JFK suikastı dosyaları erişime açıldı ama gerçek gizli kalmaya devam ediyor

Olayın baş şüphelisi ile CIA arasında geçen diyalogların saklanması komplo teorisini güçlendirdi

ABD Başkanı John Kennedy'nin 1963'te Teksas'ta suikasta uğradığı an (AFP)
ABD Başkanı John Kennedy'nin 1963'te Teksas'ta suikasta uğradığı an (AFP)
TT

JFK suikastı dosyaları erişime açıldı ama gerçek gizli kalmaya devam ediyor

ABD Başkanı John Kennedy'nin 1963'te Teksas'ta suikasta uğradığı an (AFP)
ABD Başkanı John Kennedy'nin 1963'te Teksas'ta suikasta uğradığı an (AFP)

Beyaz Saray tarafından ABD Başkanı John F. Kennedy'nin 22 Kasım 1963 tarihinde uğradığı suikast ile ilgili 13 bin belgenin erişime açıldığını duyurmasının ardından, çok sayıda ABD'li, eski Başkan Donald Trump ve mevcut Başkan Joe Biden'ın 1992'de çıkarılan, hükümeti ve güvenlik servislerini şeffaf olmaya ve 2023'te 60'ıncı yıldönümü olacak suikastın tüm belgelerinin gizliliğini kaldırmaya zorlayan bir yasaya uymamış olmalarından ötürü hayal kırıklığına uğradı.
Peki ABD başkanları dünyayı şoke eden ve bugüne kadar hangi şartlar altında gerçekleştirildiği açıklığa kavuşturulamayan olayın etrafındaki sır perdesini aralamamakta neden ısrar ettiler. Erişime açılmayan toplam belgelerin yüzde üçünde hangi bilgiler saklanıyor?
Suikast ile ilgili gerçek bir gün ortaya çıkacak mı yoksa sır olarak mı kalacak?

Erteleme
ABD Başkanı John F. Kennedy (JFK) suikastıyla ilgili belgelerin yüzde 97'si, Başkan Biden'ın başkanlık kararıyla Amerikan kamuoyunun erişimine açıldı.
Ancak, JFK suikastının belgelerini barındıran Ulusal Arşivler ve Kayıtlar İdaresi'ne (NARA) göre bu belgelerin yüzde üçünü oluşturan 4 bin 300 belge güvenlik nedenleriyle erişime açılmadı.
Bu haber, sadece araştırmacıları ve uzmanları hayal kırıklığına uğratmakla kalmadı, aynı zamanda Sovyetler Birliği ile Soğuk Savaş'ın doruğa çıktığı bir dönemde ABD'nin genç başkanının öldürülmesiyle ilgili komplo teorilerini de güçlendirdi.
Independent Türkçe'de yer alan habere göre Beyaz Saray, JFK suikastının yarattığı derin milli trajedinin tarihin sayfalarında ve o korkunç günü hatırlayan birçok ABD'linin hafızasında hâlen yankılandığını ve suikastla ilgili kayıtları koruma ihtiyacının zamanla azaldığını resmen kabul etse de bu, Başkan Biden yönetiminin, NARA tarafından daha fazla incelenmesi gerektiği bahanesiyle en önemli belgelerin erişime açılmasını 30 Haziran'a ertelemesine engel olmadı.

Virginia Üniversitesi Siyaset Merkezi direktörü ve "The Kennedy Half-Century: The Presidency, Assassination, and Lasting Legacy of John F. Kennedy" (Kennedy'nin Yarım Yüzyılı: John F. Kennedy'nin Başkanlığı, Suikastı ve Mirası) adlı kitabın yazarı Larry J. Sabato, belgelerin erişime açılmasıyla ilgili yaptığı değerlendirmede, "Bazı gizli şeyler açığa çıksa da 1963 yılında, o gün yaşanan hikayeyi hiçbir şey değiştiremez. Eğer insanlar, Oswald'ın Kennedy'nin öldürülmesinde tek başına hareket etmediğine ve CIA'nin bir şekilde işin içinde olduğuna dair komplo teorilerini destekleyecek kanıt arıyorlarsa, burada böyle bir kanıt bulamayacaklar. Çünkü mesele Oswald'ın Kennedy'yi öldürme planının bir parçası olduğu değil, CIA ve FBI işlerini yapsaydı suikastın önlenebilecek olmasıydı" yorumunda bulundu.

Komplo teorileri güçlendi
İşin ilginç yanı CIA tarafından geçen perşembe günü yapılan açıklamalarda, son olarak yayımlanan dosyaların çoğunun tarihi kayıtları değiştirmediğini, suikast ve soruşturma ile hiçbir bağlantısı olmadığını belirtmesiydi.
CIA sözcüsü yaptığı açıklamada, Oswald'in Mexico City ziyaretiyle ilgili bilgilere nasıl ulaştığına daha önceki açıklamalarda yer verildiğini, 2022'de erişime açılan dosyalarda bu konuda yeni bir bilgi bulunmadığını söyledi.
Ayrıca, JFK suikastı dosyalarından 28'inin erişime açılmaması Sabato'nun komplo teorilerini güçlendirdi.
Çünkü Sabato'ta göre eğer bunlar önemli bilgiler içeren belgelerse kayboldukları anlamına gelir ve bu da komplo teorilerine inanan herkesi bir komplo olduğuna ikna etmeye yeterlidir.
En önemli dosyaların erişime açılmasının sürekli olarak ertelenmesi, birçok kişinin olayla ilgili komplo teorileriyle şekillenen yorumlamalar yapmasına yol açıyor.
Çünkü bazı çevreler, komünizme sempati duyan ve bir Rus kadınla evli olan Oswald'in, JFK'nın eski Küba Devlet Başkanı Fidel Castro'yu devirme girişimleri,1961 yılındaki Domuzlar Körfezi Harekatı'nın başarısız olması ve 1962 yılının Ekim ayında Sovyetler Birliği ile ABD arasında yaşanan Küba Füze Krizi'nin ardından Castro ya da Rusya'nın istihbarat servisleri tarafından görevlendirildiğine inanıyorlar.
Hatta bazı çevreler, suikastın arkasında Kennedy'nin siyasi muhaliflerinin ve onun ölümünde çıkarı olan tarafların olduğunu iddia etti.
Belki de şimdiye kadar ifşa edilmemiş binlerce belgeyi elinde tutan CIA ya da FBI'ın suikast planını desteklemiş olabileceğini bile öne sürdüler.
Erişime açılmayan dosyalar arasında George Joannides adlı gizemli bir CIA ajanı ile ilgili 44 belge yer alıyor.
Geçen ekim ayında CIA ve FBI'ın Kennedy suikastına ilişkin ellerinde bulunan tüm gizli bilgileri açıklamaya zorlanması amacıyla dava açan Mary Ferrell Vakfı araştırmacılarına göre Joannides, Küba ile ilgili gizli bir program yürütüyordu ve Kennedy'nin vurulmasından dört ay önce Lee Harvey Oswald ile temasa geçmişti.
Özellikle Joannides ile ilgili belgeler, davaya göre ABD Ulusal Arşivleri'nin eski Başkan JFK suikastı ile ilgili dokümanları arasında yer almamasından ötürü erişime açılan son dosyalarda da aslan payına sahip değildi.

Oswald'in CIA ile ilişkisi 
Öte yandan CIA yetkilileri, ellerinde bulunan Joannides belgelerinin sayısını inceliyor.
Ayrıca Başkan Biden, 1992 tarihli Belgelerin İfşa Edilmesi Yasası'nın askeri savunma, istihbarat operasyonları, kolluk kuvvetleri ve dış ilişkilerdeki tutumlar ilgili bazı zararlara karşı korunmak için bilgilerin açıklanmasının ertelenmesine izin verdiğini açıkladı.
Ancak 1994-1998 yılları arasında 1992 tarihli Kennedy Suikast Kayıtları Toplama Yasası uyarınca kurulan Kennedy Suikast Kayıtları İnceleme Kurulu'na başkanlık eden Yargıç John H. Tunheim, söz konusu iddiaları 1990'lı yıllarda duyduğunu, ancak onlara inanmadığını söyledi.
Bu ay içinde Başkan Biden'a bir mektup yazan Tunheim, onu hukukun ruhuna saygı duymaya çağırdı. Tunheim, mektubunda 1963'te 'Devrimci Öğrenciler Grubu' adlı Küba lideri Fidel Castro karşıtı bir grubu yöneten Joannides'ın izlediği programa atıfta bulundu.
Grubun, suikasttan önceki aylarda New Orleans'ta Oswald ile temasa geçmiş olması, bazı çevrelerin Kennedy cinayetinde CIA'nin suç ortağı olduğuna dair spekülasyonlar yapmasına yol açtı.
Oswald, Devrimci Öğrenciler Grubu ile temas kurduğu ve kamuoyunda Küba lideri Castro'yu destekleyen bir aktivist olarak tanındığı dönemde ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), iki yıl önce CIA tarafından düzenlenen Domuzlar Körfezi Harekatı başarısızlığını telafi edip Castro'ya karşı bir askeri müdahaleyi haklı çıkarmak ve olayı Küba'nın üstüne yıkmak amacıyla ABD'ye karşı sahte bir saldırı düzenlemek üzere 'Northwoods Operasyonu' adlı bir plan yaptı. 
Mary Ferrell Vakfı, ABD yönetimine açtığı davada Northwoods Operasyonu belgelerinin yanı sıra, CIA'nin Castro'ya suikast düzenleme planları, Başkan Kennedy'nin özel danışmanlığını yapan etkili tarihçi Arthur Schlesinger Jr.'ın 30 Haziran 1961 tarihinde CIA ile ilgili eleştiri notu ve JFK'nın Domuzlar Körfezi Harekatı başarısızlığından sonra CIA'nin yeniden yapılandırılması ilgili belgelerin ortaya çıkmasını talep ediyor.

Cevapsız sorular
Mary Ferrell Vakfı Başkan Yardımcısı ve JFK suikastı uzmanı Jefferson Morley, erişime açılan belgelerin, tarihçi Arthur Schlesinger Jr.'ın notunun hâlâ büyük ölçüde geçerli olduğunu gösterdiğine işaret etti. Morley, CIA'nin suikasttan iki yıl önce yazılan ve performansını açıkça eleştiren bu notla ilgili belgeyi ortaya çıkarmaması halinde zaman iyi niyetli olduğunun ve yasalara uyup uymadığının sorgulanması gerektiğine işaret etti.
Morley'e göre Joannides ve Oswald arasındaki bağlantıya ilişkin belgeler ve CIA'nin aldatmacaları onlarca yıl öncesine uzanırken ancak Kennedy Suikast Kayıtlarını Toplama Yasası ile gün yüzüne çıktılar. Tunheim, CIA'nin 1970'li yıllarda yönetim kurulunu ve ABD Senatosu'nda kurulan bir soruşturma komitesini yanılttığını söyledi.
CIA, Joannides dosyalarının suikastla ilgili olmadığı ve adı karışmadığı için açıklanmaması gerektiğini söylerken, Tunheim bunun doğru olmadığını, çünkü Joannides dosyalarının suikastla yakından alakalı olduğunu vurguladı.
ABD merkezli analiz ve danışmanlık şirketi Gallup tarafından yapılan bir ankete ve geçen hafta Mary Ferrell Vakfı ile demokrat çizgideki anketör Fernand Amande tarafından geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen başka bir ankete göre JFK suikastından bu yana ABD'lilerin çoğu suikast mahallinde silahlı olan tek kişinin Oswald olmadığına inanıyor.
Amande, NBC News'e yaptığı açıklamada, "Bir ABD başkanının öldürülmesiyle ilgili, Amerikan tarihinin en önemli meselesine dair altmış yıllık belgelerin erişime açılmasının daha fazla ertelenmesi ve gözden geçirilmesi gerektiğinin söylenmesi, yalnızca daha fazla şüphe uyandırmakla kalmıyor, CIA'nin Başkan Biden'ı ABD'lilerin büyük çoğunluğuyla arası kötü bir siyasetçi durumuna düşürmesine de yol açıyor. İnsanların üstü kapalı bir şekilde CIA'nin Virginia'daki merkezinde büyük bir yozlaşmanın olduğu fikrine kapılmalarına neden oluyor" dedi.

Yeni belirsizlik
Mary Ferrell Vakfı'nın Başkanı Rex Bradford, bundan 20 yıl önce, Başkan Lyndon Johnson ile dönemin FBI Direktörü J. Edgar Hoover arasında geçen bir konuşmaya ait ses kaydının, Başkan Kennedy'nin öldürülmesinden 22 saat sonra gizemli bir şekilde silindiğini keşfettiğini, çünkü Mexico City hikayesinin JFK suikastı için çok önemli olduğunu söyledi.
Bradford, bu yüzden CIA'nin, Oswald'ın Meksika ziyareti hakkında çelişkili hikayeler anlatan CIA ajanı David Atlee Phillips ile Dallas'taki kıdemli bir CIA operasyon yetkilisi olan ve Oswald'ın 1962'de Teksas'a döndüğünden haberdar olup bir CIA ajanına Oswald'ın zararsız olduğunu söylediği anlatılan James Walton Moore gibi CIA çalışanları ile ilgili belgelerin tamamen erişime açılmasını istiyor.

Başkan Kennedy'yi kurtarabilirler miydi?
Erişime açılan yeni belgeler, 1963 yılının aralık ayında Mexico City'deki bir CIA şubesinin, Oswald'in Meksika'dayken Sovyetler Birliği'nin Mexico City Büyükelçiliği ile 1 Ekim'de yaptığı telefon görüşmesini dinlediğini ortaya koyarken, telefon görüşmesinin Meksika Cumhurbaşkanlığı Ofisi ile çok gizli bir ortak operasyonla açığa çıkarıldığı ve Meksikalı güvenlik görevlileri ile kolluk kuvvetlerinin bundan haberi olmadığı ilk kez ortaya çıktı.
Bu da dönemin Meksikalı yöneticilerinin ABD'nin ekseninde olduğunu gösteriyordu.

Madem ortak telefon dinleme merkezi, ABD vatandaşlarının Sovyetler Birliği Büyükelçiliği ile kurdukları temaslara -ki bu ABD yasalarına göre suçtu- ilişkin sık sık bilgi veriyorsa ve ABD'li istihbarat ajanları, kaçmaya çalışan ABD ordusu üyelerini tutukluyorsa neden Oswald'a Sovyetler Birliği Büyükelçiliği ile temas kurduğu için ceza almadı ya da ABD'li ajanlar tarafından tutuklanmadı? 
Eski bir gazeteci ve "A Cruel and Shocking Act: The Secret History of the Kennedy Assassination" (Acımasız ve Sarsıcı Bir Eylem: Kennedy Suikastının Gizli Tarihi) kitabının yazarı Philip Shenon, ABD hükümetinin Oswald'in başkanı öldürme planından haberdar olup olmadığını, CIA'nin, Lee Harvey Oswald'in bir tehlike oluşturduğunu bilip bilmediğini sorgularken "Oswald, Başkan Kennedy'yi öldürme niyetinden bahsettiyse bu bilgiye göre hareket etselerdi, başkanı kurtarabilirler miydi?" diye sordu.



Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
TT

Tom Cruise'un uzay hayali suya düştü: NASA engeli projeyi durdurdu

Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)
Tom Cruise, yönetmenliğini Christopher McQuarrie'nin üstlendiği Mission: Impossible - Son Hesaplaşma'da (Mission: Impossible – The Final Reckoning) "benzeri görülmemiş bir su altı sahnesi çektiklerini" söylemişti (Paramount)

Tom Cruise'un geliştirme aşamasındaki uzay temalı yeni filminden kötü haber geldi.

Oyuncunun, Yarının Sınırında'nın (Edge of Tomorrow) yönetmeni Doug Liman'la birlikte hayata geçirmeyi planladığı projenin rafa kaldırıldığı öne sürülüyor. Merakla beklenen filmin sinema tarihinde bir ilke imza atması bekleniyordu.

Page Six'in haberine göre filmin çıkmaza girmesinin temel nedeni, Cruise'un NASA'yla çalışabilmek için ABD Başkanı Donald Trump'tan izin istemeye yanaşmaması. 

"Siyasi nedenlerle Trump'tan yardım istemedi"

Yayına konuşan bir kaynak, "Anladığım kadarıyla bu film için NASA'yla koordinasyon şarttı ve Tom Cruise, Donald Trump'tan yardımını rica etmek istemedi" dedi. Kaynak sözlerini, "Federal hükümetten izin alınması gerekiyor. Tom bunu siyasi nedenlerle yapmak istemedi" diye sürdürdü.

2020'de yapılan açıklamalarda Cruise'un, uzayda çekilen ilk kurmaca film üzerinde çalıştığı duyurulmuş, bir NASA yetkilisi de oyuncunun Uluslararası Uzay İstasyonu'nda çekim yapacağını doğrulamıştı.

Ancak 2022'ye kadar projeyle ilgili neredeyse hiç gelişme paylaşılmadı. O yıl Universal Pictures'ın patronu Donna Langley, "Tom Cruise bizi uzaya götürüyor. Dünyayı uzaya taşıyor" diyerek projeyi doğrulamıştı.

Langley, o dönemde yaptığı açıklamada, "Tom'la geliştirme aşamasında harika bir projemiz var" demiş ve şöyle devam etmişti:

Bu proje, gerçekten bunu yapmasını öngörüyor. Bir roketle uzay istasyonuna gitmesi, çekim yapması ve umarız uzay istasyonunun dışında yürüyüş yapan ilk sivil olması hedefleniyor.

İsmi henüz açıklanmayan filmde Cruise'un, "şansı yaver gitmeyen ve bir şekilde Dünya'yı kurtarabilecek tek kişi haline gelen" bir karakteri canlandırması planlanıyordu. 

Oscarlı yönetmenin yeni filminde

Görevimiz Tehlike (Mission: Impossible) yıldızının sıradaki projesi ise Diriliş'in (The Revenant) 4 Oscarlı yönetmeni Alejandro G. Iñárritu'nun imzasını taşıyan ve adı henüz açıklanmayan bir film. 

Yapım hakkında fazla detay bilinmese de 63 yaşındaki Cruise'un, Jesse Plemons, Emma D'Arcy, John Goodman, Sandra Hüller, Riz Ahmed ve Sophie Wilde'ın da yer aldığı güçlü bir oyuncu kadrosuna liderlik edeceği belirtiliyor.

Cruise ve Iñárritu'nun yeni filmi, 2 Ekim 2026'da vizyona girecek.

Independent Türkçe, Page Six, GamesRadar


Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
TT

Rekortmen film 25 yaşında: Jim Carrey 20 milyon doları geri vermek istemiş

Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)
Kült klasikte Jim Carrey, Noel'i çalma planları yaparken küçük bir kızla tanışan alaycı, huysuz ve yalnız Grinç rolünde (Universal Pictures)

Jim Carrey, Ron Howard'ın 2000 yapımı filmi Grinç'in (How the Grinch Stole Christmas) 25. yılı vesilesiyle, filmin yönetmeni ve makyajcısıyla Vulture'a verdiği röportajda, rolün perde arkasına dair çarpıcı ayrıntılar paylaştı. 

Dr. Seuss'un 1957 tarihli çocuk kitabından uyarlanan film, dünya genelinde 346 milyon dolar hasılat elde ederek büyük bir gişe başarısına imza atmış ve ABD'de 2000'in en çok kazanan yapımı olmuştu. 

Ancak Carrey için bu başarı, son derece zorlu bir dönüşüm sürecini de beraberinde getirmişti.

"Sadece yeşile boyayın"

Oyuncu, daha önceki röportajlarında Grinç'i ağır makyaj ve protezlerle canlandırmanın "işkence gibi" olduğunu açıkça dile getirmişti. Vulture'a verdiği yeni röportajda ise bu sürece dair daha önce paylaşmadığı ayrıntıları anlattı.

Carrey'nin yaşadığı zorlu sürece rağmen film, makyaj sanatçısı Rick Baker'a Oscar kazandırmıştı. Baker, stüdyonun başlangıçta Carrey'nin yalnızca yeşile boyanmasını istediğini hatırlattı. Baker, "Stüdyo bize, 'Jim'e 20 milyon dolar ödüyoruz ve onu görmek istiyoruz. Sadece yeşile boyayın' dedi" diye konuştu.

Carrey ise kostümü giymeyi kendisinin istediğini ancak bundan nefret ettiğini anlattı. Oyuncu, Grinç'i canlandırırken ağır makyaj ve maske nedeniyle burnundan nefes alamadığını söyledi. Maske üzerinde nefes almasına izin verecek delikler açmakta zorlandıklarını belirten Carrey, "Sonunda tüm film boyunca ağzımdan nefes almak zorunda kaldım" dedi.

Carrey, kostümün "dayanılmaz derecede kaşındırıcı" olduğunu ve gün boyu onu "çıldırttığını" da sözlerine ekledi. Yüzüne dokunamadığını ya da kaşınamadığını anlatan oyuncu, günde 8 saat makyaj koltuğunda oturduktan sonra projeden ayrılmayı ciddi ciddi düşündüğünü söyledi.

"20 milyon dolarını geri vermeye hazırdı"

Yönetmen Ron Howard da Carrey'nin o dönemde rolü bırakmaya çok yaklaştığını doğruladı. Howard, "20 milyon dolarını geri vermeye bile hazırdı. Bunu ciddi ciddi söylüyordu" dedi.

Ekip, çözümü eski bir özel harekat eğitmeni olan Richard Marcinko'yu projeye dahil etmekte buldu. Carrey, Marcinko'yu "CIA ajanlarına ve özel kuvvetlere işkenceye dayanmayı öğreten biri" diye tanımladı. Oyuncu, Marcinko'nun kendisine stresle başa çıkabilmek için çeşitli yöntemler öğrettiğini anlattı.

Bee Gees'e minnettar

Carrey, makyaj sürecini asıl katlanılır kılan şeyin ise Bee Gees'in müzikleri olduğunu söyledi. Oyuncu, makyaj süresince Bee Gees albümleri dinlediğini anlattı: 

Müzikleri inanılmaz derecede neşeli. Barry Gibb'le hiç tanışmadım ama ona teşekkür etmek istiyorum.

Independent Türkçe, Variety, Vulture, CBR.com


James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
TT

James Cameron sabırsızlıkla beklediği filmi açıkladı

15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)
15 milyon dolarlık bütçeyle çekilen Godzilla Minus One, 71 yıllık meşhur serinin en iyileri arasında gösteriliyor (Toho)

James Cameron, Godzilla Minus One'ın devam filmi için heyecanını gizlemekte zorlanıyor. Ünlü yönetmen o kadar hevesli ki gerekirse sette yardımcı olmayı bile teklif etti.

Cameron, Avatar: Ateş ve Kül'ün (Avatar: Fire and Ash) Japonya'daki tanıtımı sırasında, sahneyi Godzilla Minus One'ın yönetmeni Takashi Yamazaki'yle paylaştı ve esprili bir dille, "Minus Zero'yu görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum" dedi. 

"Benim için büyük bir onur"

Cameron sözlerini şöyle sürdürdü: 

Yamazaki sırf burada olmak için setten erken ayrılıp geldi, bu benim için büyük bir onur. Ben de kendisine yardımcı olabileceğimi söyledim.

Yamazaki ise bu teklife gülerek, "Bu durumda işimi elimden alırsınız" diye karşılık verdi. Cameron da "Bence her şey kontrolünüz altında" yanıtını verdi.

II. Dünya Savaşı sonrası Japonya'da geçen Godzilla Minus One, Kamiki Ryunosuke'nin canlandırdığı eski kamikaze pilotu Shikishima Koichi'yi merkezine alıyordu. 

Godzilla'yla ölümcül bir karşılaşmadan sağ kurtulan Koichi, yıllar sonra canavarın yeniden ortaya çıkmasıyla Japonya'yı kurtarmaya çalışan bir askeri ekibe katılıyordu.

Akademi Ödülleri'nde En İyi Görsel Efekt dalında Oscar kazanan Godzilla Minus One, bu başarıya ulaşan ilk Godzilla filmi olmuştu. Yapım, aynı zamanda bu kategoride ödül alan ilk Japon filmi olarak tarihe geçmişti.

Kasım 2023'te Japonya'da gösterime giren yapım, 7,65 milyar yenin (yaklaşık 50 milyon dolar) üzerindeki hasılatıyla ülkede en çok kazanan Godzilla filmi unvanını elde etmişti. 

Film, Kuzey Amerika'da da 56 milyon dolar hasılat elde ederek, tüm zamanların en yüksek gişe gelirine ulaşan Japonca canlı çekim yapımı olmuştu.

2026 sonunda izleyiciyle buluşacak

Devam projesinin 2026'nın sonlarına doğru vizyona girmesi planlanıyor. Kamiki'nin Kōichi rolüyle geri dönmesi, Minami Hamabe'nin ise karakterin sevgilisi Noriko'yu yeniden canlandırması bekleniyor. Ancak filmin konusuna dair henüz hiçbir detay paylaşılmadı ve proje gizemini koruyor.

71 yaşındaki Cameron cephesinde ise sıradaki proje, Avatar: Ateş ve Kül. Jake ve Neytiri bu kez, yeni bir Na'vi kabilesiyle karşı karşıya gelecek.

Merakla beklenen film, 19 Aralık'ta sinemalarda gösterime girecek.

Independent Türkçe, GamesRadar, ScreenRant