Almanya’da aşırı sağcıları finanse eden Rus ajan yakalandı

Almanya'daki Rus casusunun durumu Batılı istihbarat teşkilatlarını endişelendiriyor

Almanya Dış İstihbarat Teşkilatı'nın (BND) Berlin'deki genel merkezi (Reuters)
Almanya Dış İstihbarat Teşkilatı'nın (BND) Berlin'deki genel merkezi (Reuters)
TT

Almanya’da aşırı sağcıları finanse eden Rus ajan yakalandı

Almanya Dış İstihbarat Teşkilatı'nın (BND) Berlin'deki genel merkezi (Reuters)
Almanya Dış İstihbarat Teşkilatı'nın (BND) Berlin'deki genel merkezi (Reuters)

New York Times (NYT) gazetesi, Alman makamlarının Rusya için çalışan bir casusu tutuklamasının, Berlin'in müttefikleri nezdinde endişelere yol açtığını bildirdi.
Şaerku’l Avsat’ın NYT’den aktardığı habere göre Alman makamları, Rusya'ya bilgi naklettiği şüphesiyle bir istihbarat teşkilatı müdürünü tutukladı ve onu modern Alman tarihinin en ciddi casusluk skandallarından birinde vatana ihanetle suçladı.
Adı açıklanmayan casus (52 yaşında), siber güvenlik ve elektronik haberleşmeden sorumlu birimin müdürü olarak çalışıyordu ve günlük bilgilerin yaklaşık yarısının istihbarata sağlanmasına katkıda bulunuyordu. Ukrayna’nın geçen yıl Ruslar tarafından işgalinden bu yana toplanan önemli bilgilere erişimi vardı.
Alman makamları katı gizlilik yasaları uyarınca casusun kimliğini açıklamazken, İngiliz medyası casusun adının Carsten Linke olduğunu iddia etti. NYT tarafından yapılan soruşturma da iddiayı teyit ediyor.
Alman istihbaratı, onlarca yıl öncesine uzanan uzun ve çalkantılı bir Rus nüfuzu geçmişine sahip, ancak son vaka şimdi kritik bir anda Almanya'daki Batılı istihbarat teşkilatları arasındaki güveni sarsmakla tehdit ediyor.
2. Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa için en büyük güvenlik tehdidini oluşturan Moskova kıta genelinde casusluk operasyonlarını hızlandırdı.
Tutuklama, Avrupa genelinde gerçekleştirilen bir dizi baskın ile Hollanda, İsveç ve Norveç'teki gizli Rus ajanlarını ifşa etmesinden kısa bir süre sonra gerçekleşti. Alman yetkililer hâlâ casusun ne tür bir hasara yol açmış olabileceğini belirlemeye çalışıyor.
Bazı liderler, güvenlik servislerinin sadakatini ve saflarındaki Rus sempatizanları sorununun derinliğini açıkça sorguluyor. Adının açıklanmasını istemeyen soruşturmaya aşina 3 yetkili, olayın buzdağının görünen kısmı olabileceğinden endişe ediyor. Yetkililerden biri, “Diğer casusları işe almak casusluğun en üst seviyesidir. Teknik keşif birimimiz en önemli departmanlardan biridir ve orada casus bulmak durumu tehlikeli hale getirir” dedi.
Dava zaten ikinci bir kişinin tutuklanmasına yol açtı. Bu ikinci kişinin Rus doğumlu olduğu ve bilgi almak için Moskova'dan casusa yaklaşık 400 bin euro nakit getirdiği tespit edildi.
Soruşturmanın ardından bu iki kişiden, kimin kimi işe aldığı henüz netlik kazanmazken, yetkililer aşırı sağcı popülist parti olan "Alternatif Parti’nin" üyesi bir Alman yedek askeri tarafından bu iki kişiyle temasa geçildiğine inanıyor. Soruşturmayı takip eden kişiler, Alman istihbaratının Batılı bir ajan tarafından ihbar almış olabileceğini söylediler.
NYT, davanın Almanya için başka ciddi zaafları da ortaya çıkardığını ve eski ABD istihbarat görevlilerinin son yıllarda Rus casusluğu konusunda yeterince hazırlıklı olmadığını kaydetti.
Alman siyasetçiler yıllarca Moskova ile ekonomik ilişkiler, özellikle de gaz alımı konusunda önemli çaba gösterdi.  Rusya odaklı birçok istihbarat birimini kapattılar. Ancak kariyerine KGB subayı olarak komünist Doğu Almanya'da ajan olarak başlayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tam tersini yaptı: Avrupa'nın en büyük ekonomisi olan Almanya'yı öncelikli hedef haline getirdi.
Eski bir Alman Savunma Bakanlığı yetkilisi olan Nico Lang şunları söyledi: “Akıcı bir şekilde Almanca konuşan ve Alman yöntemlerini çok iyi bilen çok özel uzmanları var. Almanya'da çok hedefli operasyonlar yürütüyorlar. Bizim tarafımızda ise aslında Rusya'yı bilen ve Rusça konuşan kimse kalmadı.”
Şimdiye kadar yapılan soruşturmalar, casusun Moskova ile ilişkisinin Ukrayna'nın işgalinden önceye dayandığını gösteriyor. Alman yetkililerin önemsediği soru, eğer suçlamalar doğrulanırsa, özellikle büyük miktarda para veya borç bulunmadığına göre, bir istihbarat görevlisi nasıl ihanetle itham edilecek? Muhtemel saikler dikkate alındığında tek açıklama casusun bariz aşırı sağ sempatisidir.
Soruşturmaya dair iki kaynak, casusun evi ve ofislerinde yapılan aramada aşırı sağcı Alternatif Parti'nin broşürlerinin bulunduğunu söyledi. Soruşturmayı takip edenlerden biri, casusun meslektaşlarına ülkenin kötüye gittiğini hissettiğini ve yeni merkez sol hükümeti özellikle küçümseyen ifadelerle eleştirdiğini belirtti.
Yıllar geçtikçe aşırı sağcı gruplar, Putin'in milliyetçi söyleminden etkilenerek Rusya'ya daha sempatik hale geldi. Almanya, ordu da dahil olmak üzere güvenlik servislerindeki aşırı sağ sempatizanlarının kökünü kazımak, hatta kendi güçlerinin bir kısmını tasfiye etmek için mücadele etti.
Soruşturmanın ardından bir Alman siyasetçi, bazı askeri ve istihbarat yetkililerinin Ukrayna'nın işgalinden sonra bile Rusya'ya hâlâ hayran olduğundan ve daha yakın ilişkiler kurmayı arzuladığından endişe ediyor.
Yetkili, "Rusya ile iş birliği yapma arzusu var. Bu romantik bir düşünce ve korkarım güvenlik servislerimizde bu düşünceye sahip birçok kişi var."
Almanya'nın müttefikleri için bu korkular tanıdık gelebilir. Soğuk Savaş günlerinden beri, Almanya istihbarat teşkilatı Rus sızmasından zarar gördü.
Alman istihbaratının Rusların elinde olabilecek gizli bilgileri hafife aldığı şeklinde bir iddia var. Ancak Batılı güvenlik yetkilileri, Ukrayna savaşıyla ilgili istihbaratın müttefiklerden, muhtemelen İngilizlerden aktarıldığından endişe ediyor. ABD'li yetkililer, bu davanın müttefik casus servislerini sarstığını kabul ediyor. Bazı yetkililer, bu davanın ABD’liler ve İngilizler tarafından bazı bilgilerin sağlanmasını yavaşlattığını veya durdurduğunu ifade etti. Bazı yetkililer ise Almanya'nın Ukrayna savaşında önemli bir ortak olmaya devam ettiğini söylüyor.



Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
TT

Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz ile Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer arasında dün yapılan telefon görüşmesinde, bölgedeki anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiği vurgulandı.

Görüşmede, bölgedeki son gelişmeler ve İsrail'in İran'a yönelik askeri operasyonlarının yansımaları ele alınırken, tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi ve gerilimin azaltılması için her türlü çabanın sarf edilmesinin önemine değinildi.

Diğer yandan İsrail'in İran'a yönelik saldırısı bağlamında Suudi Arabistan ve Türkiye, gerilimin düşürülmesi ve itidalli davranılması için her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini ve diyaloğa dönülerek tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesinin önemini vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’dan aktardığına göre, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının ardından bölgede yaşanan gelişmeler gözden geçirildi ve söz konusu gelişmelerin krizin çözümüne yönelik mevcut diyaloğun kesintiye uğramasına yol açtığı ifade edildi.

Türk devlet televizyonu TRT, iki tarafın bölgesel ve küresel konuları ele aldığını belirtti. Erdoğan'ın, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail'in ‘bölgenin istikrar ve güvenliğine en büyük tehdidi oluşturduğunu’ söylediği ve bu tehdidin İran'a yönelik saldırıyla bir kez daha ortaya çıktığını belirttiği aktarıldı.

Erdoğan, ABD ile İran arasında nükleer müzakereler yoluyla uzlaşma arayışlarının sürdüğü bir dönemde İsrail'in İran'a yönelik saldırısının barış çabalarını baltalamayı amaçladığını ve İsrail saldırılarının İsrail'in ‘bölgesel ve küresel güvenliği sorumsuzca tehdit ettiğini’ bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.

Görüşme sırasında Erdoğan, ‘bölgenin yeni bir krizi kaldıramayacağı ve yıkıcı bir savaşın bölgedeki tüm ülkelere düzensiz göç dalgaları yaratabileceği’ uyarısında bulunarak, ‘nükleer anlaşmazlığın ancak devam eden müzakereler yoluyla çözülebileceğini’ vurguladı.