Suûdi Arabistan’ı kuran bilge İmam Muhammed bin Suûd

İmam Muhammed bin Suûd suikast komplosundan sağ kurtularak ilk merkezî devleti kurdu. Bilgeliğiyle Diriye kasabasını saygın bir başkente dönüştürdü

 İmam Muhammed bin Suûd – Diriye’de kurulan ilk Suûdi devletinin ilk zamanlarındaki yayılma haritası – Ok, yayılma yönünü, dairelerse devlete katılan bazı şehir ve köyleri gösteriyor (Şarku’l Avsat)
İmam Muhammed bin Suûd – Diriye’de kurulan ilk Suûdi devletinin ilk zamanlarındaki yayılma haritası – Ok, yayılma yönünü, dairelerse devlete katılan bazı şehir ve köyleri gösteriyor (Şarku’l Avsat)
TT

Suûdi Arabistan’ı kuran bilge İmam Muhammed bin Suûd

 İmam Muhammed bin Suûd – Diriye’de kurulan ilk Suûdi devletinin ilk zamanlarındaki yayılma haritası – Ok, yayılma yönünü, dairelerse devlete katılan bazı şehir ve köyleri gösteriyor (Şarku’l Avsat)
İmam Muhammed bin Suûd – Diriye’de kurulan ilk Suûdi devletinin ilk zamanlarındaki yayılma haritası – Ok, yayılma yönünü, dairelerse devlete katılan bazı şehir ve köyleri gösteriyor (Şarku’l Avsat)

Arabistan Yarımadası tarihindeki büyük dönüşümün ve güçlü bir devletin doğuşuna yol açan ilk birliğin gerçekleşmesinin sırrı, benimsenen şu birkaç ilkede saklıdır: Siyasi istikrarı gerçekleştirme, meşru yönetime karşı ayaklanmama, hükümdarın orduyu yönetmesi, bölgeleri aşamalı olarak birleştirmeye başlama, kendisi için sıkıntılı bir zamanda düşmanlarının birleşmesini önleme çabası, siyasi veya askeri bir karar almadan önce kanaat önderleriyle istişare etme, adaleti sağlamak adına devlet için bir yönetim biçimi belirleme ve sistemi uygulama, herhangi bir dış saldırıya karşı koruma sağlayarak ülkeyi korunaklı hale getirme, düzeni sağlamak ve tebaanın haklarına yönelik tecavüzü ve zulmü önlemek adına yönetim için yasalar ve ilkeler belirleme, belirgin bir ekonomik sistem benimseme, bilim ve eğitimi geniş çapta yayma.
İlk Suûdi devletinin kurucusu İmam Muhammed bin Suûd’un hikayesi, ismi tarihe altın harflerle yazılan büyüklerin trajedilerine benziyor. O bir kahraman, devrimci, mağrur bir atlı, adil bir hükümdar, deneyimli bir politikacı ve yönetici olmak için doğmuş bir adam. Adamlarından oluşan bir toplulukla birlikte suikast ve tasfiye komplosundan sağ çıktıktan sonra Arap Yarımadasının ortasındaki memleketi Diriye’de güçlü ve dayanıklı bir merkezî devlet kurarak orada güvenlik ve emniyet tesis etti, adalet ve eşitliği sağladı ve orayı, camilerin ve okulların ilim talebesiyle dolup taştığı bir kültür minaresi haline getirdi. Dahası, Diriye’den doğan ve başkent haline gelen genç devletini savunmak için efsane niteliğinde dikkat çekici bir kahramanlık destanı yazdı. Oluşumlar, krallıklar, imparatorluklar ve kutuplar bu aşamayı tehdit olarak algıladı ve yeni devletin yolları, söz konusu devletlerin siyasi, ekonomik vd. çıkarlarıyla kesişti. Oğulları ve torunları, babalarının bu büyük varlığı ve devletin üzerine kurulduğu direkleri koruma konusunda yazdıklarını takip etti. Gelgelelim dönemin sömürgeci işgalcileri, bu yeni doğan güçlü devlete saldırıp onu işgal etti; şiddetli çatışmalar yaşandı ve yöneticiler bu uğurda canlarını verdi ve devlet iki kez düştü. İlk önce dışarıdan bir hareketle düşen devlet tekrar ayağa kalktıktan sonra ikinci kez, oğullar arasındaki bir iç çekişme ile tekrar düştü. Daha sonra Kral Abdülaziz, babalarının ve atalarının mülkünü geri almayı başararak devleti ayağa kaldırdı ve büyük bir destanla uzun bir mücadelenin ardından devleti yeniden kurdu. Bu yapı bugün, Suûdi Arabistan Krallığı adıyla biliniyor.


Diriye’den çıkan ilk Suûdi devletinin ilk zamanlarındaki yayılma haritası – Ok, yayılma yönünü, dairelerse devlete katılan bazı şehir ve köyleri gösteriyor (Şarku’l-Avsat)

Hicri 1090 yılında doğan İmam Muhammed bin Suûd bin Muhammed bin Mukrin bin Merhan bin İbrahim bin Musa bin Rebia bin Mâni el-Meridî’nin hikayesi erken yaşlarda, h. 850-1139 (MS 1446-1727) arasında hüküm süren Diriye Emirliği dönemindeki olayların gidişatına olan etkisi ve katılımıyla başladı. Şöyle ki Diriye Emirliği’nin kuruluşunda ve Necd şehirleri arasında öne çıkmasında rolü olan birkaç emir, Diriye’yi peş peşe yönetti, ancak Diriyye, İmam Muhammed bin Suûd’un hükümdarlığından önceki dönemde bazı bölünmeler ve siyasi sıkıntılara sahne oldu. İmam Muhammed de bunların uzağında kalamadı, hatta Dir’iye’de siyasi istikrarı sağlamak için meşru hükümdara destek olma siyaseti izledi ve şahsi çıkarlar peşinde veya üzerinde anlaşmaya varılan sözleşmeleri ihlal yoluyla hükümdara karşı ayaklanmayı kabul etmedi. Bu yüzden Muhammed bin Mukrin kendisine isyan edip tüm tarafları Diriye’yi yönetme politikası konusunda bir araya getiren anlaşmayı ihlal ettiğinde İmam Muhammed, Emir Zeyd bin Merhan’ın destekçilerinden biri oldu ve böylece Zeyd bin Merhan’ı öldürerek onu yenme girişimini bilfiil engelledi ve iktidarı onun lehine yeniden ele geçirdi.
Askerî açıdan da İmam Muhammed bin Suûd, Diriye’nin yiğit atlılarından biri olarak Diriye’nin savunmasına ve seferlerine katıldı. Zeyd bin Merhan ile el-Uyeyne’ye doğru yola çıkarak, Diriye ordusunun galip geldiği bir askeri operasyonda yer aldı. el-Uyeyne Emiri, görüşme ve barışçıl bir müzakere teklif edince Zeyd bin Merhan bunu kabul ederek Muhammed bin Suûd ile el-Uyeyne’ye girdi. Ancak el-Uyeyne Emiri, bu ikisine ihanet etti ve öldürülmeleri için suikast planı hazırladı. İbn Muammer, Emir Zeyd bin Merhan’ı öldürürken Muhammed bin Suûd, kurtulmayı başararak saraydaki müstahkem yerlerden birine sığınabildi. El-Uyeyne Emiri’nin halası Cevhere binti Abdullah bin Muammer ona eman verince inmeyi kabul etti ve Diriye’ye döndü. Muhammed bin Suûd burada iktidarı devraldı ve böylece ilk Suûdi devletini kurdu.
İmam Muhammed bin Suûd döneminde Diriye, her düzeyde istikrar ve refaha tanık oldu. Daha sonra gitgide gücünü artırarak kendi imkânlarına ve yetkin iktidar siyasetine dayalı bir şehir devleti olarak temayüz etti. Ve nihayet, Arap Yarımadasının büyük bir bölümünü içine alacak bir devletin kurulması için en münasip şehir halini aldı. Bu aşamaya gelirken de İmam Muhammed bin Suûd’un şehir devletinden kapsamlı bir devlete dönüşüm vizyonu ve tüm Arap Yarımadasını birleştirme çabası ateşleyici oldu.
İmam, Arap Yarımadasının kalbi mesabesindeki Necd’de birlik projesi başlattı, Yarımada o dönemde aynı şehrin insanları arasındaki siyasi bölünmeler ve büyük çözülmelerle boğuşuyordu ve bu durum, birliği gerçekleştirmeyi, birleştirme ameliyesinin en zorlu aşamalarından biri haline getirerek uzun bir zaman aldı.
İmam Muhammed bin Suûd, devletin askerî işleriyle ilgileniyor ve denetliyordu. Birliğin gerçekleşmesindeki önemini göz önünde bulundurarak, askerleri eğitip silahlandırmak suretiyle güçlü bir ordu kurmak istedi. Orduya verdiği büyük manevi destekten ötürü bazı muharebelere bizzat kumandanlık etti, kendisi olmadığında da yerine oğlu Abdülaziz’i geçirdi. 
İmam, başkenti Diriye’den, toplumun farklı tayflarını etkileyerek birlik fikrine ikna etti ve bu da onları, bunun gerçekleşmesi uğrunda ortak ve omuz omuza çalışmaya sevk etti. İmam Muhammed bin Suûd, Diriye’den kendisine bağlı ülke ve kabilelere birleştirme harekâtına katılmaları için davet gönderiyor, onlar da kararlaştırılan zamanda savaş meydanına atlı ve askerlerden oluşan bir topluluk gönderiyordu.
İmam Muhammed bin Suûd’un rüyasını gerçekleştirmenin bedeli hafif değildi. Kuruluş aşaması, her devletin tarihinde en zorlu aşamadır, özellikle de Arap Yarımadasının o dönemdeki haline bakıldığında. Nitekim bazı ülkeler, şahsi çıkarları ile birlik projesi arasında daimî bir tereddüt içindeydi. Bu, devletin güvenliği sağlamak için girmeye devam ettiği savaşlarda kaynaklarının ve çabasının çoğunu tüketen bir etken oldu. İki oğlu Faysal ve Suûd bu sürece kurban gitse de İmam Muhammed bin Suûd, birliği gerçekleştirme ve bölgeyi kalkındırma konusundaki kararlılığını bozmadı.
Necd’in birleştirilmesi 40 yıl alarak İmam Abdülaziz devrine kadar sürdü. Diriye’nin şanının artması ve el-Uyeyne, Huraymila ve Menfuha gibi Necd ahalisi arasında ilkeleri, fikirleri ve vizyonunun revaç bulmasının ardından birkaç ülke erkenden ve barışçıl bir şekilde İmam Muhammed bin Suûd’a biat etse de Necd’in bazı bölgelerinde güçlü bir muhalefet varlığını sürdürüyordu. Bunlardan en önemlisi de Dir’iye’nin 27 yıl boyunca çatışma yaşadığı Emir Deham bin Devas liderliğindeki Riyad kasabasıydı. İmam Abdülaziz nihayet h. 1187 (MS 1773) yılında bu kasabayı da birliğe dahil edebildi.
Birleştirme operasyonları ilk etapta Necd’in birliğine odaklansa da artan gücü ve nüfuzu sebebiyle komşu bölgelerden düşmanlar, Diriye’ye karşı birlik oldu. H. 1172 yılında el-Ahsa hükümdarı, Necd’in bazı bölgelerinin de desteğiyle Diriye’ye karşı büyük bir sefer başlattı, ancak İmam Muhammed bin Suûd’un iyi idaresi ve Diriye’nin koruma gücü sayesinde bu akın, hedefine ulaşamadan geri döndü.
İmam Muhammed bin Suûd’un idareciliği, sıkıntılı bir zamanda düşmanlarının kendisine karşı birlik olmasını engellemesinde tezahür ediyor. Diriye’nin birtakım zorluklarla boğuştuğu bir zamanda Necran hükümdarıyla müzakere ederek Diriye’de esir olan bazı bağlılarını ona teslim etti, bunun karşılığında da onun, el-Ahsa ve Riyad hükümdarı ile Dir’iye’ye karşı kurdukları ittifakını önledi. Böylece diplomatik çözüm, devleti o dönemde eşitsiz olacak bir savaştan kurtarmış oldu.
Bu noktada şunu da muhakkak kaydedelim ki İmam Muhammed bin Suûd iktidarda siyasi sistemin temellerini, şura ilkesinin, temel direklerden biri olarak kabul edildiği İslami nizama uygun şekilde attı. Nitekim siyasi ve askerî kararlar almadan önce aile içindeki ve dışındaki kanaat önderleri ve alimlerle istişare ediyordu.
İmam Muhammed bin Suûd döneminde kuruluş aşaması sadece askerî harekâta bağlı kılınmamış, devletin inşasındaki önemine binaen medeniyet alanındaki faaliyetler askerî faaliyetlerle uygun adım ilerlemişti. Yeni devletin kuruluşunun en önemli esaslarından biri, kamusal ve özel işleri düzenleyen nizamname ve kanunların çıkarılmasıdır. İmam Muhammed bin Suûd da devletin nizamını, İslam şeriatı ile soylu Arap ahlakına dayalı olarak kurdu.
İmam Muhammed bin Suûd döneminde güvenlik alanında meydana gelen büyük değişime bakınca, sistem uygulamasının ne kadar tavizsiz ve adil olduğunu anlarız.  Yargı sisteminin nizamname çıkarma ve onu uygulamadaki başarısının bir sonucu olarak rejim, toplumun bireylerini suç işlemekten caydıran bir unsur haline gelmişti. Devlet, kasabalara ve kabilelere yönelik saldırı ve yağmaları önleyenleri ödüllendiriyor, bunu önlemek elindeyken önlemeyenleri de cezalandırıyordu. Kadılar, bilgi ve deneyimlerine göre atanıyor ve çekişmeli taraflardan para almalarını engellemek adına beytülmalden, yani devlet hazinesinden kendilerine maaş tahsis ediliyordu. Daha önce yaygın olduğu halinde kadı, sistemi uygulayabilmesi için yürütme erki tarafından destekleniyordu.
İmam Muhammed bin Suûd güvenliğin önemini de göz ardı etmeyerek kasabaları tahkim edip güvence altına alma istedi. Bunun için korunaklı yerlere kaleler inşa ediyor ve buraları, “emin” adı verilen ve kendilerine erzak ve cephane temin edilen askerlerle donatıyor, böylece kasaba herhangi bir dış saldırıya karşı korumaya alınıyordu.
İmam Muhammed bin Suûd, tüm devlet işlerinin genel denetimini üzerine aldı. İstikrarın sürdüğünden ve tebaaya, haklarına tecavüz edilmeden yönetim için konan ilke ve kanunlara uygun olarak adil muamele yapıldığından emin olmak için Dir’iye’ye bağlı kasaba emirleri ile sürekli temas halindeydi.
İmam Muhammed bin Suûd, ekonomik sistemi de İslam şeriatını esas alarak kurdu. Nitekim paralar, şeriatın belirlediği kaynaklara göre beytülmalde toplanıp sayılır, sonra da hak sahiplerine dağıtılırdı. İmam Muhammed, kasaba yöneticileri tarafından halkına rastgele dayatılan vergileri de iptal etti ve bölge, onun döneminde ekonomik bakımdan büyüme ve gelişmeye tanıklık etti.
İmam Muhammed bin Suûd’un ilgisinden en büyük pay ilme ve alimlere düştü. İmam, ilmin, bölgenin vaziyetini büyük ölçüde değiştirebileceğine inanmıştı. Dir’iye onun döneminde, özel olarak Necd ve genel olarak Arap Yarımadasındaki ilim hayatının aktif bir merkezi haline geldi. Tüm kasabalardan alimler ve ilim talipleri buraya geliyordu. Bu yüzden Dir’iye, h. 1157 (MS 1745) yılında el-Uyeyne’den ayrılan Şeyh Muhammed bin Abdülvehhab için de en uygun seçenek oldu.
İmam Muhammed bin Suûd ilim talebesini koruyup gözetme, haklarını muhafaza etme ve yeni ilmi kalkınmaya muhalefet edenlere karşı onları savunma sorumluluğunu üstlendi. Birliği barışçıl yollarla gerçekleştirme girişimiyle de komşu ülkeler ve bölgelere ilmi heyetler ve mektuplar gönderiyordu. Bu doğrultuda, bakış açılarını yaklaştırma ve anlaşmazlığı çözme çabası göstererek, Suûdilerin hac engeline de Mekke’ye ilmi bir heyet göndererek karşılık verdi.
Arap Yarımadası tarihindeki bu büyük dönüşüm, Kurucu İmam Muhammed bin Suûd sayesindedir. İmam, devleti kurmak ve direklerini sabitlemek için kırk yıl harcadıktan sonra h. 1179 (MS 1765) yılında vefat edince ilk Suûdi devleti hükümdarı olarak yerine, kurucu babasının yönetim tarzını ve yaklaşımını benimseyen oğlu Abdülaziz bin Muhammed geçti.



Suudi ekonomisi üçüncü çeyrekte yüzde 4,8 büyüdü... Petrol dışı faaliyetler büyümenin yüzde 50'sini oluşturuyor

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ın genel görünümü (SPA)
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ın genel görünümü (SPA)
TT

Suudi ekonomisi üçüncü çeyrekte yüzde 4,8 büyüdü... Petrol dışı faaliyetler büyümenin yüzde 50'sini oluşturuyor

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ın genel görünümü (SPA)
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ın genel görünümü (SPA)

Suudi Arabistan ekonomisi, 2025’in üçüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde 4,8’lik reel büyüme kaydetti. Bu büyüme, ülkenin olumlu ekonomik performansının devam ettiğini gösterirken, petrol dışı faaliyetlerin ana itici güç olduğu gözlendi. Mevsimsel olarak düzeltilmiş reel gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) ise bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,4 arttı.

Suudi Arabistan Genel İstatistik Kurumu’nun (GASTAT) nihai verilerine göre, yıllık büyüme oranı, ekim ayında açıklanan ön tahminlerdeki yüzde 5’lik seviyenin biraz altında kaldı. Buna rağmen 2025’in en hızlı büyümesi olarak kayda geçti.

Yıllık toplam büyümeye en büyük katkıyı, 2,4 puan ile petrol dışı faaliyetler sağladı; bu oran, toplam yüzde 4,8’lik büyümenin yüzde 50’sini oluşturuyor. Petrol faaliyetlerinin katkısı ise 2 puan oldu. GASTAT, petrol dışı faaliyetler için büyüme tahminini yüzde 4,5’ten yüzde 4,3’e düşürürken, petrol faaliyetleri büyüme tahminini ise yüzde 8,2’den yüzde 8,3’e yükseltti.

Büyümede, ağustos sonunda OPEC+ ittifakının gönüllü üretim kesintilerinin sona ermesinin ardından petrol üretimindeki kademeli artışın etkisi oldu. Suudi Arabistan, eylül ayından itibaren günlük 547 bin varil artışla üretimini yükseltti ve kasım ayında buna ek olarak günlük 137 bin varil artış gerçekleştirdi.

Bunun yanı sıra, kamu faaliyetleri ve ürünler üzerinden alınan net vergiler de büyümeye her biri 0,2 puanlık sınırlı katkı sağladı.

Mevsimsel düzeltmelerle (çeyreklik bazda) bakıldığında, petrol ve petrol dışı faaliyetler sırasıyla büyümeye 0,8 ve 0,3 puanlık katkı sağladı.

Faaliyet türlerine göre performansa bakıldığında, tüm ekonomik faaliyetler yıllık bazda pozitif büyüme kaydetti. Üçüncü çeyrekte en hızlı büyüyen sektör, yıllık yüzde 11,9 ve çeyreklik yüzde 3,9 artışla petrol rafinajı oldu. Bunu, ham petrol ve doğalgaz faaliyetleri izledi; bu sektörler yıllık yüzde 7,3, çeyreklik yüzde 3,2 büyüme gösterdi. Elektrik, gaz ve su faaliyetleri ise yıllık yüzde 6,4, çeyreklik yüzde 1 oranında büyüme kaydetti.

Harcamaların bileşenlerine gelince, yıllık ve çeyreklik karşılaştırmalarda farklılıklar gözlendi. Özel nihai tüketim harcamaları yıllık yüzde 2,6 artarken, çeyreklik bazda yüzde 0,6 geriledi. Buna karşın, devletin nihai tüketim harcamaları yıllık yüzde 3,1 düşerken, çeyreklik bazda yüzde 1,4 arttı.

Toplam sabit sermaye oluşumu yıllık bazda yüzde 0,7 azaldı; ancak çeyreklik bazda güçlü bir artışla yüzde 6,2 yükseldi. Bu durum, üçüncü çeyrekte yatırım harcamalarının bir önceki çeyreğe kıyasla arttığını gösteriyor.

Dış ticarette ise performans, ihracattaki güçlü artışla desteklendi. İhracat yıllık yüzde 18,4, çeyreklik yüzde 7,5 yükseldi ve Suudi ürünlerine yönelik dış talebin güçlü olduğunu ortaya koydu. İthalat ise yıllık yüzde 4,3 artarken, çeyreklik bazda yüzde 1,2 azaldı.


Suudi Arabistan, Fortune Global Forum'da niteliksel atılımlarını sergiliyor... Krallık: ‘Fırsatlar Ülkesi’

Suudi Arabistan Kongre ve Fuar Genel Kurumu (SCEGA) Başkanı Fahd er-Reşid, Fortune Global Forum'un açılışında konuşma yaptı. (Fotoğraf: Turki el-Akili)
Suudi Arabistan Kongre ve Fuar Genel Kurumu (SCEGA) Başkanı Fahd er-Reşid, Fortune Global Forum'un açılışında konuşma yaptı. (Fotoğraf: Turki el-Akili)
TT

Suudi Arabistan, Fortune Global Forum'da niteliksel atılımlarını sergiliyor... Krallık: ‘Fırsatlar Ülkesi’

Suudi Arabistan Kongre ve Fuar Genel Kurumu (SCEGA) Başkanı Fahd er-Reşid, Fortune Global Forum'un açılışında konuşma yaptı. (Fotoğraf: Turki el-Akili)
Suudi Arabistan Kongre ve Fuar Genel Kurumu (SCEGA) Başkanı Fahd er-Reşid, Fortune Global Forum'un açılışında konuşma yaptı. (Fotoğraf: Turki el-Akili)

Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu Genel Sekreterliği Danışmanı ve Suudi Arabistan Kongre ve Fuar Genel Kurumu (SCEGA) Başkanı Fahd er-Reşid, Krallığın bugün bir fırsatlar ülkesi haline geldiğini belirterek, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 çerçevesinde çeşitli alanlarda kaydettiği niteliksel atılımları vurguladı.

26-27 Ekim tarihlerinde ilk kez Riyad'da düzenlenen Fortune Global Forum'un açılış konuşmasında er-Reşid, kadınların işgücü piyasasına katılımının yüzde 37'ye ulaşarak 2030 için belirlenen hedefi aştığını açıkladı. Öte yandan, turizm sektörü geçen yıl 100 milyon ziyaretçi hedefi açıklanmışken, 120 milyon ziyaretçiyi ağırladı.

Er-Reşid, yaklaşık 8 milyonluk nüfusu ile dünyanın en büyük 50 şehir ekonomisi arasında yer alan Riyad şehrinin, Suudilerin hırsını ve zorlu bir ortamda inşa etme yeteneğini somutlaştırdığını belirtti. Er-Reşid, “Başarılar, Suudi halkını karakterize eden hırs, sabır ve sınırsız iyimserlik sayesinde elde edildi” ifadesini kullandı.

Er-Reşid, Vizyon 2030'un uygulanmasının tüm sektörleri kapsayan kesin performans göstergelerine dayandığını belirtti. Suudi Arabistan’ın, çeşitli bölgelerdeki erkek ve kadınların ortak çabalarıyla, küresel yetenekleri çekerek ve uluslararası ortaklıkları güçlendirerek binden fazla girişim başlattığını ve bunların yüzde 85'inin plana göre ilerlediğini kaydetti.

Suudi Arabistan’ın iş birliği ve yatırımı artırmak için dünyaya kollarını açtığını vurgulayan er-Reşid, konuşmasını şu ifadelerle tamamladı: “Buradayız, hazırız. Yeteneklerimizi artıracak ve bilgimizi derinleştirecek yeni ortaklıklar kurmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.”

Fortune Global Forum, yapay zekâ alanındaki tarihi gelişmeler, jeopolitik gerilimler ve değişen ticaret politikalarının küresel pazarlar ve tedarik zincirleri üzerindeki etkisi dahil olmak üzere, küresel ekonomideki büyük değişikliklerin arkasındaki itici güçleri tartışıyor. Ayrıca, ekonomilerin stratejilerini enerji bağımlılığından finansal liderliği güçlendirmeye doğru yeniden yönlendirdiği, kamu-özel sektör ortaklıkları için yeni fırsatlar yarattığı ve iş ve yatırım alanlarında küresel iş birliğinin haritasını yeniden çizdiği Körfez bölgesindeki dönüşümleri de vurguluyor.


İsrail ordusu Gazze şehrini ‘tehlikeli savaş bölgesi’ ilan etti

İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)
İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)
TT

İsrail ordusu Gazze şehrini ‘tehlikeli savaş bölgesi’ ilan etti

İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)
İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)

İsrail ordusu bugün Gazze şehrini ‘tehlikeli savaş bölgesi’ ilan etti. İsrail ile Hamas arasındaki savaşın başlamasından yaklaşık iki yıl sonra İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin en büyük şehrini kontrol altına almaya hazırlanıyor.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee'nin X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “Bugün saat 10:00'dan itibaren geçerli olacak askeri faaliyetler için yerel ve geçici ateşkes, tehlikeli savaş bölgesi olarak kabul edilen Gazze şehri bölgesini kapsamamaktadır” denildi.

Söz konusu ateşkes, yardım dağıtımını kolaylaştırmak için belirli bölgelerde günlük olarak uygulanan ateşkesi ifade ediyor.

İsrail ordusu geçtiğimiz temmuz sonunda, ‘Birleşmiş Milletler (BM) konvoylarının ve sivil toplum kuruluşlarının güvenli geçişini sağlamak’ amacıyla Gazze şehri ve kuşatma altında bulunan ve tahrip edilmiş Filistin topraklarının diğer bölgelerinde askeri faaliyetlerin ‘günlük olarak askıya alınacağını’ duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre İsrail ordusu bugün, ‘Gazze Şeridi'ndeki terör örgütlerine karşı kara manevraları ve saldırı faaliyetlerini sürdürürken, Gazze Şeridi'ndeki insani yardım çabalarını da desteklemeye devam edeceğini’ belirtti.

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü ise bugün şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi'nde 33 kişinin öldürüldüğünü bildirdi.

İsrail'e savaşı sona erdirmesi için uluslararası ve ulusal baskıların artmasına rağmen, ordu dün, güçlerinin Gazze Şeridi genelinde ‘operasyonlarına devam ettiğini’ duyurdu.

İsrail hükümetinin ağustos ayı başında Gazze şehrini kontrol altına alma planını onaylamasının ardından, Gazze şehri sakinlerinin tahliyesinin ‘kaçınılmaz’ olduğu ifade edildi.