Hamas kuruluş yıldönümünde Gazze-Ramallah gerginliği arttı

Hamas’ın kuruluş yıldönümünde Ramallah ile daha fazla anlaşmazlık gündemde

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsmail Heniyye geçtiğimiz Ocak ayında Cezayir'de (arşiv)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsmail Heniyye geçtiğimiz Ocak ayında Cezayir'de (arşiv)
TT

Hamas kuruluş yıldönümünde Gazze-Ramallah gerginliği arttı

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsmail Heniyye geçtiğimiz Ocak ayında Cezayir'de (arşiv)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve İsmail Heniyye geçtiğimiz Ocak ayında Cezayir'de (arşiv)

Hamas kuruluşunun yıldönümünü kutlamaya hazırlanırken, hareketin bazı kadrolarını tutuklayan Filistin Yönetimi ise Batı Şeria'da herhangi bir kutlama yapmalarını engellemekle tehdit ediyor. Diğer yandan ise taraflar arasındaki uzlaşma anlaşmasını ilerletmek için bu ayın sonunda Cezayir başkentinde bir araya gelinmesi bekleniyor.
Bazı Hamas yetkililerini tutuklayan Filistin Yönetimi, yıldönümü vesilesiyle Hamas’a Batı Şeria'da herhangi bir toplantı düzenlememeleri uyarısında bulundu.
Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kuruluşu’ndan (KAN) aktardığı habere göre “Filistin Yönetimi’nin bu davranışı, Batı Şeria'daki Filistin sokağında olayların gidişatını kontrol etme amacı taşıyor. Ramallah’tan KAN’a konuşan yetkililer, ‘Bu kutlamaları her halükarda engelleme karar veren Filistin Otoritesi, bu hafta sonu güvenlik güçlerini geniş çaplı bir operasyona itti. Batı Şeria'nın dört bir yanından önde gelen onlarca Hamas aktivisti sorgulanmak üzere çağrıldı’ ifadelerine başvurdu” ifadelerine yer verildi.
Yarın kuruluşunun 35. yıldönümünü Gazze Şeridi'nde büyük bir festivalle kutlamayı planlayan Hamas, Batı Şeria'da ise başka bir festival düzenlemek, yahut hareketin Batı Şeria'daki gücünü ve popülaritesini göstermeye yardımcı olacak mitingler düzenlemek istiyordu.
Yarın söz konusu kutlamalara katılacak kitlelerin Filistin direnişi konusunda yeni bir referandumu temsil ettiğini söyleyen Hamas Sözcüsü Abdullatif el-Kanu, “Hareketin 35. yılını kutlamak için görkemli ve benzeri görülmemiş bir sahnenin düzenlenmesi için hazırlıklar tüm hızıyla devam ediyor” ifadelerine başvurdu.
Batı Şeria'da herhangi bir faaliyeti engelleme kararı alan Filistin Otoritesi’ni eleştiren Hamas, “İşgal altındaki Batı Şeria'da Hamas’ın kuruluş yıldönümü etkinlikleri düzenlemesinin yetkililer tarafından engellenmesini reddediyor ve kınıyoruz. Yetkililerin bu çaresiz girişimleri başarısız girişimlerdir. Halkımızın kalbinden direniş fikrini silmeyi başaramayacaklar” ifadelerine başvurdu.
Hamas, Filistin Yönetimi’ni son iki gün içinde Batı Şeria'daki Hamas yetkililerine, kadrolarına ve aktivistlerine karşı büyük bir siyasi tutuklama kampanyası yürütmekle suçladı. Tutuklularla ilgilenen hareketle bağlantılı bir komite, 48 saat içinde Filistin Yönetimi’nin Batı Şeria'daki güvenlik servisleri tarafından işlenen 40'tan fazla ihlalin izlendiğini aktardı. Komitenin bildirdiğine göre, 18 celp ve 6 uzatılmış gözaltı vakasına ek olarak 11 kişi tutuklandı.
Hamas, Filistin Yönetimi’ni halkın üzerinden elini çekmeye, siyasi tutukluları derhal serbest bırakmaya, halkın ulusal ve kurtuluş tercihleri ​​ve ilkelerini bir kenara atarak İsrail lehine güvenlik koordinasyonunda bulunma politikasını durdurmaya çağırdı.
Filistin uzlaşma dosyasındaki çabaları yeniden başlatmak için Filistinli grupların bu ayın sonunda Cezayir'de bir araya gelmesi bekleniyor. 
Gruplar, 13 Ekim'de Filistin uzlaşmasına ilişkin Cezayir Bildirisi’ni imzalamıştı. Söz konusu bildiride, bölünmenin sonlandırılması yönünde ulusal uzlaşmaya ulaşmak amacıyla pratik adımlar atılması, Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) oynadığı rolün pekiştirilmesi, tüm Filistinli grupların katılımıyla kurumlarının harekete geçirilmesi, Filistin ulusal konseyinin yurtiçi ve yurtdışında mümkün olan her yerde seçilmesi, Kudüs dahil olmak üzere Gazze Şeridi ve Batı Şeria'da genel başkanlık ve yasama seçimlerinin yapılmasının hızlandırılması üzerine durulmuştu.
Ancak Hamas'ın Batı Şeria'da herhangi bir faaliyetinin engellenmesi, uzlaşmanın başarıya ulaşma olasılığını şüpheye düşürüyor. Filistin Devlet Başkanı Abbas, hiziplerin tartışmalı bir nokta olan uluslararası meşruiyeti tanımasını şart koşmuştu.
Abbas geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada hareketin tüm hiziplerin FKÖ'yü Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak tanıması ve uluslararası meşruiyeti kabul etmesi temelinde uzlaşmayla ilerleyeceğini söylemişti.
FKÖ’nün tanınması Cezayir’deki son uzlaşmada konuşulduğu sırada Hamas ve İslami Cihad'ın bu çerçeveye katılmasına vurguda bulunulmuştu. Ancak bu hususta anlaşmazlık bulunuyor. Zirâ Hamas Fetih Hareketi’nin şuan reddettiği temelde konunun tamamlanmasını talep ediyor.
İktidar ayrılığına son vermek için önce cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yapmak isteyen Fetih Hareketi, ardından ise FKÖ’nün uluslararası meşruiyetinin tanınması temelinde seçimlerin yapılabileceğine değiniyor. Bu kadim, ancak sürekli yenilenen talep, Hamas ve İslami Cihad tarafından reddediliyor. Zirâ İsrail'in var olma hakkının üstü kapalı olarak tanınmasına işaret ediyor.
Fetih Hareketi, Abbas gruplardan uluslararası meşruiyeti tanımalarını istemeden önce, en azından meşruiyeti kabul eden herhangi bir hükümetin tanınmasını talep etmişti. Hamas ise Abbas'ın Filistinli grupların sözde uluslararası meşruiyeti ulusal uzlaşmanın bir koşulu olarak tanımasını kabul etme ısrarının Cezayir Bildirgesi ile çeliştiğini söylüyor.
İsrail'de, Filistin Yönetimi’nin Hamas'a karşı attığı son adımlar İsrailli yetkililer ve politikacıların otoriteye yönelik son eleştirileri ile ilişkilendiriliyor. Zirâ Filistin Otoritesi, Batı Şeria'nın köy ve şehirlerinde görevini ve denetimini yerine getirme konusunda zayıflık ve ihmalkarlık ile suçlanıyor. Filistin Yönetimi, Batı Şeria'da Hamas'ın veya diğerlerinin şu ya da bu şekilde kendi zayıflığıyla bağlantılı olabilecek başka tezahürlerini istemiyor.



Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
TT

Hizbullah'ın askeri cephaneliği, Güney Lübnan'dan çekilmesiyle birlikte azalıyor

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)
Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında Hizbullah mensupları (Arşiv – AP)

Lübnan hükümetinin önümüzdeki salı günü ‘silahların devletin elinde toplanmasını’ onaylamak için yaptığı çağrı, uzmanların, Ekim 2023 ile Kasım 2024 arasında İsrail ile yaşanan savaşın yanı sıra İsrail'in sürekli saldırıları ve Güney Litani bölgesindeki Hizbullah tesislerinin yıkılması nedeniyle aşındığını söylediği Hizbullah’a ait askeri cephanelik hakkında sorular gündeme getirdi.

Lübnan hükümeti, Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyindeki askeri mevzilerinin çoğundan çekildiğini, tesislerinin ve fırlatma merkezlerinin yüzde 90'ından fazlasının yoğun İsrail saldırılarına maruz kaldığını ve Lübnan ordusunun diğer tesisleri de yıktığını söylüyor. Bu arada Hizbullah, askeri yeteneklerini tanıtmaya ve gerektiğinde savaşı genişletme tehdidinde bulunmaya devam ediyor.

Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında roketatarların önünde duran Hizbullah mensupları (AP)

Şarku’l Avsat’a konuşan askeri uzmanlar, bu söylemin arkasında ‘Hizbullah’ın muharebe yapısındaki derin boşlukların ortaya çıktığına’ inanıyor. Uzmanlar, ‘Hizbullah'ın lojistik avantajlarını kaybettiği ve stratejik derinliğinin zedelendiği, İsrail'in gözetleme kabiliyetlerinin ise eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştığı’ konusunda hemfikir.

Saha gerilemesine rağmen Hizbullah, İsrail'in derinlerine ulaşabilecek orta ve uzun menzilli füzelere sahip olduğunu vurgulamaya devam ediyor. Ancak saha gelişmeleri ciddi şüpheler uyandırıyor: Bu cephanelik halen etkili mi? Hava kontrolünün sıkı olduğu bir ortamda kullanılabilir mi?

Açıkta bulunan ve etkisiz hale getirilebilen füzeler

Uzmanların değerlendirmesine göre, bu füzeler fiilen hizmet dışı kalmış durumda. Emekli Tuğgeneral Halil el-Halu, ‘Hizbullah’ın kışkırtıcı söyleminin operasyonel kapasitesindeki büyük gerilemeyi gösterdiğini’ düşünüyor. Şarku’l Avsat’a konuşan el-Halu, “Bu tür füzeler, zaman ayarlı ekipmanlar ve sabit veya yarı sabit platformlar gerektirir; bu da onları İsrail hava gözetleme sistemleri için kolay hedefler haline getirir” dedi.

İsrail teknolojisinin üstünlüğü

El-Halu sözlerini şöyle sürdürdü: “Güney Lübnan artık fırlatma için güvenli bir ortam değil ve Bekaa Vadisi’nin kuzeyi de hassas vuruşlar aldı. Dolayısıyla, bu silahın ciddi bir saldırı görevi yerine getiremeyeceği kesinleşmiştir. Bu füzelerin bir kısmı kalmış olsa bile, yoğun hava gözetimi altında çalıştırılması, anında tespit edilmeden veya önleyici bir saldırıya maruz kalmadan ateşlenmesi imkânsız.”

İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)İsrail hava savunma sistemi, Ağustos 2024'te İsrail'in kuzeyinde Hizbullah'a ait bir insansız hava aracını (İHA) etkisiz hale getirdi. (AFP)

‘Tel Aviv'in insansız hava araçları (İHA), uydular ve biyometrik sensörlere dayanan, görsel ve termal sinyalleri analiz edebilen yapay zekâ sistemleriyle desteklenen üstün bir gözetim ağı geliştirdiğini’ belirten el-Halu, “Bu ağ, herhangi bir füze hareketi, fırlatıcıların nakliyesi veya platformların donatılması gibi adımları riskli hale getiriyor” dedi.

El-Halu, “İsrail, Demir Kubbe ile birlikte lazerle önleme teknolojilerini kullanmaya başladı. Bu da Hizbullah'ın kalan füze kapasitesinin etkinliğini azaltıyor ve silahlarını caydırıcı olmaktan çok bir yük haline getiriyor” ifadelerini kullandı.

Suriye artık güvenli bir geçit değil

Emekli Tuğgeneral Nizar Abdulkadir, Hizbullah'ın askeri gerçekliğini inkâr ettiğini ve uzun menzilli füze fırlatma tehditlerinin sahadaki gerçekliği yansıtmadığını vurguladı.

Abdulkadir, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şunları söyledi: “Hizbullah’ın füzelerini fırlatmak için Litani'nin güneyinde konuşlanmasına gerek olmadığını düşünüyordum. Bekaa'ya yönelik İsrail saldırıları bu yeteneğin ciddi şekilde kısıtlı olduğunu kanıtladı. Artık füzelerini açığa çıkmadan veya hedef alınmadan fırlatma esnekliği kalmadı.”

İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)İsrail ordusu, kasım ayında Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a ait tanksavar füzeler de dahil olmak üzere pek çok mühimmat ele geçirdi. (AP)

Abdulkadir, “Suriye üzerinden kaçakçılık yolları felç oldu, kara geçişleri ve deniz limanları sıkı denetim altına alındı. Bu da füzelerin veya bunların üretim ekipmanlarının İsrail saldırılarına maruz kalmadan ülkeye sokulmasını neredeyse imkânsız hale getiriyor” şeklinde konuştu.

Abdulkadir, Hizbullah'ın bugün ağır silahlarına sarılmasının ‘askeri yararından değil, siyasi sembolizminden kaynaklandığını’ düşünüyor ve “Cephaneliğin geri kalanı askeri amaçlarla kullanılmıyor, iç ve dış baskı aracı olarak kullanılıyor” diyor.

Cephanelikten geriye ne kaldı?

Birkaç gün önce İsrail Kuzey Komutanlığı'ndan gelen bir açıklama da dahil olmak üzere, birbiriyle kesişen askeri tahminler, füze cephaneliğinden geriye kalanların son savaşın patlak vermesinden önceki boyutunun yüzde 30'unu geçmediğini gösteriyor.

El-Halu, “Hizbullah artık herhangi bir saldırıyı püskürtmeyi amaçlayan yerel bir strateji kapsamında, önleyici saldırılar gerçekleştirmek yerine, hafif taşınabilir silahlar ve savunma zırhlarına karşı silahlar kullanıyor” dedi.

Caydırıcılıktan yük haline

Hizbullah’ın medyadaki söylemi değişmemiş olsa da güç dengeleri değişti. El-Halu ve Abdulkadir’e göre ‘on yıl önce Tel Aviv'i tehdit eden füze, bugün yapay zekanın merceği altında.’

Bu bağlamda el-Halu şu ifadeleri kullandı: “Hizbullah’ın Litani Nehri'nin güneyinden çekilme ve Lübnan'ın iç kesimlerinde askerî açıdan açık hale gelmesiyle birlikte saldırı başlatma kabiliyeti azaldı. Uzun menzilli füzeleri, artık bir enkaz gibidir. Ağır caydırıcı silahlara duyulan güven ise eskisi gibi bir güç kartı olmaktan çıkıp siyasi ve askeri bir yük haline geldi.”