ise daha yavaş olacak’ ilkesine dayanan kara operasyonu ile ilgili. Üçüncü aşama ise şu anda ‘İsrail savaşları tarihinde eşi benzeri görülmemiş askeri yeteneklerin toplanması yoluyla yüksek güvenlikli’ olarak sınıflandırılıyor.

vfdbg
Gazze şehrinde İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir binanın enkazını inceleyen Filistinliler (AP)

Şarku’l Avsat’ın Walla internet sitesinden aktardığına göre, aşamalar son iki ay boyunca istihbarat servisleri ve Rehineler ve Kayıp Kişiler Komutanlığı ile koordineli olarak, İsrail askerleri ve rehineler için riskleri en aza indirme ihtiyacını göz önünde bulundurarak dikkatlice planlandı.

İsrail, geçtiğimiz salı günü Gazze şehrini tamamen kontrol altına almak amacıyla, İzzeddin el-Haddad'ın liderliğindeki Kassam Tugayları'nın şehirdeki taburunu yenilgiye uğratmak hedefiyle Gazze şehrine şiddetli bir kara saldırısı başlattı. İsrail ordusu, önümüzdeki yılın başına kadar sürecek operasyonda 2 bin 500 savaşçıyla karşı karşıya kalacağını tahmin ediyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ordunun bir dizi ateş hattıyla şehre saldırısını yoğunlaştırdığı ve Batı Şeria ile İsrail'de şiddetli patlamaların duyulduğu bir gecenin ardından Gazze şehrine yönelik kara harekatının başladığını duyurdu.

İsrail Ordu Sözcüsü, 98., 162. ve 36. tümenlerden gelen düzenli ve yedek kuvvetlerin, Gideon'un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında Gazze şehri genelinde büyük çaplı bir kara operasyonu başlattığını duyurdu. Kuvvetler, operasyon planına uygun olarak faaliyetlerine başladı ve durumun değerlendirilmesine bağlı olarak genişlemeye hazırlanıyor.

Geçici koridor

İsrail dün Gazze şehrine yönelik saldırılarını yoğunlaştırarak bölge sakinlerini güneye doğru kaçmaya zorladı. On binlerce kişinin er-Reşid Caddesi'nde toplanmasıyla hareketin son derece yavaşlaması üzerine ordu, Filistinlilerin tahliyesi için ikinci bir geçici koridor açmak zorunda kaldı.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ndeki çeşitli mahalleler ve hayati bölgelere yönelik devam eden operasyonunun bir parçası olarak, salı gecesi ve çarşamba günü Gazze şehrinde yaklaşık 50 hedefi vurduğunu, son 24 saatte ise Gazze şehrinde 140 hedefi vurduğunu açıkladı.

İsrail ordusu dün, kara harekâtını genişletip Gazze Şeridi'nin en büyük şehrine yönelik bombardımanı yoğunlaştırmasının ardından, Gazze şehrinde yaşayanların ayrılması için ‘geçici bir geçiş yolu (koridor)’ belirlediğini duyurdu.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Güneye hareketin kolaylaştırılması için Selahaddin Caddesi üzerinden geçici bir koridor açılıyor” dedi. Adraee, koridorun bugün öğlen saatlerinden cuma günü öğlen saatlerine kadar ‘48 saat’ boyunca açık olacağını belirtti.

Selahaddin Caddesi, kuzeyden güneye kıyı şeridine paralel uzanır. Son haftalarda ordu, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Gazze şehri sakinlerine, şehri ele geçirmeyi amaçlayan bir saldırı başlatmaya hazırlanırken, şehri terk edip Gazze Şeridi'nin güneyinde kurduğu ‘insani yardım bölgesine’ taşınmaları gerektiği konusunda uyarılarını yoğunlaştırdı.

fghyju
İsrail'in askeri operasyonu nedeniyle Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan Filistinliler güneye doğru ilerliyor, 17 Eylül 2025 (Reuters)

İsrail ordusu dün, Gazze şehrini terk etmek zorunda kalanların sayısının 350 bini aştığını belirterek, birçok Filistinlinin orada kalmaya direndiğini, ancak bölgede sığınacak güvenli bir yer olmadığını vurguladı.

Gazze şehrinden henüz ayrılmamış yaklaşık 800 bin Filistinli bulunuyor. İsrail, Hamas'ı teslim olmaya zorlamayı umuyor.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, operasyonun başlangıcında yaptığı açıklamada, “Hamas'tan iki şey istiyoruz ve onlar bunları istediğimiz için vermeyecekler: tüm rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas'ın silahsızlandırılması. Buradaki saldırı ne kadar yoğun olursa, Hamas o kadar yorulur ve rehinelerin serbest bırakılma şansı o kadar artar” ifadelerini kullandı.

Yoğun hava bombardımanının yanı sıra ordu, ilave kuvvetlerin girişine hazırlık olarak, şehrin dış mahallelerindeki binaları ve altyapıyı yok etmek için patlayıcı yüklü zırhlı personel taşıyıcıları kullandı.

İsrail ordusu ayrıca, halihazırda yedek görevde olan 70 bin askere ilave olarak, operasyon için yaklaşık 60 bin yedek askeri çağırdığını duyurdu.

Yorgunluk haberlerine rağmen, İsrail ordusu yedek askerlerin katılım oranının yüksek olduğunu ve çoğu birimde yüzde 75 ile yüzde 85 arasında değiştiğini vurguladı. Yedek kuvvetler arasında üç tugay ve birkaç tabur ile istihbarat ve lojistik personeli de dahil olmak üzere birçok muharebe destek askeri bulunuyor.

Farklı eksenler

Gazze şehrine yapılan saldırının yanı sıra, İsrail ordusu 99. Tümen'in Gazze'nin kuzeyindeki İsrail tampon bölgesinde savunma operasyonları yürüttüğünü, Gazze Tümeni'nin ise Gazze Şeridi'nin güneyinde operasyonlar gerçekleştirdiğini duyurdu.

İsrail ordusu, Gazze şehrinin yüzde 40'ını kontrol ettiğini ve tam kontrolü ele geçirene kadar operasyonlara devam edeceğini belirterek, planın durdurulabilecek şekilde tasarlandığını iddia ediyor.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre Gazze şehri, başta Şucaiye, ez-Zeytun, et-Tuffah, ed-Derac, Tel el-Heva, Şeyh Rıdvan, es-Sabra, en-Nasr, eş-Şati Mülteci Kampı ve Şeyh Aclin olmak üzere bir dizi önemli mahalle ve kampı içeriyor. İsrail, dün erken saatlerde çoğu Gazze şehrinde olmak üzere 57 Filistinliyi öldürdü.

knk
Gazze sınırına yakın bir bölgede konuşlandırılan İsrail mobil topçu birlikleri, 17 Eylül 2025 (AFP)

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), İsrail'in Gazze şehri ve kuzey bölgelerine yönelik bombardımanlarının yoğunlaşmasıyla Gazze sakinlerinin giderek artan bir korku içinde yaşadıklarını belirterek, Gazze Şeridi'nde insani acıların daha da kötüye gideceği uyarısında bulundu.

Zayıf tepkiler

Filistin Dışişleri Bakanlığı, uluslararası toplumun soykırım, yerinden edilme ve ilhak suçlarını ve Filistin halkının maruz kaldığı tarihi adaletsizliği, acıyı ve eşi görülmemiş ıstırabı, her gün tekrarlanan ve sıradanlaşan, alışılmış meseleler olarak ele almasına karşı bir kez daha uyarıda bulundu.

Bakanlık dün yaptığı açıklamada, Filistinlilerin maruz kaldığı durumlara karşı uluslararası toplumun ve devletlerin düşük düzeyli tepkilerini eleştirdi. Bu tepkilerin, özellikle Gazze şehrinin şu anda yaşadıkları göz önüne alındığında, soykırım suçlarının artışına karşı uluslararası toplumun yasal ve ahlaki sorumluluklarına uygun olmadığını belirtti.

n mb nm
İsrail'in askeri operasyonu nedeniyle Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan Filistinlileri izleyen bir kadın, 17 Eylül 2025 (Reuters)

Bakanlık, Filistin halkına yönelik saldırıları durdurmada başarısız olması, uluslararası hukuku ve Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) aldığı ihtiyati tedbirleri uygulayamaması ve işgalci gücün Filistinli sivillere karşı en önemli yükümlülüklerinden biri olan uluslararası insani hukukun güvence altına aldığı temel insani ihtiyaçlara erişimi sağlamadaki başarısızlığı nedeniyle uluslararası toplumu doğrudan sorumlu tuttu. Bakanlık, halkımıza dayatılan ölüm veya yerinden edilme seçeneklerine sessiz kalmanın veya rıza göstermenin, sadece önemli meselelerin siyasi olarak ele alınmasında değil, aynı zamanda en temel insan hakları ve ilkeleri alanında da suç ortaklığı ve çifte standart oluşturduğunu vurguladı.

Bakanlık, işgalin Filistinli sivillerin yaşamları üzerindeki tekelini ve şiddetli hakimiyetini kırmak için pratik uluslararası cesaret gösterilmesi ve çok geç olmadan onlara uluslararası insani koruma sağlanması çağrısında bulundu.


Suveyda'nın kendi kaderini tayin hakkı için imza kampanyası başlatıldı

Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
TT

Suveyda'nın kendi kaderini tayin hakkı için imza kampanyası başlatıldı

Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)

Suriye'nin güneyinde bulunan ve nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda ilinde, uluslararası topluma Suveydalıların kendi kaderini tayin etme hakkı konusunda referandum yapılmasını desteklemesi çağrısında bulunan bir dilekçe için imza kampanyası başlatıldı. Bu kampanya, Şam'ın salı günü Ürdün ve ABD'nin desteğiyle bölgede güvenliği yeniden tesis etmek amacıyla hazırladığı ‘yol haritasını’ duyurmasına yönelik bir misilleme niteliğinde.

Şarku’l Avsat’a konuşan yerel kaynaklar, Suveyda’da 19 oy verme merkezi olduğunu, 2 binden fazla gönüllünün görev aldığını ve kampanya sırasında güvenliği sağlamaktan Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri tarafından ‘atanan’ iç güvenlik güçlerinin sorumlu olduğunu söylediler.

Başka bir bağlamda, bilgili kaynaklar, ABD’nin çabalarına rağmen İsrail ile Suriye arasında beklenen güvenlik anlaşmasının imzalanmasını engelleyen derin ayrılıklar olduğunu vurguladı.

Öte yandan İsrail basını, bazı kaynakların, daha önce bildirildiği üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara arasında önümüzdeki hafta New York'ta Suriye'nin güneyindeki tampon bölgenin kontrolüne ilişkin bir anlaşma imzalanmasının veya bir görüşme yapılmasının söz konusu olmadığını aktardı.