Irak siyasi aklı, halen “nisan hafızasını” araştırıyor

Bağdat’ın düşüşünden yirmi yıl sonra Irak gençliği geçmişi sorguluyor

Iraklılar, Nisan 2003’te Bağdat’ta devrilen Saddam Hüseyin heykelinin üstünde (Reuters)
Iraklılar, Nisan 2003’te Bağdat’ta devrilen Saddam Hüseyin heykelinin üstünde (Reuters)
TT

Irak siyasi aklı, halen “nisan hafızasını” araştırıyor

Iraklılar, Nisan 2003’te Bağdat’ta devrilen Saddam Hüseyin heykelinin üstünde (Reuters)
Iraklılar, Nisan 2003’te Bağdat’ta devrilen Saddam Hüseyin heykelinin üstünde (Reuters)

9 Nisan 2003’te doğan Iraklılar, bugün 20 yaşında; büyük bir kısmı iş dünyasına girdi ve çoğu özgür demokratik bir vatan arayışıyla Ekim 2019 gösterilerine katıldı. Saddam Hüseyin dönemine de çok kısa bir süre tanık oldular. Bu kısa süre, hastanedeki doğumları ile ABD’nin Abrams tankının Bağdat’ın merkezindeki Firdevs Meydanı’nda yer alan Saddam heykelini devirmesi arasında geçen süreydi. O dönemde parti ve devlette önemli makamları işgal edenler de dahil, rejim mekanizmasının bir parçası olan Baasçıların çoğu ise seksen yaşın üzerinde. O günden bugüne terimleri Irak siyaset ve medya dünyasında tartışılan “devrim”, “özgürlük”, “işgal” ve “değişim” gününde doğan 20 yaşındakilerin hafızası ile kökü kazınan ve kovulan 80 yaşındakilerin hafızası arasında, yani iki devir, iki asır ve iki nesil arasında şimdi büyük bir fark var.
Emrivakiye boyun eğip ayak uydurmayı ifade eden meşhur “Annemi götüren, artık amcamdır” atasözüne sıradan Iraklı vatandaş itibar etse de bu söz, olup bitenler hakkında söz sahibi olmayanlara işaret eden “sessiz çoğunluk” başlığıyla değişim sonrası terimlerin siyasi dolaşım alanına dahil oldu. Sadece bu da değil. Bu sessiz çoğunluk, seçimler yoluyla ve demokratik mekanizmalar üzerinden değişime inanan siyasi güçler ile seçimleri boykot edip insanlara seçim sandıklarına gitmeme çağrısı yapan güçler arasındaki tartışmanın tam ortasına farkında olmadan girdi. Bu güçler, yönetime ikna edici bir alternatif sunmasa da bazıları, 9 Nisan’dan bu yana iktidarın dizginlerini elinde tutan hâkim siyasi tabakanın kökünün şimdiye kadar beş kez yapılan seçimler yoluyla kazınması suretiyle değişimin gerçekleşeceğini umuyor. Her ne kadar seçimlere katılım oranı Iraklıların yüzde 20’sini geçmeyecek kadar düşük olsa da.
Iraklıların yüzde 80’i seçimlere katılmıyor. Oy kullanma hakkına sahip olanların bu çok büyük yüzdesinin seçimlere katılmaması, seçimleri destekleyenlerle karşı çıkanlar arasındaki siyasi taraftarlıktan ziyade bir tür olumsuz statik durumdan kaynaklanıyor. Zira önce bir yıl boyunca Amerikalı sivil Vali Paul Bremer ile ortaklaşa, sonra da 19 yıl boyunca seçim sandıkları yoluyla tek başına iktidarı elinde tutan güçler ve siyasi partiler, kendi partizan destekçileri dışındaki herhangi bir Irak vatandaşını ikna edemedi. Katılım oranı genişlesin ve dolayısıyla iktidarın meşruiyeti artsın diye azınlıkların katılmasına imkân sağlayan kota sistemi dışında bu tüm Şii, Sünni ve Kürtler için geçerli.
Bir yanda 2003’ten sonra çeşitli aşamalarda devraldığı makamlar ve sorumluluklar üzerinden siyasi atmosfere girenlerin de aralarında bulunduğu düşünce ve medya seçkinlerinin temsil ettiği Irak siyasi aklı var. Diğer yanda da ay sonunda devletin maaş ödemesini (Iraklıların üçte biri memur, yaklaşık 7 milyon memur), emekli maaşını ve devlet tarafından sağlanan sosyal hizmet yardımını bekleyen sıradan vatandaş aklı. Bu iki kesim arasındaki bu ayrışmanın gölgesinde 2003’ten günümüze kadar her nisan ayında “nisan hafızasını” deşme süreci yeniden başlıyor.
Şarku’l Avsat’ın bu yılki gözlemlerinde düşünce, siyaset ve medya seçkinleri çevresindeki tartışma daha hararetli görünüyordu. Ancak ister Saddam Hüseyin’in devrildiği sırada 40 yaşında olup bugün 60 yaşında emeklilikten yararlanan ya da birkaç ay sonra yararlanmayı bekleyenler olsun, ister Saddam döneminde bir günlükken şimdi 20 yaşında üniversite mezuniyetinin eşiğinde, değişimden sonra hükümetlerin izlediği yanlış politikalar sebebiyle piyasa sistemine girip yatırım çekemediği için devlette bir memuriyet peşinde koşarak yıllık mezun gösterilerine girmeye hazırlananlar olsun, Irak sokaklarında hiç kimse 20 yıl önce olanlarla ilgilenmiyor gibiydi.
Değişim sonrasındaki hükümetlerin sorumluluğunu yurtdışından gelen siyasi ve partizan liderler üstlendi. Bunların bir kısmı ülkeye Amerikan tankı üzerinde bazısı da kısa bir süre sonra geldi. Mesela 2003 yılındaki devrim veya değişimden sonraki yeni Irak’ın ilk başbakanı Dr. İyad Allavi, “İki Ateş Arasında” adlı hatıratında Irak’a Amerikan güçleriyle aynı zamanda girdiğini anlatıyor. Ancak o, doğrudan Amerikalılarla değil de Londra ve Amman arasında yaşadığı için Ürdün’den gelmiş. 2014 yılında başbakan olan Haydar el-İbadi ise birkaç gün önce bir televizyon programında Saddam Hüseyin’in Firdevs Meydanı’ndaki heykelinin devrildiği esnada Londra’da olduğunu ve şükür namazı kıldığını söyledi. Özellikle mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, yurtdışından değil de içeriden biri olduğu için bu yıl içeri-dışarı tartışması alevlendi.
Yakın zamanda El-Cezire TV kanalına konuşan es-Sudani, hayatının ve siyasi faaliyetlerinin birçok yönünü anlattı. Babası, muhalif siyasete mensup olduğu gerekçesiyle 1980’de öldürüldüğünde kendisi 10 yaşındaymış. Peki, Bağdat düştüğü gün neredeydi? Röportaj esnasında belirttiğine göre 2003 yılında Meysan Valiliği Tarım Dairesi’nde basit bir memurmuş. Ancak o dönemde genç olan bu mühendis, birkaç ay önce, 53 yaşında Irak başbakanı oldu ve bu büyük sorumluluğu içeriden üstlenen ilk kişiydi. İleriye bakmak istediği için, Twitter hesabında yirminci yıldönümü münasebetiyle yaptığı paylaşımda, hükümetinin Iraklıların beklentilerini karşılama ve tüm sektörlerde programlarını uygulama yolunda ilerlediğini yazdı. Olan bitenlerin bir Amerikan işgali mi yoksa kuşatıcı bir rejimden kurtuluş mu olduğu konusundaki tartışma devam ederken es-Sudani, herkese, düşünce farklılıklarından ötürü devam edecek bu tartışmayla ilgilenmediğini, çünkü hedefinin geçmiş değil gelecek olduğunu söylemek istiyor.



Gazze'de gerginlik artmaya devam ediyor... Hamas daha fazla taviz vermek zorunda kalacak mı?

Malzemelerle yüklü araçlar, Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan geçen sahil yolu boyunca yıkılmış binaların önünden ilerliyor. (AFP)
Malzemelerle yüklü araçlar, Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan geçen sahil yolu boyunca yıkılmış binaların önünden ilerliyor. (AFP)
TT

Gazze'de gerginlik artmaya devam ediyor... Hamas daha fazla taviz vermek zorunda kalacak mı?

Malzemelerle yüklü araçlar, Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan geçen sahil yolu boyunca yıkılmış binaların önünden ilerliyor. (AFP)
Malzemelerle yüklü araçlar, Nuseyrat Mülteci Kampı’ndan geçen sahil yolu boyunca yıkılmış binaların önünden ilerliyor. (AFP)

İsrail'in gündemi gerginliklerle dolu. İki önde gelen Hamas lideri Muhammed Sinvar ve Ebu Ubeyde'nin suikastının doğrulanmasının ardından dün (pazar) ‘güvenli bir yerde’ yapılan kabine toplantısında, rehine anlaşması veya Gazze Şeridi'nde ateşkes konuları görüşülmedi.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, Hamas liderliğine kayıplar verdirmeye ve Gazze şehrinin işgalini askeri olarak genişletmeye devam eden İsrail adımlarının, Hamas’ı yeni tavizler vermeye veya yakın zamanda müzakerelere dönmeye zorlamayacağına inanıyor. Uzmanlar, Washington’un herkesin kabul edebileceği bir uzlaşma ile sürece müdahale etmeyip İsrail yanlısı tutumundan vazgeçmediği sürece, daha fazla gerilim ve özellikle de Filistinlilerin yerinden edilmesinin yaşanacağını bekliyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan bir Hamas kaynağına göre, “Netanyahu müzakereleri iç ve uluslararası alanda zaman kazanmak için bir bahane olarak kullandı. Oysa asıl amacı, ki bu artık açıkça ortada, herhangi bir öneriyi dikkate almadan Gazze'yi yok etmeye ve kalan sakinlerini yerinden etmeye devam etmek.” Kaynak, ‘Hamas’ın Filistin halkının haklarından hiçbir şekilde taviz vermeyeceğini ve yaşananların sadece Gazze'yi değil, tüm bölgenin istikrarını tehdit ettiğini’ vurguladı.

Gazze Şeridi'nde gerginliğin artmaya devam ettiği bir ortamda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün yaptığı açıklamada, ordunun Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde'yi hedef alan bir saldırı düzenlediğini duyurdu. Netanyahu, “Henüz nihai sonucu bilmiyoruz ve umarım artık aramızda değildir” dedi. Şarku’l Avsat'ın Reuters’tan aktardığına göre, Savunma Bakanı Yisrael Katz, hareketin teyidi olmadan Ebu Ubeyde’nin ölümünü doğruladı.

Huzeyfe el-Kahlut olarak da bilinen Ebu Ubeyde, hem Filistinliler hem de İsrailliler arasında tanınmış bir isim. Hamas'ın üst düzey askeri liderlerine yakın olan Ebu Ubeyde, yaklaşık yirmi yıldır hareketin mesajlarını çoğunlukla video yoluyla iletmekten sorumlu. Askeri üniforma giyen Ebu Ubeyde, yüzünü kırmızı kefiye ile örtüyor.

gthyuj
Gazze şehrinin er-Rimal mahallesindeki birkaç binayı hedef alan İsrail hava saldırısının olduğu yerde yaşlı bir kadına yardım eden Filistinliler (AFP)

Bundan önce Hamas, İsrail'in Gazze'nin güneyindeki bir hava saldırısında öldürüldüğünü duyurmasından birkaç ay sonra, önde gelen askeri lideri Muhammed Sinvar'ın ölümünü bir açıklamada doğruladı. 23 ay önce Gazze Şeridi'nde başlayan yıkıcı savaşın başlangıcından bu yana İsrail, Hamas'ın üst düzey liderlerini hedef aldı; eski Hamas liderleri İsmail Heniyye ve Yahya Sinvar, Kassam Tugayları Komutanı Muhammed ed-Dayf, yardımcısı Mervan İsa ve bir dizi lideri öldürdü.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, “Hamas, Filistin davasının tehlikeli bir aşamaya geldiğine ikna oldu. Dolayısıyla, ne pahasına olursa olsun, bu gerilimin Hamas'ın daha fazla taviz vermesine yol açacağını düşünmüyorum” dedi. Nazzal, Sinvar suikastının açıklanmasının, konunun teyit edilmesini geciktiren liderlik içindeki iç düzenlemelerin ardından geldiğini belirtti.

Hamas meselelerinde uzmanlaşmış Filistinli siyasi analist İbrahim el-Medhun, “Sinvar ve Ebu Ubeyde'nin öldürülmesi arasında doğrudan bir bağlantı yok. Ancak bu, askeri kurumun sürekliliğini ve liderlerinin öldürülmesiyle durmayacağını, liderlerin şehit olup başkalarının onların yerini alacağını ve yürüyüşün devam edeceğini yansıtan bir mesaj” görüşünde.

İsrail ordusu, son üç hafta boyunca Gazze şehri çevresindeki operasyonlarını kademeli olarak artırdı ve geçtiğimiz cuma günü, yardımların ulaştırılmasına izin veren taktiksel ateşkesi sona erdirerek şehri ‘tehlikeli savaş bölgesi’ olarak nitelendirdi.

Dünkü saldırılarda, Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki bir yardım dağıtım merkezinin yakınında yiyecek almaya çalışan 13 kişi de dahil olmak üzere en az 30 kişi hayatını kaybetti.

yjuık
Cibaliye'nin batısındaki altı katlı bir binaya düzenlenen İsrail hava saldırısından kaçan Filistinli bir kadın ve çocukları (AFP)

Gerginliğin artması, Netanyahu başkanlığındaki İsrail güvenlik kabinesinin dün akşam bir toplantı düzenlemesiyle birlikte gerçekleşti. İsrail'in iNews 24 adlı internet sitesinin yayınladığı habere göre toplantıda, ‘Gazze şehrinin kontrolünü ele geçirme planı hakkında kararlı bir tartışma’ yapıldı. Toplantıda, Mısırlı ve Katarlı arabulucuların yaklaşık iki hafta önce Gazze'de 60 günlük ateşkes önerisini Hamas'ın onayına bağlı olarak gündeme getirmesine yanıt verilmeyeceği vurgulandı.

Gazze Şeridi’nde tutulan rehinelerin aileleri dün yaptıkları açıklamada, ‘operasyonlar yoğunlaşırken ve rehineler ile askerler tehlikeye atılırken, anlaşma önerisinin mini kabine tarafından tartışılmayacağını’ doğruladı. Öte yandan İsrail muhalefet lideri Yair Lapid dün yaptığı açıklamada, mini kabine toplantısı düzenleyip anlaşmayı tamamlamama kararının korkunç ve ahlaka aykırı olduğunu belirterek, anlaşma konusunda bir karar alınması çağrısında bulundu.

Söz konusu gerginliğin ortasında, müzakerelerin sesi giderek zayıflamakta ve yeni öneriye ABD'nin doğrudan desteği bulunmamakta. Washington Post gazetesi dün, Donald Trump yönetimi içinde Gazze için bir savaş sonrası planın tartışıldığını bildirdi. Bu plana göre, Gazze Şeridi en az on yıl süreyle ABD'nin vesayeti altına alınacak ve bir turizm merkezi ile teknoloji ve üretim merkezi haline getirilecek. Potansiyel plan, Gazze'deki iki milyondan fazla sakinin, yeniden inşa süresi boyunca ya ‘gönüllü ayrılma’ olarak tanımlanan başka bir ülkeye ya da Gazze Şeridi içindeki ‘kısıtlı ve güvenli’ bölgelere geçici olarak nakledilmesini öngörüyor.

Nazzal, Netanyahu'nun öneriyi görmezden gelmeye ve yanıt vermemeye devam edeceğini, gerilimi artırmayı sürdüreceğini ve sadece yerinden edilme ve yıkımla ilgilenen bir toplantı gündeminde rehineleri öncelikli olarak ele almayacağını tahmin ediyor. İsrail ve Washington'un takip ettikleri merkezi bir hedefleri olduğunu ve bunun her geçen gün daha da netleştiğini vurgulayan Nazzal, bu hedefin Filistinlilerin zorla veya gönüllü olarak yerinden edilmesini sağladığını belirtti.

El-Medhun, “Hamas çözüm bulmak için birçok adım attı, ancak İsrail yok etme veya yerinden etmeyi durduracak her türlü formülü kesin olarak reddetti” dedi. El-Medhun, ‘İsrail'in arabulucuları ve Birleşmiş Milletler (BM) kararlarını göz ardı ederek yerinden etme ve yıkım politikasını sürdürmesini’ bekliyor.


“Ebşir Horan” kampanyasında 40 milyon doların üzerinde bağış toplanırken Şeyh Hicri Suriye'nin güneyinde bağımsızlık çağrısında bulundu

Ebşir Horan Kampanyası, cumartesi günü Dera'nın doğu kırsalındaki Busra eş-Şam antik amfitiyatrosunda başlatıldı (Alikhbaria Syria)
Ebşir Horan Kampanyası, cumartesi günü Dera'nın doğu kırsalındaki Busra eş-Şam antik amfitiyatrosunda başlatıldı (Alikhbaria Syria)
TT

“Ebşir Horan” kampanyasında 40 milyon doların üzerinde bağış toplanırken Şeyh Hicri Suriye'nin güneyinde bağımsızlık çağrısında bulundu

Ebşir Horan Kampanyası, cumartesi günü Dera'nın doğu kırsalındaki Busra eş-Şam antik amfitiyatrosunda başlatıldı (Alikhbaria Syria)
Ebşir Horan Kampanyası, cumartesi günü Dera'nın doğu kırsalındaki Busra eş-Şam antik amfitiyatrosunda başlatıldı (Alikhbaria Syria)

Geçtiğimiz yılın sonlarında Suriye rejiminin düşüşünün ardından, Suriye'nin güneyinde gelecekle ilgili farklı beklentiler ortaya çıkarken Deralılar, ildeki kalkınma projelerini desteklemeyi amaçlayan ve pazar günü itibarıyla 40 milyon doları aşan bağış kampanyası Ebşir Horan’ı başlattı. Öte yandan Suriye'deki Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri, ayrılıkçı taleplerinin dozunu artırarak, güney bölgesinin Suriye devletinden ‘bağımsızlığı’ çağrısında bulundu.

Dera Valisi Enver Taha ez-Zubi, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, Hicri'nin çağrılarını ‘gerçekleşmesi imkansız, gerçekçi olmayan hayaller’ olarak nitelendirdi. Valid Zubi, “Çünkü güney halkı Suriye'nin özgürleştirilmesi için çok kan döktü. 54 yıldır hayalini kurdukları yeni devletten vazgeçmezler” dedi.

hyjuı
Dera'nın doğu kırsalındaki Busra eş-Şam antik amfitiyatrosunda Ebşir Horan Bağım Kampanyası etkinliğinden bir kare (SANA)

Ebşir Horan Bağış Kampanyası cumartesi akşamı, Horan'ın mirasını ve değerlerini ifade eden sanatsal ve şiirsel performansların yer aldığı bir etkinlikle başladı. Dera Halk Sanatları Topluluğu, Dera'nın doğu kırsalındaki antik amfitiyatrosunda, çok sayıda bakanın yanı sıra toplumsal, dini ve kültürel alanlarda önde gelen isimlerin de katılımıyla Horan şarkıları seslendirdi.

Dera Valisi Zubi, önümüzdeki perşembe gününe kadar devam edecek olan bağış kampanyasının, Dera’daki 735 okulun, sağlık merkezinin, içme suyu kaynaklarının restorasyonu ve rehabilitasyonunu kapsayan kalkınma projelerinin uygulanmasını amaçladığını açıkladı. Vali Zubi, başlangıçta 32 milyon dolar toplanması beklendiğini, ancak bu rakamın 40 milyon dolara çıktığını belirtti.

Ebşir Horan Bağış Kampanyası etkinliğine yetkililerin ve halkın yanı sıra Suveyda'daki Onurlu Adamlar (Rical el-Kerame) Hareketi Lideri Şeyh Leys el-Belus ve Ahrar Cebel el-Arab Lideri Şeyh Suleyman Abdulbaki de katıldı. İki lider, Busra eş-Şam’daki antik amfitiyatroda kalabalık tarafından sıcak bir şekilde karşılandı ve kalabalık, onların onuruna şarkılar söyledi.

Beşşar Esed rejimine karşı 2011 yılının mart ayı ortalarında barışçıl ayaklanmanın ilk kıvılcımı Dera ilinde ateşlenmişti. Bu yüzden Dera, ‘Suriye devriminin beşiği’ olarak da anılır.

Öte yandan Suriyeli Dürzilerin çoğunlukta olduğu Suveyda ilinde cumartesi günü yüzlerce Şeyh Hicri destekçisinin katıldığı gösteriler düzenlendi. Suveyda’nın ‘kendi kaderini tayin hakkı’ talepleri yinelenen gösterilerde, Dürzi bayraklarının yanı sıra Arap Dağı bölgesinin İncil'deki adı olan ‘Cebel el-Başan'ın Özgür Halkı’ yazılı pankartlar ve afişler yer aldı.

fgthyjuı
Suveyda’da cumartesi günü düzenlenen gösterilerde Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi ve İsrail bayrakları da yer aldı (Sosyal medya siteleri)

Sosyal medya siteleri, Şeyh Hicri'nin ayrılıkçı çağrılarının dozunu artırdığı yeni bir video kaydı yayınladı. Bu çağrılar artık Suveyda'nın Suriye devletinden ayrılmasıyla sınırlı kalmazken bu kez Suriye’nin güneyini de kapsıyordu.

Suriye’nin yeni yönetimine düşmanca tavır sergileyen Şeyh Hicri, video kaydında “Sokaklarda tanık olduğumuz gençlerin toplandığı gösteriler ve yaygın huzursuzluklar nedeniyle, artık bağımsızlık dışında hiçbir konuda müzakere yapma imkânımız kalmadı. Bağımsızlık artık tartışmaya açık bir seçenek değil; mutlak bir zorunluluk haline geldi. Suriye'deki Dürziler güvenlik ve onurun korunması için güney bölgesi için bağımsızlık talep ediyor.”

frgthyu
Dare Valisi Enver Taha ez-Zubi, Busra eş-Şam şehrindeki İç Güvenlik Güçleri Komutanı Tuğgeneral Şahir Umran eşliğinde, Ebşir Horan Bağış Kampanyası etkinliğinin başlamasından önce son hazırlıkları yerinde denetledi (Dera Valiliği)

Suriye’nin güneyi, Şam ilini ve kırsalının bazı bölgelerinin yanı sıra Suveyda, Dera ve Kuneytra illerini kapsıyor.

Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Şeyh Hicri’nin son dönemdeki çıkışını değerlendiren Vali Zubi, “Suriye’nin güneyi, Suriye devletinin bir parçasıdır ve kim olursa olsun, kimse onun bağımsızlığından söz edemez” ifadelerini kullandı.

Hicri’nin çağrılarını ‘gerçekleşmesi imkansız, gerçekçi olmayan hayaller’ olarak nitelendiren Vali Zubi, “Çünkü Suriye'nin güneyindeki halk, Suriye’nin özgürlüğü için çok kan döktü. 54 yıldır hayalini kurdukları yeni devletten vazgeçmezler” şeklinde konuştu.

Dera Valisi Zubi, sözlerini şöyle noktaladı:

“Bağımsızlık çağrıları, yeni Suriye rejimi altında gerçekleştirilemeyecek kişisel hayallere dayanıyor.”

Öte yandan Şeyh Süleyman Abdulbaki, Facebook hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Dera'nın özgür halkı ve seçkin misafirleri arasında bulunmak bizim için bir onur. Adaletin ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir devlet kurarak Suriye halkına, kimliğimize, vatanımıza ve halkımıza bağlı kalmaya devam edeceğiz. Hiç kimse bizim adımıza konuşma hakkına sahip değil. Biz bu toprağın evlatlarıyız ve tek bir ulus olmak için kanımızı döküp hayatlarımızı feda edenleriz. Suriye herkesindir. Bugün sizlerle birlikte, çatışmalardan, mezhepçilikten, suçlulardan, hainlerden ve ajanlardan uzak, Dera ve tüm Suriye illerini yeniden inşa etmek için buradayız.”


İsrail ordusu: Hamas’ın yurtdışındaki liderlerini hedef alacağız

Hamas Hareketi’nin Gazze Şeridi'ndeki askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın üyeleri (arşiv fotoğrafı - Reuters)
Hamas Hareketi’nin Gazze Şeridi'ndeki askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın üyeleri (arşiv fotoğrafı - Reuters)
TT

İsrail ordusu: Hamas’ın yurtdışındaki liderlerini hedef alacağız

Hamas Hareketi’nin Gazze Şeridi'ndeki askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın üyeleri (arşiv fotoğrafı - Reuters)
Hamas Hareketi’nin Gazze Şeridi'ndeki askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın üyeleri (arşiv fotoğrafı - Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Hamas Hareketi’nin Gazze Şeridi'ndeki askeri kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde’nin öldürüldüğünü doğrulamasının ardından Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir dün, yurtdışındaki Hamas liderlerinin hedef alınacağını açıkladı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığı açıklamasında Zamir, “Dün, Hamas'ın üst düzey liderlerinden Ebu Ubeyde’yi hedef aldık... Operasyonlarımız henüz sona ermedi. Geri kalan Hamas liderlerinin çoğu yurtdışında. Onları da yakalayacağız” ifadelerini kullandı.

İsrail Ordu Sözcüsü Yüzbaşı Ella Captain, Genelkurmay Başkanı Zamir'in Ebu Ubeyde suikastının ‘İsrail ordusu tarafından Yemen, Lübnan, Suriye ve diğer cephelerde gerçekleştirilen bir dizi önemli saldırının parçası’ olduğunu söylediğini aktardı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz dün sabah, Ebu Ubeyde’nin Gazze Şeridi'nde İsrail'in düzenlediği bir saldırıda öldürüldüğünü doğruladı.

Ebu Ubeyde’nin İsrail tarafından hedef alınmasıyla ilgili Hamas ya da Kassam Tugayları'ndan hemen bir yanıt gelmedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da dün Ebu Ubeyde’nin hedef alındığını doğruladı.

İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet ve ordunun ortak bir operasyonla cumartesi günü Ebu Ubeyde bir saldırı düzenlediğini açıklayan Netanyahu, “Henüz nihai sonucu bilmiyoruz, umarım artık aramızda değildir” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Birimi cumartesi günü, İsrail'in saldırılarında en az 66 kişinin öldüğünü açıkladı. Saldırılardan biri, Gazze şehrinin batısındaki er-Rimal Mahallesi’ndeki Tayland Kavşağı yakınlarındaki Ebu Ubeyde ve bazı aile üyelerinin yaşıyor olabileceği bir binayı vurdu.

Ebu Ubeyde, 7 Ekim 2023'te Aksa Tufanı Opersyonu’nu duyuran Hamas liderlerinden biriydi.