Suriye, İran’ın Akdeniz’e ulaşma hayalini suya mı düşürecek?

İran, Suriye hükümetini kendi insafına bırakılmasını istiyor.

İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan (solda), Suriyeli mevkidaşı Mikdad ile geçen kasım ayında Tahran’da bir araya geldi. (EPA)
İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan (solda), Suriyeli mevkidaşı Mikdad ile geçen kasım ayında Tahran’da bir araya geldi. (EPA)
TT

Suriye, İran’ın Akdeniz’e ulaşma hayalini suya mı düşürecek?

İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan (solda), Suriyeli mevkidaşı Mikdad ile geçen kasım ayında Tahran’da bir araya geldi. (EPA)
İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan (solda), Suriyeli mevkidaşı Mikdad ile geçen kasım ayında Tahran’da bir araya geldi. (EPA)

Tahran’ın, müttefiki Şam’ı aylardır mustarip olduğu benzeri görülmemiş akaryakıt krizinden kurtarmayı ‘ertelediğine’ ve Suriye ile Türkiye arasında İran’ın yokluğunda normalleşme müzakerelerinin başladığına dair bilgiler gelmeye devam ederken her iki tarafın da uzun süredir ‘stratejik’ olarak tanımladığı Suriye- İran ilişkilerinin gidişatında bir gerileme olduğuna yönelik işaretler var.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre son göstergeler, Şam’ın şu an kendi topraklarından geçen ve İran yanlısı milislerin kontrolündeki Tahran-Bağdat-Şam-Beyrut karayolu üzerindeki güçlerinin kontrolünü sıkılaştırmaya çalıştığı yönünde. Bu durum, ülkenin uzun süredir gerçekleştirmeye çalıştığı bir rüya olan Akdeniz’in sularına ulaşma çabalarını suya düşürmek anlamına geliyor.
Tahran- Beyrut karayolu, İran’ın başkentinden başlayarak Bağdat’a, ardından Ramadi’ye ve oradan da Irak’ın batısındaki el-Kaim şehrine ulaşıyor. Daha sonra ülkenin doğusundaki Ebu Kemal şehrinden Suriye topraklarına uzanıyor. Daha sonra kuzeybatıya, el-Meyadin şehrine ve ardından Deyrizor’a yöneliyor. Buradan da biri kuzeybatıya, Akdeniz’de Halep ve Lazkiye’ye, diğeri de güneybatıda doğu çölüne, ardından Palmira şehrinde ve oradan da iki yola ayrılıyor. Bunların biri Humus şehrine, diğeri de Şam kırsalındaki doğu Kalamun bölgesine uzanıyor.

‘İran otoyolu’
Suriye’de bulunan İran güçleri ve onlara bağlı milisler, Tahran için stratejik önemi nedeniyle, Irak ile Suriye arasındaki el-Kaim- Ebu Kemal kapısının yeniden açılmasından bu yana, üç yılı aşkın bir süre önce Suriye topraklarındaki bu yolu kontrol ediyor. Burası, Lübnan’daki müttefiki olan Hizbullah milisleri açısından en önemli kara askeri ikmal yolu. Aynı şekilde burası, topraklarını Şam’a ve Akdeniz’deki Suriye kıyılarına bağlayan önemli bir ticaret yolu olarak biliniyor.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Şam’a bağlı güvenlik güçleri, İran güçlerinin ve ona bağlı milislerin yoğun olarak konuşlandığı, askeri üs ve karargah kurdukları Ebu Kemal ve El Mayadin şehirleri de dahil olmak üzere Deyrizor ve kırsalında faaliyet gösteriyor. Bu güçler kısa bir süre önce İranlılara bu bölgelerde mülkiyet onayı vermeyi durdurmayı ve İran güçleri ve milisleri tarafından karargah olarak kullanılan hükümet binalarını restore etmeyi içeren, uygulamakta olduğu talimatlar aldı. Talimatlar ayrıca İran kuvvetleri ve ona bağlı milislerin subay ve mensuplarının söz konusu bölgelerdeki sivillerden gayrimenkul satın alması sonucunda gerçekleşen mülkiyet operasyonlarına yönelik büyük denetimler gerçekleştirme kararını da kapsıyor.
Aynı bilgilere göre bu talimatların uygulanması, Deyrizor ve kırsalıyla sınırlı olmayıp Humus vilayeti ve kırsalını da kapsıyor.
1979 yılından beri var olan ve iki tarafın ‘stratejik’ olarak nitelendirdiği Suriye-İran ilişkilerinde, geçen aralık ayı başında Suriye hükümetinin kontrolündeki bölgelerde yeni bir akaryakıt krizinin yaşanmasıyla birlikte gerileme sinyalleri görülmeye başladı. Suriye’de 11 yılı aşkın bir süre önce savaşın başlamasından bu yana silahlı muhalif gruplara karşı binlerce savaşçı, silah ve mühimmatla Şam’ı destekleyen İran, daha önce olanların aksine, son akaryakıt krizini aşmak için müttefikine petrol göndermedi. İran daha önce Suriye’ye gıda maddelerini, petrol türevlerini ve petrol taşıyan gemileri finanse etmek için ‘kredi limitleri’ sağlamıştı. Hatta birkaç gün önce nispeten hafifleyen son kriz, hükümetin kontrolündeki bölgeleri neredeyse felce uğrattı, fiyatlarda önemli bir artışa yol açtı ve ‘müttefik İran petrolüne’ ilişkin sokaklarda oluşan soru işaretleri ortasında çoğu pazarda durgunluğa neden oldu. Yaygın görüş, Şam ile Tahran arasındaki ilişkilerdeki gerilemenin, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin 27 Aralık’ta yapılması planlanan Şam ziyaretinin gerçekleşmemesiyle hız kazandığı yönünde.
Şarku’l Avsat, Reisi’nin ziyareti için hazırlık yapan Suriye tarafının bir dizi talep ve anlaşma taslağı karşısında şaşkına döndüğü bilgisini yayınlamıştı. Aktarılana göre söz konusu taslak, petrol, gaz, fosfat, proje ve iletişim alanlarında egemen mali tavizlere ek olarak İran’ın ‘bölgedeki konumunu güçlendiren stratejik bir askeri konum’ ve ‘Akdeniz’de stratejik bir tutunma yeri’ istemesini içeriyordu. Ayrıca buna göre İranlılara da Suriyeliler gibi davranılacaktı.

Sömürü
Suriye- İran ilişkilerindeki gelişmelerin detaylarını takip eden bir kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu değerlendirmelerde bulundu:
“İran’ın müttefikinden kendisini kurtarmak için bir bedel talep etmesi, haberlerde de belirtildiği üzere sömürüdür ve bu ancak böyle nitelendirilebilir. İran’ın tavrı ile Şam’ın düşman olarak gördüğü Batılı ülkelerin tavrı arasında hiçbir fark yok. Savaş yıllarında İran’ın sağladığı destek, Şam’ı memnun etmiyordu. İran, Irak ve Suriye üzerinden Arap dünyasında nüfuz bulmaya çalışıyor. Akdeniz sularına ulaşmak istiyor ve bunun için Suriye topraklarında Tahran- Beyrut yolunu kontrol altına aldı.”
Kaynak açıklamasının devamında Fırat’ın doğusunda ABD’ye karşı bir direniş oluşmadığına dikkat çekti:
“Edinilen bilgiye göre Fırat’ın doğusunda, İran’ın kontrolündeki bölgelerde de oradaki Şam petrol ve gaz sahalarını eski haline getirmek için, bu bölgelerde bulunan ABD güçlerine karşı bir halk direnişi oluşması gerekiyordu. Ama direniş oluşmadı. Zaman zaman yaşanan şey, ABD üslerinin roketler ve insansız hava araçlarıyla bombalanmasıdır. Bu durum, İran’ın nükleer sorunuyla ilgili Batı ile müzakereler çıkmaza girdiğinde olur ve yeniden başladığında durur. Arap ülkelerinin Şam’la ilişkilerde normalleşme olduğunun belirtilerinin ortaya çıkmasından sonra diğer taraf, Şam’ın yönelimlerinde diğer tarafa doğru bir kayma olduğunu öne sürüyor. Şimdi ortaya şu soru çıkıyor: İran nasıl cevap verecek? Suriye topraklarında oluşturduğu etki hiç de az değil. Olan bitene seyirci mi kalacaksınız? Şam yeni istikametini sonuna kadar takip edecek mi?”

Ötekileştirme
İran, Rusya ve Türkiye ile birlikte Suriye’deki Astana sürecinin garantörlerinden biri olmasına rağmen Moskova’nın himayesinde Ankara-Şam arasındaki normalleşme müzakerelerinin gidişatında yer almaması dikkat çekiyor.
Bakan Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın 17 Ocak’ta Ankara’ya yaptığı ve aynı ayın 14’ünde Şam’a gerçekleştirdiği ziyarette İran Dışişleri Bakanı Özel Siyasi İşlerden Sorumlu Kıdemli Danışmanı Ali Asgar Haci’nin yaptığı açıklamalar, İran’ın Ankara ile Şam arasındaki normalleşme müzakerelerinin seyrinde yer almamasından duyduğu rahatsızlığı yansıtıyordu. İran’ın katılımı olmadan Suriye sorunlarının kolayca çözülemeyeceğini savunan Haci, Abdullahiyan’ın Suriye makamlarıyla ‘aynı meseleyi, Astana’nın faaliyetlerine nasıl devam etmesi ve üçlü toplantının nasıl dörtlü hale gelmesi gerektiğini’ görüştüğünü dile getirmişti.



Lübnan: Basil, iki yıl süren anlaşmazlıkların ardından Busaab'ı hareketinden dışladı

 İlyas Busaab, eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptığı görüşmelerden birinde (Reuters)
İlyas Busaab, eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptığı görüşmelerden birinde (Reuters)
TT

Lübnan: Basil, iki yıl süren anlaşmazlıkların ardından Busaab'ı hareketinden dışladı

 İlyas Busaab, eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptığı görüşmelerden birinde (Reuters)
İlyas Busaab, eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile yaptığı görüşmelerden birinde (Reuters)

Lübnan Meclis Başkan Yardımcısı İlyas Busaab'ın, taraflar arasında iki yıldır süren ve parti liderlerinden parlamento bloğunun temsilcilerine kadar uzanan ‘sessiz anlaşmazlıkların’ ardından, Cibran Basil başkanlığındaki Özgür Yurtsever Hareket (ÖYH) ile ilişkisi resmen sona erdi. Bu durum, tanınmış ve önde gelen isimleri ÖYH'den dışlayan iç gerilimlere ışık tutuyor.

Busaab , geçtiğimiz yıllarda ÖYH'nin parlamento bloğunun en önde gelen isimlerinden ve eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın kilit danışmanlarından biri idi. Busaab'ın ‘artık ÖYH’de olmadığını’ belirten ÖYH'nin önde gelen kaynakları, Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, Busaab'ın ‘aylardır parlamento bloğunun toplantılarına katılmadığını’ ve ‘bu ayrılığa yol açan derin farklılıkların ardından’ ilişkinin sona erdiğini belirtti.

Son gelişme Busaab’ın ÖYH’den dışlandığını gösterirken, ÖYH içinde milletvekilleri ve parti liderleriyle yaşanan anlaşmazlıklar dosyasını yeniden açtı. Bu durum, son seçim döneminde ortaya çıkan ve ÖYH içindeki krizi yansıtan; ‘istifa’, ‘görevden alınma’ ya da ‘dışlanma’ ile sonuçlanan anlaşmazlıkların ardından geldi. Bu dalgayı, Basil'in 2015 yılında Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın yerini alarak ÖYH’nin başına geçmesinden beri kamuoyu önünde ortaya çıkmaya başlayan ÖYH liderlerini etkileyen başka bir dalga takip etti.

ÖYH’ye yakın kaynaklar, bu gelişmeleri ‘parti iç meseleleri’ çerçevesinde değerlendirirken, Busaab olayından sonra diğer milletvekilleriyle aralarına mesafe koyan başka bir grup olduğuna dair bilgileri ise reddediyor.


Kabile gerilimi Sudan'ın doğusuna ulaştı

Sudan Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 28 Ağustos'ta Port Sudan deniz üssündeki askerler arasında (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 28 Ağustos'ta Port Sudan deniz üssündeki askerler arasında (AFP)
TT

Kabile gerilimi Sudan'ın doğusuna ulaştı

Sudan Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 28 Ağustos'ta Port Sudan deniz üssündeki askerler arasında (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan, 28 Ağustos'ta Port Sudan deniz üssündeki askerler arasında (AFP)

Sudan Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı'ndan eski bir üst düzey yetkilinin yerli unsurların kimliğini sorguladığı açıklamaları ülkenin doğusunda gerginlik ve aşiret gerilimine yol açtı. Bu durum, siyasi ve sivil güçlerin, söz konusu açıklamaları ‘ırkçı ve nefret söylemini körükleyici’ olarak nitelendirerek eski rejimin destekçilerini ülkede devam eden savaşla bağlantılı olarak doğu bölgesindeki durumu karmaşık hale getirmekle suçlamasına sebep oldu.

Kassala Eyaleti Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı eski direktörü emekli Tümgeneral Bedreddin Abdulhakem'in Sudan'ın doğusundaki belirli bir kabilenin üyelerini komşu bir ülkeden gelen mülteciler olarak tanımlaması ve Sudan vatandaşlıklarının derhal iptal edilmesi çağrısında bulunması, doğudaki üç eyalet olan Kızıldeniz, Kassala ve el-Gadarif'te büyük bir nüfus ağırlığına sahip olan bu grupları kızdırdı.

Bu açıklamalar üzerine söz konusu kabilelerin gençleri hem Port Sudan'da hem de Kassala'da halka açık toplantılar düzenleyerek güvenlik yetkilisinin Sudan'a aidiyetlerini sorgulayan açıklamalarından dolayı yasal olarak sorumlu tutulmasını talep etti.

Sudanlılar, sosyal medya platformlarında, el-Ubeyd şehri yakınlarında ordu üniforması giyen bir grup insanın, sivil kıyafetli bir dizi erkeğin katledilmesini alkışladıkları ve kurbanların Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) komutanları olduğunu iddia ederek bağırdıkları bir videoyu paylaştı.

Daha önce yaşanan benzer bir olayın ardından Sudan Ordu Komutanlığı olayla ilgili soruşturma başlattığını duyurmuş, ancak sonuçlar henüz açıklanmamıştı. Siyasi liderler ve insan hakları grupları olayı ‘terör suçu’ olarak kınarken, Ulusal Ümmet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Salah Menna da suçun el-Ubeyd'de işlendiğini doğruladı.


UNRWA: Bağımsız İnceleme Grubu’nun hakkımızdaki raporunun sonuçlarından memnunuz

Ülke içinde yerinden edilenlerin sığındığı Refah'taki UNRWA okulunun önündeki Filistinliler (EPA)
Ülke içinde yerinden edilenlerin sığındığı Refah'taki UNRWA okulunun önündeki Filistinliler (EPA)
TT

UNRWA: Bağımsız İnceleme Grubu’nun hakkımızdaki raporunun sonuçlarından memnunuz

Ülke içinde yerinden edilenlerin sığındığı Refah'taki UNRWA okulunun önündeki Filistinliler (EPA)
Ülke içinde yerinden edilenlerin sığındığı Refah'taki UNRWA okulunun önündeki Filistinliler (EPA)

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, dün yaptığı açıklamada Bağımsız İnceleme Grubu tarafından UNRWA hakkındaki raporunun sonuçlarından duyulan memnuniyeti ifade etti. Lazzarini, Bağımsız İnceleme Grubu raporunda, UNRWA’nın tarafsızlığını ‘insanların hayatlarını kurtarmaya devam edebilmesinin temeli’ olarak nitelendirildiğini vurguladı.

Lazzarini, sözlerini şöyle sürdürdü:

Rapor, UNRWA'nın disiplin cezaları da dâhil olmak üzere tarafsızlık ilkesini uygulamak için önemli mekanizmaları ve süreçleri olduğunu teyit ediyor. Ayrıca UNRWA'nın 2022 ve 2024 yılları arasında tüm iddiaları gözden geçirdiğini ve görevi kötüye kullanma noktasında kanıt olduğunda soruşturma açtığını ortaya koyuyor.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1949 yılında kurulan UNRWA'nın Genel Komiseri, UNRWA'nın Bağımsız İnceleme Grubu raporunda yer alan tavsiyeleri yerine getirmek üzere bir takvimi de içeren bir eylem planı üzerinde çalıştığını şunları vurguladı. Lazzarini, UNRWA’nın eşitlikçi ve kaliteli eğitim sağlamak için çaba göstermeye devam edeceğini, bunun yanında barış, hoşgörü ve insan haklarına katkıda bulunan değerlere bağlı kalmasını sağlamak için eğitim programının içeriğini düzenli olarak gözden geçireceğini ve geliştireceğini belirtti.

Filistin Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada ise Bağımsız İnceleme Grubu'nun raporu, BM ve uluslararası toplumun UNRWA’nın yetkilerini koruma ve devamlılığını sağlama konusundaki kararlılığının bir göstergesi olduğu vurgulandı. Bakanlık rapordan duyulan memnuniyeti dile getirildi.

Bakanlık, açıklamasında UNRWA'ya fon sağlamayı bırakan ülkelere, kararlarını acilen gözden geçirmeleri ve gerekli desteği sağlamak, UNRWA'nın sürdürülebilirliğini ve etkinliğini desteklemek ve mültecilerin bakımını, haklarını, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarın korunması için üstlendiği hayati rolü oynamasına izin vermek üzere UNRWA' ile yeniden temasa geçmeleri çağrısında bulundu.

Açıklamada “Bu rapor, BM ve uluslararası toplumun UNRWA'nın yetkilerini koruma ve Filistinli mültecilerin hakları sağlanıp uluslararası hukuk ve BM kararları uyarınca adil bir siyasi çözüm bulunana kadar devamlılığını sağlama konusundaki kararlılığının bir kanıtıdır” denildi.

BM, dün sabah, UNRWA'nın çalışmalarına ilişkin Bağımsız İnceleme Grubu tarafından hazırlanan raporun, İsrail'in UNRWA personelinden bazılarının ‘terör örgütlerine’ üye oldukları ve 7 Ekim'de İsrail'e yönelik saldırılarda Hamas Hareketi ile suç ortaklığı yaptıkları iddialarına ilişkin kanıt sunmadığını bildirdiğini açıkladı.

Raporda, 1949 yılında BM Genel Kurulu kararıyla kurulan UNRWA'nın çalışmalarında tarafsızlığı sağlamak için birçok mekanizmaya sahip olduğu ve çalışanlarının listesini periyodik olarak İsrail'e sunduğu belirtilirken İsrail hükümetinin ‘2011 yılından bu yana bu listelere dayanarak UNRWA personelinden herhangi biri hakkında herhangi bir endişesini UNRWA'ya bildirmediği’ de vurgulandı.


Grundberg Husilere gerilimi azaltma çağrısında bulundu

Yemen Savunma Bakanı, Stockholm Anlaşması'na (Saba) destek vermek üzere Aden'de Birleşmiş Milletler Hudeyde Misyonu ile görüştü (UNMHA)
Yemen Savunma Bakanı, Stockholm Anlaşması'na (Saba) destek vermek üzere Aden'de Birleşmiş Milletler Hudeyde Misyonu ile görüştü (UNMHA)
TT

Grundberg Husilere gerilimi azaltma çağrısında bulundu

Yemen Savunma Bakanı, Stockholm Anlaşması'na (Saba) destek vermek üzere Aden'de Birleşmiş Milletler Hudeyde Misyonu ile görüştü (UNMHA)
Yemen Savunma Bakanı, Stockholm Anlaşması'na (Saba) destek vermek üzere Aden'de Birleşmiş Milletler Hudeyde Misyonu ile görüştü (UNMHA)

BM'nin Yemen elçisi Hans Grundberg, Yemen'deki çatışmaya yeni bir sayfa açacağını umduğu barış planına destek çabaları kapsamında tekrar Maskat'a döndü.

Grundberg'in ofisi, "X" platformundaki bir tweet'te, Umman'ın başkentinde Husi grubunun sözcüsü ve baş müzakerecisi Muhammed Abdul Salam ile ve Umman’dan bir grup üst düzey yetkiliyle BM'nin Yemen yol haritasında ilerleme sağlama ve Ortadoğu bölgesinde gerilimin azaltılmasını müzakere ettikleri ifade edildi.

Diğer yandan Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Dr. Raşid el-Alimi, ABD'nin Yemen Büyükelçisi Stephen Fagin'i Riyad'da kabul etti ve İran'ın Husi grubuna gönderdiği silahlara karşı uluslararası mücadelenin gerekliliğini vurguladı. Yemen Haber Ajansı SABA’nın haberine göre toplantıda "terörist Husi milislerinin nakliye gemilerine, uluslararası nakliye hatlarına yönelik saldırıları ve bu saldırıların Yemen ve bölge halkları ile ulusal ekonomilerinin yaşam koşulları üzerindeki feci yansımalarının" ele alındı.”


Gişede iyi başlayan yeni korku-komedinin devamı gelecek mi?

Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)
Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)
TT

Gişede iyi başlayan yeni korku-komedinin devamı gelecek mi?

Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)
Tutsak Abigail, 19 Nisan'da Türkiye'de de gösterime girdi (Universal Pictures)

Tutsak Abigail'in (Abigail) yıldızı Melissa Barrera, yeni vampir filminin devamının mümkün olup olmadığını açıkladı. 

1936'da çekilen Drakula'nın Kızı (Dracula's Daughter) filminin öyküsünden esinlenen korku-komedi, 28 milyon dolarlık yapım bütçesine karşılık dünya çapında şimdiden 15 milyon dolar hasılat elde etmeyi başardı. 

Tutsak Abigail, Çığlık 6'nın (Scream 6) da yönetmen koltuğunda oturan ikili Matt Bettinelli-Olpin ve Tyler Gillett'in imzasını taşıyor. 

Barrera'nın başrolünü üstlendiği film, bir çete liderinin kızını kaçıran bir grup suçluyu merkeze alıyor. 12 yaşındaki kızın vampir olduğundan habersiz ekip, bir anda kendilerini büyük bir tehlikenin ortasında buluyor.

IndieWire'a verdiği röportajda Barrera, filmin finansal açıdan başarılı olması halinde Abigail'in devamının çekilebileceğini söyledi. 

"Sadece dişlerimi takıp uçmak istiyorum"

Bir devam filminde neler olabileceğini düşündüğünü anlatan Barrera, katliamdan kurtulan kişi üzerinden ilerlenebileceğini ve canlandırdığı karakterin vampire dönüşmesiyle neler olabileceğini açıkladı.

Film yeterince başarılı olursa ve bir devam filmi yapmak isterlerse, bir vampir Joey olma ihtimali var. Eve dönüyor, vampire dönüşüyor ve Abigail'in peşine düşüyor. Bu kesinlikle olabilir. Ben sadece dişlerimi takıp uçmak istiyorum.

Eleştirmenlere göre Tutsak Abigail'in beklenmedik sonu, anlatı açısından bir devam filminin kolayca çekilmesine olanak tanıyor. 

Hem eleştirmenler hem de sinemaseverler beğendi

Gişede umut vaat eden bir başlangıç yapan film, eleştirmenlerden de övgü dolu yorumlar aldı.

Eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden 84 gibi yüksek bir puana sahip olan Tutsak Abigail, sinemaseverleri de memnun etti. Filmin izleyici skoru 88. Eleştirmenlere göre bu başarılı puanlar da izleyicilerin bir devam filmi görmek isteyebileceği anlamına geliyor.

Gazze yorumları yüzünden Çığlık serisinden kovulmuştu

33 yaşındaki Melissa Barrera, 2022 yapımı Çığlık (Scream) ve geçen yıl gösterime giren Çığlık 6'da rol almıştı. Meksikalı oyuncu, sosyal medyada Gazze Savaşı'yla ilgili yaptığı yorumlar nedeniyle serinin 7. filminden çıkarılmıştı. 

Independent Türkçe, ScreenRant, IndieWire


Esad: ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz

Esad, geçen hafta Rus devlet kanalı Rossiya 1'de yayımlanan bir başka söyleşisinde “Batı'da devlet adamı olarak adlandırılabilecek tek bir politikacı bile kalmadı” demişti (AP)
Esad, geçen hafta Rus devlet kanalı Rossiya 1'de yayımlanan bir başka söyleşisinde “Batı'da devlet adamı olarak adlandırılabilecek tek bir politikacı bile kalmadı” demişti (AP)
TT

Esad: ABD'yle zaman zaman görüşüyoruz

Esad, geçen hafta Rus devlet kanalı Rossiya 1'de yayımlanan bir başka söyleşisinde “Batı'da devlet adamı olarak adlandırılabilecek tek bir politikacı bile kalmadı” demişti (AP)
Esad, geçen hafta Rus devlet kanalı Rossiya 1'de yayımlanan bir başka söyleşisinde “Batı'da devlet adamı olarak adlandırılabilecek tek bir politikacı bile kalmadı” demişti (AP)

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Abhazya Dışişleri Bakanı İnal Ardzınba'yla söyleşisinde, Suriye'nin 10 yılı aşkın süredir devam eden yalıtılmışlığının ardından açılım arayışları çerçevesinde Washington'la "zaman zaman" görüşmeler yaptığını söyledi.

Abhazya Dışişleri Bakanı Ardzınba, Suriye Devlet Başkanı Esad'la Rusya Devlet Televizyonu için bir söyleşi gerçekleştirdi.

Rusya Devlet Televizyonu Kanal 1'de dün yayımlanan söyleşide Esad, "Amerika şu anda topraklarımızın bir kısmını hukuka aykırı olarak işgal ediyor, terörizmi finanse ediyor ve topraklarımızı işgal eden İsrail'i destekliyor. Ama zaman zaman onlarla görüşüyoruz, her ne kadar bu toplantılar bizi bir yere götürmese de her şey değişecek" ifadelerini kullandı. 

Görüşmelerde kimlerin yer aldığı ya da neler konuşulduğuna dair daha fazla ayrıntı vermeyen Esad, "Batı'yla diyaloğu yeniden kurma olasılığı var mı", sorusunu şöyle yanıtladı:

Umut her zaman oradadır, denememiz gereken bir sonuç olmayacağını bilsek bile. Siyaset mümkün olanı yapma sanatıdır. Onlarla ilgili kötü düşüncelerimize rağmen çalışmalı ve onlara haklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi anlatmalıyız. Onlarla ancak eşitlik temelinde işbirliği yapacağız.

Uzun süre Batı'da yaşadığını belirten Esad, sözlerine şöyle devam etti:

Onların bilimsel ve kültürel başarılarına saygı duyuyorum ve bu başarılar sayesinde güçlendiler. Ancak güç onları yozlaştırdı ve siyasi sınıfta yozlaşma ortaya çıktı. Kişisel kariyerleriyle daha fazla ilgilenmeye başladılar ve artık halklarını umursamadılar. Ve medyaları aileyi yok eden ve insanları çevrelerinden soyutlayan bir sanal gerçeklik yaratıyor. Bütün bunlar onları gelecekte başarılarına odaklanmaya itebilir.

ABD, 2011'de Suriye iç savaşının başlamasıyla Esad yönetimiyle bütün diplomatik bağlarını koparmış ve Suriye'ye yaptırımlar uygulamaya başlamıştı. ABD'nin bu kararının ardından pek çok Batılı ülke ve bazı Arap ülkeleri de Suriye'yle ilişkilerini kesmişti.

Diğer yandan Suriye geçen yıl Arap dünyasıyla ilişkileri yeniden kurmaya yöneldi. 11 yıl aradan sonra Aralık 2023'te Suudi Arabistan'a büyükelçi atayan Suriye, ABD'nin müttefiki zengin Körfez ülkeleriyle Suriye'nin yeniden inşasını finanse edebilecekleri umuduyla daha iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. 

Ancak, ABD'nin başını çektiği Batı dünyasının yaptırımları bu ilişkilerin ilerlemesinin engeli olarak görülüyor. ABD, 2020'de Suriye hükümetiyle herhangi bir finansal ya da teknolojik işbirliği yapan kişi veya kuruluşların yaptırma tutulmasını içeren Sezar Yasası'nı çıkarmıştı. Yasaya göre, ilgili kişi ya da kuruluşun ABD'deki mal varlığı dondurulabiliyor ve ABD'den vize alması yasaklanıyor.

Esad'la söyleşiyi gerçekleştiren Ardzınba'nın Dışişleri Bakanlığı görevini üstlendiği Abhazya Cumhuriyeti, Rusya, Nikaragua, Venezuela, Nauru ve Suriye tarafından bağımsız devlet olarak tanınıyor ancak Birleşmiş Milletler'de bağımsız bir devlet olarak kabul edilmiyor. Abhazya, 1994'te Rusya'nın desteğiyle Gürcistan'dan bağımsızlığını ilan etmişti.

Independent Türkçe, Sana, AFP, Times of Israel


Hamas lideri Haniye'nin kız kardeşi mahkemeye çıktı

İsrail ordusu, kara harekatına hazırlandığı Refah'ı bombalamayı sürdürüyor (Reuters)
İsrail ordusu, kara harekatına hazırlandığı Refah'ı bombalamayı sürdürüyor (Reuters)
TT

Hamas lideri Haniye'nin kız kardeşi mahkemeye çıktı

İsrail ordusu, kara harekatına hazırlandığı Refah'ı bombalamayı sürdürüyor (Reuters)
İsrail ordusu, kara harekatına hazırlandığı Refah'ı bombalamayı sürdürüyor (Reuters)

Hamas lideri İsmail Haniye'nin kız kardeşlerinden Zeba Abdulselam Haniye, terör örgütü propagandası yaptığı iddiasıyla yargı karşısına çıktı.

İsrail'in güneyindeki Beerşeba şehrinde dün yapılan duruşmada Haniye'nin WhatsApp mesajları ele alındı

Mahkemede, 57 yaşındaki Haniye'nin, Hamas lideri abisi de dahil bazı kişilere WhatsApp üzerinden 7 Ekim'de yapılan Aksa Tufanı saldırılarını öven mesajlar attığı savunuldu.

Haniye'nin 9 ve 10 Ekim'de WhatsApp gruplarına gönderdiği mesajlarda, buradaki kişilerden "düşmanın yok edilmesini sağlayacak dualar paylaşmasını istediği" öne sürüldü. 

Haniye hakkında teröre teşvik ve örgüt propagandası suçlarından toplamda 20 yıl hapis istendi.

Savcılıktan yapılan açıklamada, Haniye'nin hukuki süreç tamamlanana kadar hapiste tutulması da talep edildi. 

Katar'da sürgündeki Hamas lideri Haniye'nin üç kız kardeşi de İsrail yurttaşlığına sahip ve Tel Şeva'da yaşıyor. Times of Israel'in aktardığına göre üçü de İsrailli Araplarla evli.

İsrail polisi, iç istihbarat teşkilatı Şin Bet'le düzenlediği "Şafak Operasyonuyla" Zeba Abdulselam Haniye'yi 1 Nisan'da gözaltına almıştı.

Polis, Haniye'nin evine yapılan baskında "ciddi güvenlik ihlallerine işaret eden" birçok belge, görsel ve telefon ele geçirildiğini savunmuştu. 

Gazze savaşı 

İsrail, Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları'nın 7 Ekim'de başlattığı Aksa Tufanı operasyonuna, Demir Kılıçlar operasyonuyla yanıt vermişti. 

Filistin Sağlık Bakanlığı'nın paylaştığı rakamlara göre, İsrail ordusunun bombardımanlarında Gazze'de 14 bin 685'i çocuk, 9 bin 670'i kadın en az 34 bin 97 kişi öldürülürken, 76 bin 980 kişi de yaralandı. 

İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te de İsrail askerleriyle yasadışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 485 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail ise Gazze'den düzenlenen saldırılarda 604'ü asker en az 1200 kişinin öldürüldüğünü, 5 bin 132 kişinin de yaralandığını duyurdu.

Independent Türkçe, Times of Israel, AA


IKBY Başkanı Barzani: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Erbil'de ağırlamaktan mutluluk duyuyorum"

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

IKBY Başkanı Barzani: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Erbil'de ağırlamaktan mutluluk duyuyorum"

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Irak ziyareti kapsamında "Erbil'de ağırlamaktan mutluluk duyduğunu" belirtti.

Barzani, X sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak ziyaretine ilişkin Türkçe açıklamada bulundu.

Barzani, açıklamasında, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bağdat ve Erbil'e yaptığı tarihi ziyaret, bölgede hassas bir döneme denk geliyor." ifadelerini kullandı.

Ziyaretin, Irak ve IKBY ile Türkiye arasındaki güçlü siyasi, ekonomik ve güvenlik bağlarına da dikkat çektiğini belirten Barzani, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Erbil'de ağırlamaktan mutluluk duyuyorum. Barış, istikrar, ekonomik kalkınma gibi önemli konuları ele alacağız."


Irak Başbakanı Sudani: Irak ve Türkiye'nin güvenliği bölünmez bir bütündür

Fotoğraf: Murat Kula - AA
Fotoğraf: Murat Kula - AA
TT

Irak Başbakanı Sudani: Irak ve Türkiye'nin güvenliği bölünmez bir bütündür

Fotoğraf: Murat Kula - AA
Fotoğraf: Murat Kula - AA

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Kalkınma Yolu Projesi'nin batıyla doğuyu birbirine bağlayacak "ekonomik nehir" olduğunu söyleyerek, bu projenin bölgedeki güvenlik ve istikrarı destekleyeceğini belirtti.

Sudani, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Bağdat'taki Hükümet Sarayında gerçekleştirilen görüşme sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında açıklamalarda bulundu.

Türkiye ile çeşitli alanlarda ortak anlaşmalar imzaladıklarını ifade eden Sudani, "Bugün Kalkınma Yolun Projesi'ne ilişkin ilkeleri içeren dörtlü mutabakat zaptı imzaladık. Kalkınma Yolu Projesi, Dicle ve Fırat nehirlerinin Türkiye'den akıp Irak'a ulaşması gibi batıyla doğuyu birbirine bağlayacak ekonomik nehirdir. Bu yol, Irak'tan Türkiye'ye ve oradan da Avrupa'ya uzanıyor. Bu proje, aynı zamanda bölge haklarını ve onların kültürünü birbirine yakınlaştırır ve çeşitli alanlarda ortaklıkları geliştirecek. Kalkınma Yolu Projesi, bölgedeki güvenlik ve istikrarı destekleyecek." dedi.

Irak Başbakanı, su düzeyinde de anlaşmalar imzaladıklarını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunlar (su anlaşmaları) sulama sistemlerini yenileyecek. Bu anlaşmanın ayrıca Irak'ın su hissesine de olumlu etkileri olacak ve komşu ülke Türkiye'ye de fayda sağlayacak. Biz (Irak ve Türkiye) birbirimize suyun yukarından (Türkiye) aşağıya (Irak) akmasındaki gibi tek bir yaşam çizgisiyle bağlıyız." ifadelerini kullandı.

- "Irak ve Türkiye'nin güvenliği bölünmez bir bütündür"

İki ülke arasındaki güvenlik işbirliğine de değinen Sudani, "Türkiye ve Irak'ın istikrarını sağlayacak güvenlik işbirliğinde mutabık kaldık. Bu (güvenlik işbirliği), terörle işbirliği yapabilecek silahlı grupların oluşturabileceği ve iki ülkenin güvenliğini bozabileceği tehlikeye karşı mücadele etmesine yardımcı olacak. Bu ayrıca, sınır bölgelerindeki alanların daha fazla kontrol altına alınmasını da sağlayacak. Irak ve Türkiye'nin güvenliği bölünmez bir bütündür. Aramızdaki güvenlik işbirliği bölge için önemlidir. Böylece iki ülke arasındaki ilişkiler örnek alınacak düzeyde olur." diye konuştu.

Sudani, dengeli, ortak çıkar ve iyi komşuluğa dayalı politika izlediklerini vurgulayarak, "Irak topraklarından başka bir ülkeye saldırı düzenlenmesine izin veremeyiz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretinin, İsrail'in Gazze'ye düşmanca saldırılarının sürdüğü riskli ve tehlikeli bir dönemde gerçekleştirilmesinin önemli olduğunu ifade eden Sudani, "Kudüs, İslam'ın sembolüdür ve Filistin'in kutsallıklarına hakaret kabul edilemez." şeklinde konuştu.


Mısır ile BM yetkilileri, İsrail'in Gazze'deki saldırılarının son bulması gerektiğini vurguladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Mısır ile BM yetkilileri, İsrail'in Gazze'deki saldırılarının son bulması gerektiğini vurguladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Mısır ile Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri, İsrail'in 6 aydan uzun süredir devam ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının son bulması gerektiğini belirtti.

Mısır Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, Bakan Samih Şükri, halihazırda ülkeyi ziyaret eden Birleşmiş Milletler Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese ile bir araya geldi.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının uluslararası insan hakları hükümlerine uygun olarak son bulması gerektiğini vurgulayan ikili, insani yardımların da eksiksiz biçimde ulaştırılması, Batı Şeria'da İsrail koruması altında Yahudi yerleşimci şiddetinin son bulması ve faillerin sorguya çekilmesi gerektiğine işaret etti.

İkili, İsrail'in Filistinlileri topraklarından sürmek için yaptıklarına ve Filistin halkına yönelik toplu cezalandırma uygulamalarına da son vermesi gerektiğini kaydetti.

Şükri, "birçok ülkenin şu ana kadar İsrail uygulamalarını uluslararası hukukun açık bir ihlali olarak nitelendirme konusundaki isteksizliğinden duyduğu üzüntüyü" dile getirdi.

BM yetkilisi Albanese ise "İsrail'in reddetmesi nedeniyle Gazze Şeridi ve işgal altındaki Filistin topraklarını ziyaret edemediğini" belirterek, bu tavrı kınadığını ifade etti.

Albanese, İsrail'e "işgalci güç olarak uluslararası hukuk yükümlülüklerine uyması" çağrısında bulundu.