TM ve DYK, Libya'da seçimlerin yapılması için ‘anayasal temelde uzlaşı engelini’ aşabilecek mi?

Salih ve Mişri'nin geçtiğimiz hafta Mısır’daki görüşmesinden bir kare (Şarku’l Avsat)
Salih ve Mişri'nin geçtiğimiz hafta Mısır’daki görüşmesinden bir kare (Şarku’l Avsat)
TT

TM ve DYK, Libya'da seçimlerin yapılması için ‘anayasal temelde uzlaşı engelini’ aşabilecek mi?

Salih ve Mişri'nin geçtiğimiz hafta Mısır’daki görüşmesinden bir kare (Şarku’l Avsat)
Salih ve Mişri'nin geçtiğimiz hafta Mısır’daki görüşmesinden bir kare (Şarku’l Avsat)

Libya, çatışan tarafların, ülkeyi seçimlere götürebileceklerine yönelik verdikleri sözlerle yeni yıla girdi. Öte yandan Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe, bu yıl seçimlerin yapılması için ‘bir yol haritası’ oluşturmak üzere anlaştıklarını açıklayan Temsilciler Meclisi (TM) Başkanı Akile Salih’i ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Halid el-Mişri’yi seçimleri ertelemek ve iktidarı aralarında paylaşmak amacıyla ‘şüpheli bir anlaşma yapmakla’ suçladı.
Dibeybe, seçim planına ilişkin detaylara ve tarihine dair herhangi bir açıklamada bulunmazken aynı durum, geçtiğimiz perşembe günü Kahire'deki görüşen Salih ve Mişri’nin yaptıkları ortak açıklama için de geçerliydi. Bu da bazı çevrelerin seçimlerin yeniden belli tarafların sloganlarından ibaret kalacağına dair endişelerini körükledi.
Libya Siyasi Diyalog Forumu (LSDF) Üyesi Ahmed eş-Şerkasi, Salih ve Mişri’nin Kahire'de seçimlerin anayasal temeline ilişkin yayınladıkları açıklamayı ‘muallak’ olarak nitelendirdi. Açıklamada bahsi geçen yol haritasının özelliklerine dair herhangi bir detay verilmediği gibi, anayasal temel üzerinde uzlaşının sağlanamaması halinde ortaya konulacak alternatif senaryolara da değinmediklerini ifade eden Şerkasi, “Bu da mevcut tartışmalı konuları karara bağlayabilecek yeteneğe sahip olmadıkları anlamına geliyor. Ancak bunu kabul etmek yerine, seçimlerle ilgili anlaşmalar yaptıklarına dair basına açıklamalarda bulunmaya devam ediyorlar. Böyle yaparak, seçimleri bir önce yapmaları için yerel ve uluslararası taraflardan gördükleri baskıları hafifleteceğini umuyorlar” ifadelerini kullandı.
Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) tarafından yapılan son açıklama, uluslararası toplumun, TM ve DYK arasındaki anlaşmalardan memnun olmadığını açıkça gösterdiğini ortaya koydu.
Açıklamada konuyla ilgili olarak şu ifadeler yer aldı:
“TM ve DYK’nın tutumları herkes için aşikar. TM ve DYK sadece, yeni hükümette bakanlıkları ve üst düzey makamların paylaşılacağı ve Dibeybe hükümetinin son ereceği bir geçiş dönemi istiyorlar. Buna karşın uluslararası toplum, seçimlerin anayasal temeli üzerinde mutabık kaldıklarını açıkça beyan etmedikçe herhangi bir eylemde bulunmayacaktır. Dibeybe de tıpkı Salih ve Mişri gibi seçimler hakkında konuşmaya çalışırken bir hükümeti temsil ettiğini ve seçimlerle hiçbir ilgisi olmadığını unutarak seçimleri düzenleme sözü veriyor.”
Libyalı yazar ve siyasi analist Abdullah el-Kebir, Şarku’l Avsat’a konuyla ilgili yaptığı değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Gerçek şu ki bu, seçimleri ulusal bir haktan, sadece siyaset sahnesindeki isimler arasında bir açık artırma ve siyasi çekişme için kullanılan bir slogana dönüştürme sürecidir ve bu durum seçimlerin bu yıl da gerçekleşeceğine dair umutların kaybolmasına neden oluyor. TM ve DYK, seçimleri engellemekle suçlanmaya alıştılar. Libya halkının kendilerine yönelttiği eleştirileri görmezden gelmeye devam edecekler. İlerleyen günlerde, yalnızca UNSMIL’in ve bazı Batı ülkelerinin, hızlı bir şekilde seçimlerin anayasal temeli üzerinde ulaşamazlarsa yani işaret ettikleri yol haritasının Dibeybe’nin görevine son vermek ve üst düzey makamlara yeni isimler atamak olan tek bir hedef barındırdığının herkes tarafından anlaşılması halinde alternatiflere başvuracakları tehdidinin ciddiyeti ölçüsünde adımlar atacaklar.”
İsviçre merkezli Ulusötesi Organize Suçlara Karşı Küresel Girişim (Global Initiative Against Transnational Organized Crime) analisti Jalel Harchaoui, Salih ve Mişri arasında mümkün olduğu kadar uzun süre iktidarda kalmayı istedikleri ve bu yıl seçimlerin yapılacağına dair açıklamalarının tek hedefinin Dibeybe hükümetini düşürmek olduğuna dair görüşleri destekledi.
Harchaoui, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Salih ve Mişri, seçimlere hazırlanmadan önce Dibeybe’yi görevden almak ve onun yerine yeni bir başbakan atamakla ilgileniyorlar” şeklinde konuştu.
Salih ve Mişri'nin bu konuda elde ettikleri başarının dışarıdan destek almalarından kaynaklandığını söyleyen Harchaoui,  “Türkiye, Salih'le görüşüyor. Belki de bu Salih ve Mişri ile Ankara arasında UBH’nin yerine yeni bir hükümetin getirilmesi için bir uzlaşı ve ardından seçimlerin anayasal temeli üzerinde anlaşmaya tanık olabiliriz” yorumunda bulundu.
Harchaoui, Dibeybe ile Libya Ulusal Ordu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter arasında kendilerine yakın arabulucular aracılığıyla temasların olduğunu kabul etse de, Dibeybe’nin Mişri-Saieh ittifakı karşısında Hafter ile gizli temasların olduğuna dair sızdırılanları yalanladı.
Libya meseleleri uzmanı, şunları söyledi:
“Hafter’in de Dibeybe’nin ayrılmasını istediğine şüphe yok. Fethi Başağa’nın başbakanı olduğu TM tarafından atanan İstikrar Hükümeti’ne ne olacağını da fazla umursamıyor. Hafter’in şu an ki asıl endişesi, seçimlerin anayasal temeli üzerinde uzlaşılması halinde bu uzlaşının seçimlerde askeri geçmişe sahip kişilerin cumhurbaşkanlığına aday olmalarını engelleyen bir madde barındırıp barındırmayacağı. Eğer TM Başkanı Akile Salih buna izin verirse Hafter’in öfkesi büyük olacaktır.”
Öte yandan Milletvekili Hasan ez-Zerka, TM ve DYK arasındaki mevcut yakınlaşmanın seçimlere giden bir yol haritasının çizilmesini sağlayacağını vurgulayarak TM ve DYK’ya yöneltilen suçlamaları reddetti.
Milletvekili Zerka, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, UNSMIL’in söz konusu yol haritasını ve seçim sürecini yürütmesi için yeni, ortak bir hükümet kurulması fikrini benimsemesini beklediklerini söyledi. UNSMIL’in yaptığı açıklamaların aksine, Dibeybe’nin iktidarda kalmasının aslında seçimlerin yapılmasını engellediğine inandığını öne süren Zerka, “Herkes, Dibeybe’nin iktidarda kalmak, bulunduğu makamdan son dakikasına kadar yararlanmak ve bu makamı, aday olmak istediği seçimlerde başarı şansını artıracak bir seçim kampanyasına hizmet etmesi için kullanmak istediğini biliyor” diye konuştu.



Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
TT

Sana’daki BM çalışanlarının peşinde: Bir tasfiyenin mi yoksa pazarlığın mı habercisi?

Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)
Husi militanlarına ait bir araç, Yemen'in başkentindeki BM binasının önünde konuşlandırılmış durumda (Reuters)

Tevfik eş-Şenvâh

Husi milis grubu, onlarca tutuklu personelin kendi mahkemelerinde yargılanacağını duyurarak, Yemen'de faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler (BM) ve kuruluşlarını hedef alan operasyonlarını sürdürüyor. Bu son hamle, kontrolü altındaki bölgelerde faaliyet gösteren yardım kuruluşlarının insani yardım çalışmalarını daha da aksatmakla tehdit ediyor. İran rejimi tarafından desteklenen milis grubu, tanınmayan Husi hükümetindeki Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdulvahid Ebu Ras aracılığıyla, “43 yerel BM personeli, geçen ağustos ayında Sana'da üst düzey Husi liderlerini hedef alan İsrail hava saldırısına karıştıkları şüphesiyle yargılanacak” tehdidinde bulundu.

Reuters'a verdiği röportajda Husi lider, örgüt teşkilatlarının icraatlarını “yargının tam denetimi altında yürüttüğünü ve savcılığın atılan her adımdan haberdar edildiğini” belirtti. Yukarıda bahsi geçen iddiaya dayanarak, Ebu Ras, BM personelini tehdit edip “sürecin sorunsuz bir şekilde sonuna kadar devam edeceğini, yargılamaların yapılıp kararların verileceğini” söyledi. Bu suçlamalar, Umman Sultanlığı'nda ikamet eden Husi Resmi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Bu arada, meşru Yemen hükümeti ve BM, kötü psikolojik ve sağlık koşullarıyla bilinen Husi gözaltı merkezleri ve gizli hapishanelerinde tutulan onlarca sivil çalışanın güvenliğini tehdit eden bu eylemleri kınadı.

Uzlaşı ve şantaj

Husi yetkili Ebu Ras, yaptığı açıklamada, soruşturmaların “Dünya Gıda Programı içindeki bir hücrenin (Husi) hükümetinin hedef alınmasında rol oynadığını” ortaya çıkardığını iddia etti. Bu, tehlikeli bir suçlama ve onlarca tutukluyu, 2021'de Sana'daki Tahrir Meydanı'nda benzer suçlamalarla kurşuna dizilerek infaz edilen birkaç tutuklununkine benzer bir kaderle karşı karşıya bırakıyor. O dönemde insan hakları örgütleri bu suçlamaları “yalan ve uydurma” olarak nitelendirmişti. Yemenli olan tutuklu BM personeli de, Yemen yasalarına göre idam cezasına çarptırılma tehdidi ile karşı karşıya. Dünya Gıda Programı henüz bir açıklama yapmadı, ancak BM, Yemen'deki personeli veya operasyonları ile istihbarat faaliyetleri arasında herhangi bir bağlantı olduğunu defalarca reddetti.

Gözlemciler, Husilerin bu açıklamalarının, milis grubun insani yardım kuruluşlarının faaliyetleri üzerinde kontrol kurmaya, onları doğrudan güvenlik denetimine tabi tutmaya, dahası bu sorundan kâr elde etmeye çalışırken, suçlayıcı söylemine bağlı kaldığını yansıttığını düşünüyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Husilerin suçlamaları, Husi Sözcüsü ve Baş Müzakerecisi Muhammed Abdusselam tarafından da doğrulandı. Abdusselam, Husilerin “söz konusu kişilerin insani yardım kisvesi altında casusluk faaliyetlerinde bulundukları” iddialarını yineleyerek, milis grubunun bunu kanıtlayacak “kanıt ve belgelere” sahip olduğunu belirtti. Ancak, “BM ile koordinasyon içinde adil çözümler bulmaya istekli olduklarını” da sözlerine ekledi. Husi Sözcüsünün adil çözümlerden bahsetmesi, Husilerin BM ile bir tür uzlaşıya varmak için müzakere yönünde açık bir girişimde bulunduğunu gösteriyor. Bu durum, Yemen hükümetinin Husilerin onlarca tutuklunun serbest bırakılması karşılığında siyasi ve maddi kazanımlar elde etmek için BM'ye şantaj yaptığı yönündeki suçlamalarını destekliyor.

BM'ye göre, Husiler en az 59 çalışanını tutuklu tutuyor. Bu tutuklamaları “keyfi” olarak nitelendiren BM, çalışanları ile diğer tüm tutukluların derhal serbest bırakılmasını talep etti.

Acının neden olduğu histeri ve infaz kabusu

Bu sert Husi icraatları, milislerin bir dizi acı verici İsrail saldırısının ardından yaşadığı son derece hassas bir siyasi ve güvenlik durumu bağlamında yorumlanıyor. Bu saldırıların sonuncusu, geçen ağustos ayı sonunda hükümetlerinin tasfiyesi ile sonuçlanmıştı. Saldırı ile Husi hükümetinin toplantısına ev sahipliği yapan liderin evi sarsılırken, hava saldırıları derin bir karışıklığa yol açtı. Milis grubunun gergin davranışlarında belirgin bir çalkantıya neden oldu. Bu durum, lider kadrosu içinde karşılıklı ihanet suçlamaları ve güvensizlik şeklinde ifade buldu. Aldığı darbeyi absorbe etmek için de, Husi grubu, gazetecileri, aktivistleri ve insani yardım kuruluşları ile uluslararası kuruluşların çalışanlarını hedef alan kaçırma ve zorla kaybetme eylemlerini yoğunlaştırdı. Gözlemcilere göre alınan darbe, Husileri histeriye sürükleyen ciddi ve eşi benzeri görülmemiş bir güvenlik ihlali olarak değerlendirildi. Yine gözlemcilere göre Husiler, bu eylemler aracılığıyla, insan kaynaklarını hedef alan operasyonların durdurulması karşılığında uluslararası topluma ve BM'ye şantaj yapmaya çalışıyor. İnsan kaynaklarını hedef alan son saldırı örneği, iki hafta önce, öldüğünü duyurdukları örgütün önde gelen liderlerinden ve örgüt liderinin yakın dostu olan Genelkurmay Başkanı Muhammed el-Gamari'ydi. Ne var ki şantaj, BM ve uluslararası toplumun Yemen'de 10 yılı aşkın süredir devam eden savaştan etkilenen milyonlarca sivile yardım çabalarını baltalamakla da tehdit ediyor. Nitekim Hacca (kuzey) ve Hudeyde (batı) vilayetlerinin çeşitli bölgelerine dağılmış yerinden edilmiş kişilerin çaresizce yaşadığı kamplardaki binlerce aileye yapılan insani yardım askıya alındı. Yardımların askıya alınması, halihazırda çok sayıda yerinden edilmiş kişinin ölümüne yol açtı.

Cuma günü BM, Husilerin hava saldırısının ardından 36 yerel çalışanını tutukladığını duyurdu. Kaç kişinin yargılanacağı henüz belirsizliğini koruyor.

Husilerin son günlerde Sana'daki birkaç BM ofisine baskın düzenlediğini belirtmekte de fayda var; uluslararası örgüt, bu eylemi ülkedeki insani yardım çalışmalarını engelleyen tehlikeli bir gerilimi tırmandırma adımı olarak değerlendirdi.

BM Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Haq ise, aralarında yabancı personelin de bulunduğu yüzlerce BM personelinin halen Husi kontrolündeki bölgelerde bulunduğunu belirtti.

Hükümet bu eylemleri kınıyor

Bu olaylar, insani yardım çalışanlarının karşı karşıya olduğu baskıcı ortamı ve ciddi tehlikeleri gözler önüne seriyor. Zira keyfi tutuklamalar ve ev baskınları, milis grubun İsrail için çalışan hücreleri tutuklama bahanesiyle korku yaymak ve muhalif sesleri susturmak için uyguladığı bilinen ve yerleşik bir politika haline geldi.

Bu doğrultuda Yemen hükümeti, Husi liderlerinin BM ve insani yardım kuruluşu çalışanlarına yönelik kışkırtma kampanyasını ve tutuklamalarını, milis grubun insani yardım çalışanlarına karşı işlediği suçları haklı çıkarmayı amaçlayan asılsız suçlamaları kınadı.

Milisler, başkent Sana ve diğer bazı şehirlerin kontrolünü ele geçirdiklerinden beri, siyasi muhaliflere ve sadakatsizliğinden şüphelendikleri herkese karşı geniş çaplı operasyonlar yürütüyorlar, onları sahip oldukları gizli hapishanelerde alıkoyuyorlar ve tutuklular burada çeşitli işkencelere maruz kalıyorlar.


Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
TT

Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü

Hamas Hareketi tarafından bugün yapılan açıklamada, ABD Merkez Komutanlığı'nın (CENTCOM) ‘Hamas’ın bir yardım kamyonunun yağmalandığı’ yönündeki iddiaları kınanırken bu iddialar ‘yanlış ve asılsız’ olarak nitelendirdi.

Açıklamada, CENTCOM’un iddialarının, zaten sınırlı olan insani yardımın azaltılmasını meşrulaştırmak ve uluslararası toplumun Gazze Şeridi’ndeki sivillerin kuşatılması ve açlık çekmesini sona erdirememesini örtbas etmek amacıyla ortaya atıldığı belirtildi.

Hamas, uluslararası veya yerel kurumların ve yardım konvoylarında çalışan sürücülerin hiçbirinin bu tür bir olayı rapor etmediğini yahut herhangi bir şikâyette bulunmadığını vurguladı.

CENTCOM dün öğleden sonra, Gazze Şeridi üzerinde uçan bir ABD insansız hava aracı (İHA) tarafından çekilen görüntüleri yayınladı. CENTCOM’un iddiasına göre görüntülerde Hamas üyeleri bir yardım kamyonuna saldırıyor, şoförüne saldırıyor ve içeriğini yağmalıyor, ardından bilinmeyen bir yere kaçıyor.

Öte yandan bunlar, CENTCOM’un Gazze’deki ateşkesi izlemek için Gazze Şeridi semalarında gerçekleştirdiği uçuşlardan yayınlanan ilk görüntüler oldu.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un Ynet adlı internet sitesine göre CENTCOM, videonun 31 Ekim'de çekildiğini ve Hamas üyelerinin Han Yunus'un kuzeyine yardım götüren insani yardım konvoyuna ait bir kamyonu yağmaladığını gösterdiğini açıkladı.

CENTCOM’un açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Kiryat Gat'taki koordinasyon merkezi, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını izlemek için konvoyun üzerinde uçan bir ABD MQ-9 uçağından hava gözetimi yoluyla bir rapor aldı. Raporda, silahlı adamların sürücüyü saldırıya uğrattığı ve yardım malzemelerini ve kamyonu çaldığı belirtildi.”

Sürücünün yolun ortasına sürüklendiği ve yerde yatırıldığı belirtilen açıklamada, sürücünün durumunun halen bilinmediği ifade edildi.