Kirill… 'Putin'in patriği' mi, yoksa 'Tanrı'nın patriği' mi?

Rus Ortodoks Kilisesinin başı, "Russky Mir" adını taşıyan "yeni bir uluslararası durum" için milli bir projeden bahsediyor

Patrik Kirill ve Putin Rusya ve Ortodoks Kilisesi için ortak bir vizyona sahip / Fotoğraf: AP
Patrik Kirill ve Putin Rusya ve Ortodoks Kilisesi için ortak bir vizyona sahip / Fotoğraf: AP
TT

Kirill… 'Putin'in patriği' mi, yoksa 'Tanrı'nın patriği' mi?

Patrik Kirill ve Putin Rusya ve Ortodoks Kilisesi için ortak bir vizyona sahip / Fotoğraf: AP
Patrik Kirill ve Putin Rusya ve Ortodoks Kilisesi için ortak bir vizyona sahip / Fotoğraf: AP

Fiziksel görünümü ve güçlü yapısı, başında beyaz bir başlık, elinden düşmeyen ruhani gözetim asası ile bu adam, kadim Ortodoks Rusya'nın bağrından, Çar Romanov zamanından kopup gelmiş gibi duruyor.
Yaklaşık 70 yıllık komünizm, onun ruhunda hiçbir iz bırakmamış sanki. 
Seyirci, özellikle kimliğini ve bir din adamı olup olmadığını anlamak için yakından bir kişilik okuması yaptığında şaşırır; fakirlik, namus ve itaat yemini edip dünyanın göz boyayan süslerinden vazgeçen ve Rus Ortodoks Kilisesi pederlerinin çileci teolojisinin derinliğini yaşayan biri mi yoksa adeta Avrupa'nın, din savaşları döneminde tanıdığı benzer modelleri çağrıştıran bir derin siyaset adamı mı?

Kimdir bu Rus Patrik Kirill? Vazifesi sadece milyonlarca Rus Ortodoks ve etrafındakilerinin işleriyle ilgilenmek olan bir ruhani mi?
Yoksa Vladimir Putin ile özel bir işbirliği yapıp daha büyük bir Rus projesine ortak mı oldu?
Bu adam Sovyetler Birliği'nin dağılmasının, 20'nci yüzyılda bu dağılmada payı olanların affedilmez bir günahı olduğunda hala ısrarcı ve bu günahı işleyenleri biraz olsun unutmamış ve affetmemiş. 

Kirill ve ruhbanlığa doğru yolculuğu
Şarku'l Avsat'ın The Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Vladimir Mihailoviç Gundyayev, 1946 yılında rahip bir baba ile Almanca öğretmeni bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Bir rahip ailesi içine doğdu. Dedesi Vasily Stanoviç, 30'lu ve 40'lı yıllardaki kilise faaliyetleri sebebiyle Sovyet yetkililer tarafından defalarca zulüm ve hapse maruz kalan bir rahipti. 
Daha sonra Kirill adını seçecek olan Gundyayev, sekiz yıllık lise eğitimini bitirdi ve Leningrad Jeoloji Heyeti'nde haritacı olarak çalıştı.
Ancak 3 yıllık çalışma hayatından sonra kendisini sivil olarak göremedi ve mezun olup Leningrad Teoloji Akademisi'ne katılmak üzere teoloji okuluna kaydoldu. 
Küresel komünist nüfuzun doruk noktasında olduğu 1969 yılında Kirill, ruhbanlığı ve adanmayı tercih etti. Kutsal Kitaplar üzerine çalışmalar dünyasında büyük bir ustalık ortaya koymaya başladı ve 24 yaşında teoloji akademisinden onur derecesi ile mezun olarak dogmatik teoloji hocası oldu. 
Kirill, ülkesindeki ruhani vazife basamaklarını hızlı bir şekilde tırmanarak öğretim görevinin yanında bir de Leningrad ve Novgorod metropoliti piskopos Nicodemus'un şahsi sekreterliği ile teoloji okulunda birinci sınıf öğretmenliği görevlerine getirildi. 
1971 yılında Kirill, terfi ederek arhimandrit (küçük bir kasabadaki bir kilisenin denetçi başrahibi) oldu. Aynı yıl Cenevre'deki Dünya Kiliseler Konseyi'nde Moskova Patrikhanesi'nin temsilciliğini yaptı.
20 yıl içinde Kirill, arhimandrit rütbesinden metropolitliğe (çok sayıda cemaatten sorumlu piskopos) geçti. 
Komünizmden mevcut Rus rejimine geçiş döneminde Kirill, her pazar günü devlet televizyonunda yayınlanan Piskoposun Sözü adlı programın sunucusu olarak tanındı.
Bu programda vatandaşların sorularına cevaplar sunuyordu ki bu, büyük bir manevi eğitim rolü olarak değerlendirildi. 
5 Aralık 2008'de Rus Patrik II. Aleksi ölünce Kirill'in önünde 25 Ocak 2009'da Moskova ve tüm Rusya'nın patriği olma yolu açıldı. 

Piskoposluk görevi ve ardımdan siyasi bir çatlak
Kirill'in biyografi kitabı hakkında bilgisi olanlar onun 1995 yılından bu yana nasıl Rusya Federasyon Hükümeti ile sıkı bir şekilde çalıştığını ve pek çok istişare etkinliğine defalarca davet edildiğini bilirler.
Kirill, Çeçen Cumhuriyeti'nde yaşanan anlaşmazlıkların çözümünde ve kültürel faaliyetlerin düzenlenmesinde belirgin bir etkinlik gösterdi ve onun aktif katılımıyla Hıristiyanlığın 2000. doğum yılı kutlandı. 
Şurası çok açık ki Kirill'in başarıları, kendisine yönelik kıskançlığı da beraberinde getirdi. Kimileri Sovyet istihbaratı ile bağlantılı olduğuna dair söylentiler yayarak onu eski bir KGB ajanıymış gibi göstermeye çalıştı.
Kimileriyse tütün başta olmak üzere gümrüğe tabi malları ithal etmek isteyen gruplarla bağlantısı olduğunu söyledi.
Ancak tüm bu laflar gerek halktan gerek seçkinlerden olsun, Rusların kulağına gitmedi; provokasyon için planlanan propaganda kampanyaları olarak görüldü ve Kirill'in kilise kariyerini ve toplumsal rolünü etkilemedi. 
1991 ve 1993 yılları arasında Rusya'da yaşanan siyasi kargaşa sürecinde Metropolit Kirill, barışı korumada aktif bir konum üstlendi ve 1993 yılında Evrensel Rus Halk Katedrali'nin inşasını başlattı. 
1995'ten 1997 yılına kadar Moskova Patrikhanesi'nin artan siyasi etkinliği sebebiyle Kilise Dış ve İç İlişkiler Dairesi artan bir etki ve şöhret kazandı; o kadar ki dairenin başkanı basında "dışişleri bakanı" ve bazen de Rus kilisesinin "başbakanı" olarak anılmaya başladı. 
2003 yılında Patrik II. Aleksi ciddi bir şekilde hasta düştüğünde Rus Ortodoks Kilisesinin üst düzey liderliğinde gerçekleşen bir "fertler devrimi" ile Kirill'in konumu büyük oranda güçlendi. 
Kısa bir süre sonra pederlik tahtı için verilen mücadelede Metropolit Kirill'in ciddi rakipleri olarak görülen iki etkili piskopos Sergius ve Methodius görevlerinden alındı.
Kirill, temel bilgilere son derece vâkıf olmanın yanı sıra yüksek zekaya sahip biri olarak tanınır; 600'den fazla yazı yayımlamış ve çok sayıda kitap yazdı. 
Kirill, Halklar Arasında Dostluk Madalyası ve Vatan İçin Liyakat Madalyası gibi Rusya dışında ve içinde birçok ödüle layık görüldü.
2002 yılında "Yılın Adamı" unvanını alırken 2004 yılında da "Rus Ulusal Olympus" ödülünü kazandı.
Keza "Şeref ve Cesaret" madalyası ile Birinci Dereceden En Büyük Peder Madalyası da aldı. 

Rusya'nın patriği ve kutsal savaş zamanı
Dini ve siyasi bir karışım olması itibarıyla Kirill'in, Rusya'nın askeri operasyonlarını yakından veya uzaktan desteklediği açıkça görülüyordu.
Onun desteği önce, Ukrayna'nın doğusundaki Kırım yarımadasındaki Rus operasyonlarında, daha sonra da radikal İslamcılığın ilerleyişini durdurmak amacıyla Rusya'nın Suriye'ye müdahalesini kutsamasında kendini gösterdi. 
Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısında Kirill, güçlü bir destekçi olarak değerlendirildi; özellikle de krizin başlarında, bu yaşananların Batı'nın çöküşüne karşı medeniyet savaşının bir parçası olduğunu açıkladığında. 
Savaşın başlarında Kirill, bir konuşma yaparak Ruslara, "yetkililer etrafında bir araya gelip dış ve iç düşmanları püskürtme" çağrısı yaptı.
Başka bir konuşmasında ise Rusya için verilen savaşın kutsal olduğuna, metafizik öneme sahip olacağına, Ukrayna'nın işgalinin ebedi bir kurtuluş meselesi olduğuna işaret ederek bu savaşı, Kilise ile Deccal Mesih arasındaki bir çekişmeye benzetti ve Rus güçlerin savaştığı şeylerden birinin de eşcinsel yürüyüşler olduğunu iddia etti. 
Kirill, Ukrayna savaşını, özellikle Batı liberalizmi tehlikesi ve onun Ortodoks kültürüne yönelik tecavüzüne karşı bir tür dini savaş olarak tanımladı. 
Kirill, Putin dönemini ise bir "mucize" olarak niteliyor. O, Kremlin'in efendisini siyasi açıdan desteklerken bazıları onu Rusya'daki yetkililerin güçlü kültürel kolu olarak görüyor.
Nitekim muhafazakâr bir yaklaşım benimsiyor ve Rus toplumunu, özellikle de cinsel azınlıkların haklarını kabul etmek bakımından, Batı'nın kültürel etkilerinden koruma çağrısı yapıyor.

Kirill, Rusya'nın yeni muhafazakâr düşüncesinin lideri mi?
Bu, Rus basınının tarifi. Onun Rus imparatorluğunun dirilmesi gerektiği konusunda Putin ile aynı görüşü paylaştığı düşünülüyor. 
Russky Mir projesi için Putin'in adamı
Rus Dini Haber Ajansı'ndan gazeteci Jack Jenkins'e göre, "Ukrayna'ya karşı savaş Rusya'nın, muhafazakâr dini değerleri Rus milliyetçiliği ile ilişkilendirmek suretiyle Putin'in jeopolitik emellerini Hıristiyan inancına bağlamak için on yılı aşkın bir süredir gösterdiği çabaların doruk noktasıdır; özellikle de Rus Kilisesi birçok Doğru Avrupa ülkesinde büyük bir nüfuz ve etkiye sahipken."
Kirill, söz konusu ülkelerin halklarının medeni Rus dairesine mensup olup Rus halkının bir parçası olduğunu savunan görüşü destekliyor. 
Jenkins'in ifadeleri, "yeni bir enternasyonallik arayışındaki Rusya" fikrine ya da Russky Mir, yani daha büyük bir Rus dünyası denen şeye yaklaştırıyor.
Bu önermede medya ve siyaset sektörlerinde faaliyet gösteren hükümet ve Putin yanlısı tüm organlar, ulusal ruhu yayma ve Rus geleneklerinin değerini en üst düzeye çıkarma konusunda aktif olarak çalışıyor.
Bu plan aynı zamanda, ahlaki değerlere tutunma ve Rusya ile Batı arasında patlak veren Soğuk Savaş'taki yenilgi duygusunun getirdiği tüm olumsuzluklardan kurtulmaya çağırıyor. 
Bu plan, Rus Ortodoks Kilisesinin gözetiminde yürütülüyor. Kilise, gölgesinde bu yeni ideolojinin inşa edildiği bir şemsiye olarak değerlendiriliyor.
Öyle bir şemsiye ki Slav halkları birliğinin korunmasında ve Hıristiyan dininin aktarılmasında üstünlüğü elinde tutuyor. 
Bu Rus ideolojisini kuranların gözünde Avrupalı toplumlar, tarihsel olarak Hıristiyanlık, devlet egemenliği ve ahlaki değerler sonrası bir süreçten geçiyormuş gibi. 
Putin, Moskova'yı değerler için merkez ve sağcı ve milliyetçi fikirleri muştulayan uluslararası bir kuruluş için karargâh haline getirmeye çalışıyor.
Dünya hükümetlerini de kendi halklarının kültürel ve ahlaki mirasını, hayat tarzlarını ve dini kaidelerini korumaya yönelik taahhütlerinin altını çizmeye davet ediyor.
Bir diğer ifadeyle, kültürel çoğulculuk, toplumsal özgürleşme ve tam eşitlik başlıkları altında parçalanıp ahlaki olarak ayrışan toplumlar olgusunu sınırlandırma çağrısında bulunan sağcı ve muhafazakâr akımların bir araya geldiği uluslararası bir örgüt kuruyor.  

Kirill, Kremlin'in planlarının merkezinde yer alan milli ideolojinin esaslı bir parçası haline mi geldi?
Böylesi bir rol, Roma Katolik Kilisesinin atan kalbi Vatikan başta olmak üzere, gelişmiş Hıristiyan dini şehirleri tarafından memnuniyetle mi yoksa muhalefetle mi karşılanıyor?

Papa Francis ile bir çatışma ve Kirill
Önceki önerme bizi bir "Moskopiyen" inanç metropolünün Vatikan'ın somut bir eşdeğeri veya kutupsal bir muadili olarak ortaya çıkıp yükselmesi için çalışan kişilerin var olduğu gerçeğine taşıyor; her ne kadar Vatikan, çatışmayla bu kısımdan veya o bakış açısından ilgilenmese de.
Bununla birlikte Ukrayna krizi, Vatikan ve Rus Patrikhanesi'ni keskin bir şekilde ruhani ve ahlaki bir çatışmaya soktu. 
17 Mart 2022'de, yani Rusya'nın Ukrayna'daki askeri operasyonlarının üzerinden yaklaşık 3 hafta geçtikten sonra Papa Francis, Patrik Kirill ile görüntülü bir görüşme gerçekleştirdi. 
Francis'e göre Kilisenin, Mesih dili, yani barışçıl bir dil kullanması gerekirdi; siyasi bir dil, yani savaş ve çatışma dili değil. 
Romalı Papaz, halkın çobanı olarak kendisinin ve Kirill'in rolünden ve barışa yardımcı olmak ve acı çekenlere destek vermek için nasıl çabalarını birleştirmeleri gerektiğinden bahsetti. 
Ve Francis, Kirill'den ateşkes için çaba ve yardım talep etti. Satır aralarında da onu, müzakerelere alan açmak ve Rus halkı ile Ukrayna'da bombalanıp ölen insanların kanı için ağır bedeller ödemeyi durdurmak adına Putin ile ilişkisini ve onu etkileme gücünü kullanmaya teşvik etti. 
Francis, "savaşların her zaman zalim olduğunu", zira bedelini Allah'ın halkının ödediğini, yüreklerimizin ölen çocuklar ve kadınlar ile tüm savaş kurbanları karşısında ağlamaktan başka bir şey yapamadığını vurguladı.
Beyaz kıyafet içindeki Papa, Rus Patrik ile konuşmasını şöyle sona erdirdi: Savaş asla bir yol değildir ve birleştiren ruh, dini önderlerden savaş sebebiyle acı çeken halklara yardım etmelerini talep eder.

Peki Kirill'in Francis'in tüm bu sözlerine cevabı ne oldu?
Geçen mayıs ayında İtalyan Corriere della Sera gazetesine verdiği demeçte Roma Papası, Kirill'in 20 dakika boyunca elindeki bir kâğıttan savaşı haklı çıkaran her türlü şeyi okuduğunu belirtti. 
Francis, mevcut durumda Kirill'in tutumunu değiştirmede başarısız oldu.
Halbuki Moskova'ya gidip Putin'le görüşmeye ve savaşı durdurmak için çalışmaya hazır olduğunu göstermişti.
Başbakan Kardinal Pietro Parolin'den de Putin'e bu doğrultuda bir mektup göndermesini istemişti. 
Daha sonra yine mayıs ayında Rus Kilisesi, Francis'in, sunak ve Kremlin hizmetkârı hakkındaki söylemlerinin kabul edilemez olduğunu savundu.
Rus Patrikhanesi, bu gibi açıklamaların iki kilise arasındaki diyaloğa zarar vereceği konusunda uyarıda bulundu. 
Francis'in, "Bizler sunağın hizmetkârıyız, siyasetin veya Kremlin'in değil" sözü Kirill'i öfkelendirdi.
Bu söz, dünya basını tarafından Kirill'in, "sunağın hizmetkârı" değil, "Putin'in hizmetkârı" olduğu şeklinde dillendirildi. 

Kirill, II. Urban mı?
Birçok gözlemci bugün şu soruyu soruyor:
Kirill, döneminde Haçlı Savaşları başlayan Papa II. Urban'ın (1042-1099) modern versiyonu mu?  
Bu soru, Kirill'in son açıklamalarına karşı dile getirildi. Bu ayın 7'sinde düzenlenen (Ortodoks mezhebine göre) Son Noel Ayini sırasında Kirill, "Rusya, dünyayı faşizm belasından nasıl kurtardıysa bugün de manevi ve ahlaki bir krizin içinde gitgide boğulan dünyanın kurtulması için yine öyle yardım etmesi gerekiyor. II. Dünya Savaşı'nda Rusya bizzat, dünyayı korkunç faşizm salgınından kurtarmış ve Rusya'nın ön saflardaki fedakârlıkları sayesinde zafere ulaşılmıştı" ifadelerini kullandı.
Kirill konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Belki de bizi böyle korkunç fedakârlıklara iten Rab, manevi yaşamımız ile imanımız, inançla bilgiyi birleştirmek ve inancı tüm kamusal alanlara yaymak yoluyla bunu sağlamaya davet ediyor. Faşizmi yendiğimiz gibi dünyanın kurtuluşu bulmasına da yardımcı olabiliriz."

Bu, Ukrayna savaşı ile Rusya'nın başka savaşlarını sürdürme çağrısı mı?
Daha önce, geçtiğimiz eylül ayının sonunda Patrik Kirill, ölümden korkmamaya teşvik etti. 
Rusya Başkanı'nın ilan ettiği, yedek güçlerin kısmi seferberlik zamanıydı. 
Kirill, askerlere yönelik mesajında şöyle diyordu:
"Askeri vazifeni yerine getirmek için cesaretle git. Unutma ki vatanın için ölürsen O'nun krallığında, ihtişamında ve ebedi hayatında Tanrı ile birlikte olacaksın."

Bu nağme, dünyadaki din savaşlarının seyrini canlandırmıyor mu?
İnsanın, "Putin'in patriği" mi yoksa "Rabbin patriği" mi karşısında olduğunu tam olarak anlaması zor.



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.