Cidde’de ilk İslam Sanatları Bienali: Tarihsel Miras gelecekle kucaklaşıyor

Bienal Direktörü el-Hüseyni Şarku’l Avsat’a konuştu: “Müslüman sanatçının deneyimleriyle ilgileniyoruz ve sergiyi duygusal bir şekilde sunuyoruz” dedi

Altın Kûfî Mushaf Bienal'de sergilenecek
Altın Kûfî Mushaf Bienal'de sergilenecek
TT

Cidde’de ilk İslam Sanatları Bienali: Tarihsel Miras gelecekle kucaklaşıyor

Altın Kûfî Mushaf Bienal'de sergilenecek
Altın Kûfî Mushaf Bienal'de sergilenecek

İslam sanatına ilgi duyanların gözleri bugünlerde İslam Sanatları Bienali’nin lansmanına hazırlanan Cidde şehrine çevrildi. Bienal, İslam medeniyetinin eski tarihi mirasını sanatsal bir şekilde kutlayan; çağdaş sanatı nadir koleksiyon parçaları, el yazmaları ve benzersiz parçalarla birleştiren ve dünyada bu alanda düzenlenen ilk etkinlik.
İslam Sanatları Bienali Direktörü Feride el-Hüseyni, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda bu küresel etkinliğin hazırlıkları hakkında detaylı bilgi verdi. Röportajın ilk sorusu, Bienal’in bir araya getirdiği İslam sanatlarının mahiyetiyle ilgiliydi. El-Hüseynî bu soruya şöyle yanıt verdi: “Farklı görüşlerin ve sanatsal akımların ifade edildiği bir platform olma arzumuz nedeniyle tek bir İslam sanatı kavramı tanımlamaktan uzak durmayı tercih ettik. Çalışma ekibi ve küratörler aracılığıyla fikir ve kavramları değiştirmek, geliştirmek için çalışıyoruz. Kavramı tanımlamaya veya özetlemeye çalışmadık, bunun yerine küratörlerin algıladıkları şekilde, Suudi Arabistan Krallığı'ndaki Müslümanları birbirine bağlayan ve tüm İslam toplumları arasında bulunan ortak özellikleri göstermeye odaklandık. Çünkü Bienal'in hedeflerinden biri de Suudi Arabistan ile İslam ülkelerinden ve dünyanın her yerinden Müslümanlar arasındaki bağları güçlendirmek.”


Feride el-Hüseynî- Yakında Sergilenecek Bir Eser (İslam Sanatları Bienali)

Hüseyni açıklamasına şöyle devam etti: “İslam sanatının anlamını veya temel konseptini tanımlamaktan çok, Müslüman sanatçının deneyimiyle ilgileniyoruz.” Bienal Direktörü, bu konunun akademik bağlamda ve diğer çeşitli alanlarda sıklıkla tartışıldığını, ancak küratör ekibin, İslam Sanatları Bienali’ne bakışının, “dünyanın dört bir yanından Müslümanları bir araya getiren manevi yön yanında, İslam'ın beşinci şartı olan ibadet ve hacca odaklanma eğiliminde” olduğunu kaydetti. Bu manevi yön ve ibadet ikilisi, Bienal’in neyi göstereceğini de ortaya koyuyor.
İslam Sanatları Bienali'nde ziyaretçilerin dikkatini çekmesi beklenen husus; Bienal’in, çağdaş sanat ve tarihi eserler arasındaki birleşme ve farklı bir sanatsal meydan okuma oluşu. Bu noktada el-Hüseynî, “Geçmişle bugünü ilişkilendirmeye çalışıyoruz ve geleceği de iple çekiyoruz” diyor. Bienal’in direktörü, “Suudi Arabistan'da, yeteneklerini geliştirmek isteyen ve bu bağlamda kendilerine fırsatlar sağlanmasını bekleyen büyük bir sanatçı ve zanaatkar tabanın yanı sıra dünyanın her yerinden zanaatkar ve sanatçılar bulunduğunu” belirtiyor.

Eser bolluğu
İslam Sanatları Bienali'nde sergilenmesi beklenen eser bolluğu hakkında el-Hüseynî, dünyanın farklı ülkelerinden 50'den fazla sanatçının Bienal’e katıldığını ve bu sayının yalnızca çağdaş sanat alanındaki katılımı ifade ettiğini söyledi. Tarihi sanat eserlerine gelince, İki Kutsal Cami Genel İşleri Başkanlığı ve Kral Fahd Ulusal Kütüphanesi gibi prestijli yerel kurumlar yanında, Özbekistan, Tunus, Yunanistan, Azerbaycan gibi birçok ülkeden büyük kurumlar “ödünç sistemi”ne katılıyor. El-Hüseynî, bu büyük katılımlarla ilgili şunları söyledi: "İslam sanatlarını araştırma, inceleme ve koruma konusunda zengin bir geçmişe sahip harika kurumları ve hala bu alanlarda çalışan zanaatkârları bir araya getirdik."

Bienal’de yenilikler
Dünyanın dört bir yanında çok sayıda İslam sanatları sergisi düzenlenirken, "İslam Sanatları Bienali'ndeki yenilikler nelerdir?" sorusuna el-Hüseynî, kendinden emin bir şekilde şöyle yanıt verdi: “Sergileri her zamanki gibi formüle etmeye çalışmadık, bunun yerine daha duygusal bir şekilde formüle etmeye çalıştık. Müslümanın imanının, ibadetinin ve iç duygusunun önemi ve İslam dininin içerdiği manevi ilişkinin güzelliği ve ibadetlerin ortak yönlerinin sanatçıların eserleri aracılığıyla ifade edilebilmesi için böyle bir yol seçtik.”
El-Hüseynî açıklamalarına şöyle devam etti: “İslam Sanatları Bienali için en uygun mekânı seçmemiz uzun zaman aldı. Sonunda eşsiz bir yer olan Hacılar Salonu’nu seçtik. Burada oldukça geniş bir alanımız var. Burası, dünyanın her yerinden, hac veya umre yapmak isteyen tüm Müslümanların ağırlanması için giriş kapısı niteliğinde bir yer. Bu itibarla, tüm Müslümanlar için, Hacı Salonu’nun önemi ile karşılaştırılabilecek bir yerde herhangi bir sergi veya sanatsal etkinlik düzenlenebileceğini düşünmüyorum.”
Bienal’in Direktörü röportajında şu ifadelere yer verdi: “Cidde, dünyanın farklı ülkelerinden umre için gelen tüm ziyaretçileri ve hacıları karşılamak gibi önemli ve tarihsel bir role sahip. Bu rol, şehrin tarihi durumunu ve Mekke’de bulunan Kâbe’yi ziyaret etmek için bir araya gelen birçok halk ve kültür arasında bir temas noktası olduğunu göstermekte ve bu açıdan şehrin değeri artmaktadır.”
Öte yandan çoğu İslami serginin, konularıyla doğrudan ilgili olmayan müzelerde veya binalarda düzenlendiği bir gerçek. Bu husus, İslam Sanatları Bienali organizatörlerinin, yaklaşık 70 bin metrekaresinde serginin kurulacağı tahmin edilen toplam 100 bin metrekarelik Hacılar Salonu’nda yapılacak bu etkinliğin benzersizliğini vurgulamak için dayandıkları farklı bir nokta.

El Yazmaları ve Nadir Parçalar
Hüseynî, Bienal’in detayları hakkında şunları söyledi: “Mekke ve Medine’den eserlerin sergilendiği galerilere ek olarak 5 salonumuz var. Ayrıca, hacılar salonunun gölgelikleri altında, bir grup sanat eserinin yer aldığı, güzel bir açık alan da var. Burada, mekan açısından farklılıktan ve sanat eserinin çeşitliliğinden bahsediyoruz. Bienal’de ayrıca, akustik, görsel çalışmalar, sanatsal deneyler ve çeşitli çağdaş sanat şaheserleri ve tarihi eserler yer alıyor.”
El-Hüseynî, bu bienalin çeşitli türlerde el yazmaları, Kuran-ı Kerimler, ahşap ve metal eserler içerdiğine dikkat çekti. Bienal’de, dünyadaki çeşitli müzeler arasında dağıtıldığı için yan yana hiç gösterilmemiş eserlerin yanı sıra dünyada hiç sergilenmemiş eserler de var.
Direktör, “İslam tarihi açısından dünyanın en eski eserlerinden biri olan ve sahabe Abdullah bin Zübeyr (Allah ondan razı olsun) dönemine kadar uzanan Kabe'nin içindeki direklerden biri de salonların birinde sergilenecek. Ayrıca, Hz. Muhammed dönemine çok yakın bir zamana tarihlenen Kur’ân-ı Kerîm mushaflarından biri de Bienal’de yerini alacak. Böylece ziyaretçiye tarihi ve çağdaş yönleri birleştiren bütünleşik bir resim sunulacak.
Bu el yazmaları, Vakıf Kütüphane Külliyesi ve İki Kutsal Cami Genel İşleri Başkanlığı’ndan getirilen Kur’an-ı Kerim yazmaları. El yazmaları arasında, Ulusal Müze'nin getirdiği nadide eserlerden biri olan tamamen altından yazılmış bir Mushaf da yer alıyor. Toplam eser ve parça sayısı sorulduğunda el-Hüseynî, "Ana sergide yaklaşık 250 parçamız var ve ana serginin yanında bir de ‘yörünge’ sergimiz var."
“Ziyaretçinin ana sergide/ ilk evde" ne göreceği” sorulduğunda El-Hüseynî buranın, Mekke ve Medine salonları yanında 4 salonu içerdiğini, ayrıca burada çağdaş sanat eserlerinin yer aldığını ve bu sergide eser ve yapıtları seçenin ve temayı zenginleştirenin küratörler olduğunu kaydetti.
Ayrıca, özel bir salonu olan ‘yörünge’ sergisi de bulunuyor. Burada, Bienalin her yeni edisyonunda, sahip oldukları en önemli eser ve koleksiyonları sergileyen kültür enstitüleri ve merkezleri ile iş birliği içinde düzenlenen, özel bir salon var. Dünyanın dört bir yanından ve 8 farklı ülkenin kurumlarından gelen eserlerden oluşan bir koleksiyonun yer aldığı “yörünge”, İslam sanatları ile ilgili kurumlardan gelen katılımcıların aralarındaki ilişkinin güçlendirilmesine katkıda bulunuyor. Feride el-Hüseynî, deneyimli ekibini övmeyi de unutmayarak şunları söyledi: “Ekibimizde tamamı Suudi olan ve hepsi son derece kalifiye ve kendi alanlarında uzman genç erkekler ve kadınlar var. Bunun yanında dünyanın her yerinden işbirliği yaptığımız bir ekibimiz de var.” El-Hüseynî, yaklaşık bir yıl süren tasarım, içerik ve hazırlık çalışmaları hakkında daha fazla ayrıntı verdi.
İslam Sanatları Bienali'nin ilk direktörü olarak kişisel deneyimi hakkında “Seçimimden memnunum çünkü alanım İslam sanatıyla ilgili” diyen el-Hüseynî, “bu bienalin öneminin çok iyi farkındayım çünkü temel fikri tamamen farklı, ayrıca dünyanın dört bir yanından İslam sanatına ilgi duyan insanları bir araya getiriyor. İslâmî mirasımızı dünya çapında bilinir bir düzeye getirmek bizim için önemli” açıklamasında bulundu.



NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

TT

NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

NEOM, 2027'de ilk ticari yeşil hidrojen üretimini başlatmaya hazırlanıyor

Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'nun (PIF) sahibi olduğu NEOM'daki gelişme hızı, Oxagon ve NEOM Yeşil Hidrojen projelerinin üretim ve işletmeye yaklaşmasıyla birlikte hızlanıyor. Söz konusu projeler, Suudi Arabistan’ın temiz enerji ve ileri endüstrilere geçişinde önemli bir rol oynuyor. Bu adım, karbon emisyonlarının azaltılması ve ulusal ekonominin çeşitlendirilmesini hedefleyen Vizyon 2030 çerçevesindeki çalışmalar kapsamında atılıyor. Yenilenebilir enerji ve teknolojik yenilik temelli entegre sanayi ve teknoloji ekosistemlerinin inşası yoluyla, NEOM’un sürdürülebilir sanayiler ve geleceğin teknolojileri alanında küresel bir merkez olarak konumunu güçlendirmesi amaçlanıyor.

İşletme ve bakım

NEOM Yeşil Hidrojen Şirketi CEO'su Visam el-Gamidi, şirketin 2026'da test ve devreye alma aşamalarını tamamladıktan sonra 2027'de ticari üretime başlamaya hazırlandığını duyurdu. Bu projenin, Suudi Arabistan’ın temiz enerjiye geçişinin en önemli dayanaklarından biri olduğunu ve karbonsuzlaşma ve net sıfır emisyon hedefleri olan Vizyon 2030 hedefleriyle uyumlu olduğunu açıkladı.

Şirketin ACWA Power, Air Products ve NEOM arasında bir ortak girişim olduğunu ve NEOM projesi kapsamındaki sanayi şehri Oxagon'da bulunduğunu belirtti. Proje üç ana tesisten oluşuyor: Oxagon'daki hidrojen üretim tesisi, yaklaşık 80 kilometre doğuda bulunan güneş enerjisi sahası ve yaklaşık 120 kilometre kuzeydeki rüzgâr türbini sahası.

El-Gamidi, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, projenin toplam üretim kapasitesinin 2026 yılı sonuna kadar hidrojen tesisine güç sağlamak için 4 gigawatt olacağını ve ticari üretimin ertesi yıl 2027'de başlayacağını açıkladı. Tesis, günde 600 ton hidrojen üretebilecek; bu hidrojen, yılda 1,2 milyon ton amonyağa dönüştürülecek ve projenin bir parçası olarak inşa edilen deniz rıhtımı da dahil olmak üzere tesise ait özel bir liman üzerinden sevk edilecek. El-Gamidi, şirketin yaklaşık iki yıl önce inşaat aşamasına girdiğini ve şu anda inşaat aşamasının yüzde 80'inden fazlasını tamamladığını, güneş ve rüzgâr enerjisi santrallerinin ise ileri aşamalarda olduğunu ve 2026 yılında hidrojen tesisine test ve işletme için enerji sağlamaya hazır olduğunu bildirdi.

El-Gamidi, şirketin sadece fabrikayı inşa etmekle kalmayıp, aynı zamanda kurumsal yapısını da kurduğunu, bugüne kadar yaklaşık 350 çalışanı istihdam ettiğini, operasyonlar, bakım ve tüm destek fonksiyonları için gerekli yetenekleri çektiğini açıkladı. Şirket ayrıca, bu gelecek vaat eden sektöre katılmak üzere yeni mezunları eğitmek ve nitelik kazandırmak için özel eğitim programları başlattı.

El-Gamidi, şirketin Oxagon bölgesinde bulunmasının ve limanın hidrojen tesisine yakın olmasının projenin başarısında belirleyici bir rol oynadığını belirtti. El-Gamidi’ye göre, tüm rüzgâr türbinleri Neom Limanı ve Oxagon hizmetleri üzerinden ithal edildi. Ayrıca hidrojen tesisinin ana ekipmanları ve birçok diğer ekipman da Neom Limanı ve Oxagon üzerinden getirildi.

Oxagon'un sanayi bölgesindeki yatırımcılara NEOM'da lisans ve izinler, liman hizmetleri, mühendislik ve lojistik hizmetlerini içeren entegre bir sistem sağladığını ve bunun da projenin uygulama aşamalarında önemli ilerlemeler kaydetmesini sağladığını belirtti.

El-Gamidi, bugün inşa edilenin sadece bir istasyon değil, küresel bir model haline gelecek yeni bir endüstrinin başlangıcı olduğunu vurgulayarak, büyük ölçekli bir hidrojen endüstrisi kurmanın ve onu geleceğe taşımanın mümkün olduğunu dünyaya kanıtladığını ifade etti.

Projenin ekonomik ve sosyal etkisi hakkında konuşan el-Gamidi, şirketin NEOM Yeşil Hidrojen Projesi kapsamında 300 ila 350 arasında doğrudan istihdam sağlayacağını ve bunların çoğunun halihazırda doldurulduğunu, ayrıca destekleyici sektörlerde bu sayının 6 ila 7 katı arasında dolaylı istihdam yaratacağını açıkladı.

Projenin NEOM'da yer almasının, tesisin bakımını ve uzun vadeli sürdürülebilirliğini desteklemek için sürekli endüstriyel hizmetlere ihtiyaç duyulacağı anlamına gelen, yukarı ve aşağı akış hizmetlerinin geliştirilmesine kapı açacağını belirtti. Suudi Arabistan'daki hidrojen endüstrisinin yapay zekâ, dijitalleşme ve mühendislik çözümleri gibi alanlarda uzmanlaşmış birçok şirketi çekeceğini ve Suudi ekonomisinin çeşitlendirilmesi için yeni bir dayanak noktası olacağını vurguladı.

Gelecekteki fırsatlar

Oxagon CEO'su Vishal Wanchoo ise projenin NEOM'da ileri ve temiz endüstrilere ev sahipliği yaptığını ve bölgenin ana ekonomik itici güçlerinden biri olduğunu vurguladı. Oxagon'daki çalışmaların 2021'de planın başlatılmasından bu yana önemli ilerleme kaydettiğini açıkladı. Şehrin, Neom limanı çevresindeki Kızıldeniz'de, özellikle Avrupa ve Afrika olmak üzere birçok coğrafi bölgeye mükemmel erişim sağlayan stratejik bir konumda bulunduğunu ve bu nedenle ürün ihracatı ve Suudi Arabistan'a hizmet vermek için ideal bir yer olduğunu belirtti.

Wanchoo, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, Neom Limanı’nın halihazırda faaliyete geçtiğini ve endüstriyel şirketleri Oxagon'da iş kurmaya çekmek için çabaların sürdüğünü, Neom Yeşil Hidrojen Projesi’nin ise yeşil hidrojenin büyük ölçekli üretimi için ilk büyük proje olduğunu bildirdi. Ayrıca, Oxagon'un endüstriyel şehir için odaklandığı temel alanlar olan yapay zekâ veri merkezlerini genişletmenin ve genel olarak yapay zekâ sistemini geliştirmenin yanı sıra entegre bir yenilenebilir enerji sistemi kurmak için çalıştığını da doğruladı.

Wanchoo, Neom Limanı’nın şu anda Yeşil Hidrojen Projesi’ne malzeme tedarik ederek ve karmaşık sevkiyatlar gerçekleştirerek hizmet verdiğini açıkladı ve projenin gelecekteki fırsatlarına yönelik büyük heyecanı vurguladı. Ayrıca, Oxagon'un önceliklerinden birinin kapsamlı bir yenilenebilir enerji sistemi kurmak olduğunu belirterek, yeşil hidrojen alanındaki çalışmaların yaklaşık dört yıl önce başladığını ve geleneksel enerjiden temiz enerjiye geçişin devam ettiği göz önüne alındığında, Krallığa hizmet etmek ve ihracat kapasitesini artırmak için yenilenebilir enerji sisteminin tüm unsurlarının geliştirilmesinin önemini vurguladı.

Wanchoo, Oxagon’un odaklandığı ilk üç temel sütunun, rüzgâr enerjisi teknolojisinin geniş ölçekte yerli üretimi, güneş enerjisi teknolojisinin orta ve nihai aşamalarda yerli olarak üretilmesi ve yüksek üretim kapasitesine sahip bu tesislerin hem Suudi Arabistan’ın yenilenebilir enerji ihtiyacını karşılaması hem de ihracat pazarlarına hizmet etmesi olduğunu belirtti. Ayrıca, yenilenebilir enerji ekosisteminin kilit unsurlarından biri olarak batarya teknolojilerinin geliştirilmesi yönünde çalışmaların sürdüğünü ifade eden Wanchoo, bu alanda projenin önemli bir ilerleme kaydettiğini vurguladı.

Temiz ve teknik endüstrilerle ilgili olarak, Oxagon'un tüm faaliyetlerinin doğası gereği temiz enerji olan yenilenebilir enerji etrafında döndüğünü açıkladı. Hedefin yenilenebilir enerji bileşenlerinin üretimi ile sınırlı olmadığını, Oxagon'daki tüm endüstrilerin tamamen yenilenebilir enerji kullanarak çalıştırılmasına kadar uzandığını vurguladı. NEOM Yeşil Hidrojen Projesi'nin en büyük yenilenebilir enerji üretim projelerinden biri olduğunu ve tamamen temiz enerjiyle çalıştığını, bu sayede Oxagon'daki diğer endüstrilere de aynı enerjiyi sağladığını belirtti.

Wanchoo, teknik alandaki odak noktalarının yapay zekâ olduğunu belirterek, yapay zekâ ile yenilenebilir enerji arasında yakın bir bağlantı bulunduğunu vurguladı. Günümüzde yapay zekânın karşılaştığı en büyük zorluklardan birinin sürdürülebilirlik olduğunu, zira bu alanın soğutma amaçlı büyük miktarda enerji ve su tükettiğini söyledi. Bu nedenle, Oxagon, sürdürülebilir çözümler benimsemeye özen gösteriyor. Şehirde kurulacak dev yapay zekâ veri merkezi, yenilenebilir enerji ile çalışacak ve soğutma için deniz suyu kullanılacak; böylece operasyonların ve kullanılan teknolojilerin sürdürülebilirliği sağlanmış olacak.

Wanchoo ana hedefin bu görüşmeleri ilerletmek ve şirketlerin faaliyetlerine başlayabilmeleri için anlaşmaları sonuçlandırmak olduğunu vurguladı. Yenilenebilir enerji ve yapay zekâ projelerinin hızlı büyümesi göz önüne alındığında, planın 2026 yılı sonundan önce endüstriyel üretime başlamak ve 2027 yılına kadar tam üretime ulaşmak olduğunu belirtti.


Savaş hazırlığını artırmaya yönelik Suudi Arabistan- Amerika tatbikatları

Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
TT

Savaş hazırlığını artırmaya yönelik Suudi Arabistan- Amerika tatbikatları

Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)
Tatbikatın amacı operasyonel hazırlığı artırmak, deneyim alışverişinde bulunmak ve ortak operasyonların icrasını entegre etmek (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)

Suudi Arabistan ve ABD kara kuvvetleri arasındaki ortak askeri tatbikat "Quincy-1" dün Fort Irwin askeri üssünde başladı.

Tatbikat, operasyonel hazırlığı artırmayı, uzmanlık alışverişinde bulunmayı ve çeşitli muharebe ortamlarında ortak operasyonların entegrasyonunu amaçlıyor.

Resim   Ortak tatbikat manevraları “Quincy-1” Fort Irwin askeri üssünde başladı, (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)

Yaklaşık bin 200 mil karelik bir alanı kaplayan dev Fort Irwin askeri üssü, Kaliforniya ve Nevada eyaletleri arasında, Mojave Çölü'nün kalbinde yer almaktadır.


Suudi Arabistan’a F-35 satışı masada: İsrail’in askeri hakimiyeti zayıflayabilir

Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
TT

Suudi Arabistan’a F-35 satışı masada: İsrail’in askeri hakimiyeti zayıflayabilir

Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)
Amerikan yapımı F-35'leri aktif olarak bir muharebede kullanan ilk ülke 2018'de İsrail olmuştu (Reuters)

ABD, Suudi Arabistan'ın 48 adet F-35 savaş jeti satın alma teklifini değerlendiriyor. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Reuters'a konuşan ABD'li yetkililer, Savunma Bakanlığı'nın (Pentagon) teklif üzerinde aylardır çalıştığını belirtiyor. 

Pentagon'daki politika departmanından geçen teklifin, bakanlıktaki üst düzey yetkililer tarafından değerlendirmeye alındığı ifade ediliyor. 

Diğer yandan nihai satış kararı için kabine düzeyinde ilave onaylar, Kongre'ye bildirim ve Donald Trump'ın imzası gerekecek.

Haberde, Suudi Arabistan yönetiminin, uçakları satın almak için doğrudan Trump'la iletişime geçtiği aktarılıyor. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 18 Kasım'da Beyaz Saray'ı ziyaret edecek. Sürecin bu görüşmeden önce hızlandırıldığı ifade ediliyor. 

Analizde, hava kuvvetlerini modernize etmek ve özellikle İran'dan gelebilecek muhtemel tehditlere karşı koymak amacıyla Riyad yönetiminin yıllardır bu savaş uçaklarını istediğine işaret ediliyor. 

Washington'ın Riyad'la savunma işbirliğini geliştirmeye açık olduğunu göstermesi üzerine Suudi Arabistan'ın jetler için tekrar teklifte bulunduğu belirtiliyor. Suudi Arabistan Hava Kuvvetleri'nde Boeing yapımı F-15'ler ve Avrupa menşeli Tornado ve Typhoon savaş jetleri yer alıyor. 

Trump, mayıstaki Ortadoğu turunda Suudi Arabistan'ı ziyaret etmiş, iki ülke arasında 142 milyar dolarlık silah anlaşması imzalanmıştı. Beyaz Saray'ın "tarihin en büyük savunma satış anlaşması" diye nitelediği anlaşma hava ve füze sistemlerinden iletişim teknolojilerinin 

geliştirilmesine kadar birçok kalemi içeriyordu. 

Öte yandan satışın gerçekleşmesinin, ABD'nin Ortadoğu'daki politikasında önemli bir değişime işaret edeceği belirtiliyor. 

Ortadoğu'da filosunda F-35 bulunan tek ülke İsrail. Washington silah satışlarıyla İsrail'in "niteliksel askeri üstünlüğünü" sağlama politikası yürütüyor ancak bu jetlerin Suudi Arabistan'a da satılmasının, bölgedeki "askeri dengeleri değiştirebileceğine" dikkat çekiliyor. 

Israel Hayom'daki analizde de bu hamlenin "İsrail'in bölgedeki askeri hakimiyetine meydan okuma" anlamına geleceği yazılıyor. 

Riyad yönetimi, F-35'leri satın almak için eski ABD Başkanı Joe Biden'la da görüşmüştü. Suudi Arabistan-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi çerçevesinde bu satışların gerçekleştirilebileceği bildirilmişti. Ancak iki ülke arasında ABD arabuluculuğunda yürütülen normalleşme görüşmeleri, Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşı nedeniyle askıya alınmıştı. 

Independent Türkçe, Reuters, Israel Hayom