İran’da protestolar 12’inci haftasına girerken ülkenin güneydoğusundaki Zahidan şehrinde güvelik güçlerinin Dini Lider Ali Hamaney aleyhinde sloganlar atan göstericilere ateş açtığı yürüyüşler hız kazandı. Din adamı Abdulhamid İsmail Zahi ise eylemcilere yönelik idam cezası içeren ‘savaş’ suçlamalarını eleştirdi.
Sosyal ağlarda, Belucistan vilayetinin yönetim merkezi olan Zahidan’daki Makki Camii yakınlarında kalabalık sokaklarda adeta ‘mermi yağmuruna’ tanık olunduğu, ve ayrıca göz yaşartıcı gaz dumanlarının yükseldiği videolar yayıldı.
Kadınlar üst üste iki haftadır Mahsa Amini’nin ölümüyle alevlenen büyük çaplı protestolara katılırken bu kez daha geniş tepki vardı.
İnternette dolaşan videolarda, Zahidan’da eylül ortasında başlayan protesto hareketinin en önemli sloganlarından ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük’ yazılı pankartlar taşıyan onlarca kadın görüldü.
Twitter’da dolaşan videolara göre yerel Beluc kıyafetleri giymiş kadınlar, “Başörtüsü olsun ya da olmasın haydi devrime gidelim” sloganları attı. Çabahar, İranşehr, Haş şehristanı ve Zehek şehirlerindeki eylemciler, Zahidan’ın Cuma İmamı ve önde gelen Sünni din adamlarından Abdülhamid İsmail Zahi’ye destek verirken ‘Hamaney’e ölüm’ sloganları attı.
İsmail Zahi, yetkilileri sert şekilde eleştirmeyi sürdürdü. Telegram üzerinden, eylemcilere yönelik ‘savaş’ suçlamasını eleştirirken “Kur’an’a göre savaş, eğer silah varsa savaştır. Taş, sopa, slogan atmak savaş değildir” dedi. Yargıçları da ‘Hesap Günü’nde ölüm cezası vermenin sonuçları konusunda uyardı.
İsmail Zahi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Protestocular, savaşçılardan ve yozlaşmış insanlardan farklıdır. İranlılar, protestolara sahip. Millet ve halk 44 yıldır sabretti. Şimdi protesto ediyorlar. Sabırlı olmalısınız.”
‘Beluci Aktivistler Kampanyası’, iki küçük erkek kardeşe yönelik savaş suçlamasına karşı uyarıda bulunmuştu. Belucistan eyaleti yönetimi bu yönde çıkan haberleri yalanlarken, “Yalnızca bu iki kişiye için değil, reşit olmayan hiç kimseye bu suçlamayı yöneltmeyeceğiz” açıklamasında bulundu.
İsmail Zahi’nin eleştirisi, ülkedeki yasaklı Bahai inancının takipçileri de dahil olmak üzere, herhangi bir ‘din ve ırktan’ tüm İranlıların haklarına saygı gösterilmesi çağrısında bulunarak ve iktidardaki düzenin en belirgin kırmızı çizgilerine meydan okuyarak daha da ileri gitti.
Protestolar sırasında tutuklananlar için ‘esir’ tanımını kullanan İsmail Zahi şunları söyledi:
“Tutuklu, bir esirdir. Dayak, taciz, hakaret ve saldırıya maruz kalması, İmam Ali’nin, Ehl-i Beyt’in, Peygamberimizin ve İslam’ın öğretilerine aykırıdır. Muhalif ve eleştirmenlere, İslam’ın öğretilerine göre muamele edilmelidir.”
Sünni din adamı, son protestolarda öldürülenlerin ailelerine yönelik ‘kışkırtma ve sindirme’ eylemlerini de reddettiğini yinelerken, Zahidan ve diğer şehirlerde öldürülenlerin ailelerinin ‘protestocuları öldürmekten sorumlu olanların cezalandırılmasını talep ettiğini’ vurguladı. İsmail Zahi, “İnsanları sebepsiz yere vurdular. Birçoğumuz öldü ve yaralandı. Ancak 2-3 saat sonra bölgenin güvenliğinin sağlanması gerektiğine dair bir bildiri yayınladık. Öldük ama kimseyi öldürmedik” dedi.
İran sokaklarında da Hamaney’i kınayan ve İsmail Zahi’yi destekleyen sloganlar atıldı. ‘Black Reward’ adlı bir hacker grubu, Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami için hazırlanan gizli bir haber özetinin ayrıntılarını yayınladı. Buna göre Hamaney, Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi ve İran polisinin Zahidan Cuma İmamı’nın tutuklanmasına ilişkin önerisine karşı çıktı. Öyle ki Hameney, Zahidan imamına karşı ‘esnek’ olma ve onu ‘yavaş yavaş zayıflaması’ talimatı verdi. İsmail Zahi de Hamaney’in tavsiyesi üzerine örtülü bir yorum yaparken, “İktidar ve kudret senin elindeyse, bu Allah’ın takdirindendir. Biz de insanların saygısını ve sevgisini görüyoruz ve bu Allah’ın bir lütfudur. Allah, verdiğini geri almaya da kadirdir” dedi.
İsmail Zahi’nin açıklamasından birkaç saat önce İran internet siteleri, İran Başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri’nin üstü kapalı olarak Zahidan şehrinin cuma imamına değindiği ifadelerini yayınladı. Aktarılana göre Muntazeri, “Kadına hiç saygı duymayan adam, bugün kadının savunucusu olduğunu iddia ediyor” dedi.
Belucistan’da şiddet sürüyor
Sünni çoğunluklu Belucistan, İran’ın en fakir bölgesiyken, Beluci nüfusu da ayrımcılığa maruz kalıyor.
İran’daki İnsan Hakları Örgütü’ne göre İran yetkilileri tarafından başlatılan güvenlik baskısında, Belucistan’da en az 128 kişi öldürüldü. Bu, İran’ın 31 eyaletinin 26’sında kaydedilen en yüksek ölü sayısı.
Uluslararası Af Örgütü, geçen salı günü yaptığı açıklamada, şu ifadeleri kullandı:
“İran Beluc azınlığı, eğitime, sağlık hizmetlerine, işlere, yeterli barınma ve siyasi konumlara erişimlerini kısıtlayan köklü bir ayrımcılıkla karşı karşıya kaldı. Beluc azınlığı, eylül ayından bu yana İran’ı kasıp kavuran ayaklanma sırasında güvenlik güçleri tarafından yürütülen acımasız güvenlik eylemlerinin yükünü taşıyor.”
Amini’nin doğum yeri olan Kürdistan, protestolarda ölenlerin sayısı (53 kişi) bakımından ikinci sırada yer alıyor. İran’ın batısında, Irak sınırında bulunuyor ve protestoların bir başka merkezi sayılıyor. Sünniler nüfusun çoğunluğunu oluşturuyor. Ancak geçen hafta Mahabad şehrinden Milletvekili Celal Mahmudzade’ye göre ülkenin batısındaki dört vilayete yayılmış Kürt şehirlerinde ölü sayısı en az 105 kişi olarak bildirildi.
İran ABD, İngiltere ve İsrail’i büyük ölçüde ‘isyan’ olarak tanımladığı olayları körüklemekle suçluyor. Kürdistan’daki protestolarla ilgili şiddet olaylarından ‘ayrılıkçıları’ sorumlu tutuyor.
Geçen 2 Aralık’ta Zahidan şehrinde kaldırılan bir pankartta, “Kürtler ve Beluciler ayrılıkçı olsalardı, İran için değil, İran’a karşı savaşırlardı” ifadelerine yer verildi.
İslami Şura Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu Başkan vekili Şehriyar Haydari, reformist ‘ILNA’ ajansına yaptığı açılamada “Sokağa çıkanların yüzde 90’ı mevcut duruma karşı protestocular, yüzde 10’u isyancılar, dış istihbarat servisleri ve teröristler” dedi.
İran medyası, Tahran’daki Devrim Muhafızları Komutanı Hasan Hasanzade’nin, kuvvetlerin ‘zaferlerini güçlendirmek için çalıştıklarını’ belirtirken, yetkililerin protestoculara yönelik baskılarına dikkat çekti. Hasanzade şu açıklamada bulundu:
“İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin Birleşmiş Milletler’deki (BM) bir konuşmasıyla bağlantılı olarak, Tahran sokaklarında ve ülkenin 22 vilayetinde çatışmalara dahil olduk. İşler İran’da binlerce insanın öldüğünü ilan etmeye doğru gidiyordu. Kayıplar verdi. Ama düşmanın iradesinin yerine getirilmesine izin vermedik.”
“İsrail ile çatışmanın son noktasındayız” diyen Hasanzade sözlerinin devamında “İsrail ne karada ne denizde sükûnet tanımaz. Haberlere bakarsak bu ülkeye karşı topraklarında ve dışarıda 5 ile 10 arasında operasyon düzenlendiğini görürüz” dedi.
Devrim Muhafızları’nın füze birimi komutanı olan Tuğgeneral Amir Ali Hacızade, geçen hafta protestolarda 300’den fazla kişinin öldüğünü bildirdi. Hacızade, “Olaylarla ilgili olarak binlerce İranlı ve yaklaşık 40 yabancı tutuklanırken, adli makamlara göre iki binden fazla kişi suçlamalarla kaşı karşıya” açıklamasında bulundu:
İran İnsan Hakları Aktivistleri Ajansı (HRANA), protestocular arasındaki ölü sayısının Aralık ayının ilk perşembe günü 64’ü çocuk olmak üzere 462’ye ulaştığını bildirdi. Ajans, genç Kürt kadın Mahsa Amini’nin 17 Eylül’de öldürülmesinden bu yana protestolara tanık olan 157 ilde ve 143 üniversitede 18 bin 206 kişinin tutuklandığını açıklarken, 61 güvenlik gücünün de öldüğünü aktardı.
Oslo merkezli İran İnsan Hakları Örgütü’ne göre ise güvenlik güçleri şimdiye kadar çoğu Belucistan’da olmak üzere en az 448 protestocuyu öldürdü.
Örgütün yöneticisi Mahmud Emiri Mukaddam, Zahidan’daki son kadın protestosu hakkında “Gerçekten de türünün ender bir örneği” ifadelerini kullandı. Öyle ki son iki aydır şehirde, cuma namazı sonrasında erkekler sokaklara akın ediyor.
AFP’ye göre Mukaddam şu ifadeleri kullandı:
“İran’daki mevcut protestolar, bir onur devriminin başlangıcından başka bir şey değil. Bu protestolar, kırk yıldır ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören kadınları ve azınlıkları, sokaklara çıkma ve temel haklarını talep etme konusunda güçlendirdi.”
Belucistan’daki protestolara paralel olarak yayınlanan videolar, Enzeli Limanı’nda ölen Mahran Sammak’ın (27) cenaze törenine geniş bir katılım olduğunu gözler önüne serdi. Sammak, İran milli takımının Dünya Kupası elemelerinde ABD karşısındaki yenilgisini kutlarken, güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirmişti.
Videolarda, eylemcilerin İran Dini Liderini kınayan sloganlar attığı görüldü.
Erak şehrinde ölen Sina Malayeri’nin cenaze törenine de onlarca kişi katıldı.
Diğer yandan Kanada Dışişleri Bakanı Melanie Joly cuma günü yaptığı açıklamada Kanada’nın kadınları ve kız çocuklarının haklarından mahrum bırakmasının yanı sıra barışçıl protestoları bastırdığı için İran’a ek yaptırımlar uyguladığını duyurdu.
Son yaptırımlar, dört kişiyi ve beş kuruluşu hedef alıyor. Başkent Ottava, yaptırımların Tahran’ın ‘sistematik insan hakları ihlalleri’ ve ‘uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden eylemleri’ bağlantılı olduğunu bildirdi.
Reuters’ın aktardığına göre rejimin İran halkına yönelik insan hakları ihlallerinin kapsamı ve şiddeti artarken Kanada’nın buna seyirci kalmayacağı vurgulandı.